26 Aralık 2024 Perşembe Türkçe Subscribe Login

Catalog

Months
Days
Pages
25 TEMMUZ 2007 ÇARŞAMBA CUMHURİYET SAYFA EKONOMİ ekonomi?cumhuriyet.com.tr Doğuş Holding 5 yıl vadeli 300 milyon dolar Club Loan kredisi aldı, krediye 12 banka lider düzenleyici olarak katıldı 13 EKONOMİ POLİTİK ERİNÇ YELDAN Şahenk: IMF’siz devam edebiliriz ? Doğuş Grubu Yönetim Kurulu Başkanı Şahenk, Türkiye’nin gelecek dönemde IMF’siz de devam edebileceğini söyledi. Şahenk, 2008’den itibaren yüzde 78 büyüme rakamlarının yakalanabileceğini de dile getirdi. Ekonomi Servisi Türkiye’nin IMF’siz devam edebileceğini belirten Doğuş Grubu Yönetim Kurulu Başkanı Ferit Şahenk, “Türkiye IMF programıyla güven tazeledi. Türkiye’nin artık bir standby’a, IMF’ye de ihtiyacı olmayabilir. Türkiye zaten IMF programında net ödeyici durumda. Ödedikten sonra Türkiye IMF’siz de devam edebilir” dedi. Ferit Şahenk, yeni hükümetten beklentilerine ilişkin olarak da “İstikrarın devamı, ekonomideki şeffaflığın devamı önemli. Mikro reformların gündeme gelmesi, sosyal güvenliğin artık bir soru işareti olmaması gibi konular hükümetin gündemi olacaktır. 2008’den itibaren yüzde 78’ler gibi büyümeyi yakalarız diye düşünüyorum” dedi. Garanti Bankası Genel Müdürü Ergun Özen, tüketici kredisi faiz oranlarını aşağıya çekeceklerini, faiz indiriminde Merkez Bankası’nı beklemeyeceklerini açıkladı. Özen, Doğuş Holding’in sağladığı 300 milyon dolarlık sendikasyon kredisine ilişkin düzenlenen imza töreninin ardından gazetecilerin sorularını yanıtladı. Özen, tüketici kredisi faizlerini aşağıya çekeceklerini belirterek “Uzun vadeli ipoteğe dayalı finansmanlarda yüzde 1.35, oto kredilerinde yüzde 1.401.45, ihtiyaç kredilerinde de yüzde 1.651.70 arası bir yerlere gelir’’ dedi. Citibank’ın CEO’su Steve Bideshi, tören öncesinde Şahenk’e bir vazo hediye etti. Şahenk, 2006’da Doğuş Grubu’nun 486 milyon YTL ’lik yatırım gerçekleştirdiğini söyledi. Doğuş Holding CEO’su Hüsnü Akhan gazetecilere yaptığı açıklamada, bu kredinin 100 milyon dolarının grubun birkaç yıl önce aldığı başka bir kredinin geri ödenmesinde, kalan 200 milyon doların ise halen yürütülen marina yatırımları ve gayrimenkul sektörünün yanı sıra hükümetin enerji özelleştirmelerine yeniden başlaması koşuluna bağlı olarak enerji yatırımlarında kullanılacağını söyledi. 22 Temmuz Sonrası Türkiye Ekonomisi 22 Temmuz seçimleri geride kaldı. 22 Temmuz seçimlerini aslında AKP’nin başarısı olarak değil, ana muhalefet partisinin ve Meclis dışındaki diğer partilerin toplumsal muhalefeti örgütlemekteki başarısızlığına bağlamak daha doğru olur kanısındayım. CHP ve sayın lideri Deniz Baykal, ülkemizde IMF ve Dünya Bankası koşullandırmaları altında sürdürülen neoliberal politikalara karşı emekçi halkın muhalefetine karşı duyarsız kalmış ve emeğin taleplerini iktidar platformuna taşıyamamıştır. 22 Temmuz’da AKP’nin başarısı, ana muhalefet partisinin başarısızlığının doğrudan sonucudur. Daha geniş bakış açısıyla baktığımızda ise 22 Temmuz’da en kazançlı olan kesiminse aslında uluslararası yeniemperyalizm olduğunu söylememiz gerekmektedir. ??? Bilindiği gibi, uluslararası tekellerin ve yeniemperyalizmin Türkiye’ye olan saldırısı IMF ile 1998’de imzalamış olduğu Yakın İzleme Anlaşması ve 2001’de uygulamaya koyduğu Güçlü Ekonomiye Geçiş Programı ile son olarak 2006’da imzalanan yeni standby anlaşmasıyla çizilmiştir. Söz konusu programın iktisadi mantığı şu üçlemeye dayanmaktadır: • Türkiye’nin uluslararası finans piyasalarında yüksek reel faiz sunan “yükselen bir piyasa ekonomisi” (piyasa oyuncularının tabiriyle “emerging market”) olarak pazarlanması... • Yüksek faizin uyardığı “sıcak para” girişleri ve “özelleştirmeyabancı yatırım” propagandası altında elde edilen döviz akımları sonucu dövizin fiyatının ucuzlatılması... • Ucuz dövizin uyardığı ithal girdiler aracılığıyla uyarılan ekonomik büyüme ve görece düşük enflasyon... Türkiye’de özellikle 2003 sonrasında AKP iktidarı altında kararlılıkla sürdürdüğü bu program neticesinde (biraz da abartılı ve kuşkulu istatistiksel veriler aracılığıyla) görece yüksek büyüme temposu yakalanmış ve enflasyon hızı da düşürülmüştür. Ancak bu başarıların maliyetleri son derece yüksek olmuş ve ulusal finans piyasaları, sürdürülemez nitelikli bu konjonktürel genişlemenin sınırları üzerine yapılan spekülatif saldırıların şantajı altına girmiştir. AKP döneminde dış borçlarımız hızla artmış ve son dört buçuk yılda dolar bazında yaklaşık bir buçuk misline yükselmiştir (2002 sonunda 130 milyar dolardan, 2007 ortasında 215 dolara). Bunun ötesinde, yerli sanayi ve tarım ekonomisi ucuz ithalatın yarattığı yıkıcı rekabete daha fazla dayanamayarak iktisadi faaliyetlerine son vermek zorunda kalmıştır. Dolayısıyla, özü itibarıyla “spekülatif” olan bu tür büyüme dalgası ulusal ekonomide yeterince istihdam yaratamamış ve 2001 sonrasında işsizlik (özellikle genç kentli nüfus arasında) Türkiye’nin en acil çözüm bekleyen sorunu haline dönüşmüştür. Oysa IMF programının temel kurgusu Türkiye’de yüksek ticaret açıklarının ve yüksek işsizliğin bizzat doğrudan yapısal nedenini oluşturmaktadır. Bu programın temel kurgusu reel faizleri yüksek tutarak, elde ettiği döviz fazlası yoluyla spekülatif büyüme ve enflasyonu düşürme amacına dayanmaktadır. Bu programla Türkiye, küresel ekonomiyle ucuz ithalat ve ucuz işgücü deposu olarak ve montaj hattına dönüştürülmüş bir sanayi yapısıyla eklemlenmeye koşullandırılmaktadır. Dolayısıyla, yüksek ticaret açıkları ve yüksek işsizlik, bir madalyonun iki yüzü gibi, IMF programının yaratmakta olduğu ana sorunudur. Ülkemizin gerek siyasi, gerekse ekonomik, “tam” bağımsızlığını korumasını bayrak edinen yurtseverler için 22 Temmuz 2007 bir başlangıç olmalıdır. Türkiye’nin yeni kurulacak olan 60. hükümeti IMF ile olan ilişkilerini gözden geçirmeye ve 1998’den bu yana yürütülen “Yakın İzleme Anlaşması”nı söküp atmaya zorlanmalıdır. Kredi marinaya Doğuş Holding, genel işletme ihtiyaçları ile grup şirketlerinin ticari finansman faaliyetlerinde kullanılmak üzere 5 yıl vadeli ve 300 milyon dolar tutarında Club Loan kredisi aldı. Krediye aralarında Citibank, Societe Generale, HSBC, ING Bank ve Standard Chartered Bank’ın da bulunduğu 12 banka lider düzenleyici olarak katılırken, dört banka da eş düzenleyici olarak yer aldı. Dolar 1.25’in de altına indi Ekonomi Servisi Seçim sonuçları AKP’ye yeniden tek başına iktidar oluşturacak çoğunluğu sağlayınca, mevcut politikaların devamını bekleyen piyasalardaki iyimserlik havası güçlendi. YTL, dolar karşısında Temmuz 2001’den bu yana en yüksek değerine çıkarken, bazı bankalar kredi faizlerinde indirime gitti. Bir gün önce 55.625 puanla tarihi zirvesini yapan İMKB endeksi, dün bir ara 56.310 puana kadar tırmandıktan sonra kâr satışlarının etkisiyle günü 54.930 puandan kapattı. YTL’nin dolara karşı 1.25’in ? Seçim sonuçları ve Merkez Bankası’nın doğrudan müdahale yapmayacağı beklentisi lirayı son 6 yılın en yüksek noktasına taşıdı. de altına inmesinde, Türk kâğıtlarına güçlü fon girişlerinin yanı sıra Merkez Bankası’nın günlük döviz alım ihalelerindeki miktarı artırması da etkili oldu. Merkez Bankası dün, günlük döviz alım miktarını ihale ve opsiyon kullanımı olmak üzere toplamda en yüksek 45 milyon dolardan 120 milyon dolara çıkaracağını açıkladı. Ancak Merkez Bankası’nın dolaylı müdahale limitini artırması, piyasada doğrudan müdahale ihtimalini azaltacağı şeklinde algılandı ve YTL, dolar ve Avro karşısında yüzde 0.98 değerlendi. Merkez Bankası gösterge dolar kurunu 1.2421 YTL, Avro kurunu 1.7163 YTL, pariteyi ise 1.3818 olarak belirledi. Bu kurlara göre liranın yıl başından bu yana dolar karşısındaki değerlenmesi yüzde 13.71, Avro karşısındaki değerlenmesi ise yüzde 8.4’ü buldu. Dolarda düşüş sürerken yüzde 17’lik bileşik seviyenin altına düşmesi zor görünen faizler yatay seyrediyor. Bazı bankalar da kredi faizlerini aşağı çekti. Halkbank tüketici kredisi faiz oranını yüzde 1.79’dan 1.59’a, Gülen Emekli kredisini yüzde 1.79’dan 1.59’a çekti taşıt, bireysel işyeri ve konut kredilerini de düşürdü. Yapı Kredi taşıt kredisi faiz oranı yüzde 1.60’tan yüzde 1.57’ye indirdi. Denizbank binek ve ticari taşıt kredi faiz oranlarını yüzde 1.69’dan yüzde 1.64’e çekti, tüketici kredisini yüzde 1.99’dan yüzde 1.85’e düşürdü. RİSK YÖNETİMİ DERNEĞİ KURULDU Ekonomi Servisi Birey ve toplumu ilgilendiren, risk ile ilişkili her sürece sistemli bir yaklaşım sunma amacını taşıyan Risk Yönetimi Derneği kuruldu. Derneğin kurucu başkanlığına Uğurhan Acar atandı. Acar, son 1015 yıllık bir süreçte tamamen dönüşen ve ülke ekonomilerini dahi ciddi sıkıntıya sokan ekonomik koşulların, kurumların da varlıklarını sürdürmeleri için yeni bir yaklaşım sergilemelerini gerekli kıldığını belirtti. Acar, risk yönetimi ile ilgili ilk çalışmaları 1990’lı yılların sonunda yapmaya başladıklarını hatırlattı. B İLGİ TOPLUMUNA DOĞRU / ÖZLEM YÜZAK KOBİ’ler AKP’yi Yine Neden Seçti? 10 aydan beri her cumartesi günü Cumhuriyet gazetesinde KOBİ diye tanımladığımız küçük ve orta boy işletmelerin hem sorunlarına hem de başarı öykülerine yer ayırdığımız bir sayfamız var. Biliyorsunuz Türkiye’de işletmelerin yüzde 98’i KOBİ niteliğinde. Onların hükümetin politikaları karşısındaki tavırları, beklentileri, memnunlukları ve memnuniyetsizlikleri son derece önemli. 10 ay boyunca her hafta işletmelerin ağzından aktardıklarımız özetle şunlar oldu: Büyümeyi finanse edecek kaynaklara ulaşmada hâlâ büyük zorluk içindeler. Uluslararası rekabette eşit koşullara hâlâ sahip olamadılar: Vergi yükleri ve enerji maliyetleri diğer ülkelerin çok üzerinde. İhracat payları belki arttı ama hammadde ve ara madde, de ithal bağımlılığı da o ölçüde arttı. Düşük kur, ucuz ve kontrolsüz dışalım ile dış pazardaki güçlerini kaybettikleri gibi iç pazarda da kan kaybına uğradılar. Destek ve özendirici araçlara karşın, teknolojik düzeyleri, yenilikçi uygulamaları yükselmedi, ArGe altyapıları gelişemedi. Ara eleman ihtiyaçları hâlâ ciddi bir sorun. Peki AKP’nin, özellikle KOBİ’lere sahip çıkmadığı konusunda tüm çevreler hemfikir iken, nasıl oldu da AKP’nin oyları azalacağına arttı? Her üç seçmenden ikisinin AKP’ye oy vermesi gerçeğinde KOBİ’lerin de sermaye sınıfına dahil olmapayı olduğuna göre neden yan çoğunluğa neler oldubu işletmeler kendilerini ğunu tarihsel ve güncel öyadamdan saymayan, üreti külerle sergiliyor. Kitapta dikkat çekici ve ciyi tüccar ile aynı kefeye koyan bir siyasi iktidara ikin günümüze uyarlanmış küci bir dönem için geçit ver çük bir cümle: “Serbest piyasa ekonomisinin işsizlik, diler? Yanıt aramamız gereken küçük firmaların iflası, sorulardan biri de bu olma Üçüncü Dünya’nın borç lı... Hatırlarsanız AKP’yi sarmalından kurtulamama2002 yılında iktidara taşıyan sı gibi bazı güçlükleri (!!) varunsurlardan biri de Anado dır ama bu, ‘ilerleme ve toplu sermayesinin temsilcileri lumsal fayda’ için azınlığın olmuştu. Devlet kaynakları yani yoksul kitlelerin ödenın hep merkezdeki şirket mesi gereken bir bedeldir...” ler ve banka sahibi holding Günümüzde neoliberal poler tarafından kullanılıyor ol litikaları savunanların söze ması bu kesimi rahatsız edi asla dökmeseler de aslında yordu ve KOBİ’ler sistemin sırtlarını dayadıkları bir değişimine yönelik büyük cümle bu. Tıpkı AKP’nin ikbir potansiyel güç oluştur tidarı boyunca yaptığı gibi. muşlardı. AKP onların des Bu yüzden sadaka ekonoteği ile iktidar koltuğuna misi AKP hükümetinin önoturmuştu. Ancak görülü celik verdiği konuların içinyor ki KOBİ’ler, var olan de oldu. Bir KOBİ Politikaekonomik sistemin ‘mağ sı oluşturmamasına karşın durlarından’ olmayı hâlâ “Sadaka Ekonomisi ve Posürdürüyorlar. Öyleyse ne litikası” oluşturdu ve başarı den oylar yine AKP’ye, hem ile kapı kapı dolaşarak uyde artarak aktı? Bu oy pat guladı. Bunların da üzerine, aşılamasında acaba “Tamam artık sıra bize geldi” beklen rı körüklenen tüketim çılgıntisinin olması mı var? Ya da lığı, kredi kartlarında biriken diğer partilerin politikaları borçlar, her ay ödenmek zo(AKP’ninki dahil hepsi bir runda olunulan araba ve ev birinin benzeri idi) yeterin taksitleri, insanların, küçük ce ikna edici gelmedi mi? işletmelerin “Aman hiç olDarbe üzerine darbe alma mazsa yeni bir ekonomik larına karşın neden çıkışı yi kriz yaşanmasın, istikrar şart” korkusunu yoğunlaştıne AKP’de gördüler? Elimde Oya Köymen’in rınca, sanırım “günü kurtarSermaye Birikirken Os ma” kaygısı “gelecek hemanlı, Türkiye, Dünya ad deflerinin” önüne geçti. Biliyorsunuz, Pandolı kitabı var. Kitap, kapitalist sistemin can damarı olan ra’nın kutusunda kalan tek sermayenin birikim süreç şey “umut”. lerine yoğunlaşıyor. Sermaye birikirken “ötekilere”, ozlem.yuzak@cumhuriyet.com.tr CUMHURİYET 13 K
Subscribe Login
Home Subscription Packages Publications Help Contact Türkçe
x
Find from the following publications
Select all
|
Clear all
Find articles published in the following date range
Find articles containing words via the following methods
and and
and and
Clear