26 Aralık 2024 Perşembe Türkçe Subscribe Login

Catalog

Months
Days
Pages
Hep korkulmuştur polisten, ka- rakoldan! Önünden geçerken bir ürküntü duymak karakola düşmeyi her za- man utanılası bir durum saymak... Bir işimiz düşse bile gidip hak aramaktan çekinmek, güler yüzlü, anlayışlı, bir yüz görememek.. ‘Polis devleti’nden söz edilmeye başlandığında bütün bu eski duyar- lıklar içimde canlandı. Sabaha karşı ev baskınları, nedeni niçini anlaşılmadan çekip götürülmek, günümüzde sık sık karşımıza çıkan çirkin bir gerçek ol- maya başladı... Yazar mısın, gazeteci misin, avukat, yargıç, savcı, öğretmen, öğretim üye- si ya da emekli bir asker misin, hatta görevde bir subay mısın, emekli ge- neral misin!.. Fark etmiyor! Sabaha karşı kapısı çalınmayan, evi barkı di- dik didik edilmeyen kimse yok!.. Geçen akşam TV’de Ali Sirmen pek çoğumuzun yaşadığı bir duyguyu dile getirdi: “Korkuyorum, hukuk dı- şı bir toplumda yaşadığım için kor- kuyorum.” 12 Mart’larda, 12 Eylül’lerde yılları- nı hapislerde geçirmiş, ama sonunda aklanmış bir aydın, AKP iktidarının po- lisinden korkuyorsa, bunu da açık açık söylemekten çekinmiyorsa!.. Koskoca bilim adamını kafasından bastırmak, ünlü bir yazarı çekiştire çe- kiştire sürüklemek... Bu tür uygula- maları gören halkımız kendine sor- muyor mu: “Bu adamlar kim bilir ne korkunç işler yapmışlar ki, daha ho- rozlar ötmeden yakalarına yapışılmış.” Hukuk, adalet diyoruz, bir hukuk devletinde yaşadığımıza inanıyoruz, inandırılıyoruz. Akşam sabah Baş- bakan ‘hukuk da hukuk’ deyip dur- makta!.. Ama gerçekten inanıyor mu hukukun üstünlüğüne, orası belli değil! Önce kanıtlaması ge- rek bu dediklerini, başta kendi- si için!. Daha ilk anda ‘biz yargıçlara güvenemiyoruz, bu yüzden do- kunulmazlıkları kaldırmıyoruz’ de- memişler miydi? Partilerinin adı Adalet ve Kalkınma, ama adaletin de, kalkınmanın da yalnızca kendile- ri için olduğunu altı yıldır bizlere du- yurmaktalar: Kalkınma diye Cumhu- riyetin kazanımlarını babalar gibi sa- ta sata, adalet diye hiçbir kanıt gös- termeden kendilerine muhalif olanla- rı yaka paça zindanlara sokarak... “Bunlar gerçek cumhuriyetçilerden, Kemalistlerden, demokrasiye inanan- lardan öç alıyor” diyenler haksız mı? Korku imparatorluğu içten dıştan ahtapot kollarını iyiden iyiye sarmak- ta!.. Elimizi kolumuzu kıpırdatamaya- cak bir duruma getirilmekteyiz... Hal- kımız da boynunu bükmüş, başına da- ha neler geleceğini beklemekte!. CMYB C M Y B SAYFA CUMHURİYET 20 OCAK 2009 SALI 2 OLAYLAR VE GÖRÜŞLER EVET / HAYIR OKTAY AKBAL Bir Korku Yönetimi mi? PENCERE Ben Artık Amerikancı Oluyorum... Ali Sirmen geçen gün televizyondaki bir açık oturumda dedi ki: - Korkuyorum... Düşündüm: - Ali korkar mı?.. 12 Mart’ta aylarca içerde yattıktan sonra mah- kemede aklanmış bir kişi... Ya 12 Eylül’de?.. Dile kolay Sirmen 3.5 yıl içerde yattıktan son- ra aklandı... Bir yazarın yaşamöyküsünde bedava dört yıl ha- pis ne demek?.. Peki, 12 Mart’ta ve 12 Eylül’de korkmayan Ali şimdi neden ve kimden korkuyor?.. Yalnız Ali mi?.. Ne diyor ana muhalefet: - Türkiye korku imparatorluğuna dönüştü... Oysa ne olağanüstü hal var.. Ne askeri yönetim var.. Ne sıkıyönetim var.. Seçimle iktidara geçmiş, Meclis’te çoğunluğu sağlamış bir sivil iktidar yönetiminde nedir bu kor- ku?.. Adı lazım değil, geçenlerde bir dostum: - Artık telefonlarda konuşamıyorum.. diyordu... Üzerinize afiyet artık ben de telefonlarda pek konuşmuyorum... Ergenekon iddianamesi benim telefonlarda ileri geri, alaylı kalaylı, saçma sapan konuşma öz- gürlüğümü elimden aldı... Eskiden de telefonlarımın dinlendiğini biliyor- dum; buna karşın inadına noktasız, virgülsüz, fren- siz ve gelişigüzel konuşmalar yapmaktan keyif alı- yordum... Diyordum ki: - Dinlesinler keratalar, bu lafları da açıklayacak değiller ya... İlk Ergenekon (2450 sayfalık) iddianamesinde ne göreyim?.. Savcı telefon konuşmalarımın hepsini, ‘suç de- lili’ olarak yayımlamamış mı... Oysa, bu işi yasal izin almadan yaptığı için ken- disi suç işlemiş oluyor... Kısacası ilkel Ergenekon iddianamesi keyfimi kaçırdı... Telefonda gırgıra paydos dedim... Telefonda gelişigüzel konuşmak, üç beş kişi bir araya gelip yemek yemek, on beş yirmi kişi fikir alışverişi yapmak için toplanmak... Artık hepsi suç bunların... Polis gözaltına alıp soruyor: - Niye buluştunuz?.. - Ne konuştunuz?.. Kim vurduya gitmek işten değil... Üstelik korkmak da sorunu çözmüyor ki... Peki, ne yapmalı?.. Geçen gün gözaltına alınıp salıverilen eski YÖK Başkanı Kemal Gürüz sanırım çareyi ya da çözümü bulmuş... Çare ya da çözüm ne?.. Hürriyet gazetesi pazar günkü sayısında sihir- li formülü sürmanşetten bakla gibi harflerle ver- di... Eski YÖK Başkanı Profesör Kemal Gürüz, kendisiyle konuşan Hürriyet yazarı Ahmet Ha- kan’a demiş ki: “- Ne Ergenekon’u.. Ben Amerikancıyım...” Başlığın altında açıklaması da var: “- Amerikan emperyalizmi palavradır. Ben Amerikancıyım...” Ali Sirmen’e de tavsiye ederim... Korkmasın... ‘Ben Amerikancıyım’ dedi mi, kendisini güve- ne alır... Sevgili okurlar... İşin püf noktası ortaya çıktı... Laf aramızda ben de Amerikancı olmaya ha- zırlanıyorum; şu Ergenekon belasından başka tür- lü kurtuluş yok... Kriz Kapõyõ Çalõnca Tayfun ÖZKAYA “Çürüme Kaliforniya’nın her yerine yayılıyor.. aç halkın ken- di ürününü yiyebilmesine bir çare bulunamıyor.. ürünler fi- yatları düşürmemek için yok edilecek.. milyonlarca halk aç, halka meyve lazım.. dağlar gi- bi yükselen sapsarı yığınlara gaz püskürtülüyor.. kanunun suç saymadığı bir cinayet bu.. çün- kü portakal kâr getirmiyor… İnsanların bakışlarında bir şaş- kınlık vardı ve açların gözle- rinde de artan bir kızgınlık, bir gazap.” John Steinbeck’in 1929 büyük ekonomik krizinde Amerika’yõ anlattõğõ “Gazap Üzümleri” ad- lõ romanõnda bu satõrlarõ okuyoruz. Tarõm ürünleri fiyatlarõ yüzde 60-80 arasõnda düşmüş idi. Şim- dilerde bu düzeyde olmasa da bir ekonomik çöküşün olmaya- cağõnõ kimse söyleyemez. Bu krizler kapitalist sistem için ka- çõnõlmaz. Her 30-40 yõlda bir böyle derin kriz çõkõyor. Krizin de- rinleşmesi, yuvarlanan bir karto- pu benzetmesiyle anlatõlabilir. Kriz nedeniyle işçilerini atan iş- yerleri bu işçilerin gelirlerini sõ- fõrlayarak genel mal talebinin düşmesine yol açarlar. Bu da başka işletmelerin mal- larõna olan talebi düşürerek onla- rõn da iflas etmelerine ve işçileri- ni atmalarõna yol açar. Böylece bu kartopu büyüyerek hõzla aşağõ inmeye başlar. Sonunda dibe vu- ran ekonomi -bazen bu yok oluş Arkası17. Sayfada
Subscribe Login
Home Subscription Packages Publications Help Contact Türkçe
x
Find from the following publications
Select all
|
Clear all
Find articles published in the following date range
Find articles containing words via the following methods
and and
and and
Clear