26 Aralık 2024 Perşembe Türkçe Subscribe Login

Catalog

Months
Days
Pages
CMYB C M Y B SAYFA CUMHURİYET 5 OCAK 2009 PAZARTESİ 8 DIŞ BASIN dishab@cumhuriyet.com.tr DEĞİŞEN DÜNYADAN HÜSEYİN BAŞ ‘Doğal Felaketler ve İklim Krizi’ Üzerine.. Birleşik Devletler’de patlak veren ve kısa sürede gezegenin hemen tümünü saran finansal kriz yal- nız değil. Bilimsel araştırmalar çok daha sinsi ge- lişen ve sayıları, çeşitliliği giderek artan ‘Doğal Fe- laketlerin’ önde gelen suçluları arasında iklim de- ğişiklikleriyle ilgili krizin yer aldığını ortaya koymuş bulunmaktadır. Sayıları sürekli artış gösteren doğal felaketle- rin kaynağında dünyanın ikinci büyük reasürans kuruluşu Münih R’nin araştırmalarına göre 2008 yılında yaşanan 750 doğal felaket 220 bin insa- nın yaşamına, yaklaşık 200 milyar dolar maddi ha- sara malolmuştur. Alman reasürans devine göre 2008 yılı, doğal felaketler ve neden oldukları ka- yıp ve hasarlar açısından tarihin en yıkıcı yılı. Baş sorumlusu ise küresel ısınmadan kaynaklanan ik- lim krizi. 2008 yılında sayıları 750 olan doğal fe- laketler, bir önceki yılda görülen 950 rakamıyla kı- yaslandığında daha az. Ama yıkım açısından fa- turası çok daha ağır. Japonya’daki Kobe kenti depremi ya da Birleşik Devletler’i kasıp kavuran Katrina kasırgası, hele Asya’da meydana gelen Tsunami felaketlerinin yol açtıkları kayıp ve ha- sarlarla kıyaslandığında 2008 yılı, ‘karanlık yıl’ ola- rak anılan 1995 yılına benzemektedir. Münih R Grubu’nun yönetim kurulundan Tors- ten Jeworrek, uluslararası topluluğun 2009 yılında yapılması kararlaştırılan Kopenhag zirvesinde iklim değişiklikleri krizinin baş sorumlusu sera et- kili gaz salımlarının 2050 yılına kadar yüzde 50 ora- nında azaltılması için küresel planda bir anlaşmaya varılacağını konusunda umutlu görünmektedir. “Ne var ki, aksi durumda, bu konuda daha fazla gecikilmesinin faturası gelecek kuşaklar için çok daha ağır olacaktır” uyarısını yapmayı da ihmal et- memektedir. Çin’deki Şişuan depremi bir yana bırakılırsa yı- lın önde gelen doğal felaketlerinde, iklimlerde gö- rülen düzensizliklerin yanı sıra doğal ortamın, ya- ni çevrenin kötü ve sorumsuz kullanılmasının da payı bulunmaktadır. Örneğin Birmanya’da 85 bin insanın canına, bir o kadarının da kaybolup git- mesine yol açan Nargis tayfununun böylesine ağır hasar ve kayıplara yol açmasında, kıyılarda do- ğal barikat oluşturan ‘mangrove’ denilen orman- ların kısa bir süre önce yok edilmesinin payı bu- lunmaktadır. Tayfunun dünyanın en yoksul ülke- lerinden biri olan Birmanya’da neden olduğu mad- di hasarsa 4 milyar dolar düzeyindedir. Can kaybı ve maddi hasar açısından Nargis tayfunu yılın en büyük doğal felaketi sayılmaktadır. Tro- pikal fırtına önce Irrawaddy deltasını ve eski baş- kent Rangun’u vurmuş ve etkisini hiçbir engelle karşılaşmadan ülkenin 40 kilometre içlerine kadar sürdürmüştür. Tüm ülkeyi saran taşkınlarda su- lar 3.5 metre yükselerek bir milyon insanın evsiz kalmasına yol açmıştır. 2008 yılının 750 doğal felaketi, binlerce cana, tüm dünyada benzeri görülmeyen ve milyarlarca dolara ulaşan altyapı yıkımlarına malolmuştur. Eğer uluslararası topluluk iklim krizini önleyecek ön- lemler için finansman sağlanmasında başarısız olursa, yakın gelecekte meydana gelecek doğal felaketlerin gerek yaşam, gerekse de maddi ka- yıplar açısından çok daha vahim boyutlara ula- şacağından kuşku yoktur. Münih R Grubu’nun doğal felaketlerle ilgili ra- poruna ek haritada 2008 eki doğa felaketleri çe- şitli renk ve büyüklükte noktalarla işaret edilmiş- tir. Dünyanın hemen tümünü kapsayan 750 ayrı felaket noktası gerek can kayıpları, gerekse de maddi kayıplar açısından ürküntü vericidir. Doğal felaketler, söz konusu haritada jeofizik (deprem, tsunami, volkanik olaylar), meteorolojik (tayfun- lar, kasırgalar), hidrolik (taşkınlar) ve iklimsel (aşırı sıcaklar, kuraklık, yangınlar) şeklinde yer al- maktadır. (*) (*) Kaynak: Le Monde, 31 Aralık 2008. SAUL LANDAU (*) Varsõl, etik ve masalsõ süper güç ABD değer kaybederken New York Times’õn editörleri 2 Aralõk sayõlarõnõn kapağõnõ sosyalist Küba’nõn başarõsõzlõğõ olarak belirlemişler. “Küba Devriminin Sonu” tam da bir parazitin (Bernard Madoff) Wall Street’in akõllõ yatõrõmcõlarõnõ 50 milyar dolandõrdõğõ haberi tüm gazeteleri kaplamõşken ortaya çõktõ. Yargõ kararlarõyla milyonlarca ipotek borçlusu evlerinden oluyor, işsizlik oranõ her ay hõzla yükseliyor, altyapõ çürüyüp çöküyor. Amerikan yüzyõlõnõn sonunu gösteren işaretler tüm dünyada gözleniyor: Kazanõlmasõ olanaksõz iki savaş, tüm Latin Amerika ve Karayip liderlerinin bir araya geldiği önemli Brezilya zirvesinden dõşlanmõş ABD, savunma gereksinimi ile hiç ilgisi olmayan askeri harcamalarla çökertilmiş bir ekonomi. Durum böyleyken ülkenin en prestijli gazetesi, gazeteci Roger Cohen’i Küba toplumunun “çatırdayan fiziksel ve ruhsal yapısını” incelemek üzere adaya göndermiş. ABD’nin Küba’dan daha büyük ve kalabalõk bölge ve şehirlerindeki çöküş öykülerine karşõn Amerika’nõn “liberal” basõnõ, Küba Devrimi düşünün nasõl sönüp gittiğini gösteren örnekler bulabilmenin hazzõ peşinde. ABD daha kötü durumda Cohen, yabancõlarõn sokaklarda “tipik” Kübalõlarla konuşmalarõndan edindikleri izlenimden yola çõkarak insanlarõn ilgisizliğini ve alaycõlõğõnõ kanõt olarak sunuyor. Bunun Küba Devrimi’nin “sonu”yla ne ilgisi var? Cohen yoksunluklarõnõ dile getiren nostaljik Kübalõlarla özdeşleşirken aslõnda kendi duygusallõğõnda yüzüyor, ama aslõnda amaç “iyi bir toplum” seçeneğini dinamitlemek. Küba ekonomisinin olumsuz yönlerini dramatize ediyor. Ancak Küba’nõn eksiklikleri ABD halkõnõn şimdi yaşadõklarõnõn (liberallerin ve Times gibi gazetelerin savunduğu serbest pazar ekonomisi sayesinde) yanõnda sönük kalõr. İma ettiği önlem ise ABD’nin veya üçüncü dünya ülkelerinden herhangi birinin uyguladõğõ model. Cohen’e göre ABD bazen kendi doğal yapõsõnõ sönükleştirecek biçimde davranõyor. Bu varsayõm tüm makaleye sõzmõş. Böylece ABD’nin emperyal yapõsõnõ inkâr ediyor. Cohen, “Bush’un terörle savaşında en kötü hatalarıyla özdeşleşmiş” Guantanamo Üssü’nü Amerika’nõn ismini lekeleyen bir örnek olarak sunarken Vietnam Savaşõ’nda ölen 4 milyon Vietnamlõyõ, ülke topraklarõnõ nasõl zehirlediğini ve yüz binlerce ölü Iraklõyõ unutmuş görünüyor. Diktatörlerle işbirliği Cohen, “Amerika’nın onuruna gölge düşüren bazı tarihsel anlar” olduğunu kabul ediyor ve “Şili’den Arjantin’e ABD’nin generallerin yaptıklarını görmezden geldiğini” iddia ediyor. Bu “bazı anlar”dan söz ederken acaba Haiti ve Nikaragua’nõn 20 yõl süren işgalini, Küba, Panama, Honduras ve Dominik Cumhuriyeti’ne saldõrõlarõnõ, Amerikan yanlõsõ Somoza, Batista ve Duvalier gibi diktatörlerle işbirliğini mi kastediyor? Washington sadece generallerin yaptõklarõnõ görmezden gelmemiş; onlara seçilmiş hükümetleri yõkmalarõ için yardõm etmiş; işkence, kayõplar ve öldürme konusunda onlarõ eğitmiştir. (Brezilya, Şili, Arjantin ve Uruguay vb.) Elena Alvarez (ekonomi bakanlõğõ görevlisi) Cohen’e “Devrim büyük bir başarıdır, bağımsızlık, ulusal onur gibi kazanımlar ve dünyanın en büyük gücüne karşın 50 yıl ayakta kalabilmesi bunun göstergesidir” demiş. Ayrõca devrim sayesinde Kübalõlarõn Güney Afrika’da tarih yazdõklarõnõ, dünyanõn pek çok bölgesindeki yõkõmlarda hayat kurtardõklarõnõ, binlerce yoksul görme özürlüyü ameliyat ederek sağlõklarõna kavuşturduklarõnõ da eklemiş. Bu başarõlarõnõ es geçen Cohen gibi gazeteciler Küba’nõn şimdiki yõpranmõş görüntüsünden duyulan hoşnutsuzluktan neredeyse mutlu oluyorlar. Pek çok Kübalõ yeteneğin çekip gitmek için uğraştõğõnõ iddia ediyorlar. Evet 1959’dan bu yana 1 milyon Kübalõ Florida’nõn zengin kõyõlarõna göç etti. Bir başka 1 milyon Kübalõ da 1975- 1978 arasõnda Afrikalõlarla birlikte Angola’nõn bağõmsõzlõğõ için savaştõ. Kübalõlarõn Vietnam Savaşõ’nda ve 1973 Ortadoğu savaşõnda önemli hizmetleri oldu. Başka Kübalõlar 2005 depreminde hayat kurtarmak için Pakistan dağlarõna tõrmandõlar. Kübalõ doktorlar başka doktorlarõn gitmek istemediği yerlerde Afrikalõ yoksullarõ tedavi ettiler. Cohen, kõsõr Küba-ABD karşõtlõğõna üzülüyor. “Diplomatik ilişkiler 1961’den beri kesilmiştir... Ve ABD’nin ticari ambargosu başlamıştır.” Küba’nın zalim düşmanı Cohen ilişkilerin normalleşmesini zorlaştõran bazõ faktörlerden söz ediyor: “Kötü bir geçmiş, ABD’nin yağmacı pratikleri ve bazı otokratik rejimlerin ABD’yi zalim düşman ilan etmeleri vb.” Kötü geçmiş derken ahlaksõzlõğõ mõ kastediyor, kimin ahlaksõzlõğõnõ? Gerçekte ABD, Küba’nõn zalim bir düşmanõ olmuştur. Ambargo ve adaya gidişlerin sõnõrlandõrõlmasõ Castro’ya verilen cezadõr. ABD, adaya karşõ binlerce saldõrõ düzenlemiştir: Domuzlar Körfezi çõkarmasõ, Küba’nõn dünyanõn geri kalanõndan soyutlanmasõ, biyolojik ve kimyasal saldõrõlar gibi. Bu zalimlik değil de nedir? “İki taraf da birbirlerini teröristlikle suçladılar” diye yazõyor Cohen, sorumluluğun karşõlõklõ olduğunu ima ederek. Oysa kanõtlar gösteriyor ki ABD, Küba’ya karşõ sabotajlar ve suikastlar düzenlemiş. Öte yandan Küba’nõn ABD liderlerine ve yerleşimlerine saldõrdõğõnõ gösteren hiçbir kanõt yok. 1991’de Sovyet blokunun yõkõlmasõndan sonra Küba, hayatta kalabilmek için birtakõm önlemler almak zorunda kaldõ. Bu yõl üç kasõrga, tarõm alanlarõnda önemli bir zarara yol açtõ ve binlerce evi oturulamaz hale getirdi. Ücret politikasõndaki uyumsuzluklar, yönetimdeki eski yapõlanma ve basõndaki sansür üst düzeyde eğitimli yurttaşlarõ rahatsõz ediyor. Sanatı büyülüyor Kapõsõnda ölümcül bir düşmanla 50. yõlõnõ dolduran devrimin hayranlõk uyandõran başarõlarõ olmuş. Küba müziği ve sanatõ ziyaretçileri büyülüyor. Edebiyatta, sinemada, dansta ve sporda Küba dünyaca ünlü sanatçõlara ve sporculara sahip. Cohen, mafyanõn yönettiği gazino ve otellerle dolu Batista dönemine hiç değinmiyor. Elbette 50 yõllõk devrim kusursuz ideal bir toplum ya da başkalarõnõn şimdi kopyalamak isteyeceği bir model yaratmadõ. Bir ulusun tarihi, başarõsõ nasõl ölçülür? 1868’de Kübalõ vatanseverler İspanyol egemenliğine son vermek için savaşõ başlattõlar. Neredeyse yüz yõl sonra Castro bu düşü tamamlamak için devrime öncülük etti. Cohen diyor ki “Fidel’in komünist devrimi için Kübalılar ağır bir bedel ödediler”. Oysa Küba’da hiç kimse kaybolmadõ, hiçbir gazeteci öldürülmedi. Kimse insanlarõn 50 milyarõnõ çalmadõ. Evet Kübalõlar bir bedel ödediler: Bölünmüş aileler sorunu gibi. Varsõl ve orta sõnõftan olanlarõn çoğu 1960’larõn başõnda ülkeyi terk etti. Yoksullarõn eksiklere karşõn yararlandõklarõ pek çok şey var: Sağlõk hizmeti, eğitim, barõnak ve yiyecekleri güvence altõna alõnmõş durumda. Gerçi 20 yõl öncesi kadar iyi olmasa da. Pek çok tarihsel dönemde olduğu gibi önemli bir aktör, 90 mil uzaklõkta, daha güçsüz bir oyuncunun gelişimini sağlayan bir durumun oluşmasõna neden oldu. Küba’nõn, komşusu bir süper gücün cezalandõrmasõna karşõn 50 yõldõr ayakta kalmasõ modern çağõn bir mucizesi. 2009’da gerekli reformlarõ da başarmasõ dileğiyle şerefine kadeh kaldõrõyorum! İspanyolcadan çeviren: Engin Demiriz, (La Jiribilla, Küba, 29 Aralık 2008) (*) Saul LANDAU, ABD’li yazar, yorumcu ve film yönetmeni (çn.) Aşkelon’u vurmanõn trajik ironisi ROBERT FISK Filistinlilerin geçmişini göz ardõ etmek, yaşadõklarõ trajedileri silmek veya Gazze’nin tuhaf kaderini görmezden gelmek çok kolay. Başka bir olay olsa gazetecilerin ilk satõrda yazacağõ ironi şu: Üzerinde Hamas roketleri patlayan İsrail topraklarõnõn asõl ve yasal sahipleri Gazze’de yaşõyor. Zaten Gazze de bu yüzden var: Aşkelon ve çevresinde yaşayan Filistinliler, 1948’de İsrail kurulduğu zaman evlerinden kovuldu ve Gazze sahillerine kadar çekilmek durumunda kaldõ. Onlar -veya çocuklarõ, torunlarõ, hatta torunlarõnõn çocuklarõ- yüzde 80’i bir zamanlar bugün İsrail olan topraklarda yaşayan ve şimdi Gazze denen çöplüğe tõkõştõrõlan 1.5 milyon Filistinli arasõnda. Tarihi yönden gerçeklik bu: Gazze’de yaşayanlarõn çoğu Gazzeli değil. Ama haber bültenlerini izlerseniz, sanki olaylar dün başlamõş, hiçbir kökeni olmayan kimsesiz insanlarõn yaşadõğõ bir çöplük olan Gazze’nin gecekondu mahallelerinde bir avuç Yahudi karşõtõ, sakallõ, İslamcõ “kaçık” aniden türemiş de “barışı seven”, “demokratik” İsrail’e roketlerle saldõrmaya başlamõş, ancak ondan sonra İsrail, hakkõ olan savunma amaçlõ operasyonlara girişmiş sanabilirsiniz. Cebaliye kampõnda ölen 5 kõz kardeşin, bugün dede ve ninelerinin gelmiş olduğu topraklarõn yeni sahipleri tarafõndan ölümüne bombalandõğõ gerçeği hiç anlatõlmõyor. Hem (eski İsrail Başbakanõ) İzak Rabin, hem de (İsrail Cumhurbaşkanõ) Şimon Peres 1990’larda Gazze’nin denize açõlõp yok olup gitmesini dilediklerini söylemişlerdi. Nedenini anlamak güç değil. Gazze’nin varlõğõ sürekli, İkinci Dünya Savaşõ’nõn ertesinde, Avrupa’dan mülteci akõnlarõ gelirken ve mülklerinden atõlan bir avuç Arap dünyanõn umurunda değilken yurtlarõnõ İsrail’e kaptõran, kaçan, korkutularak veya İsrail etnik temizliğiyle kovulan yüz binlerce Filistinliyi hatõrlatõyor. Şimdi ise dünya endişelenmeli. Biz, yani Batõ tarafõndan izole edilen, lağõm ve döküntülerde, hatta son 6 aydõr aç ve karanlõkta yaşayan bu halk, tüm dünyadaki en kalabalõk birkaç kilometrekareye tõkõştõrõlmõş halde. Gazze her zaman isyancõ bir bölgeydi. (Eski İsrail Başbakanõ) Ariel Şaron’un 1971’de başlattõğõ kanlõ “huzura kavuşturma” harekâtõnõn sona ermesi 2 yõl sürmüştü ve Gazze bugün de ehlileştirilebilecek gibi durmuyor. Onlar için ne yazõk ki, Filistinlilerin en güçlü siyasi sesi -İsraillilerin çok özlemiş olduğunu tahmin ettiğim, yozlaşmõş Yaser Arafat’tan değil, Edward Said’den bahsediyorum- kesilmiş durumda ve Filistinlilerin içinde bulunduğu çõkmaz, budala sözcüleri tarafõndan pek anlatõlmõyor. Said bir kez Gazze hakkõnda “Hayatımda gördüğüm en korkunç yer” demişti, “halkın umutsuzluğu ve sefaleti yüzünden korkunç derecede üzücü bir yer. Güney Afrika’da gördüğümden çok daha kötü durumdaki mülteci kamplarında gördüklerimi hiç beklemiyordum.” Ölülerle sayı oyunu “Bazen sivillerin de bedel ödediğini” kabul etmek tabii ki İsrail Dõşişleri Bakanõ Livni’ye kaldõ ve tabii ki bu, ölüm istatistiklerinin tarafõ değiştirildiğinde yapmayacağõ bir yorum. Ayrõca dün, düşünce kuruluşu American Enterprise Institute’ün -İsrail’in argümanlarõnõ bir papağan gibi tekrar eden- bir üyesinin korkunç düzeydeki Filistinli ölü sayõsõnõ “Sayı oyununu oynamak gereksiz” sözleriyle savunmasõ çok öğretici oldu. Ama -hayatõnõ kaybeden 2 Filistinliye karşõlõk- 300’den fazla İsrailli ölseydi, emin olun ki bu “sayı oyunu” ve orantõsõz şiddet çok daha fazla önemli olurdu. Gerçek basit: Filistinlilerin ölümleri İsraillilerin ölümlerinden çok daha değersiz. Doğru, ölenlerin 180’i Hamas üyesiydi. Peki ya gerisi? BM’nin 57 sivil ölümünü açõklayan iyimser tahmini doğruysa bile ölü sayõsõ hâlâ bir utanç. ABD ve İngiltere’nin, İsrail’in yaptõğõ katliamda Hamas’õ suçlamasõ şaşõrtõcõ değil. ABD’nin Ortadoğu politikasõ ile İsrail’inkini birbirinden ayõrt etmek imkânsõz, (İngiltere Başbakanõ) Brown da tõpkõ selefi gibi köpekvari bir sadakatle Bush yönetimine bağlõ kalõyor. Alõşõldõğõ gibi, büyük oranda Batõ’dan para ve silah alan Arap siyasi erkânõ sessiz. Gülünç biçimde, asla yazõlmayacak bir rapor hazõrlanmasõ planlanan bir Arap zirvesi düzenlenmesini öneriyorlar. İşte Arap dünyasõnõn ve yoldan çõkmõş liderlerinin çalõşma düzeni bu. Hamas’a gelince, onlar da keyifle Arap liderlerinin bozgununu izleyecek ve İsrail’in gelip kendileriyle konuşmasõnõ bekleyecek. İsrail de bunu yapacak. Birkaç ay içinde, İsrail ve Hamas’õn “gizli görüşmelerde” bulunduğunu duyacağõz - tõpkõ İsrail’in daha önce Filistin Kurtuluş Örgütü ile yaptõğõ gibi. Ama o zaman, ölüler çoktan gömülmüş olacak ve biz de sõradaki krizle yüzleşiyor olacağõz. İngilizceden çeviren Onur Uygun (Independent, İngiltere, 30 Aralık 2008). Küba, 50 yõllõk mucize Batõ tarafõndan izole edilen, lağõm ve döküntülerde, hatta son 6 aydõr aç ve karanlõkta yaşayan bu halk, bütün dünyadaki en kalabalõk birkaç kilometrekareye tõkõştõrõlmõş durumda. Gazze her zaman isyancõ bir bölgeydi. Şaron’un 1971’de başlattõğõ kanlõ “huzura kavuşturma” harekâtõnõn sona ermesi 2 yõl sürmüştü ve Gazze bugün de ehlileştirilebilecek gibi durmuyor. Yoksullarõn eksiklere karşõn yararlandõklarõ pek çok şey var: Sağlõk hizmeti, eğitim, barõnak ve yiyecekleri güvence altõna alõnmõş durumda. Gerçi 20 yõl öncesi kadar iyi olmasa da. Küba’nõn komşusu bir süper gücün cezalandõrmasõna karşõn 50 yõldõr ayakta kalmasõ modern çağõn bir mucizesi. Castro ve Che Guevera önderliğindeki devrim 50 yaşında. DİKİLİ SULH HUKUK MAHKEMESİ. İ.ŞÜYU SATIŞ MEMURLUĞU’NDAN GAYRİMENKUL’ÜN SATIŞ İLANIDIR Sayõ: 2008/14 Satõş İzmir 4. Sulh Hukuk Mahkemesi’nin 29.07.2008 ta- rih ve 2007/2674 esas, 2008/1136 karar sayõlõ ilamõ ge- reğince satõlmasõna karar verilen, Dikili-Bademli kö- yü, Şamlõgöl mevkii, 2573 parselde kayõtlõ, 1/40 arsa paylõ, 35 no’lu bağõmsõz bölüm, 2 oda, 1 salon ve açõk mutfak, 1 banyo, 1 wc olmak üzere, dubleks mesken cinsinden olan taşõnmazõn tamamõ Katma Değer Ver- gisi hariç, 50.000,00 YTL(Ellibinyenitürklirasõ)’den satõşõ yapõlacaktõr. SATIŞ ŞARTLARI: 1-Satõş 17 Şubat 2009 Salõ günü saat: 10.00 ile 10.05 arasõnda Dikili Adliyesi yemekhanesinde yapõlacaktõr. Birinci satõş gününde tahmin edilen kõymetin %60’õnõ ve rüçhanlõ alacaklõlar varsa alacaklarõ mecmuunu ve satõş masraflarõnõ geçmek şartõ ile taşõnmaz en çok ar- tõrana ihale olunur. Böyle bir bedelle alõcõ çõkmaz ise en çok artõranõn taahhüdü baki kalmak koşulu ile ikin- ci açõk artõrma 27 Şubat 2009 Cuma günü saat 10.00 ile 10.05 arasõnda aynõ yerde yapõlacaktõr. Bu artõrmada da rüçhanlõ alacaklõlarõn alacağõnõ, takdir edilen kõy- metin %40’õnõ ve satõş masraflarõnõ geçmesi şartõ ile ta- şõnmaz en çok artõrana ihale olunur. 2-İhaleye iştirak edeceklerin, tahmin edilen kõyme- tin %20’si nisbetinde pey akçesi veya bu miktar kadar milli bir bankanõn teminat mektubunu vermeleri ge- rekmektedir. Satõş peşin para ile olup, isteyen alõcõya 10 günü geçmemek üzere mehil verilebilir. Damga ver- gisi, katma değer vergisi ve tapu masraflarõ alõcõya ait- tir. 3-İpotek sahibi alacaklõlarla diğer ilgililerin bu gay- rimenkuller üzerindeki haklarõnõ, faiz ve masrafa dair olan iddialarõnõ dayanağõ belgeler ile on beş gün için- de mahkememize bildirmeleri gerekmektedir. Aksi takdirde haklarõ tapu sicili ile sabit olmadõkça paylaş- madan hariç bõrakõlacaklardõr. 4-Satõş bedelleri hemen veya verilen süre içinde ödenmez ise, İİK’nin 133. maddesi gereğince ihale fes- hedilir. İki ihale arasõndaki farktan ve yasal aylõk faiz- den alõcõ ve kefilleri mesul tutularak hiçbir hükme ha- cet kalmaksõzõn kendilerinden tahsil olunur. 5-Şartname dairede herkesin görebilmesi için açõk- tõr. Satõşa iştirak edenler şartnameyi görmüş ve mün- derecatõnõ aynen kabul etmiş sayõlacaklarõ, fazla bilgi almak isteyenlerin dosyasõna müracatlarõ İlan Olunur. 18.12.2008 (Basõn: 70537)
Subscribe Login
Home Subscription Packages Publications Help Contact Türkçe
x
Find from the following publications
Select all
|
Clear all
Find articles published in the following date range
Find articles containing words via the following methods
and and
and and
Clear