25 Kasım 2024 Pazartesi Türkçe Subscribe Login

Catalog

Months
Days
Pages
SAYFA CUMHURİYET 12 EKİM 2008 PAZAR 12 PAZAR YAZILARI dishab@cumhuriyet.com.tr ‘Regi Bergman’ raflarda Dev sanatçõ için devasa bir kitap. 6.2 kg. ağõrlõğõnda, 42x31 cm. ebadõnda, 592 sayfa, Bergman filmleri gibi sõra dõşõ bir ürün. “Regi Bergman”õn (Yönetmen Bergman) hazõrlõğõ sanatçõnõn 90. yaş gününe yetiştirilmek üzere iki yõl önce başlamõştõ. Ama bütün filmlerinde, sahnelediği tiyatro eserlerinde, yazdõğõ senaryolarda hayatõ sorgulamaktan, insan ruhunun analizini yapmaktan; varoluşu, ölümü irdelemekten yorgun düşen İngmar Bergman, 89’unda aramõzdan ayrõldõ. Yaşamõnõn dokümantasyonu olacak kitap için el yazmalarõ, film setlerinde çekilmiş fotoğraf ve filmleri editörlere teslim ettikten sonra belki de “bunu da siz tamamlayın” diye düşünmüştü. İsveç’in büyük yayõnevlerinden Max Ström ile Alman-Amerikan ortaklõğõ Taschen’in işbirliğiyle hazõrlanan “Regi Bergman” İsveç, ABD, İngiltere, Almanya, Fransa ve İspanya’da aynõ gün kitapçõ raflarõna kondu. Kitabõn formatõ ve rengi aynõ olmakla birlikte İngilizce adõ “The Ingmar Bergman Archives” (İngmar Bergman Arşivi). Bergman kitabõ Taschen’in benzer formattaki Stanley Kubrick kitabõndan sonra ikinci örnek. Binlerce fotoğraf içinden seçilmiş 1111 fotoğrafõn yer aldõğõ kitabõn hazõrlanõşõnda 180 kişinin emeği geçti. Kitabõn editörü ünlü gazeteci-yazar Paul Duncan. Fotoğraf editörü Bergman’õn “en iyi tiyatro fotoğrafçısı” diye tanõmladõğõ Kraliyet Dram Tiyatrosu’nda 20 yõl beraber çalõştõğõ Bengt Wanselius. “Regi Bergman” tüm eserleri, el yazmalarõ ve fotoğraflarõyla İngmar Bergman’õn yaşamõnõn belgeseli. Bir İsveçli gazetecinin ifadesiyle kitabõn tek kötü tarafõ, yatakta ya da koltuğa gömülerek okunmaya elverişli olmamasõ. Yaşadõklarõ sõrada hoyratlõğa maruz kalmak pek çok sanatçõnõn paylaştõğõ bir kader. İngmar Bergman, kõymeti bilinmeyen bir sanatçõ değildi ama.. yüreğinde kapanmayan bir yara da vardõ. 1976’da kaçmasõn diye Kraliyet Dram Tiyatrosu’nun etrafõnõ saran polis, sanatçõyõ tiyatrodan kelepçeleyip götürmüştü. Vergi beyannamesindeki önemsiz bir hatadan dolayõ kendisine reva görülen bu davranõşõ affetmeyen Bergman ülkesini terk ederek Almanya’da gönüllü sürgünlüğü seçmişti. ABD’de de kendisine bütün olanaklar sunulmuş, ama Bergman 6 yõl sonra ülkesine, tiyatrosuna, oyuncularõna dönmüştü. Dönüşünü de tõpkõ Sessizlik’teki diyaloglardan birinde geçen “Yabancı bir dilin sözcükleriyle ne kadar iletişim imkânı vardır…” ifadesini hatõrlatan sözcüklerle açõklamõştõ. Bergman hakkõnda hangi savcõ, hangi emniyet müdürü kelepçeli yakalama emri verdi, kimse bilmiyor. O sõrada adalet bakanõ kimdi diye sorulsa, hatõrlayan çõkmaz. Kelepçeciler yaşõyorsa da utançlarõndan konuşamazlar. Tarih; sanatçõsõnõ ezen devletin sonunda gerilediğini, sanatçõnõn ağõrlõğõyla ezildiğini gösteren örneklerle dolu. Bergman’õ kelepçelerken etrafõnõ sardõklarõ Kraliyet Dram Tiyatrosu’nun arka köşesindeki meydana 90. Yaş Günü’nde “İngmar Bergman Meydanı” adõ verildi. Tiyatro binasõna arka kapõsõndan girmek için oyuncular her gün o küçük meydandan geçiyor. Meydana açõlan ve üzerinde sanatçõlar kulübünün bulunduğu sokak da artõk “İngmar Bergman Sokağı”... İsveç’in gelmiş geçmiş en büyük yazarõ olarak August Strindberg’e de ülkesini zehir etmişlerdi. Uzun yõllar Avrupa’da gönüllü sürgünlüğü tercih eden Strindberg’in Nobel adaylõğõnõn üzerine hep çarpõ işareti atõlmõştõ. İsveç Akademisi’nin muhafazakâr üyelerinin tavrõna isyan eden yayõncõlar Strindberg’e anti- Nobel ödülü vererek protestolarõnõ göstermişler ve Strindberg’i ödüllendirmişlerdi. İsveç Akademisi’nin o günkü üyelerini hatõrlayan yok.. ama Strindberg’in oyunlarõ bütün dünya tiyatrolarõnda sahneleniyor. Sinema tarihinin en önemli yönetmenlerinden biri kabul edilen Bergman da eserleriyle yaşayacak. Üzerinde İngmar Bergman yazõlõ meydan ve sokak tabelalarõ da devletin özür ilanõ gibi duvarlarda çakõlõ kalacak. Akdeniz kõyõlarõndan sonra Münih’te efkâr... Kirpiklerimde kurumuş Akdeniz’in tuzu ve damağõmda dalõnda unutulmuş ballõ incirlerin tadõyla, Akdeniz kõyõlarõmõzdan apar topar Münih’e döndüm. Işõk ülkesi Likya’nõn keyfiyle, deniz kenarlarõnda dolunaylarõ yaşayõp tekrar kaloriferlerin yandõğõ bir coğrafyaya yüzgeri dönmek hiç de kolay değil. Uçaktaki şalvarlõ, takkeli ve tesettürlü kalabalõğõn arasõnda yolculuk mecburiyeti hayli zor! Havaalanlarõndaki tipleri görmek bile ister istemez akla Almanya’daki yanlõş “Türk imajı”nõ getiriyor. Münih’teki mollalarõn ve tarikatlarõn durmadan cami inşaatõna yönelmeleri boşuna değil. Ayrõca Alman politikacõlarõn da izledikleri bir patlamaya doğru gidiyor her şey! Şu sõralarda Almanya’da, ABD’de yaşanan ve Avrupa’ya sõçrayan küresel krizin etkileri konuşulurken ve peş peşe başlayan grevlerin ve protestolarõn nedenleri tartõşõlõrken, bizimkilerin en büyük derdi minareli cami yapõmõnõ hõzlandõrmak! Köln ise dinsel bir merkez olma yolunda, son olarak onaylanan yeni merkez cami projesiyle, başõ çekiyor. Düzenlenen kermeslerde toplanan müthiş paralar bu işlere akõtõldõ... Almanlar tedirgin, ancak belli etmiyorlar. Ve ülkede yaşanan en büyük bağõş skandalõ olarak kayõtlara geçen “Deniz Feneri” olayõnõn ayrõntõlarõnõ Alman basõnõ günlerdir yazdõ. Ankara ise hâlâ dava dosyalarõnõ isteyemiyor. Bu arada “Avrupa Türk presse” birliğinin internetten yolladõğõ bir iletiyi kaç gündür bilgisayarõmdan silmiyorum. Anlaşõlan o ki, Deniz Feneri yapõ kooperatifine üye olan (kõsa adõyla OFWG) tam 1300 normal vatandaşla birlikte sözde bazõ uyanõk gazeteciler(!) de bu arada tokatlanmõşlar. Dindar ve saf vatandaşlar kaptõrdõklarõ paralarõn acõsõyla çok az konuşuyorlar. Herkes şaşkõn! Aylardõr Münih’te Gottzinger Meydanõ’na dikilmesi planlanan minerali caminin tartõşmalarõ süredursun, Köln’de yapõmõna bugünlerde başlanacak Ehrenfeld semtindeki camiye yerel belediyece -“pro- Köln”ün karşõ oyuna rağmen- yapõm onayõ 28 Ağustos’ta verilmişti. Köln Belediye Meclisi’nin aldõğõ kararla iki minaresi birden 55 metre yükseklikte olacağõ düşünülen ve de dükkânlara ayrõlan bölümlerin 1600 metrekare, lokanta için de 650 metrekareyle misafirhaneye 400 metrekarelik alanlarõn ayrõldõğõ bu yapõda ayrõca 149 araçlõk otopark yeri de planlanmõş. İki sene sonra inşaat bitince, Köln’de yaşayan Alman mimarlar, şehir plancõlarõyla sanat tarihçilerinin kesin şaşkõna uğrayacaklarõ belli. Zira gösterişli cam konstrüksiyonu bir yana yapõnõn altõnda sõra sõra dükkânlarla, dev bir otopark dikkat çekecek. Öyle gösteriyor ki Köln Camisi ileride çok baş ağrõtacak. Tabii işin içinde başka ayrõntõlarda var ki “arif” olan anlar. Zira acaba Almanya’da hangi kilisenin altõnda market, berber veya turizm bürosu var diye kendi kendimize bir soralõm. “Biz yaptık oldu” derseniz o başka. Bu arada Diyanet İşleri Başkanlõğõ’nõn Avrupa’daki uzantõsõ Diyanet Türk İslam Birliği (DİTİB) son iki yõl içinde hayli güçlendi. DİTİB’in 870 derneği var Almanya’da... İşte bütün bu olup bitenlere pek çok Alman ses çõkarmaz gibi görünürken çağdaş Türk insan tipinin ve kültürünün çok gerisindeki “cami cemaati”nin çoğaldõğõ bir “subkültür”ün artmasõnõ isteyenler de çok!.. Zaten ülkede etnik bir altkültürün yayõlõşõ gözleniyor... Ve sonuçta dinci gettolaşma ortaya çõkõyor. Olayõn aslõ astarõ bu! Zaten şu geçen ramazan günlerinde düzenlenen iftarlarda ne komikliklere tanõk olduk aklõnõz durur. Bir vakitler sosyalist olarak ortaya çõkan ve SPD listelerinden tanõnan belediye meclis üyelerinin yanõ sõra, ABD Konsolosu Todd Macler’inde davet edildiği Mehmet Akif Camisi’ndeki iftar manzaralarõnõ, gazetelerde çõkan fotoğraflarõ gülümseyerek kesip saklõyorum. Günlerdir kül rengi bir gökyüzü ve yağmurla uyanõp evin arkasõndaki parkta volta atõyorum... Aklõmda ise ünlü yönetmen Michelangelo Antonioni’nin baş yapõtõ olan “Blow-up” (Cinayeti Gördüm) filminin o son sahnesindeki müthiş sekans gözümün önünden gitmiyor. Bilenler hatõrlayacaktõr 1966 yapõmõ bu kült filmde ünlü bir moda fotoğrafçõsõnõn Londra’da bir parkta tesadüfen rastlayõp fotoğrafladõğõ bir cinayeti aydõnlatamamasõnõn yarattõğõ çaresizlik içinde yine aynõ parkta dolaşõrken karşõlaştõğõ çõlgõn bir pandomimci grubun tenis kortundaki oyunlarõna katõlõp görünmeyen bir tenis topunu yakalayõp boşluğa savurmasõ gibi duygular içindeyim şu günlerde Münih’te... Yani her şeyi görüp yaşayõp da açõklayamamanõn yarattõğõ hüzün benimkisi. Öte yandan sevdiğim insanlardan ve kõyõlardan uzakta geçen pazarlar... erolozkan66@hotmail.com ‘İnsani çalõşma, insani yaşama’ Fransõz basõnõ, Türk basõnõ kadar “yaratıcı” (!) olamadõğõ için yaklaşõk iki haftadõr manşetlerden sürekli “Küresel Kriz” çeşitlemeleri okuyoruz. Geçen salõ sabahõ gazeteleri önüme açtõğõmda da gündemde hiç farklõ bir şey beklemiyordum. 7 yaygõn gündelik gazeteden Komünist L’Humanité’nin beklenmedik başlõğõ şaşõrttõ. Zaten manşet istisnalarõ genellikle ya L’Humanité’den, ya da Katolik La Croix’dan geliyordu. O gün sürmanşetten “Uluslararası İnsani/Saygın Çalışma Günü”nü duyuran gazete, ana başlõğõnõ da “Sendikalardan Dünya Çapında Misilleme” sözleriyle atõyordu. Girişimin öncülüğünü Uluslararasõ Sendikalar Konfederasyonu (USK) yapõyordu. Amaç küreselleşen sermayeye, küreselleşen emek hareketiyle cevap verebilmekti. Vatanõ, dini, õrkõ, cinsiyeti olmayan sermaye ve paranõn doğal “İttifak”õna karşõ çalõşanõn ve emeğin “Enternasyonal” cephesini kurmak rüyasõnõ görenlerse yaklaşõk 2.5 asõrdõr birbirlerini yemekten öteye pek gidememişlerdi. Çõkartõlacak dersler yanõmõza kalan tek kârdõ. “Yitirilen tarihi fırsatlara yanmak veya aynı boş özlemlere yelken açmaktansa yaratıcı önerilere, değişik yapılanmalara, yeni olanaklara kulak kabartmayı, onlarla biraz daha yakından ilgilenmeyi, onlara katılmayı hangi ‘Solduyulu’ kişi, kurum, örgüt reddedebilir” sorusunu kendi kendime sorup, kõsa da bir araştõrma yapõnca bir kez daha acõ acõ gördüm ki Türkiye Solu, Türk Solu ilericisi, demokratõyla BLOK halinde “Solduyulu” olmaktan çok uzaktõ.. en azõndan bu konuda, bir başka deyişle Küresel Misilleme eyleminde Türkiye (tek istisna Gazi Üniversitesi) yoktu... Uluslararasõ Çalõşma Örgütü (UÇÖ/ILO/OIT), Avrupa Sendikalar Konfederasyonu (ASK), Küresel İlerleme Forumu ve kõsa adlarõyla SOCIAL ALERT ve SOLIDAR örgütlerinin desteğinde oluşan USK, yani İngilizcesiyle “International Trade Union Confederation/ITUC” veya Fransõzcasõyla “Confédération Syndicale Internationale/CSI” (http://www.ituc-csi.org/) 1 Kasõm 2006’da Viyana’da düzenlenen Kurucu Kongresi’nde doğmuş, eşgüdüm işlevli, gencecik bir küresel eylemci “üstörgüt”tü. Türkiye (DİSK, Hak-İş, KESK, Türk-İş) gibi Fransa’dan (CFDT, CFTC, CGT, CGT-FO) da 4 en büyük sendikal birlik ve deniz ötesi Fransa’dan 2 sendikal örgütün resmi belgelerinde üye sõfatõyla yer alõyordu. USK, 155 ülkeden 311 sendikal konfederasyon ve federasyonu ve de 167 milyon 880 bin 375 çalõşanõ temsil ediyor. “Birlikte” ve “hareket” etmeyen fikir ve önerileri hangi “solduyu” sahibi savunabilir bilemiyorum, ancak USK varlõk nedenini küreselleşen, tekelleşen ve yoğunlaşan “Modern Kapital”e karşõ “Modern Proleter”in kolektif eyleminde görüyor. Genel Sekreteri Guy Ryder’in de vurguladõğõ gibi, “Mücadele sürecinde Avrupa anahtar konumundadır. Çünkü, her dünya vatandaşı için elzem olan ‘saygõn çalõşma ve yaşama’ yeni küreselleşmenin kalbidir.” Bugün yeryüzünde beyazõ, karasõ, mavilisiyle bütün “yakalılar”; emekçi/çalõşan/ ücretliler, modern zamanlarõn proleterleri için göreli en saygõn çalõşma/yaşama koşullarõ Avrupa’dadõr. Asgari haklarõ ve örgütlenmeleri mevcuttur. Tarihi ve gelenekleri vardõr, toplumsal bellek ve reflekslere kök salmõştõr. USK ve AB’nin resmi merkezlerinin Brüksel ve Belçika’da olmalarõna karşõn “Uluslararası Saygın Çalışma Günü”nün ilk büyük ve kitlesel eylemi ve kutlamasõ için Fransa ve Paris’in merkez seçilmesi bir raslantõ değildir. 137 ülkede düzenlenen yaklaşõk 500 eylemden 87’sinin Fransa’da olmasõ bir raslantõ değildir. Alõcõsõ kuyrukta bekleyen, değeri 1 ila 2 milyon Avro arasõndaki arabalarõn sergilendiği “Paris Dünya Otomobil Fuarı”nõ Renault Sandouville fabrikasõ işçilerinin işgal etmesi, kapõsõnõ tutmasõ ve polisle çatõşma olmamasõ bir raslantõ değildir. En muhafazakâr Fransõz gazetesinin sahibinin savunma sanayii patronu olmasõ, ama gazetecilerin, dağõtõm işçilerinin ifade ve örgütlenme özgürlüklerini engelleyememesi bir raslantõ değildir. Altõn paraşütlü milyarlõk patron/yöneticilere karşõ delik/yõrtõk Paraşütlü Avrupalõ ve Fransõz “Modern Proleterler”in mahkeme açtõrtmasõ bir raslantõ değildir. Fidji Adalarõ, Sri Lanka’dan Alaska’ya; Sao Paolo, Dakar’dan Bükreş’e bütün dünya emekçileri bir biçimde “Daha insan onuruna yaraşır bir iş ve hayat” için seslerini yükseltiyorlardõ. Bu arada Fransa’nõn belli başlõ kentlerinde 120 bin (Marsilya 20, Paris 13 bin, vs...) kişinin yürüdüğü, kamu sektörü çalõşanlarõnõn, sektöre göre yüzde 10’unun greve çõktõğõ veya çoğunluğun bir biçimde sembolik tepkiler gösterdiği açõklandõ. 7 Ekim akşam üzeri doğanõn Paris’e bahşettiği enfes bir õşõk ve havada Eyfel Kulesi’nin karşõsõndaki Trocadéro İnsan Haklarõ Meydanõ’nõ dolduran 10 bini aşkõn heyecanlõ topluluk önünde USK üyesi olsun olmasõn, 8 Fransõz sendikal konfederasyonun liderleri, USK Genel Sekreteri Guy Ryder, ASK Genel Sekreteri John Monks ve ötekiler omuz omuza kapitalizm ve (neo-)liberalizme olan hiddetlerini haykõrõyorlardõ. DİSK dahil dünya sendikalarõna “Demokratik kitle ve sınıf sendikacılığı” ilkelerini belletmiş CGT sendikasõnõn şimdiki Genel Sekreteri Bernard Hinault ve Burkina Fasolu kadõn sendikacõ, USK Genel Sekreter yardõmcõsõ Mamounata Cissé dünyaya yaptõklarõ çağrõlarda, “Siyasetler ‘Sosyal Adalet’e odaklanmadığı takdirde krizlerden asla çıkılamayacağını” hatõrlatõyorlardõ. ugur.hukum@gmail.com OSMAN İKİZ STOCKHOLM EROL ÖZKAN MÜNİH UĞUR HÜKÜM PARİS CMYB C M Y B Filipinler’de binlerce anne, aynı anda çocuklarını emzirmek için ülkenin çeşitli bölgelerinde bir araya geldi. Emzirmenin bebek sağlığındaki önemine dikkat çekmek amacıyla ikinci kez düzenlenen etkinlik için Manila bölgesinde toplanan yaklaşık 500 anne, anne sütünün çocukların gelişimindeki önemini vurguladı. Etkinliğe katılanlar, Çin’de melamin karıştırılmış süt ve süt ürünleri skandalının patlak verdiği şu günlerde annelerin ve anne adaylarının çocukların doğal yoldan beslenmesi konusunda bilinçlenmesi gerektiğine dikkat çekti. (Fotoğraf: AP) Emzirme festivali
Subscribe Login
Home Subscription Packages Publications Help Contact Türkçe
x
Find from the following publications
Select all
|
Clear all
Find articles published in the following date range
Find articles containing words via the following methods
and and
and and
Clear