24 Kasım 2024 Pazar Türkçe Subscribe Login

Catalog

Months
Days
Pages
SAYFA CUMHURİYET 29 TEMMUZ 2007 PAZAR 4 ALİ SİRMEN HABERLER DÜNYADA BUGÜN Zafer Üskül, ‘Atatürk’süz anayasa’ yaklaşımının partisinin seçim bildirgesinde yer aldığını savundu ‘Minik Feride’ ve Ölüm Sevgili, Yazları en alt katında oturduğumuz annemin evine kiracı geldiklerinde, daha yirmili yaşlarını sürüyordu. İkiz kardeşi Emine gibi, endamlı güzel bir kadındı. Genç mi genç, neşeli mi neşeliydi. Çevrede, en uzaktan en yakına ne olsa, herkesten önce o duyardı. Büyük oğlu Ömer daha yeni yürüyordu, küçüğü Ali ise elimizde doğmuştu. Güzel bir kadın olan Feride’nin belirleyici niteliği, güzelliğini de geri planda bırakan, çevresine taşıp herkesi etkileyen yaşam sevinciydi. Çocuksuluğu içinden fışkıran bu neşeyle bütünleşmekte, onun herkese sevecen yaklaşmasına yol açmaktaydı. Yaşının gençliği, çocuksu halleri yüzünden, boylu poslu dostumuza “Minik Feride” adını takmıştım. Bizim için hep yaşam dolu Minik Feride olarak kaldı. “İş kazası” yüzünden uzakta olduğum bir gün, birlikte yaşadıklarını karım yıllar sonra şöyle anlatmıştı: “O gün çok sıkıntılıydım. Feride geldi, itiraz kabul etmez bir tonda, Bugün işe gitmeyeceksin Mineciğim, dedi. Dinledim; telefon edip gitmedim. Birlikte kumsala oturduk. O yine gülerek bana döndü ve ekledi: Hiçbir işe de el sürmeyeceksin! Akşama değin oturduk, güneşlendik, denize girdik. Bana çaylar, yiyecekler, içecekler getirdi. O sıkıntılı günde bir nefes almıştım. Ah Ferideciğim ahh!..” ??? On gün önce aldık Feride’nin ölüm, daha doğrusu hastaneye kaldırıldığı haberini. Mine oraya vardığında fiziken yaşıyordu ama, beyin fonksiyonları ölmüştü. İki gün sonra, taht misali o musalla taşındaki bir namazlık saltanatı sırasında baş ucundaydık. Ertesi gün, Galatasaray Lisesi’nden iki sınıf büyüğüm dostum, kocası Atilla Donat’ı ziyarete gittiğimizde baktım, Atilla orada duruyordu, oturuyor, bizimle konuşuyordu. Ama bir yarısı kopup gitmişti. Biliyordum, zamanla unutmayacak, ama alışacaktı. Yokluğun kendisine değil, yoklukla yarım yaşamaya... Bizim bile yaşam sevincimizin bir parçasını alıp götürdüğüne göre Feride, var sen düşün Atilla’nın halini... İki kişilik neşe dolu bir dünya birden parçalanmış, geriye kalanın nasibine yoksunluk düşmüştü. Hiçbir şey yokken, sabah kahve hazırlamaya kalktığında, daha 53 yaşında, pat diye düşüp ölmüştü Feride. Minik Feride ve ölüm, yan yana düşünülmesi olanaksız iki kavram!.. ??? Sevgili, gençlik yıllarımdan beri hep düşünürüm ölümü; nadiren, arada birkaç gün üst üste düşünmediğim olur. Korkar mıyım, korkmaz mıyım? Gerçekten bilmiyorum. Ben var olduğum sürece, ölüm olmayacağına, ölüm olunca da ben olamayacağıma göre... Ben ve ölüm bir arada var olmayacağız bu kesin. Demek ki, benim için ölüm yok. Ama ölmek var. Varlıktan yokluğa geçişin o eşiği var ya, işte o... Melih Cevdet Anday son söyleşilerinden birinde, ölmeyi çok merak ettiğini, ama bunun da bir anlamı olmadığını, çünkü ne olduğunu öğrendiği anda da yok olacağını söylüyordu. Ben de, belki de herkes gibi, ölümümü çok merak ediyorum. Ama nafile bir merak bu, çünkü tam ne olduğunu öğrenip anlamak üzereyken... Ölümden korkup korkmadığımı söylerken samimiyim ama ölmekten korkmadığımı aynı içtenlikle söyleyemem, hatta itiraf etmeliyim ki, tam tersi... Kırık ve mahzun bir melek gibi algıladığım babaannem, elli küsur yıl önce, konuşurken, birden kafası düşüp ölüvermiş. Hep ona imrenirim. Feride de öyle oldu. Yaşam sevinci simgesi Minik Feride, ölüm ile yüz yüze gelmeden, onun soğuk nefesini hissetmeden, pat diye gitti. Bu ona çok yakışsa da, çok ama çok erken bir ölüm oldu. Ama Cemal Süreya’nın dediği gibi, bütün ölümler erken ölüm değil midir ki? Doğrusu Minik Feride’nin yasını, onu biraz da kıskanarak tuttuğumu söylemeliyim. Çok istememe karşın, öyle ölmem olasılığı öylesine az ki... Ben ölümle değil, ölmekle tanışacağım. Öyle anlamsız, nafile bir tanışma ki, hiçbir şey anlamadan... ‘Önerim AKP’nin görüşü’ ? AKP’li bazı yöneticiler, “Parti gündeminde böyle bir şey yok, ama bakılır edilir” gibi yuvarlak ifadelerle Üskül’ün değerlendirmelerine katılmadıklarını belirtirken Üskül, “Bizim görüşümüz bu. Elbette isteyen eleştirebilir. Ama bu yaklaşım zaten AKP’nin yaklaşımıdır ve seçim bildirgesinde de vardır” dedi. ANKARA (Cumhuriyet Bürosu) Anayasadan Atatürk milliyetçiliği, Atatürk ilke ve inkılapları kavramlarının çıkarılmasını öneren AKP Mersin Milletvekili Zafer Üskül, parti yöneticilerinin “kişisel görüşüdür” açıklamalarına karşın “Bu yaklaşım AKP’nin yaklaşımıdır ve seçim bildirgesinde de vardır” dedi. AKP’nin seçim bildirgesinde, Atatürk ilke ve inkılaplarına hiç vurgu yapılmazken, Atatürk’ten yalnızca iki yerde söz ediliyor. AKP’nin anayasa taslağıyla ilgili hazırlıkları sürdüren Mersin Milletvekili Zafer Üskül’ün anayasadan Atatürkçülük kavramlarının çıkarılması gerektiği yönündeki önerisi tartışma yarattı. Bazı AKP yöneticileri, “Kişisel görüşüdür, parti gündeminde böyle bir şey yok, ama bakılır edilir” gibi yuvarlak ifadelerle Üskül’ün değerlendirmelerine katılmadıklarını belirtti. AKP İstanbul Milletvekili Reha Çamuroğlu ise dün Üskül’ün açıklamalarının anımsatılması üzerine, “Zafer Bey’in yorumunu saygı ile karşılıyorum. ‘Her şey iyi olacak’ başlığı altında, yerinde değerlendiriyorum” dedi. Parti yöneticilerinin farklı açıklamalarına karşın Zafer Üskül, “Benim dile getirdiğim görüş, AKP’nin seçim bildirgesinde de var. Biz kurucu ilkeleri tartışmayız. Ancak kurucu ilkeler başka, ideolojik anayasa başkadır. İdeoloji anayasaların işi değildir, siyasi partilerin işidir” dedi. 1961 Anayasası’nın başlangıç kısmının milli devlete, 1982 Anayasası’nın ise Atatürk milliyetçiliğine vurgu yaptığını belirten Üskül, kurucu lider olarak Atatürk’e anayasada vurgu yapılabileceğini, ancak Kemalizme vurgu yapılmasına gerek olmadığını söyledi. Üskül, “Bizim sivil anayasa yaklaşımımız seçim bildirgesinde var. Bizim görüşümüz bu. Elbette isteyen eleştirebilir. Ama bu yaklaşım zaten AKP’nin yaklaşımıdır ve seçim bildirgesinde de vardır” dedi. AKP’nin seçim bildirgesinde, sivil bir uzlaşma anayasasının gerekli olduğu belirtilirken, “Partimiz, yeni anayasanın devlettoplumbirey arasındaki ilişkileri hak, özgürlük ve sorumluluk temelinde düzenleyen bir toplumsal sözleşme niteliğinde olmasından yanadır. Yeni anayasa, Cumhuriyetimizin temel nite İĞNELİ FIRÇA ZAFER TEMOÇİN tırlatan Kanadoğlu, anayasada Üskül’ün önerdiği şekilde bir değişiklik yapılmasının bu özellikleri tehdit edeceğini dile getirdi. Bu prensiplerin de Atatürk ilke ve devrimlerince sağlandığını ifade eden Kanadoğlu, “Yani siz partinin de seçimde kullandığı Atatürk devrim ve ilkelerinin yarattığı bu olguyu doğrudan doğruya reddediyorsunuz demektir” dedi. ‘Kurnazca bir yaklaşım’ Kanadoğlu, Üskül’ün “söz konusu niteliklerin herkesin ortak değeri olduğu ve yazılı olmasına gerek olmadığı” şeklindeki yorumunu da “kurnazca ama gerçekliği olmayan bir yaklaşım” olarak değerlendirdi. Kanadoğlu, “En renkli düşünceler özellikle en keskin yön değiştirenlerce üretilir. Bu talihsiz anımsatma mesajı doğrudan AKP yönetiminedir. AB sözcülerinin yıllardır Türkiye’den istediklerinin tekrarından ibarettir. Renksiz ve her ideolojiye eşit mesafede anayasa yapma heves ve isteklerinin en fazla ihtiyaç duyduğumuz bir zamanda milli birlik ve bütünlüğümüze vereceği zarar iyi hesap edilmelidir” diye konuştu. Prof. Dr. Fazıl Sağlam da Üskül’ün sözlerine karşılık “Sayın Üskül bu sözleri AKP’ye girmeden önce söylemiş olsaydı, tartışılırdı” dedi. Üskül’ün açıklamalarına tepki gösteren DİSK Genel Başkanı Süleyman Çelebi, böyle hassas bir konu etrafında polemik yaratmasının ilginç olduğuna dikkat çekti, Çelebi, Atatürk’ün önderliğinde gerçekleştirilen toplumsal devrimlerin, çağdaş bütün kazanımların ve cumhuriyetin gerçek değerlerinin, emekten, adaletten, adil paylaşımdan, özgürlüklerden, demokratik oluşumlardan yana sosyal hukuk devletinin savunusunu yapacaklarını vurguladı. namikzafer@yahoo.com likleri olan demokratik, laik ve sosyal hukuk devleti ilkelerini tam olarak hayata geçirmeli, İnsan Hakları Evrensel Beyannamesi’nin ve Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi’nin getirdiği ilke ve standartları güvence altına almalıdır” görüşü dile getiriliyor. korkmamak gerekir. İdeoloji var, ideoloji var. Kemalizm denen ideoloji ya da Atatürkçülük, başka ideolojilere kapıyı kapamayan, ama Cumhuriyet söz konusu olduğunda her şeyin bu devrime göre yorumlanmasını gerektiren bir Cumhuriyettir. Yoksa yıkılır” değerlendirmesini yaptı. Yargıtay Onursal Başsavcısı Sabih Kanadoğlu, “Anayasada Atatürk ilke ve inkılaplarına gerek yok” diyen AKP Mersin Milletvekili Zafer Üskül’ün “sivil ve renksiz anayasa” önerisini, ulus devletin ortadan kaldırılmasına dönük bir değerlendirme olarak yorumladı. Kanadoğlu, anayasadan kaldırılması istenen niteliklerin ulus devletin yapı taşları olduğunu söyleyerek “O zaman siz ulus devletin ortadan kalkmasını veya zayıflatılmasını istiyorsunuz” dedi. AKP’nin seçim propagandasında “tek devlet, tek millet, tek vatan, tek bayrak” dediğini ha ‘Emperyalizme hizmet ediliyor’ Atatürkçü Düşünce Derneği’nden (ADD) yapılan açıklamada da, “Kemalizme karşı olmak, bilime, toplum yaşamında kuralların bilimle belirlenmesine, yani laik toplum düzenine karşı olmak demektir. Kemalizme karşı olmak, cumhuriyete, tam bağımsız ulus devlet yapısına karşı olmak demektir. Emperyalizme hizmet etmek ve sömürüden yana olmak demektir. Ulus birlik ve bütünlüğünün her zamankinden daha çok önem kazandığı böyle bir dönemde Zafer Üskül’ü toplumsal gerginliklere yol açabilecek talihsiz beyanından dolayı şiddetle kınıyoruz” denildi. Yurtsever Hareket Yürütme Kurulu adına açıklama yapan Bedri Baykam da Üskül’ün açıklamalarının ‘’ulus devleti yok etmeye yönelik’’ olduğunu belirterek, ‘’Karşıdevrimin, ‘çağdaş demokrasiye geçiş’ kılıfına sokularak dayatılmaya kalkışılması, tam bir işbirlikçi komplodur’’ dedi. ‘Ulus devlet yok edilmek isteniyor’ Bağımsız Cumhuriyet Partisi (BCP) Genel Başkanı Prof. Dr. Mümtaz Soysal, Türkiye Cumhuriyeti’nin sıradan bir cumhuriyet olmadığına işaret ederek “Bir kralın tahtını bırakması ya da bir devlet başkanının uzaklaşması üzerine Cumhuriyet olmuş bir Cumhuriyet değildir, bir devrimin sonucudur. Ve o devrim de bazılarının ‘Atatürk devrimi’, bazılarının ‘Kemalist devrim’, bazılarının da ‘Türk devrimi’ dedikleri bir devrimdir. Bunun özünü bir ideoloji oluşturur. İdeoloji sözünden o kadar Bahçeli’den AKP’ye 367 garantisi MHP , cumhurbaşkanı seçimi için Genel Kurul’a katılacaklarını açıkladı. ‘Krizden beslenme lüksümüz yok’ diyen MHP lideri Bahçeli ‘AKP’nin 367’yi ağlama duvarı haline getirmesine izin veremeyiz’ dedi AYŞE SAYIN Abdullah Gül Aday Olmasın Çünkü… Abdullah Gül görüldüğü kadarıyla Cumhurbaşkanlığı’na aday. Henüz kesin olarak söylemediyse de, buna niyetli olduğunu ifade etti. MHP Genel Başkanı Devlet Bahçeli’nin, Cumhurbaşkanlığı AKP’nin hakkı, kimi isterlerse onu seçebilirler demesinin ardından AKP’liler açısından teknik olarak “uzlaşma” gereği kalmadı. Bu durumda Abdullah Gül aday olursa seçilir. Meclis’teki tablo açısından bir sorun söz konusu değil. Ancak buna rağmen Abdullah Gül’ün aday olması ne kadar doğru olur bundan emin değilim. Başbakan Recep Tayyip Erdoğan, seçim gezileri sırasında uçakta bizzat bana Cumhurbaşkanlığı seçiminde uzlaşma arayacağını söylemişti. Bu uzlaşma çağrısı da günlerce tartışmaya neden olmuştu. Konunun muhataplarından CHP Genel Başkanı Deniz Baykal, artık durum değişti bir AKP’li cumhurbaşkanı olamaz, biz de bunu desteklemeyiz şeklinde bir tutum almıştı. MHP ise, bir sorun çıkarmayacağını seçim kampanyaları sırasında açıklamıştı. ??? Ortada Başbakan Tayyip Erdoğan tarafından dile getirilmiş bir söz duruyor. Ancak, MHP liderinin açıklamasıyla, Tayyip Erdoğan’ın hareket alanı sınırlanırken Abdullah Gül’ün hareket alanı genişliyor. Bahçeli, bu çıkışıyla AKP’yi güç durumda bıraktı. Çünkü “ismi görelim” deseydi, bu defa seçilecek olan cumhurbaşkanı konusunda sorumluluğu da bir ölçüde üstlenmiş olacaktı. Şimdi AKP’ye “Kimi seçerseniz seçin sorumluluk size ait” diyor. Tayyip Erdoğan bu durumda ne yapacak? Kardeşim dediği Abdullah Gül’e aday olma diyebilecek mi? Diyemeyecek. Aslında seçim sonuçlarının hemen ardından Abdullah Gül’ün iradesine saygı göstereceğini ifade etti. Aslında bu açıklama dolaylı olarak, “eğer o aday olmazsa” diye başlıyor ve aday olmamasının kendisinin elini rahatlatacağını ima ediyor. ??? AKP’nin seçimlerden başarılı çıktığı ve bu nedenle Cumhurbaşkanlığı seçimlerinde daha önce öne sürülen birçok gerekçenin hükmü kalmadığı bir gerçek. MHP’nin de Meclis’e gireceğini söylemesiyle daha önceki aday Abdullah Gül’ün cumhurbaşkanı seçilmesinin önünde bir engel yok. Ancak yine de Abdullah Gül’ün aday olmamasının önümüzdeki dönemin gelişmeleri açısından daha yararlı olacağı inancındayım. Bunu, Abdullah Gül’ün kişiliğiyle bir ilgisi olmadan söylüyorum. Neden aday olmasın? Bir kere, Cumhurbaşkanlığı seçimi iki kesim arasında sert bir kutuplaşmaya neden oldu. Bu kutuplaşma yüzünden çok sert karşılaşmalar meydana geldi. Askerle hükümet arasındaki gerginlik ciddi kaygılar yarattı. Şunu öncelikle ve açıkça söylemeliyim, zaten o zaman da yazdım. Askerin siyasete müdahalesinin doğru olmadığını, bunun ülkemizdeki normalleşmeye zarar verdiğini düşünüyorum. Askerin siyasete müdahalesini meşru görmenin içeride ve dışarıda büyük tahribatlar yarattığı bir gerçek. Abdullah Gül’ün cumhurbaşkanı adayı olduktan sonra bir askeri açıklamayla yüz yüze gelmesi de onu bir anlamda mağdur durumuna itti. Seçimlerde bu “mağduriyet” ne kadar rol oynadı tam bilemiyorum, ama bir rolü olduğu da muhakkak. ??? İşte böyle bir tırmanmanın ardından seçimi kazanan tarafın, yani galibin daha yumuşak ve yatıştırıcı bir tutum içine girmesi gerekir. Rövanşçı bir tutumun yeniden yayları germesi mümkün. Bundan kaçınmakta sayısız yarar olduğuna inanıyorum. Seçimlerden sonra ilk Bakanlar Kurulu toplantısının ardından Başbakan Yardımcısı Mehmet Ali Şahin’in “Halkımız, 22 Temmuz seçimlerinde siyasetin, sadece siyaset aktörleri tarafından yapılması gerektiğini ortaya koymuştur’” şeklindeki açıklamasını da anlamsız bulduğumu ilave etmeliyim. ??? AKP tek başına iktidarı kazandı ancak, bu durumu büyük bir hayal kırıklığıyla karşılayan, aşırı yenilmişlik duygusu içindeki kesimlerin ruh halini de unutmamalı. Bu kesimleri daha fazla tahrik etmek yerine onları da rahatlatacak dikkatli bir çizgi izlenmesinin daha iyi sonuçlar yaratacağını düşünüyorum. “Yendik, ezdik”, “Ne istersek yapabiliriz”in kimseye bir yararı olmaz. Kaldı ki, değişik eğilimler içinde olsa da Meclis’te ve Meclis dışında önemli bir muhalefet olduğunu da unutmamak gerekir. Sonuçta cumhurbaşkanı kazanan partinin değil tüm ülkenin cumhurbaşkanı olacak. Abdullah Gül yerine başka bir AKP’linin olması belki siyaseten pek bir şeyi değiştirmez ama, yaratacağı olumlu psikolojik ortama ihtiyacımız olduğunu da unutmayalım. Benzer kaygılarla Gül’ün aday olmamasından yanayım… asirmen?cumhuriyet.com.tr AKP 341, bağımsızlar 26 oldu ? ANKARA (Cumhuriyet Bürosu) Yüksek Seçim Kurulu (YSK), Hakkâri’de bağımsız milletvekili adayı olan Sebahattin Suvağcı’nın gümrük kapılarındaki oyların eklenmesinden sonra değişen seçim sonucuna yaptığı itirazı reddetti. YSK’nin kesin nitelik taşıyan kararına göre Hakkâri’de AKP 2 milletvekili sahibi oldu. Bu kararın ardından AKP’nin toplam milletvekili sayısı 341’ye çıkarken, bağımsız milletvekili sayısı ise 26’ya düştü. ANKARA MHP Genel Başkanı Devlet Bahçeli, Cumhurbaşkanlığı oylamasına katılarak 367’nin bulunmasına katkı sağlama kararını ilginç bir gerekçeye dayandırdı. Bahçeli, her ne koşulda olursa olsun Cumhurbaşkanlığı oylamasına katılacaklarını belirterek “AKP’nin 367’yi ağlama duvarına çevirmesine izin vermeyeceğiz” dedi. Bahçeli gerek Cumhurbaşkanlığı seçimi, gerekse yeni dönemde izleyecekleri politikalarla ilgili olarak il başkanları, milletvekilleri ve MYK üyeleri ile yaptığı toplantılarda önemli açıklamalarda bulundu. Milletvekillerine “açıklamalarına ve tavırlarına dikkat etmeleri, gerginlik yaratmamaları” uyarısında bulunan Bahçeli, “Özellikle DTP’lilerle ilişkilerde dikkatli olun, çünkü her kesin gözü daha çok bizim üzerimizde olacak” dedi. Bahçeli, seçimlerde milletin “kriz istemediğini” ortaya koyduğunu belirterek “Krizlerden beslenmek gibi bir lüksümüz yok” dedi. AKP’nin, Anayasa Mahkemesi’nin verdiği 367 kararını “ağlama duvarı”na çevirmek istediğini, bunun için de seçim meydanlarında “salyasümük ağladığını” kaydeden Bahçeli, “Biz buna artık izin vermeyeceğiz. O nedenle, her ne şartta olursa olsun oylamaya katılacağız, Meclis’te artık yeniden bir 367 krizi olmayacak” dedi. Bahçeli, MHP olarak cumhurbaşkanı adayı çıkarabileceklerini de belirtti. MYK toplantısının ardından yapılan yazılı açıklamada da MHP’nin “Cumhurbaşkanlığı seçimi turlarında Türkiye Büyük Millet Meclisi Genel Kurulu’nda hazır bulunacağı” vurgulandı. Uras: DTP’yi grupsuz bırakmam ? ANKARA (Cumhuriyet Bürosu) İstanbul Bağımsız Milletvekili Ufuk Uras, Türkiye’nin, demokratik, laik, sosyal hukuk devletine uygun bir cumhurbaşkanı çıkaracağını belirterek, “Yeter ki geçen Meclis’in rövanşı gibi algılanmasın’’ dedi. Uras, “DTP’nin grup kurması halinde grupta yer alıp almayacağının’’ sorulması üzerine, grup kurmada sorun yaşaması halinde, DTP’yi grupsuz bırakmayacağını bildirdi. Yazıişleri müdürüne darp iddiası ? İstanbul Haber Servisi Özgür Hayat gazetesi ve yüzde %52 Öfke dergisinin Sorumlu Yazıişleri Müdürü Sinan Tekpetek, İstanbul’da kaçırılıp işkenceye uğradığını ve ardından da polis arabasına atılarak öldürülmek istendiğini öne sürdü. İnsan Hakları Derneği İstanbul şube binasında dün bir basın toplantısı düzenleyen Tekpetek, 26 Temmuz Perşembe akşamı kardeşinin nikâh yemeğinden dönerken, Şişhane’de polis tarafından durdurulduğunu, polislerin kendisini zorla araca bindirerek darp ettiklerini söyledi. CUMHURİYET 04 CMYK
Subscribe Login
Home Subscription Packages Publications Help Contact Türkçe
x
Find from the following publications
Select all
|
Clear all
Find articles published in the following date range
Find articles containing words via the following methods
and and
and and
Clear