Catalog
Publication
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Years
- 2024
- 2023
- 2022
- 2021
- 2020
- 2019
- 2018
- 2017
- 2016
- 2015
- 2014
- 2013
- 2012
- 2011
- 2010
- 2009
- 2008
- 2007
- 2006
- 2005
- 2004
- 2003
- 2002
- 2001
- 2000
- 1999
- 1998
- 1997
- 1996
- 1995
- 1994
- 1993
- 1992
- 1991
- 1990
- 1989
- 1988
- 1987
- 1986
- 1985
- 1984
- 1983
- 1982
- 1981
- 1980
- 1979
- 1978
- 1977
- 1976
- 1975
- 1974
- 1973
- 1972
- 1971
- 1970
- 1969
- 1968
- 1967
- 1966
- 1965
- 1964
- 1963
- 1962
- 1961
- 1960
- 1959
- 1958
- 1957
- 1956
- 1955
- 1954
- 1953
- 1952
- 1951
- 1950
- 1949
- 1948
- 1947
- 1946
- 1945
- 1944
- 1943
- 1942
- 1941
- 1940
- 1939
- 1938
- 1937
- 1936
- 1935
- 1934
- 1933
- 1932
- 1931
- 1930
Our Subscribers Can Login And Read Original Page
I Want To Register And Read The Whole Archive
I Want To Buy The Page
CMYB
C M Y B
10 EKİM 2008 CUMA CUMHURİYET SAYFA
HABERLER 7
DÜZ YAZI
ORHAN BİRGİT
Doğu Anadolu’da
Öğrenci Olmak
Bilimselsosyalizminbilgeönderi
Gazi Üniversitesi Öğretim Üye-
si Yrd. Doç. Dr. Gürsen Topsen, Be-
hice Boran’õn akademik yanõnõ anla-
tõrken “Behice Boran, Türk sosyo-
loji tarihinin ve Türk siyasal dev-
rimci hareketinin en ön sıralarında
yerini alan ve bu çizgiye özgünlü-
ğüyle damgasını vuran bir bilim ve
siyaset insanıdır. Bir Cumhuriyet
kadını olarak da Türkiye’nin bilim
ve siyaset öncülerinin içinde yerini
alan üstün kişiliklerden biridir.
Sosyoloji ve siyaset yaşam serüve-
ninde birçok ‘ilk’in gerçekleştirici-
sidir. Çünkü o, ‘Survey’ (örneklem)
destekli Le Play sosyolojisiyle uyum-
lu ‘monografik’ teknikli sosyolojik
araştırmaların başlatıcılarından ve
Comte, Durkheim, Marx sosyoloji-
lerinden çıkış alarak metodoloji
geliştiren ve bu doğrultu çizgisinde
Türk köylerinde sosyolojik araş-
tırmaların Türkiye’deki ilk uygu-
layıcılarındandır.”
Bunlarõn yanõ sõra çok daha önem-
li bir yanõ, gerek konuşmalarõnda ge-
rekse yazõlarõnda bilimselliği hep öne
çõkarmõş olmasõdõr. Örneğin, bugün-
lerde Ergenekon masallarõyla bol bol
darbe senaryolarõnõn yazõldõğõ bir or-
tamda, bundan 40 yõl önce Boran ta-
rafõndan yapõlmõş bir tespite kulak ve-
relim: “…ihtilaller, toplumların de-
ğişme süreci içinde belli objektif
şartlar altında oluşan sosyal olay-
lardır. Bir toplum objektif şartla-
rıyla ihtilalci-devrimci bir duruma
doğru gidiyorsa, orada ihtilalci ha-
reketler, örgütlenmeler, liderler
belirir; gitmiyorsa, ihtilalci bir dev-
rimin ne kadar sözü edilirse edilsin,
bu amaçla örgütler meydana geti-
rilirse getirilsin, ihtilal olmaz…”
Boran’õn ikinci ve kimliğine dam-
gasõnõ vuran asõl yanõ, ta üniversite yõl-
larõndan başlayõp ölene dek sürecek
olan partili yaşamõdõr. TKP saflarõn-
dan Türkiye İşçi Partisi (TİP) Genel
Başkanlõğõ’na dek uzanan bu uzun yü-
rüyüşte düzene karşõ verdiği savaşõm
denli sapmalara karşõ sürdürdüğü ka-
rarlõ tutumuyla da bilinir. Özellikle,
aydõnlarõn sõnõf savaşõmõndaki rolle-
rine vurgu yaptõğõ yazõlarõnõ anõmsa-
dõkça bugün mostrasõ çõkmõş eski
solcu yeni sağcõ aydõnlarõn durumu-
na baktõkça ağlamak mõ, yoksa gül-
mek mi gerekir kestiremiyorum. En
iyisi bu konuda da sözü Boran’a bõ-
rakalõm: “…Halkın hızlı bilinçlen-
mesi, örgütlenmesi için… sosyalist
harekette aydınlara ihtiyaç var-
dır. Özellikle ilk safhalarda emek-
çi kitleler hâlâ büyük ölçüde bur-
juvazinin etkisi altındadır. Yaşama
şartlarındaki zorluklar, geçim sı-
kıntısı, işsizlik dolayısıyla tedir-
gin, hoşnutsuz hale geldiğinde de
önünde olumlu, objektif yollar açık
olmadığından ve durumu anlama-
sına yardımcı başka fikirler siste-
mi bilmediğinden, yobazların ve
dinsel bir toplum düzenine, şeria-
ta dönme propagandalarının etki-
sinde kalabilmektedir. Aydınlar, bu
durumdan dolayı halkı cahil, geri-
ci olmakla suçlayacakları yerde
onları uyarmak, eğitmek, sorunla-
ra olumlu ve geçerli çözümler ge-
tirecek bir politik hareket -sosya-
list hareket- içinde örgütlemek
görevini yerine getirmekle yü-
kümlüdürler…”
Aslõnda bugünkü toplumsal ve si-
yasal fotoğrafa da yanõt niteliğindeki
bu tanõmlama onun bilgeliğinin ve ne
denli uzakgörülü bir kişi olduğunun
açõk kanõtõdõr. Behice Boran’õ sõradan
bir parti üyeliğinden TİP’in genel
başkanlõğõna değin tõrmandõran da
bu özelliği olsa gerektir.
BEHİCEBORAN
SÖNMEZ TARGAN
Kapitalist dizge ciddi bir bunalõm ya-
şõyor. Yõllardõr Marksizme küfreden
kapitalizmin kurmaylarõ ve ideologlarõ
ne ilginçtir ki bugünlerde krizden çõkõş
yollarõ ararken Karl Marx’õn ekonomi
politiğine vurgular yapmayõ da ihmal
etmediler.
Karl Marx salt ekonomi politiğe yap-
tõğõ eleştirilerle kapitalizmi yeni baştan
yorumlamakla kalmamõş, klasik tarih
anlayõşõna materyalist bir bakõş açõsõyla
yaklaşarak bilimsel sosyalizmin de te-
mellerini atmõştõr. O güne değin bilim-
de, felsefede, ekonomi ve siyasette bili-
nenler ve yaşananlar, 19. yüzyõlõn bilim
insanlarõ ve aydõnlarõ tarafõndan sorgu-
lanmaya başlamõş; böylece, Batõ’nõn
aydõnlanma çağõ Marx’la daha bir zen-
ginlik kazanmõştõr. 29 Eylül 1864 yõlõn-
da Londra’da kurulan ve içinde Karl
Marx’õn da bulunduğu I. Enternasyo-
nal’le (Uluslararasõ Emekçiler Birliği)
bilimsel sosyalizm evrensel bir boyut
kazanmõştõ. Özellikle, bu tarihten sonra
sadece Avrupa’da değil, gezegenemizin
birçok yerinde işçi örgütleri, birlikleri
ve partileri kuruldu. Türkiye’de işçi sõ-
nõfõnõn ilk politik örgütü olan Türkiye
Komünist Partisi (TKP), Mustafa Sup-
hi’nin önderliğinde 1920 yõlõnda Kurtu-
luş Savaşõ’nõn kan, gözyaşõ, ateş ve ba-
rut kokan ortamõ içinde kuruldu. TKP,
kendi politik hedefleri doğrultusunda
fazla mesafe alamamõş olsa bile gerek
Kurtuluş Savaşõ’na gerekse bunu izle-
yen aydõnlanma sürecine küçümsenme-
yecek katkõlar sağladõ.
Abartma sayõlmazsa, Cumhuriyetin
aydõnlanma sürecinde, salt sosyalist
kültürün oluşmasõnda değil, burjuva de-
mokratik kültürün oluşmasõnda da payõ
olan insan birikimlerinin önemli bir bö-
lümü TKP kadrolarõnõn içinden gelmiş-
tir. Örneğin bugün yaşayan Nail Çakır-
han, Nihat Sargın, Mihri Belli, Vedat
Türkali, Şahabettin Bakırsan bu alan-
da ilk akla gelenler. Aramõzdan ayrõlan-
lar içinde ise Sadun Aren, Nâzım Hik-
met, Ruhi Su, Vedat Nedim Tör, Şev-
ket Süreyya Aydemir, Hikmet Şim-
şek, Hikmet Kıvılcımlı, Mehmet Ali
Aybar’õ bu ocakta yetişmiş ilk akla ge-
len Cumhuriyet aydõnlarõ olarak sayabi-
liriz. Bundan 21 yõl önce 10 Ekim 1987
tarihinde Brüksel’de yaşamõnõ yitirmiş
olan Behice Boran da bu damardan
gelen ama TKP kadrolarõ içinde çok
daha özgün bir yeri olan kişidir.
Marksizm ile ABD’de tanıştı
Boran’õ önemli kõlan çeşitli nedenle-
rin başõnda onun bir bilim insanõ olmasõ
gelir. Sosyoloji dalõnda ciddi araştõrma-
larõ ve alan çalõşmalarõ olan Boran’õn
mesleki yaşamõ ABD’deki Michigan
Üniversitesi’nde başlar ve Marksizm ile
tanõşmasõ da bu süreçte olur. 1939 yõlõn-
da yurda döndüğünde Ankara Üniversi-
tesi Dil Tarih Coğrafya Fakültesi’nde
sosyoloji doçenti olarak akademik çalõş-
masõnõ sürdürür. Ancak, 1948 yõlõnda
Türkiye’de estirilen antikomünist rüz-
gârlar yõkõcõ etkisini bu fakültede de
gösterir. Pertev Naili Boratav, Muzaf-
fer Şerif Başoğlu, Niyazi Berkes, Ad-
nan Cemgil, Azra Erhat ile Behice
Boran da fakülteden uzaklaştõrõlõr. Bo-
ran’õn bu akademik yanõnõ parti yaşa-
mõnda da görmek olasõdõr.
Bugün sağlõ, sollu birçok parti önderi-
nin yaşamõ boyunca bir tek kitabõnõn ol-
masõ şöyle dursun bir tek makalesi bile
olmazken, Boran yaşamõ boyunca iyi
bir söylev ustasõ olarak hem konuşmuş
hem de yazmõştõr.
…Halkõn hõzlõ bilinçlenmesi, örgütlenmesi için… sosyalist harekette
aydõnlara ihtiyaç vardõr. Özellikle ilk safhalarda emekçi kitleler
hâlâ büyük ölçüde burjuvazinin etkisi altõndadõr. Yaşama şart-
larõndaki zorluklar, geçim sõkõntõsõ, işsizlik dolayõsõyla tedirgin,
hoşnutsuz hale geldiğinde de önünde olumlu, objektif yollar açõk
olmadõğõndan ve durumu anlamasõna yardõmcõ başka fikirler sis-
temi bilmediğinden, yobazlarõn ve dinsel bir toplum düzenine, şe-
riata dönme propagandalarõnõn etkisinde kalabilmektedir. Ay-
dõnlar, bu durumdan dolayõ halkõ cahil, gerici olmakla suçlaya-
caklarõ yerde onlarõ uyarmak, eğitmek, sorunlara olumlu ve ge-
çerli çözümler getirecek bir politik hareket -sosyalist hareket- için-
de örgütlemek görevini yerine getirmekle yükümlüdürler…
Türkiye, 12 Eylül Askersel Devir-
mesi’nden bu yana, yaklaşõk 30 yõldõr özel-
likle solda bir çoraklõk yaşamaktadõr. Bu-
nun kesinkes sõnõfsal nedenleri ve tarihsel
kökenleri vardõr elbette. Ama, Boran’õn be-
timlemesiyle: “…ihtilaller sadece ve
münhasıran objektif şartların bir so-
nucu mudur? Örgütlerin, kadroların, li-
derlerin iradi hareketlerin bir rolü yok
mudur? Vardır tabii…” Bu betimleme-
ye dayanarak söz konusu çoraklõğõn bir ne-
deni de sübjektif koşullarõn yaratõlama-
masõnda aranmalõdõr kanõmõzca. Kabul
etmek gerekirse özellikle bilimsel sosya-
list kesimde 1980’den sonra TİP düzeyinde
ne bir siyasal çekim merkezi oluşturulabildi
ne de yetenekleriyle, birikimiyle, akademik ve
bilimsel donanõmõyla Boran gibi bir parti önderi
gelmedi.
Şüphesiz, önderler ve siyasal kadrolar daldan
elma gibi düşmezler toplumsal yaşamõn mekâ-
nõna. Bunu hazõrlayan toplumsal, tarihsel, siyasal
nedenler olgunlaşmasõnõ gerektiren süreçler
vardõr. Ama sübjektif koşullarõn oluşmasõ için
son 30 yõldõr ciddi çabalarõn gösterilmediğini de
vurgulamamõz gerekir.
Boran’õ anlatõrken onun parlamenter yönüne
de değinmemiz gerekir. 1965 genel seçimlerinde
parlamentoya Urfa Milletvekili olarak giren Bo-
ran, Meclis kürsüsünde söz aldõğõ zaman, ku-
lislerde gezen milletvekillerinin koşarak salo-
na girdiklerini Tabii Senatör Suphi Kara-
man’dan dinlemiştim. Onun her konuşmasõ ve
politika konularõndaki söylemleri hepimiz
için bir ders niteliği taşõrdõ demişti Karaman.
Boran, Meclis konuşmalarõndan birinde Ame-
rika ile yapõlan ikili anlaşmalarõn çoğunun bir
metne bağlanmadõğõnõ, sözle yapõlan bu anlaş-
malarõn uluslararasõ hukuk açõsõndan da geçer-
siz olduğunu belirtmekle kalmamõş ve bunlar-
dan bir tanesinin, sõnõrlarõmõzõn ABD tarafõndan
nükleer mayõnlarla döşendiğini ve bunun böl-
ge halkõ başta olmak üzere Türkiye için ciddi teh-
likeler içerdiğini Meclis’te dile getiren ilk par-
lamenter olarak siyaset tarihimize geçmiştir. Ku-
ruluşunda sosyalist bir izlenceye sahip olmayan
TİP’e Mehmet Ali Aybar’õn 1962 yõlõnda genel
başkan olmasõyla birçok TKP kadrolarõyla bir-
likte Behice Boran da bu parti saflarõna katõldõ.
Burada hemen belirtmek gerekirse, TİP’in Ay-
bar’la başlayan ve giderek gerçek bir Marksist
çizgiye uzanan parti içi savaşõmõnda Behice Bo-
ran’õn yadsõnmaz bir payõ olduğu son derece
açõktõr. Bu nedenle, 60’lõ yõllarõn sonuna doğ-
ru Aybar’la yollarõ ayrõlacak, Ekim 1970’te ya-
põlan IV. Büyük Kongre’de Boran TİP Genel
Başkanlõğõ koltuğuna oturacaktõr.
Cezaevi deneyimleri
12 Mart 1971 Askersel Karõşmasõyla TİP Ana-
yasa Mahkemesi tarafõndan kapatõlõrken birçok
partiliyle birlikte Boran da cezaevine konacaktõr.
Aslõnda bu Boran’õn ilk cezaevi deneyimi de-
ğildi. 1950 yõlõnda kurulan Türk Barõşseverler
Derneği Başkanõ olduğu dönemde, Menderes hü-
kümetinin TBMM kararõ olmaksõzõn Kore’ye as-
ker gönderme kararõna karşõ çõkan bir bildiri ya-
yõmlamasõ nedeniyle Boran ve dernek yöneti-
cileri tutuklanarak askeri mahkeme tarafõndan
15 yõl hapis cezasõna çarptõrõldõlar.
Tek çocuğu olan Dursun’u da cezaevi ko-
şullarõnda dünyaya getirdi. 1953’te cezaevinden
çõktõktan kõsa bir süre sonra 1951 TKP tevki-
fatõnõn bir uzantõsõ olarak 41 kişiyle yeniden tu-
tuklandõ. 12 Mart Askersel Karõşmasõyla ikin-
ci kez cezaevine giren Boran 1974 affõndan ya-
rarlanarak özgürlüğüne kavuşunca 1 Mayõs
1975 tarihinde yeniden kurulan TİP’in genel baş-
kanõ oldu. Bu ikinci oluşumda, TKP’den gelen
birçok arkadaşõyla da artõk yollarõ ayrõlmõştõ ama
o inandõğõ Marksist çizgide yaşamõnõn sonuna
dek kararlõlõkla yürüdü ve siyasal yaşamdaki du-
ruş ve tutumunu hep Türkiye gerçeği üzerine
kurdu.
Türk köylerinde
sosyolojik araştırma
Meclis’tedersniteliğitaşõyacaksöylemler
‘
‘AK Bülten’ eleştirisi
İZMİR (Cumhuriyet) - İzmir İl Özel
İdaresi’nin 3 ayda bir yayõmlanan “Özel İdare”
dergisinin son sayõsõnda AKP’nin
propagandasõnõn yapõldõğõ belirtildi. 32
sayfalõk dergide AKP’li il genel meclisi
üyelerinin fotoğraflarõnõn 9 kez
yayõmlanmasõna tepki gösteren CHP İl
Genel Meclisi Üyesi Mehmet Şenel, dergide
AKP’li belediyelerin yönettiği Tire ve
Ödemiş’e 2’şer sayfa ayrõlõrken CHP’li
belediyenin yönettiği Birgi’ye 1 sayfa
ayrõldõğõnõ belirtti. Derginin Yayõn Kurulu
Başkanõ ve İl Genel Meclisi Başkanõ İsmail
Yõlmaz ise, CHP’lilerin gereksiz alõnganlõk
gösterdiğini söyledi.
CHP’den reklam sorusu
ADANA (Cumhuriyet) - CHP Adana
Milletvekili Hulusi Güvel, raylõ sistem ve
KOMBASSAN arsalarõyla gündemden
düşmeyen Adana Büyükşehir Belediyesi’nin
tanõtõm ve reklam giderlerini de TBMM’ye
taşõdõ. Güvel, İçişleri Bakanõ Beşir Atalay
tarafõndan yanõtlanmasõ istemiyle TBMM
Başkanlõğõ’na verdiği soru önergesinde,
Adana’nõn yanõ sõra tüm AKP’li büyükşehir
belediyelerinin reklam ve tanõtõm giderlerinin
kamuoyuna açõklanmasõnõ istedi.
Behice Boran
TBMM’nin önceki günkü birleşiminde Hükü-
met’in, Silahlı Kuvvetler’in Sınır Ötesi Operas-
yonları 17 Ekim’den itibaren bir yıl daha “öğreti-
min” röntgen filmlerini gözler önüne serdi. Ope-
rasyonların sürdürülmesi için kararlaştırılan yetki
görüşülmeden önce, bir bölge milletvekili yöredeki
“Ortaöğretim”in röntgen filmlerini sergiledi. Mil-
letvekilinin adı Ensar Öğüt. Seçim bölgesi Ar-
dahan. CHP milletvekilini kürsüye çıkartan neden,
Ardahanlı öğrencilerin, bu yılki ÖSS sınavlarında
kentlerinin adını “sonuncu” yapacak kadar ba-
şarısız olmaları.
Peki Ardahanlı gençler mi, tembel olan? Yok-
sa, neden, ildeki liselerdeki öğretmen boşluğu mu?.
Ensar Öğüt, geçen yıl 6 Kasım’da yine Meclis
kürsüsüne çıkmış ve ilinin öğretmen kadrosundaki
açıklardan söz etmek istemiş.
Ancak Erdoğan’ın gözde Bakanı Doçent Dok-
tor Hüseyin Çelik, verdiği yanıtta öylesine kü-
çük şeylerle Yüce Meclis’i meşgul ettiği için,
iktidar sıralarından yükselen alkışlar arasında, CHP
milletvekiline sitem etmiş.
Ensar Öğüt, önceki gün bu bir yıl önceki “man-
zara”yı tutanaklardan anımsattıktan sonra seçim
bölgesindeki öğretmen boşluğundan örnekler
verdi.
Ve o örnekleri yerel basındaki haberleri tanık gös-
tererek sıraladı.
Taşra basınından belgeler
Eski bir gazeteci olarak Öğüt’ü dinlerken, ulu-
sal basının taşra dediğimiz Anadolumuzun sesi-
ni tam olarak yansıtmadığından dert yanan ye-
reldeki meslektaşlarımızın bitip tükenmeyen şi-
kâyetlerini bir kez daha anımsadım.
Milletvekili, 364 ortaöğretim öğretmeninin kad-
rosunun boş olduğunu tek tek gösterdiği örnek-
lerle sayıyor ve iktidar sıralarına sesleniyordu:
“.. bütün bu öğretmenler yoksa, ne yapacak
Ardahanlı?”
Ardahanlı öğrenciler, yukarıda da değindiğim gi-
bi bu yılki ÖSS sınavlarında kentlerinin en arka sı-
rada yer almasına karşın, Milli Eğitim Bakanlığı’nın
aymazlığını, vurdumduymazlığını sonlandırmak
amacıyla 25 Eylül’de Valilik önünde toplanmışlar.
“Öğretmenimiz yok. Lütfen öğretmen gönde-
rin” diye seslerini Ankara’ya duyurmak istemiş-
ler.
Kız öğrenciler, bu çağrıyı daha da somutlaştır-
mak için bir araya gelip Valilik önünde “Biz kal-
dırım öğrencisi değil, ÖSS öğrencisi olmak is-
tiyoruz” diye haykırmışlar.
Yerel gazetelerden “Hudut”, “Açtığı Okul Öğ-
retmensizlikten Kapalı” diye yazmış ama, Er-
doğan’ın o çok sevdiği deyişte söylendiği gibi
“Gözleri var görmezler; kulakları var, duy-
mazlar”ın en tipik örneklerini veren iktidarımız vur-
dumduymazlığını sürdürmekte ısrar etmiş.
PKK’ye katılan çocuklar
Ardahan’ın “Son Vilayet” adlı gazetesi, o işit-
mezliği yinelemek amacıyla “Öğretmen Yok;
Davul Zurna Var” manşeti altında “Doğu Anadolu
öğrencilerinin öğretmen isyanı”ndan söz etmiş.
Ensar Öğüt, milletvekillerine “Siz biliyor mu-
sunuz PKK’ye katılan çocukların tahsilleri-
ni?” diye sordu ve ekledi: “Yüzde 80’e yakını ilk-
okuldan, ortaokuldan terk olan çocuklar...
Cahil kalan toplumdan her şey beklenir.”
Ve öteki iller
Sadece Ardahan mı bu durumda olan? Ensar
Öğüt, Bitlis’teki öğretmen açığının 1144 olduğu-
nu ayrıntıları ile anlattı. Doğu Anadolu’nun kültür
merkezi olarak ün yapmış Erzurum’daki açığın
1500 olduğunu söyledi. Muş’ta ise 1000 kadro-
nun doldurulmak için sabırla beklendiğini de...
Hüseyin Çelik’in seçim bölgesi Van’daki açık
3500. Ağrı da ise 900.
CHP milletvekili sayılara dayanarak faciayı par-
lamento tutanaklarına geçirtirken, Doçent Doktor
Çelik, Bakanlar Kurulu sıralarından değil, iktidar
milletvekillerinin arasında ve arkalarda adeta tam
sipere yatmış gibiydi.
Aynı gece Show TV’nin akşam haberlerinde Ali
Kırca, Aktütün’de bir yıldır kapalı olan ilkokulun
öğretmensiz çocuklarını ekrana getirmişti. Üzüm
gözlü yavrularımız okumak, okumak.. kimisi öğ-
retmen, kimisi doktor olmak istiyorlardı.
Hele bir küçük kız vardı ki, ekranda.. teröre, te-
röriste lanet eden, çocuk ağzı ile elleri kırılsın, ayak-
ları kırılsın diye sızlanan..
Doğu Anadolu’da öğrenci olmanın ne demek ol-
duğunu büyüklerine anlatmak için çırpınıyordu...
Faks: 0 216 302 82 08 [email protected]
1 2 E Y L Ü L : T R A J E D İ D Ö N E M İ
12 Eylül Askersel Devirmesiyle Boran için farklõ bir
ağlatõ (trajedi) dönemi başladõ. Çok sevdiği yurdundan
ayrõlarak Belçika’nõn başkenti Brüksel’e sõğõnmak zo-
runda kaldõ. Burada da boş durmadõ. Ayrõ kulvarlarda
yürüyen türdeş iki partiyi, TKP ve TİP’i bir çatõ al-
tõnda birleştirme çalõşmalarõna önderlik etti. Türki-
ye Birleşik Komünist Partisi (TBKP) adõyla bir
araya gelen bu yeni oluşumu, kurucu genel başkanõ
olarak Brüksel’de bir basõn açõklamasõyla dünyaya
duyurmasõndan bir gün sonra da yaşama veda etti.
Kendi betimlemesiyle, “Sosyalist mücadele uzun ve
dikenli bir yoldur” nitelemesine uygun bir yaşam tar-
zõyla, parti saflarõnda hep birlikte yürüdükleri Nihat
Sargõn’õn tanõmlamasõyla “son nefesine kadar” bi-
limsel sosyalizmin hem bir sõra neferi, hem de bilge
bir önderiydi ve onun politik dünya görüşünü üç söz-
cükle özetlemek gerekirse, bağõmsõzlõk, demokrasi, sos-
yalizm sav sözüyle belirtmek yeterlidir.
KAYNAKÇA:1.NihatSARGIN,TİP’liYõllar,FelisYayõnevi,
2.GökhanATILGAN,BehiceBoran,YordamYayõnlarõ,3.Tur-
han SALMAN, TİP Parlamentoda, TÜSTAV, 4. Artun ÜN-
SAL, Türkiye İşçi Partisi 1961 – 1971, Tarih Vakfõ Yurt Ya-
yõnlarõ, 5. Bilim ve Ütopya Dergisi Ekim 2008 sayõsõ