25 Kasım 2024 Pazartesi Türkçe Subscribe Login

Catalog

Months
Days
Pages
SAYFA CUMHURİYET 22 TEMMUZ 2008 SALI OLAYLAR VE GORUŞLER EVET / HAYIR OKTAY AKBAL Ergenekon Bir Korku Romanı mı? Ergenekon davasının "Iddianamesi" tam 2500 sayfa imişL Yargıç nasıl okuyacak bunca sayfayı, kaç günde, kaç haftada okuyabilecek? Baktım ünlü ansiklopedilere, Fransızca Küçük Larousse ve Fransızca Robert bile 800 sayfa!.. Yakın günlerde yitirdiğimiz değerli yazar Ali Püsküllüoğlu'nun "Arkadaş Sözlüğü" ise 1250 sayfa!.. Bilmem Ergenekon Iddianamesi kitap o- larak yayımlanacak mı? Sanık sayısı yüze yaklaştı diyeceksiniz. Iki bin beş yüz sayfada işledikleri suçlar anlat anlat bit- mez şeyler olmalı!.. Ciltler dolduran bir nehir ro- man... Yine de bilinmez, bu iki bin beş yüz say- faya yeni gözaltılar da eklenince sayfa sayısı üç bine de ulaşacaktır. Dünya hukuk tarihinde bu kadar uzun bir iddianame yazılmış mıdır? Uz- manlara sormak isterim... • • • Birkaç bombanın biryerde bulunması, derken gazetemize bomba atılması, ardından da Danıştay'da bir üyenin öldürülmesinden son- ra iş büyüdükçe büyüdü. Kimler mi büyüttü? Hukukçular, savcılar, yargıçlar değil; hükümetçi gazeteler, yakın tarihlerde aşırı Marksçı geçi- nen yazarlar... Birtakım gizli ya da açık ellerin sunduğu sözde belgelerle biz Türkler için kut- sal bir anlamı olan Ergenekon masalı ülkenin baş konusu oldu... Ünlü adlar, asker sivil kişiler, kadın erkek, genç yaşlı demeden sabah karanlıklarında evlerinden alındı, hapislere, hücrelere sokuldu. "Ben ne yaptım, suçum ne, niye beni alıp götürüyorsunuz" deseler de, yanıt veren yok! Bir ay, beş ay, derken bir yıl!.. Askeri yöne- timlerde bile yaşanmayan haksızlıklar, acılar, yanıtsız sorular, korku yaratan bir dehşet havası... Sayın Başsavcı'nın iddianame konusunda yaptığı açıklamayı hepimiz dinledik. Aylardır "içerde" olan aydın, yazar, asker kişilerin ne- den suçlu olduklarını anlayamadık yine de!.. Tek konu, Cumhuriyefe bomba atılması ve Danış- tay olayı!.. Bir de AKP Hükümeti'nin iktidard- an indirilmesi konusundaki konuşmalar, yazılar... AKP yanlıları derler ki, "Yüzde 47 oy almış bir parti söz konusudur..." Böyle düşüncede olan- lara anımsatmak isterim. 1980'de Sayın Kenan Evren ve bugünkü anayasa, Türk halkının yüzde 92.7'sinin oylarını kazanmıştı! Demek faz- la oy almak yetmiyor; anayasayı beğensek de beğenmesek de ona bağlı kalmak, hukukun her alandaki üstünlüğünü kabul etmek baş koşul... "İddianame" bir türlü açıklanmadı. Iki bin beş yüz sayfanın mahkemede okunması (nasıl okunacaksa!) yeterli olacak mı? Bence kitap halinde basılmalı. Birkaç cilt!.. Vakti olan, il- gilenen günlerce okusun, aydınlansın; biryıldır nice insanımıza acı çektiren Ergenekon çete- si diye anılan "şey" neymiş iyice ortaya çıksın! 'Cumhuriyet Savcıları' Bugün lstanbul medyasının bir kısmı, kutsal görevini bırakmış, yargıç rolünde. 90 yıl öncesine gittiğimizde, benzer yaklaşımlarla kaışılaşıyoruz. Lstanbul için bu durum, belki kendisinin bile istemediği ve 40 yılda bir değil, 90 yılda depreşen alın yazısı. Prof. Dr. Mahİr AYDIN îstcmbul Üniversitesi E n ilkel hukuktur, orman yasası. Biraz lıayvaıısal ve giicü giice ye- tene, mantığı üzerine kurulu. tçinde insancıl kavramlar olan yasa, anayasadır. Ve bu sürcç, 1215 Magna Carta'dan başlayarak, Avru- pa'nın 600 yılını almıştır. tşte bu uzun sü- reçten sonradır ki devletler, hukuk devletı ol- maya başladılar. 500 yıl öncenin tanm toplumunda veıgi toplayıcılar, tam bir karabasandı. Köylii, onun insafına kalmıştı. Bu çağın insanlan, öz- gürlüğü ancak kentlerdc göriirdü. lster Do- ğu'da, istcr Batı'da olsıın. Bu nedenledir ki, Alman atasözii şöyle der: "Kent havası in- sanı özgür yapar." 85 yıla ulaşan Türkiye Cumhuriyeti, çok çetin bir sınav veriyor. Sınavın bu denli çe- tiıı oluşu, onun kuruluşunda gizli. (,'ünkü bu devleti kııran kuşak, 11 yıl sürekli savaştı: Trablusgarp, Balkan, Biıinci Dünya, Sa- kaıya, Dumlupınar. Ve devletinin başına ge- lebilecek her türlüfelakete,karşı durmaya ça- lıştı: Enıik parçalannıa, dın-mezhep çauşması, ayakJaımıa, işgal, empeıyaliznı sömürüsü. Bu kuşağın bilgi yaşı, biyolojik yaşından kat kat fazlaydı. Bu nedenle Tüıkiye Cuınhuriyeti'ni, başlanna gelenin birdaha yaşanamayacağı, sağlam temeller üzcrinde kurdular. Bugün lstanbul medyasının bir kısmı, kutsal görevini bırakmış, yargıç rolünde. 90 yıl öncesine gittiğimizde, benzer yaklaşım- larla karşılaşıyoruz. lstanbul için bu du- rum, belki kendisinin bile istemediği ve 40 yılda bir değil, 90 yılda depreşen alın yazı- sı. lstanbul Kurtuluş Savaşı'na doğrudan ka- tılamadı. Daha da kötüsü, işgal altında kal- dı. Bu yiizden de, ulusal coşkudan beş yıl uzak yaşadı. Bu dönem lstanbul'unda, sekiz Türkçe gazctc vardı: Akşam, lkdam, 1leri, Ta- nin, Tercüman-ı Hakikat, Tevlıid-i Efkâr, Va- kit ve Vatan. tstanbul'un ulusal coşkudan uzaklığına be- lirgin örneklerden biri, Tan gazetesinde gö- riilür. Lozan Banşı'nı yorumluyor: "Doğu Burışf ııın sağlutımusı, sekiz ayda ger- çekleşebildi. Anrlaşma ancak 24 Tem- nıu/.'da imzalanabiliyor. Gerçi görüşme- ler pek uzun sürdüyse de, nıadeın sonuç- suz kalmadı, o zaınan bu uzunluk ba«ış- lanabilir. Dört ınevsimi birdcn kucaklanuş olan konferans, ıneyve mevsiminde sona ermek gibi, bir özcllik taşıyor." Yorum sizlerin. Mütareke Basını'na tipik bir ömek, dediğinizi duyar gibi oluyorum. (,'ünkü Lozan'a, küçümsemeyle kanşık, Do- ğu Banşı diyor. Bırakalım ulusal duyguyu, içinde Anadolu bile yok. Doğu, hangi doğu? "Barış ancak sekiz ayda gerçekleşebil- di" ne demek? Batı düııyası karşısmda siyasal zafer kazanmak, o dönemde kolay rnıydı? Bi- rinci Dünya Savaşı'nda yenilen gruptan, hangisi kendinc dayatılan koşullan elinin ter- siyle itebildi. Kaldı ki Lozan, sekiz ayda de- ğil, 51 ayda imzalandı. Çünkü Lozan Ban- şı, 19Mayıs 1919'da başlar. Çok uzun sürmüş, ama sonuç alındığı için bağışlanabilirtniş! Kim kimi bağışlamah? Yukandaki söylem; Lozan'a gitmenin ve ba- nş sözcüğünü ağza almanın, kaç boyutlu ve ne büyük faturası olduğunu bilmemenin, ay- mazlığıdır. Meyve mevsimi benzetmesi ise, tam bir aşağılama. Bu yiizden lstanbul basınınm birçok so- rumlusu, 23 Aralık 1923'tcn başlanarak ls- tanbul lstiklal Mahkemesi'nde yargılana- caktır. Ve Mustafa Kemal Paşa onlan, 1 Şu- bat 1924'te Izmir'e çağıracak ve Göztepe'de kaldığı köşkte kabul cdecektir. Burada ken- dilerine verdiği mesaj anlamlıdır: "Türkiyc basıııı, ıılıısun gcrçck iradcsi olan Cum- huriyetin çevresinde, çcliktcn bir kalc olacakrır. Bir düşünce ve anlayış kalesi. Basın mensuplarından bunu istemek, Cumhuriyetin lıakkulır." Bugünkü uygar Avmpa'yı yaratan sağlam değerlere bakıııca, yine bir Alman deyimi kar- şımıza çıkıyor. Bu deyim onlar için, huku- ka verilen değerin tarilıscl övüncüdür: "Ber- lin'de yargıçlar var." Türkiye Cumhuriye- ti'nin dc, Cumhuriyet savcıları var. Emperyalizmin Hukuk Silahı Av. Hüseyiıı ÖZBEK lstanbul Barosu Genel Sekreteri ABD, petrol zengini Irak coğrafyasındaki işgalinin ve egemenliğinin sürekliliğini ar- zu etmektedir. Bunun için bul- duğu çözüm Irak ulusu ve Irak- lılık bilinci yerine, bu coğraf- yada yaşayanlann bir daha as- la bir araya gelemeyecekleri şe- kilde Kürtlük, Araplık, Şiilik, Sümıilik ekseninde bir ayrış- madır. Kanlı bir etnik ve mez- hcpsel çatışmanın içine itilen Irak'ta ABD etnik tercihini çoktan yapmıştır! ABD'nin gözdesi, sosyolojik açıdan feo- dal özellikler taşıyan Kürt aşi- ret yapısı ve liderleridir. Sora- İideri Talabani'nin Cum- I rak, ABD'nin başını çek- tiği, koalisyon güçleri olarak tanımlanan çoku- luslu bir ordu tarafmdan işgal edildi. Irak'a tek ba- şına girme yeteneğine salıipken, lngiltere başta olmak üzere ba- zı müttcfiklcrini dc ycdeğine al- ma konusundaki ABD ısran, egemen bir devlctin toprağının hukuk dışı işgaline uluslarara- sı nıeşruiyet arayışından ve suç yelpazesini genişletilmekten ötc bir anlam taşımamaktadır. ABD'nin görünürdeki işgal gerekçesi, Irak'uı kitle imha si- lahlanna sahip olması ve ABD tarafmdan hasım olarak ta- nımlanmasıdır. Haydut dev- let olarak nitelenip, uluslararası terör dcstekçiliği ve insan hak- lan ihlaliyle suçlanan Saddam ıcjimi bu işgal sonucu devıil- di. ABD'nin Iraktaki önceli- ğinin demokrasi inşası yerine eneıji kaynaklan ve bölgeyi de- netim altına almak olduğu ça- bıık anlaşıldı. lrak'ı despotik bir tarzda yöneten Baas'cı Saddam'ın bağışlannıaz suçu, petrol vc doğalgaz başta olmak üzerc ül- kcsinin doğal kaynaklarını ABD ile paylaşmamasıydı. ABD'nin tercihi, Ortadoğu diktatörlüğü olarak niteledi- ği, petrolüne sahip çıkan Sad- dam rejimi yerine, cnerji ve tüm doğal kaynaklannı kendi- sine sunacak bir Ortadoğu dik- tatörlüğüdür. ııı hurbaşkanı, Barzan aşireti rei- si Barzani'nin de Bölgesel Kürt yönetiminin başına gcçi- rilmesinin nedeni budur. ABD Irak'ta sosyolojik cv- rimin önünc gcçmeye çalış- makta, buıjuva üretinı ilişkilc- rinin ve bütünleşen ulusal pa- zarın zorunlu kıldığı ulus dev- let yerine aşıret ve mezhep ta- banlı, güçsüz, minyatür böl- gcscl yapılanmalan tcrcih et- mektc vc hararetle destekle- mektedir. Atatürk Türkiyesi Tarih bize dış dinamiklerin himnıetiyle gelişmiş bir eko- nomi ve demokrasi göstcrmc- mektedir. Ama ekonomik ola- rak etkin olanın, elinden tuttu- ğu ülkenin(!) siyasal rejimini ve dcmokrasisini, hukuk düzcnini bclirlcdiğini çokça göstermek- tcdir. Ulusal Kurtuluş Savaşıy- la empcryalistleri kovarak, de- mokratik, laik, halkçı tcmeldc çağdaş bir ulus devletin teme- lini atan, hukuk devrimiyle teo- kıatik, monarşik yapıyı değiş- tiren bir ulusun onurlu mirası- na sahip Türkiye'ye epeydir yeni bir hukuk elbisesi biçilme süreci yaşanmaktadır. Genç Türkiye Cumhuriyeti, siyasal bağımsızlığın süreklili- ği için ekonomik bağımsızlığın sağlanması zorunluluğunun bi- lincindedir. Atatürk Türki- ye'sinin gerçeklcştirdiği dev- rimler sürecinde, çağdaş uy- garlığı hedefleyen toplumsal dönüşümlerle ekonomik ve si- yasal bağımsızlığın hukuk te- meli oluşturulmuştur. Çöküş döneminde yan sö- mürge durumuna düşmüş Os- nıanlı'yı yok oluşa sürükleyen, çok dinli, çok dilli, çok etnikli hukuk düzcni, Neo Osmanlılık ve Ilımlı lslam yönlcndirme- siyle Türkiye'ye yenidcn giy- dirilmek istenmcktedir. AB ve ABD tarafmdan günümüz Tüı- kiye'sinin içine düşüıüldüğü ekonomik ve siyasal durum hukuksal bir temele oturtularak Batı'nın ekonomik vc siyasal çıkarları hukuk güvcnccsinc kavuşturulmak istenmektedir. Bu girişimle ulaşılmak istenen sonuç, hukuk kapanı veya hu- kuk kclcpçcsi olarak da nitcle- nebilir. Çoktan beri ABD ve AB'nin çizdiği sınırlar dışında ekono- mik, siyasal, diplomatik inisi- yatif kullanamayan Türkiye'ye koalisyon güçlerinin askeri mü- dahalesini gerektirmeden giy- dirilecck bir hukuk clbisesiyle sömürülcrinin sürekliliğini sağ- lamayı düşünmektcdirlcr. Sivil anayasa, renksiz ana- yasa, kokusuz, milli dokusuz anayasa söylemleri bir de bu açıdan incelenmelidir. Siyasal iktidann siparişi ol- duğu anlaşılan Anayasa tasla- ğının içeride tartışılmadan ön- ce niçin Vaşington ve Brükscl gibi ulus ötesi güçlerin bilgi ve onayına sunulduğunun iyice düşünülmesi gerekmektedir. Sivillik, çağdaşlık, reform, uyum söylemleriyle Türkiye'ye dayatılanın çağdaş bir sömürge hukuku olduğu açıktır. Emperyalizm savaşsız dö- nüşüm sağlayamadığı durum- larda silahlı güçlerini devreyc sokmakta, istcdiği sömürge hu- kukunu silahla yerleştinnek- tedir. Ekonomik vc siyasal de- netimine aldığı, yerli semıaye- yi milli olmaktan çıkarıp ser- mayeleştirip işbiıiikçiye dön- üştürdüğü ülkelerde ise fonla- dığı akademisyenlere sömürge hukuku sipariş etmeyi tercih et- mektedir. Türkiye'de şu anda emper- yalizmin konvansiyonel veya nüklccr silahlannı değil, son keşfi hukuk silahını devreye soktuğu bir süreç yaşanılmak- tadır. PENCERE Türbanve Beyin... Ingiltere'nin ünlü gazetelerinden The Ti- mes, Hayrünnisa Gül ile Çankaya'da bir söy- leşi yaptı... Hayrünnisa Hanımı tanıyorsunuz, türbanlı ol- duğu için üniversiteye kaydı yapılmayan Sayın Gül, 2002'de, Türkiye'yi AİHM'ye (Avrupa İn- san Hakları Mahkemesi) şikâyet etmişti... Eşi Abdullah Gül Dışişleri Bakanı olunca da başvurusunu geri almıştı... Bugün Abdullah Bey Cumhurbaşkanlığı ma- kamında oturuyor; ama, zanlıdır... Hangi suçtan zanlı?.. "Özel belgede sahtecilik" suçundan zanlı... Erbakan aynı davada aynı suçtan yargılanıp 2 yıl 4 ay hapis cezasına çarptırılmıştı... Gül, dokunulmazlığı nedeniyle yargılana- madı... Ama, Cumhurbaşkanı oldu... Bilmiyorum, dünyada eşi emsali var mıdır?.. Sahtecilik suçundan zanlı bir cumhurbaşkanı bir başka ülkede bulunabilir mi?.. Sonuçta Çankaya Köşkü'nde oturan çifti- mizin sicillerine yazılanlar, Türkiye'nin bugün- kü halini tarihe not düşüyor. • Her neyse.. The Times muhabirinin tesettür üzerine sorusuna yanıt veren Hayrünnisa Ha- nım ne demiş: "- Ben başımı örtüyorum, beynimi değil..." Güzel laf... Ama, gerçeği yansıtmıyor... Geçenlerde tesettürü şiar edinen bir Faslı ka- dını, Fransa vatandaşlığa kabul etmedi... Neden?.. Çünkü tesettürü yeğleyen kadın yurttaşlık bi- lincine kavuşamaz; kendisini erkekten aşağı gördüğü için de İnsan Hakları Bildirisi'nde ta- nımlanan kişiye aykırı düşer... Yalnız Hayrünnisa Hanım değil, yalnız Ana- dolu'daki kadınlar değil, lslam coğrafyasındaki tüm tesettürlü kadınların burkaları, çarşafları, çadırları, türbanları, yalnız kendilerinin değil, er- keklerin de beynini örtüyor... Çünkü tesettür erkek egemenliğinin dışa- vurumudur. • Cumhuriyet'in dünkü sayısında ekonomi sayfasının manşeti ilginçti: "Petrol Araplann kesesine aktı" Dünyadaki petrol rezervlerinin yüzde 61 'i Or- tadoğu'daSuudi Arabistan, Iran, Irak, Kuveyt, Birleşik Arap Emirlikleri, Umman, Yemen, Su- riye, Bahreyn, Lübnan, Ürdün ve bizde Sabah medya grubuna dahil olan Katar'ın elinde... Petrol zenginliği üstünde yükselen şu top- lumların zavallıhklarına bakınız... llk beş sırada kim var?.. Suudi Arabistan 34, iran 18, Irak 15, Kuveyt 13 trilyon dolarlık petrol kaynağının üstünde oturuyor... Ama, tümünün de tesettürle beyni örtülmüş... Tümünde de kadın günah, ikinci sınıf yara- tık, erkeğin kölesi... Tümü de çağdışı... • lslam coğrafyasında kadın, erkeğin kölesi... Müslüman erkekler de emperyalizmin köle- si... Çankaya'da oturan türbanlı ve zanlı çift bu gerçeği algılamadan beyinleri örtülü kalacak- tır. Türkiye'nin Çevre Dergisi Abone olmak için www.yesiliz.net T MA 15 TenLmuz - 15 Ağustos arasmda lstanbul, Ankara ve İzmir'deki satış noktalarmdan veya Kitap Cumhuriyeti'nden alacağmız tüm kitaplarda indirim vmm kitap • cumhuriyeti HMJCU Merkez: Prof. Nurettin Mazhar Öktel Sokak No: 2 Şişti Tel: 0 212 343 72 74 Ankara Şube: Ahmet Rasim Sokak No:14 Çankaya Tel: 0 312 442 30 50 İzmir Şube: H. Ziya Bulvarı 1352. Sokak No: 2/3 Pasaport Tel: 0 232 441 12 20 OC Cumhuriyet V KiCapları
Subscribe Login
Home Subscription Packages Publications Help Contact Türkçe
x
Find from the following publications
Select all
|
Clear all
Find articles published in the following date range
Find articles containing words via the following methods
and and
and and
Clear