24 Kasım 2024 Pazar Türkçe Subscribe Login

Catalog

Months
Days
Pages
CMYB C M Y B 31 OCAK 2008 CUMARTESİ CUMHURİYET SAYFA DİZİ 9 Hablemitoğlu’nun adõ ilk olarak, eski DGM Savcõsõ Nuh Mete Yük- sel’in Nur Cemaati lideri Gülen hakkõnda açtõğõ davayla gündeme geldi. Yüksel, davayõ açtõktan sonra Hablemitoğlu’nun bu konuda kale- me aldõğõ “Etki Ajanları, Nüfuz Casusları ve Fethullahçılar” adlõ makaleyi fark etti. Yeni Ha- yat adlõ derginin Ağustos 2000 tarihli sayõsõnda yer alan makaleden sonra Hab- lemitoğlu ile temasa geçen Yüksel, bu temasõ bilim adamõnõn öldürüldüğü güne kadar sürdürdü. Bu arada, Hablemitoğlu, Emniyet’te- ki “Fethullah Gülen yan- lısı yapılanmaya” ilişkin bir kitap hazõrlamõş, ancak, hiçbir yayõnevi bu kitabõ basmaya yanaşmamõştõ. Yüksel, Hablemitoğlu’nun araştõrmasõ ve verdiği bilgilere da- yanak alarak Gülen hakkõnda ek id- dianame de düzenledi. Nuh Mete Yüksel, “bir kadınla ilişkisini” ortaya koyduğunu iddia eden kasetin kamuoyuna deşifre edilmesinin ardõndan, HSYK kara- rõyla, Ankara Cumhuriyet Savcõlõ- ğõ’na atanarak davadan el çektirildi. Dr. Necip Hablemitoğlu Alman vakõflarõnõn Türkiye’de yasal olma- yan çalõşmalar yaptõğõnõ, etnik ve mezhepsel ayrõlõklarõ körüklediğini de öne sürüyordu. Söz konusu va- kõflarõn gelir kaynaklarõnõn yüzde 90’õndan fazlasõnõn Alman devleti ta- rafõndan karşõlandõğõnõ savunan Hab- lemitoğlu, Ağustos 2001’de yayõm- ladõğõ “Alman Vakıfları ve Ber- gama Dosyası” adlõ kitabõnda, id- dialarõnõ kõsaca şöyle ifade etmişti: “Yerel basında, yerel yönetim- lerde, üniversitelerde, sendika- larda, kamu kurum ve kuruluşla- rında, kısacası stratejik öneme sahip birimlerde ‘etki ajanõ’ ve ‘Alman sempatizanõ’ yetiştiren, şe- riatçı yapılanmalardan, çevreci örgütlere, bölücü yapılanmalardan terör örgütlerine, legal dernek- lerden siyasi partilere uzanan çiz- gide, Türkiye’ye, Atatürk ilke ve devrimleri ile Cumhuri- yet’in tüm değerlerine karşı olan, ulus devletle- rin parçalanmasını iste- yen tüm rejim karşıtları- na lojistik destek veren, bu ülkeyi alttan alta oyan bir avuç Alman istihba- ratçısı, Türkiye’de vakıf temsilcisi statüsünde gö- rev yapmakta ve Türki- ye’de sivil toplum örgüt- lerini çok iyi kullanmak- tadır.” Alman basõnõ Dr. Necip Hablemitoğlu’nun bir suikasta kur- ban gitmesine geniş yer verdi. Gün- lük gazetelerden “Die Welt” ise “Rahat durmayan adam” başlõğõ altõnda yayõmladõğõ haberinde, “Dr. Hablemitoğlu’nun çok sayıda hay- ranı olduğu gibi, çok düşmanı da vardı. Kendi ifadesine göre, son dönemlerde sürekli ölüm tehdidi de alıyordu” denildi. Devlet kusurlu bulundu İçişleri Bakanlõğõ, uğradõğõ silahlõ saldõrõ sonucu yaşamõnõ yitiren Dr. Necip Hablemitoğlu’nun ailesine toplam 40 milyar lira tazminat öde- meye mahkûm oldu. 2004 yõlõnda da- vayõ sonuçlandõran Ankara 5. İdare Mahkemesi, devletin yurttaşlarõn can ve mal güvenliğinin korunmasõnda sorumluluğu olduğuna işaret etti. Meclis araştırması istendi CHP, Dr. Necip Hablemitoğlu’nun silahlõ saldõrõ sonucu öldürülmesi ola- yõnõn üçüncü yõlõnda Meclis araştõr- masõ açõlmasõnõ istedi. Meclis Baş- kanlõğõ’na sunulan önergede, Dr. Hablemitoğlu’nun katillerinin orta- ya çõkarõlamadõğõ, olayõn “faili meç- hul cinayet” sayõldõğõ kaydedildi. Hablemitoğlu cinayetinin araştõrõl- masõ, irdelenmesi ve yeni siyasi ci- nayetlerin önlenebilmesi için Mec- lis araştõrmasõ istenen bu önerge ka- bul edilmedi. ANKARA (Cumhu- riyet Bürosu) - Bahçe- lievler’deki evinin önün- de, silahlõ saldõrõ sonucu 31 Ocak 1990’da öldü- rülen Atatürkçü Düşün- ce Derneği’nin (ADD) kurucusu, eski Türk Hu- kuk Kurumu Başkanõ ve gazetemiz yazarõ Prof. Dr. Muammer Aksoy, ölümünün 19. yõlõnda, “16. Adalet ve Demokrasi Haftası” et- kinlikleri kapsamõnda, başkentte düzenlenecek törenlerle anõlacak. Aksoy için ilk tören bugün saat 12.30’da, Cebeci Asri Mezarlõ- ğõ’ndaki gömütü başõn- da gerçekleştirilecek. Ardõndan Çankaya Be- lediyesi Çağdaş Sanatlar Merkezi’nde, “16. Ada- let ve Demokrasi Haf- tası” etkinlikleri kapsa- mõnda, Prof. Dr. Mu- ammer Aksoy anõsõna, Türkiye Barolar Birliği, Ankara Barosu ve Türk Hukuk Kurumu tarafõn- dan düzenlenen “Sö- mürüye Karşı Hukuk” konulu bir açõk oturum yapõlacak. Bugün saat 14.00’te başlayacak ve avukat Barış Ozan Vu- ral’õn yöneteceği açõk oturumda, avukat Tun- cay Alemdaroğlu, avu- kat Şevket Şahap İnce ve avukat Reşat Yalın konuşmacõ olarak yer alacak. 16. Adalet ve Demokrasi Haftasõ et- kinlikleri, Cahit Ber- kay, Çetin Gül, Emrah Karaca, Ufuk Kara- koç ve Grup Gündoğar- ken’in vereceği konser- le son bulacak. Konser, Ankara Üniversitesi Dil ve Tarih Coğrafya Fa- kültesi Farabi Salo- nu’nda bugün saat 19.00’da başlayacak. Gazetemiz Ankara Temsilcisi Mustafa Bal- bay da, bugün, ADD Ümitköy - Çayyolu Şu- besi tarafõndan düzenle- nen “Muammer Ak- soy’u Anma Toplan- tısı”na katõlacak. Ah- met Taner Kõşlalõ Salo- nu’nda, saat 16.00’da gerçekleştirilecek top- lantõda Balbay, Aksoy’u anlatan bir konuşma ya- pacak ve kitaplarõnõ im- zalayacak. D aha 11 yaşõnda olmak, hayatõna anlam veren o ada- mõ, babanõ daha doğrusu her şeyini kaybetmek zor- du 18 Aralõk 2002 akşamõ. Bir daha o tatlõ ve gü- len yüzünü görememek, babanõn sana sarõlamayacağõnõ ve asla onun yanõnda hissettiğin kadar güvende hissede- meyeceğini bilmek acõtõyor canõnõ, 11 yaşõnda olduğuna lanet ediyorsun. Acõ olanõ, babanõ senden alanõ tanõmõ- yorsun ve neden sorusu içini kemiriyor... Ne uğruna yap- tõğõnõ, kaç paraya veya hangi amaçla onu vurduğunu bil- miyor, kardeşine sõmsõkõ sarõlõyor ve bomboş bakõyorsun. Sadece gözünün önüne parçalanmõş araba lastikleri, garip telefonlar… Neden 11 yaşõndasõn? Neden daha faz- la zaman geçiremedin onunla, neden onu daha fazla öpe- medin, seni seviyorum diyemedin… Neden bir şey yapa- mayacak kadar küçüksün… Zaman geçtikçe acõnõn hafiflediği söylenir… Halbuki ben ve ailem hâlâ bekliyoruz, geçmiyor. Aksine yõllar geçtik- çe özlem artõyor, kaybõnõza olan ihtiyacõnõz git gide artõ- yor. Böylesine büyük bir travmadan sonra insanlar sizi an- ladõğõnõ söylüyor, acõnõzõ paylaşõyoruz diyorlar. Bundan daha büyük bir yanõlgõ olamaz bence… Umuyorum kim- se bizleri, yani geride kalanlarõ anlamak zorunda kalmaz babamõn faili meçhul cinayetinden sonra. Sorumluluklar artõyor bir kere… Asla normal bir hayat sürdüremiyor ve devamlõ tetikte bekliyorsunuz. Türkiye’nin gerçeği haline gelen bu durum, sözde liberal entelektüeller tarafõndan ne- dense dikkate alõnmõyor. Her geçen gün artõk ben Ata- türkçüyüm, Türk’üm ve bu ülkeyi bõrakmayacağõm demek suç haline geliyor, faşizme onlar maruz kalmõşken bir de üstüne faşist damgasõ yiyorlar. Bir kesim rahatsõzken gö- beğini kaşõyan kesim hâlâ uyuyor… Devrim şehitleri ai- lelerini, yaşamlarõnõ ortaya koydu amaçlarõ uğruna… Ba- bamõn Türk halkõ için kendini feda etmesinin benim için ne kadar gurur verici olduğu kelimelerle ifade edilemez. 18 Aralõk benim çocukluğumun bitişi oldu… Hayatõm- da en çok güvendiğim, üzüldüğümde veya hayal kõrõklõğõ yaşadõğõmda uzanacağõm o sağlam dal kõrõldõ… Hem de sadece iki kurşunla. Ailesini ve ülkesini her şeyin önüne ko- yan babam, vuruldu. Daha ben sadece bebekken üniver- siteden 3 kere atõlarak işsiz kaldõ ve annem çalõşõrken ba- na hem babalõk, hem annelik yaptõ. Okumayõ yazmayõ her çocuk daha oyuncaklarõyla oynarken öğretti. Kadõnlara olan saygõsõ, duygusallõğõ, yağmurda montsuz veya şemsiyesiz yürüyen insanlarõ gördüğünde kendisininkini çõkarõp ver- mesi, akõl almaz vicdanõ, o içten gülümsemesiyle size ne ka- dar değer verdiğini göstermesi sadece onu tanõmadan se- vebilmeniz için milyonlarca nedenden birkaçõ… Bana bil- diklerini ve inandõklarõnõ aşõlayarak çok küçük yaşlarda ina- nõlmaz bir altyapõ hazõrlayan babam, halktan, iddialarõnõ her ne pahasõna olursa olsun destekleyen, her zaman üre- ten bir araştõrmacõydõ. Bizler ve Atatürkçü laik Türk hal- kõ onu asla unutmayacak… Huzur içinde uyusun… B İ T T İ Kanije Hablemitoğlu: Bizler ve Atatürkçü laik Türk halkõ onu asla unutmayacak Gülen davasõnda müdahildi E ski DGM Savcõsõ Nuh Mete Yüksel, Nur Cemaati lideri hakkõnda açtõğõ dava için Hablemitoğlu’ndan aldõğõ bilgilerle ek iddianame düzenledi. Dr. Necip Hablemitoğlu Alman vakõflarõnõn Türkiye’de yasal olmayan çalõşmalar yaptõğõnõ, etnik ve mezhepsel ayrõlõklarõ körüklediğini de öne sürüyordu. Şeriatçõ Terörün Kõskacõndaki Ülke: Türkiye Dr. Necip Hablemitoğlu’nun öldürülmeden önce yazdõğõ makalelerin yer aldõğõ, “Şeriatçõ Terörün ve Batõ’nõn Kõskacõndaki Ülke: Türkiye” adlõ kitabõ 2003 yõlõnda yayõmlandõ. Toplumsal Dönüşüm Yayõnlarõ tarafõndan yayõmlanan kitabõnda şunlarõ söylüyordu: “Özgürlük adõna, temel hak ve özgürlükleri yok edeceği önceden bilinen şeriatçõlara ve de etnik faşizmi tõrmandõrarak ülkemizi bir iç savaşa ya da en azõndan terör batağõna götürmeye çalõşan bölücülere ‘koşulsuz özgürlük’ isteyen Batõlõ müttefiklerimiz, Türkiye’ye biçtikleri demokrasi standardõnõn acaba kaçta kaçõnõ kendileri yerine getirmektedirler?” ‘Kan üzerine bir şey inşa edemezsiniz’ Çarşamba günüydü, Necip Hable- mitoğlu ertesi gün Çankõrõ’da bir top- lantõya katõlacaktõ. Onun hazõrlõğõ içe- risindeydi. Eşi Şengül Hablemitoğlu ise o sabah evden erken çõktõ. Arabasõnõ birkaç gündür kullanmadõğõ için ara- banõn üzerindeki buzlarõ ve karlarõ temizlemeye çalõşõrken, bir aracõn ona doğru yaklaştõğõnõ fark etti. Onun ara- cõyla yan taraftaki araç arasõnda bir araçlõk bir park yeri vardõ. Başka park yerleri de vardõ. Ama araç gelip oraya park etti. Aracõn içindeki iki genç son derece neşeli ve keyifliydiler. Hava so- ğuk, aracõn camlarõ sõkõ sõkõya kapalõydõ fakat içerden, o saatlerde dini sohbet yayõnlayan bir radyo açõktõ, ama o ka- dar çok açõktõ ki, sesi dõşarõya kadar ge- liyordu. Şengül Hablemitoğlu radyo- nun sesinden, hele de aracõn yanõna ge- lip park etmesinden çok rahatsõz oldu. Ortada garip bir durum vardõ. Şengül Hanõm aracõn içine iyice baktõ, aracõn plakasõnõ aldõ ve uzaklaştõ oradan. Bu durumu eşine anlatmak istedi. “Fakülteye gidince arayıp söyle- rim,” diye geçirdi içinden. Sonra na- sõl olduysa sabah yaşadõklarõ bu ga- riplikleri eşine anlatmayõ unuttu. Ak- şam saatlerinden dersten çõkõp eve geldi. Televizyonda maç vardõ. Eşini aradõ ama ulaşamadõ. Çocuklar maç iz- liyorlardõ. Karlõ bir geceydi. Saat 20.00’ye geliyordu, tekrar aradõ. Eşi- nin sesi bitkin ve yorgundu; eşi, alõş- veriş yaptõğõnõ ve eve gelmek üzere ol- duğunu söyledi. Bir süre sonra kapõ ça- lõndõ. Şengül Hablemitoğlu kapõyõ aç- tõğõnda karşõsõnda apartman görevlisi- nin küçük oğlu vardõ: “Şengül Hanım, arabanızın yanında bir adam yatı- yor.” Olayõn üzerinden 6 yõl geçti. Şengül Hablemitoğlu o günü anlatmak, yeni- den o güne dönmek istemiyor; eşini ve olayla ilgili düşüncelerini anlatõrken gözleri doluyor: “Necip hiçbir zaman korkan bir insan olmadı. Ben, Necip’in çok anlamlı yaşadığını düşünüyorum. Tarihe, hem bulunduğu döneme hem de geleceğe iz düştü. Aynı şey Uğur Mumcu, Ahmet Taner Kõşlalõ için de geçerlidir. Tarihe iz düşen in- sanları yok ettiler. Bunlar ülkemiz için çok, çok büyük kayıp oldu. Bi- zim toplum kadar insan birikimini gözden çıkaran hiçbir toplum yok dünyada. Bu insanlar toplumun beyniydi. Toplumun beynini yok ettiler. Ama boşu boşuna da ölme- diler. Bu işler nasıl planlanıyorsa gerçekten de nokta seçimler, doğru seçimler yapılıyor, her anlamda. Aile yaşamı, bireysel duruş, zekâ, kapasite… Her anlamda doğru se- çim yapıyorlar aslında. Türkiye bir savaş süreci yaşayan bir toplum değil, ama Türkiye’de sürekli biri- leri öldürülüyor. Öldürmek insani bir şey değil. Birini öldürmek büyük bir şey, bunu yapabilecekler anla- yabilir, yapamayacaklar anlaya- maz. Bunu ne dinle, ne evrensel de- ğerlerle, ne bir ideolojiyle, hiçbir şeyle açıklayamazsınız. Onun için yaşadığımızın adını koyamıyorum ben. Sadece insani bir şey değil, ne olursa olsun. Ben, yaşasaydı Necip’in bugün konuşacağını, yazacağını çok daha aktif olacağını düşünüyorum. Bu olayı hak etmediğimizi düşünüyo- rum, çünkü çok mutlu bir aileydik. Dolayısıyla, lanet ediyorum. Bunu yaptıklarının doğru oldu- ğuna inananlar için söylüyorum. Necip’in yok edilmesinin gerekli ol- duğunu düşünüp, planlayıp, ger- çekleştirenler için söylüyorum: Bu kadar insanın kanının döküldüğü bir toplumun ihya olmasına olanak yok. İnsanların kanı üzerine hiçbir şey in- şa edilemez. Güçlü olanlar kan dökerek güçlü kalıyorlar. Ama kan üzerine bir şey inşa etmek olanaklı değil. Böyle dü- şünüyorum.” A racõn içindeki iki genç, dini yayõn yapan radyoyu yüksek sesle dinliyordu. Otopark boş olmasõna karşõn Şengül Hablemitoğlu’nun aracõnõn yanõna gelip park ettiler. Ortada garip bir durum vardõ. Durumu eşine anlatmak istedi. Eşini aradõ ama ulaşamadõ. Akşam aradõğõnda ise Necip Hablemitoğlu, eve ulaşmak üzere olduğunu söyledi. Kötü haberi apartman görevlisinin küçük oğlu verdi. Oğlu Kanije ve eşi Şengül Hanım, Necip Hablemitoğlu’nu anlattı. DÜNYADA BUGÜN ALİ SİRMEN Yapabilir mi? 29 Ocak Perşembe günü bu köşede Tayyip Er- doğan’ın Filistin ve İsrail politikaları ile ilgili olarak şu satırlar yer alıyordu: “ABD’nin büyük Yahudi lobileri Tayyip Bey’i New York’taki merkezlerinde ayaklarının altına kırmızı halı se- rerek, ikbale yolcu etmişlerdi. ‘Eee, etme bulma dünyası’ dedim, FKÖ’ye karşı Ha- mas olgusunun çıkarılması olayını anımsayarak... Tayyip Bey kendisine iktidar yolunun açılmasını sağ- layan Amerikan desteğine icazetlerini verenleri, şim- di Filistin’e destek bahanesiyle belediye seçimlerine feda etmektedir. Tayyip Bey’in Filistin’e destek olarak sunduğu po- litika bir yalandır. Tayyip Bey İsrail’in kabul edilmesi im- kânsız Filistin politikasından desteğini çekecek yerde, iç tüketime yönelik olarak saf Müslümanı kandırmak üzere, Yahudi düşmanlığı yapmaktadır. Oysa İsrail’in insanlık suçu oluşturan Filistin politi- kasına karşı çıkmanın yolu, Gazze’yi bombalayan uçak- ların eğitim uçuşlarını Türk toprakları üzerinde yap- malarını sağlayan anlaşmaları iptal etmekle başlayıp, ilişkileri gözden geçirmeye varan bir sürü önlemi içe- rebilirdi.” Bu satırların yayımlandığı günün akşamı Davos’ta Peres ile tartışan Erdoğan, yeni bir gösteri yapıyor ve konunun tartışıldığı salonu terk ediyor, ardından da İs- tanbul’da AKP yandaşlarının coşkulu tezahüratıyla kar- şılanıyordu. Tayyip Bey ulusal bağımsızlığın simgesi bir kahra- mana dönüştürülmüştü birden. Ertesi gün, İstanbul’da kürsüye çıkıp, Kadir Top- baş’ı destekliyordu. Aynı gün, MHP’nin Dışişleri kökenli milletvekili, De- niz Bölükbaşı şunları söylüyordu: - Tartışma salonunu terk etmek yetmez. Tayyip Er- doğan üç şey daha yapmalıydı. Askeri ilişkileri askı- ya almalı, BOP eşbaşkanlığından çekilmeli, Musevi lo- bileri ve İsrail’den aldığı övünç madalyalarını iade et- meliydi. Gerçekten de, Gazze’ye destek verdiğini söyler, İs- rail’in Gazze bombardımanlarını kınarken, bunların eği- tim uçuşlarının kendi ülkesinde yapılmasına göz yu- man bir başbakan ne ulusal bağımsızlıkçı olabilirdi ne de mazlumun içten bir destekçisi. “BOP’un eşbaşkanıyım” diyen bir başbakanın, onun uzantısı olan İsrail’in Filistin politikasına karşı çı- kışındaki samimiyete kim inanırdı ki?.. İktidarının icazetini, Amerika’daki etkin Yahudi lo- bisi ile Beyaz Saray’dan alan bir başbakan, o çevre- lere karşı nasıl bağımsız bir politika güdebilirdi ki?... Bu satırlarla bir temenniyi değil, sadece gözlemi di- le getiriyorum. Keşke tersi olsaydı da, biz de bu ulusalcı tavra des- tek verebilseydik... BOP’un eşbaşkanı olduğunu iftiharla yedi düvele ilan eden, saldırgan İsrail’in daha önce de mazlum Müs- lümanları bombalamış olan ve daha sonra da bom- balayacağı herkesçe bilinen uçaklarının kendi sema- larında eğitim uçuşu yapmasına göz yuman, Musevi lobilerinin ve İsrail’in övünç madalyalarını övünçle alan bir politikacıdan ulusal bağımsızlık, haysiyetli duruş sim- gesi yaratmaya kalkmak ancak sağlıksız bir toplumun işidir. Tayyip Bey, Deniz Bölükbaşı’nın önerdiği şeyleri ya- pabilir mi? Ne dersiniz? Tayyip Bey, Deniz Bölükbaşı’nın savunduğu ulusal bağımsızlık ve ulusal dış politika ilkelerinin gerçek- leşmesini isteyen güçlerin desteğiyle mi geldi iktida- ra? Yoksa Tayyip Bey’i iktidara taşıyan Amerika’daki Ya- hudi lobileri ve Beyaz Saray mıydı? ABD, İsrail ve AB acaba Tayyip Bey’in Davos’taki çıkışından rahatsız mı oldular, yoksa ilk bakışta çelişkili gibi de görünse mem- nuniyet mi duydular? Esas amacı isteneni vermek olan bir politikacı, bu görüntüsüyle mi, yoksa ödünsüz ulusalcı, dik duran, bağımsızcı maskesiyle mi daha kolay ödün verir? Bütün bu sorulara yanıt vermeden yapay bir kah- ramanın ardından koşanların akıllılar diyarı sakinleri ol- duğunu kim iddia edebilir? asirmen@cumhuriyet.com.tr ÖLÜMÜNÜN ÜZERİNDEN 19 YIL GEÇTİ Prof. Dr. Muammer Aksoy’u anıyoruz
Subscribe Login
Home Subscription Packages Publications Help Contact Türkçe
x
Find from the following publications
Select all
|
Clear all
Find articles published in the following date range
Find articles containing words via the following methods
and and
and and
Clear