01 Haziran 2024 Cumartesi Türkçe Subscribe Login

Catalog

Months
Days
Pages
CMYB C M Y B 10 EKİM 2008 CUMA CUMHURİYET SAYFA HABERLER 7 DÜZ YAZI ORHAN BİRGİT Doğu Anadolu’da Öğrenci Olmak Bilimselsosyalizminbilgeönderi Gazi Üniversitesi Öğretim Üye- si Yrd. Doç. Dr. Gürsen Topsen, Be- hice Boran’õn akademik yanõnõ anla- tõrken “Behice Boran, Türk sosyo- loji tarihinin ve Türk siyasal dev- rimci hareketinin en ön sıralarında yerini alan ve bu çizgiye özgünlü- ğüyle damgasını vuran bir bilim ve siyaset insanıdır. Bir Cumhuriyet kadını olarak da Türkiye’nin bilim ve siyaset öncülerinin içinde yerini alan üstün kişiliklerden biridir. Sosyoloji ve siyaset yaşam serüve- ninde birçok ‘ilk’in gerçekleştirici- sidir. Çünkü o, ‘Survey’ (örneklem) destekli Le Play sosyolojisiyle uyum- lu ‘monografik’ teknikli sosyolojik araştırmaların başlatıcılarından ve Comte, Durkheim, Marx sosyoloji- lerinden çıkış alarak metodoloji geliştiren ve bu doğrultu çizgisinde Türk köylerinde sosyolojik araş- tırmaların Türkiye’deki ilk uygu- layıcılarındandır.” Bunlarõn yanõ sõra çok daha önem- li bir yanõ, gerek konuşmalarõnda ge- rekse yazõlarõnda bilimselliği hep öne çõkarmõş olmasõdõr. Örneğin, bugün- lerde Ergenekon masallarõyla bol bol darbe senaryolarõnõn yazõldõğõ bir or- tamda, bundan 40 yõl önce Boran ta- rafõndan yapõlmõş bir tespite kulak ve- relim: “…ihtilaller, toplumların de- ğişme süreci içinde belli objektif şartlar altında oluşan sosyal olay- lardır. Bir toplum objektif şartla- rıyla ihtilalci-devrimci bir duruma doğru gidiyorsa, orada ihtilalci ha- reketler, örgütlenmeler, liderler belirir; gitmiyorsa, ihtilalci bir dev- rimin ne kadar sözü edilirse edilsin, bu amaçla örgütler meydana geti- rilirse getirilsin, ihtilal olmaz…” Boran’õn ikinci ve kimliğine dam- gasõnõ vuran asõl yanõ, ta üniversite yõl- larõndan başlayõp ölene dek sürecek olan partili yaşamõdõr. TKP saflarõn- dan Türkiye İşçi Partisi (TİP) Genel Başkanlõğõ’na dek uzanan bu uzun yü- rüyüşte düzene karşõ verdiği savaşõm denli sapmalara karşõ sürdürdüğü ka- rarlõ tutumuyla da bilinir. Özellikle, aydõnlarõn sõnõf savaşõmõndaki rolle- rine vurgu yaptõğõ yazõlarõnõ anõmsa- dõkça bugün mostrasõ çõkmõş eski solcu yeni sağcõ aydõnlarõn durumu- na baktõkça ağlamak mõ, yoksa gül- mek mi gerekir kestiremiyorum. En iyisi bu konuda da sözü Boran’a bõ- rakalõm: “…Halkın hızlı bilinçlen- mesi, örgütlenmesi için… sosyalist harekette aydınlara ihtiyaç var- dır. Özellikle ilk safhalarda emek- çi kitleler hâlâ büyük ölçüde bur- juvazinin etkisi altındadır. Yaşama şartlarındaki zorluklar, geçim sı- kıntısı, işsizlik dolayısıyla tedir- gin, hoşnutsuz hale geldiğinde de önünde olumlu, objektif yollar açık olmadığından ve durumu anlama- sına yardımcı başka fikirler siste- mi bilmediğinden, yobazların ve dinsel bir toplum düzenine, şeria- ta dönme propagandalarının etki- sinde kalabilmektedir. Aydınlar, bu durumdan dolayı halkı cahil, geri- ci olmakla suçlayacakları yerde onları uyarmak, eğitmek, sorunla- ra olumlu ve geçerli çözümler ge- tirecek bir politik hareket -sosya- list hareket- içinde örgütlemek görevini yerine getirmekle yü- kümlüdürler…” Aslõnda bugünkü toplumsal ve si- yasal fotoğrafa da yanõt niteliğindeki bu tanõmlama onun bilgeliğinin ve ne denli uzakgörülü bir kişi olduğunun açõk kanõtõdõr. Behice Boran’õ sõradan bir parti üyeliğinden TİP’in genel başkanlõğõna değin tõrmandõran da bu özelliği olsa gerektir. BEHİCEBORAN SÖNMEZ TARGAN Kapitalist dizge ciddi bir bunalõm ya- şõyor. Yõllardõr Marksizme küfreden kapitalizmin kurmaylarõ ve ideologlarõ ne ilginçtir ki bugünlerde krizden çõkõş yollarõ ararken Karl Marx’õn ekonomi politiğine vurgular yapmayõ da ihmal etmediler. Karl Marx salt ekonomi politiğe yap- tõğõ eleştirilerle kapitalizmi yeni baştan yorumlamakla kalmamõş, klasik tarih anlayõşõna materyalist bir bakõş açõsõyla yaklaşarak bilimsel sosyalizmin de te- mellerini atmõştõr. O güne değin bilim- de, felsefede, ekonomi ve siyasette bili- nenler ve yaşananlar, 19. yüzyõlõn bilim insanlarõ ve aydõnlarõ tarafõndan sorgu- lanmaya başlamõş; böylece, Batõ’nõn aydõnlanma çağõ Marx’la daha bir zen- ginlik kazanmõştõr. 29 Eylül 1864 yõlõn- da Londra’da kurulan ve içinde Karl Marx’õn da bulunduğu I. Enternasyo- nal’le (Uluslararasõ Emekçiler Birliği) bilimsel sosyalizm evrensel bir boyut kazanmõştõ. Özellikle, bu tarihten sonra sadece Avrupa’da değil, gezegenemizin birçok yerinde işçi örgütleri, birlikleri ve partileri kuruldu. Türkiye’de işçi sõ- nõfõnõn ilk politik örgütü olan Türkiye Komünist Partisi (TKP), Mustafa Sup- hi’nin önderliğinde 1920 yõlõnda Kurtu- luş Savaşõ’nõn kan, gözyaşõ, ateş ve ba- rut kokan ortamõ içinde kuruldu. TKP, kendi politik hedefleri doğrultusunda fazla mesafe alamamõş olsa bile gerek Kurtuluş Savaşõ’na gerekse bunu izle- yen aydõnlanma sürecine küçümsenme- yecek katkõlar sağladõ. Abartma sayõlmazsa, Cumhuriyetin aydõnlanma sürecinde, salt sosyalist kültürün oluşmasõnda değil, burjuva de- mokratik kültürün oluşmasõnda da payõ olan insan birikimlerinin önemli bir bö- lümü TKP kadrolarõnõn içinden gelmiş- tir. Örneğin bugün yaşayan Nail Çakır- han, Nihat Sargın, Mihri Belli, Vedat Türkali, Şahabettin Bakırsan bu alan- da ilk akla gelenler. Aramõzdan ayrõlan- lar içinde ise Sadun Aren, Nâzım Hik- met, Ruhi Su, Vedat Nedim Tör, Şev- ket Süreyya Aydemir, Hikmet Şim- şek, Hikmet Kıvılcımlı, Mehmet Ali Aybar’õ bu ocakta yetişmiş ilk akla ge- len Cumhuriyet aydõnlarõ olarak sayabi- liriz. Bundan 21 yõl önce 10 Ekim 1987 tarihinde Brüksel’de yaşamõnõ yitirmiş olan Behice Boran da bu damardan gelen ama TKP kadrolarõ içinde çok daha özgün bir yeri olan kişidir. Marksizm ile ABD’de tanıştı Boran’õ önemli kõlan çeşitli nedenle- rin başõnda onun bir bilim insanõ olmasõ gelir. Sosyoloji dalõnda ciddi araştõrma- larõ ve alan çalõşmalarõ olan Boran’õn mesleki yaşamõ ABD’deki Michigan Üniversitesi’nde başlar ve Marksizm ile tanõşmasõ da bu süreçte olur. 1939 yõlõn- da yurda döndüğünde Ankara Üniversi- tesi Dil Tarih Coğrafya Fakültesi’nde sosyoloji doçenti olarak akademik çalõş- masõnõ sürdürür. Ancak, 1948 yõlõnda Türkiye’de estirilen antikomünist rüz- gârlar yõkõcõ etkisini bu fakültede de gösterir. Pertev Naili Boratav, Muzaf- fer Şerif Başoğlu, Niyazi Berkes, Ad- nan Cemgil, Azra Erhat ile Behice Boran da fakülteden uzaklaştõrõlõr. Bo- ran’õn bu akademik yanõnõ parti yaşa- mõnda da görmek olasõdõr. Bugün sağlõ, sollu birçok parti önderi- nin yaşamõ boyunca bir tek kitabõnõn ol- masõ şöyle dursun bir tek makalesi bile olmazken, Boran yaşamõ boyunca iyi bir söylev ustasõ olarak hem konuşmuş hem de yazmõştõr. …Halkõn hõzlõ bilinçlenmesi, örgütlenmesi için… sosyalist harekette aydõnlara ihtiyaç vardõr. Özellikle ilk safhalarda emekçi kitleler hâlâ büyük ölçüde burjuvazinin etkisi altõndadõr. Yaşama şart- larõndaki zorluklar, geçim sõkõntõsõ, işsizlik dolayõsõyla tedirgin, hoşnutsuz hale geldiğinde de önünde olumlu, objektif yollar açõk olmadõğõndan ve durumu anlamasõna yardõmcõ başka fikirler sis- temi bilmediğinden, yobazlarõn ve dinsel bir toplum düzenine, şe- riata dönme propagandalarõnõn etkisinde kalabilmektedir. Ay- dõnlar, bu durumdan dolayõ halkõ cahil, gerici olmakla suçlaya- caklarõ yerde onlarõ uyarmak, eğitmek, sorunlara olumlu ve ge- çerli çözümler getirecek bir politik hareket -sosyalist hareket- için- de örgütlemek görevini yerine getirmekle yükümlüdürler… Türkiye, 12 Eylül Askersel Devir- mesi’nden bu yana, yaklaşõk 30 yõldõr özel- likle solda bir çoraklõk yaşamaktadõr. Bu- nun kesinkes sõnõfsal nedenleri ve tarihsel kökenleri vardõr elbette. Ama, Boran’õn be- timlemesiyle: “…ihtilaller sadece ve münhasıran objektif şartların bir so- nucu mudur? Örgütlerin, kadroların, li- derlerin iradi hareketlerin bir rolü yok mudur? Vardır tabii…” Bu betimleme- ye dayanarak söz konusu çoraklõğõn bir ne- deni de sübjektif koşullarõn yaratõlama- masõnda aranmalõdõr kanõmõzca. Kabul etmek gerekirse özellikle bilimsel sosya- list kesimde 1980’den sonra TİP düzeyinde ne bir siyasal çekim merkezi oluşturulabildi ne de yetenekleriyle, birikimiyle, akademik ve bilimsel donanõmõyla Boran gibi bir parti önderi gelmedi. Şüphesiz, önderler ve siyasal kadrolar daldan elma gibi düşmezler toplumsal yaşamõn mekâ- nõna. Bunu hazõrlayan toplumsal, tarihsel, siyasal nedenler olgunlaşmasõnõ gerektiren süreçler vardõr. Ama sübjektif koşullarõn oluşmasõ için son 30 yõldõr ciddi çabalarõn gösterilmediğini de vurgulamamõz gerekir. Boran’õ anlatõrken onun parlamenter yönüne de değinmemiz gerekir. 1965 genel seçimlerinde parlamentoya Urfa Milletvekili olarak giren Bo- ran, Meclis kürsüsünde söz aldõğõ zaman, ku- lislerde gezen milletvekillerinin koşarak salo- na girdiklerini Tabii Senatör Suphi Kara- man’dan dinlemiştim. Onun her konuşmasõ ve politika konularõndaki söylemleri hepimiz için bir ders niteliği taşõrdõ demişti Karaman. Boran, Meclis konuşmalarõndan birinde Ame- rika ile yapõlan ikili anlaşmalarõn çoğunun bir metne bağlanmadõğõnõ, sözle yapõlan bu anlaş- malarõn uluslararasõ hukuk açõsõndan da geçer- siz olduğunu belirtmekle kalmamõş ve bunlar- dan bir tanesinin, sõnõrlarõmõzõn ABD tarafõndan nükleer mayõnlarla döşendiğini ve bunun böl- ge halkõ başta olmak üzere Türkiye için ciddi teh- likeler içerdiğini Meclis’te dile getiren ilk par- lamenter olarak siyaset tarihimize geçmiştir. Ku- ruluşunda sosyalist bir izlenceye sahip olmayan TİP’e Mehmet Ali Aybar’õn 1962 yõlõnda genel başkan olmasõyla birçok TKP kadrolarõyla bir- likte Behice Boran da bu parti saflarõna katõldõ. Burada hemen belirtmek gerekirse, TİP’in Ay- bar’la başlayan ve giderek gerçek bir Marksist çizgiye uzanan parti içi savaşõmõnda Behice Bo- ran’õn yadsõnmaz bir payõ olduğu son derece açõktõr. Bu nedenle, 60’lõ yõllarõn sonuna doğ- ru Aybar’la yollarõ ayrõlacak, Ekim 1970’te ya- põlan IV. Büyük Kongre’de Boran TİP Genel Başkanlõğõ koltuğuna oturacaktõr. Cezaevi deneyimleri 12 Mart 1971 Askersel Karõşmasõyla TİP Ana- yasa Mahkemesi tarafõndan kapatõlõrken birçok partiliyle birlikte Boran da cezaevine konacaktõr. Aslõnda bu Boran’õn ilk cezaevi deneyimi de- ğildi. 1950 yõlõnda kurulan Türk Barõşseverler Derneği Başkanõ olduğu dönemde, Menderes hü- kümetinin TBMM kararõ olmaksõzõn Kore’ye as- ker gönderme kararõna karşõ çõkan bir bildiri ya- yõmlamasõ nedeniyle Boran ve dernek yöneti- cileri tutuklanarak askeri mahkeme tarafõndan 15 yõl hapis cezasõna çarptõrõldõlar. Tek çocuğu olan Dursun’u da cezaevi ko- şullarõnda dünyaya getirdi. 1953’te cezaevinden çõktõktan kõsa bir süre sonra 1951 TKP tevki- fatõnõn bir uzantõsõ olarak 41 kişiyle yeniden tu- tuklandõ. 12 Mart Askersel Karõşmasõyla ikin- ci kez cezaevine giren Boran 1974 affõndan ya- rarlanarak özgürlüğüne kavuşunca 1 Mayõs 1975 tarihinde yeniden kurulan TİP’in genel baş- kanõ oldu. Bu ikinci oluşumda, TKP’den gelen birçok arkadaşõyla da artõk yollarõ ayrõlmõştõ ama o inandõğõ Marksist çizgide yaşamõnõn sonuna dek kararlõlõkla yürüdü ve siyasal yaşamdaki du- ruş ve tutumunu hep Türkiye gerçeği üzerine kurdu. Türk köylerinde sosyolojik araştırma Meclis’tedersniteliğitaşõyacaksöylemler ‘ ‘AK Bülten’ eleştirisi İZMİR (Cumhuriyet) - İzmir İl Özel İdaresi’nin 3 ayda bir yayõmlanan “Özel İdare” dergisinin son sayõsõnda AKP’nin propagandasõnõn yapõldõğõ belirtildi. 32 sayfalõk dergide AKP’li il genel meclisi üyelerinin fotoğraflarõnõn 9 kez yayõmlanmasõna tepki gösteren CHP İl Genel Meclisi Üyesi Mehmet Şenel, dergide AKP’li belediyelerin yönettiği Tire ve Ödemiş’e 2’şer sayfa ayrõlõrken CHP’li belediyenin yönettiği Birgi’ye 1 sayfa ayrõldõğõnõ belirtti. Derginin Yayõn Kurulu Başkanõ ve İl Genel Meclisi Başkanõ İsmail Yõlmaz ise, CHP’lilerin gereksiz alõnganlõk gösterdiğini söyledi. CHP’den reklam sorusu ADANA (Cumhuriyet) - CHP Adana Milletvekili Hulusi Güvel, raylõ sistem ve KOMBASSAN arsalarõyla gündemden düşmeyen Adana Büyükşehir Belediyesi’nin tanõtõm ve reklam giderlerini de TBMM’ye taşõdõ. Güvel, İçişleri Bakanõ Beşir Atalay tarafõndan yanõtlanmasõ istemiyle TBMM Başkanlõğõ’na verdiği soru önergesinde, Adana’nõn yanõ sõra tüm AKP’li büyükşehir belediyelerinin reklam ve tanõtõm giderlerinin kamuoyuna açõklanmasõnõ istedi. Behice Boran TBMM’nin önceki günkü birleşiminde Hükü- met’in, Silahlı Kuvvetler’in Sınır Ötesi Operas- yonları 17 Ekim’den itibaren bir yıl daha “öğreti- min” röntgen filmlerini gözler önüne serdi. Ope- rasyonların sürdürülmesi için kararlaştırılan yetki görüşülmeden önce, bir bölge milletvekili yöredeki “Ortaöğretim”in röntgen filmlerini sergiledi. Mil- letvekilinin adı Ensar Öğüt. Seçim bölgesi Ar- dahan. CHP milletvekilini kürsüye çıkartan neden, Ardahanlı öğrencilerin, bu yılki ÖSS sınavlarında kentlerinin adını “sonuncu” yapacak kadar ba- şarısız olmaları. Peki Ardahanlı gençler mi, tembel olan? Yok- sa, neden, ildeki liselerdeki öğretmen boşluğu mu?. Ensar Öğüt, geçen yıl 6 Kasım’da yine Meclis kürsüsüne çıkmış ve ilinin öğretmen kadrosundaki açıklardan söz etmek istemiş. Ancak Erdoğan’ın gözde Bakanı Doçent Dok- tor Hüseyin Çelik, verdiği yanıtta öylesine kü- çük şeylerle Yüce Meclis’i meşgul ettiği için, iktidar sıralarından yükselen alkışlar arasında, CHP milletvekiline sitem etmiş. Ensar Öğüt, önceki gün bu bir yıl önceki “man- zara”yı tutanaklardan anımsattıktan sonra seçim bölgesindeki öğretmen boşluğundan örnekler verdi. Ve o örnekleri yerel basındaki haberleri tanık gös- tererek sıraladı. Taşra basınından belgeler Eski bir gazeteci olarak Öğüt’ü dinlerken, ulu- sal basının taşra dediğimiz Anadolumuzun sesi- ni tam olarak yansıtmadığından dert yanan ye- reldeki meslektaşlarımızın bitip tükenmeyen şi- kâyetlerini bir kez daha anımsadım. Milletvekili, 364 ortaöğretim öğretmeninin kad- rosunun boş olduğunu tek tek gösterdiği örnek- lerle sayıyor ve iktidar sıralarına sesleniyordu: “.. bütün bu öğretmenler yoksa, ne yapacak Ardahanlı?” Ardahanlı öğrenciler, yukarıda da değindiğim gi- bi bu yılki ÖSS sınavlarında kentlerinin en arka sı- rada yer almasına karşın, Milli Eğitim Bakanlığı’nın aymazlığını, vurdumduymazlığını sonlandırmak amacıyla 25 Eylül’de Valilik önünde toplanmışlar. “Öğretmenimiz yok. Lütfen öğretmen gönde- rin” diye seslerini Ankara’ya duyurmak istemiş- ler. Kız öğrenciler, bu çağrıyı daha da somutlaştır- mak için bir araya gelip Valilik önünde “Biz kal- dırım öğrencisi değil, ÖSS öğrencisi olmak is- tiyoruz” diye haykırmışlar. Yerel gazetelerden “Hudut”, “Açtığı Okul Öğ- retmensizlikten Kapalı” diye yazmış ama, Er- doğan’ın o çok sevdiği deyişte söylendiği gibi “Gözleri var görmezler; kulakları var, duy- mazlar”ın en tipik örneklerini veren iktidarımız vur- dumduymazlığını sürdürmekte ısrar etmiş. PKK’ye katılan çocuklar Ardahan’ın “Son Vilayet” adlı gazetesi, o işit- mezliği yinelemek amacıyla “Öğretmen Yok; Davul Zurna Var” manşeti altında “Doğu Anadolu öğrencilerinin öğretmen isyanı”ndan söz etmiş. Ensar Öğüt, milletvekillerine “Siz biliyor mu- sunuz PKK’ye katılan çocukların tahsilleri- ni?” diye sordu ve ekledi: “Yüzde 80’e yakını ilk- okuldan, ortaokuldan terk olan çocuklar... Cahil kalan toplumdan her şey beklenir.” Ve öteki iller Sadece Ardahan mı bu durumda olan? Ensar Öğüt, Bitlis’teki öğretmen açığının 1144 olduğu- nu ayrıntıları ile anlattı. Doğu Anadolu’nun kültür merkezi olarak ün yapmış Erzurum’daki açığın 1500 olduğunu söyledi. Muş’ta ise 1000 kadro- nun doldurulmak için sabırla beklendiğini de... Hüseyin Çelik’in seçim bölgesi Van’daki açık 3500. Ağrı da ise 900. CHP milletvekili sayılara dayanarak faciayı par- lamento tutanaklarına geçirtirken, Doçent Doktor Çelik, Bakanlar Kurulu sıralarından değil, iktidar milletvekillerinin arasında ve arkalarda adeta tam sipere yatmış gibiydi. Aynı gece Show TV’nin akşam haberlerinde Ali Kırca, Aktütün’de bir yıldır kapalı olan ilkokulun öğretmensiz çocuklarını ekrana getirmişti. Üzüm gözlü yavrularımız okumak, okumak.. kimisi öğ- retmen, kimisi doktor olmak istiyorlardı. Hele bir küçük kız vardı ki, ekranda.. teröre, te- röriste lanet eden, çocuk ağzı ile elleri kırılsın, ayak- ları kırılsın diye sızlanan.. Doğu Anadolu’da öğrenci olmanın ne demek ol- duğunu büyüklerine anlatmak için çırpınıyordu... Faks: 0 216 302 82 08 [email protected] 1 2 E Y L Ü L : T R A J E D İ D Ö N E M İ 12 Eylül Askersel Devirmesiyle Boran için farklõ bir ağlatõ (trajedi) dönemi başladõ. Çok sevdiği yurdundan ayrõlarak Belçika’nõn başkenti Brüksel’e sõğõnmak zo- runda kaldõ. Burada da boş durmadõ. Ayrõ kulvarlarda yürüyen türdeş iki partiyi, TKP ve TİP’i bir çatõ al- tõnda birleştirme çalõşmalarõna önderlik etti. Türki- ye Birleşik Komünist Partisi (TBKP) adõyla bir araya gelen bu yeni oluşumu, kurucu genel başkanõ olarak Brüksel’de bir basõn açõklamasõyla dünyaya duyurmasõndan bir gün sonra da yaşama veda etti. Kendi betimlemesiyle, “Sosyalist mücadele uzun ve dikenli bir yoldur” nitelemesine uygun bir yaşam tar- zõyla, parti saflarõnda hep birlikte yürüdükleri Nihat Sargõn’õn tanõmlamasõyla “son nefesine kadar” bi- limsel sosyalizmin hem bir sõra neferi, hem de bilge bir önderiydi ve onun politik dünya görüşünü üç söz- cükle özetlemek gerekirse, bağõmsõzlõk, demokrasi, sos- yalizm sav sözüyle belirtmek yeterlidir. KAYNAKÇA:1.NihatSARGIN,TİP’liYõllar,FelisYayõnevi, 2.GökhanATILGAN,BehiceBoran,YordamYayõnlarõ,3.Tur- han SALMAN, TİP Parlamentoda, TÜSTAV, 4. Artun ÜN- SAL, Türkiye İşçi Partisi 1961 – 1971, Tarih Vakfõ Yurt Ya- yõnlarõ, 5. Bilim ve Ütopya Dergisi Ekim 2008 sayõsõ
Subscribe Login
Home Subscription Packages Publications Help Contact Türkçe
x
Find from the following publications
Select all
|
Clear all
Find articles published in the following date range
Find articles containing words via the following methods
and and
and and
Clear