26 Aralık 2024 Perşembe Türkçe Subscribe Login

Catalog

Months
Days
Pages
SAYFA CUMHURİYET 12 EYLÜL 2007 ÇARŞAMBA 14 KÜLTÜR kultur?cumhuriyet.com.tr Pera Müzesi’ndeki “İşleyen Mekân” başlıklı sergi, sanatın ne denli hızlı ivme kazandığının göstergesi Güzel sanatların güzelliği ÜMRAN BULUT DEFNE GÖLGESİ TURGAY FİŞEKÇİ ‘Amerika İyi Olsaydı’ Ülkeye, insanlara, dünyaya bakıp şaşırmamak elde mi? Bir kuşaktan ötekine, böylesine değişken, bütün değerlerin altüst olduğu bir dönem görülmüş mü? İnsanlığın yüzyıllar boyu geliştirdiği, biriktirdiği insani değerlerin böylesine bir anda önemsizleşivermesi kimin aklına gelirdi? Şiiri düşünün; çok değil, daha altmış yıl önce ülkenin politikacıları, sahne sanatçıları kadar tanınan biriydi Orhan Veli! Ya Yahya Kemal? Sevenleri, ağzından çıkacak her dizeyi ezberlemek için çevresinden ayrılmak istemezlerdi. Hapisteki Nâzım Hikmet’in şiirleri yasak olsa da, varlığı toplumsal vicdanın sesiydi. Her birinin sesinden topluma, insana ait bir duygu, düşünce akıyordu. İlk çağdan beri de böyle gelmişti: İnsanoğlu şiirle paylaşmıştı yüzlerce yılın yaşam deneyimini, şiirle zenginleşip büyümüş, olgunlaşmıştı. ??? Son yirmi beş yılda pek çok şey gibi şiir de sessizce toplum hayatının dışına kayıverdi. Yaşadığımız çağ, geniş halk kesimlerinin yanı sıra toplumların en aykırı sesleri olagelmiş şairleri de kendine benzetti. Oysa herkes “düzen insanı” olsa bile şairlerin “aykırı ses” olmayı sürdüreceğine inanmışımdır hep. Şiirin ve şairin bu denli sevilmesini, ilgi görmesini de bu “aykırılığa” bağlamışımdır. İnsanları içinde yaşadıkları sıkıcı düzenden kurtarmak, silkelemek, uyarmak, hayatın neşesine çağırmak olmuştur hep şairlerin işi. Son yıllarda şiir yıllıklarına, dergilerde yayımlanan şiirlere bakıp bakıp düşündüğüm hep şu oldu: “Şairler bu denli sıradan, düzen insanları olmayı kendilerine nasıl yakıştırabiliyorlar?” Artık pek şiir okuyan kimse kalmadı. Bunun bir temel nedeni içinde yaşadığımız dönemin insanları kör ve sersem eden özellikleriyse, öteki de yazılan şiirlerin sarsıcılığını, aykırılığını yitirmiş olmasıdır. ??? Dünyaya diyalektik gözle bakanların insandan da, şiirden de umudu kesmesi düşünülemez elbette. Dünyanın bir geleceği olacaksa, içinde insanların şiirle yaşayacakları bir gelecek olacak. Kimi zaman şiirin de şairin de gücünü gösteren yeni örneklerle de karşılaşabiliyor insan. İşte “Sözcükler” dergisinin Eylül Ekim tarihli 9. sayısında Barış Pirhasan’ın “Amerika İyi Olsaydı” başlıklı üç sayfalık şiiri. Yaşadığımız dünya ve dönem üstüne söz söyleyen, okuyanda heyecan uyandıran bir şiir: Amerika iyi olsaydı sular kirlenmezdi Küsmezdi bana canım balıklar Obur sözü sözlüklerde kalır çürürdü Bir dilim ekmekle doyururdu müridini Vatikan’da oturan (...) Bankalar ümit zincirleri dünyayı saran Kır kahvelerindeki renk renk ampuller gibi Düğün kurarlardı Amerika iyi olsaydı İyi olsaydı uzansaydı bir divana Tek tek anlatsaydı dertlerini bize Neden böyle acıktığını, neden yetmiyor hiçbir tayın Acıyan kalbini doyurmaya (...) Amerika Çaldığı her şeyi satsaydı esir pazarlarında Bir bal rengi göz için Dilerim bu şiir, okurlar için de, şiir yazanlar için de şiir üstüne yeniden düşünmenin yollarını açabilsin. turgay@fisekci.com Karmakarışık bir şeyler yaşıyoruz. Siyasi ortamda kavramlar, olgular, tanımlar havalardalar, uçuşuyorlar. Acı gerçekler, polemikler, değinmeler aracılığıyla gün ışığına çıkarılıyor. Şaşırıyoruz. Atatürk çocukları olarak bizler ülkemizde yaşadıklarımızı düşünmeyi kabul bile edemiyoruz. Medya dolu, gün boyu izlesen, okusan bitmez. Malzeme pek bol; ekonomide, ahlakta, düzende, kazada, kavgada şamarlar ardı ardına patlatılıyor. Hepsi kötü, üzücü, kırıcı ve yıkıcı. Özel müzeler artıyor Güzel sanatlar ise bambaşka bir çizgide, insanımızın yaratımıyla, tinselliğiyle bağıntılı gelişiyor. Sanatçılar dur durak bilmeden düşünmekte, üretmekteler. Çirkince el atılsa, müzeler yağmalansa, Uşak Müzesi’nden eserler çalınsa, Taksim Sahnesi gibi bazı sanat galerileri kapatılsa, heykel müstehcen bulunsa da o bir anıt, yerli yerinde duruyor; sapasağlam. İstanbul Modern Sanatlar, Pera, Sabancı, İmoga ve diğer özel müzeler açıldıklarından beri hep verimli olmak için çalışmaktalar. Bodrum’da, Bursa’da, Datça’da kurulan özel müzeler ve sanat atölyeleri de halkımıza, çoluğumuza çocuğumuza kültürel oluşumları öğretmekte. İyi ki varlar; buralar güzel sanatları, insani olanı, değerleri anlatıyor, yaratıcılığı, üretimi, paylaşmayı önemsetiyorlar. Sanatsal arayış, kendini, oluşumunu inkâr etmeden, hiç nankörlük yapmadan yaşıyor. Klasikten moderne, deneysele uzanıyor. Gününü müzede geçirme fırsatı bulanlar, sergileri gezenler yepyeni açılımları, belleklerinde birikenlerle buluşturabiliyor. Biraz olsun nefes alıp rahatlayabiliyor. Özgür olma, özgün olma adına gelin siz de böyle yapın. Etkinlikleri kaçırmayın. 10. Uluslararası İstanbul Bienali için zamanınızı ayarlayın. Eşzamanlı açılan di ğer sergileri de kaçırmayın. Fransız Kültür Merkezi’ndeki Fatma Tülin’in “Önce/Piece Unique” adlı sergisi, Akbank Sanat’ta “Melez AnlatılarHybrid Narratives” adlı sergi, Füsun Onur’un “Erratum Musicale”si, Bilsar Binası’ndaki “Sobe” bunlardan bazıları. Pera Müzesi’nde “İşleyen Mekân” adlı Yıldız Teknik Üniversitesi Sanat ve Tasarım Fakültesi 20062007 Öğrenci Projeleri Sergisi 7 Ekim’e kadar sürecek. Sergi hoş ve ilginç. Kuramsaldan pratiğe ulaşılmış; öğrenciler sanatsal problemleri öğretim elemanlarıyla tartışmışlar, ders ve atölye verimliliğini kullanmışlar. Tabii, serginin Suna ve İnan Kıraç Vakfı Pera Müzesi’nce desteklenmiş olması da sunumun özellikli olmasını sağlamış. ADOB’UN 20072008 REPERTUVARI BELLİ OLDU Ankara’da mevsim “Mevlana Oratoryosu”yla başlıyor... ANKARA (Cumhuriyet Bürosu) Ankara Devlet Opera ve Balesi’nin (ADOB) 20072008 repertuvarı belli oldu. 29 Eylül’de, Mustafa Erdoğan’ın “Mevlana Oratoryosu” ile başlayacak sezonda sanatseverler 5 opera, 1 oratoryo, 2 bale, 2 modern dans ve 1 çocuk oyunu olmak üzere toplam 11 yeni yapıt izleyecekler. Korngold’un “Ölü Şehir” adlı operası da Türkiye’de ilk kez sahnelenecek. Devlet Opera ve Balesi (DOB) Genel Müdürü Meriç Sümen Kanan, dün Başrejiör Gürçil Çeliktaş, Bale Başkoreografı Zeynep Odabaşı ve Genel Müzik Direktörü Mustafa Erdoğan’ın da katılımıyla, Devlet Opera ve Balesi Genel Müdürlüğü’nde basın toplantısı yaptı. Toplantıda, Prof. Dr. Metin And’a, Türk balesine katkılarından dolayı bir plaket verildi. Geçen sezon Ankara’da 39 yapıtla toplam 140 temsil verdiklerini ve 64.849 izleyici ile 309.510 YTL gişe gelirine ulaştıklarını belirten Kanan bu yıl ilk kez DOB’un katkılarıyla, “Türkiye Kore Diplomatik İlişkilerinin 50. Yılını Anma Etkinlikleri” çerçevesinde, Kore Cumhuriyeti’nden Trust Dance Company sanatçılarının 1415 Eylül’de “Yeniden Doğmak” ve Seul Bale Tiyatrosu sanatçılarının da 18 Eylül’de, “Hayat Çizgisi” adlı gösterilerini halka ücretsiz sunacağını söyledi. Kore Cumhuriyeti Büyükelçisi Chang Yeob Kim de “Trust Dance Company sanatçıları tarihi İpek Yolu’nu konu alan bir gösteri sunacak. Bu gösteri sunmak bizim için ayrı bir anlam taşıyor” diye konuştu. 2007 2008 repertuvarı Ahmed Adnan Saygun’un, 1934 yılında Ulu Önder Atatürk’ün direktifleriyle bestelediği ve İşlerdeki tarih bilinici Sergi, sanatın ne denli hızlı ivme kazandığının adeta bir göstergesi. Burada genç sanatı, gençlerin sanatını, genç düşünen insanların üretimlerini bulacaksınız. Çoğunun kavramsallık boyutuna dalacaksınız. “Estetik anlayışı gelişmiş, düzeni de rahatça seyredilir” diyeceksiniz. Hatta, sadece görsel olanla ilgilenmenin hiç de geçerli olamayacağı bir sergiyi gezmiş olmanın başkalığını yaşayacaksınız. Sanatçıların dışavurumlarının kurgusallığı, kavramsallığı sizi de düşündürecek. Öğrencilerin çağdaş olanın, yaşanagelen olguların ve olayların kendilerince bir yorumunu sunmayı amaçlamış olmalarını yadırgar mısınız acaba? Bence, ‘iş’lerde toplumsal ve tarihsel bilincin sanatın evrensellik anlayışıyla yorumlanmış hali etkileyici ve umut verici. İzleyin, çağdaş sanata yakınlaşın. Metin And’a ödülü sunulurken. umranbulut@gmail.com ilk Türk operası olma özelliğini taşıyan “Özsoy Operası”, Korngold’un “Ölü Şehir”, Verdi’nin “Il Trovatore”, Okan Demiriş’in “4. Murat”, Mozart’ın “Bütün Kadınlar Böyle Yapar” operaları, Carl Orff’un “Carmina Burana” ve Mustafa Erdoğan’ın “Karagöz ve Hacivat” ile “Cumhuriyet’e Yolculuk” adlı yapıtları sezonun yenileri. Verdi’nin “Nabucco” ve “La Traviata”, Selman Ada’nın “Aşkı Memnu”, Giacoma Puccini’nin “Madam Butterfly”, Mozart’ın “Saraydan Kız Kaçırma”, Çaykovski’nin “Fındıkkıran” ve “Kuğu Gölü”, Merih Çimenciler’in “Çalıkuşu”, Mustafa Erdoğan’ın “Pamuk Prenses ve Yedi Cüceler” ve “Çizmeli Kedi” adlı yapıtları; klasik balenin en güzel örneklerinden oluşturulan “Dans Zamanı” ve Modern Dans Topluluğu’nun “Dansla Randevu” adlı çalışmaları bu sezon da izleyicilerle buluşacak. ne Anlatmak” başlıklı yazısı bulunuyor. Mesele’de ayrıca, eleştirmen, siyaset bilimci Hasan Bülent Kahraman’ın “Romanın Etiği: Yazmak ya da Susmak” adlı yazısı ve yazar Berat Günçıkan’ın “Zafer’den Önce, ‘Yenilgi’den Sonra” yazısı yer alıyor. Bunların yanı sıra Sloven düşünür Slavoj Zizek’in yazısı da ilgi çekiyor. (www.agorakitapligi.com) “Şehirde Beden” Pera Müzesi, “İşleyen Mekân” sergisinden. Mesele dergisi 12 Eylül’ü tartışıyor Kültür Servisi Ocak ayında yayımlanmaya başlayan Mesele dergisi, yeni sayısında 12 Eylül’ü konu alıyor. “Türkiye’nin edebisiyasal kültürüne soldan müdahil olmayı amaçlayan’’ derginin bu sayısında, eleştirmen Şükrü Argın’la yapılan “Edebiyat, 12 Eylül’ü Kalben Destekledi” adlı söyleşi ile derginin editörü Osman Akınhay’ın “12 Eylül’ü Tane Ta Bir Varmış... Bir Yokmuş... TEMA Ormanlarımız Yanıyor. Seyirci Kalmayın. Fidan Dikim Hattı: (0 212) 284 80 00 www.tema.org.tr CUMHURİYET 14 K
Subscribe Login
Home Subscription Packages Publications Help Contact Türkçe
x
Find from the following publications
Select all
|
Clear all
Find articles published in the following date range
Find articles containing words via the following methods
and and
and and
Clear