Catalog
Publication
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Years
- 2024
- 2023
- 2022
- 2021
- 2020
- 2019
- 2018
- 2017
- 2016
- 2015
- 2014
- 2013
- 2012
- 2011
- 2010
- 2009
- 2008
- 2007
- 2006
- 2005
- 2004
- 2003
- 2002
- 2001
- 2000
- 1999
- 1998
- 1997
- 1996
- 1995
- 1994
- 1993
- 1992
- 1991
- 1990
- 1989
- 1988
- 1987
- 1986
- 1985
- 1984
- 1983
- 1982
- 1981
- 1980
- 1979
- 1978
- 1977
- 1976
- 1975
- 1974
- 1973
- 1972
- 1971
- 1970
- 1969
- 1968
- 1967
- 1966
- 1965
- 1964
- 1963
- 1962
- 1961
- 1960
- 1959
- 1958
- 1957
- 1956
- 1955
- 1954
- 1953
- 1952
- 1951
- 1950
- 1949
- 1948
- 1947
- 1946
- 1945
- 1944
- 1943
- 1942
- 1941
- 1940
- 1939
- 1938
- 1937
- 1936
- 1935
- 1934
- 1933
- 1932
- 1931
- 1930
Our Subscribers Can Login And Read Original Page
I Want To Register And Read The Whole Archive
I Want To Buy The Page
CMYB
C M Y B
21 OCAK 2009 ÇARŞAMBA CUMHURİYET SAYFA
EKONOMİ 11ekonomi@cumhuriyet.com.tr
Walden Bello, Filipinler Üniversitesi’nde sosyo-
loji profesörü. Aynı zamanda da Transnational Ins-
titute ve Third World Network (Üçüncü Dünya Ağı)
gibi kuruluşlarda yayımlanan çalışmalarıyla tanınan
bir araştırmacı. Profesör Bello’nun “Wall Street’te Çö-
zülmeye Giriş” başlıklı çalışması geçenlerde elime
geçti. Soru-yanıt şeklinde kurgulanan bu çalışmayı
bu hafta sizlerle paylaşmak arzusundayım.(*)
En kötü günler geride mi kaldı?
Hayır, ne yazık ki daha bunu söyleyemiyoruz. Ka-
pitalizmin merkez ekonomilerinden gelen haberler kü-
resel ekonomide daralmanın şiddetlenerek sürdüğünü
belirtiyor. OECD, Aralık 2008 ile 2010 sonuna değin
dünyada 25 milyon yeni işsiz yaratılacağını tahmin
ediyor. Amerikan ekonomisinin 2008’in son üç
ayında yüzde 6 daralacağından endişe duyuluyor. IMF
ise krizle baş etmek için 150 milyar dolara daha ih-
tiyacı olduğunu açıklıyor...
Kapitalizmin merkezinde patlak veren bu krizin ar-
dında ne vardı? “Wall Street’in sorumsuz ihtirası” di-
yebilir miyiz?
Kuşkusuz, “ihtiras” ve “açgözlülük” bugünlere gel-
memizde rol oynadı. Finans spekülatörleri giderek
daha karmaşık finansal ürünler yaratmak suretiyle
spekülatif balonun şişkinleşmesine hizmet ettiler. Ama
gözlerden kaçırılan ipuçları da vardı. Örneğin şimdi
Amerikan Merkez Bankası (Fed) Başkanı olan Ben
Bernanke, 2005’te verdiği bir demeçte, Amerikan
konut piyasasında fiyat artışının spekülatif değil, eko-
nomik temellerin (“fundamentals”) güçlü olmasından
kaynaklandığını vurguluyordu. (Bu “fundamentalle-
rin güçlü olması” kavramı Türk okuyucusuna hiç de
yabancı değil. Her IMF ziyareti öncesinde kurgula-
nan kalıplaşmış bir cümle...)
Peki krizin ardında başka neler vardı? Sistemik un-
surlar mesela?
Kapitalizmin 1970’li yıllardan başlayarak içine
sürüklendiği “aşırı üretim” olgusu ve buna bağlı ola-
rak kârların gerilemesi ve sermaye birikimini sekte-
ye uğratması bugünkü krizin ardında yatan ana sü-
reçlerdi. Örneğin, Fortune dergisinde taranan en bü-
yük 500 şirketin kâr oranları 1960-69’da yüzde
7.15’ten, 1980-90’da 5.30’a; 2000-2002’de de yüz-
de 1.32’ye gerilemiş idi. Uluslararası spekülatör Ge-
orge Soros daha 2008 başında yayımlanan bir de-
mecinde, mevcut krizi aslında İkinci Dünya Savaşı
sonrasında yaratılan ABD hükümranlığının iktisadi ko-
şullarının artık çökmekte oluşuna bağlıyordu.
Kapitalizm 1970’lerde oluşan bu krizi nasıl bu ka-
dar erteleyebildi?
Bunda üç süreç etkili oldu: Neoliberal yeniden ya-
pılanma; neoliberal küreselleşme; ve finansallaşma.
Neoliberal yeniden yapılanma, “tarihin sonu” felse-
fesiyle birlikte, Reagan, Thatcher, Kohl (Türkiye’de
Özal) hükümetlerinin emeğin kazanımlarına karşı aç-
mış olduğu açık saldırılarla gerçekleştirildi. Özelleş-
tirmeler, işgücü piyasalarının esnekleştirilmesi, sen-
dikasızlaştırma ve emeğin örgütlenmesine karşı
getirilen kısıtlamalar, bir yandan da “serbest piyasa
her sorunu çözer” dogmalarıyla süslendi ve örgüt-
süz kılınan geniş halk yığınlarına kabul ettirildi. Kü-
reselleşme dalgasıyla da, sermayenin küresel çap-
ta hareket serbestisi genişletildi. Sovyet sisteminin
çökmesi ve Çin ve Hindistan’ın küresel meta üreti-
mine ticari koşullarda katılımı sonucunda dünya iş-
gücü piyasalarına 1.5 milyar yeni ücretli-emek arzı
katıldı. Tüm dünyada ücret gelirleri geriletildi ve eme-
ğin toplam üretimden almakta olduğu pay düşürül-
dü. Böylece sermayedara aktarılacak artığın çoğal-
tılması sağlandı. Finansallaşma da bu artığın şiş-
kinleştirilmesine olanak sağladı.
Finansallaşma olgusunun sorunları nelerdi?
Finansallaşma ya da finansal sektörlerde yatırım-
ların yoğunlaşması özü itibarıyla daha önceden ya-
ratılmış olan değerin, yeniden değerlendirilmesi sü-
recini ifade eder. Yani finansal sektörler yeni değer
yaratmamakta; tarım, sanayi ve hizmetler kesimin-
de yaratılmış olan değeri yeniden değerlendirmek-
tedir. Bu süreçte finansal kâr elbette yaratılmakta-
dır. Ancak yaratılan yeni kârlar, yeni yaratılmış her-
hangi bir değere tekabül etmemektedir. Finansal şiş-
kinlik kavramından kastedilen budur.
Peki buradan nereye gidiyoruz?
Finansallaşma ve küreselleşme dünya ölçeğinde
yaşanması olası olan durgunluğun ertelenmesine yol
açmıştı. Ancak düzenlenmemiş (unregulated) fi-
nansallaşma sürecinin ne denli tehlikeli olduğunu hep
birlikte yaşadık. Amerikan ekonomisini bu krizden çı-
kartacak yeni şişkinliğin içeriği ne olacaktır? Bunu be-
raber göreceğiz, ancak ilk ipuçları bunun askeri-
endüstriyel kompleks biçiminde olacağını gösteriyor.
Kanada’lı sosyolog Naomi Klein buna “kapitalizmin
afet kompleksi” adını veriyor. Ancak bu başka bir tar-
tışma konusu...
(*) Walden Bello, “A Primer on the Wall Street Melt-
down” - Transnational Institute.
www.tni.org/detail_page.phtml?act_id=18716.
EKONOMİ POLİTİK
ERİNÇ YELDAN
Sorular, Sorular...
ozlem.yuzak@cumhuriyet.com.tr
Küresel ekonomik kriz Türkiye’de de etki-
sini göstermeye başladığı andan itibaren bu
soru ekonomi çevrelerinde tartışılıyor. Ban-
kaların kredi verirken aşırı derecede nazlan-
dığı, hatta kimi durumlarda verilen kredileri ge-
ri çağırdığı bilinen gerçekler.
Ancak şurası da bir gerçek ki, bu durumun so-
rumlusu Türk bankaları değil. Çünkü uluslararası
kriz zaten likidite krizi olarak adlandırılıyor. Yurt-
dışındaki kredi darlığı nedeniyle, Türk bankaları
dışarıdan kaynak sağlayamıyor. Dolayısıyla reel
sektöre kullandırılan krediler de azalıyor.
Aslında her zaman finans sektörüyle reel sek-
törün ilişkisi yumurta-tavuk ilişkisine benzer.
Bankalar ayakta kalamaz, bankacılık faaliyetle-
rini sürdüremezse reel sektör çöker. Reel sektör
faaliyetini sürdüremezse de finans sektörünün
ayakta kalması mümkün olamaz...
Doğal olarak konu önceki akşam Türkiye
Bankalar Birliği’nin Yönetim Kurulu üyesi ban-
kaların bazı genel müdürlerinin de katıldığı yıllık
değerlendirme toplantısında ekonomi basınının
“Bankalar reel sektörün gerçekten arkasında
mı” sorusunu ortaya atmasıyla yeniden alevlendi.
TBB Başkanı Ersin Özince’ye göre reel sek-
törle bankalar arasında kronik bir problem yok.
“Reel sektörün borç çevirme sorunu yaşamaya-
cağını düşünüyorum. Türk bankaları sağlam ma-
li yapıları ve doğru yönetim politikalarıyla Türki-
ye’nin küresel krizden fazla etkilenmemesi için çok
önemli bir rol üstlendi.
Bankalar gerçek an-
lamda bu sürece, Tür-
kiye’nin krizden çıkışına
önderlik etmişlerdir” di-
yen Özince, sözlerini
şöyle sürdürdü: “Eko-
nominin lokomotif sek-
törü olan ve bugün
yurtdışına en çok borç-
lu olan inşaat ve gayri-
menkul sektörü başta
olmak üzere sektörlere
kredi vermeye devam
ediyoruz. Konut kredi-
sinde faizler düşmeye
devam ediyor. Reel
sektörün arkasında durmak için daha ne yapalım?”
Gerek TBB Başkanı ve İş Bankası Genel Mü-
dürü Özince, gerek Garanti Bankası Genel Mü-
dürü Ergun Özen, gerekse Denizbank Genel
Müdürü Hakan Ateş’in söyledikleri, finans sek-
törünün reel sektörün ar-
kasında durduğu ve dur-
maya devam edeceği
şeklinde.
Ancak temkinli oldukları
da bir gerçek. Banka yö-
neticilerinin, karşı karşıya
bulunduğu sorunlardan
birinin de “zimmet” mad-
desi olduğunu vurgula-
maları da bu yüzden.
Özince bunu şu sözler-
le dile getirdi: “Bankalar
Kanunu’nun 160. madde-
sinde şöyle bir husus var;
banka yöneticilerinin kre-
di hataları nedeniyle bir
kredi sorunlu hale dönüşürse, o krediyi kullana-
nın lehine kaynak aktarmış, o kaynağı onun zim-
metine geçirmiş gibi bir garip değerlendirme var.
Her ne kadar şimdilik ‘Bu madde hiç kimseye uy-
gulanmadı’ gibi yorumlar olsa da geçmişte İs-
tanbul Yaklaşımı’nda da gördük. Bankacılar bun-
dan ürküyor.”
Tamam, belli ki şu yaşadığımız krizde banka-
ların eli daha güçlü ve sağlam yapılarını bozmak
istemiyorlar... Bu yüzden de riskli kredi suların-
da yüzmekten haklı olarak kaçınıyorlar... Üstelik
şurası da bir gerçek ki zaten krize borçlu ya-
kalanan özel sektör şimdi de küresel durgunluk
nedeniyle müthiş bir talep düşüşüyle karşı kar-
şıya, ürettiği malı bile satamıyor.
Sonuçta bu banka-reel sektör ikilisinin çok
ötesinde bir sorun. Ancak hükümetin her iki ta-
rafın da elini kolaylaştırıcı önlemler alması ile
çözülebilecek bir mesele. Ve ne yazık ki hü-
kümette bu konuda kararlı bir çözüm paketi he-
nüz daha ufukta yok.
Reel sektörü kurtaracağım derken bankaları
batma noktasına getirirsek bu Türkiye açısından
ikinci bir facia olur ki, kimse bu yükü kolay ko-
lay sırtından atamaz...
Bankalar Reel Sektörün Arkasında mı?
B‹LG‹ TOPLUMUNA DO/RU / ÖZLEM YÜZAK
Nükleerde son teklife iade
“Türkiye’yi krizden çõkaracak önderliği yaptõk” diyen Bankalar Birliği Başkanõ Özince, Merkez Bankasõ’nõ eleştirdi
Likidite sorununu biz çözdük
İnterbank piyasasõ ile ilgili
alõnan önlemlerin etkili olmadõğõ
kanaatini taşõyan Özince,
“Likidite ile ilgili taleplerimiz
zamanõnda karşõlansa çok daha iyi
durumda olurduk” dedi.
Ekonomi Servisi - Şu sõralarda Türki-
ye’deki bankacõlõk sisteminde likidite so-
rununun bulunmadõğõnõ belirten Türkiye
Bankalar Birliği (TBB) Yönetim Kurulu
Başkanõ Ersin Özince, “Likidite ile ilgi-
li taleplerimizin zamanında karşılan-
ması belki biraz daha iyi etkiler yarata-
bilirdi. Bunun önlemlerini daha ziyade
kendi kendimize hallettik” dedi.
Özince, TBB Yönetim Kurulu üyelerinin
katõlõmõyla Türkiye ekonomisi ve bankacõlõk
sektöründe yaşanan güncel gelişmeler ile
2009’a yönelik beklentilere ilişkin düzen-
lediği basõn toplantõsõnda gazetecilerin so-
rularõnõ yanõtlarken, kõsmi ve gecikmeli da-
hi olsa likiditeyle ilgili taleplerinin bir
miktar yerine geldiğini söyledi.
Özince, Merkez Bankasõ’ndan likiditeyi
arttõrõcõ bir dizi talepte bulunduklarõnõ,
Merkez Bankasõ’nõn İnterbank piyasasõ
ile ilgili aldõğõ önlemlerin etkili olmadõğõ ka-
naatini taşõdõğõnõ belirterek şunlarõ söyledi:
“Tabii ki bu kararlar daha hızlı alın-
sa daha iyi olurdu. Çünkü likidite tam za-
manında gereken bir şey. Bankalar kü-
resel krizin yurtdışı piyasalarda yarat-
tığı büyük güçlüklere rağmen canlarını
dişlerini takarak ve tüm iyi ilişkilerini
kullanarak ve de yüksek maliyetlere
katlanarak kendi güçleriyle fon yarat-
mayı başarmışlardır. Halbuki o dö-
nemde yeterli likidite olsaydı bankalar
yurtdışı piyasalarda daha güçlü pazar-
lık yaparak daha uygun maliyetlerle
fon yaratabilirlerdi. Arkasından mun-
zam karşılık ile ilgili önlem geldi. En et-
kili belki de bu oldu. Bütün bunlar, ye-
ni sistem, bankacılık sektörü kendi ça-
relerini oluşturduktan sonra geldi. Bu-
gün TL’de hiçbir likidite sorunu yoktur.
Dövizde de likidite sorunu aşılmıştır.”
TBB Genel Sekreteri
Ekrem Keskin, 26 Ara-
lõk 2008 itibarõyla ban-
kacõlõk sektörünün liki-
dite rakamlarõnõ açõkladõ.
Buna göre bankalarõn
yerli para cinsinden top-
lam likiditesi 36.8 milyar
TL, yabancõ para cin-
sinden de 24.9 milyar
dolar düzeyinde. TL yü-
kümlülükleri 414 mil-
yar TL, döviz yükümlü-
lükleri 152 milyar dolar.
Döviz likidite oranõ da
yüzde 16.4 düzeyinde.
Keskin’in açõkladõğõ
diyagrama göre de ban-
ka sistemi uzun aradan
sonra ilk kez 2008’de
Merkez Bankasõ’na
borçlu hale geldi. (Yan-
daki grafik)
“REEL SEKTÖRÜN ARKASINDAYIZ AMA ZİMMET MADDESİ ENGEL”
TBB Başkanõ Özince ve toplan-
tõya katõlan TBB Yönetim Kurulu
üyeleri, reel sektörle ilişkilerini
değerlendirirken, bankalarõn reel
sektöre kredi açmama ya da kre-
dileri geri çağõrma gibi bir sorun
yaşamadõğõnõ savunarak şu nokta-
larõ vurguladõlar:
Bugün bankalarõmõz kredi
vermeye niyetli ve kararlõ olduğu
için reel sektör büyüyor. Dünyada
bankacõlõk, devlet desteği ve ga-
rantileri ile ayakta dururken, Tür-
kiye’de bankalar garantiye dahi ih-
tiyaç duymadan ve devletimize,
mevduat sahibine, sokaktaki va-
tandaşa en ufak bir yük getirmeden
mali yapõlarõnõ güçlü tutmayõ ba-
şardõlar. Ekonominin lokomotif
sektörü olan ve bugün yurtdõşõna en
çok borçlu olan inşaat ve gayri-
menkul sektörü başta olmak üze-
re sektörlere kredi vermeye devam
ediyoruz. Konut kredisinde faizler
düşmeye devam ediyor. Reel sek-
törün arkasõnda durmak için daha
ne yapalõm?
Reel sektörle bankalar ara-
sõnda kronik bir problem ve TL kre-
dilerinde bir sorun yok. Taze kre-
di vermeyi sürdürüyoruz. Otomo-
bil kredilerini kestiğimizde dikkat
edin şirketlerin kendi finans ku-
rumlarõ da kredi vermiyordu. Şim-
di sorun aşõldõ. Kaldõ ki 24 ay va-
deli TL cinsinden bir oto kredisi so-
run yaratmaz. Bankalar kredi ver-
mek için prestiji yüksek şirketlerin
ardõndan koşar. Mevcut mevzuat
reel sektöre döviz kredisi açmamõzõ
engelliyor. Öncelikle bu sorunun
aşõlmasõ lazõm.
Alacaklı mağdur oluyor
İcra İflas Yasasõ’ndaki yeni dü-
zenlemeler, özellikle Amerikan
hukukundan esinlenerek yasal ya-
põmõza eklemlenen “iflasın erte-
lenmesi konusu” borçluyu koru-
yalõm derken alacaklõyõ mağdur
eder hale geldi. Borçlu batmasõn di-
ye alacaklõlarõn battõğõ durumlar bi-
le söz konusu. İyi niyetli, borcunu
ödeme niyetinde, kapasitesinde
olan borçlularla ilgili hiçbir te-
reddütümüz yok. Fakat alacaklõla-
rõn özellikle mali durumlarõ da
borçlular kadar gözetilmeli. O ne-
denle icra iflasla ilgili hukuk, ticari
hayatõn gereklerine uygun süreçle
desteklenmedikçe fayda değil za-
rar getiriyor.
160. madde sorunu
Banka yöneticileri kredi verirken
“zimmet” maddesinden ürküyor-
lar. Bankalar Kanunu’nun 160.
maddesine göre banka yöneticile-
rinin kredi hatalarõ nedeniyle bir
kredi sorunlu hale dönüşürse, o kre-
diyi kullanana kaynak aktarmõş
sayõlõyor, bu para onun zimmetine
geçirilmiş sayõlõyor. Bankacõlar da
bundan ürküyor. TOBB ile ortak
bir paket hazõrladõk ama bu zimmet
maddesi engel.
TÜGİAD ANKETİ
‘Krizin
etkileri uzun
sürecek’
Ekonomi Servisi - Türkiye Genç
İşadamlarõ Derneği’nin (TÜGİ-
AD) gerçekleştirdiği “2009 Yılı
Ekonomik ve Politik Beklentiler”
anketi sonuçlarõna göre, global
ekonomik kriz uzun sürecek. Eko-
nomik iyileşme 2010-2011 yõlla-
rõnda gerçekleşecek.
Beklenti anketine göre yakõn
döneme ilişkin öngörüler şöyle:
Global ekonomik kriz uzun sü-
recek, iyileşme 2010-2011 yõlla-
rõnda gerçekleşecek.
Türkiye ekonomisi 2009 yõ-
lõnda küçülecek ya da büyümeye-
cek.
Firmalarõn 2009 yõlõ cirolarõ
2008 yõlõna göre azalacak veya
aynõ kalacak.
Bankalar reel sektöre güven-
medikleri için kredileri geri çağõr-
ma eğilimindeler.
Merkez bankasõ 2009’da da fa-
izleri indirmeye devam edecek.
Yõl sonu TÜFE hedefi tutma-
yacak, enflasyon şu ankinden daha
yüksek çõkacak.
Hükümetin 2009 yõlõ önceli-
ği büyüme olmalõ.
Türkiye AB ilişkileri 2009 yõ-
lõnda da düşük yoğunlukta sürecek.
“Koton”a yõlõn
girişimcisi ödülü
Ekonomi Servisi - Koton Yönetim Kurulu
Başkanõ Yılmaz Yılmaz ve Yönetim Kurulu
Başkan Yardõmcõsõ Gülden Yılmaz yõlõn giri-
şimcisi ödülüne değer bulundu. Ernst&Young
ve Milliyet tarafõndan, CNN Türk ve Schwab
Vakfõ işbirliğiyle bu yõl altõncõsõ düzenlenen,
“Dünya Yılın Girişimcisi Yarışması”nõn Tür-
kiye finalisti seçilen Yılmaz Yılmaz ve Gülden
Yılmaz, Dünya Yõlõn Girişimcisi Ödülü için ma-
yõs ayõnda Monte Carlo’da yarõşacak. Bu yõl
üçüncü defa verilen “Yılın Sosyal Girişimci-
si” kategorisinde ise ödülü TEMA Onursal Ku-
rucu Başkanõ Ali Nihat Gökyiğit aldõ.
Küresel krize bir de seçim rehaveti eklendi, 2008’de faiz dõşõ fazla hedefin 4.4 milyar TL altõnda kaldõ
ANKARA İSTANBUL (Cum-
huriyet) - Merkezi Yönetim Bütçesi
2008 yõlõnõ 17 milyar TL açõkla ka-
pattõ. Hükümetin “mali disipline
uyuyoruz” söylemine karşõn bütçe-
deki faiz dõşõ fazla da bütçe hedefinin
4.4 milyar TL altõnda kalarak 33.6 mil-
yar lira oldu. Aralõk ayõnda da bütçe
8.8 milyar TL’lik açõk verdi. Maliye
Bakanlõğõ, 2008 yõlõ bütçe gerçekleş-
melerini açõkladõ. Buna göre, aralõk
ayõnda bütçeden 23.9 milyar TL har-
cama yapõlõrken gelirler 15.1 milyar
TL’de kaldõ. Faiz dõşõnda da 6.9 mil-
yar TL açõk meydana geldi. Aralõk
ayõndaki dengesizlik, yüzde 1.9 geri-
leyen vergi gelirlerinden çok, harca-
malardaki artõştan kaynaklandõ.
50.6 milyar TL faiz ödemesinin ya-
põldõğõ 2008’de, bütçe giderlerinde
yüzde 10.7, faiz hariç giderlerde ise
yüzde 12.9 artõş meydana geldi. Ge-
çen yõl bütçeye vergilerden 168 mil-
yar TL, vergi dõşõ gelirlerden 34.7 mil-
yar TL geldi.
Küresel krizin bütçe dengelerini
bozduğunu söyleyen uzmanlar, be-
lirtilerin 2009’da daha da ağõr geçe-
ceğini ortaya koyduğuna dikkat çek-
tiler. Reuters’in haberine göre uz-
manlarõn görüşleri şöyle:
Oyak Yatõrõm Ekonomisti Elif Gü-
lay Girgin: “Önümüzdeki dönemde
de gelirlerde ciddi düşüş olacak.
Harcama kısıcı adımlar atılmazsa
2008’i aratacak yıl görebiliriz.”
Ekspres Yatõrõm Başekonomisti
Güldem Atabay: “Tasarruf eğilimi
kenara kondu. 2009 için gerçeküs-
tü bütçe hedefleriyle yola çıkan
hükümet, ayaklarını yere basmak
zorunda.”
Törene Doğan Gazetecilik İcra Kurulu Başkanı Faik Açıkalın, Doğan Gazetecilik YK Üyesi ve Jüri Baş-
kanı Hanzade Doğan Boyner, Koton Mağazacılık YK Başkanı Yılmaz Yılmaz, Koton Mağazacılık YK Baş-
kan Yardımcısı Gülden Yılmaz, Ernst&Young Genel Müdürü Osman Dinçbaş (soldan sağa) katıldı.
Bütçenin disiplini bozuldu
IMF ile ilişkilerin belirsizliğiyle geçen 2008’de, bütçede
hedefler aşõldõ, faize 50 milyarõ lirayõ aşkõn para gitti. Uzmanlar
2009 bütçesinin 2008’i aratabileceği görüşünde.
Mersin Akkuyu’da kurulacak nükleer santral için
fiyat yüksek bulunduğu için verilen revize teklif ia-
de edildi. Mevzuatta olmadõğõ halde revize teklif
alõnarak resmi kayda sokulmasõ, ihalenin iptal edil-
mesi olasõlõğõnõ doğururken Elektrik Mühendisleri
Odasõ Genel Başkanõ Musa Çeçen, “Nükleer sant-
ral yarõşmasõ, yarõşma olmaktan çok kepazeliğe
dönüştü” diye tepki gösterdi.
TUROB: Rezervasyonlar azaldı
Turistik Otelciler ve İşletmeciler Birliği (TU-
ROB) Başkanõ Timur Bayõndõr ocak-şubat aylarõn-
da rezervasyonlarõn beklenen düzeyde gerçekleş-
mediğini belirtti. Buna karşõn İstanbul’un turist sa-
yõsõ açõsõndan geçen yõlõn rakamlarõnõ koruyacağõ-
nõ belirten Bayõndõr düzenlediği basõn toplantõsõnda
sorularõ yanõtlarken Türkiye Otelciler Federasyonu’nu
demokratik bir oluşum olmamakla suçladõ.
TAV: Havaş’ta karar yok
TAV Havalimanlarõ Holding, şirket CEO’su Sa-
ni Şener’in Financial Times gazetesi ile söyleşi-
sinde, iştirakleri Havaş’tan yüzde 30 hisse satõ-
lacağõna dair bir beyanda bulunmadõğõnõ açõkladõ.
Şener’in Havaş’õn 275 milyon ile 350 milyon Av-
ro arasõnda bir değeri bulunduğuna dair değer-
lendirme yapmadõğõ belirtildi.
Çok Yaşa Bebek Projesi
Özince toplantıda Türkiye Bankalar Birliği’nin,
Türkiye’nin dört bir yanındaki bebeklere tam ve
yeterli tıbbi müdahale sunulmasına katkı sağ-
lamak amacıyla 2003 yılından beri sürdürdü-
ğü “Çok Yaşa Bebek” projesi hakkında da bil-
gi verdi. “Ne yazık ki kriz dönemlerinde en çok
bebekler ölüyor. Çünkü bu dönemlerde en çok
sağlıktan tasarruf edilir” diyen Özince, geçen
6 yılda 56 ilde ihtiyaç tespiti yapılan 134 has-
taneye, kuvözden yaşam destek ünitesine
kadar toplam 690 tıbbi cihaz hibe edildiğini,
bu sayede bu cihazlardan yararlanan yaklaşık
15 bin bebeğin yaşama tutunduğunu söyledi.
Devletten 1 lira
bile istemedik
Amerika’ya, Av-
rupa’ya, Belçi-
ka’ya, İtalya’ya ba-
kınız. Hepsinde dev-
let bütçesinden mil-
yarlarca dolar destek
verilerek banka siste-
mi ayakta tutulmaya
çalışılıyor. Biz devleti-
mizden 1 tek lira iste-
meden krizden çıkışta
önderlik yapıyoruz.
Bankacılığımız
şu anda
dünyada
pek örneği
olmayan
bir başarı
ö r n e ğ i
gösteri-
yor.
PEK SORUN YOK
Türkiye Bankalar Birliği’nin toplantısında sunumu yapılan raporda
krize giriş sürecinde Türkiye’deki tasarruf açığının önemi vurgulanarak
bunda özel sektörün büyük payı olduğunun altı çizildi. (Yukarıda)