Catalog
Publication
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Years
- 2024
- 2023
- 2022
- 2021
- 2020
- 2019
- 2018
- 2017
- 2016
- 2015
- 2014
- 2013
- 2012
- 2011
- 2010
- 2009
- 2008
- 2007
- 2006
- 2005
- 2004
- 2003
- 2002
- 2001
- 2000
- 1999
- 1998
- 1997
- 1996
- 1995
- 1994
- 1993
- 1992
- 1991
- 1990
- 1989
- 1988
- 1987
- 1986
- 1985
- 1984
- 1983
- 1982
- 1981
- 1980
- 1979
- 1978
- 1977
- 1976
- 1975
- 1974
- 1973
- 1972
- 1971
- 1970
- 1969
- 1968
- 1967
- 1966
- 1965
- 1964
- 1963
- 1962
- 1961
- 1960
- 1959
- 1958
- 1957
- 1956
- 1955
- 1954
- 1953
- 1952
- 1951
- 1950
- 1949
- 1948
- 1947
- 1946
- 1945
- 1944
- 1943
- 1942
- 1941
- 1940
- 1939
- 1938
- 1937
- 1936
- 1935
- 1934
- 1933
- 1932
- 1931
- 1930
Our Subscribers Can Login And Read Original Page
I Want To Register And Read The Whole Archive
I Want To Buy The Page
CMYB
C M Y B
SAYFA CUMHURİYET 1 KASIM 2008 CUMARTESİ
16
KİM KİME DUM DUMA BEHİÇ AK behicak yahoo.com.tr
ÇİZGİLİK KÂMİL MASARACI kamilmasaraci mynet.com
TARİHTE BUGÜN MÜMTAZ ARIKAN www.mumtaz-arikan.com
(ÇÖPLÜK ÇOCUKLARI) TAYYAR ÖZKAN www.junkidz.com
HARBİ SEMİH POROY
1 Kasım
SAĞNAK
NİLGÜN CERRAHOĞLU
ABD’de Gerçek Saati
WASP!
“Beyaz, Anglosakson, Protestan” manasında.
“White, Anglosaxon, Protestant” sözcüklerin baş harf-
lerinden oluşan bir kısaltma, kodlama bu.
Daha önce hiç karşılaşmadığım bu sözcüğü bana,
ABD’ye ayak bastığımda; Alman kökenli bir Amerika-
lı arkadaşım öğretmişti. “Bunu aklından hiç çıkarma!”
demişti: “Bu ülkeyi WASP’lar yönetir.”
ABD’nin en tanınmış üniversitelerinden biri olan
“Johns Hopkins”e kaydolduğumda çünkü bir entere-
sanlık hissetmiştim.
Üniversite, nüfusunun nerdeyse tamamını “siyahla-
rın” oluşturduğu bir kentte; Baltimore’da bulunmaktaydı.
Ama sınıf arkadaşlarım ve arkadaşlarımın arkadaş-
larının hepsi “beyazdı”.
Aramızda “Çinli” ve “Japon” öğrenciler vardı. Ama
tek “siyah” hatırlamıyorum.
Geri dönüp belleğimi yokladığımda, ABD’de geçir-
diğim yıllardan aklımda kalan anı; siyahların oluşturduğu
bir kentin ortasında bir “beyaz adacıkta” yaşamış ol-
mak, ki sözünü ettiğim yıllar, Washington’da “ırkçılık kar-
şıtı önlemlerin” alındığı, “siyah kotaların” uygulandığı;
“politically correct” -siyaseten uygun ya da terbiye edil-
miş- söylemlerin desteklendiği ’70’ler sonuydu. Siyahlar
o yıllarda “siyaseten” teşvik edilmekte ve pohpohlan-
maktaydılar. “Baltimore’daki tezat” zaten tam da bu ne-
denle dikkatimi çekmişti.
Amerikan seçimlerine o günlerin süzgeciyle baktı-
ğımda; Obama dalgasını, ABD için inanılmaz bir
“aşama” olarak görüyorum.
Siyahların hayalet gibi resmen, “görünmez olduğu”
yıllardan; “Beyaz Saray eşiğine” gelip dayandıkları ta-
rihi bir dönüm noktası yaşıyoruz.
Ama bir yandan da arkadaşım İngrid’in uyarısını ha-
tırlamadan edemiyorum: “Unutma! ABD’yi WASP’lar
yönetir…”
Nakış gibi işlenen ‘ötekileştirme’
Üç gün kala, seçimlerin kırılma noktası ne dünyayı
sarsan finansal kriz; ne Bush enkazı, ne Irak, ne Af-
ganistan, ne şu, ne bu… Sadece ve sadece “ırk fak-
törü”:
Bir yanda Obama’nın kamuoyu yoklamalarında fark
yaratan üstünlüğü tartışılırken; öte yanda ülkede her da-
im hâkim olan “WASP” unsuru ve beyaz Amerikalıla-
rı derinden şartlayan bir “neo-ırkçılık” konuşuluyor.
“Neo-ırkçılık” denen şey; ’70’lerden bu yana, ABD
panoramasında geçerli olan “siyaseten terbiye edilmiş
söylemlerin”; tümüyle kontrolden çıkması ve terk edil-
mesi.
Karaderili bir adamın “Oval Ofis”te oturma ihtimali
somutluk kazandığı ölçüde, kırk yıllık kazanımlar tuz buz
oluyor. Yakın tarihlerde dillendirilmesi düşünülmeye-
cek “uluorta ırkçı söylemler” ortaya dökülüyor.
Ortaya dökülmek ne kelime… McCain - Palin
kampı Obama’yı açık açık “ötekileştiriyor”. Çaresizlik
batağına saplandıkça ve Obama adım adım zafere yak-
laştıkça, bu “ötekileştirme” dozunu arttırıyorlar.
“Real Americans!” (“Ey gerçek Amerikalılar!”), “Pat-
riotic Americans” (Ey vatanseverler!); “Country first” (Her
şeyden önce vatan!)… gibilerinden ilk bakışta zararsız
görünen; ancak ülkenin “yazılmamış kodlarını” içerden
bilen ve hisseden herkesin fark edeceği; “Obama’yı öte-
kileştiren ve dışlayan” sloganları devreye sokuyorlar.
“Gerçek ve vatansever Amerikalı” derken çünkü yan-
lızca Amerika’nın “beyaz”, “WASP” kökenlerine gön-
derme yapıyorlar.
Obama gibi “kökü belirsiz, Afrikalı bir babadan olma
birine nasıl güvenebilirsiniz?” temasını; “Amerika’nın de-
rin bilinçaltına” işliyorlar.
Yetmedi. Obama’ya “Arap/Müslüman” diyorlar, “te-
rorist müttefiki”, “FKÖ dostu, İsrail düşmanı” ilan edi-
yorlar.
İnceden inceye bir nakış gibi, büyük beceriyle işle-
nen bu “ötekileştirme” süreci; bir yanıyla bana Türki-
ye’nin “AB serüvenini” hatırlatıyor.
Türkiye’nin “AB başkentlerinde bir hayalet gibi gö-
rünmez ve hissedilmez olduğu yıllarda”, Avrupalı kim-
liği tartışmaya açıldı mı hiç? “Siyaseten münasip” söy-
lemler dobra dobra ne zaman bir yana bırakıldı?
Perspektif hiçbir zaman olmadığı denli somutlaştığın-
da! Ya da bıçak kemiğe dayandığında, gerçek saati çal-
dığında…
Obama’ya olan da bu şimdi. Başka hiçbir nedenle
olmasa, sırf bu nedenle Obama’nın zaferini şiddetle ar-
zuluyorum. Ve “Ha Obama, ha McCain! ABD süper güç
değil mi? Hiçbir şey değişmez…” diyenlere hiç katıl-
mıyorum. Nedenleri gelecek yazıya...
Bir Basamak Daha
DTP, her gün yeni bir basamak tırman-
makta.
Son adımlardan birini arkadaşımız Ayşe
Sayın haberleştirdi. Parti, geçen yıl yaptığı
kongresinde kabul ettiği “demokratik özerk-
lik” bildirgesini Türkçe, Kürtçe ve İngilizce
bastırıp TBMM’de dağıtmış.
Bildirge neyi içeriyordu? “Ortadoğu’da ya-
şanmakta olan fiili durumlar da göz önünde
bulundurularak devletleşmenin, hele hele
ulus temelinde devletleşmenin halklara de-
mokrasi ve özgürlük getirmediği”ni dile ge-
tiriyordu örneğin...
Yani DTP’nin düşlediği tasarım, yalnızca
Türkiye’yi değil, Ortadoğu’yu da kapsıyor ve
“devlet” değil, esnek, yerele dayalı yapılar
öneriyordu.
Hık demiş, ABD’nin burnundan düşmüş
bir öneriydi ve AKP’nin ademi merkeziyet-
çiliği öngören “kamu yönetimi reformu ta-
sarısı” ile anayasa önerileri ile birebir örtü-
şüyordu...
DTP’nin bildirgesinde önerilen aynı yapı,
“az devlet, çok toplum”cu, “az yasak, çok öz-
gürlük”çü olarak da tanımlanmıştı.
Öneriyi çerçevelersek şöyle bir yapıyı
öngörüyordu:
“Ekonomide; küresel piyasanın isterlerine
sonuna kadar açık, uluslararası sermayeye
sınır tanımayan. İç siyasette; yerel güç ve çı-
kar odaklarına bağımlı, dinsel ya da etnik an-
lamda cemaatçi... Bütünlükçü değil parça-
lı, büyük değil küçük, kendi başına karar ver-
me yetisi bulunmayan. Dış siyasette, ABD
işgali sonrası Irak’ın kuzeyinde oluşturulan
mandacı aşiret yönetimi gibi güdümlü.”
DTP bildirgesinde bir nokta daha dikkat
çekiyordu: “Demokratik özerklik” adına Tür-
kiye’de 20-25 adet “bölge meclisi” kurul-
ması. Bu öneri de hık demiş AB’nin bur-
nundan düşmüştü. Anımsayınız; AKP de, AB
uyumudur diye Türkiye’yi 26 bölgeye ayıran
Bölge Kalkınma Ajansları Yasası’nı çıkar-
mıştı...
DTP’nin yeniden gündeme taşıdığı bil-
dirgesinin gelip dayandığı yer çok açık:
“Yalnızca Kürt kökenlilerin yoğunlukla ya-
şadığı bölgeler değil, tüm Türkiye manda ol-
sun!”
DTP ve AKP... Biri etnik köken, diğeri din
siyaseti yapıyor. Amaçları bir ama:
Türkiye’yi sömürgeleştirmek!
İpucu
DTP’nin, hafta içinde yeniden
gündeme getirdiği “demokratik
özerklik” bildirgesinden bir bö-
lüm:
“Kongremiz, bu modelle de-
mokratik Cumhuriyetin inşasında
önemli bir aşama katedileceğine
inanmaktadır. Böylece Cumhu-
riyetin ilk kuruluş aşamasında
gerçekleşmeyen demokratikleş-
me yaşamsallık kazanacaktır. Bu
aynı zamanda Atatürk’ün 1923 yı-
lında gazeteci A. Emin Yalman’a
ifade ettiği bir nevi yerel muhta-
riyetin, bugünkü koşullarda ha-
yata geçirilmesi de olacaktır.”
Ne raslantı! Can Dündar’ın
galasını Cumhuriyetin 85. yıl-
dönümüne denk getirdiği “Mus-
tafa” filminde de Atatürk’ün
1923’te gazetecilere yazılma-
mak kaydıyla “Hangi livanın hal-
kı Kürt ise onlar kendi kendile-
rini özerk olarak idare edecek-
lerdir” dediğine yer veriliyor.
Aynı günlerde devreye soku-
lan bir senaryonun iki parçası
gibi...
Senaryo, Türkiye’yi bölmek.
Bu konuda toplumun bilincini
sislendirmek için de kılıf bu-
lunmuş:
“Atatürk de öyle istiyordu za-
ten...”
Bayram
Yazısı
Görevinin ne olduğu
belli gazetede
Cumhuriyet Bayramı
günü çıkan yazıdan
birkaç satır:
“Şu an Türkiye
Cumhuriyeti Devleti
ancak yaratık
hükmünde bir
devlettir... Bu devlet
düzeninin posası
çıkmış artık... 85 yılın
sonunda geldiğimiz
nokta bu derece
pespaye açıkçası...”
Son 40 yıl gelsin
gözünüzün önüne.
Önce düşmanlık
fitillendi, çocuklar
birbirine vurduruldu.
Genç cesetler
üzerinden dış
destekli darbe
gerçekleştirildi.
Başkalaştırma, 1923
devrimini karalama
kampanyası ile
birlikte sürdürülürken
Cumhuriyete düşman
bir yaban kadro
oturtuldu ülkenin
başına. Kurumlar
adeta yağmalandı,
sürünür hale getirildi,
lime lime edildi.
“Posası çıkmış
pespaye yaratık”
dedikleri, işte budur.
O yaratık, yaban
kadro ile mandacı
takımın birlikte
doğurdukları bir şey
olup asla bizim
algıladığımız
anlamda Cumhuriyet
değildir!
Hukukçulara göre, Anayasa Mahke-
mesi’nin hem türban, hem de AKP’nin
devlet yardımından yoksun bırakılması-
na ilişkin kararlarının gerekçeleri tek so-
nuca ulaşıyor:
“Türkiye’yi, eylemi sabit görülerek hak-
kında yaptırım uygulanan bir parti, ana-
yasal suç işlediği gerekçeleriyle saptanan
bir parti yönetiyor. Partinin aldığı oy da bu
gerçeği değiştirmiyor.”
Her iki kararda da ortaya çıkan temel
konu, AKP’nin “dini siyasallaştırdığı”,
“yönetim aracı” yaptığı ve “laiklik ilkesi”ne
aykırı davrandığı:
“Başta AKP Başkanı Recep Tayyip
Erdoğan olmak üzere çeşitli parti yö-
netici ve üyelerinin neden olduğu ey-
lemlerin başında, dini amaçla örtünme
konusu yer almış, bu örtünme şeklinin si-
yasi bir simge olduğunun söylenmesi,
üniversiteler ve diğer okullarla kamu
alanlarında serbest bırakılması girişim-
leri, bu amaçla referandum önerileri, yö-
netmelik değişiklikleri ve asıl olarak da
anayasa değişikliği yapılması, yeni ve
farklı laiklik tanımlarıyla laiklik ilkesinin ze-
delenmesi, odak olma eylemleri arasın-
da sayılmıştır.
Anayasaya göre, demokratik yolla de-
netim görevini yapan Anayasa Mahke-
mesi, laikliği reddeden düzenlemelerin de-
mokratik olarak nitelendirilemeyeceğini
belirtirken kararda, anayasanın 68. mad-
desindeki, ‘demokratik ve laik Cumhuri-
yet ilkelerine’ temel esasları itibarıyla
aykırılık açık olarak gösterilmiş, bu ilkelerin
ortadan kaldırılmasının amaçlandığı, böy-
lece demokrasi için açık ve yakın tehli-
kenin ortaya çıktığı vurgulanmıştır.”
Cumhuriyetin 85. yılında durum:
Anayasal suç işlediği saptanan parti,
demokrasi için açık ve yakın tehlike de
yaratıyor, ama ülkeyi yönetmeye devam
ediyor...
Açık ve Yakın
Örnek İnsan Erdal İnönü
MUSTAFA GAZALCI
Eski CHP Denizli MV.
Sevgili Erdal İnönü ara-
mızdan ayrılalı bir yıl oldu. Ar-
dından güzel yazılar yazıldı,
toplantılar yapıldı. Onun genç
kuşaklara tanıtılması için da-
ha birçok etkinlik yapılacak-
tır umarım.
Erdal İnönü başarılı bir bi-
lim adamı olarak çalışırken,
12 Eylül 1980’den sonra ya-
pılan bir çağrı üzerine siya-
sete girdi. Solu, sosyal de-
mokratları birleştirmeye ça-
lıştı. Çağdaş, Batı tipi bir
sosyal demokrat parti ya-
ratmaya çalıştı. Bunun ba-
şarılı örneğini Genel Baş-
kanlık uygulamalarıyla verdi.
Erdal İnönü ile SHP’de
birlikte çalıştığımız yıllarda
Parti Meclisi’nde, Merkez
Yürütme Kurulu’nda, eğitim
toplantılarında, seçim gezi-
lerinde onun konuşmaların-
dan kısa kısa notlar almıştım.
Sonra bu konuşmaları unu-
tulup gitmemesi için, “Siya-
set Penceresinden, Erdal
İnönü’den Anılar” adlı bir ki-
tapta topladım.
Amacım, yıllar sonra o ki-
tabı anımsatmak değil, ora-
daki notlardan da yararla-
narak Erdal İnönü’ye yöne-
lik hem terör konusuna, hem
de kimi çevrelerde hâlâ onu
tam anlamadan “İşbirliği yap-
tı, terörü TBMM’ye taşıdı”
suçlamasına bir ölçüde açık-
lık getirmektir.
Onun SHP Genel Başkan-
lığı sırasında da PKK terörü
bugünkü gibi yine acıma-
sızca suçsuz insanları öldü-
rüyordu. Kimilerinin kafaları
yine bulanıktı. Ülkenin batı-
sında ayrı doğusunda ayrı
konuşuyorlardı. Erdal İnönü
ise özü sözü bir olan içten bir
insandı. İnandığı doğruları
kim ne düşünürse düşünsün
çekinmeden söylerdi.
İşte onun 23 Mart 1992 ta-
rihli konuşması:
Kanlı Nevruz kutlaması
1992: Korkulan başa geldi.
21 Mart 1992 Nevruz kutla-
maları kanlı oldu. Şırnak’ta,
Cizre’de, Nusaybin’de 100’e
yakın insan öldü. Herkes
acılı ve kaygılı.
23 Mart 1992’de önce
Merkez Yürütme Kurulu,
sonra grup toplandı.
Erdal İnönü MYK’de şun-
ları söyledi:
“Ölümlere üzülürken terö-
re karşı çıkacağız, ülkeyi böl-
dürtmeyeceğiz. Soğukkanlı,
kararlı olacağız.
Yöre milletvekillerinin sı-
kıntıları olabilir ama partinin
politikası değişmez. Bizim
amacımız demokrasi içinde
sorunu çözmek, teröre karşı
çıkmak, halkla kucaklaşmak.”
Aynı gün grup toplantısın-
da: “Geçmişte insanlık, çok
kanlı mücadeleler yaşadı.
Tarih yadsınamaz. Tarihi, bi-
zi bugün daha iyi yaşatacak
bir biçimde anımsamalıyız.
Nevruz, yeni bir gün, yeni
bir hayat demek. Bu günün
barış içinde kutlanmasını is-
temeyen bir örgüt var: PKK.
Ayrı devlet kimsenin işine
yaramaz. İnsanlar, yönetim
daha güçlü olsun, halk daha
iyi yaşasın diye devlet kurar-
lar.
Silahla yapılan bir hare-
ket, terör hareketidir. Böyle
bir durum uzun süremez.” (1)
25 Temmuz 1992 tarihli
konuşması:
Karar verin: Van bölge
toplantısındayız. İl başkanları,
belediye başkanları sorun-
larını anlatıyorlar. Herkes te-
rörden, baskıdan, işkence-
den yakınıyor. Kimse PKK’yi
ağzına almıyor.
Genel Başkan Erdal İnönü
son konuşmacı olarak kür-
süye çıktı:
“Arkadaşlar bir karar verin.
PKK’ye karşı çıkın. Terörle
hiçbir yere varılmaz. Politi-
kada insanın verdiği kararlar
kendisi için de önem taşır. Bu
söylediklerimi bir genel baş-
kanınız değil, bir arkadaşınız
olarak söylediğimi kabul edin.
Ben şahsen PKK terörü ile bir
yere varılmayacağına inanı-
yorum. Sizler de açıkça tavır
alın” dedi.
Erdal İnönü çok içten ve
kararlı bir konuşma yaptı.
Çıt çıkarmadan dinledi her-
kes. Toplantı sessizce da-
ğıldı. (2)
Yine 10.6.1993 tarihinde:
Öldürmek marifet değil:
Parti Meclisi toplantısı var.
Erdal İnönü açış konuşmasını
basının önünde yapıyor. Te-
rör konusuna değiniyor:
“İnsanları öldürmek marifet
değildir. Bir çocuk da büyük
bir insanı öldürebilir. Marifet
insanları daha iyi yaşatmak-
tır. Daha özgür yaşatmaktır.
Başkalarının ürettiği silahı,
kurşunu, öldürmek için kul-
lanmak marifet değildir. Bu-
nun sonu da yoktur.” (3)
Silahlara teslim olsaydı,
babalarımız olurdu:
27.7.1993 tarihinde yapılan
Parti Meclisi toplantısı. Ge-
nel Başkan Erdal İnönü, top-
lantı başlamadan basına
açıklama yaptı ve şunları
söyledi:
“Ayrılıkçı terör demokra-
tikleşmeyi geciktiriyor, ona
zarar veriyor. Amaçları hü-
kümeti pazarlığa oturtmak.
Bunun için her şeyi yapıyor-
lar. Onlarla müzakereye otur-
mak demek, yönetimi onla-
ra bırakmak demektir. Silah-
lı insanlara teslim olacak ol-
saydık, babalarımız teslim
olurdu. Başka türlüsü ola-
maz.” (4)
Ölümünün birinci yılında
örnek insan Erdal İnönü’yü
sevgiyle, saygıyla anıyoruz.
1) Siyaset Penceresinden,
Erdal İnönü’den Anılar, Mus-
tafa Gazalcı, Ardıç Yayınları.
1994. Syf:47
2) Age syf: 16
3) Age syf: 35
4) Age syf: 37
BULMACA SEDAT YAŞAYAN
SOLDAN SAĞA:
1/ Pastõrmalõ bir bö-
rek cinsi. 2/ Horoz
ve hindinin tepesin-
de bulunan kõrmõzõ
deri uzantõsõ... “Ka-
til balina” da deni-
len bir balina türü.
3/ Güneydoğu As-
ya’da yetişen ve
mobilya yapõmõnda
kullanõlan bir kamõş
cinsi... Bir yağõş
şekli. 4/ Bademli
kek... Çemberin çevresinin
çapõna oranõnõ gösteren
sayõ. 5/ Köpek... Kokulu
tohumu rakõcõlõkta ve ha-
mur işlerinde kullanõlan
bitki. 6/ Mürekkebi ku-
rutmakta kullanõlan çok
ince kum... Türlü renkler-
de kareli olan kumaş. 7/
Trabzon’un bir ilçesi... As-
ya’da bir õrmak. 8/ Kö-
kündeki yumrulardan “ararot” adlõ un çõkarõlan bir kamõş
cinsi. 9/ Tiyatroda sahne... “Beni --- kuyularda merdivensiz
bõraktõn” (Ü. Y. Oğuzcan).
YUKARIDAN AŞAĞIYA:
1/ Halk dilinde semizotuna verilen ad. 2/ Mübalağa... Ye-
mek. 3/ Dünyanõn en hõzlõ koşan canlõsõ olan yõrtõcõ hay-
van... El ele tutuşarak oynanan bir halk oyunu. 4/ Bir pa-
muk cinsi... Hava ve gaz akõmlarõ oluşturmakta kullanõlan
aygõt. 5/ Torun sahibi kadõn... Japon lirik dramõ. 6/ Çin ve
Japonya’dan tüm dünyaya yayõlmõş bir strateji oyunu... Ha-
zõr para. 7/ Küçük su kanalõ... Osmanlõlarda padişahõn mu-
hafõzlõğõnõ yapan asker sõnõfõ. 8/ Özellikle Orta Avrupa’da
ve Akdeniz çevresinde görülen bir hastalõk. 9/ Büyük Men-
deres deltasõnda, zengin bir kuş yapõsõna sahip olan göl...
Rütbesiz asker.
1 2 3 4 5 6 7 8 9
1
2
3
4
5
6
7
8
9
K Ö R O Ğ L U T
A M E L İ Z B E
R Ü Ş E Y M A K
A R İ A B İ Y E
P D A K O T A
A T İ N A A T U
R Ü Y A O L M
A L E E V İ T A
Ü K R A K E R
1 2 3 4 5 6 7 8 9
1
2
3
4
5
6
7
8
9
nilgun@cumhuriyet.com.tr