Catalog
Publication
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Years
- 2024
- 2023
- 2022
- 2021
- 2020
- 2019
- 2018
- 2017
- 2016
- 2015
- 2014
- 2013
- 2012
- 2011
- 2010
- 2009
- 2008
- 2007
- 2006
- 2005
- 2004
- 2003
- 2002
- 2001
- 2000
- 1999
- 1998
- 1997
- 1996
- 1995
- 1994
- 1993
- 1992
- 1991
- 1990
- 1989
- 1988
- 1987
- 1986
- 1985
- 1984
- 1983
- 1982
- 1981
- 1980
- 1979
- 1978
- 1977
- 1976
- 1975
- 1974
- 1973
- 1972
- 1971
- 1970
- 1969
- 1968
- 1967
- 1966
- 1965
- 1964
- 1963
- 1962
- 1961
- 1960
- 1959
- 1958
- 1957
- 1956
- 1955
- 1954
- 1953
- 1952
- 1951
- 1950
- 1949
- 1948
- 1947
- 1946
- 1945
- 1944
- 1943
- 1942
- 1941
- 1940
- 1939
- 1938
- 1937
- 1936
- 1935
- 1934
- 1933
- 1932
- 1931
- 1930
Our Subscribers Can Login And Read Original Page
I Want To Register And Read The Whole Archive
I Want To Buy The Page
CMYB
C M Y B
SAYFA CUMHURİYET 5 OCAK 2009 PAZARTESİ
8 DIŞ BASIN dishab@cumhuriyet.com.tr
DEĞİŞEN DÜNYADAN
HÜSEYİN BAŞ
‘Doğal Felaketler ve
İklim Krizi’ Üzerine..
Birleşik Devletler’de patlak veren ve kısa sürede
gezegenin hemen tümünü saran finansal kriz yal-
nız değil. Bilimsel araştırmalar çok daha sinsi ge-
lişen ve sayıları, çeşitliliği giderek artan ‘Doğal Fe-
laketlerin’ önde gelen suçluları arasında iklim de-
ğişiklikleriyle ilgili krizin yer aldığını ortaya koymuş
bulunmaktadır.
Sayıları sürekli artış gösteren doğal felaketle-
rin kaynağında dünyanın ikinci büyük reasürans
kuruluşu Münih R’nin araştırmalarına göre 2008
yılında yaşanan 750 doğal felaket 220 bin insa-
nın yaşamına, yaklaşık 200 milyar dolar maddi ha-
sara malolmuştur. Alman reasürans devine göre
2008 yılı, doğal felaketler ve neden oldukları ka-
yıp ve hasarlar açısından tarihin en yıkıcı yılı. Baş
sorumlusu ise küresel ısınmadan kaynaklanan ik-
lim krizi. 2008 yılında sayıları 750 olan doğal fe-
laketler, bir önceki yılda görülen 950 rakamıyla kı-
yaslandığında daha az. Ama yıkım açısından fa-
turası çok daha ağır. Japonya’daki Kobe kenti
depremi ya da Birleşik Devletler’i kasıp kavuran
Katrina kasırgası, hele Asya’da meydana gelen
Tsunami felaketlerinin yol açtıkları kayıp ve ha-
sarlarla kıyaslandığında 2008 yılı, ‘karanlık yıl’ ola-
rak anılan 1995 yılına benzemektedir.
Münih R Grubu’nun yönetim kurulundan Tors-
ten Jeworrek, uluslararası topluluğun 2009 yılında
yapılması kararlaştırılan Kopenhag zirvesinde
iklim değişiklikleri krizinin baş sorumlusu sera et-
kili gaz salımlarının 2050 yılına kadar yüzde 50 ora-
nında azaltılması için küresel planda bir anlaşmaya
varılacağını konusunda umutlu görünmektedir.
“Ne var ki, aksi durumda, bu konuda daha fazla
gecikilmesinin faturası gelecek kuşaklar için çok
daha ağır olacaktır” uyarısını yapmayı da ihmal et-
memektedir.
Çin’deki Şişuan depremi bir yana bırakılırsa yı-
lın önde gelen doğal felaketlerinde, iklimlerde gö-
rülen düzensizliklerin yanı sıra doğal ortamın, ya-
ni çevrenin kötü ve sorumsuz kullanılmasının da
payı bulunmaktadır. Örneğin Birmanya’da 85
bin insanın canına, bir o kadarının da kaybolup git-
mesine yol açan Nargis tayfununun böylesine ağır
hasar ve kayıplara yol açmasında, kıyılarda do-
ğal barikat oluşturan ‘mangrove’ denilen orman-
ların kısa bir süre önce yok edilmesinin payı bu-
lunmaktadır. Tayfunun dünyanın en yoksul ülke-
lerinden biri olan Birmanya’da neden olduğu mad-
di hasarsa 4 milyar dolar düzeyindedir. Can
kaybı ve maddi hasar açısından Nargis tayfunu
yılın en büyük doğal felaketi sayılmaktadır. Tro-
pikal fırtına önce Irrawaddy deltasını ve eski baş-
kent Rangun’u vurmuş ve etkisini hiçbir engelle
karşılaşmadan ülkenin 40 kilometre içlerine kadar
sürdürmüştür. Tüm ülkeyi saran taşkınlarda su-
lar 3.5 metre yükselerek bir milyon insanın evsiz
kalmasına yol açmıştır.
2008 yılının 750 doğal felaketi, binlerce cana,
tüm dünyada benzeri görülmeyen ve milyarlarca
dolara ulaşan altyapı yıkımlarına malolmuştur. Eğer
uluslararası topluluk iklim krizini önleyecek ön-
lemler için finansman sağlanmasında başarısız
olursa, yakın gelecekte meydana gelecek doğal
felaketlerin gerek yaşam, gerekse de maddi ka-
yıplar açısından çok daha vahim boyutlara ula-
şacağından kuşku yoktur.
Münih R Grubu’nun doğal felaketlerle ilgili ra-
poruna ek haritada 2008 eki doğa felaketleri çe-
şitli renk ve büyüklükte noktalarla işaret edilmiş-
tir. Dünyanın hemen tümünü kapsayan 750 ayrı
felaket noktası gerek can kayıpları, gerekse de
maddi kayıplar açısından ürküntü vericidir. Doğal
felaketler, söz konusu haritada jeofizik (deprem,
tsunami, volkanik olaylar), meteorolojik (tayfun-
lar, kasırgalar), hidrolik (taşkınlar) ve iklimsel
(aşırı sıcaklar, kuraklık, yangınlar) şeklinde yer al-
maktadır. (*)
(*) Kaynak: Le Monde, 31 Aralık 2008.
SAUL LANDAU (*)
Varsõl, etik ve masalsõ
süper güç ABD değer
kaybederken New York
Times’õn editörleri 2 Aralõk
sayõlarõnõn kapağõnõ sosyalist
Küba’nõn başarõsõzlõğõ olarak
belirlemişler. “Küba
Devriminin Sonu” tam da
bir parazitin (Bernard
Madoff) Wall Street’in
akõllõ yatõrõmcõlarõnõ 50
milyar dolandõrdõğõ haberi
tüm gazeteleri kaplamõşken
ortaya çõktõ. Yargõ
kararlarõyla milyonlarca
ipotek borçlusu evlerinden
oluyor, işsizlik oranõ her ay
hõzla yükseliyor, altyapõ
çürüyüp çöküyor. Amerikan
yüzyõlõnõn sonunu gösteren
işaretler tüm dünyada
gözleniyor: Kazanõlmasõ
olanaksõz iki savaş, tüm
Latin Amerika ve Karayip
liderlerinin bir araya geldiği
önemli Brezilya zirvesinden
dõşlanmõş ABD, savunma
gereksinimi ile hiç ilgisi
olmayan askeri harcamalarla
çökertilmiş bir ekonomi.
Durum böyleyken ülkenin
en prestijli gazetesi, gazeteci
Roger Cohen’i Küba
toplumunun “çatırdayan
fiziksel ve ruhsal
yapısını” incelemek üzere
adaya göndermiş.
ABD’nin Küba’dan daha
büyük ve kalabalõk bölge
ve şehirlerindeki çöküş
öykülerine karşõn
Amerika’nõn “liberal”
basõnõ, Küba Devrimi
düşünün nasõl sönüp
gittiğini gösteren örnekler
bulabilmenin hazzõ
peşinde.
ABD daha kötü
durumda
Cohen, yabancõlarõn
sokaklarda “tipik”
Kübalõlarla konuşmalarõndan
edindikleri izlenimden yola
çõkarak insanlarõn
ilgisizliğini ve alaycõlõğõnõ
kanõt olarak sunuyor. Bunun
Küba Devrimi’nin
“sonu”yla ne ilgisi var?
Cohen yoksunluklarõnõ dile
getiren nostaljik Kübalõlarla
özdeşleşirken aslõnda kendi
duygusallõğõnda yüzüyor,
ama aslõnda amaç “iyi bir
toplum” seçeneğini
dinamitlemek. Küba
ekonomisinin olumsuz
yönlerini dramatize ediyor.
Ancak Küba’nõn eksiklikleri
ABD halkõnõn şimdi
yaşadõklarõnõn (liberallerin
ve Times gibi gazetelerin
savunduğu serbest pazar
ekonomisi sayesinde)
yanõnda sönük kalõr. İma
ettiği önlem ise ABD’nin
veya üçüncü dünya
ülkelerinden herhangi birinin
uyguladõğõ model.
Cohen’e göre ABD bazen
kendi doğal yapõsõnõ
sönükleştirecek biçimde
davranõyor. Bu varsayõm
tüm makaleye sõzmõş.
Böylece ABD’nin emperyal
yapõsõnõ inkâr ediyor. Cohen,
“Bush’un terörle savaşında
en kötü hatalarıyla
özdeşleşmiş” Guantanamo
Üssü’nü Amerika’nõn ismini
lekeleyen bir örnek olarak
sunarken Vietnam
Savaşõ’nda ölen 4 milyon
Vietnamlõyõ, ülke
topraklarõnõ nasõl
zehirlediğini ve yüz binlerce
ölü Iraklõyõ unutmuş
görünüyor.
Diktatörlerle işbirliği
Cohen, “Amerika’nın
onuruna gölge düşüren
bazı tarihsel anlar”
olduğunu kabul ediyor ve
“Şili’den Arjantin’e
ABD’nin generallerin
yaptıklarını görmezden
geldiğini” iddia ediyor. Bu
“bazı anlar”dan söz
ederken acaba Haiti ve
Nikaragua’nõn 20 yõl süren
işgalini, Küba, Panama,
Honduras ve Dominik
Cumhuriyeti’ne saldõrõlarõnõ,
Amerikan yanlõsõ Somoza,
Batista ve Duvalier gibi
diktatörlerle işbirliğini mi
kastediyor? Washington
sadece generallerin
yaptõklarõnõ görmezden
gelmemiş; onlara seçilmiş
hükümetleri yõkmalarõ için
yardõm etmiş; işkence,
kayõplar ve öldürme
konusunda onlarõ eğitmiştir.
(Brezilya, Şili, Arjantin ve
Uruguay vb.)
Elena Alvarez (ekonomi
bakanlõğõ görevlisi) Cohen’e
“Devrim büyük bir
başarıdır, bağımsızlık,
ulusal onur gibi
kazanımlar ve dünyanın
en büyük gücüne karşın 50
yıl ayakta kalabilmesi
bunun göstergesidir”
demiş. Ayrõca devrim
sayesinde Kübalõlarõn
Güney Afrika’da tarih
yazdõklarõnõ, dünyanõn pek
çok bölgesindeki yõkõmlarda
hayat kurtardõklarõnõ,
binlerce yoksul görme
özürlüyü ameliyat ederek
sağlõklarõna
kavuşturduklarõnõ da
eklemiş. Bu başarõlarõnõ es
geçen Cohen gibi
gazeteciler Küba’nõn
şimdiki yõpranmõş
görüntüsünden duyulan
hoşnutsuzluktan neredeyse
mutlu oluyorlar.
Pek çok Kübalõ yeteneğin
çekip gitmek için uğraştõğõnõ
iddia ediyorlar. Evet
1959’dan bu yana 1 milyon
Kübalõ Florida’nõn zengin
kõyõlarõna göç etti. Bir başka
1 milyon Kübalõ da 1975-
1978 arasõnda Afrikalõlarla
birlikte Angola’nõn
bağõmsõzlõğõ için savaştõ.
Kübalõlarõn Vietnam
Savaşõ’nda ve 1973 Ortadoğu
savaşõnda önemli hizmetleri
oldu. Başka Kübalõlar 2005
depreminde hayat kurtarmak
için Pakistan dağlarõna
tõrmandõlar. Kübalõ doktorlar
başka doktorlarõn gitmek
istemediği yerlerde Afrikalõ
yoksullarõ tedavi ettiler.
Cohen, kõsõr Küba-ABD
karşõtlõğõna üzülüyor.
“Diplomatik ilişkiler
1961’den beri kesilmiştir...
Ve ABD’nin ticari
ambargosu başlamıştır.”
Küba’nın zalim
düşmanı
Cohen ilişkilerin
normalleşmesini zorlaştõran
bazõ faktörlerden söz ediyor:
“Kötü bir geçmiş, ABD’nin
yağmacı pratikleri ve bazı
otokratik rejimlerin
ABD’yi zalim düşman ilan
etmeleri vb.” Kötü geçmiş
derken ahlaksõzlõğõ mõ
kastediyor, kimin
ahlaksõzlõğõnõ? Gerçekte
ABD, Küba’nõn zalim bir
düşmanõ olmuştur. Ambargo
ve adaya gidişlerin
sõnõrlandõrõlmasõ Castro’ya
verilen cezadõr. ABD, adaya
karşõ binlerce saldõrõ
düzenlemiştir: Domuzlar
Körfezi çõkarmasõ, Küba’nõn
dünyanõn geri kalanõndan
soyutlanmasõ, biyolojik ve
kimyasal saldõrõlar gibi. Bu
zalimlik değil de nedir?
“İki taraf da birbirlerini
teröristlikle suçladılar”
diye yazõyor Cohen,
sorumluluğun karşõlõklõ
olduğunu ima ederek. Oysa
kanõtlar gösteriyor ki ABD,
Küba’ya karşõ sabotajlar ve
suikastlar düzenlemiş. Öte
yandan Küba’nõn ABD
liderlerine ve yerleşimlerine
saldõrdõğõnõ gösteren hiçbir
kanõt yok.
1991’de Sovyet blokunun
yõkõlmasõndan sonra Küba,
hayatta kalabilmek için
birtakõm önlemler almak
zorunda kaldõ. Bu yõl üç
kasõrga, tarõm alanlarõnda
önemli bir zarara yol açtõ ve
binlerce evi oturulamaz hale
getirdi. Ücret politikasõndaki
uyumsuzluklar, yönetimdeki
eski yapõlanma ve basõndaki
sansür üst düzeyde eğitimli
yurttaşlarõ rahatsõz ediyor.
Sanatı büyülüyor
Kapõsõnda ölümcül bir
düşmanla 50. yõlõnõ dolduran
devrimin hayranlõk uyandõran
başarõlarõ olmuş. Küba
müziği ve sanatõ ziyaretçileri
büyülüyor. Edebiyatta,
sinemada, dansta ve sporda
Küba dünyaca ünlü
sanatçõlara ve sporculara
sahip. Cohen, mafyanõn
yönettiği gazino ve otellerle
dolu Batista dönemine hiç
değinmiyor.
Elbette 50 yõllõk devrim
kusursuz ideal bir toplum
ya da başkalarõnõn şimdi
kopyalamak isteyeceği bir
model yaratmadõ. Bir
ulusun tarihi, başarõsõ nasõl
ölçülür? 1868’de Kübalõ
vatanseverler İspanyol
egemenliğine son vermek
için savaşõ başlattõlar.
Neredeyse yüz yõl sonra
Castro bu düşü
tamamlamak için devrime
öncülük etti. Cohen diyor
ki “Fidel’in komünist
devrimi için Kübalılar
ağır bir bedel ödediler”.
Oysa Küba’da hiç kimse
kaybolmadõ, hiçbir gazeteci
öldürülmedi. Kimse
insanlarõn 50 milyarõnõ
çalmadõ.
Evet Kübalõlar bir bedel
ödediler: Bölünmüş aileler
sorunu gibi. Varsõl ve orta
sõnõftan olanlarõn çoğu
1960’larõn başõnda ülkeyi terk
etti. Yoksullarõn eksiklere
karşõn yararlandõklarõ pek çok
şey var: Sağlõk hizmeti,
eğitim, barõnak ve yiyecekleri
güvence altõna alõnmõş
durumda. Gerçi 20 yõl öncesi
kadar iyi olmasa da. Pek çok
tarihsel dönemde olduğu gibi
önemli bir aktör, 90 mil
uzaklõkta, daha güçsüz bir
oyuncunun gelişimini
sağlayan bir durumun
oluşmasõna neden oldu.
Küba’nõn, komşusu bir süper
gücün cezalandõrmasõna
karşõn 50 yõldõr ayakta kalmasõ
modern çağõn bir mucizesi.
2009’da gerekli reformlarõ da
başarmasõ dileğiyle şerefine
kadeh kaldõrõyorum!
İspanyolcadan çeviren:
Engin Demiriz, (La Jiribilla,
Küba, 29 Aralık 2008)
(*) Saul LANDAU, ABD’li
yazar, yorumcu ve film
yönetmeni (çn.)
Aşkelon’u
vurmanõn
trajik ironisi
ROBERT FISK
Filistinlilerin geçmişini göz ardõ etmek,
yaşadõklarõ trajedileri silmek veya Gazze’nin
tuhaf kaderini görmezden gelmek çok kolay.
Başka bir olay olsa gazetecilerin ilk satõrda
yazacağõ ironi şu: Üzerinde Hamas roketleri
patlayan İsrail topraklarõnõn asõl ve yasal sahipleri
Gazze’de yaşõyor. Zaten Gazze de bu yüzden var:
Aşkelon ve çevresinde yaşayan Filistinliler,
1948’de İsrail kurulduğu zaman evlerinden
kovuldu ve Gazze sahillerine kadar çekilmek
durumunda kaldõ. Onlar -veya çocuklarõ, torunlarõ,
hatta torunlarõnõn çocuklarõ- yüzde 80’i bir
zamanlar bugün İsrail olan topraklarda yaşayan ve
şimdi Gazze denen çöplüğe tõkõştõrõlan 1.5 milyon
Filistinli arasõnda. Tarihi yönden gerçeklik bu:
Gazze’de yaşayanlarõn çoğu Gazzeli değil. Ama
haber bültenlerini izlerseniz, sanki olaylar dün
başlamõş, hiçbir kökeni olmayan kimsesiz
insanlarõn yaşadõğõ bir çöplük olan Gazze’nin
gecekondu mahallelerinde bir avuç Yahudi karşõtõ,
sakallõ, İslamcõ “kaçık” aniden türemiş de “barışı
seven”, “demokratik” İsrail’e roketlerle
saldõrmaya başlamõş, ancak ondan sonra İsrail,
hakkõ olan savunma amaçlõ operasyonlara girişmiş
sanabilirsiniz. Cebaliye kampõnda ölen 5 kõz
kardeşin, bugün dede ve ninelerinin gelmiş olduğu
topraklarõn yeni sahipleri tarafõndan ölümüne
bombalandõğõ gerçeği hiç anlatõlmõyor. Hem (eski
İsrail Başbakanõ) İzak Rabin, hem de (İsrail
Cumhurbaşkanõ) Şimon Peres 1990’larda
Gazze’nin denize açõlõp yok olup gitmesini
dilediklerini söylemişlerdi. Nedenini anlamak güç
değil. Gazze’nin varlõğõ sürekli, İkinci Dünya
Savaşõ’nõn ertesinde, Avrupa’dan mülteci akõnlarõ
gelirken ve mülklerinden atõlan bir avuç Arap
dünyanõn umurunda değilken yurtlarõnõ İsrail’e
kaptõran, kaçan, korkutularak veya İsrail etnik
temizliğiyle kovulan yüz binlerce Filistinliyi
hatõrlatõyor. Şimdi ise dünya endişelenmeli. Biz,
yani Batõ tarafõndan izole edilen, lağõm ve
döküntülerde, hatta son 6 aydõr aç ve karanlõkta
yaşayan bu halk, tüm dünyadaki en kalabalõk
birkaç kilometrekareye tõkõştõrõlmõş halde. Gazze
her zaman isyancõ bir bölgeydi. (Eski İsrail
Başbakanõ) Ariel Şaron’un 1971’de başlattõğõ
kanlõ “huzura kavuşturma” harekâtõnõn sona
ermesi 2 yõl sürmüştü ve Gazze bugün de
ehlileştirilebilecek gibi durmuyor. Onlar için ne
yazõk ki, Filistinlilerin en güçlü siyasi sesi
-İsraillilerin çok özlemiş olduğunu tahmin
ettiğim, yozlaşmõş Yaser Arafat’tan değil,
Edward Said’den bahsediyorum- kesilmiş
durumda ve Filistinlilerin içinde bulunduğu
çõkmaz, budala sözcüleri tarafõndan pek
anlatõlmõyor. Said bir kez Gazze hakkõnda
“Hayatımda gördüğüm en korkunç yer”
demişti, “halkın umutsuzluğu ve sefaleti
yüzünden korkunç derecede üzücü bir yer.
Güney Afrika’da gördüğümden çok daha kötü
durumdaki mülteci kamplarında gördüklerimi
hiç beklemiyordum.”
Ölülerle sayı oyunu
“Bazen sivillerin de bedel ödediğini” kabul
etmek tabii ki İsrail Dõşişleri Bakanõ Livni’ye
kaldõ ve tabii ki bu, ölüm istatistiklerinin tarafõ
değiştirildiğinde yapmayacağõ bir yorum. Ayrõca
dün, düşünce kuruluşu American Enterprise
Institute’ün -İsrail’in argümanlarõnõ bir papağan
gibi tekrar eden- bir üyesinin korkunç düzeydeki
Filistinli ölü sayõsõnõ “Sayı oyununu oynamak
gereksiz” sözleriyle savunmasõ çok öğretici oldu.
Ama -hayatõnõ kaybeden 2 Filistinliye karşõlõk-
300’den fazla İsrailli ölseydi, emin olun ki bu
“sayı oyunu” ve orantõsõz şiddet çok daha fazla
önemli olurdu. Gerçek basit: Filistinlilerin ölümleri
İsraillilerin ölümlerinden çok daha değersiz.
Doğru, ölenlerin 180’i Hamas üyesiydi. Peki ya
gerisi? BM’nin 57 sivil ölümünü açõklayan iyimser
tahmini doğruysa bile ölü sayõsõ hâlâ bir utanç.
ABD ve İngiltere’nin, İsrail’in yaptõğõ katliamda
Hamas’õ suçlamasõ şaşõrtõcõ değil. ABD’nin
Ortadoğu politikasõ ile İsrail’inkini birbirinden
ayõrt etmek imkânsõz, (İngiltere Başbakanõ)
Brown da tõpkõ selefi gibi köpekvari bir sadakatle
Bush yönetimine bağlõ kalõyor. Alõşõldõğõ gibi,
büyük oranda Batõ’dan para ve silah alan Arap
siyasi erkânõ sessiz. Gülünç biçimde, asla
yazõlmayacak bir rapor hazõrlanmasõ planlanan bir
Arap zirvesi düzenlenmesini öneriyorlar. İşte Arap
dünyasõnõn ve yoldan çõkmõş liderlerinin çalõşma
düzeni bu. Hamas’a gelince, onlar da keyifle Arap
liderlerinin bozgununu izleyecek ve İsrail’in gelip
kendileriyle konuşmasõnõ bekleyecek. İsrail de
bunu yapacak. Birkaç ay içinde, İsrail ve
Hamas’õn “gizli görüşmelerde” bulunduğunu
duyacağõz - tõpkõ İsrail’in daha önce Filistin
Kurtuluş Örgütü ile yaptõğõ gibi. Ama o zaman,
ölüler çoktan gömülmüş olacak ve biz de sõradaki
krizle yüzleşiyor olacağõz.
İngilizceden çeviren Onur Uygun (Independent,
İngiltere, 30 Aralık 2008).
Küba, 50 yõllõk mucize
Batõ tarafõndan izole edilen, lağõm ve
döküntülerde, hatta son 6 aydõr aç ve
karanlõkta yaşayan bu halk, bütün dünyadaki
en kalabalõk birkaç kilometrekareye
tõkõştõrõlmõş durumda. Gazze her zaman isyancõ
bir bölgeydi. Şaron’un 1971’de başlattõğõ kanlõ
“huzura kavuşturma” harekâtõnõn sona ermesi
2 yõl sürmüştü ve Gazze bugün de
ehlileştirilebilecek gibi durmuyor.
Yoksullarõn eksiklere karşõn yararlandõklarõ pek
çok şey var: Sağlõk hizmeti, eğitim, barõnak ve
yiyecekleri güvence altõna alõnmõş durumda. Gerçi
20 yõl öncesi kadar iyi olmasa da. Küba’nõn komşusu
bir süper gücün cezalandõrmasõna karşõn
50 yõldõr ayakta kalmasõ modern çağõn bir mucizesi.
Castro ve Che Guevera önderliğindeki devrim 50 yaşında.
DİKİLİ SULH HUKUK
MAHKEMESİ. İ.ŞÜYU
SATIŞ MEMURLUĞU’NDAN
GAYRİMENKUL’ÜN SATIŞ
İLANIDIR
Sayõ: 2008/14 Satõş
İzmir 4. Sulh Hukuk Mahkemesi’nin 29.07.2008 ta-
rih ve 2007/2674 esas, 2008/1136 karar sayõlõ ilamõ ge-
reğince satõlmasõna karar verilen, Dikili-Bademli kö-
yü, Şamlõgöl mevkii, 2573 parselde kayõtlõ, 1/40 arsa
paylõ, 35 no’lu bağõmsõz bölüm, 2 oda, 1 salon ve açõk
mutfak, 1 banyo, 1 wc olmak üzere, dubleks mesken
cinsinden olan taşõnmazõn tamamõ Katma Değer Ver-
gisi hariç, 50.000,00 YTL(Ellibinyenitürklirasõ)’den
satõşõ yapõlacaktõr.
SATIŞ ŞARTLARI:
1-Satõş 17 Şubat 2009 Salõ günü saat: 10.00 ile 10.05
arasõnda Dikili Adliyesi yemekhanesinde yapõlacaktõr.
Birinci satõş gününde tahmin edilen kõymetin %60’õnõ
ve rüçhanlõ alacaklõlar varsa alacaklarõ mecmuunu ve
satõş masraflarõnõ geçmek şartõ ile taşõnmaz en çok ar-
tõrana ihale olunur. Böyle bir bedelle alõcõ çõkmaz ise
en çok artõranõn taahhüdü baki kalmak koşulu ile ikin-
ci açõk artõrma 27 Şubat 2009 Cuma günü saat 10.00 ile
10.05 arasõnda aynõ yerde yapõlacaktõr. Bu artõrmada
da rüçhanlõ alacaklõlarõn alacağõnõ, takdir edilen kõy-
metin %40’õnõ ve satõş masraflarõnõ geçmesi şartõ ile ta-
şõnmaz en çok artõrana ihale olunur.
2-İhaleye iştirak edeceklerin, tahmin edilen kõyme-
tin %20’si nisbetinde pey akçesi veya bu miktar kadar
milli bir bankanõn teminat mektubunu vermeleri ge-
rekmektedir. Satõş peşin para ile olup, isteyen alõcõya
10 günü geçmemek üzere mehil verilebilir. Damga ver-
gisi, katma değer vergisi ve tapu masraflarõ alõcõya ait-
tir.
3-İpotek sahibi alacaklõlarla diğer ilgililerin bu gay-
rimenkuller üzerindeki haklarõnõ, faiz ve masrafa dair
olan iddialarõnõ dayanağõ belgeler ile on beş gün için-
de mahkememize bildirmeleri gerekmektedir. Aksi
takdirde haklarõ tapu sicili ile sabit olmadõkça paylaş-
madan hariç bõrakõlacaklardõr.
4-Satõş bedelleri hemen veya verilen süre içinde
ödenmez ise, İİK’nin 133. maddesi gereğince ihale fes-
hedilir. İki ihale arasõndaki farktan ve yasal aylõk faiz-
den alõcõ ve kefilleri mesul tutularak hiçbir hükme ha-
cet kalmaksõzõn kendilerinden tahsil olunur.
5-Şartname dairede herkesin görebilmesi için açõk-
tõr. Satõşa iştirak edenler şartnameyi görmüş ve mün-
derecatõnõ aynen kabul etmiş sayõlacaklarõ, fazla bilgi
almak isteyenlerin dosyasõna müracatlarõ İlan Olunur.
18.12.2008
(Basõn: 70537)