Catalog
Publication
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Years
- 2024
- 2023
- 2022
- 2021
- 2020
- 2019
- 2018
- 2017
- 2016
- 2015
- 2014
- 2013
- 2012
- 2011
- 2010
- 2009
- 2008
- 2007
- 2006
- 2005
- 2004
- 2003
- 2002
- 2001
- 2000
- 1999
- 1998
- 1997
- 1996
- 1995
- 1994
- 1993
- 1992
- 1991
- 1990
- 1989
- 1988
- 1987
- 1986
- 1985
- 1984
- 1983
- 1982
- 1981
- 1980
- 1979
- 1978
- 1977
- 1976
- 1975
- 1974
- 1973
- 1972
- 1971
- 1970
- 1969
- 1968
- 1967
- 1966
- 1965
- 1964
- 1963
- 1962
- 1961
- 1960
- 1959
- 1958
- 1957
- 1956
- 1955
- 1954
- 1953
- 1952
- 1951
- 1950
- 1949
- 1948
- 1947
- 1946
- 1945
- 1944
- 1943
- 1942
- 1941
- 1940
- 1939
- 1938
- 1937
- 1936
- 1935
- 1934
- 1933
- 1932
- 1931
- 1930
Our Subscribers Can Login And Read Original Page
I Want To Register And Read The Whole Archive
I Want To Buy The Page
Hep korkulmuştur polisten, ka-
rakoldan!
Önünden geçerken bir ürküntü
duymak karakola düşmeyi her za-
man utanılası bir durum saymak...
Bir işimiz düşse bile gidip hak
aramaktan çekinmek, güler yüzlü,
anlayışlı, bir yüz görememek..
‘Polis devleti’nden söz edilmeye
başlandığında bütün bu eski duyar-
lıklar içimde canlandı. Sabaha karşı ev
baskınları, nedeni niçini anlaşılmadan
çekip götürülmek, günümüzde sık
sık karşımıza çıkan çirkin bir gerçek ol-
maya başladı...
Yazar mısın, gazeteci misin, avukat,
yargıç, savcı, öğretmen, öğretim üye-
si ya da emekli bir asker misin, hatta
görevde bir subay mısın, emekli ge-
neral misin!.. Fark etmiyor! Sabaha
karşı kapısı çalınmayan, evi barkı di-
dik didik edilmeyen kimse yok!..
Geçen akşam TV’de Ali Sirmen
pek çoğumuzun yaşadığı bir duyguyu
dile getirdi: “Korkuyorum, hukuk dı-
şı bir toplumda yaşadığım için kor-
kuyorum.”
12 Mart’larda, 12 Eylül’lerde yılları-
nı hapislerde geçirmiş, ama sonunda
aklanmış bir aydın, AKP iktidarının po-
lisinden korkuyorsa, bunu da açık açık
söylemekten çekinmiyorsa!..
Koskoca bilim adamını kafasından
bastırmak, ünlü bir yazarı çekiştire çe-
kiştire sürüklemek... Bu tür uygula-
maları gören halkımız kendine sor-
muyor mu: “Bu adamlar kim bilir ne
korkunç işler yapmışlar ki, daha ho-
rozlar ötmeden yakalarına yapışılmış.”
Hukuk, adalet diyoruz, bir hukuk
devletinde yaşadığımıza inanıyoruz,
inandırılıyoruz. Akşam sabah Baş-
bakan ‘hukuk da hukuk’ deyip dur-
makta!.. Ama gerçekten inanıyor
mu hukukun üstünlüğüne, orası
belli değil! Önce kanıtlaması ge-
rek bu dediklerini, başta kendi-
si için!.
Daha ilk anda ‘biz yargıçlara
güvenemiyoruz, bu yüzden do-
kunulmazlıkları kaldırmıyoruz’ de-
memişler miydi? Partilerinin adı
Adalet ve Kalkınma, ama adaletin
de, kalkınmanın da yalnızca kendile-
ri için olduğunu altı yıldır bizlere du-
yurmaktalar: Kalkınma diye Cumhu-
riyetin kazanımlarını babalar gibi sa-
ta sata, adalet diye hiçbir kanıt gös-
termeden kendilerine muhalif olanla-
rı yaka paça zindanlara sokarak...
“Bunlar gerçek cumhuriyetçilerden,
Kemalistlerden, demokrasiye inanan-
lardan öç alıyor” diyenler haksız mı?
Korku imparatorluğu içten dıştan
ahtapot kollarını iyiden iyiye sarmak-
ta!.. Elimizi kolumuzu kıpırdatamaya-
cak bir duruma getirilmekteyiz... Hal-
kımız da boynunu bükmüş, başına da-
ha neler geleceğini beklemekte!.
CMYB
C M Y B
SAYFA CUMHURİYET 20 OCAK 2009 SALI
2 OLAYLAR VE GÖRÜŞLER
EVET / HAYIR
OKTAY AKBAL
Bir Korku Yönetimi mi?
PENCERE
Ben Artık Amerikancı
Oluyorum...
Ali Sirmen geçen gün televizyondaki bir açık
oturumda dedi ki:
- Korkuyorum...
Düşündüm:
- Ali korkar mı?..
12 Mart’ta aylarca içerde yattıktan sonra mah-
kemede aklanmış bir kişi...
Ya 12 Eylül’de?..
Dile kolay Sirmen 3.5 yıl içerde yattıktan son-
ra aklandı...
Bir yazarın yaşamöyküsünde bedava dört yıl ha-
pis ne demek?..
Peki, 12 Mart’ta ve 12 Eylül’de korkmayan Ali
şimdi neden ve kimden korkuyor?..
Yalnız Ali mi?..
Ne diyor ana muhalefet:
- Türkiye korku imparatorluğuna dönüştü...
Oysa ne olağanüstü hal var..
Ne askeri yönetim var..
Ne sıkıyönetim var..
Seçimle iktidara geçmiş, Meclis’te çoğunluğu
sağlamış bir sivil iktidar yönetiminde nedir bu kor-
ku?..
Adı lazım değil, geçenlerde bir dostum:
- Artık telefonlarda konuşamıyorum.. diyordu...
Üzerinize afiyet artık ben de telefonlarda pek
konuşmuyorum...
Ergenekon iddianamesi benim telefonlarda
ileri geri, alaylı kalaylı, saçma sapan konuşma öz-
gürlüğümü elimden aldı...
Eskiden de telefonlarımın dinlendiğini biliyor-
dum; buna karşın inadına noktasız, virgülsüz, fren-
siz ve gelişigüzel konuşmalar yapmaktan keyif alı-
yordum...
Diyordum ki:
- Dinlesinler keratalar, bu lafları da açıklayacak
değiller ya...
İlk Ergenekon (2450 sayfalık) iddianamesinde
ne göreyim?..
Savcı telefon konuşmalarımın hepsini, ‘suç de-
lili’ olarak yayımlamamış mı...
Oysa, bu işi yasal izin almadan yaptığı için ken-
disi suç işlemiş oluyor...
Kısacası ilkel Ergenekon iddianamesi keyfimi
kaçırdı...
Telefonda gırgıra paydos dedim...
Telefonda gelişigüzel konuşmak, üç beş kişi bir
araya gelip yemek yemek, on beş yirmi kişi fikir
alışverişi yapmak için toplanmak...
Artık hepsi suç bunların...
Polis gözaltına alıp soruyor:
- Niye buluştunuz?..
- Ne konuştunuz?..
Kim vurduya gitmek işten değil...
Üstelik korkmak da sorunu çözmüyor ki...
Peki, ne yapmalı?..
Geçen gün gözaltına alınıp salıverilen eski
YÖK Başkanı Kemal Gürüz sanırım çareyi ya da
çözümü bulmuş...
Çare ya da çözüm ne?..
Hürriyet gazetesi pazar günkü sayısında sihir-
li formülü sürmanşetten bakla gibi harflerle ver-
di...
Eski YÖK Başkanı Profesör Kemal Gürüz,
kendisiyle konuşan Hürriyet yazarı Ahmet Ha-
kan’a demiş ki:
“- Ne Ergenekon’u..
Ben Amerikancıyım...”
Başlığın altında açıklaması da var:
“- Amerikan emperyalizmi palavradır. Ben
Amerikancıyım...”
Ali Sirmen’e de tavsiye ederim...
Korkmasın...
‘Ben Amerikancıyım’ dedi mi, kendisini güve-
ne alır...
Sevgili okurlar...
İşin püf noktası ortaya çıktı...
Laf aramızda ben de Amerikancı olmaya ha-
zırlanıyorum; şu Ergenekon belasından başka tür-
lü kurtuluş yok...
Kriz Kapõyõ Çalõnca
Tayfun ÖZKAYA
“Çürüme Kaliforniya’nın her
yerine yayılıyor.. aç halkın ken-
di ürününü yiyebilmesine bir
çare bulunamıyor.. ürünler fi-
yatları düşürmemek için yok
edilecek.. milyonlarca halk aç,
halka meyve lazım.. dağlar gi-
bi yükselen sapsarı yığınlara gaz
püskürtülüyor.. kanunun suç
saymadığı bir cinayet bu.. çün-
kü portakal kâr getirmiyor…
İnsanların bakışlarında bir şaş-
kınlık vardı ve açların gözle-
rinde de artan bir kızgınlık,
bir gazap.”
John Steinbeck’in 1929 büyük
ekonomik krizinde Amerika’yõ
anlattõğõ “Gazap Üzümleri” ad-
lõ romanõnda bu satõrlarõ okuyoruz.
Tarõm ürünleri fiyatlarõ yüzde
60-80 arasõnda düşmüş idi. Şim-
dilerde bu düzeyde olmasa da
bir ekonomik çöküşün olmaya-
cağõnõ kimse söyleyemez. Bu
krizler kapitalist sistem için ka-
çõnõlmaz. Her 30-40 yõlda bir
böyle derin kriz çõkõyor. Krizin de-
rinleşmesi, yuvarlanan bir karto-
pu benzetmesiyle anlatõlabilir.
Kriz nedeniyle işçilerini atan iş-
yerleri bu işçilerin gelirlerini sõ-
fõrlayarak genel mal talebinin
düşmesine yol açarlar.
Bu da başka işletmelerin mal-
larõna olan talebi düşürerek onla-
rõn da iflas etmelerine ve işçileri-
ni atmalarõna yol açar. Böylece bu
kartopu büyüyerek hõzla aşağõ
inmeye başlar. Sonunda dibe vu-
ran ekonomi -bazen bu yok oluş
Arkası17. Sayfada