25 Kasım 2024 Pazartesi Türkçe Subscribe Login

Catalog

Months
Days
Pages
CMYB C M Y B 2 EKİM 2008 PERŞEMBE CUMHURİYET SAYFA 15 Gaf yapan Japon bakan istifa etmiş. Asıl gaf bu! Denksiz Geri Attila Aşut: “Abdullah Gül, ‘Türkiye’yi kimse geri götüremez’ demiş. Sayelerinde gideceği kadar gitmiş zaten!” Alay Hamza Saykan: “Eskiden bayramlarda fener alayı düzenlenirdi. Şimdi fenerciler bayram seyran demeden milletle alay ediyorlar!” YağmurDeniz - Başbakanın “yapın” dedikleri farzmış... “Yaptıkları da sünnet olmalı!” ALMANYA’DA Deniz Feneri dolandırıcılığının soruşturması devam ederken Almanya’nın Ankara’daki büyükelçisi ile görüşüp tutuklu sanıklar hakkında bilgi alan; Deniz Feneri Davası Almanya’da mahkûmiyetle sonuçlanıp da dolandırıcılığın ucu Türkiye’deki Deniz Feneri’ne ve Radyo Televizyon Üst Kurulu Başkanı’na dokununca Ankara’daki Cumhuriyet Başsavcısı ile “hazırlık soruşturması” hakkında özel bir görüşme yapan İslamcı iktidarın Adalet Bakanı Mehmet Ali Şahin, “Deniz Feneri”ni soran gazetecilere “Bana ne! Bana ne ya!” demiş. Bundan güzel bir yanıt olamaz. Bana ne, bana ne... Aman sakın “Bana ne, bana ne ya”yı sokakta oyun oynarken mızıkçılık yapan çocuğun kendini savunma yöntemine benzetmeyin. Adalet Bakanı’nın “Bana ne”si siyasi yönden, demokrasinin geleceği açısından son derece önemlidir ve bir yerde demokrasinin güvencesi niteliğindedir. Demokrasinin güvencesine tekrar dönmek üzere aklıselimle düşündüğümüzde gerçekten de Almanya’daki dolandırıcılardan ve dolandırıcıların Türkiye’deki bağlantılarından Adalet Bakanı’na ne? Bunlar niye Adalet Bakanı’na soruluyor? Buradaki amaç Almanya’daki dolandırıcılığı Türkiye’yi mis gibi yöneten iktidara mı bulaştırmak? Yoksa asıl hesap, şöyle diyerek veya böyle diyerek iktidar olmak için kurulmuş partinin önünü mü kesmek? Bu tür sorular Mehmet Ali Şahin gibi “imam hatip”ten gelip de köylerde imamlık yaparken hukuk fakültesini bitirerek kendisini hukukun üstünlüğüne adamış ve sonra Adalet Bakanı olmuş bir kardeşimize sorulacak sorular değildir. Bu bakımdan Adalet Bakanı Mehmet Ali Şahin’in Deniz Feneri için ve hatta her boyuttaki “el feneri” için “Bana ne! Bana ne ya!” demesi çok normaldir ve demokrasinin geleceği açısından da tam bir güvencedir. Gazetecinin sorusunu Adalet Bakanı’nın “Bana ne” diye yanıtlamasını yadırgayanlar... Böyle bir yanıtı demokrasi ile bağdaştıramayanlar... Bir de şöyle düşünün... Adalet Bakanı “Deniz Feneri” ile ilgili soru soran gazeteciye “Sana ne ulan” yanıtını verseydi ve gazeteci “devlet sırrını ifşa”dan gözaltına alınsaydı daha mı hoş olurdu! Yatıp kalkıp “Bana ne ya”ya şükredilmelidir. Bana ne ya! DÜZ ÇİZGİ ÜMİT ZİLELİ ‘Bana Ne Yaaa!’ Bayramın ilk günü açtım Cumhuriyeti, nal gi- bi bir başlık: - Bir gecede zengin olanlar!.. Haberde AKP’lilerin marifetleri anlatılıyor- du... Aslında hepimizin gayet iyi bildiği, izledi- ği yolsuzluklar bir araya toplanınca görkemli bir “soygun senfonisine” dönüşmüştü!.. AKP’nin iki genel başkan yardımcısı, Şaban Dişli, Den- gir Mir Mehmet Fırat, RTÜK Başkanı Zahid Akman, Kanal 7’nin sahibi Zekeriya Karaman, Deniz Feneri dolandırıcıları Mehmet Gürhan, Mehmet Taşkan, Firdevsi Ermiş bir kolaj fo- toğrafta buluşmuşlardı... İyi de olmuştu ama ek- sikti, daha pek çok isim vardı o kolaja girecek... “Neyse” diye düşündüm, “inşallah bir daha ki sefere..” Haberin üst başlığı ise içeriğini ga- yet iyi anlatıyordu: - AKP, son bir yılda Cumhuriyet tarihinin en büyük yolsuzluklarına imza attı... Türkiye Cumhuriyeti’nin Adalet Bakanı’da bayramın birinci günü Antalya’daydı. AKP teş- kilatının bayramlaşma törenine katıldı. Alman hâ- kimin “asrın soygunu” tanımlamasıyla 3 Türk’e ceza yağdırıp isimlerini de vererek “asıl failler Türkiye’de” dediği Deniz Feneri ile ilgili soru- lara pek sinirlenen Adalet Bakanı aynen şun- ları söyledi: - Falan ülkede, falan dernek yöneticileri su- iistimal yapmış. ‘Bunun sorumlusu sizsiniz’ di- yorlar. Bana ne ya! Bana ne! Almanya’daki bir derneğin yöneticileri, yanlış yapmışlar- sa, yargılanmışlarsa, bundan benim iktida- rıma ne!.. Üslubu zaten geçin, hiç şaşırtıcı değil!.. Ül- kenin adaletten sorumlu bakanının failleri isim isim belirtilen ve merkezinin Türkiye olduğu açık- ça işaret edilen “asrın yardım soygunu” ile ilgili yaklaşımına bakın!.. “Bana ne ya” diyen bakana sorarlar; - Pekii efendi, madem “sana ne”, o halde niçin Deniz Feneri soygununun daha so- ruşturması sürerken sen ve başbakanın, Al- man Büyükelçisi’ne “hem soruşturmayla, hem de içerdeki sanıklarla” ilgili sorular sor- dunuz?.. Madem ilgilendirmiyordu, “sana neydi, size neydi?!..” Acıklı değil mi?.. İktidarın “vücut kimyasını” fena halde bo- zan isim Kemal Kılıçdaroğlu... Düzgün ve dü- rüst bir adam. Aynı zamanda bilgili ve görgü- lü... Elinde belge olmadan konuşmuyor. En ba- yağı saldırılara karşı soğukkanlılığını koruyor. Ka- muoyunun “bu yolsuzluklar çözülmez” umut- suzluğundan sıyrılmasında öncü görevini ve so- rumluluğunu hiç şikâyet etmeden yüklendi ve halkın gönlünü kazanmayı bildi. Ülkenin iktidarı, yolsuzluğa boğazına kadar batmışken, en tepedeki isimlerin yedikleri her- zeler belgeleriyle ortaya dökülürken bu cenahtan bu kişilerle ilgili tık çıkmıyor, ama bu belgeleri ortaya koyan, yolsuzlukları bir tokat gibi mu- hataplarının yüzüne çarpan Kılıçdaroğlu’nun in- ternet sitesi sanal saldırıya uğruyor ve kilitle- niyor!.. Siteye bırakılan yazı ise şöyle: - İnandıktan sonra kâfirliğe sapıp sonra in- kârcılıkta daha da ileri gidenlerin tevbeleri asla kabul edilmeyecektir. Ve işte onlar, sa- pıkların ta kendileridirler. Eğer yasaklandı- ğınız büyük günahlardan kaçınırsanız, sizin küçük günahlarınızı örteriz ve sizi şerefli bir yere sokarız... Şimdi elinizi vicdanınıza koyup söyleyin, bu yazı en çok nereye, kimlerin sitesine yakışıyor?.. - Duyamıyorum, daha yüksek sesle, hay- kırarak, koro halinde lütfen... e-posta: umitzileli@gmail.com DENİZ BANOĞLU “Laiklik karşıtı eylemlerin” odağı olduğu suçlamasıyla Anayasa Mahkemesi’nce açı- lan davaya karşı AKP safla- rından yapılan savunmada, “gazete kupürlerine dayanan iddialar” şeklinde bir itiraz söz konusu olmuştu... Her zaferin arkasından “ılım- lı ve halkı kucaklayıcı” söz- cüklerle konuşmaya özen gös- teren Başbakan, davanın is- tekleri doğrultusunda sonuç- lanmasını da kendince “za- fer”(!) addedip bu alışkanlığı- nı sürdürmüş, yandaşı de- mokratik liberalleri de memnun eden ılımlı bir tavır sergile- mişti. Ne zaman ki hava yeniden AKP aleyhine döndü, Deniz Feneri skandalı patlak verdi, ortalık birbirine girdi, Başbakan ılımlı duruşunu geçmişte bı- rakmakta gecikmedi. Dava- nın sonuçlanmasının ardın- dan sözünü etmediği “gazete kupürleri” savunmasına de- ğinmezken Deniz Feneri ola- yının gündeme oturmasıyla, AKP’nin “laikliğin kalesi” ol- duğu gülünç savıyla, “Gazete kupürleriyle toplanmış bir da- vayı kabul etmemiz mümkün değil” diye meydan okudu. Başbakan’ın bu sert çıkı- şındaki söylemlerinin hangisi- ni düzeltmeli ki? Çünkü AKP: “Hukuku, adaleti, yargıyı ve de laikliği” yıpratan politikala- rı, iktidar olduğundan bugüne, bir ileri bir geri, bir geri bir ile- ri çıkışlarla adım adım uygu- lamaya koymuştur; yani AKP “laikliğin ve hukukun asla gü- vencesi değildir, olması da mümkün değildir”. Bu halkı al- datmacadır, bu bir. Dolayısıyla, uygulamaların belgelenmesi ve kamuoyuna yansıması elbette ve doğaldır basın aracılığıyla, yine “gaze- te kupürleriyle” olacaktır, bu iki… ve en önemlisi, Başba- kan’ın küçümsediği, kabul- lenmediği “basın kupürleri”, yaşanmış ve yaşanmakta olan olayların, yani bu toplumda ve her toplumda var olan ger- çeklerin “yazılı, kanıtlanmış belgeleridir”. Es geçilemez, ciddiyeti, doğruluğu tartışıla- maz. Bu da üç... Belki Sayın Başbakan’ın okumakla pek arası iyi değil- dir, belki kitaplarla, dergilerle haşırneşir olmaktan hoşlan- mamaktadır; hatta belki ga- zeteleri de basın danışmanla- rının önüne getirdiği basın ke- siklerinden izlemektedir. Bu yüzden belki bilmemektedir ama, o küçümsediği “gazete kupürleri toplumsal arşiv nite- liğindedir”, toplumların tarihsel belleğidir... Bu sadece Türki- ye değil, bütün toplumlar için genelgeçer bir gerçektir. Olaylara ve olanlara daya- nılarak verilen haberlerin yan- lış ya da yalan olması duru- munda bile, söz konusu yan- lış, doğru olmayan haberlerin tekzip edildiği, yani yalanlan- dığı yer “yine” gazetelerdir. Yazarların, tarihçilerin, ede- biyatçıların, bilim adamlarının, hatta siyasilerin, araştırma tü- ründeki yapıtlarını kaleme al- mak istediklerinde, sıkça baş- vurdukları kaynağın, gazete arşivleri, dolayısıyla gazete kupürleri olduğunu, anlaşılan Başbakan bilmemektedir. Ya da bilmez görünmekte, bil- mek istememektedir. Sonuç olarak, kitap, dergi, gazete arşivleri, her toplu- mun, tarihsel geçmişinin bel- gesel belleğidir. Toplumlar bu tarihsel bellekleriyle gelecek- lerini biçimlendirirler, yönlen- dirirler. Başbakan’ın “AKP, demokratik, laik, sosyal bir hukuk devletinin güvencesidir” şeklindeki iddiası bu neden- lerden ötürü, inandırıcı ol- madığı gibi, kanıtı, istese de is- temese de, partisinin gelmiş geçmiş uygulamalarının bel- gelendiği “gazete kupürleri”dir. Çünkü gerçek orada yatmak- tadır ve bu belgeler gelecek kuşakların tarihsel belleğine ne yazık ki, “kara bir” leke olarak yazılacaktır. denizban@superonline.com ‘Gazete Kupürleri’ Toplumsal Tarihin Belleğidir Tayfun Timoçin: “Devlet, yıllardır bize kulak vermiyor diyorduk. Yanılmışız. Meğer hepimizi dinliyorlarmış!” Doğan Kapkıner: “Dengir MM Fırat’a göre RTE, Deniz Baykal’ın dengi değilmiş... Doğru, Baykal’ın ‘Fener’i yok!” Yüksek Yerilim Hattı erdincutku@yahoo.com Muhalefet belediye başkanları gizlice kaydediliyor. Kayıt dışı ekonomi, kayıtlı demokrasi! TRT’de 12 Eylül’ün cunta günleri TRT için yapılan “yasal” düzenlemeye dayalı olarak “eylem”e geçildi ve kurumda ne kadar deneyimli yayıncı varsa hepsi birer ikişer görevden alınmaya başlandı. Görevinden alınıp “toplu kıyım”a uğrayanların sayısı şimdilik 43’e ulaştı, ilgisiz yerlere gönderilenlerin sayısı ise şimdilik 600’ü buldu. Böylesi bir “operasyon” ne anlama geliyor? Şu anlama geliyor: İslamcı AKP iktidarı son altı yılda TRT’de yaptığı kadrolaşmayı yeterli bulmadı ve 12 Eylül cuntası döneminde yaşanan “101’ler Operasyonu” benzeri bir toplu kıyıma kalkıştı. Öteki sözüm ona özerk kamu kuruluşları gibi TRT’yi de tepeden tırnağa tamamıyla ele geçirmeyi hedefledi. Bu kıyımın sonunda TRT, kelimenin tam karşılığı ile “iktidar borazanı”na dönüştürülecek. Kamu kaynaklarından beslenen TRT, bir Kanal-7’ye, bir atv’ye, bir Kanal 24’e benzetilecek. İktidarın önündeki tek engel, yasal haklarını aramaya çalışan TRT’cilerin açmaya başladıkları davalar olacak! SESSİZ SEDASIZ (!) KİM KİME DUM DUMA BEHİÇ AK behicak yahoo.com.tr ÇİZGİLİK KÂMİL MASARACI kamilmasaraci mynet.com HARBİ SEMİH POROY 2 Ekim HAYAT EPİK TİYATROSU MUSTAFA BİLGİN hetiyatrosu@mynet.com TARİHTE BUGÜN MÜMTAZ ARIKAN www.mumtaz-arikan.com BULMACA SEDAT YAŞAYAN SOLDAN SAĞA: 1/ Osmanlõ devletinde Ka- radağ prensle- rine verilen un- van. 2/ Önem- li tarihsel ol- gu... İskambil- de bir renk. 3/ Uygun ve ya- rarlõ olmayan. 4/ Üye... Or- han Hançer- lioğlu’nun bir roma- nõ. 5/ Bir kişinin ya da toplumun yaşa- mõndaki yüce bir ola- yõ anmak üzere ya- zõlan lirik şiir türü... ABD’de, plajlarõyla ünlü bir kent. 6/ Bu- dizm’in en yüksek ruhani önderi. 7/ Ka- rõşõk renkli... Kolera hastalõğõna yol açan mikrop. 8/ Akdeniz Bölge- si’nde bir akarsu... Sodyum elementinin simge- si. 9/ Edirne’nin bir ilçesi... Engel oluşturan şey. YUKARIDAN AŞAĞIYA: 1/ Osmanlõ devletinde Eflak ve Boğdan beyleri- ne verilen unvan. 2/ “Göl sanõrdõk ne zaman dal- sak --- gözlerine” (F. N. Çamlõbel)... Bir yapõnõn giriş yeri. 3/ Antalya’nõn bir plajõ... Osmanlõ dev- letinin bir dönemine de adõnõ vermiş olan çiçek. 4/ Rumlarõn kutsal saydõklarõ kaynak ya da põnar... Ender, seyrek. 5/ Üst görevlinin yanõnda bulunan kimseler. 6/ Üstü kapalõ olarak anlatma... Tanrõ. 7/ Bombalardan korunmak için yerin altõna ka- zõlmõş siper. 8/ Yiyecek bulamayan, yoksul kim- se... Yeşile çalan açõk sarõ renk. 9/ Hatay ilinde bir õrmak... Asya’da bir göl. 1 2 3 4 5 6 7 8 9 1 2 3 4 5 6 7 8 9 K A S A T U R A A L I K T U B A S I R A T M A L A K A D E M İ T T T E K E L A U T M E R C A N R U M İ C A Ğ A B A L A Ğ I M A L T A N M A 1 2 3 4 5 6 7 8 9 1 2 3 4 5 6 7 8 9 Telekulak İZMİR 11. İCRA MÜDÜRLÜĞÜ’NDEN DÜZELTME İLANIDIR DOSYA NO: 2005/8165 Yukarõda numarasõ yazõlõ dosyamõzdan satõşõna karar verilen İzmir ili, Bornova İlçesi, Erzene Mahallesi 20010 ada, 6 parsel numarasõnda 7 nolu bağõmsõz bölümlü gayrimenkulün satõşõnõn 1. günü sehven 30.09.2008 tarihli Ramazan Bayramõ’nõn 1. gününe verildiği anlaşõl- makla iş bu gayrimenkul satõşõna ilişkin 1 ve 2 satõş günlerinin düzeltil- mesine karar verilmiş olmakla; Birinci satõş gününün 21.10.2008 günü saat 10.00 ile 10.10 arasõ İkinci satõş gününün 31.10.2008 günü saat 10.00 ile 10.10 arasõ olarak düzeltilmesine karar verilmiştir. İlan olunur. Basõn: 53092 KUŞADASI 2. İCRA MÜDÜRLÜĞÜ’NDEN DÜZELME İLANIDIR DOSYA NO: 2007/460 Tal. Yukarõda numarasõ yazõlõ takipte, satõşa çõkarõlmõş bulunan gayrimen- kule ait Cumhuriyet Gazetesi’nin 22.09.2008 günlü nüshasõnda ya- yõnlanan Basõn: 50340 nolu düzeltme ilanõnda; İcra Müdürlüğü Dos- ya No; “2007/460” yazõlmõştõr. Doğrusu; “2007/460 Tal. olacaktõr. Düzeltilerek ilan olunur. Basõn tashih
Subscribe Login
Home Subscription Packages Publications Help Contact Türkçe
x
Find from the following publications
Select all
|
Clear all
Find articles published in the following date range
Find articles containing words via the following methods
and and
and and
Clear