25 Kasım 2024 Pazartesi Türkçe Subscribe Login

Catalog

Months
Days
Pages
CMYB C M Y B 15 KASIM 2008 CUMARTESİ CUMHURİYET SAYFA 17 KİM KİME DUM DUMA BEHİÇ AK behicak yahoo.com.tr ÇİZGİLİK KÂMİL MASARACI kamilmasaraci mynet.com TARİHTE BUGÜN MÜMTAZ ARIKAN www.mumtaz-arikan.com (ÇÖPLÜK ÇOCUKLARI) TAYYAR ÖZKAN www.junkidz.com HARBİ SEMİH POROY 15 Kasım SAĞNAK NİLGÜN CERRAHOĞLU Avukat Berlusconi ROMA - Roma’da her sabah gazete aldığım bayi ile gel zaman git zaman, yıllardır ahbap olduk. Gaze- teleri uzatırken, günün gelişmeleri üzerinde her se- ferinde mini yorumlar yapar. Ya bir espri patlatır, ya ayaküstü “pat” soru sorar. Dün de aynen böyle oldu ve beni görür görmez hemen: “Tanrı aşkına!” dedi: “Berlusconi’nin Türkiye aşkının sırrı ne? Şunu bana bi anlatsana! Türkiye’de bir büyük TV istasyonu mu; market zinciri mi kuruyor?” “Ayıp ettin…” dedim ben de bunun üzerine: “Ta- mamıyla duygusal! Erdoğan, aile ve futbol aşkıyla İtal- yanlarını fethetmiş. Berlusconi de Erdoğan’ a derin bir ‘sevgi bağıyla kenetlenmiş’. Şövalyenin, herkesin merakına mucip olan sırra bizatihi getirdiği açıklama bu!” “Türkiye’nin AB çapında avukatlığını” üstlenen, “Ankara’yı AB dışında tutmanın affedilmez olduğunu” belirten İtalya Başbakanı; Çizme’de deprem yaratan “İzmir çıkışı” mucibince; “müzakereleri engellemeye ça- lışan ülkeleri” artık tek tek hizaya sokacak ve onları mar- kaja alacak! Yetmedi. “Katılım sürecini hızlandıracak!”; “müza- kerelere ivme kazandıracak”, “müzakere başlıkları bundan böyle artık ikişer ikişer değil; dörder dörder açı- lacak” ve biz öngörülebilir süreden(?) iki misli hızlı bir süratle AB’ye varmış olacağız. Aaa! Bir bakmışız; Brüksel’deyiz… İlahi! Bu AB işi o kadar ciddiyetini yitirdi ki; bu ko- nuda ileri geri her geyik; gazetelerde “haber” değeri buluyor. Kamuoylarına gerçekte düpedüz -en hafif de- yimle ifade etmek gerekirse!- “çocuk muamelesi” ya- pılıyor. Şövalye misyona İtalya’dan başlasın Berlusconi’nin kendisine biçtiği “Türkiye’nin avu- katlığı” misyonunda en ufak bir sahicilik olsa, bu mis- yona önce buradan; İtalya’dan başlaması gerekirdi. Erdoğan’la yan yana İzmir’de kürsü almadan ön- ce, kendi iktidar ortağı Kuzey Ligi partisini ikna etmekle yükümlü olmalıydı İtalya Başbakanı. Türkiye ile AB müzakerelerini engellemeye çalışan ülkeleri, Sarkozy’leri filan hizaya getirmek şöyle dur- sun; İzmir açıklamaları ardından Berlusconi’nin oysa ki iktidar ortaklarını ikna etmekten aciz olduğu anla- şıldı. İzmir demeçleri İtalya’da ufak çaplı bir skandal ya- rattı. İzmir’deki “desteksiz” şovun mürekkebi kurumadan daha, şövalyenin iktidar ortakları arasında isyan çıktı. Berlusconi koalisyonunda yer alan Bossi’nin Kuzey Ligi (KL) ayaklandı. Parti ileri gelenleri “Türkiye’ye hayır. Bu istişa- re/müzakere edilemez bir hayırdır!” diyerekten, en üst perdeden yaygarayı bastılar. Ve internette, dakika bir gol bir, hemen anında noallaturchia@libero.it adre- siyle bir protesto kampanyası açtılar. Bununla kal- madılar, “Türkiye’nin AB üyeliği için şimdiden bir re- ferandum yapılmasını” dayattılar. Baykal Fassino’yu örnek alsın KL, aslında ufak bir parti. Oyları yüzde sekiz. Ancak İtalyan politikasında “anahtar parti” olarak taşıdığı önem, bu oranın çok üstünde. Berlusconi; KL desteği olmaksızın, iktidarda kala- mıyor. Bu nedenle “KL”nin; “Türkiye açılımına” koyduğu taş; “Canım işte bu ufak tefek bir parti. Ne yapsa yeridir!” söylemleriyle ölçülebilecek, geçiştirilebilecek bir itiraz değil. Bu itiraz, kamuoyundaki genel geçer “İslama- fobi” ile birleştiğinde, derin etki yaratıyor. Öyle ki KL’nin dün bir bugün iki; başlattığı internet kampanyasında toplanan imza sayısı şimdiden binlerle ifade ediliyor. Berlusconi’nin küçük iktidar ortağının açtığı polemiğin boyutları; “İtalya’nın Türkiye politikasının inandırıcılığına” -hem Türkiye, hem AB’deki diğer ortaklar, üçüncü ül- keler- nezdinde darbe indiriyor. Bu can alıcı noktaya parmak basan muhalefet li- derlerinden Piero Fassino; “İtalya; böylesi hassas bir konuda, böyle iki arada bir derede kalan oyunlarla du- rumu idare edemez!” diyor. Türkiye’nin AB sürecini öteden beri samimiyetle des- tekleyen muhalefetteki sosyal demokratların “gölge dış- işleri bakanı” Fassino; iktidar ortakları arasında patlak veren bu patırtılı çelişkinin “İtalya’nın inandırıcılığıyla bağ- daşmadığına” uluorta dikkat çekiyor. Bu konuya mercek tutmak, yalnız İtalya’nın muha- lefet liderlerine değil; Türkiye’nin ana muhalefet lide- ri Baykal’a da düşmeli. Kâğıttan Türkiye Prof. Dr. Bilsay Kuruç, 10 Kasım’da Ankara Üniversitesi’nde verdiği konferansta, Lozan’da Lord Curzon’un İsmet Paşa’ya söylediği o sözleri bir kez daha anımsattı: “Bağımsızlık diye tutturdun ve birçok şeyi aldın. Verdiklerimi yelek cebime koyuyorum. Ama, yokluklar içinde bir ülken var. Sermaye lazım. Sermaye ise bir bende, bir de Amerika’da var. Yarın, öbür gün mutlaka muhtaç olup kapımı çalacaksın. Ben de o zaman yeleğimin cebindekileri bir bir çıkaracağım.” 1929 dünya ekonomik bunalımının hemen ertesinde İsmet Paşa, 1930’da bir konuşma yapar. 1924’te Lozan’ın onayından sonra yaşananları özetledikten sonra, özellikle sermayenin kıt olduğu ülkenin kapısının hemen dışında büyük devletlerin ve finans sermayesinin mevzi aldığını aktarır. Prof. Kuruç’a göre, sendeleseniz, Rusya ve Almanya’ya önerdikleri hazır paketlerle içeri gireceklerdir. Kuruç, işte tam bu noktada o kilit soruyu sordu: “Acaba girmeleri mi bunalım yaratır, girmemeleri mi? Yine bugünün IMF’li dünyasında yaşama alışkanlıklarını sorgulamaya gerek görmeyenlerimiz, hiç duraksamadan ‘Sermaye gelmezse bunalım olur’ diyeceklerdir. Acaba?” Kuruç, yanıtı o günün rakamlarına dayanarak verdi: “1920’lere ait veriler, finans sermayesi ve büyük devletler kapı dışında beklerken genç Cumhuriyetin boş durmayıp bütçesini denkleştirdiğini ve bütün sektörlerde hızlı büyüme ve önemli gelir artışları yarattığını gösterecektir. Akıl, inanç ve irade çok değerli bir şeyin, bağımsız düşünme ve davranma kapasitesinin temeli olarak Türkiye’de yerleşirken bunalım kapı dışında tutulmuştur. Buna isterseniz, hiç kaybolmayan bir hevesin, kâğıttan bir Türkiye imal etme hevesinin kapının dışında tutulması da diyebilirsiniz.” Bu fotoğrafı dondurun ve bir başka fotoğrafa, geçen haftaki bir fotoğrafa geçin: İsviçre, Lozan Antlaşması’nın imzalandığı, bağımsız Türkiye Cumhuriyeti’nin kurulduğu masayı Türkiye’ye getirmiş, törenle Cumhurbaşkanlığı’na armağan ediyor. Manzara şu: Abdullah Gül’den kısa bir teşekkür konuşması ve ardından masanın ortada, adeta sahipsiz kalması... Kâğıttan bir Türkiye imal etme hevesi içeridedir artık, doruklardadır... İnsan Kalıbı Somut, gözle görünen, kulakla duyulan, akılla anlaşılan bir şey için tek seçici ya da bilirkişi olmaya, aramaya gerek yok. Bilinçli ve bilgili olmak yeterli. Atatürk’ü putlaştırma, taşlaştırmanın ilacı, insan Atatürk’ün özel yaşamını öğrenmekmiş... Atatürk insandı, ne olacaktı başka? Hıçkırıklı bir sesle söylenen “Ama, o da insandı” pop kültür kalıbının ardında bilim dışı ve gerçek dışı bir sıradanlaştırmaya gitmek zeybeği sarılaştırmak olmuyor mu? “Atatürk de insandı” kalıbının ardında, onun halk önderi oluşu, kahraman oluşu, ahlaklı oluşu, açık sözlü oluşu, barışsever oluşu, yurtsever oluşu, sömürüye karşı oluşu, devrimci oluşu, bağımsızlıkçı oluşu unutturulmuş olmuyor mu? Bugünkü bulanık ve karanlık ortamda, saptırmaları göre göre sırt sıvazlamak ya da sabır tavsiye etmek yerine, yeni dünya düzeninin resmi ideolojisine uygun tarih masalcılığına karşı çıkmak, uyanıklık ve cüret ister. Mantık Atatürk’ü sinsice linç etmeye kalkışmak özgürlük ve sanat olacak, sinsiliği yapanı eleştirmek ise linç! Mantık mı şimdi bu? Anayasanın değiştirilemez hükümlerini tartışmaya açmak derdi, Anayasa Mahkemesi Başkanı’na düşer mi hiç? Vizyon sahibi Turgut Özal’ın seçtiği üyelerden Haşim Kılıç’a bakılırsa, düşüyor. Emekli Anayasa Mahkemesi Başkanvekili Güven Dinçer’in düşüncesi ise çok farklı: “Anayasa Mahkemesi görevlerini topluca kurul halinde karar vererek yerine getirir. Anayasa Mahkemesi Başkanı, diğer Anayasa Mahkemesi üyelerinden farklı ve üstün bir yargı yetkisine sahip değildir. Mahkeme başkanı, mahkemenin görev alanına giren konularda mahkemeyi temsil eder tarzda düşünce açıklamaya yetkili değildir. Bu açıklama ve düşünceler yalnız kendisini bağlar. Kaldı ki, Anayasa Mahkemesi üyelerinin hukuki konularda ve özellikle mahkemenin denetim alanına giren işlerde görüş açıklaması, konumlarına uygun düşmez ve hukuka aykırılık oluşturur.” Olayın bir başka boyutu daha var kuşkusuz: Anayasa yargıcının anayasayı korumakla görevli olması. Güven Dinçer’in yorumuyla: “Anayasa yargıçlarının, devlet ve anayasanın kuruluş felsefesi ile temel ilkelerinin yer aldığı anayasa kurallarına inanmamaları ve bu kuralları tartışmaya açmaları sistem dışıdır, hukuk dışıdır. Ayrıca, bir Anayasa Mahkemesi üyesinin Türkiye dışından Türkiye’yi yönetme ve yönlendirme hevesinde olanlarla birlikte bu süreçte yer almak istemesi hüzün vericidir. Anayasa Mahkememiz, hukuk öğrenimi görmemiş bir üyesini önce başkanvekili ve sonra da başkan seçerek tarih önünde çok büyük bir sorumluluk almıştır. Bu sorumluluğun Anayasa Mahkemesi’ne getirdiği ağır yükün önümüzdeki dönemde daha da artmamasını dilerim.” Sistem Dışı Öneri Gıdada Melaminin Adı Bile Ürkütücü! SADIK ÇELİK Çin’de bir süre önce 4 bebe- ğin ölümü ve 53 bin çocuğun hastalanmasına sebep olan me- lamin nedir, süte ve gıdalarımı- za nasıl katılır, sağlığımıza etki- leri nelerdir? Melamin sıklıkla beyaz, kris- tal formda nitrojen içeriği zengin organik bir kimyasaldır. Melamin hammaddesi plastik ürünlerde, yapıştırıcılarda, mobilya ve mut- fak sanayinde ve diğer çeşitli alanlarda yaygın olarak kullanı- lıyor. Melamin, gıda sektöründe özellikle çiğ süte ve diğer gıda- larımıza haksız kazanç sağlamak için bol miktarda katılan suyun sulandırma etkisine bağlı olarak, sütün birim değerindeki prote- in miktarının yükseltilmesi için kullanılır. Bu sütü yoğurt, dondurma, kahve, çikolata, çocuk maması gibi ileri ürünler üretmek için kul- lanan üreticiler, sanayiler bu oluşumun protein içeriğini tes- pit etmek amacıyla nitrojen mik- tarını ölçen testlere tabi tutarlar. Bunu bilen gıda teröristi diyebi- leceğimiz, insan hayatını hiçe sa- yan sözüm ona üreticiler aşırı su karıştırılmış süt ortamına mela- min ekleyerek, sütün nitrojen miktarını artırarak, görünürde protein değerini de yükseltmiş olurlar. Gıdalara melamin eklenmesi, hem Birleşmiş Milletler Gıda ve Tarım Organizasyonu (FAO), Dünya Sağlık Örgütü (WHO) ta- rafından hem de ulusal otorite- ler tarafından yasaklanmıştır. Süte büyük oranlarda su karış- tırılması ve bunun neticesinde ortaya çıkan protein azlığını or- tadan kaldırmak için sentetik ve ölümcül melamin maddesini katmaları Çin’de son yılların en büyük skandalına sebep olma- nın ötesinde infiale neden ol- muştur. Çin’de ayrıca yaygın olarak tarım ilacı yapımında kul- lanılan melamin hammaddesi, meyve, sebze ve hayvansal ürünler yoluyla tarladan çatala kadarki süreçte, oradan da vü- cudumuza kadar yolculuk edi- yorlar. Dolayısıyla bu kanserojen madde sadece süte doğrudan katılmasıyla süt ürünlerinde de- ğil, gıda zincirindeki diğer ürün- lerde de bulunma riski taşıyor. Tabii bunun somut örnekleri de tespit edilmiş; Hong Kong’da çi- lek aromalı keklerde, yine 2007 yılında ABD’de kedi ve köpek mamalarının hazırlanmasında kullanılmak üzere Çin’den ithal edilen buğday ve pirinç protein konsantrelerinde melamin tes- pit edilmiş ve bunun sonucun- da böbrek yetmezliğine bağlı çok sayıda kedi ve köpek ölüm- leri meydana gelmiştir. Melaminin insan sağlığı üze- rindeki direkt etkileri henüz tam bilinmese de hayvanların üze- rinde ölümcül etkileri olduğu, böbrek yetmezliği ve böbrek taşına neden olduğu, kanser yapıcı olduğu da tespit edil- miştir. Çocukların ise melamine to- leransları yetişkinlere göre çok daha düşük olduğu için melamin hammaddesinin bebek mama- larında bulunması ölüm kadar ciddi sonuçlara yol açabilmek- tedir. Peki, ne yapmalıyızın ce- vabı, riskli olabilecek ürünlerde risk değerlendirmesinin ve me- lamin ölçümlerinin yapılması- dır. Bu noktada sadece ithal ürünler üzerinde değil her türlü yurtiçinde üretilmiş ürünler üze- rinde de aynı kuşku taşınmalı ve denetimler yapılmalıdır. Sonuç- ları da açık yüreklilikle politik yaklaşımlardan uzak olarak, ka- muoyu ile paylaşılmalıdır. AB standartlarında risk de- ğerlendirmesi esas alınmalı, bu- na göre hareket edilmelidir. An- cak asıl görünmeyen, rafa çık- mayan daha doğrusu ambalaj- lanmayan; yani Türkiye’deki gı- da sektöründe yüzde 60, tarım sektöründe yüzde 90’lara varan kayıt dışılık yani gıda terörü ya- ni ürünün menşeinin bilinme- mesi, ambalajsız olmasıdır (üre- tim izinlerinin ve ambalajların üzerinde olması gereken etiket bilgilerinin yeterince aydınlatıcı içerikte, okunabilir olmaması). Böyle olunca da siz AB stan- dartlarında risk analizini ancak raflarda bulduğunuz ürünler üze- rinde yapabilirsiniz, çünkü buz- dağının görünmeyen 3’te 2’lik bölümüne raflarda ulaşamaz- sanız, bu buzdağı hikâyesidir. Çözüm her alanda kayıt dışı- lığın bitirilmesidir. Satın alınan ürünlerin ambalajlı olmasına (üretim izinleri ve ithal ürünse it- halat müsaadelerinin olup ol- madığına) özen gösterilmelidir. Ayrıca bu konuya ilişkin de çok acil biçimde melamin analizleri- nin ve tetkiklerinin hemen yapı- labilmesi için gerekli olan labo- ratuvarlar ülkemizde kurulmalı- dır. Bu tip gıda krizleri ve gıda te- rörünün önüne geçebilmek için izlenebilirlik ve kayıtlı üretimin yerleştirilmesi şarttır. Son söz, köylüyü milletin efen- disi yapmayı buyuran ulu önder Mustafa Kemal Atatürk’ün işa- ret ettiği köylünün modernleşti- rilmesi ve çiftçileştirilmesidir. Maalesef, köylümüz bırakın çift- çi olmayı köylülüğünü de yitirmiş ve topraklarını terk etmiştir. Bu- nun sonucunda tarımda kendi kendine yeten ülke olmaktan çı- kılıp dışa bağımlı hale gelin- miştir. Vaziyet böyle olunca da dı- şarıdan gelen tarım ve gıda ürünlerinin gümrüklerde kont- rollerinin yeterince yapılabilme- si için gerekli altyapının ve uz- manların istihdam edilmesinin, dünyada yaşanan örnekler de göz önüne alınarak bizi ne kadar ilgilendirdiğini ve konunun ne ka- dar önemli olduğunu da dü- şünmeden edemiyoruz. sadik.celik@keyveni.com BULMACA SEDAT YAŞAYAN SOLDAN SAĞA: 1/ Gösterişli çiçek- leri nedeniyle süs bitkisi olarak yetiş- tirilen ve “sarayçi- çeği” de denilen ot- su bitki. 2/ Arka, sõrt... Dikişte kulla- nõlan pamuk ipliği. 3/ Anma, söyleme, sözünü etme... Ka- dõnlarõn omuzlarõnõ örtmek için kullan- dõklarõ geniş atkõ. 4/ Kars’õn doğusundaki ünlü eskiçağ kenti... Bil- gisiz, kültürsüz kimse... Çemberin çevresinin ça- põna oranõnõ gösteren sayõ. 5/ 18. yüzyõlda Fransa’da moda olan bir bezeme bi- çemi. 6/ Bir gõda madde- si... Doğu Karadeniz’de yetişen, turşusu ve salata- sõ yapõlan bir bitki. 7/ Du- var içinde bõrakõlan oyuk bölüm... Şarap mahzeni. 8/ Bir inceleme sonucunu içeren yazõ... İskambilde bir kâğõt. 9/ Evliya... Isparta’nõn bir ilçesi. YUKARIDAN AŞAĞIYA: 1/ Kurumuş saplarõndan mobilya yapõlan bambu türü. 2/ Erzincan’õn Kemaliye ilçesinin eski adõ... Kõsa çizgi. 3/ Tan- rõ’nõn adõnõ art arda söyleme... Tiftik yünüyle dokunan in- ce bir kumaş. 4/ Apansõz... Argoda esrar... Atasözlerine da- yanan didaktik Çin şiiri. 5/ Bir pasta cinsi. 6/ Mõsõr’õn pla- ka imi... Gümüşhane’nin Şiran ilçesinde bir şelale. 7/ Eko- lojide, bir canlõnõn varlõğõnõ sürdürebildiği yaşama ortamõnõn en küçük birimi... Yõlanõn deri değiştirirken attõğõ deri. 8/ Muayene edilen kişinin sağlõk durumunu bildiren doktor yazõsõ... “Kakım” da denilen kürk hayvanõ. 9/ Bir çocu- ğun her türlü durumundan sorumlu olan kimse... Katarakt hastalõğõna verilen bir başka ad. 1 2 3 4 5 6 7 8 9 1 2 3 4 5 6 7 8 9 A R M O L A U S N E O L O J İ Z M K B E D U H A E T İ O R T A Ç S Ü L Ü S A F Ö R R K R E P R E Z E N E R O D İ M İ T R İ K İ R İ Ş A N I 1 2 3 4 5 6 7 8 9 1 2 3 4 5 6 7 8 9 nilgun@cumhuriyet.com.tr
Subscribe Login
Home Subscription Packages Publications Help Contact Türkçe
x
Find from the following publications
Select all
|
Clear all
Find articles published in the following date range
Find articles containing words via the following methods
and and
and and
Clear