23 Aralık 2024 Pazartesi Türkçe Subscribe Login

Catalog

Months
Days
Pages
1 AĞUSTOS 2008 CUMA CUMHURİYET SAYFA 17 Utanç Hasan Baş: “Allah’ım, ne günah işledik de, ‘teröristler utanıyor’ diyebilen bir cumhurbaşkanını bize uygun gördün!” Yağmur Deniz - Diyanet “Cenazeyi alkışlamayın” demiş... “İmamı alkışlayın!” GÖRÜŞ NURİ ALAN* 11 deyince... Eskiden futbol akla gelirdi, şimdi Anayasa Mahkemesi! Kökten Attila Aşut: Ergenekon’da Atatürk’ün de adı geçiyor! En iyisi, sanık sayısını 70 milyona çıkarıp bu işi kökten temizlemek!” NE dersiniz; Anayasa Mahkemesi, laiklik karşıtı eylemlerin odağı haline gelen AKP’nin kapatılmamasına mı karar verdi yoksa açık bırakılmasına mı! Sonuç ortada: Anayasa Mahkemesi, Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığı’nın savlarını yerinde buldu ve AKP’nin laiklik karşıtı eylemlerin odağı haline geldiğine 11 üyeden 10’unun oyu ile karar verdi fakat yaptırım konusunda partinin kapatılmasını değil Hazine yardımından bir miktar yoksun bırakılmasını yeğledi. Mahkemenin verdiği karara göre; açık kalması uygun görülen AKP laiklik karşıtı eylemlerin odağıdır! Laiklik karşıtı eylemlerin odağı olduğu mahkeme kararı ile kesinleşen AKP, gözetim altındadır. İktidar partisi olduğu için atacağı her yeni İslamcı adım, Yargıtay Cumhuriyet Açık Başsavcılığı’nca kayda geçirilecek ve Anayasa Mahkemesi’nce kabul edilen laiklik karşıtı eylemlerin odağı olduğuna ilişkin iddianameye eklenecektir. Kabarık dosya daha da kabaracaktır! Evet, AKP laiklik karşı eylemlerin odağıdır ama AKP’nin Genel Başkanı ve Başbakan RTE “tarihi karar”ı öğrendikten sonra yaptığı “tarihi açıklama”da ne diyor; “Hiçbir zaman laikliğe karşı eylemlerin odağı olmadık” diyor. Demek ki Başbakan, Anayasa Mahkemesi’nin kararını anlamamış veya anlamak istemiyor veya anlamış olsa bile başkaları bunu bilsin istemiyor. Türkiye’nin işi gerçekten zor! Çünkü imam bildiğini okuyor... AKP’nin kurucularından, AKP iktidarının ilk başbakanı ve AKP’lilerin oyları ile cumhurbaşkanı seçilen Abdullah Gül, devlet geleneğini bir kenara bırakıp mahkeme kararından önce RTE ile gizlice buluşuyor. Gizli buluşma için evini açan Gül’ün halasının oğlu ve eniştesi ve AKP Milletvekili Mehmet Tekelioğlu, mahkeme kararından sonra ne diyor; “Türkiye konjonktürü Anayasa Mahkemesi’ni bu kararı almaya zorladı. Bu konjonktürün oluşmasına partimizin önemli katkıları vardır” diyor. Ne demek bu? Yargıyı darbecilikle suçlayanlar hani neredeyse partinin açık kalması için “yargıya darbe” yaptıklarını itiraf edecekler! Türkiye’nin işi gerçekten zor; AKP’nin açık kalması kararı verilmiştir ancak bu kararın ucu Türkiye’nin AB üyeliği gibi açıktır! Anayasa Mahkemesi Kararı... Adalet ve Kalkınma Partisi’nin kapatılması davasında Anayasa Mahkemesi tarafından verilen karar değişik kesimlerce farklı biçimlerde yorumlandı. Özellikle bazı üst düzey AKP’liler, yandaş medya mensupları ve bilim adamları verilen kararı partilerinin lehinde bir karar olarak algıladılar ve neredeyse kutlamalara giriştiler. Kararın duyurulduğu ilk saatlerde bu kararla ilgili oylama da tartışma konusu yapıldı. Anayasanın 69’uncu ve buna koşut olarak düzenlenen Siyasi Partiler Kanunu’nun değişik 101’inci maddesine göre Yargıtay Başsavcısı tarafından bir siyasi partinin kapatılması için açılan davada Anayasa Mahkemesi’nce iki tür karar verilebilir: Mahkeme davayı reddedebilir veya hakkında dava açılan siyasi partiye yaptırım uygulayabilir. Uygulanacak yaptırım esas itibarıyla ilgili siyasi partinin temelli kapatılmasıdır. Anayasa, 2001 yılında yapılan değişiklikle, temelli kapatma yerine mahkemeye başka bir seçenek daha vermiş, ilgili siyasi partinin devlet yardımından kısmen veya tamamen yoksun bırakılmasına karar verme olanağı tanımıştır. Burada vurgulanması gereken husus, yaptırım uygulanmasına ilişkin kararın türü ne olursa olsun bu kararlara esas alınacak maddi ve hukuki sebeplerin aynı olmasıdır. Daha açık bir ifadeyle, Anayasa Mahkemesi’nin ilgili siyasi parti hakkında devlet yardımından kısmen veya tamamen yoksun bırakılmasına karar verebilmesi için, o siyasi partinin anayasanın 68’inci maddesine aykırı eylemlerin işlendiği bir odak haline geldiğini tespit etmesi gerekir. Bu bilgilerin ışığında ve davanın dayandığı iddianamedeki gerekçeye göre AKP’nin devlet yardımından kısmen yoksun bırakılması kararı, bu partinin Türkiye Cumhuriyeti’nin temel niteliklerinden birini oluşturan laiklik ilkesine aykırı fiillerin işlendiği bir odak haline geldiğinin Anayasa Mahkemesi’nce tespit ve kabul edildiğini göstermektedir. On bir üyeden oluşan mahkemede çoğunluk (altı üye) AKP’nin temelli kapatılması yolunda oy vermiş olmakla beraber, anayasanın 149’uncu maddesinde öngörülen beşte üç çoğunluk, yani yedi oy sağlanamadığı için temelli kapatma kararı yerine on üyenin oyları ile verilmiş olan bu karar kesindir. Söz konusu karar, bazılarının ileri sürdükleri gibi Başsavcı’nın kapatma gerekçesini ve talebini reddetmemiş, aksine, iddianamede kapatmaya esas alınan eylem ve söylemlerin önemli bir bölümünü ve AKP hakkında yaptırım uygulanması talebini kabul etmiştir. Davanın açıldığı ilk günlerde iddianame ve Başsavcı hakkında utanılacak sözler sarf edenler, söylediklerinin şimdi Anayasa Mahkemesi’ne ve karara katılan üyelere yönelmiş olduğunun farkında mıdırlar acaba? Kararın hukuki sonucuna göre AKP 2008 yılı için öngörülen devlet yardımının yarısını alamayacaktır. Kararın siyasi sonuçları daha da önemli olacaktır. Karar AKP’nin başında Demokles’in kılıcı gibi duracaktır. AKP siyasi varlığını sürdürebilmek için bu karardaki gerekçeleri dikkate almak ve bundan böyle, karara esas olan eylem ve söylemlerden, bunların benzerlerinden kaçınmak zorundadır. Parti muhtemelen yönetim kadrosunda ve Bakanlar Kurulu’nda değişikliğe gidebilecektir. Karardan sonra Başbakan tarafından yapılan açıklamalar olumlu yöne gidileceğinin işaretlerini vermektedir. Bu arada Sayın Abdullah Gül’ün durumuna da değinmek gerekir. Belli dönemde Başbakanlık, Başbakan Yardımcılığı ve Dışişleri Bakanlığı, parti üst düzey yöneticiliği görevlerini yürütmüş olan Sayın Gül’ün eylem ve söylemleri de gerekçede yer alırsa, kendisinin fiilen yürüttüğü Cumhurbaşkanlığı görevinden ayrılması siyaset etiğinin gereğidir. Anayasanın 103’üncü maddesinde düzenlenmiş olan ant içme metninin içeriği Cumhurbaşkanlığı görev dönemi ile ilgili olmakla beraber bu göreve seçilmeden önce laik Cumhuriyet ilkesine aykırı eylemlerinin Anayasa Mahkemesi’nce tespit edilmesi ve gerekçeye alınması halinde göreve devam etmesinin toplumu ve kendisini rahatsız edeceği, sürekli olarak yapılacak eleştirilerin devletin başı olan Cumhurbaşkanlığı makamını yıpratacağı açıktır. Karar içeriden ve dışarıdan gelen yoğun baskılara karşın, anayasada öngörülen düzenin ve devlet yapısı içindeki kurumların işlerliğini kanıtlaması bakımından da önemlidir. * Eski Danıştay Başkanı SESSİZ SEDASIZ (!) Türkiye’yi kobay olarak kullanıyorlar! OLAYLAR o kadar hızlı gelişiyor ki, birini yakalasanız öteki elinizden kaçıyor. Anayasa Mahkemesi’nin karar toplantısından önce İngilizlerin Independent gazetesinde yayımlanan bir yorum da yoğun gündem içinde kaynayıp gitti. Türkiye ile ilgili yorum aynen şöyleydi: “Müslüman, demokratik, laik, ekonomik açıdan istikrarlı ve Avrupa Birliği ile Ortadoğu’yu birleştiren bir ülke yaratma projesi, dünyamızın en önemli siyasi deneyi... Ve çökmenin eşiğinde duruyor.” Yüksek Yerilim Hattı erdincutku@yahoo.com Eleştiri Ahmet Önen: “Atatürk’ü eleştirmenin serbest olduğu Sabancı Üniversitesi’nde kapitalizmin Türkiye temsilcisi Sakıp Ağa’yı da eleştirsinler görelim.” O-key Bağımsız bir ülke için bundan daha ağır bir aşağılama, bundan daha beter bir hakaret olabilir mi? Bir takım ülkeler kendi aralarında karar vermiş, yeni bir ülke yaratma projesi uyguluyor, dünya çapında bir deney yapıyor ve kobay olarak da Türkiye Cumhuriyeti’ni kullanıyor! Eğer iktidardaki AKP kapatırsa bu büyük projenin çökmesinden kuşku duyuluyor! Emperyalizmin uygulamak istediği bu projenin adı Büyük Ortadoğu Projesi’dir; eş başkanı da “gurur”la açıklandığı gibi RTE’den başkası değildir. Mustafa Yıldız: “Key’den hava aldık. Okey’e devam.” Siyasette takıyyeyi yasaklayın, kapatmanıza gerek kalmasın! ‘Gitti gidiyor’ Aklımız! MERİÇ VELİDEDEOĞLU Bilmem, “Tehlikenin Farkında mıyız?”. Bu kez de görünen o ki, “aklımız” gitti gidiyor. Korkmadan söylersek gitmiş bile. Ergenekon iddianamesi açıklanmadan önce, “Dincilerin ve çıkarcıların” eline geçmiş olan medyaya sızdırılanlarla, zaten gitmeye başlamıştı. İddianame açıklanınca gördük ki, aklımızı yitirmeye söz vermişiz. Delillerle birlikte yüz binlerce sayfa ediyormuş. 1000 duruşma, yıllarca yıllarca.. bir yaşam boyu sürecek bir dava... 16. yüzyıl düşünürlerinden Desiderus Erasmus’un ünlü bir yapıtı vardır. “Deliliğe Övgü”. Erasmus’un bu kitabında, yaşamın her alanındaki deliliklerden verdiği örnekleri anlaşılan biz bu durumda “yaya” bırakmış oluyoruz. Onun, “övgü” ile ne demek istediğini “ters yüz”ettik. Çünkü aklımızı yitirmiş olmamıza, günümüzün söylemiyle “akıl tutulması”na “övgü” yarışına girildi, dincilere ve çıkarcılara “satılmış” medyada. Bütün bu olup biteni ve yazılanları Erasmus usta dirilip de izleseydi ve okuyabilseydi pek şaşardı. Ne ki, yarattığımız onca “örneği” kitabına alamadığı için, “hayıflanır” mıydı acaba? Yoksa, ben yalnızca “deliliğe” övgü yazdım, “aşırı”sına değil, diye mi düşünürdü?.. Böyle düşündüğü söylenebilir. Çünkü, “delilik tarafından karalanmanın bir onur olduğuna” inanan düşünür, o binlerce sayfalık iddianamede sergilenenleri, o basının yazdıklarını okuyunca, bu “inancını” bırakması gerekirdi. Ama, cep telefonu “kullanmama”nın bir “suç” sayılmasını, tarihe geçecek bu “eşsiz” örneği, kitabına alamadığına belki üzülürdü. Belki de, can dostu ünlü ressam Hans Holbein ile Basel’de Ren kıyısında oturup konuşurlarken bunu ona anlatabilseydi, her ikisi de kahkahadan kırılırdı sanırım. “Dalga”lar sürecekmiş; sekizincisi bekleniyormuş. Bir de “ek iddianame”. Böylece gerek bu yolla, gerek kimi değerlendirmelerle, iddianamenin “ucu”nun hep “açık”ta bırakılması sağlanıyormuş. Bu “buluş”a, Erasmus’tan özel bir “övgü” beklemeyelim. Çünkü o, döneminin buna “yakın” örneklerine kitabında yer veriyor.. Veriyor da, “makbul” olmayanlar, açıkçası deliliğe bile “yakışmayan”lar arasında. “Ek” acaba kaç sayfa olur? Kuşkusuz sayfa sayısının çoğalması bekleyişi uzatabiliyor. Oysa kimileyin az sayıda sayfa ile de, Erasmus’un kendini bile “delirtecek” suçlamalar yaratabiliyor günümüz Türk insanı. Örneğin, 2500 sayfada İlhan Selçuk’a ayrılan 79 sayfa. Demek yüzde üç oranında.. Hem de iddianamede “sözü sazı” sayılan bir kişi olarak tanınmasına karşın(!)... Ama suçlamaların boyutu Ağrı Dağı’nı bile aşar. Bunu nasıl mı yapıyor bir “hukukçu!”? Alın bir örnek; İlhan Selçuk’a gazetesi Cumhuriyet’i bombalattırarak... Bu suçlamayı Erasmus okuyabilseydi gülemezdi, “buz” gibi donakalırdı. Çünkü az önce belirtildiği gibi onun konusu “delilik”, “aşırısı” değil. Ama, “iki” kez “müebbet” hapis ve 500 yıla dek hapisle cezalandırılmasının istenmesi karşısında, Erasmus da kendini tutamaz, koyuverirdi sanırım. Hem de döneminin sözünü ettiği ünlü “aklı yitik”lerle birlikte. Bilindiği gibi, Erasmus’un başyapıtı olan “Deliliğe Övgü” dostu ünlü ressam Hans Holbein’in çizdiği desenlerle resimlendirilerek yayımlanmış 1599’da. Ressam, Erasmus’un görüşlerini, düşünlerini (fikir) desene dökmüş, resim diliyle anlatmış. Tam 154 tane. Bu desenleri görünce ülkemizde şu anda sahnelenenleri acaba nasıl resimlerdi Holbein, diye düşünüyor insan. Türkiye’deki baskının 36. sayfasında yer alan 14. resim uygun gibi. Holbein bugünleri bize yaşatanları çizmiş bir bakıma. “İnsanın her yaptığından hep memnun olmasından daha delice bir şey olur mu?” diyen Erasmus’un bu görüşüne, kendinden geçmişçesine elindeki aynada kendini “seyreden” bir adamı çizerek katılmış Hans Holbein. Bu dava üzerine daha nice söyleyecekleri var, “Deliliğe Övgü” kitabı aracılığıyla düşünür (filozof) Desiderus Erasmus’un. Durum bunu gösteriyor. (*) D. Erasmus, Deliliğe Övgü, Çev. N. Hızır, BSF yayınları, 1987. KİM KİME DUM DUMA BEHİÇ AK behicak yahoo.com.tr OTOBÜSTEKİLER KEMAL URGENÇ k_urgenc yahoo.com (ÇÖPLÜK ÇOCUKLARI) TAYYAR ÖZKAN www.junkidz.com BULMACA SEDAT YAŞAYAN 5 6 7 8 9 TARİHTE BUGÜN MÜMTAZ ARIKAN 1 Ağustos www.mumtaz-arikan.com 1 2 3 4 SOLDAN SAĞA: 1/ Dövülerek incel- 1 tilmiş, dilim şeklindeki dana, tavuk ya 2 da hindi eti. 2/ Baş- 3 lõca içeceğimiz... Antalya yakõnlarõn- 4 daki ünlü arkeolojik 5 mağara. 3/ Tõp di- 6 linde kalp atõmõnõn hõzlanmasõna veri- 7 len ad. 4/ Maksat... 8 Bir soru sözü. 5/ 9 Evcil bir geyik cin1 2 3 si... Gümüş elementinin simgesi... Bir nota. 6/ Ayõn 1 P O R tam bir daire olarak gö- 2 I R rüldüğü evresi. 7/ 106 taş- 3 R U H la oynanan bir oyun... Ku- 4 A N A maşla astar arasõna konu5Ç C larak giysinin dik durma6 İ S A sõnõ sağlayan kolalõ bez. 8/ Bir meyve... Dokumacõ- 7 R O M lõkta kullanõlan unlu ya da 8 E M A A T çirişli sõvõ. 9/ Çobanlarõn 9 giydiği keçeden yapõlmõş üstlük. 5 A L A R EM L Ş R E A Ş 4 T A S 7 8 9 MA D A Ğ İ M F Y A T A N B E K A R A P İ R İ E I S 6 L A T A m.velidedeoglu@hotmail.com YUKARIDAN AŞAĞIYA: 1/ Osmanlõ tarihinde büyük önem taşõyan ve birçok türküye de konu olan, Macaristan’daki kent ve kale. 2/ Gece yapõlan sinema ya da tiyatro gösterisi... Yağmur suyunun biriktiği çukur yer. 3/ Kaplamacõlõkta kullanõlan bir tür ince tahta. 4/ Doğada çok bol bulunan, yarõ değerli silis minerali... Rey. 5/ Cilacõlõkta kullanõlan bir tür zamkreçine... Bir renk... Helyum elementinin simgesi. 6/ Sumatra ve Borneo’da yaşayan bir maymun cinsi. 7/ Parça, kõsõm... Dõşa vuran sevinç. 8/ İlkel benlik... Bir olguya, bir olaya ilişkin olarak verilen bilgi. 9/ Bir adõn ya da sözcüğün baş harfi. C MY B C MY B
Subscribe Login
Home Subscription Packages Publications Help Contact Türkçe
x
Find from the following publications
Select all
|
Clear all
Find articles published in the following date range
Find articles containing words via the following methods
and and
and and
Clear