23 Aralık 2024 Pazartesi Türkçe Subscribe Login

Catalog

Months
Days
Pages
SAYFA CUMHURİYET 14 OCAK 2008 PAZARTESİ 2 OLAYLAR VE GÖRÜŞLER AÇI MÜMTAZ SOYSAL Yeni YÖK Başkanı ve Üniversiteler Yeni YÖK Başkanı ile birlikte yükseköğretimde başlatılması planlanan bir diğer değişim ise yabancı üniversitelerin Türkiye’de şube açmaları olacaktır. İlk denemesi Amerikan Alfred Üniversitesi ile yapılan, neredeyse tüm öğrencileri türbanlı olan ve anayasaya, yükseköğretim mevzuatına aykırı olarak İstanbul’da eğitime başlayan korsan üniversite, cumhuriyet savcılığına yapılan suç duyurusuyla engellenmiştir. YÖK Başkanı, Türk yükseköğretimi için umut kırıcı olmaktadır. Yapılan açıklamaların ortaya koyduğu bir diğer önemli değişim ise yükseköğretimin bundan sonra piyasa talepleri doğrultusunda yapılandırılacağı gerçeğidir. Paralı eğitimin bir yararının da “yeni açılacak fakülte, anabilim ve bilim dallarının öğrenci talebine göre belirleneceğini” açıklayan YÖK Başkanı’nın, üniversite ile ticari işletme arasında fark gözetmediği anlaşılmaktadır. Ticari işletmenin üretimini pazarlamak için müşteri memnuniyetini gözetme zorunluluğunu üniversitelere taşımayı planlayan bu yönetim anlayışının, dönemsel olarak ortaya çıkan “moda mesleklere” yığılma olduğunda, mezunların nasıl iş bulacaklarına ilişkin çözüm önerileri merak konusudur. Serbest piyasa ekonomisinin işleyiş mekanizmasını eğitime uyarlayarak eğitimin yük ve sorumluluğunu gençlerin omuzlarına yüklemekle yükseköğretim sorunlarına çözüm üretildiğini iddia etmek mümkün değildir. Yükseköğretim sorunlarının çözümünü devlet üniversitelerini paralı hale getirmekte gören yönetim anlayışının, devlet üniversitelerinin her yıl siyasi baskıyla arttırılan kontenjanları nedeniyle kalabalık sınıflarda yapılan eğitimin kaliteye olan olumsuz yansımalarını hiç dikkate almaması ya da öğretim üyesi yetersizliğine rağmen siyasi rant amacıyla açılan yeni üniversitelerin eğitim kalitesinden söz etmemesi de dikkat çekicidir. Yeni YÖK Başkanı ile birlikte yükseköğretimde başlatılması planlanan bir diğer değişim ise yabancı üniversitelerin Türkiye’de şube açmaları olacaktır. İlk denemesi Amerikan Alfred Üniversitesi ile yapılan, neredeyse tüm öğrencileri türbanlı olan ve anayasaya, yükseköğretim mevzuatına aykırı olarak İstanbul’da eğitime başlayan korsan üniversite, cumhuriyet savcılığına yapılan suç duyurusuyla engellenmiştir. Ancak yeni dönemde yeni yabancı üniversitelerin açılacağına ilişkin açıklamalar yapılmaktadır. Anayasanın 130. maddesinde, “üniversitelerin devlet tarafından ve kanunla kurulacağı” hükmüne rağmen bu açıklamaların yapılmakta oluşu ise dikkat çekicidir. Bilginin bir üretim faktörü olarak kabul edildiği, bilimsel üretimde tüm ülkelerin yarışa girdiği bilgi çağında, herkesin üniversite okumasını gereksiz bulan ancak yabancı üniversitelere kucak açmakta da sakınca görmeyen bir anlayışın, YÖK’ün yıllardır engellediği niteliksiz eğitim veren bazı yabancı üniversitelere diploma denkliği tanıma konusunda bonkör davranacağından da kuşku duymamak gerekmektedir. Devlet üniversitelerine kaynak ayırmayan, öğretim üyelerini yoksulluk sınırında maaşlara mahkum eden, kadro vermeyen, üniversite hastanelerini cezalandıran AKP yönetimi, eğitim ve öğretimin devletin temel görevlerinin başında yer aldığını görmezden gelerek, eğitimin finansmanını eğitim görene yükleyen bir YÖK Başkanı ile yoluna devam etmektedir. CUMHURİYET’TEN OKURLARA İBRAHİM YILDIZ Mavi Vatan ve Foça DEYİM, emekli Koramiral Lütfü Sancar’ındır. Geçen gün Foça’daki sempozyumu açarken, kıyılarımız çevresindeki deniz alanının büyüklüğünü anımsatıp Anadolu’nun yarısı kadar olduğunu söylüyor ve o alana da “mavi vatanımız” diyordu. Zaten iki tam günlük toplantının amacı da buydu; denizleri de vatan karasını korur gibi korumak, sevmek, sevdirmek, değerini bilerek kullanmak. Sempozyum “Türk Denizciliği ve Foça” başlığını taşımaktaydı. Ülkedeki denizciliğin durumunu tartışırken Foça için sonuçlar çıkarmak, ya da Foça’yı kılavuz olarak alıp Türk denizciliğinin bütününü düşünmek. aşka alanlar için kullanılsa da, en çok denize yakışan bir sözdür “kılavuz” sözcüğü. Kimileri havacılar ve araba yarışçıları için de aynı sözcüğü kullanırlar, ama yanlış; kılavuz uçurmaz.. aksine, yöneticilerin uçukluğu yüzünden geminin tehlikeye girmesini önlemek ister. Ters akıntıları, su altının görünmez engellerini, anaforları bilen odur. Kılavuzluk ettiği yerin en deneyimlisi olduğu için sözü dinlenmeli, gösterdiği yol izlenmelidir. Özellikle Foça’nın sözü. Çünkü, dile kolay, Karadeniz’in Amasra ve Samsun’undan Fransa’nın Marsilya’sına, hatta İspanya’nın Barcelona’sının aşağılarına kadar Akdeniz’i dolaşıp bir yığın “koloni” kurmuş Foçalı gemiciler. İlçenin antik tarihini anlatan Arkeoloji Profesörü Ömer Özyiğit bu uzun yolculuklarda doğudan batıya taşınanın, yalnız zeytinyağı veya şarap amforaları değil, kültür ve bilgi de olduğunu vurguluyor. Ama, şimdinin Türkiye’si açısından bu küçük ilçenin verdiği büyük ders deniz sevgisi, çevre bilinci ve yönetimhalk bütünlüğü dersidir. Genç Belediye Başkanı Gökhan Demirağ’ın halkla birlikte ciddi hazırlıklı, geniş katılımlı, ilginç programlı böyle bir toplantı düzenlemiş olması bile başlı başına büyük başarı. oça, yelkencilikten balıkçılığa, yatçılıktan müzeciliğe kadar denizle ilgili her şeyin bilgiççe, bilgece ve efendice tartışıldığı bir sempozyum örneği vererek turistik ilçe olmanın ille dedikodu, televole ve yolsuzluk sahnesi olma anlamına gelmediğini göstermiş oldu. Hayal kırıklığının ve bezginliğin egemen olmaya başladığı bir ortamda gam dağıtıcı ve güven verici böyle bir esintinin denizden, bir kıyı kasabasından gelmiş olması ilginçtir. Belki de, denizciliğin özünde yatan sürekli devinim ve yeni ufuklara yönelme özleminden kaynaklanan bir iyimserliktir bu. Öyleyse, kötümserliğe direnmeyi ve yeniden dirilmeyi unutup kaderciliğe sürüklenen bir topluma “mavi vatan” sevgisini aşılama, denizliciği geliştirme ve sonuçta denizci bir ulus yaratma düşüncesi her zamankinden daha fazla geçerlilik kazanıyor demektir. Okurların İstekleri Bir süre önce yayımladığımız okur anketine gösterilen ilgi, okurlarımızın gazetesini nasıl sahiplendiklerini gösteriyor. Cumhuriyet’i Cumhuriyet yapan, okurların desteği şüphesiz. Öteki gazetelerde olmayan okur oluşumu bugün bir tek Cumhuriyet’te vardır. Gazetenin yayın politikasından birçok girişimine okurlarımız görüşlerini aktararak katkıda bulunmuşlardır. Anket ile birlikte çok sayıda okurumuzdan küçük notlar, iletiler, mektuplar aldık. Çoğu okurumuz çalışanlar gibi gazetenin daha çok satması için neler yapılması gerektiğine kafa yormuş ve önerilerini sıralamışlar. Okurlarımızın önerilerinin birkaçını sizlerle paylaşmak istedim: ??? “Hafta sonu ekleri; hafta sonlarımıza yön verecek tiyatro, sinema, festival, şenlik, sergi hatta gezi yerleri haberleri, görüşler olmalı... Ve bir kısa öykü, şiir neden yok? Gazete için de özellikle kültür sanat sayfası ve spor sayfası zayıf kalmakta, gündemi takip etme konusunda ve bilgilendirme az. Gazetede de söyleşi ve röportaj yok kadar az, bir de seçilen konular sınırlı sanki, ülke sorunlarına gerçek araştırmacı gazetecilik bakımından; çevre, doğa kirliliği, hızla yayılan tarikatçı yurtlar, dershaneler, bu okullar... Cumhuriyet halkın sorunlarına sahip çıkmalı, yol göstermeli, aydınlatmalı, uyandırmalı, onların yanında olmalı.” ??? “Cumhuriyet kendine yakışan kitap, CD gibi taksitli satış ve promosyon yapmalı, ekonomik güç ön plana geçti. Cumhuriyet TV pahalı, peki Cumhuriyet Radyo, o da mı olmaz?” ??? “Cumhuriyet gazetesi halkına, laik Cumuriyete sahi çıkmalı, sade şikâyet değil, çare, çözüm üretmeli. Özel günlerde belediyelerle ortak ya da tek festivaller yapmalı. Halkın içine inmeli, sanatla kültürle, yöresel etkinlikler içinde olmalı... Beni anlıyorsunuz umarım.” ??? “1 Cumhuriyet’imizin 1. sayfasının ilk yayımlandığı tarihten itibaren her gün gazete eki olarak verilmesi. 2 Okur tarafından bedeli ödenmek üzere, Cumhuriyet yazarlarının kitaplarının okur adına imzalı gönderilmesi. (Böyle bir dağıtım servisi olmalı.) 3 Cumhuriyet yıllıklarımızı kolay temin etmemiz için Merkez Dağıtım’a, ilçelere önem verilmesinin sağlanması (19231973 yıllığı gibi). 4 Cumhuriyet Sanat Dergisi yayımlanması (aylık).” ??? “Okur anketinde olmayan hususlar/öneriler için yazma ihtiyacı duydum. Gazetemizin gençliğin ilgisini çekmek ve okur devamlılığı için ‘Gençlik’ veya ‘Gençlik/Spor’ eki çıkarmasında yarar görüyorum. İçeriği, üniversite/çalışan gençliği ilgilendiren spor, bilişim, yayın vb. ağırlıklı olabilir.” ??? “Karşılaştığım bazı olayları yazıyorum: 1 Bir gün Ankara’ya acil bir zarf göndereceğim. Otobüs terminaline gittim. Koç’ların yazıhanesine sordum. Şoföre söyle, dediler. Şoförün yanına gittim. Durumu izah ettim. Şoför yüzüme baktı ve aynen şöyle dedi: ‘Böyle bir işi yapmıyorum. Ama Cumhuriyet okuduğun için götüreyim.’ Bu olay beni çok gururlandırdı. 2 Belediye otobüsünde elimdeki Cumhuriyet gazetesini gören genç bir hanım aynen şöyle dedi: ‘Bravo amca, seninle gurur duyuyorum. Çünkü bu gazeteyi okuyorsun.’ Yine gururlandım. 3 ÇorumSungurlu kazasında gazete almak için bir bayiye vardım. Biz satmıyoruz, dedi. Çok üzüldüm. Başka bir bayiye gittim. Ve bayiye ‘Sungurlu’ya kaç Cumhuriyet gazetesi geliyor’ dedim. Bayideki kişi aynen şöyle dedi: ‘Sadece 12 gazete geliyor.’ Buna çok üzüldüm. Sungurlu’nun nüfusu 33 bin.” ??? “Türkiye’de laik eğitim düzeyi yükselip Cumhuriyet gazetesi okuyabilenler yaygınlaşmadıkça, AKP ve onun destekçileri, ABD, AB, Rum, Yunan, Ermeni lobileri ile Talabani, Barzani güçleri, referandum, seçim meçim bizi oyalayıp, uyutup dalgalarını geçmeye devam edeceklerdir.” ??? “1 Her köşede aynı konular yorumlanıyor. Değişik konulara değinilse kısa zamanda daha fazla bilgi edinmiş olacağız. 2 Gazetenizde ve ekinde, daha geniş yer verilmesini istediğim konular; tarihten, Kurtuluş Savaşı, Osmanlı’nın çöküş nedenleri, asılarak tarihe mal olmuş kişilerin neden asıldığı. İlerlemiş ülkelerin nasıl ilerledikleri, teknik ve sağlık alanında yeni buluşlar. 3 Gazeteniz ekinde promosyon olarak yukarıdaki konuları içeren kitap verebilirsiniz, ayrıca VCD verebilirsiniz. 4 Gazetenizin pahalı olup olmadığı, ucuz olmasını isteyenler var elbette. Okumak isteyene bence gazetenin pahalı olması pek de geçerli bir mazeret değil.” ??? “Anketinizde bulunmayan, ancak mutlaka gazetemizde bulunmasını arzu ettiğimiz; Tüketici Hakları’nın korunması konusudur. Bireyin büyük ticari kuruluşlar karşısında aciz kaldığı günümüzde, bu konuda gayret gösterirseniz, çok yararlı olur kanısındayım. Çünkü, Türk vatandaşı hakkını koruma özgürlüğünden yoksundur. En ufak avukat ücretinin 300500 YTL olduğu günümüzde, çoğunluk parası olmadığı için yasaların koruyuculuğundan yararlanamamaktadır.” Prof. Dr. Nur SERTER eni YÖK Başkanı Prof. Dr. Yusuf Ziya Özcan göreve gelir gelmez önemli açıklamalarda bulundu. Önce türbanın üniversitelerde serbest bırakılmasını istedi, ardından paralı eğitim modelini önerdi. Türban açıklamasıyla, kimliği konusundaki tartışmalara son verdiği gibi, Türkiye’nin bir hukuk devleti olduğunu görmezden gelerek türban yasağının dayandığı yüksek yargı organları kararlarını yok saymayı yeğledi. Böylece kendisini bu makama atayanlara gösterdiği sadakatin, hukuk devletine sadakatten daha önemli olduğunu kanıtlamış oldu. Prof. Özcan ikinci önemli açıklamasında ise devlet üniversitelerinin paralı olmasını savunarak AKP’nin eğitime bakış açısı ile bire bir örtüşen görüşlere sahip olduğunu gösterdi. Özel eğitim kurumlarına en büyük desteği veren bakan olmakla övünen Hüseyin Çelik, eğitimde kalite sorununun ancak özelleşmeyle çözümlenebileceği konusunda YÖK Başkanı ile aynı çizgide buluştular. B Y lanmaktadır. Eğitim fakültelerinden öğretmen olarak mezun olan binlerce gencin, öğretmenlik atamasını bile yapmayan Milli Eğitim Bakanlığı’nın, kredi borçlarını işsiz öğrencilerden nasıl tahsil edeceği, sunulan modelin gerçeklerle bağdaşmazlığını ortaya koymaktadır. YÖK Başkanı’nın dünyadaki tüm üniversitelerin paralı olduğunu iddia etmesi ise tüm dünyayı ABD’den ibaret gördüğünü ortaya koymaktadır. Avrupa devlet üniversitelerinde eğitimin tümüyle parasız olduğu gerçeğinin ne yazık ki farkında değildir. Almanya, Fransa gibi ülkelerde devlet üniversitelerinde Türkiye’de olduğu gibi öğrencilerden eğitime katkı payı dahi alınmamaktadır. Kısıtlanan bütçe ödenekleri YÖK Başkanı’nın paralı yükseköğretimde eğitim kalitesinin artacağından söz etmesinin dayanaklarını anlamak ise gerçekten zordur. Örnek olarak Özel Vakıf Üniversiteleri’nin sunulması ise 85 devlet üniversitesine yapılan en büyük haksızlıktır. Cumhuriyet Üniversitelerimiz Türkiye’nin sadece yüz akları değil, vakıf üniversitelerindeki öğretim üyelerini de yetiştiren kurumlardır. Ülkemizde bilimsel yayın sıralamasında dünyanın ilk 500 üniversitesi arasına giren üniversiteler devlet üniversiteleri olmuştur. Giderek kısıtlanan bütçe ödeneklerine rağmen, bilimsel çalışmalarda öncülük eden, öğretim üyesi yetiştiren, yükseköğretim öğrencilerinin yüzde 95’ine eğitim veren ve 1990 yılında dünyadaki yayın sıralamasında 40. sırada iken 2006’da 19. sıraya yükselen, 2007 Bologna Değerlendirme Raporu’nda başarı sıralamasındaki yeri son iki yılda 33.’lükten, 9.’luğa yükselen üniversitelerimiz YÖK Başkanı tarafından başarısız ilan edilmektedir. Bir üniversitenin eğitim kalitesini lüks binalar, görkemli yerleşkeler, 20 kişilik sınıf ve laboratuvarlarla değerlendirmek, kısır bir yaklaşımdır. Köklü Avrupa üniversiteleri, bu yaklaşımın yanlışlığının göstergesidir. Türk devlet üniversitelerinin başarı göstergesi mezunlarının çalışma yaşamında öncelikle tercih ediliyor olması, meslek sınavlarındaki başarı değerlendirmesi ve Amerika, Avrupa ülkelerindeki diploma denklikleriyle ortadadır. Yıllardır Türkiye’yi yöneten kadrolar, devlet üniversitelerinden mezun olmuşlardır. Cumhuriyet üniversiteleri Anadolu’ya bilimi, sanatı, hizmeti, ışığı, aydınlanmayı taşımış, olağanüstü güç koşullarda mucizevi başarılara imza atmışlardır. Bu gerçeklerin farkında bile olmayan, büyük özveriyle bilim üreten devlet üniversitelerini kalite yoksunu sayan bir Ara meslek elemanı Paralı üniversitenin gerekçeleri, Türkiye’yi bekleyen yükseköğretim anlayışının da ipuçlarını vermektedir. YÖK Başkanı, “herkesin üniversiteye gitmemesi gerektiğini ileri sürmekte ve bedava olduğu için herkesin üniversiteye gitmesinden” yakınmaktadır. Örgün yükseköğretimde yüzde 25 olan okullaşma oranlarının AB ülkeleriyle kıyaslamasını yapmayı dahi gereksiz görerek yoksul aile çocuklarına “ara meslek elemanı” olmayı yeterli saymaktadır. Eğitimde fırsat eşitliğinin yok edildiği ve üniversite eğitiminden yararlanmanın sadece varlıklı ailelerin çocukları arasındaki bir yarışla belirleneceği bu yükseköğretim anlayışı Türkiye’nin geleceğinde artık köyden kopup gelen mühendislere, hekimlere, çobanlıktan Başbakanlık’a, Cumhurbaşkanlığı’na yükselen başarılı gençlere, işçi çocuklarına yer olmadığını ortaya koymaktadır. Yoksul gençlerin umuduna kapılar kapanmaktadır. Bu gerçeği gizlemenin yolu olarak da eğitim görenlere 810 bin YTL ’lik öğrenim kredisi verilme vaadi seçilmektedir. Halen yürürlükte olan öğrenim kredisi borcunu geri ödemekte zorlanan, burslarla okumaya çalışan on binlerce genç bu vaadin ne anlama geldiğini kuşkusuz en iyi bilenlerdir. Diplomalı işsiz oranlarının hızla yükseldiği ve üniversite mezunlarımızın vasıf gerektirmeyen işlerde bile çalışmaya razı olduğu ülkemizde, işsiz ordusuna binlerce genci sırtındaki borç yükü ile katmak, bir yükseköğretim projesi olarak topluma sunulmaya hazır F mumtazsoysal@gmail.com DERSHANE VE KOLEJ DENEYİMLİ BRITISH COUNCIL SERTİFİKALI UZMAN İNGİLİZCE ÖĞRETMENİNDEN KONUŞMA İNGİLİZCESİ, DERSLERE TAKVİYE SINAVLARA HAZIRLIK DERSLERİ SEVDİREREK VE EĞLENDİREREK VERİLİR. 0532 646 62 06 www.ingilizceogren.net Yeni ekler Gazetemiz her gün farklı içerikte ek vererek farklılığını sürdürüyor. Strateji, Spor, Gezi, Kitap, Bilim ve Teknoloji, Hafta Sonu ve Pazar eklerini önümüzdeki günlerde yeni grafik ve içerikle okurlarımıza sunacağız. Salı günleri ise Spor ekinin yanı sıra aylık olarak eğitim, tarım ve enerji eklerini de yine ücretsiz olarak vereceğiz. İyi haftalar... CUMHURİYET 02 CMYK
Subscribe Login
Home Subscription Packages Publications Help Contact Türkçe
x
Find from the following publications
Select all
|
Clear all
Find articles published in the following date range
Find articles containing words via the following methods
and and
and and
Clear