24 Kasım 2024 Pazar Türkçe Subscribe Login

Catalog

Months
Days
Pages
ekonomi@cumhuriyet.com.tr 5 OCAK 2009 PAZARTESİ CUMHURİYET SAYFA EKONOMİ 11 CMYB C M Y B ANKARA PAZARI YAKUP KEPENEK Gelen ve Giden (II) Birkaç gündür gelen, yani 2009 tarafındayız. Gelen, ülke siyasetinde yerel seçimle öne çıkıyor. Yargı yapısının beynini parçalayan bir süreç yaşa- tıyor olsa da yerel seçimler kaçınılmaz bir “yeni- lenme” yaratır. Yolsuzluk kirinden az-çok temiz- lenmiş bir yerel yönetim dönemine kısa bir süre için de olsa girilebilir. Yerel seçim sonuçları nasıl olur- sa olsun, siyasetin ülkenin ana sorunlarına “çözüm üretemeyen” özelliği değişmez. Ne anayasa ve ya- salarda “demokratikleşme” yönünde adım atılır ne de AB üyeliği süreci canlanır. Ancak, ağırlaşan işsizlik ve pahalılık gibi olum- suzluklar, hükümetin ve devletin “İslamcı inatlaşması” ve ısrarının da katkısıyla çok daha “gerilimli” bir top- lumsal ortama yol açabilir; özgürlük karşıtı baskı- ları arttırabilir; özgürlük alanı cemaat kuşatmasıy- la daha da daralabilir; bu durum aslında çok kırıl- ganlaşan toplumsal barışı sarsar. Ekonomide büyük değişim küresel düzlemde gö- rülecek ve bizi de etkileyecektir. Ülke ekonomisi, küresel gelişmelere de bağlı ola- rak, üretim düşüşlerinde ve artan işsizlikte “taba- na” vurur; yılın sonlarına doğru da yara sarmaya baş- layabilir. Ancak, gelen, emeğiyle geçinenler ve kır- sal kesimde yaşayanların gideni de arayacakları çok zorlu bir yıl olacaktır. Küresel ekonomide benzer gelişmeler beklenir. Ekonomi “kuramcıları” K. Marx ile Keynes arasın- da dolaşırken “uygulayıcıları” kaçınılmaz olarak Key- nesçilik yapmak zorunda kalabilir. Ancak bunun biz- de uygulanmasına IMF olanak tanımaz; bütçeyi ma- kaslaması bunun ilk işaretidir. Gelişmiş ülkelerde ter- sine, ulusal düzeyde devletin ekonomiye harca- malarını arttırarak karışması, uluslararası alanda da öncelikle para sermayenin denetim ve gözetimin- de yeni bir kurumsal düzenlemeye gidilmesi kaçı- nılmazdır. Bu doğrultuda, IMF ve Dünya Bankası’nın ABD’nin mutlak egemenliğinden kurtarılarak yeni- den yapılandırılması gündemdedir. Küresel yöne- timde ABD’yi, yeni ortaklar bekliyor. Bunların ba- şında, AB’nin dışında BRIC geliyor. Tersten de CIRB olarak okunabilen BRIC, Çin, Rusya, Hindistan ve Brezilya anlamına geliyor. Bu dörtlünün küresel ekonomiye yön vermede etkin- liklerini büyütecekleri kesindir. Gerçekte, ABD’nin son küresel gelişmeler karşısında verdiği “Obama yanıtının”, bu ülkenin dünyadaki egemenlik gücü- nü arttırmak bir yana, yerinde tutmaya yetmeyeceği görüşü giderek geçerlilik kazanıyor. Çünkü, işba- şına “değişime inandığını” vurgulayarak ve “Evet, başarabiliriz” diyerek gelen Obama’nın, ABD’nin “ku- rulu düzeninin dışına” çıkma olasılığının azalmak- ta olduğu saklanmıyor. Küresel güç tepesindeki ye- ni yerleşimin ve ilişkilerin, ABD, AB, BRIC arasın- da daha eşitlikçi olması bekleniyor. Gelenin gerçek gücünü bilimsel gelişmeler sim- geliyor. Gelen, 2009, Galileo Galilei’nin gök cisimleri üze- rindeki çalışmalarını yaptığı teleskopu tamamla- masının ve Johannes Kepler’in “Yeni Astronomi” yapıtının yayımının 400.; Charles Darwin’in do- ğumunun 200. ve “Türlerin Kökeni” adlı eserinin ya- yımının da 150. yılıdır (The Economist: The World in 2009). Bu yıl bilim dünyası, evrimle ve uzayla yoğ- rulacak ve yaşayacaktır. Evrim kuramı bağlamında yeni sayılabilecek bir görüşe göre, eğer “din” de “dil” gibi, “insan doğa- sından kaynaklanıyorsa”, dil konusunda yapıldığı gi- bi, biyolojik ve evrimci yaklaşımın din için uyarlan- ması “neden olmasın”? Bilim; çevresinde gezinmek yerine, dini evrimci bir anlayışla inceleme konusu yapabilir. Dil konusunda 2009’da iki çarpıcı oluşum var. Bunlardan biri, TRT’nin Kürtçe yayına başlaması- dır. Eğer yapıcı ve dayanışmacı bir anlayışla uygu- lanırsa Kürtçe yayın, ülkede kardeşliğin, dayanış- manın ve birliğin güçlenmesine katkı yapan büyük bir adım olabilir. Dil konusunda diğer gelişme, İn- gilizcenin, Nisan’ın 29’unun “beş gün öncesinde ya da sonrasında” bir milyonuncu sözcüğe sahip ola- cak olmasıdır. Darısı, Türkçenin başına! Gelen, tıpta çok büyük gelişmelere tanıklık ede- bilirse de asıl bilimsel parlaklık uzay bağlantılıdır. Ge- len, uluslararası astronomi yılıdır; insanın “evrendeki yerini öğrenmesi” yıla damgasını vuracaktır. Etkin- likler içinde biri ilginç. ABD’nin Ulusal Uzay Ajansı NASA, nisanda, Kepler adlı çok geliştirilmiş bir te- leskopu uzaya gönderiyor. “Aynı anda 100 bin yıl- dızı izleme gücü olduğu açıklanan ve uzayda 3.5 yıl kalacak olan Kepler, gezegenlerde yaşam olup ol- madığını” araştırmayı amaçlıyor. Kepler’in 50 tane “dünya gibi” gezegen bulacağı sanılıyor. Bir önem- li nokta daha var. Kepler’in saptayacağı “dünya gi- bi” gezegenlerin içinde “çift güneşli”, yani, “iki gü- neş çevresinde dönen” dünyaların da olacağı üze- rinde duruluyor. Az şey değil. Sözü edilen, günde “iki kez tan ay- dınlığı”; gün boyu “iki güneş” ve tamı tamına “iki gün- batımı”dır. Bunları yaşamanın güzelliğini düşünmek de gerçekten güzel! Hem, iki güneşli olsaydı bu gü- zel dünyamız da belki kötülüklerin karanlıklarından daha hızlı kurtulurdu! İki güneşli, aydınlık yarınlar için uğraş vermek ge- rekiyor. yakupkepenek06@hotmail.com En çok metal ve hazõr giyim çalõşanõ etkilendi. İşsiz kalanlarõn yüzde 79’u daimi işçilerden oluştu 190binişçikrizkurbanõ Ekonomi Servisi - Birleşik Metal-İş Sendikasõ tarafõndan yapõlan araştõrmaya göre, Ekim 2008’de imalat sanayiinde ka- yõtlõ işçi istihdamõ 190 bin da- raldõ, toplamda ise istihdam 44 bin kişi azaldõ. AA’nõn DİSK’e bağlõ Birle- şik Metal-İş Sendikasõ’nõn, Sos- yal Güvenlik Kurumu (SGK) istatistiklerini kullanarak ya- põğõ araştõrmaya göre, “Krizi kendileri için fırsata dönüş- türmek isteyen bazı işveren- lerin, işten çıkarmalarda dur durak bilmediği” ortaya çõktõ. Araştõrmada, inşaat ve diğer sektörlerdeki kayõplarla birlik- te Ekim 2008’de toplamda is- tihdamõn 44 bin kişi azaldõğõna dikkat çekilerek geçen yõlõn aynõ döneminde SGK kapsa- mõndaki zorunlu sigortalõ sayõ- sõnõn inşaat ve turizm sektö- ründeki mevsimsel etki ile 23 bin azaldõğõna yer verildi. Ekimde İstanbul’da 9 bin, İzmir’de 7 bin, Bursa’da 6 bin, Aydõn ve Kocaeli’nde 2 bin ka- yõtlõ işçi işsiz kaldõ. Ekim 2008’de ise işsiz kalanlarõn yüzde 79’u daimi işçilerden oluşuyor. Krizden en çok etki- lenen sektörler ise metal ve hazõr giyim sektörü olarak kar- şõmõza çõkõyor. Araştõrmada ay- rõca Ekim 2008’de ücretlerin re- el olarak gerilediği ifade edildi. Araştõrmada eylülde 36.8 TL olan ortalama brüt günlük ka- zancõn ekimde 35.8 TL’ye düş- tüğü belirtildi. Araştõrmada, or- talama brüt günlük kazancõn ge- rilemesinin nedeni, “kriz ge- rekçesiyle öncelikli olarak yüksek ücretli ve kıdemli iş- çilerin çıkarılması ve yeni iş- çilerin ağırlıklı olarak düşük ücretten işe başlatılması” ola- rak gösterildi. Krizin, kimi iş- verenler tarafõndan “Emek ma- liyetlerini aşağı çekmek ve sendikasızlaştırmak için bir fırsata dönüştürülmeye çalı- şıldığı” vurgulanan araştõrma- da, işten çõkarmalara ve işve- renlerin suiistimallerine karşõ hükümetin aktif tutum almasõ- nõn bir zorunluluk haline geldiği ifade edildi. KRİZ EN ÇOK SİYAHLARI VURDU Ekonomi Servisi - ABD’de kriz en çok siyahlar, göçmenler ve azõnlõklarõ etkiledi. Krizin, daha çok geliri düzensiz olan ve yeni ayaklarõ üzerinde duran aileleri vurduğunu söyleyen Amerikan Türk Ticaret Odasõ (ATCOM) Yönetim Kurulu Başkanõ Prof. Dr. İhsan Işık, “ABD’de krizden en çok etkilenen grup genellikle azınlıklar, göçmenler ve siyahlar oldu. Amerika’da yaşayan Türkler de krizden olumsuz etkilendi. Krizde evlerini kaybedenlerin arasında çok sayıda Türk var” dedi. ATCOM olarak Amerika’da değişik alanlarda faaliyet gösteren KOBİ’leri bir çatõ altõnda toplamayõ hedeflediklerini ifade eden Işõk, mali krizin oda üyelerini de etkilediğine dikkat çekti. BAĞIMSIZ HABER-SEN: Condoleezza Rice, 2 Aralık’ta, “Al- dığımızdan daha iyi koşullarda bırakı- yoruz” demişti. Beş gün sonra İsrail uçakları Gazze’yi bombalamaya baş- ladılar. İsrail Savunma Bakanı Barak, “Acı sona kadar devam edeceğiz” di- yordu, “nihai çözüm” kavramını anım- satan ironinin ayırdına varmadan… Bir hafta içinde Filistin tarafında ölü sa- yısı 430’u yaralı sayısı 2000’i geçti. Ama, hafta boyunca Hamas’ın ev ima- latı füzeleri uçmaya devam etti. Orta- doğu’nun ve Avrupa’nın çeşitli kent- lerinde İsrail karşıtı gösteriler başladı. Cumartesi gecesi haberler, İsrail tank- larının, birliklerinin Gazze’ye girdiğini bil- diriyordu. Bu saldırının mantığı ne? İsrail Genelkurmay Başkanı Yar- dımcısı Gen. Dan Hazel “İşimizi bi- tirdiğimizde, Gazze’de tek bir Hamas binası kalmayacak” demişti, ama hafta boyunca İsrail’in bu harekâttan ne amaçladığı tartışıldı, her yorum- cu bir şeyler söyledi.. hafta sonunda hâlâ ortada tatmin edici bir çözüm- leme yoktu. Kimileri de, İsrail’de şubatta yapı- lacak genel seçimlere işaret ediyor, saldırının arkasında, Natenyahu, Ehud Barak ve Olmert/Livni gibi viz- yon yoksunu siyasetçiler arasındaki, “kim daha büyük şahin yarışının” yattığını ileri sürüyorlar. İsrailli yazar ve barış kampanyası Gush Sha- lom’un liderlerinden Uri Avinery de aynı fikirde (Counterpunch, 03/01/09). Bana sorun daha karmaşıkmış gi- bi geliyor. Nitekim, Barak’ın eski danışmanlarından, şimdilerde Oba- ma’ya danışmanlık yapan The New American Foundation’ın analistle- rinden Daniel Levy, “Bu iş nasıl iyi bir sonuç verecek bilemiyorum” diyor ve ekliyor, “İsrail taktik olarak kazansa bi- le, daha sonra, stratejik düzeyde kaybedecektir” (MacClachy News- papares, 29/12/08). Council on Fo- reign Relations’dan Steven Cook da “bu savaşın büyük bir olasılıkla, Filistin halkının Hamas etrafında toplanma- sını hızlandıracağını, Abbas’ı daha da zayıflatacağını” düşünüyor (01/01/09). Bu kadar ‘yanlış hesap’ olur mu? İsrail-Filistin sorununun yakın tarihi- ne bakınca, insan ister istemez, “bu ka- dar yanlış hesap olur mu?” diye dü- şünmeden edemiyor. İsrail’in şimdi “temizlemeye” çalıştığı, Hamas’ın do- ğuşunda, FKÖ’yü yıpratır umuduyla, oynadığı rolü bir kenara bırakıp, Ağustos 2005’te Şaron’un İsrail’i, Gazze’den tek taraflı olarak çek- mesinden başla- yalım. Bu çekil- me İsrail’i daha güvenli bir konu- ma getirecekti. Tam aksi oldu. ABD, AB, İsrail, Arafat’ın yerine Başkan olan FKÖ lideri Mah- mud Abbas’ı ta- nıdılar, ama hiç- bir siyasi zafer kazanmasına izin vermediler. Böy- lece, İsrail çeki- lince Gazze’de oluşan iktidar boşluğunu, “iş- birlikçi”, “yozlaş- mış” FKÖ yöne- timi karşısında, İsrail’i tanımamakta ıs- rarlı, uzlaşmaz imajıyla güçlenmekte olan Hamas doldurmaya başladı. ABD, Ocak 2006’da desteklediği genel seçimlerde sandıktan Hamas çı- kınca, sonuçları kabul etmedi. İsrail ve ABD, FKÖ ve Hamas’ın ortak hükümet kurma çabalarını sabote ettiler, daha- sı Abbas’ı Hamas’ı bastırmaya zorla- dılar. Başlayan çatışmaların içinde, Haziran 2007’de Hamas Gazze’de FKÖ’ye karşı bir darbe yaparak yöne- timi ele geçirdi. 2006’da Lübnan’daki savaştan zaferle çıkamayarak Hizbul- lah’ın daha da güçlenmesine yol açmış olan İsrail bu kez de Gazze’de radikal Müslüman bir yönetimle karşı karşıya kalıyordu. Sorular sorular… Kısacası, Hamas’ın bu kadar güç- lenmesine, Abbas’ın bu kadar zayıfla- masına ABD ve İsrail’in yanlış hesap- ları yol açmış görünüyor. Devam edersek, 2008 başında, Mı- sır’ın da yardımıyla Hamas ve İsrail ara- sında sözde bir ateşkes sağlandı. Ha- mas’ın füzeleri büyük ölçüde sustu. Ama İsrail Gazze’ye uyguladığı ablukayı kaldırmadı. Dahası, Avinery’nin anım- sattığı gibi, sık sık Gazze’ye girerek operasyon yapmaya devam etti. Ara- lık sonunda “anlaşma” sona erince, Ha- mas’ın füze saldırıları yeniden başladı. İsrail bu “provokasyona sessiz kal- mazdı”… Ama The Economist’in vur- guladığı gibi, Hamas da ateşkese kar- şın ablukanın kalkmamış olmasına ba- karak kendini provoke edilmiş sayamaz mıydı? Dahası, bugüne kadar her olay- da hep İsrail’i haklı bulan Economist hatta BBC, acaba, neden bu kez “dengeli bir tutum” almaya çalışıyor- lardı? Saati biraz daha geriye alıp Annapolis Antlaşması’ndan (O zaman, bu zirve- nin, büyük çaplı bir Gazze operasyo- nuna yol açacağını yazmıştık, 03/12/07) bu yana olanlara ba- karak gelirsek… “Ne- den İsrail yerleşimleri durdurmaya, Abbas’la bir anlaşmaya varıp, FKÖ’yü siyasi olarak güçlendirmeye çalış- madı? Arap liderleri neden Abbas’ı yete- rince desteklemediler? Neden Bush Olmert’e baskı yapmadı?” diye sorabilir sonra şöyle devam edebiliriz: “Ateşkes sırasında İs- rail neden ambargoyu biraz olsun hafiflet- medi, Hamas’ı tahrik etmeye devam etti? Neden, ateşkesin sü- resi dolarken kimse, örneğin Mısır veya ABD, ateşkesi uzat- maya çabalamadı? Hamas neden askeri açıdan bir anlamı olmayan füzeleri yeniden atmaya başlayarak İsrail’i pro- voke etti? Niye İsrail ve Hamas sa- vaşmaya bu kadar hevesli?” Üç ‘fantezi’ Deneyimli Ortadoğu yorumcuların- dan Robert Fisk’in bu sorulardan en sonuncusuna bir cevabı var (The In- dependent, 31/12/08). Gelin oradan başlayalım: Hamas İsrail’i Gazze’nin dar sokaklarına çekerek Hizbullah gibi “ilahi” bir zafer kazanmak istiyor. İsrail, 2006 Lübnan savaşından gerekli ders- leri çıkardığına inanarak, yıkılan yenil- mezlik imajını tamir etmek istiyor. Ne ki Hamas, Hizbullah kadar disiplinli, eği- timli ve donanımlı bir örgüt değil. Hiz- bullah bir ay süren savaşta en fazla 200 militanını kaybederken, Hamas daha bir haftada yüzden fazla kadrosunu ve iki liderini kaybetti. İsrail’in tamir etmeyi amaçladığı yenilmezlik imajıysa aslın- da tam bir “fantezi”… Gerçek şu ki, Fisk’in de anımsattığı gibi İsrail, 1973’ten bu yana hiçbir kent içi sava- şı kazanamadı. Bu yüzden bu iki “fan- tezi” çarpışınca ortaya ne çıkar.. ön- ceden bilmek zor. Ama İsrail ve Filis- tin halklarının, çocuklarını savaş tanrı- sına kurban vermeye devam edecek- leri kesin. Bu görüntüye, bu kez ABD’nin “Yeni Ortadoğu” “fantezisinin” mer- ceğinden bakarsak belki bu tanrının yüzünü görebiliriz. Bu “fantezinin” merkezinde, İran’a ve sözde bir “Şii çemberine” karşı, İsrail’i ve Türkiye’yi de içeren bir Sünni hattı yaratma pro- jesi yatıyor. ABD basını Hamas’ı da (Sünni ol- masına bakmadan) İran maşası ilan et- ti. Mısır ve Suudi rejimleri Hamas’ı provokasyonla suçlayarak İsrail’i des- teklemiş oldular. İsrailli uzmanlar, Ha- mas’la uğraşmak yerine doğrudan İran’ı vuralım demeye başladılar (Jaru- salem Post, 03/01/09). Türkiye hükü- meti, kolları sıvayıp, belki de Gaz- ze’ye asker göndermeye kadar uza- nacak bir arabuluculuk görevini üst- lenmeye, Sünni hattını inşa etmeye so- yundu. Bu açıdan bakınca, İsrail’in zaman- laması anlaşılabiliyor: Bush’un son aylarında Hamas’ı imha ederek zemi- ni, Ortadoğu’da Obama için hazırla- mak. Ancak Arap sokakları yine hu- zursuz; Mısır’da Müslüman Kardeşler, Hamas’ı bahane ederek, hükümet üzerindeki baskılarını daha da arttırdı. İran’da radikaller yine güçlendi. Bana, İsrail ve Filistin çocuklarına yine çok pa- halıya patlayacak bir “hesap hatasıy- la” karşı karşıyaymışız gibi geliyor. DÜNYA EKONOMİSİNE BAKIŞ / ERGİN YILDIZOĞLU / LONDRA erginy@tr.net http://erginyildizoglu.blogspot.com Anlaması Zor Bir Savaş... Ekonomik kriz sadece Erdoğan’õ teğet geçti En büyük tehdit tarõmsal üretimde Ekonomi Servisi - Türkiye Ziraatçõlar Der- neği Genel Başkanõ İb- rahim Yetkin, ekono- mik krizden mali yapõ- sõ zayõf olan tarõmõn en fazla etkilenen sektör olacağõnõ, özellikle ban- ka ve kredi borçlarõnõn ödenmesinde yaşana- cak bir tõkanõklõğõn, kü- çük ve orta ölçekli çift- çiyi üretimden kopma noktasõna getirebilece- ğini söyledi. Yetkin, krize karşõ çiftçi borçlarõ ve kredi ödemelerinde düzen- lemeler yapõlmasõ gel- diğini belirtti. Ekonomi Servisi - Bağõmsõz Haber-Sen Genel Sekreteri Yaşar Bayın, “Ekonomik kriz sadece Sayın Baş- bakan’ı teğet geçmiş- tir. Dar ve sabit gelir- linin mutfağı yerle bir olmuştur” dedi. Bayõn, krize karşõ piyasadaki talebin art- tõrõlmasõ gerektiğini kaydederek bunun da yolunun dar ve sabit gelirlilerin alõm gücü- nün arttõrõlmasõndan geçtiğine işaret etti. Bayõn, dünyadaki eko- nomik krizin sadece iktidar mensuplarõnõ teğet geçtiğini, me- murlarõ ise birkaç ye- rinden yaraladõğõnõ be- lirterek “Ülkemizde- ki kriz Başbakan’ın ifade ettiği gibi psi- kolojik kriz dahi ol- sa bu psikolojinin bo- zulmasında en bü- yük pay altı yıldır iktidarda olanların- dır” diye konuştu. TÜRKİYE ZİRAATÇILAR DERNEĞİ Emekliye 1 ekmek parası kadar zam MURAT GÜLDEREN Enerji maliyetlerinin yükselmesi nedeniyle lo- jistik firmalarõ çareyi de- miryoluna ağõrlõk vermek- te buldu. Türkiye’nin ön- de gelen lojistik firmalarõndan Ekol Lojistik Almanya-İtalya arasõ demiryolu taşõmacõlõğõ için 20 milyon Av- ro’luk treyler yatõrõm yaparken Arkas lojistik de Anadolu Projesi kapsa- mõnda Konya’da demir- yolu taşõmalarõna hõz ve- rerek vagon yüklemelerini bir önceki yõla oranla üç misli arttõrdõ. Ekol Lojistik Genel Mü- dürü Cem Kumuk iki ay- dõr bir katarla yürüttükleri blok tren uygulmasõ saye- sinde maliyetleri önemli oranda düşürdüklerini be- lirterek “Bu taşıma şekli sayesinde Ekol Lo- jistik, taşıma sü- resini mümkün olan en az sevi- yeye çekerek tek seferde 56 bin litre, hafta- da 5 sefer yapıl- ması durumun- daysa yılda 13 milyon litreden fazla yakıt ta- sarrufu hedefliyoruz. Karbondioksit salımı an- lamındaysa her sefer için 12 bin 800 kg, yıllık ola- rak da 3 milyon kg faz- ladan kazanç sağlana- cak” dedi. ANKARA (AA) - Türkiye İş- çi Emeklileri Derneği (TİED) ta- rafõndan yapõlan hesaplamaya göre İşçi ve Bağ-Kur emeklileri- ne yõlõn ilk 6 ayõ için yüzde 3.83 zam yapõlacak. TİED Genel Başkanõ Kazım Ergün, işçi ve Bağ-Kur emekli aylõklarõna 5510 sayõlõ kanun çer- çevesinde yõlõn ilk 6 aylõk döne- minde yüzde 3.83 zam yapõlaca- ğõnõ kaydederek, “Bu durumda (vergi iadesi karşılığı olarak yapılan ek ödeme dahil) 598.27 TL olan en düşük işçi emeklisi aylığı, Ocak 2009 itibarıyla 621.18 TL’ye yükselmektedir. Yapılan artışlar aylık olarak 22.91 TL olurken, günlük artış ise 76 Krş seviyesinde kalmak- tadır. Bu da yaklaşık 1 ekmek parasına denk gelmektedir” dedi. Ergün, 5510 sayõlõ kanunla, emekli aylõklarõna yapõlacak zam- larõn tartõşmalõ enflasyon rakam- larõna endekslenmesi nedeniyle, zaten yetersiz olan aylõklarõn alõm gücünün daha da gerileyeceğini vurguladõ. “32 adet treylerimiz Almanya’nın Mannheim-İtalya’nın Trieste limanına arasını trenle, Trieste- İstanbul arasını Ro-Ro aracılığıyla aşacak” Hem maliyetleri hem de karbondioksit salõmõnõ azaltan taşõmacõlõğa ilgi artõyor Lojistikçiler raylara odaklandı Birleşik Metal-İş’in araştõrmasõna göre “Krizi fõrsata dönüştürmek isteyen işverenler, işten çõkarmalarda dur durak bilmiyor.” Krizden en çok kayõtlõ çalõşanlar etkilendi. Ekimde İstanbul’da 9 bin, İzmir’de 7 bin, Bursa’da 6 bin, Aydõn ve Kocaeli’nde 2 bin kayõtlõ işçi işsiz kaldõ.   Finansbank veri merkezini açtı Ekonomi Servisi - Finansbank, farklõ kurumlarla olan dõş bağlantõsõnõ yönettiği veri merkezini hizmete açtõ. Finansbank’tan yapõlan açõklamada, bankanõn, müşterilerine hõzlõ ve güvenli hizmeti sağlamak amacõyla son teknolojilerin kullanõldõğõ yeni veri merkezini Ümraniye’de hizmete açtõğõ belirtildi. Açõklamada, Finansbank’õn tüm iletişim ağõ ve farklõ kurumlar ile olan toplam 253 dõş bağlantõnõn yönetildiği merkezin, Avrupa ve Ortadoğu’nun öncü veri merkezlerinden biri olma özelliğini taşõdõğõ kaydedildi. Merkezin, hata veya arõza daha oluşmadan tanõmlanan erken uyarõ sistemleri sayesinde yöneticilere elektronik ortamda veri gönderdiğini söyleyen Finansbank Genel Müdür Yardõmcõsõ Lale Maro, “Kesintisiz güç kaynaklarını destekleyen ve günlerce şehir elektriğinin kesik olması durumunda dahi tüm binanın elektrik ihtiyacını karşılayabilecek olan jeneratörler her an hizmete hazır durumda bekletiliyor” ifadesini kullandõ.
Subscribe Login
Home Subscription Packages Publications Help Contact Türkçe
x
Find from the following publications
Select all
|
Clear all
Find articles published in the following date range
Find articles containing words via the following methods
and and
and and
Clear