Catalog
Publication
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Years
- 2024
- 2023
- 2022
- 2021
- 2020
- 2019
- 2018
- 2017
- 2016
- 2015
- 2014
- 2013
- 2012
- 2011
- 2010
- 2009
- 2008
- 2007
- 2006
- 2005
- 2004
- 2003
- 2002
- 2001
- 2000
- 1999
- 1998
- 1997
- 1996
- 1995
- 1994
- 1993
- 1992
- 1991
- 1990
- 1989
- 1988
- 1987
- 1986
- 1985
- 1984
- 1983
- 1982
- 1981
- 1980
- 1979
- 1978
- 1977
- 1976
- 1975
- 1974
- 1973
- 1972
- 1971
- 1970
- 1969
- 1968
- 1967
- 1966
- 1965
- 1964
- 1963
- 1962
- 1961
- 1960
- 1959
- 1958
- 1957
- 1956
- 1955
- 1954
- 1953
- 1952
- 1951
- 1950
- 1949
- 1948
- 1947
- 1946
- 1945
- 1944
- 1943
- 1942
- 1941
- 1940
- 1939
- 1938
- 1937
- 1936
- 1935
- 1934
- 1933
- 1932
- 1931
- 1930
Our Subscribers Can Login And Read Original Page
I Want To Register And Read The Whole Archive
I Want To Buy The Page
CMYB
C M Y B
10 EKİM 2008 CUMA CUMHURİYET SAYFA
DİZİ 9
Aktütün saldırı-
sıyla Diyarbakır kent
merkezinde polis servis aracına yöne-
lik eylem kapsamında öne çıkması ge-
reken en önemli konu, Türk istihbarat bi-
rimleri arasındaki koordinasyon mese-
lesi. İstihbarat kurumlarının birbirinden
bilgi gizlediği bir gerçek. Yakın tarihte
başta El Kaide olmak üzere kimi terör
gruplarına karşı yürütülen çalışmaların
bu sorun yüzünden darbe aldığı bilini-
yor. İşte bu karambolde yapılan kimi ya-
yınlar acaba bu koordinasyonsuzluğu
derinleştirmiyor mu? Örneğin Fethullahçı
Zaman’ın, Genelkurmay
istihbaratını bir yana bı-
rakarak kimi yetkilileri-
nin “Fethullahçı”lıkla suç-
landığı Emniyet İstihba-
rat Daire Başkanlığı’na
(İDB) ısrarla vurgu yap-
ması dikkat çekici değil mi?
Zaman gazetesi 7 Ekim’de, “MİT ile
Emniyet’in baskından yaklaşık 10 gün
önce çok gizli bir yazı ile terör örgütü-
nün karakola saldıracağını bildirdiği öğ-
renildi” diye yazmıştı. Ne ilginçtir, ce-
maatin finanse ettiği ileri sürülen Taraf
gazetesi de İDB’yi öne çıkararak aynı
konuyu bir gün sonra manşetine taşı-
dı. Bu gazete, “İDB, Şemdinli karakol-
larının 200 kişilik bir PKK birliği tarafın-
dan basılacağını 17 Eylül’de jandarma,
MİT ve MGK’ye bildirmiş olabilir mi” di-
ye sormuştu. Özellikle “Ergenekon”
haberleri konusunda polis istihbaratın-
dan beslenen bu iki gazetenin yazdık-
ları doğruysa İDB’nin sınır ötesinden ve
Allah’ın dağından bilgi alabilmesine
sevinmek gerekiyor! Ancak bu donanı-
ma karşın “Kent merkezlerindeki terör
neden engellenemiyor” sorusu kafa
karıştırıyor! Örneğin 12 Eylül 2006’da Di-
yarbakır’da 8’i çocuk 10 kişinin, 22 Ma-
yıs 2007’de Ankara Anafartalar Çarşı-
sı önünde 6 yurttaşın ölümüne yol
açan bombacılar nasıl önlenememişti?
Ya da 10 Ocak 2008’de bir dershane-
nin önüne konularak 8 çocuğu katleden
bombalı araç nasıl fark edilememişti? 27
Temmuz’da, Güngören’deki patlama-
da 8 kişiyi öldüren teröristler, 19 Ağus-
tos’ta Mersin’de 12 polisi yaralayan can-
lı bomba ve 21 Ağustos’ta İzmir’de 18
kişiyi yaralayan patlayıcı yüklü otomo-
bil nasıl fark edileme-
mişti? Yalnızca bunlar
değil, teröristler 14 Ha-
ziran- 9 Eylül tarihleri
arasında Hakkâri, Yük-
sekova, Muş, Şırnak
emniyet müdürlükleri
ile Pervari, Başkale ve Beytüşşebap jan-
darma komutanlıklarına roket atmak için
yerleşim merkezlerine kadar nasıl sı-
zabilmişti?
İstihbaratta şu kurum başarılı, diğe-
ri zayıf şeklindeki yaklaşımın ülkeye hiz-
met etmediği çok belli! Önceki gün Hür-
riyet muhabirine “Hiçbir istihbarat mü-
kemmel değildir” diyen ABD Dışişleri
Bakanlığı Sözcüsü Sean McCormack
da çok haklı! Ancak Türkiye’nin “mü-
kemmeliyet” sorunu “istihbaratı alan”da
değil “koordinasyon”da!.. Bunu kim
sağlayacak acaba? Belki bu kapsam-
da Verso Başkanı Erhan Göksel’in 8
Ekim’deki Milli Gazete’de hükümete yö-
nelttiği, “Teröristlerin izlenmesinde kul-
lanılacak, Elektronik Takip ihalesi neden
3 yıldır bekletiliyor”sorusu da yanıtlan-
mış olur!
Yeniçağ gazetesinin
8 Ekim tarihli sayısının
manşeti MHP lideri
Devlet Bahçeli’yi hedef almıştı. “Ma-
dem öyle bu toka ne böyle” manşeti-
nin altında Bahçeli’yi DTP lideri Ahmet
Türk ile DTP milletvekili Hasip Kap-
lan’la el sıkışırken gösteren fotoğraf-
lar vardı. Gazetenin yazarlarından İs-
rafil K. Kumbasar’ın şu satırları ise ye-
nilir yutulur gibi değildi:
“Bölücü terör örgütünün 17 Meh-
metçiği şehit etmesinin ardından Bah-
çeli, aynen şu ifadeleri kullandı: ‘Dış
kaynaklı terör unsurları ile içteki siya-
sal uzantıları eylem ve fikir birliği içe-
risindedir.’ Çok sayın Dr. Devlet Bah-
çeli. Teröristler, artık Irak’ta değil,
Meclis’te. Hem de genel kurulda, tam
senin oturduğun sıranın ‘iki adım’ öte-
sinde oturuyorlar. Hem Apo’nun idam
dosyasının ‘üç buçuk yıl’ boyunca
Başbakanlık’ta bekletilmesine göz yu-
macaksın, hem işbirlikçilerin ellerini sı-
kıp sırtlarını sıvazlayacaksın, hem de
kurt postuna bürünüp ‘Talabani ve Bar-
zani’ye hadlerini bildirelim’ diye ferman
buyuracaksın? Bu ne perhiz, ne laha-
na turşusudur?”
PKK terörü salt huzuru, güvenliği ve
istikrarı baltalamıyor; siyasal iktidarın
iradesizliğini de vuruyor. MHP ise
muhaliflerinin “çelişki”, Bahçeli’nin
“Birinci Meclis ruhuna uygun bir ha-
reket” diye “hoşgörü”ye bağladığı du-
ruşun sıkıntısını yaşıyor! Siyaset kuzu
postundakilerle “kurt postunda”kilerin
çelişki sarmalında ilerliyor!
PKK Ne İstiyor?
“Ülkeyi böldünüz: Sınırı nereden
çizeceksiniz? Türkü-Kürdü
ayırdınız: Batıdaki Kürdü ne yapacak-
sınız? Türkiye’de ‘ayrılıkçı davası’ gü-
den Kürt elitistler ile ‘orduyu yıpratarak
PKK’nin, ABD’nin ve AKP’nin değir-
menine su taşıyan’ eski solcu yeni kü-
reselci liberal yazar-çizer-işadamı-
işbirlikçi tüccarlar da ‘bu iki önemli so-
ruya’ verecek cevap bulamıyorlar.”
Necati Doğru, Vatan
“Esas görevin sivillerde olduğu-
na hiç kuşku yok. İktidar, va-
tandaşa karşı sorumluluğunu ‘Askerin
her istediğini yerine getiriyorum’ ge-
rekçesiyle üzerinden atamayacağını
bilmeli. Vatandaş iktidardan askerin her
istediğini yerine getirmesini değil, ne ya-
pıp edip ocaklar söndüren ayrılıkçı te-
rörü bir an önce sona erdirmesini bek-
liyor.”
Fehmi Koru, Yeni Şafak
e-posta: [email protected]
MED CEZİR
MEHMET FARAÇ
Mükemmel İstihbarat!
Türkiye’nin terörle mücadeledeki aç-
mazı salt “istihbarat” değil. Hükümet ira-
desizliğine yol açan politik rant hırsı so-
runa bırakın çare bulmayı, teşhisini bi-
le zorlaştırıyor. Diyarbakır’da “Kürt so-
runu”, Bursa’da “Terör meselesi” diyen
Erdoğan gibi siyasetçilerin ikilemi de
sorunu çıkmaza sokuyor. Yalnız siya-
setçiler değil, Kadıköy’de oturup köy ro-
manı yazan, Güneydoğu semalarında
helikopterle tur atıp stratejist kesilenlerin
yanlış saptamaları da kafa karıştırıyor!
Peki ya yazarlar?.. Aktütün olayına
“provokasyon” diyen Zaman yazarı Ali
Bulaç ile “kışkırtma” diyen Yeni Şafak
yazarı Fehmi Koru, PKK’nin “milis” ya-
pılanmasıyla “örgütsel entegrasyon”da
ilerlediğini, aynı dili kullandığı DTP ta-
banıyla “politik entegrasyon”u zorladı-
ğını gözardı ediyor. Yani son eylemle-
ri salt “provokasyon”a bağlamak basit
bir yaklaşımdan öteye gitmiyor! PKK
2007’nin aralık ayından bu yana sür-
dürülen sınır ötesi operasyonlar nede-
niyle hızla güç kaybediyor. Örgüt hem
kırsalda hem kent merkezinde saldıra-
rak politize ettiği kesimleri saflarında tut-
mak istiyor. Ve siyasalaşmadaki son he-
defini gerçekleştirmek; yani Öcalan’ı bu
kesimlerin başına getirmek için şidde-
ti yöntem olarak dayatıyor! Meselenin
özeti budur!
Safiye ve Çağan...
Dünkü bazı gazetelerde yürek burkan
iki haber vardı. Maliye Bakanlığı’nın Ak-
tütün karakolunun taşınması için ödenek
vermediği yolundaki haber Cumhuri-
yet’te birinci, Milliyet’te ise 17. sayfa-
daydı. Sabah’ın 19. say-
fasında ise Aktütün’e öğ-
retmen gönderilmediği için
bu görevi 12 yaşındaki
güzeller güzeli Safiye’nin
yaptığı belirtilmişti. Bu ha-
berler terörle mücadelede,
istihbarattan sonra ekonomi ve eğitim
alanındaki açmazları da deşifre ediyor-
du. Ve bu sıkıntılar, 8 yaşındaki bir ço-
cuğun da çığlığına karışmıştı. İşte Kon-
ya’dan gelen ve birçok aklıevvele de çok
şey anlatacak satırlar: “Ben ilköğretim 4.
sınıf öğrencisiyim. Adım Çağan Fırtına.
Aynı zamanda çocuk hakları kulübü baş-
kanıyım. Bugün akşam haberleri izledim.
Aktütün’deki çocukları izledim. İçinde bu-
lundukları çaresiz durumu gördüm. Öğ-
retmensizlikten gidemedikleri okullarına
özlemlerini gördüm. Kitapları, defterleri
yoktu. Oyuncak yerine elle-
rinde mermi parçaları vardı.
Terörün kötülüğünü çok da-
ha iyi anladım. Hiçbir çocuk
böyle yaşamayı hak etmiyor.
Terör korkusuyla büyüyorlar.
Çocuk hakları beyanname-
sinde bu şartların hiçbiri yok. O zaman bi-
zim ülkemizde çocuk hakları yok. Çok üz-
günüm. Bu haberi izleyince bir şey yap-
mak istedim. Evimize her gün giren
Cumhuriyet gazetesine yazmak istedim.
Annem ve babam da kabul etti. Bu ne-
denle size yazdım. Ben kötü haberler duy-
mak istemiyorum artık.”
9 Ekim 2008 Evrensel Gazetesi
Kurt Postundaki Devlet!
E
smer senaryoya göre, kurtarma
operasyonlarõ işe yaramõyor, kriz
derinleşiyor, tüm sektörleri ve
ülkeleri sarõyor. Kapitalistler arasõnda bü-
yükler küçükleri yutuyor, alt sõnõflarda
hõzlõ bir yoksullaşma ve işsizlik dalga-
sõ yayõlõyor, tüm dünyada faşizan iklim
hüküm sürüyor. Türkiye de bu süreçten
payõnõ alõyor...
Gelelim krizin esmer senaryosuna...
Daha ilk dalgada en önemli yatõrõm ban-
kalarõnõn iflasõ ve dara düşmesi ile baş-
layan ABD’deki yaprak dökümü, Kon-
gre’nin sancõlanarak çõkardõğõ yardõm pa-
ketine rağmen, deva bulmaz... Toplum,
müthiş bir hayal kõrõklõğõ ve güven bu-
nalõmõ yaşamaktadõr... Derin bir kriz top-
lumdan uzun süre saklanmõştõr, umul-
madõk dağlara kar yağmõştõr. İstenen fe-
dakârlõğõn ilk ve son fedakârlõk olacağõ
ne malum? Ya bu da kâr etmezse? Bu
güven bunalõmõ ile beklenen durulma bir
türlü gerçekleşmez.
Yardõm paketi, bütçede iç borç sto-
kunu katlar. Bütçenin önemli bir kõsmõ
borçlarõ çevirmek için yükselmiş faizlere
ayrõlmak zorunda kalõnõr. Eğitim, sağ-
lõk gibi kesimleri içeren sosyal harca-
malar daraltõlõr. Bu zaten önemli bir ge-
lir eşitsizliği yaşayan ABD’de hoşnut-
suzluklarõ artõrõr.
Obama’nõn “enkaz devraldık” ba-
hanesine tahammül kalmamõştõr. Yatõ-
rõm bankalarõndaki toksik madde, mev-
duat bankalarõna sõçrar ve mali sektör,
onu takiben tüm hizmet sektörlerinde da-
ralma, hõzla işten çõkarmalar yaşanõr.
Reklam harcamalarõ azalõr medyada sõ-
kõntõ başlar. Toplumun öfkesine medya
gönüllü tercüman olur ve toplumsal
muhalefet hõzla yükselir, protesto yü-
rüyüşleri, yer yer yağma hadiseleri ya-
şanõr, asayiş, güvenlik hõzla azalõr,
Holywood’un korku filmleri gerçek ha-
yatta yaşanmaya başlanmõştõr artõk...
YOKSULLAŞMA VE İŞSİZLİK
DALGASI
Güven bunalõmõ yaşayan Amerikalõ ta-
sarrufunu altõna yöneltir, bankalardan
emin olamamanõn kõzgõnlõğõ hõzla artar.
Yükselen faizler ve daralan kredi piya-
sasõ hõzla reel sektörü vurmaya başlar.
Tüketmekten kaçõnan toplum, iç talebi
hõzla daraltõr, bu hem ABD’li firmalarõ
hem de ABD’ye mal satan ülkeleri vur-
maya başlar. Özellikle NAFTA içinde-
ki Meksika ve Kanada, ABD’deki geri-
limi anõnda yaşamaktadõrlar. Meksi-
ka’da hõzlõ bir muhalefet hareketi boy-
lanõr ve Latin Amerika’daki radikaller-
le bütünleşir. ABD’ye mal satmakta
zorlanan Latin Amerika’da, “ABD’siz,
emperyalistsiz bir dünya da mümkün”
sloganõ başatlõk kazanõr ve kõta içi da-
yanõşmayõ artõrõcõ düzenlemeler hõzlanõr.
Rekabet gücü zayõflayan, iç pazarõ da-
ralan ihracat takati kalmayan ABD’li fir-
malarda yaprak dökümü başlar . Hükü-
met, zordaki firmalarõ birleşmeye teşvik
etmekte, büyükler dara düşenleri
yutmaktadõr. Bütçede, kurtar-
malardan dolayõ sosyal
harcamalar azalmakta,
batan firmalarla birlikte
binlerce çalõşan işini
kaybetmekte, toplum-
da yeni bir
yoksullaş-
ma ve iş-
sizlik dalgasõ yaşanmaktadõr.
AB ORTAK POLİTİKA
OLUŞTURAMAZ
ABD’deki düşüşün etkilerini anõnda
yaşayan Avrupa’da ise, oluşturulan 350
milyar Avro’luk kurtarma paketi yete-
rince işe yaramamõş görünmektedir. AB
üyeleri içinde tam bir uyum da yoktur.
ABD’ye göre daha köklü bir işçi hare-
ketine sahip olan AB’de çalõşanlar uyu-
yan sendikalarõnõ silkelemiş ve etkili bir
dip dalga ile krizin yükünü üstlenme-
yeceklerini ilan etmişlerdir. Devlet
müdahalelerinin kimin için, kime fa-
tura edilmek üzere yapõldõğõ yoğun
biçimde sorgulanmakta, genel grev
tehditleri uçuşmaktadõr.
Piyasa odaklõ yaklaşõm-
larõn iflasõ bunun savu-
nucusu parti ve çevreleri hedef tahtasõ-
na oturturken hõzla, daha sosyal bir Av-
rupa sloganõ etrafõnda birleşilmekte ve
krizin yükünü çalõşanlar değil, sebep olan
banka ve firmalar üstlensin, tavrõ yük-
selmektedir. Avrupa’da da mali kesim-
den reel kesime sõçrayan kriz hõzla üre-
tim daralmalarõna ve tensikatlara yol aç-
makta, özellikle göçmenlere karşõ faşist
oluşumlar palazlanmaktadõr. Bu olu-
şumlara karşõ dayanõşmalar hõzla örgüt-
lenmektedir. Tüm mali sektörün, finans
kapitalin kamulaştõrõlmasõ, yeni
bir toplumsal düzenle ile il-
gili talepler hõzla ya-
yõlmaktadõr.
K
âbusa dönüşen ekonomik çal-
kantõ, ekonomisi daha çok AB
ile bütünleşik olan Türkiye’de
etkisini göstermekte gecikmez. Kriz ön-
cesi, enflasyonu kontrolden çõkan, bü-
yüme temposu düşen, cari açõğõ hõzla
büyüyen ve iş dünyasõnõn sõzlanmala-
rõna yol açan AKP iktidarõnõn ekono-
mi politikasõ daha çok eleştirilmeye baş-
lanmõştõr. Yandaşõ MÜSİAD bile ge-
lişmelerden hoşnutsuzdur. AKP’nin
İslami toplum projesi odaklõ politika-
larõ toplumu zaten germiş, kutuplaş-
malarõ artõrmõş ve diyalog ortamõnõ
erozyona uğratmõşken, bunlarõn üstü-
ne binen dõş krizin sert rüzgârlarõ, bir
de yolsuzluk dosyalarõ ayyuka çõkan
AKP’yi iyice zayõflatõr. Ekonomik ve
siyasal kõrõlganlõğõ artan AKP yöneti-
mi, AB’deki mali sistemin çatõrdama-
sõyla paniğe kapõlõr. Karanlõkta õslõk çal-
mak fayda etmemektedir.
Türk bankalarõnõ ve sigortacõlõk şir-
ketlerini birkaç yõl içinde satõn alan AB
mali sistemi, yaşadõğõ sarsõntõyõ Tür-
kiye’ye hissettirmekte geç kalmaz.
Sarsõntõ geçiren bankalarõn ana karar-
gahõ, çevre ülkelerden ve dolayõsõyla
Türkiye’deki bankasõndan da kaynak is-
temekte, Türkiye’de toplanan mevdu-
atlar dõş yatõrõm adõ altõnda Avru-
pa’daki merkezin ateşini söndürmeye
yarayacak fonlara yatõrõlmaktadõr. Bu
durum, sağlam sanõlan mali sistemi ke-
mirmeye başlar. Dahasõ, çoğu Avrupa
bankalarõndan olmak üzere, 190 milyar
dolara yakõn borçlanan Türk özel sek-
törü, borç taksitlerini geri ödemekte zor-
lanmaktadõr. Alacaklõ bankalarõn ba-
zõlarõ kredilerini geri çağõrmaktadõr. Tür-
kiye, tarafsõz sayõlan otoritelerce de risk-
li ülkeler arasõnda sayõlmaktadõr. Cari
açõğõ yani döviz eksiği yõllõk 50 milyar
dolara tõrmanmaktadõr.
Bu açõğõ finanse edecek yabancõ ser-
maye girişi yavaşlamõş, borsaya ve
devlet bonolarõna yatõrõm yapan sõcak
para da satõp çõkmak eğilimindedir.
Yüksek faiz afyonuyla yatõştõrõlmaya
çalõşõlan kriz hõzla açõğa çõkma eğili-
mindedir.
BÜYÜME DÜŞER,
İŞSİZLİK ARTAR
Büyük iflaslar henüz baş gösterme-
se de ekonomi durgunluğa girmiş,
ikinci çeyrek büyümesi yüzde 1,9’a
düşmüştür. Sanayi, ihracatta tekleme-
ye başlamõş, özellikle AB’den sipariş-
lerin kesilmesiyle fabrikalar toplu ta-
tillere çõkmaya başlamõştõr. Firmalar, ilk
elde işten işçi çõkarma yolunu dener ve
gerilimlere yol açarlar. Büyümesini
dõş kaynak girişiyle gerçekleştiren Tür-
kiye ekonomisinin, yeni girişler bir ya-
na, stoktaki azalmalarla, dõş kaynak ih-
tiyacõ büyür. Açõk pozisyonlarõ kapa-
mak isteyen banka ve firmalarõn döviz
talebi artar. Gerilim, YTL’den dövize
yönelişi kamçõlar. Dolar kuru önce
1.30 YTL, kõsa sürede 1.40, derken 1.50
YTL bandõna fõrlar. İthalat pahalõlaşõr
ve enflasyonu körükler. Yükselen kur,
borçlu firmalar için kâbustur. Ödeme
güçlüğü içine düşenler hõzla hükümet-
ten önlemler ister, piyasaya havlu atar-
lar ve kriz ateşi kõsa sürede mali sek-
töre de sõçrar.Artõk, Türkiye için de bir
kurtarma paketi ihtiyacõ belirir. IMF ile
yeni bir anlaşmaya can atan Hükümet,
IMF’den, “bir tek sen değilsin darda
olan” yanõtõnõ alõr ve fazla kaynak
sağlayamaz.
Fiyatlar hõzla artmakta, döviz kuru
yükselmekte, dõş kaynak girmemekte-
dir. İç talep daralmakta, her gün bir di-
zi firma iflasa gitmekte, ya da çoğu ya-
bancõ büyük firmalar tarafõndan yok ba-
pasõna satõn alõnmaktadõr.
İşsizlik çõğ gibi büyümekte, yeni bir
yoksullaşma dalgasõ karabasan gibi
toplumun üzerine çökmektedir. Borç
yükünü artan faizlerle çevirmeye çalõ-
şõrken sosyal harcamalarõ iyice kõsan
hükümet, Güneydoğu sorununu öne sü-
rerek “savunma-güvenlik” harcama-
larõnõ kõsamamakta kaynak bulmak
için dolaylõ vergilere abanmakta, bu da
toplumun sabrõnõ, dayanma gücünü
tüketmektedir. Küçük tarõm üreticile-
ri, KOBİ’ler, memurlar, tüm çalõşanlar
burunlarõndan solumakta, işini kaybe-
denler isyan etmektedirler. Protestola-
ra, toplu gösterilere biber gazõyle cevap
veren AKP iktidarõna karşõ muhalefet
hõzla artmakta, toplumsal kutuplaşma
hõzlanmaktadõr. Gerilim doruktadõr...
2009 yerel seçimlerini, başta büyük
kentlerde olmak üzere kaybeden AKP
iktidarõ, hõzla saldõrganlaşmakta, Er-
genekon davasõ, bir tür intikam dava-
sõna dönüştürülmekte, her türlü muha-
lefete baskõ ile cevap verilmekte, kim-
se nereye gidildiğini, işin içinden nasõl
çõkõlacağõnõ bilememektedir.
ESMER SENARYO
DAHA YAKIN
Kuşkusuz hayatõn muhtemel seyri,
pembe ve esmer renklerden oluşan bu
iki senaryodan ibaret değil ve ikisi ara-
sõnda çok farklõ renklerle ifade edile-
bilecek seçenekler içeriyor. Bu iki se-
naryodan pembe olanõnõ mizahi bir de-
neme olarak okuyabilirsiniz ama ikin-
ci senaryoya yakõn renkteki ihtimaller,
ne yazõk ki, daha çok tarihe geçecek gi-
bi duruyor.
BİTTİ
Daha ilk dalgada en önemli yatırım bankalarının
iflası ve dara düşmesi ile başlayan ABD’deki yaprak
dökümü, Kongre’nin sancılanarak çıkardığı yardım
paketine rağmen, deva bulmaz... Toplum müthiş bir
hayal kırıklığı ve güven bunalımı yaşamaktadır.
Kapitalistler arasında büyükler küçükleri yutuyor,
alt sınıflarda hızlı bir yoksullaşma ve işsizlik dalgası
yayılıyor, tüm dünyada faşizan iklim hüküm
sürüyor. Türkiye de bu süreçten payını alıyor.
Türkiye’de esmer senaryo
Esmer senAryoya göre kurtarma paketleri işe yaramõyor, tüm sektörler olumsuz etkileniyor
Kriz dünyayõ sarõyor
Krizin etkisiyle enflasyon kontrolden çõkar, kepenk kapatanlar artar, Kurlar fõrlar, cari açõk
ve işsizlik çõğ gibi büyür, yoksullaşma dalgasõ tüm ülkeyi sarar, sosyal harcamalar kõsõlõr.
Bütün sektörleri etkileyen kriz nedeniyle kepenkleri kapatanlar artacak.