26 Aralık 2024 Perşembe Türkçe Subscribe Login

Catalog

Months
Days
Pages
12 EYLÜL 2007 ÇARŞAMBA CUMHURİYET SAYFA 17 Pamuklu Mesut Başaldı: “Orhan Pamuk’a göre Türkiye’deki aşırı sağcılar laikmiş. Aşırı solcular da dinci!” Ya ğ m u r E k i m ABD, PKK ile ilişkideymiş... “Vay çapkın vay!” PANO DENİZ KAVUKÇUOĞLU 12 Dev Adam’ın gidişi: 12 Ev Adam! Kirve Zekai Bulut: “Bahçeli, RTE’nin torununa kirve de olur inşallah!” Ciğerpare Hasan Baş: “Kurban olduğum ABD, sen nelere kadirsin; düşman ikiliyi canciğere döndürüverdin!” BUGÜN 12 Eylül. 27 yıl önce “Amerika’nın oğlanları”nın darbe yaptığı ve anayasayı ilga ettiği gün. Kimdi bunlar? Dönemin Genelkurmay Başkanı Orgeneral Kenan Evren’den başkasını kaç kişi anımsıyor? Kara Kuvvetleri Komutanı Orgeneral Nurettin Ersin, Hava Kuvvetleri Komutanı Orgeneral Tahsin Şahinkaya, Deniz Kuvvetleri Komutanı Oramiral Nejat Tümer, Jandarma Genel Komutanı Orgeneral Sedat Celasun’un adını kaç kişi bir çırpıda söyleyebilir? Unutulup gittiler. Ama geride Amerikalıların ağzından “bizim oğlanlar” tanımlamasını bıraktılar. Onlar, “Amerika’nın oğlanları” olarak Türkiye Cumhuriyeti’nin tarihindeki kanlı ve kirli bir sayfada yerlerini aldılar. Aradan 27 yıl geçti. Bugüne geldik. Bugün, “Amerika’nın yeni oğlanları” yine işbaşında değil mi? 27 yıl önce asker oğlanlar tarafından ilga edilip değiştirilen anayasa, bu kez sivil oğlanlar tarafından yeni baştan hazırlanmıyor mu? 27 yıl önce Amerika’nın oğlanları Kenan Evren ve arkadaşları tarafından Türkiye’ye giydirilen “Türkİslam Sentezi”, bir süre sonra Amerika’nın başka bir oğlanı Turgut Özal tarafından “liberal” kalıba oturtulmamış mıydı? Şimdi, o kalıp “demokrasicilik” oyunu içinde yeni oğlanlar tarafından yeniden şekillendiriliyor. Değişen dünya koşullarında, emperyalizmin yeni beklentilerine göre “Türkİslam Sentezi”nden “Ilımlı İslam Sentezi”ne geçilmek isteniyor. 27 yıl sonra bakıyorsunuz ki bir yandan 12 Eylül Oğlanlar mağduru hızlı sosyalistler küreselleşmeyi enternasyonalizmin yerine koyup emperyalizmin hizmetine çoktan girmiş, öte yandan “İslamcılar” şeytan saydıkları Amerika’yı melekleştirmiş ve “Türkİslamcı”lar da ılımlaşıp bir kez daha Amerika’nın oğlanı olmayı kabullenmiş. Amerika’nın bütün oğlanları omuz omuza çalışıyor! Demokrasi adı altında çok partili sistemle 57 yıl önce sürülmeye başlanan tarlaya son 27 yıldır ekilen tohumların hasat zamanı artık gelmiş! Hedef, lime lime ettikleri Türkiye Cumhuriyeti ile Atatürk ilke ve devrimleri arasındaki son bağları koparmak. Amerika’nın oğlanları koparacaklarını sanıyorlar... Bu ülke İngiliz sicimiyle asılmaya razı oğlanlar bile gördü; şimdiki oğlanlar ne ki! CHP ‘Tartışmaları’ Merak ediyorum: CHP’deki muhalefetin, bugün parti iktidarını elinde bulunduran Sayın Deniz Baykal ve çevresinin oluşturduğu merkezi yönetim kadrosundan farkı nedir? Bu bilinmeden sosyal demokrat kamuoyunda sürdürülen ‘tartışmalara’ katılmak da olanaksızdır. Tartışma sözcüğünü tırnak içine aldım, çünkü tanık olduklarımızı ‘tartışma’ olarak tanımlamak oldukça zordur. Bir siyasal kuruluş kendini ‘sol’ ya da ‘sosyal demokrat’ olarak nitelendirdiği sürece ondan beklenen ideolojik açıklıktır. Çünkü bu tür yapılanmalar güçlerini, dayandıkları belli ideolojik temellerden alırlar, üzerinde durdukları bu ideolojilerden beslenirler. Dünyadaki tüm sosyal demokrat partiler en sulandırılmışları da dahil olmak üzere program partileridir. Parti programları, onların ideolojik temellerini yansıtan ve tüm partililer için bağlayıcı olması gereken metinlerdir. Parti içi tartışmalar da program metni üzerinden yürütülür. Dolayısıyla bir sosyal demokrat partinin yönetici kadrolarının doğruları ve yanlışları geçerli programa ilintili olarak saptanır. ??? Bir sosyal demokrat örgüt olma savındaki Cumhuriyet Halk Partisi’nin 1977 yılında kabul edilen ve yürürlükte olan programı, eleştirilecek yanları bulunsa da derli toplu bir metindir, fakat yaşı gereği tek kutuplu küreselleşme/neoemperyalizm olgularının insanlık ve toplumumuz üzerinde yol açtığı yıkımlara, yoksullaşmaya yanıt veremediği ölçüde güncelliğini yitirmiştir. Ne var ki tanık olduğumuz ‘tartışmalar’, daha doğrusu sürtüşmeler, itiş kakışlar çok farklı bir düzlemde sürdürülmektedir. Parti içi iktidar da, muhalefet de CHP’ye ideolojik/düşünsel bir canlılık kazandıracak bir program yenilenmesinin ne denli önemli olduğunun farkında değillerdir. Söz konusu ‘tartışmaların’ düzeyi de zaten bunu açıkça ortaya koymaktadır. Program neden önemlidir? Parti tüzüğü, parti ile üyeler arasındaki ilişkiler, parti organlarının oluşumu gibi teknik konuları içeren/belirleyen bağlayıcı bir metinken, program, parti üyeleri arasındaki ideolojik/düşünsel/siyasal ortaklığı oluşturur. Dolayısıyla parti programı, söz konusu partinin seçmenlerine ya da toplumun geneline yönelik olarak değil, üyelere yönelik olarak hazırlanır. Üyeler parti programını benimsemeli, içselleştirmelidirler. Bu ise parti üyelerinin tümünün programın oluşmasına doğrudan katkılarıyla olanaklıdır. Tepeden inme, yukarıdan dayatma programlar ölü doğarlar. Bu nedenle programın oluşumuna uzunca bir süre ayrılmalı, oluşum süreci aşağıdan yukarıya, tüm parti örgütleri seferber edilerek işletilmelidir. Üye, ancak böyle bir süreç sonunda ortaya çıkan programa ‘benim’ diyerek bakar ve ancak böyle bir program hayatta karşılığını bulur. ??? CHP’nin yönetiminde de, bu yönetime karşı örgütlenmeye çalışan muhalefette de yukarıda özetlemeye çalıştığımız kaygılardan ne yazık ki eser yoktur. Parti, iktidarı ve muhalefetiyle yıllardır süregelen ‘karizmatik lider’ saplantısından bir türlü kurtulamamaktadır. CHP, Türkiye’nin siyasal yaşamı için hiç kuşkusuz gereklidir. Ne var ki kendisi gerekliliğinin pek farkında değilmiş gibi bir izlenim vermektedir. 22 Temmuz seçimlerinde CHP , Sosyaldemokrat Halk Partisi ile Demokratik Sol Parti’nin katkıları ve laikcumhuriyetçi kesimlerin kararlılıklarıyla TBMM’ye ana muhalefet partisi olarak girmeyi başardı. TBMM’de grubu olan öbür partilere baktığımızda AKP’nin de, MHP’nin de, DTP’nin de belli ideolojilerin temsilcileri olduğunu görüyor, savundukları ideolojileri topluma yansıtmayı başarabilen bu partilerin oylarını artırdıklarını saptıyoruz. Seçmenlerin eğilimleri, ayrıca, Türkiye’de toplumun ‘ideolojiler bitti’ safsatasına da bir nokta koyduğunu gösteriyor. CHP’nin tüm bunlardan kendine dersler çıkartması gerekir, diye düşünüyorum. (eposta: dkavukcuoglu?superonline.com) SESSİZ SEDASIZ (!) Galatasaray Spor Kulübü’nün durumu GALATASARAY Spor Kulübü’nde profesyonel futbolcu olarak çalışan Hakan Şükür, Galatasaray Televizyonu’na yaptığı açıklamada şöyle diyor: “Beni eleştirmeyin Allah’ın gücüne gider.” Eleştirilirse ne olacak? Eleştirenler cehennemlik mi olacak? Kafaya bakar mısınız? Bu kafa bize, Amerika’daki sümüklüsalyalı hocanın bir insanın kafasını nasıl karıştırabildiğini, beynini nasıl yıkayabildiğini gösteriyor. Başka bir gerçeği daha gösteriyor: Galatasaray Spor Kulübü gibi üyeleri ve yöneticileri “uygar” insanlardan oluşan bir topluluğun içine düştüğü acıklı durumu! Aksi söz konusu olsa kulübün yöneticileri bu çocuğu zamanında alır bir uzman psikoloğa veya psikiyatra götürür kendisinde vehmettiği kutsallaşma saplantısını tedavi ettirirdi. Ruhsal bir sorunu söz konusu değilse topa fazla kafa vurmaktan beyninde veya sinir sisteminde bir travma geçirip geçirmediğine baktırırdı. Yapmadılar, kabullendiler. Allah kabul etsin! Aynı durum Fatih Terim adındaki futbol antrenörü için de geçerli. O da, kendisini kutsallaştırmış bir futbol oyuncusunu ulusal takıma alıp kabullendiğine ve maç taktiklerini bu doğrultuda oluşturduğuna göre, sözün bittiği yere gelmiş bulunuyoruz. Allah hepsinin müstahakını versin! Faruk Sayılır: “Anayasa şapkalı ise askeri sayılıyor; türbanlı ise sivil oluyor!” Sivil Örtü Gülhan Elmas: “Ulus devleti yıkmanın adı ‘ılımlı İslam’ olduğuna göre ülkenin elden çıkmasının örtüsü de ‘başörtüsü’ olacak demektir!” ÇED KÖŞESİ OKTAY EKİNCİ KİM KİME DUM DUMA BEHİÇ AK behicak?yahoo.com.tr 12 Eylül’ün “sivil”leri Bu kez “12 Eylül faşizmi”nin yıldönümünü “sivil anayasa” gündemiyle yaşıyoruz. 27 yıl öncenin hâlâ yürek burkan “üniforma”lı görüntülerini, sivil anayasaya ait haberlerle birlikte izleyenler arasında; “Şükürler olsun, darbe hukukunun kalan izleri de temizlenecek...” diye sevinenler az değil… Bu sevincin “iktidar”daki siyasal söylemi ise şöyle: “Özal’ın izinde giderek sivilleşmeyi tamamlayacağız…” İşin garibi, bunu destekleyenler arasında, “Özal dönemi”nin 1983 “seçim”leriyle değil, aslında 1980’in “24 Ocak ekonomik kararları”yla başladığını bilenler de var. Onlar, “faşizm” denince sadece “üniforma”nın suçlanmatal”larını giydiler. Bunu “kalıcı” kılacak faşist yasaları da “TBMM’siz” bir ortamda yürürlüğe sokup, muhalefeti de ezerek postallarını çıkarttıklarında, geriye şimdi “sivilliğin başlangıcı” ilan edilen “yağma düzeni”ni bıraktılar. Üstelik yine Özal’ın “üniformasız” iktidarına emanet ederek... İşte bütün bunları görmezden gelip; 27 yıl önceki insanlık dışı görüntüleri asıl yaratan dönemin “MESS” patronlarını unutarak; sadece askerlerle dalga geçip, onların siyasal önderlerini sorgulamayan “12 Eylül filmleri”(!) yaparak; darbenin sivil akıl hocalarına övgüler yağdırarak nasıl demokrat olunabilir ki? Dahası, hem “Özal’ın izindeyiz” deyip hem de “Sivilliğin ve demokrasinin güvencesiyiz” demek, yüzde 46.6’yı ikna etse bile “yaşanmış gerçekler” karşısında nasıl inandırıcı olabilir ki? ÇİZGİLİK KÂMİL MASARACI kamilmasaraci?mynet.com “Yağma”nın sürekliliği 12 Eylül faşizFaşizmin “sermaye”darlarını göz ardı ediyor. minin bugün de yürürlükte olan sını, bundan yararlanan “sömür yasalarına karşı, hem önceki ikgeci”lerin ise “sivil” sayılıp ak tidarların hem de AKP hükümetlanmalarını yeğleyerek şunu ek lerinin nasıl da “dört elle sarılliyorlar: “Darbecilerin hukuku dıkları”nı görmeden ve bunu sorgulamadan, “sivil anayasa” artık bitiyor…” hazırlanamaz… Geçekten öyle mi? Örneğin son 5 yılda uygulaAsıl “darbeci”ler ma rekoru kırılan “özel yatırımSorunun yanıtı için, önce şu cılara kamu arazilerinin tahsi“faşizm” vurgulamamızın nede si” yasaları, 27 yıl öncenin ananini özetleyelim. yasasız döneminin bir mirası deHer askeri müdahale “fa ğil mi? şizm” değildir. Tıpkı Kurtuluş Benzer şekilde, yine nüfuzlu Savaşımızda, teslimiyetçi Os girişimcilere “ayrıcalıklı imar manlı düzenine en “radikal” hakları” sağlanması da 12 Eymüdahalenin yapıldığı gibi... lül’ün “Konsey kararı”yla yüHer ordu da “faşizmin gücü” rürlüğe girmiş yasalarına dayadeğildir. 1974’teki Kıbrıs Hare nıyor. kâtı, “faşizme karşı” insan hak1980’lerden beri “imar affı” larının ve barışın güvencesi ol yasası çıkmıyorsa, bunun nedemamış mıdır? ni “akıllanmak” değil; çok akılFaşizm, özünde “ekonomik lı bir şekilde “sürekli imar afamaçlı” bir “siyasal düzen”dir. fı” olanağı sağlayan keyfi imar “Sosyalist kuram”a göre bunun yetkilerinin yine 12 Eylül hukuen gerçekçi tanımı, sömürgeci kuyla sağlanmasıdır. bir “dikta”ya gereksinim duyan Atatürk’ün kurduğu dil, tarih “tekelleşmiş sermaye”nin kapi ve kültür kurumlarındaki “aytalist baskı rejimidir. dınlanma karşıtı” düzenlemeKüresel sömürgecilikle de ler; okullarda laik eğitimle çelibeslenen bu rejimin “zor”la ege şen din derslerinin başlatılması menliğini üstlenen askeri yöne gibi “karşıdevrim” uygulamatimler ise faşizmin “üniformalı ları da şu tek partili “değişimgüvence”leridir. Bu nedenle dönüşüm dönemi”nde bile as“emperyalizm”in ulusal jandar la başarılamazdı... maları gibidirler... Sözün kısası, faşizmin 27. yıİşte 12 Eylül’ün askeri kur lında da “12 Eylül’ün sivilleri” mayları, herkes biliyor ki 24 O iktidardalar. Öncekilerden farkcak 1980’de alınan ve “ekono ları ise “vefasızlık”ta doruğa çımik kurmay”lığını Özal’ın üst karak, kendilerine her türlü kolendiği “talanın ve sömürünün laylığı hazırlayan “darbe”ye artırılması” kararlarını, “ana karşı olmaları... yasasız bir dikta rejimi”yle yaşama geçirebilmenin “pos ekinci?cumhuriyet.com.tr BULMACA SOLDAN SAĞA: SEDAT YAŞAYAN HARBİ SEMİH POROY TARİHTE BUGÜN MÜMTAZ ARIKAN 12 Eylül www.mumtazarikan.com Çocuklarıma abla aranıyor Acıbadem Şehit Fetih Sokak’ta, 20 aylık kızımla tam gün ya da 3 yaşındaki oğlum ve kızımla yarı zamanlı ilgilenecek abla/teyze aranıyor... Ev: 0216 340 15 60 Cep: 0532 712 59 50 Cumhuriyet Mahallesi ÇantaköySilivri Yazkış oturmaya hazır sıfır lüks villa Tel: 0532 277 84 76 1 2 3 4 5 6 7 8 9 1/ Zonguldak ilinde, Türki 1 ye’nin en 2 uzun mağara 3 larından biri. 4 2/ Telli çalgılarda, telleri 5 yüksekçe tu 6 tan tahta köp 7 rücük... Dur 8 madan, ara9 lıksız. 3/ “Bir kez gönül yıktın ise 1 2 3 4 5 6 7 8 9 / Bu kıldığın de 1 Y A V Ş A K M E ğil” (Yunus Emre)... 2 A L E L A D E N Sürat. 4/ Katılmış, 3 V E R D İ O L E ulanmış parça... Ka 4 Ş D İ N AM İ K ragöz ve ortaoyu 5 A L İ N A Z İ K nunda Rum tipleme 6 K A A Z N E F sine verilen ad. 5/ 7 D OM İ NO Ü Alay, şaka, mizah. 6/ 8 M E L İ K E OM Asya’da bir ırmak... 9 E N E K F ÜME İşçi. 7/ Yersiz ve zamansız davranışları olan kimse... Yüz metre kare değerinde alan ölçüsü birimi. 8/ “Oğulotu” da denilen güzel kokulu bir bitki. 9/ Trabzon yöresinde dokunan ve daha çok peştamal olarak kullanılan bir tür dokuma... Sıcak ve kuru bir rüzgâr. YUKARIDAN AŞAĞIYA 1/ Tekirdağ’ın Saray ilçesinde bir mağara. 2/ Erkek hizmetçi... Parça. 3/ Temeli taklide dayanan sözsüz oyun... Antalya’ya özgü, tahinle yapılan bir yiyecek. 4/ Hastalığın ya da bir durumun en zor anı... “Yükseltme, yüceltme” anlamında eski sözcük. 5/ Anadolu Selçukluları döneminde KonyaAksaray yolu üzerinde yapılan ünlü kervansaray. 6/ Tuzağa düşürülen şey... Bir şeyi elle tutma, dokunarak hissetme. 7/ Sofrada kullanılan sahan altlığı... Bağışlama. 8/ Orta Asya’da yaşayan Şamanist Türkler arasında yaygın bir fal... Bir nota. 9/ Akut lösemilerin tedavisinde kullanılan antibiyotik. CUMHURİYET 17 K
Subscribe Login
Home Subscription Packages Publications Help Contact Türkçe
x
Find from the following publications
Select all
|
Clear all
Find articles published in the following date range
Find articles containing words via the following methods
and and
and and
Clear