25 Kasım 2024 Pazartesi Türkçe Subscribe Login

Catalog

Months
Days
Pages
Benim çocukluğumda İstanbul so- kaklarında kara çarşaflıları sık sık gö- rürdük. Masalların etkisiyle olmalı, korkardık onlardan, yüzlerini, gözleri- ni göremediğimiz için!.. Derken, azal- dıkça azaldılar. Manto giyenler ço- ğaldıkça çoğaldı. Onuncu yıldan son- ra tek tüktüler, ayıplanır, horlanır ol- muşlardı... Okullar, öğretmenler, ga- zeteler, yönetimdeki büyüklerin konuşmaları, tutumları, uygulamaları bir çağdaşlık, uygar- lık, güzellik dönemini başlatmıştı. Geçen gün İstanbul’un bir ilçesindeki CHP toplantısında CHP lideri Deniz Baykal’ı kara çarşaflı yüzü gözü kapalı bir kadının yakası- na parti rozetini takarken görmez miyim? Son- ra da böyle bir davranışın ne kadar yerinde ol- duğunu savunmasını duymaz mıyım? Şaşmak az gelir!.. CHP bir yerlere mi gitmiş? Ya da birileri mi almış götürmüş?.. Kendisini, kişiliğini, geç- mişini, seksen beş yıldır savunduğu ilkeleri mi unutmuş, ne olmuşsa olmuş! Baykal Bey, önü- müzdeki yerel seçimde başarı kazanmanın çar- şaflılara, türbanlılara kapıları açmak olduğunu anlayarak akıl almaz bir dönüşüm mü başlat- mış? Daha düne kadar yaptıkları, söyledikleri, sa- vundukları neydi? Başörtüsü uygulamasını ya- şama geçirmek isteyen AKP’ye karşı Anaya- sa Mahkemesi’ne başvurarak böyle bir girişi- min önlenmesini isteyen kimdi, CHP değil mi? Şimdi iki partimiz var, biri türbanlı, ötekisi çar- şaflı!.. Öyle güzel yakışıyorlar ki birbirlerine! İk- tidarda AKP, muhalefette CHP, bu arada ikinci muhalefet, MHP de, zaten çarşafa, tür- bana çoktan yandaş!.. İşte oldu bitti! Gitti Ata- türk devrimi, çağdaşlık, uygarlık atılımları... Yerel seçimde AKP’ye oy vermeyin ey okurlar diye yazacaktım! Özellikle Ege, Akdeniz yörelerinde seçimleri kazanıp, kendi adamlarını işlerin başına getirmek çabasındaki AKP’ye karşı, CHP’nin öncülüğünde buluşmak gerekir diye- cektim, vazgeçtim! Ha AKP, ha CHP.. Hangisi gelirse gelsin değişecek bir şey yok! Her şey kendiliğinden oluyor! Biri oyları cepte biliyor, çuval çuval kömürü, ya- ğı, pirinci dağıtıyor. Öteki çarşafa, türbana par- ti rozeti dağıtmakla üstünlük elde edeceğini sa- nıyor! Baykal ve arkadaşları yıllardır onu denedi- ler, bunu denediler, başka yollar, çareler ara- dılar, ama bir türlü partilerinin temel ilkelerine, görüşlerine, yani halkçılığa, ulusalcılığa, laik- liğe, çağdaşlığa gereken önemi, yakınlığı gösteremediler. Oysa kendi çizgilerinde ka- labilseydiler, çoktan bu halk onları bağrına ba- sardı... Olmadı olmadı! Yolları açık olsun diyelim yi- ne de!.. CMYB C M Y B EVET / HAYIR OKTAY AKBAL CHP Çarşafa Sığınırken!.. PENCERE Ergenekon Davası Gebe... Adı: Mahmut.. Soyadı: Öztürk.. Durumu: Emekli astsubay.. Konumu: Ergenekon diye meşhur olan dava- da sanık... 18 aydır tutuklu imiş.. Dünkü gazeteler Mahmut Öztürk’ün salıveril- diğini yazdılar... Gözucuyla gazetelere baktım... Okurken altını çizdiğim kimi satırları köşeme alı- yorum. Mahmut Öztürk sorgusu yapılırken yargıçlara demiş ki: - İddianamede (2455 sayfa) bana 1 sayfa yer ay- rılmış... - Ömür boyu hapsim istenmiş... - Ortada delil yok.. - 18 aydır tutukluyum... Peki, suçu ne?.. Mahmut Öztürk diyor ki: “- Tek suçum asker olmak...” Mahkeme emekli astsubayı tahliye ediyor... Emekli astsubay tahliye edildiği gün gazeteci- lere diyor ki: “- Yarın biraz tatil yapacağım, evde kahvaltı ya- pacağım, temiz havayı özledim, ağaçları özledim, dolaşacağım...” Ve ekliyor: “- Hamsi yemeyi özledim...” Peki, 18 ay, daha başka deyişle 1.5 yıl tutuk- lu kalan astsubay emeklisi mahkemedeki ifade- sinin hemen ardından tahliye edildiğine göre da- va sonucunda beraat ederse ne olacak?.. İçerdeki 18 ayı ya da 1.5 yılı Mahmut Öztürk’e kim ödeyecek?.. Davanın gerçek savcısı Recep Tayyip Erdo- ğan mı?.. Yoksa davanın çok ilginç savcısı Zekeriya Öz mü? Diyelim ki astsubay emeklisi Öztürk, ben bu sa- tırları yazarken, temiz havayı ciğerlerine çekti, sa- bah kahvaltısını evde yaptı, belki de hamsi tavayı mideye indirdi... Peki, Emekli Orgeneral Şener Eruygur ne ya- pıyor?.. Eruygur da tahliye edildi... Ama, sabah kahvaltısını evinde yapamıyor.. Hastanede yatıyor.. Durumu nasıl?.. Tutuklanması gerekli miydi?.. Ergenekon davasının savcısı Recep Tayyip ol- duğuna göre bu sorunun yanıtını Erdoğan ver- meli... Ekleriyle birlikte 200 bin sayfayı aşkın bir id- dianamede kendisine 1 sayfa ayrılmış sanığın mahkemedeki ifadesinin hemen ardından tahli- ye edilmiş olmasının hukukta anlamı nedir?.. Ne siz sorun.. Ne ben söyleyeyim.. Ergenekon davası gebe... SAYFA CUMHURİYET 20 KASIM 2008 PERŞEMBE 2 OLAYLAR VE GÖRÜŞLER Soru Duvarõ… Hikmet ALTINKAYNAK S oru Duvarõ’na “So- ruların Everesti” olarak bakabilirsi- niz. Amerika’daki 750 dolayõndaki müzeden bi- ri olan Boston’daki Bilim Müzesi’ni (Museum of Science) gezenler, onlar- ca bölümden biri Soru Duvarõ’nõ görmeden, not almadan geçmiyorlar. Benzerlerini “Goog- le”da, NTV ekranlarõnda gördüğümüz 15-20 so- ru, geniş bir duvar yüze- yinde, iri puntolarla yer alõyordu. Bunlardan bir- kaçõ şöyleydi: “İnsan- lar neden farklı diller konuşur?, Gökyüzü ne- den mavi? Okyanus ne kadar derin? Bir evde- ki bütün musluklardan akan su aynı mıdır? Dünya’nın yaşı kaç? Atalarımız ne yerler- di? Kuşlar uçmayı, göç etmeyi nasıl öğreniyor- lar? Hangisi daha çok: Kumsaldaki kum tane- leri mi, gökyüzündeki yıldızlar mı?..” Gördüğünüz gibi bu sorular çok yalõn olsalar da yanõtlamak için, doğa ve toplum olaylarõnõ kav- ramak, anlamak, algõla- mak, düşünmek gereki- yor. Bilim Müzesi’ndeki böyle bir duvar, sanõrõm bilim insanõnõn ya da bi- lim gerçeğini öğrenmek isteyenlerin; dünyayõ kav- ramak, anlamak, yorum- lamak için önce bir soru- nun yanõtõnõ bulmak için yola çõktõklarõnõ gösteri- yor. Yani kişileri ‘Bilim soru ile başlar’ ya da ‘Bilim merakla başlar’ diye uyarõyor. Bunu şöy- le bir soruyla da destek- lemek gerekir: 750 mü- zenin yõlda 300 milyon izleyicisi varsa, bu da bi- lime önem verildiğinin işareti değil mi? Peki ne- den bizde iktidar TÜBİ- TAK’õ özerkleştiriyorum diye kadrolaşõyor? Evet, siyaset de bilimin dallarõndan biridir. Üni- versitelerde fakülteleri, anabilim dallarõ vardõr. Siyasetçilerimiz bu fa- külteleri, bu bilim dalla- rõnõ bitirenlerden, siya- setin içinde pişenlerden, siyasi parti üyelerinden çõkõyorlar. Uzaydan gel- miyorlar! O zaman sormak gere- kir. Siyasetin işlevi nedir? Toplum için, halk için üretmek, çalõşmak; ülke yönetiminde belirleyici olmak, milletvekili seçi- lip milletin huzur ve mut- luluğu, vatanõn bölün- mezliği için çalõşmak de- ğil midir? Siyasetçileri- miz zaten bunun için ye- min ederek göreve baş- lamõyorlar mõ? O halde bu sorulara hayõr dene- bilir mi? Denemez! Peki neden siyaset işlevini ye- rine getirmiyor? Neden siyasetçi, ettiği yeminine bağlõ kalmõyor? Ulusal konularda habire kendi partisinden yana tavõr ko- yuyor? Neden halkõn çok büyük bir bölümünün hu- zur ve mutluluğu yok? O zaman Soru Duva- rı’nõn yüzölçümü artõyor da artõyor. Aklõnõzdan yüzölçümü sonsuz olma- lõ geçiyor. Yani bir du- varõn 30-35 metrekarelik parçasõnda değil, gökyü- zünü kaplamalõ! Var mõsõnõz biraz soru derlemeye? Nereden başlamalõ? Bu sorularda da bir protokol uygulamak gerekir mi? Gerekirse, cumhurbaş- kanõyla başlayõp başba- kan, bakanlar, milletve- killeriyle mi devam et- meli? Protokol bu, uzar gider. Protokollerde halk yok- tur. Olsa bile o, en son sõ- radadõr. Bunun için de bu protokolü tersyüz edip halktan başlamalõ. Ma- demki bu Soru Duvarõ, Halkõn Soru Duvarõ… Önce onlarõn sorularõ yer almalõ. Evet var mõ Hal- kõn Soru Duvarõ’na ya- zõlmak üzere sorusu olan? Var. Hem de çoook… - Nüfusumuzun 9.8’i işsiz. Ve soruyor: Ne za- man iş sahibi olacağõm? - 1 milyon aç insanõmõz soruyor: 6 yõldõr açlar da büyüyor; büyümemiz böyle mi sürecek? - 20 milyon yoksul in- sanõmõz soruyor: Hani bir yõlda yoksulluk sona erecekti? 6 yõl yetmedi mi? - Deniz Feneri e.V. ile aldatõlanlar soruyor: Yap- tõklarõnõzõn yanõnõza kâr kalacağõnõ mõ sanõyorsu- nuz? Ya da haklarõmõzõ sizde bõrakacağõmõzõ mõ sanõyorsunuz? Ana muhalefet ne ya- põyor, iktidar partisini de- ğil, muhalefet partisini hedef alõyor!.. Onun gü- cünü elinden almaya ça- lõşõyor. Güç ve söz birli- ğini değil, parti ve kişi birliğini gözetiyor. Bu durumda sormak gere- kir, Halkõn Soru Duva- rõ’nõn da en tepesine koy- mak gerekir: - Bu taktik kimin işine yarar? Böyle bir taktik Türkiye’yi sorunlardan, kötü yönetimden kurta- rabilir mi? - Halkõ asõl kurtaracak olanõn iki kutuplu siya- setten uzaklaşmak oldu- ğu hâlâ görülmedi mi, anlaşõlmadõ mõ, algõlan- madõ mõ? Benden Soru Duva- rõ’na soru şimdilik bu ka- dar…
Subscribe Login
Home Subscription Packages Publications Help Contact Türkçe
x
Find from the following publications
Select all
|
Clear all
Find articles published in the following date range
Find articles containing words via the following methods
and and
and and
Clear