01 Kasım 2024 Cuma Türkçe Subscribe Login

Catalog

Months
Days
Pages
SAYFA CUMHURİYET 1 AĞUSTOS 2008 CUMA 2 OLAYLAR VE GÖRÜŞLER AÇI MÜMTAZ SOYSAL Anayasa Mahkemesi Başkanõ’nõn Açõklamasõ Prof. Dr. Rona AYBAY Eski Bosna Hersek İnsan Haklarõ Mahkemesi Yargõcõ ağdaş hukuk devleti anlayõşõnda, henüz gerekçesi yazõlmamõş bir karar kohukuksal çekişmeleri kesin sonu- nusunda kendi yorumunu yapmõş; ötekiler ca bağlamaya yetkili olan erk de, Başkan’õn açõklamasõna dayanarak, heyargõdõr; dolayõsõyla en önemli nüz tekemmül etmemiş kararõn yorumunu devlet erkinin yargõ olduğunu yapmõş olmaktadõrlar. Şimdi ikinci sorumuzu soralõm: O halde, söylemek yanlõş olmaz. Bunun çok büyük bir sorumluluk olduğu, yargõnõn gerek ku- Anayasa Mahkemesi Başkanõ’nõn 30 Temrum olarak gerek mensuplarõ olarak çok dik- muz 2008 günü yaptõğõ açõklamanõn nitelikatli, çok özenli davranmasõ gerektiği apa- ği nedir? Anayasa Mahkemesi önünde görülen daçõk bir gerçektir. Anayasa Mahkemesi Başkanõ’nõn 30 valarla ilgili kararlar, ancak gerekçeleri ile Temmuz 2008 günü yaptõğõ basõn açõkla- bir bütün halinde değerlendirilebileceğine gömasõ, bu açõlardan değerlendirildiğinde, re; bu koşul gerçekleşmeden yapõlan yokanõmca, eleştirilecek çeşitli noktalar içer- rumlar, kim tarafõndan yapõlmõş olursa olsun ciddi hukukçular bakõmõndan sadece mektedir. Bunlarõ şöyle özetleyebilirim: Birinci soru: Anayasa Mahkemesi Baş- “kişisel” nitelik taşõr. Anayasa Mahkemekanõ’nca yapõlan açõklamanõn niteliği ile il- si Başkanõ’nõn durumu, bu bakõmdan hergidir, Başkan bir “Anayasa Mahkemesi ka- hangi bir kişiden farklõ olamaz. Zaten, usul rarı” mõ açõklamõştõr; yoksa kişisel görüşünü kurallarõnda belirtilmiş çok ayrõksõ ve teknik durumlar dõşõnda bir mahkemenin verve yorumunu mu anlatmõştõr? Hukukçular için, bir “mahkeme ‘kara- diği kararõ kendisinin yorumlamasõ kabul rõ’ndan söz edilebilmesi, ancak kararın ge- edilemez. rekçesinin açıklanmış olmasından sonra olanaklıdır. Nitekim anayasada bu açık- Başkan’ın açıklaması ça belirtilmiştir: Bütün mahkemelerin her Üçüncü sorumuz, daha doğrusu saptatürlü kararı gerekçeli olarak yazılır” mamõz, Anayasa Mahkemesi Başkanõ’nõn (m.141/III). Anayasa Mahkemesi Kuruluş yaptõğõ basõn açõklamasõndaki biçemle (üsve Yargõlama Usulü Hakkõnda Kanun’da da lupla) ilgilidir: aynen şu hüküm vardõr: “Anayasa MahBaşkan, böyle önemli bir konuda açõklakemesi kararları gerekçeli olarak yazılır. ma yaparken, anlatõmõna, o mevkide buluKararlar, inceleme ve yargılamaya katı- nan bir kişiden beklenen özeni göstermiş milan başkan ve üyeler tarafından imzala- dir? Kanõmca, bu soruya olumlu yanõt vernır. Muhalif kalanlar, kararda muhale- mek olanaksõzdõr. Örnek olarak şu tümcefet sebeplerini açıklar. Kararlar ilgilile- ye bakalõm: “Burada kapatma kararı re bu şekliyle tebliğ olunur” (m.53/I). çıkmamıştır. Anayasadaki bu sayıyı yani 7 sayısını tutturamamış olmasından doGerekçe görülmeli layı kapatma kararı çıkmamıştır ama.. bu Bu maddenin bir sonraki fõkrasõ “iptal ka- kararın sonucunda bu partiye bir ihtar rarları dışındaki kararların gerekçesi kararı çıkmıştır.” Bu tümcede kullanõlan yazılmadan açıklanmasına” olanak verir “tutturamamış” deyimi, ilgili yasalarda ve nitelikte ise de; bu tür kararlarda da açõkla- hukuk dilinde yeri olmayan, daha çok at yamanõn sadece “sonuç”la sõnõrlõ olmasõ, ka- rõşõ, piyango, sayõsal loto gibi konular korarõn yorumu gibi, gerekçe görülmeden ya- nuşulurken kullanõlan bir deyimdir. Böyle põlamayacak değerlendirmelerden kaçõnõl- önemli bir konuda konuşulurken kullanõlmasõnõ yerinde saymak olanaklõ değildir. masõ gerekir. Bu partiye bir “ihtar” kararõ çõkmõştõr söBu hükümler karşõsõnda, kanõmca, AKP hakkõnda açõlmõş olan dava ile ilgili olarak zü de, duraksama yaratõr niteliktedir. Buhukuksal anlamda “tekemmül” etmiş bir ka- nunla kastolunan, Siyasi Partiler Kanurardan söz edilemez. Bu kararõn nasõl yo- nu’nda sözü geçen “ihtar” mõdõr? Öyleyrumlanacağõ, nasõl uygulanacağõ ancak ka- se, hakkõnda karar verilmiş partiye yasanõn rarõn bütününün resmen yayõmlanmasõndan deyimiyle “hangi aykırılıkların giderilmesi sonra olanaklõdõr. Bu gerekçeler görülmeden, için” altõ aylõk süre verilecektir? Yoksa Başsadece Başkan tarafõndan açõklanan sonuca kan, “ihtar” deyimini bu teknik hukuksal anbakarak yapõlacak değerlendirmeler, hu- lam dõşõnda genel bir anlatõm olarak mõ kulkukça ciddiye alõnamaz. Nitekim, bu tür de- lanmõştõr? Başkan’õn, açõklamalarõnda dava konusu ğerlendirmeler yapmak durumunda kalan hukukçular da , hep “henüz gerekçe” görül- olan siyasi partiden “AK Parti” diye söz etmeden söylenecek sözlerin yeterli olmaya- miş olmasõ da, hukuk açõsõndan dikkat çecağõnõ belirtmektedir. Durum şudur: Başkan, kicidir. Söz konusu dava “Adalet ve Kal- PENCERE Siyaset Değil, Hukuk Sorunu... Anayasa Mahkemesi -iç ve dış görülmemiş baskılar ortamında- kararını verdi... Dava sürecinde hele dış dünya, Amerikası ve Avrupası’yla bir âlemdi... Peki, karar nedir?.. “Anayasa Mahkemesi’nin 11 üyesinden 10’u, AKP’nin laiklik karşıtı eylemlerin odağı olduğu yönünde oy kullandı...” ‘Odak’ nedir?.. Eski deyişle ‘odak’ın karşılığı ‘merkez’dir... Demek ki AKP’nin laikliğe karşıt siyasetlerin ve eylemlerin merkezi olduğu, artık mahkeme kararıyla saptanmıştır. Ama bu AKP kapatılmış.. Ya da kapatılmamış.. AKP’ye karşı mahkemenin para cezası yaptırımı arka planda kalıyor... Önemli olan şudur: Bugün Türkiye’de iktidarı elinde tutan parti laikliğe karşıdır... Ve bu olgu bir siyaset değil, bir hukuk sorunudur... AKP’nin kapatılmaması için Türkiye’ye olağanüstü baskılar yapan Amerika ve Avrupa’da böyle bir garabet yoktur... Demokrasilerde iktidara gelen partiler anayasal hukuka karşıt eylemlerde bulunamazlar... ‘Cumhuriyet’, iktidara geçtiği günden bu yana, AKP’ye karşı çıkan bir gazetedir... Muhalefetimizin özü AKP’nin takıyyeci bir parti kimliğini taşıması, laikliğe karşıt politikaların ve eylemlerin odak noktası, başka deyişle merkezi olmasıydı... Bu muhalefetimiz, Atatürk Cumhuriyetinin temel hukukunu savunmak fikrine ve görevine dayanıyordu... Anayasa Mahkemesi’nin kararıyla, haklı olduğumuz, dört dörtlük bir gerçek niteliğiyle ortaya çıkmıştır... Bir kez daha altını çizelim ki bu sorun bir siyaset sorunu değildir... Bir hukuk sorunudur... Bir parti çeşitli eğilimlerde olabilir; sol, sağ, sosyal demokrat, liberal, sosyalist vesaire... Ama bir parti laikliğe karşı çıkıyorsa, demokrasiye de karşı çıkıyor demektir... Partinin sandıktan çıkması bu gerçeği değiştiremez... Türkiye’de yeni bir dönem başlıyor... Laikliğe karşıt bir partinin iktidarda bulunduğu 11 üyeli Anayasa Mahkemesi’nde 10 üyenin oylarıyla tescil edilmiş, karara bağlanmıştır... AKP’nin kapatılmamış olması bu gerçeği değiştiremez... Anayasa Mahkemesi kararı, yaşanan olaylara bakışa yeni bir açı getirecektir. Yanıltmalar BU bayram havasını anlamak kolay değil. Atılan manşetleri, yapılan yorumları da... AKP mahkûm edildi mi, edilmedi mi? Laiklik karşıtı eylemlerin odağı durumuna geldiği en yüksek yargı organınca bire karşı on oyla hükme bağlandı mı, bağlanmadı mı? On üyenin altısı parti odak durumuna geldiği için kapatılması yönünde, dördü de yine odak durumuna geldiği için kapatılması yönünde değil de ödenek kesintisi biçiminde oy kullanmış. Ama, kesin olarak belli ki, üyelerden onunun da kanısı partinin odak durumuna geldiği yönündedir ve karardaki özün özü budur. Dört üyenin niçin “nispeten daha hafif” bir yaptırımdan yana oldukları ancak gerekçeleri karara ekleyecekleri açıklamalarla belli olacak. “Parti odak durumuna gelmiş ama öyle pek kapatılacak ölçüde değil” düşüncesi mi? Yoksa, “Kapatılırsa AB umudu söner, ekonomi çöker, demokrasi gider” endişesi mi? Yoksa, yoksa kapatılma olasılığı karşısında içte ve dışta koparılan yaygaranın, içten ve dıştan gelen baskıların etkisi mi? Bu sonuncu olasılık söz konusuysa, o zaman yaygaraların ve baskıların sahiplerini kutlamak gerekir; AKP kapanmasını önlemekte başarılı olmuşlardır. Ama onlar bile “Parti odak durumuna gelmemiştir” diyemezler. O halde, İstanbul medyasındaki bu yanıltıcı telaşın anlamı nedir? halde, Sayın Başbakan nasıl oluyor da karardan sonra “Partimiz laiklik karşıtı eylemlerin odağı durumuna gelmemiştir” diyebildi? Bu nasıl bir devlettir ki, “Anayasa Mahkemesi kararları… yasama, yürütme ve yargı organlarını, idare makamlarını, gerçek ve tüzel kişileri bağlar” diyen bir anayasaya karşın bir devlet adamı böyle konuşabilmektedir? Aslında, endişe verici bir durum söz konusu. İtiraz ve temyiz yolu da bulunmadığına göre, Yüksek Mahkeme kararına aldırış etmeyişle başlayan bir tutum yavaş yavaş “demokratik bir yeni anayasa” tamtamlarıyla birlikte Cumhuriyetin temel niteliklerini değiştirmeye yönelik girişimler yeniden gündeme gelecektir. 2007 genel seçimlerinin öncesinde bu yolda sipariş almış olanlar herhalde yine kolları sıvamak üzeredirler. u gerçekliği akıldan çıkarmamak gerekiyor: Türkiye daha bir süre “laiklik karşıtlığı mahkemece hükme bağlanmış” bir iktidarca yönetilecek. AKP’yi yönetenlerin kararın gerisindeki uyarı anlamını sezememiş olmaları tehlikeyi daha da arttırıyor. Dolayısıyla, bundan sonraki iktidar mücadelesinde Cumhuriyetçi siyasal güçleri bir araya getirerek toplu ağırlıkla başarı kazanma zorunluluğu da aynı ölçüde artmış oluyor demektir. Okurlarımdan bir müddet daha izin istiyorum. Ç kınma Partisi” aleyhine açõlmõştõr. Hukukçularõn, resmi yazõşmalarda ve açõklamalarda bu adõ kullanmalarõ gerekir. Kõsaltma yapõlacaksa, Türkçede yerleşmiş yöntem uyarõnca partinin adõndaki sözcüklerin ilk harfleri kullanõlmalõ ve “AKP” denilmelidir. Sonuç Ciddi hukukçular için bir mahkeme kararõ, ancak gerekçesiyle birlikte okunduktan sonra değerlendirilip, yorumlanabilir. Çünkü, kararda varõlmõş sonuçlar, ancak gerekçelerin õşõğõnda anlam kazanõr. Her mahkeme kararõ için doğru olan bu durum, Anayasa Mahkemesi için öncelikle geçerlidir. Anayasa Mahkemesi kararlarõnõn, kurulca oylama yapõlõp sonuç saptadõktan aylar yõllar sonra gerekçeye bağlanmasõ, sakõncalõ durumlar yaratmaktadõr. Türkiye’deki uygulamalarõ çağdaş hukuka uygun hale getirmek için yollar düşünülmeli, başka ülkelerdeki uygulamalar incelenmelidir. Uluslararasõ mahkemelerde, kararlarõn yazõlmasõ müzakere aşamasõnda başlamakta; yargõçlar arasõnda anlaşmazlõk konusu olmayan hususlar, müzakereler sürerken sekreterya tarafõndan yazõlmakta; anlaşmazlõk yaratan konularda da, gerekirse alternatif paragraflar hazõrlanmaktadõr. Böylece, oylama yapõlõp, sonuç belirlendikten sonra, karara son biçiminin verilip, imzaya sunulmasõ çok az vakit almaktadõr. Örneğin, kuruluşundan kapanõşõna kadar sekiz yõl süreyle yargõç olarak görev yaptõğõm Bosna Hersek İnsan Haklarõ Mahkemesi’ndeki uygulamamõz şöyleydi: Karar, bütün üyelerin katõlõmõyla Başkan tarafõndan gerekçeleri de özetlenerek okunur ve hemen dağõtõlarak kamunun bilgisine sunulurdu. Özellikle Anayasa Mahkememiz için böyle bir yöntem düşünülmelidir. Böylece, kararõn yorumlanmasõ için gerekli malzemeye bütünüyle ulaşõlabileceği için spekülasyona yer kalmayacak; değerlendirmeler ve tartõşmalar, karşõ oy yazõlarõ da dikkate alõnarak hukuk zemininde yapõlabilecektir. Öte yandan, Anayasa Mahkemesi Başkanõ ya da Başkanvekili’nin (son olayda da bir Raportörün) Mahkeme adõna medya önünde konuşmasõ uygulamasõna son verilmelidir. Sayõn Oktay Ekşi’nin öteden beri vurguladõğõ gibi, her önemli devlet kurumunda bir basõn sözcülüğü oluşturulmalõ ve organ, medya mensuplarõna sözlü ve “basın bülteni” biçiminde yazõlõ açõklamalarla bilgi vermelidir. Kanõmca, Anayasa Mahkemesi Kuruluş ve Yargõlama Usulü Kanunu’ndaki Genel Sekreterlik yapõsõ içinde böyle bir sözcülüğün oluşturulmasõ yerinde olacaktõr. O Ş [email protected] C MY B C MY B
Subscribe Login
Home Subscription Packages Publications Help Contact Türkçe
x
Find from the following publications
Select all
|
Clear all
Find articles published in the following date range
Find articles containing words via the following methods
and and
and and
Clear