26 Aralık 2024 Perşembe Türkçe Subscribe Login

Catalog

Months
Days
Pages
5 TEMMUZ 2007 PERŞEMBE CUMHURİYET SAYFA 17 Dolum Sühan Şen: “RTE, meydanları doldururken meydanların arkasını da yağ, şeker, kömür yüklü kamyonlar dolduruyor!” Ya ğ m u r E k i m AKP, devleti yuhalatıyormuş... “ABD’den de alkış alıyor!” DEVRİMLERİN açmazlara düşen toplumları yok olmaktan kurtaran güçlü hareketler olduğunu söylüyor Hayati Kılıç ve “Nedenleri tahlil eden, koşulları değerlendiren, çareyi saptayan liderin çevresinde oluşan ‘dip dalgası’ ile sonuç alınır” diyor: “Devrimlerin baş düşmanı karşı devrimlerdir; karşı devrimciler de devrim sürecinde filizlenen kadroculuk ve bürokrasinin palazlanmış şeklidir. Çünkü, her ağacın kurdu özünden olur! Cumhuriyet devrimlerinin önünü, o günün karşı devrimcileri kesememişlerdir. Dip dalgasının gücü bu hareketi süpürüp atmıştır. Ancak, devrim içinde yer alır görünen bazıları, devrime darbe vurmayı başarmışlardır. Bunlar, dalganın gücünü kesen çakıl taşlarıdır. Kendileri ufalanır ama dalganın etkisini de zayıflatırlar; bunlara doğal ‘dalgakıran’ diyebiliriz! DÜZ ÇİZGİ ÜMİT ZİLELİ Evini kumarhane yapan varmış. Eee, hayat kumar! Rahatsız Metin Akay: “İktidara yakın gazeteler şehit haberlerini neden artık küçük puntolarla veriyor? İktidar rahatsız da ondan!” Bir de emperyalizmin devrime karşı para ve teknoloji gücüyle oluşturduğu yapay dalgakıranlar vardır. İşbirlikçi olarak tanımladığımız bu kesimler karşı devrimcinin dik âlâsıdır. Halkın Tandoğan’dan başlayan kitlesel buluşmaları, vatanın bütünlüğünün, bağımsızlığının ve laik devlet yapısının tehlikede olduğunu bildirmiş ve çareyi önermiştir: Birleşin, bütünleşin! Dipten gelen bu uyarı, soldaki iki büyük partiyi seçim birliğine ikna etmiştir; ulaşılan sonuç toplumda bir nebze rahatlama yaratmıştır. Ancak; su uyur, düşman uyumaz! Emperyalizmin vazgeçilmez bölyönet Dalgakıran politikası, işbirlikçi dalgakıranları derhal devreye sokmuştur. Gerçekten bindirilmiş kıtalarla düzenlenen bayraklı mitingler, bölücü bağımsız adayların ortaya çıkışı, ceviz kabuğunu doldurmayacak bağımsızlık ilanları gecikmemiştir. Birleşme ve bütünlük karşıtı sözde sol hatta sosyalist görüşler medyada kullanılmaya başlanmış, iktidardaki İslamcı parti kendi kendilerine gelin ve güvey olunarak merkeze oturtulmak istenmiştir. Özetle, dipten gelen dalgalara karşı, yapay dalgakıranlar ve çakıl taşları devreye sokulmuştur. Ama boşuna! Biz halkız; çakıl taşlarınız ve dalgakıranlarınız, o duvarlarınız gibi vız gelir bize vız! Gerekirse yeniden Tandoğan’a çıkarız!” Duyarlılık!.. Seçime iki hafta kaldı… Diğer bir deyişle, Türkiye’nin 23 Temmuz sabahı aydınlık bir geleceğe mi, yoksa 5 yıldır süregelen “karanlık düzen” in devamına mı uyanacağını görmek için yalnızca 18 gün var!.. Türkiye’yi çökertmeye yeminli cephe ve işbirlikçileri her geçen günü, yeni bir aldatmaca, yeni bir provokasyon ya da halkın haber alma hakkını karartma yolunda tepe tepe kullanıyorlar… Şırnak’ta güvenlik güçlerine teslim olan PKK’lı teröristler, Kandil Dağı’na Amerikan zırhlı araçlarının silah getirdiğini anlatıyor… Böyle bir haberin bomba etkisi yaratması gerekirken, Cumhuriyet ve Vatan gazeteleri dışında güzide medyamızda haber yapmaya değer bulunmuyor!.. AKP’nin ABD ile Irak’a girmeme karşılığında 1 milyar dolarlık hibe anlaşmasına imza attığı belgeleriyle yayımlanıyor, bizim medyada tık yok!.. İktidar ise bu sessizliğin, daha açık söyleyelim; bu haber karartmanın verdiği güvenle resmi belgeleri bile yalanlamakta hiçbir sakınca görmüyor ve işte bu yalanlama haber oluyor!.. Diğer taraftan, bilmem kaçıncı kez başlatılan, bazı emekli subayların ve birtakım üçkâğıtçı tiplerin isimlerinin harman edildiği “çete” soruşturması, “vatansever”, “yurtsever”, “ulusalcı” sıfatları özellikle öne çıkarılarak manşetlerden veriliyor. Amaç son derece açık; tüm ulusalcı, yurtsever güçleri halkın nezdinde karanlık çete oluşumlarıyla özdeş kılmak!.. Ucuz ve çirkin bir kampanya, müthiş bir parasal destek eşliğinde sürdürülüyor!.. ??? Diğer taraftan, AKP iktidarı, oylarını koruyabilmek, bir dönem daha iktidara gelebilmek için devletin ve belediyelerin olanaklarını tüm yasaları çiğneyerek, gözü kara bir şekilde kullanmayı sürdürüyor. Aslında böylesine cüretkâr davranmasının kendi açısından çok da mantıklı bir gerekçesi var tabii; maazallah iktidardan düşerse, bir de dokunulmazlıklar kaldırılırsa, yaptıklarının hesabını vermesi pek o kadar kolay görünmüyor!.. Tüm bu kanunsuzluklara, medyanın pembe haberlerine, halkın haber alma hakkına konulan ağır sansüre ek olarak, “psikolojik harp unsuru” anketler de var tabii!.. Durum öylesine ucuzladı, öylesine sulandı ki; aynı bölgelerde, aynı tarihlerde ve de neredeyse aynı sayıda insanla yapılan iki ayrı anket, yüzde 2025 oranında farklı sonuçlar verebiliyor. Bunlara bizde “anket” deniyor ama dünyanın adam gibi herhangi bir ülkesinde başka sıfatlar veriliyor: Manipülasyon, yönlendirme, utanmazlık, sahtekârlık vb.. Seçime kadar yaşanacak süreçte, daha pek çok yönlendirme, pek çok “psikolojik harp” manevrası göreceğiz. Karanlık düzeni sürdürmek isteyen küresel efendiler ve kapısına bağladığı işbirlikçiler, yeni oyunlar oynayacaklar. Yoksul kitlelerin gözünü boyamak, oylarını sağlama almak için şeytanın bile aklına gelmeyecek kepazelikler sergileyecekler. Bu ülkenin aydınlık insanlarının, yani yurtseverlerin, yani ulusalcıların ise din bezirgânlarını, ruhunu dolar ya da Euro’ya satmış işbirlikçileri, Türkiye’yi yok etmeye yeminli küresel efendileri alt etmek için ellerinde yalnızca bir tek şey var: Duyarlılık!.. Tümünü, bir kez daha tarihin çöplüğüne atmak için gerekli olan tek şey, Tandoğan’daki, Çağlayan’daki, Gündoğdu’daki kadar duyarlılık!.. Geçen yüzyılın başında kendi küllerimizden doğmayı başarmıştık… Hiçbir zaman köle olmamış, dünya uygarlığına adını kazımış bir ulus, bu karanlıktan da başı dimdik, onuruyla çıkmayı bilecektir. Buna bütün kalbimle inanıyorum… 23 Temmuz sabahı gülen taraf, bu ülkenin aydınlık yüzü olacak… O duyarlılığı korumayı becerebilirsek!.. e posta: umitzileli?gmail.com Tercih Doğan Kapkıner: “Hayrünnisa Gül türbanı bireysel tercihi olduğu için takıyormuş. Ben Allah için taktığını sanıyordum!” SESSİZ SEDASIZ (!) ‘Üçü Bir Yerde’den sevgilerle İLETİŞİM çağında yaşıyoruz ya... İletişim olanakları çeşitlenip çoğaldıkça “teknik arızalar”dan kaynaklanan karışıklıklar da kaçınılmaz olarak yaşanıyor. Geçenlerde Kayseri’den “Üçü Bir Yerde” imzasıyla gönderilen bir ileti yanlışlıkla Adana’dan Zekai Buluç’a gitmiş. Zekai Buluç da ne yapsın, Kayseri’den gönderilen “Üçü Bir Yerde” imzalı iletiyi, manyetolu telefon döneminin klasik söylemini anımsayıp “Adana çık aradan” diyerek İstanbul’a havale etmek için bizi uygun görmüş. Elçiye zeval olmaz... Yüksek Yerilim Hattı erdincutku?yahoo.com Koymaca Asmaca Halit Ovalı: “RTE, terörist başını beş yıldır F Tipi’ne niye koymuyor!” Kayseri’de düzenlenen bir miting sonrası gönderildiği anlaşılan “Üçü Bir Yerde” imzalı ileti aynen şöyle: “Bizler, gazetecinin dezenformasyon yanlısını, neoliberalistini, satın alma yoluyla kolay ikna edilebilenini ve aynı zamanda karşı devrimcisini severiz. Bizler, cumhurbaşkanının dindar, namazında niyazında ve kayıtsız koşulsuz Amerikan dostluğu kapsamında olmasını isteriz. Bizler, Anayasa Mahkemesi’nin demokrasiye yani bizi ineceğimiz yere götüren araca kurşun sıkmasından da asla haz etmeyiz.” Yavuz Oymak: “Alsaydı o ipi; kirli çamaşırlarını yıkayıp asabilirdi!” Nobel Fizik Ödülü AKP’ye verilsin: Ortaçağ karanlığı saçan ampulü icat ettiler! Çelik Gülersoy’a Saygı DAVER DARENDE Emekli Diplomat 6 Temmuz 2003 günü yitirdiğimiz Çelik Gülersoy’u saygıyla anarken tüm yaşamını İstanbul’a adayan değerli düşünürümüzün her çevreye uyum sağlamakta becerikli liberallerimiz için söylediklerini unutamıyorum. Cumhuriyet’te yayımlanan (5 Nisan 1995) “Kalpaksız Kuvacı” başlıklı yazısında onlar için şöyle demişti : “Günümüzün sorumsuz ve hazıra konmuş liberalleri kutupları değişen dünyamızda kendilerine yeni kıbleler arayışı içindedirler. Keyifli ve tatlı bir yaşam için yapmayacakları şey yoktur. Aralarında eski İslamcılar da vardır, eski solcular da. Hepsi de Kemalizm’e düşmandır. Cumhuriyetimizin geçmişini kemiren onlardır.” Yürekli, soylu dostum Çelik Gülersoy’un on iki yıl önce yazdığı bu yazı günümüze de ışık tutuyor. Bizim liberallerimiz için Kemalizm her dönemde korkulu bir rüya olmuştur. Liberallerimiz bilinen ve herkesi usandıran oyunlarını günümüzde de ustalıkla oynamaktadırlar. Yönetmen aynıdır, oyuncular değişmemiştir. Halkımız oynanan oyunları ibretle izlemektedir. Holding gazetelerinin ve televizyonlarının başköşesine oturanların tatlı bir yaşam peşinde koştuklarını artık bilmeyen kalmamıştır. Kimileri mütareke dönemindeki yandaşlarını bile aratmaktadır. Yazılarıyla, televizyonlarda yaptıkları konuşmalarıyla toplumumuzu yanıltmak için ellerinden geleni yapıyorlar, bu çabalarında da başarılı oluyorlar. Türkiye’nin çok tehlikeli bir süreçten geçtiğini bilmelerine karşın ülkemizin yaşamsal önemdeki sorunları üzerine gitmekten çekiniyorlar. Kamuoyu oluşturmakta etkilidirler. Onlar için ülkenin ulusal çıkarlarından çok kendi çıkarları önemlidir. Dış güçlerin Türkiye’yi aşağılayan davranışlarını, çifte standardını görmek istemezler. ‘’ABD ve AB ile biz neyin işbirliğini yapıyoruz” sorusunu kendilerine sormazlar. Holding patronlarının sözcülüğünü yapan liberallerimizin Kemalizmin ilkelerini yürekten savunmalarını bekleyebilir misiniz? Onlar için Kemalizm modası geçmiş bir ideolojidir. “Ehveni şerh, şerhlerin en kötüsüdür, idareyi maslahatçılar asla devrimci olamazlar.” Mustafa Kemal’in bu sözleri onlar için anlamsızdır. Mustafa Kemal’in bizlere emanet ettiği devrimleri savunur görünürler. Bu görüşlerinde asla içten değildirler. Türkiye üzerine oynanan oyunları, emperyalizmin dayatmalarını, ülkemizi bir ahtapot gibi kollarıyla saran tarikat ve cemaat örgütlenmelerini göz ardı ederler, önemsemezler. Çelik Gülersoy, Cumhuriyet’teki yazısını şu sözlerle bitirmişti : “En büyük demagoji, 1920’ler başının kahramanlarını, 1940’lar partisinin kodamanlarıyla aynı kefeye koymaktır. Tarihte bu iki cins insan, iki bambaşka malzemedir. Kalpaklıların günümüzün entellerini fena halde kızdıran bir başka yanları, demokrasiye hemen geçmemiş olmaları. Tarihte hangi ülkenin demokrasiye tek İngiltere hariç buna ne kadar zamanda ulaşabildiğine bakmayan aklıevvellerden tombul yüzlü bir profesör, rahmetli Uğur Mumcu’ya karşı TV ekranlarında terter tepinmiştir!” “Benim yanında büyüdüğüm adam, hem Hıristiyan bir Araptı hem de Osmanlı’da sefirliğe kadar yükselmiş bir vezirin oğlu idi. Hayatını içten bir vasiyetle kapattı: ‘Tabutumun içine, tam göğsüme, Gazi’nin bayrağını serin!’ “Benim vasiyetim, ona benzer bir şey: Öbür tarafa, kafama bir kalpak geçirerek, uzanıp gitmek istiyorum!” “Kalpaksız Kuvacı” Çelik Gülersoy’u ölüm yıldönümünde artan bir özlem ve saygıyla anıyorum. ÇİZGİLİK KÂMİL MASARACI kamilmasaraci?mynet.com HAYAT EPİK TİYATROSU MUSTAFA BİLGİN hetiyatrosu?mynet.com TARİHTE BUGÜN MÜMTAZ ARIKAN 5 Temmuz www.mumtazarikan.com BULMACA SOLDAN SAĞA: SEDAT YAŞAYAN AYVALIK CUMOK 6 TEMMUZ 2007 CUMA SAAT: 17.00 ALTINOVA CUMHURİYET OKURLARI KATILIMIYLA AYDINLANMA TOPLANTISI SEN GELMEZSEN BİR EKSİĞİZ YER: ALTINOVA BELEDİYE PARKI ÇAY BAHÇESİ (PAZAR YERİ KARŞISI) eposta: www.cumok.org Bizim Gençliğimizde Buraları Yemyeşildi İZMİR CUMOK ÇAĞIRIYOR Emperyalizme Meydan Okumada, Kendi Gücüne Güvenerek Bağımsız Bir Cumhuriyeti İnşa Etmede Ve Vatanıyla Bölünmez Bir Ulus Yaratmada Dünyaya Örnek Olmuş Bir Tarihin Mirasçılarıyız. Hatırlatıyoruz. Bugün de En Önemli Silahımız Vatan Toprakları Üzerinde Birlik Olmayı Başarabilmektir. Bunu Başarmak Namustur. Söz Veriyoruz. HAYDİ TÜRKİYE! 70 MİLYON TEK YÜREK ÜLKENE/TÜRKİYE’YE SAHİP ÇIK TERÖRE DUR DE! TERÖRE KARŞI BİRLİK MİTİNGİ 7 Temmuz 2007 Cumartesi 17.00 AnkaraTandoğan Meydanı (16.00 AKM toplanma ve yürüyüş) İzmir’den Ankara’ya otobüsler 7 Temmuz 2007 günü saat 07.00’de Sabancı Kültür Merkezi ve Karşıyaka Anıt önünden kalkacaktır. Bilgi ve rezervasyon için 0532 635 66 20 0537 714 96 19 0533 765 52 67 TEMA Ormanlarımız Yanıyor. Seyirci Kalmayın. Fidan Dikim Hattı: (0 212) 284 80 00 www.tema.org.tr eposta: izmir?cumok.org 1 2 3 4 5 6 7 8 9 1/ Çevresi du1 var ya da çitle çevrilmiş 2 küçük bahçe. 3 2/ Toprak, 4 kum ve saman elemeye 5 yarayan iri 6 delikli kal 7 bur... 1960’lı 8 yıllarda Jamaika’da do 9 ğan ve daha sonra 1 2 3 4 5 6 7 8 9 reggae’ye dönüşen 1 Ş İ V E Y D İ Z müzik türü. 3/ Hiç2 A S İ D E Ç İ M bir tehlike olmama3 Ş S E L E L A sına karşın, kişiyi 4 L Ö K E V L E K saran ani dehşet S E İ duygusu. 4/ Eski dil 5 İ D O L 6 K E Z T İ M O R de su... Görülen âleM İ H A N İ K İ min ötesi. 5/ “Dağ 7 8 P İ T ON S A Y tavuğu” da denilen R E bir kuş... “Çok sar 9 E Ş E L E K hoş” anlamında argo sözcük. 6/ Alanya ilçesinin tanınmış bir plajı... Boru sesi. 7/ Çok iğneli uzun olta. 8/ Yaban kedisi... Tavlada “iki” sayısı. 9/ Çürük, temelsiz, boş... Yakup Kadri Karaosmanoğlu’nun bir romanı. YUKARIDAN AŞAĞIYA 1/ Kılığının ya da eşyasının düzgün ve temiz olmasına özenmeyen kimse. 2/ “Çok uzaklardan kuşları geçiyor/Tüyleri diken diken” (B.R.. Eyüboğlu)... Çin ve Japonya’dan tüm dünyaya yayılmış bir strateji oyunu. 3/ Bir ilimiz... Hayvanların bağlandığı gölgelik. 4/ Halk dilinde “dar sokak, dar yol, patika” anlamında kullanılan sözcük... Sığırlarda görülen bulaşıcı bir hastalık. 5/ Sayıları göstermek için kullanılan işaretlerden her biri... Demiryolu. 6/ Hindu inanışında, tanrısal bir varlığın dünyadaki bir kötülüğe karşı koymak üzere insan ya da hayvan bedenine bürünmesi. 7/ Güzelin ve güzel sanatların doğasını inceleyen felsefe dalı. 8/ Okur... Kadastro haritalarında parseller topluluğu. 9/ Azarlama, serzeniş... Şöhret. CUMHURİYET 17 K
Subscribe Login
Home Subscription Packages Publications Help Contact Türkçe
x
Find from the following publications
Select all
|
Clear all
Find articles published in the following date range
Find articles containing words via the following methods
and and
and and
Clear