28 Kasım 2024 Perşembe Türkçe Subscribe Login

Catalog

Months
Days
Pages
18 TEMMUZ 2007 ÇARŞAMBA CUMHURİYET SAYFA 17 Yalancı Ahmet Önen: “Ben hiç kimseye ülkemin Dışişleri Bakanı için ‘yalan söylüyor’ dedirtmem. ‘Doğru söylemiyor’ deseler hadi neyse!” ABD’NİN ve onun dümen suyundaki AB’nin bir sömürge gibi güdüm altında tuttukları Müslüman ülkelerde, adına “Büyük Ortadoğu Projesi” dedikleri ve eş başkanlığını RTE’nin yaptığı bir stratejiyi uygulamak istediğini anımsatıyor Prof. Dr. Özer Ozankaya ve şöyle diyor: “Bu sömürgeci Batı, İslam ülkelerini Soğuk Savaş döneminde şeyhler, emirler, aşiret ve tarikat güçleri gibi çağdışı gerici güçlerin işbirlikçiliği ve ‘komünizm tehdidi’ gerekçesi ile özgürlük, bağımsızlık ve bilimsel düşünce ortamından yoksun tutmaktaydı. Sovyetler’in dağılması, Rusya’nın da Batı sömürgeciliğine ehlileştirilmesi üzerine, bu kez Müslüman halkları ‘köktenci, terörist İslamcılık’tan korumak, sözde ‘kendini yönetebilen demokrasilere kavuşturmak’, bölgeye ‘barış’ getirmek AKP, taşımalı miting yapıyormuş... “Taşıma suyla değirmen dönmez!” PANO DENİZ KAVUKÇUOĞLU Erdoğan: “Gül’ün adaylığı masada...” Masanın neresinde; sumenin altında mı üstünde mi? Hedef Nami Tepe: “Arınç, Mecelle zamanı her şeyin daha iyi gittiğini söylüyor. İlk hedefiniz gerinizdir, ileri!” gerekçesiyle ama yine aynı gerici güçlerle işbirliği ederek, etnik ayrılıkları ve çatışmaları kışkırtarak sömürmeyi sürdürüyor. Sömürgeci Batı, ‘radikal İslam’ dediği saldırgan dinsel güçleri, Soğuk Savaş dönemi boyunca kendisinin yetiştirip, besleyip, kullandığını, çıkarları gerektirdiği anda yine kullanacağını herkesin bildiğine aldırış bile etmiyor. Bugün Fas’tan Endonezya’ya değin milyarı aşkın Müslümanların içinde bulundukları durum, Mustafa Kemal’in 80 yıl önce betimlediği gibidir: “Yeryüzündeki yüz milyonlarca Müslüman kitleleri, şunun ya da bunun tutsaklık ve aşağılayıcılık zincirleri altındadır. Aldıkları manevi eğitim ve ahlak, onlara bu tutsaklık Tepelemek zincirlerini kıracak insanlık niteliğini vermiyor, veremiyor! Çünkü eğitimlerinin amacı ulusal değildir.” İşte bugün Büyük Ortadoğu Projesi ve Ilımlı İslam ideolojisi, sömürgeci Batı’nın, İslam dünyasını aynı derbederlik içinde tutmayı sürdürme politikasının araçlarından başka bir şey değildir... Türkiye’de düne değin demokrasiyi küfür sayan, ama ‘artık değiştik’ diyerek takıyye yapanların işbirlikçiliği ile ulus, ülke ve devletimize saldırmaya girişmiş bulunan bu Büyük Ortadoğu Projesi’ni ve ılımlı İslam ideolojisini tepelemenin tek yolu Atatürk’ün başarısını tüm dünyaya kanıtladığı ‘Ulusal Kurtuluş Savaşı ve Cumhuriyet Devrimleri’nin ilke ve kurumlarına bilinçle sahip çıkmaktır!” Tepelemenin ilk adımı da 22 Temmuz seçimi. Sol Sesleri Özlemek 1963 yılında ülkemizde geliri en düşük yüzde 20’lik kesimine toplam ulusal gelirden yüzde 4.5, geliri en yüksek yüzde 20’lik kesimine de yüzde 57.0’lik bir pay düşerken, 2005 yılında bu oranlar yüzde 6.1 ve yüzde 44.4 olarak değişmiş. Türkiye, nüfusunun yıllık geliri en düşük ve en yüksek olan kesimleri arasındaki bu uçurum nedeniyle dünya gelir dengesizliği açısından 177 ülke arasında 47. sırada bulunuyor. Bunu, kendi hayatımızdan, tanık olduklarımızdan, gözlemlerimizden biliyoruz. Gelir dağılımındaki adaletsizlik açısından 1963 ile 2007 koşulları arasında belirleyici bir fark, görülmemesine karşın, seçim kampanyalarında hiçbir partinin bu dengesizliğin düzeltilmesine ilişkin akılcı, somut öneriler getirmemesini yadırgıyorum. TBMM’ye girme umudu taşıyan tüm partiler, kapitalist düzenin yarattığı sonuçları bir ‘yazgı’ olarak kabullenmiş görünüyorlar. Türkiye İşçi Partisi’nin yükselişe geçtiği, 1965 genel seçimlerinde TBMM’ye 15 milletvekili sokmayı başardığı günleri düşünüyorum. Türkiye İşçi Partisi’ni desteklemeyen insanlar bile o günlerde siyaseti, ‘gelir dağılımında dengesizlik’, ‘sosyal adalet’, ‘emeksermaye çelişkisi’ gibi kavramlarla tartışırlardı. Yıllar içinde varsıl daha varsıl, yoksul daha yoksul olmuşken demokrasi daha kısıtlanmış, emperyalizme bağımlılık daha derinleşmişken, ne olmuştu da bu kavramlar silinmişti insanlarımızın belleğinden? ??? Partilerin seçim kampanyalarını, parti liderlerinin konuşmalarını, o konuşmalara alkış tutan kalabalıkları izlerken içim burkuluyor. Konuşanlar da, alkışlayanlar da bir ‘yalan rüzgârı’ filminin içler acısı figürleri. Liderler, ‘ulusallık’tan söz ediyorlar örneğin, kalabalıklar da alkışlıyor, ama hiç kimsenin aklına, “İyi de, iktidar olursan İncirlik Hava Üssü’nü kapatacak mısın” diye sormak gelmiyor; eğer siyasal iktidarın ülkedeki bir yabancı askeri üssü kaldıracak iradesi/gücü yoksa, bağımsızlık sözünün de, ulusallık sözünün de ‘boş laf’ olarak kalacağını kimse düşünmüyor. Düşünemiyor. İnsanlar, havada uçuşan o boş lafların kendisini kandırmaya, oyunu kapmaya yönelik ‘palavralar’ olduğunu algılamıyor. Algılayamıyor. Liderler tutamayacakları sözler veriyorlar, bol keseden umut dağıtıyorlar. Dinlediklerine alkış tutan kalabalıklardan hiç kimse, “İyi de, IMF Komiseri, ‘Yapamazsın!’ dediğinde buna karşı çıkacak gücün var mı” diye sormuyor. Soramıyor. Cumhuriyet Halk Partisi’nin gazete ilanlarındaki ‘çözüm önerileri’ne bakıyorum: “Açlık sona erdirilecek. İşsizliğe ve yoksulluğa karşı mücadele birlikte yürütülecek.” “İşi ve sigortası olmayan yoksul ailelere aylık 300 YTL Vatandaşlık Hakkı ödemesi yapılacak.” Bir başkası çıkıyor, “Ben 500 YTL vereceğim!” diyor. İyi, güzel de tüm bunlar nasıl olacak? Yeni kamu yatırımları mı yapılacak? İhracat mı patlayacak? Yeni vergi düzenlemeleri mi yürürlüğe konacak? Kısacası bu değirmenin suyu nereden gelecek? Alkışlamadan önce bilmek, öğrenmek gerekmiyor mu? Türkiye’nin geleceğini düşünemeyen, algılayamayan, soramayan kalabalıklar biçimlendiriyor. 12 Eylül darbecileri armudu pişirmişler, partiler de ağızlarına düşsün diye yarışıyorlar. Biz buna ‘demokrasi’ diyoruz, yeryüzünün yüzde 10 barajıyla en sakat, en eksikli demokrasisiyle övünüyoruz... Bu ortamda demokrasinin ‘yağlı urgan’, ‘kol saatinin fiyatı’, ‘ekmek karnesi’ tartışmalarına, ‘yoksullara iane’, ‘1 YTL’ye mazot’, ‘vatandaşa cep harçlığı’ türünden vaatlere indirgenmesine şaşmamak gerekiyor. ??? Gönül, Türkiye İşçi Partisi’nin alanları titreten o gür sosyalist sesini arıyor. Halkı düşünmeye, algılamaya, sormaya, sorgulamaya yönelten o gerçekçi sesi özlüyor. Mehmet Ali Aybar’ın, Rıza Kuas’ın, Kemal Nebioğlu’nun, Orhan Arsal’ın, Cemal Hakkı Selek’in, o yıllardaki Çetin Altan’ın yüreklerimizi serinleten seslerini… Kimse darılıp gücenmesin. Gelir dağılımındaki adaletsizliğe somut, kalıcı çözümler önermeyen, yabancı askeri üsleri, IMF’yi ağzına almayan, alamayan, yüzde 10’luk seçim barajını kaldırma sözü vermeyen hiçbir partiye yakınlık duyamıyorum. Ben ülkemizde emeksermaye çelişkisinden, emperyalizme bağımlılıktan kaynaklanan ‘temel sorunlarımızı’ yeniden Türkiye Büyük Millet Meclisi’nde tartışacak, dile getirecek ‘sol’ sesler duymak istiyorum. Bu nedenle İstanbul 1. bölgede Mehmet Ufuk Uras’ı, İstanbul 2. bölgede Baskın Oran’ı, Ankara 1. bölgede Şükrü Erbaş’ı, İzmir 1. bölgede Abdullah Levent Tüzel’i destekliyorum. eposta: dkavukcuoglu?superonline.com Ya ğ m u r E k i m Terbiye Ahmet Önen: “Adam, çift yumurta ile terbiye edilmiş olmalı ki, kendinden başka herkesi terbiyesizlikle suçluyor!” SESSİZ SEDASIZ (!) RTE için en objektif gazetecilik RTE, “objektif gazetecilik” yapmayanları tehditmehdit ediyor ya, Ayça Bolten Ülkü, RTE’nin istediği “objektif gazeteciliği”, ABD’den yönetilen malum tarikatın televizyonunda görmüş: “Program, ‘Hiçbir partiyi desteklemiyoruz, gelişmeleri tarafsız konuklarımızla tarafsız bir şekilde konuşacağız’ lafıyla başladı. Tarafsız programın tarafsız olarak sunduğu anket sonuçlarına gelince, ne görelim; anketler tarafsız araştırma şirketleri tarafından yapılmış fakat, sonuçlar nedense bir tek, iktidarın yarı resmi yayın organı durumundaki gazetede yayımlanmış. Yüksek Yerilim Hattı erdincutku?yahoo.com Tartışma Gülhan Elmas: “Çankaya’ya hangimiz çıkacak, diye tartışıyorlar. Dokunulmazlıkları kaldırıldığında ise ‘Yüce Divan’a hangimiz çıkacak’ diye tartışacaklar!” Tabii ki AKP dışındaki partilerin neredeyse hepsi barajın altında oy alıyor, CHP ise yüzde 20 barajının altında kalıyor! Bu arada programda ‘analist’ olarak tanıtılan tarafsız konuklardan biri, MHP’nin barajı aşabilmesi için MHP’li evli erkeklerin, eşlerini MHP’ye oy vermeye ikna etmeleri gerektiğini söylemesin mi! Tam bir komedi. Kanallar arasında dolaşırken takıldığımız programın devamını seyredemedik, çünkü ancak bu kadar dayanabildik.” Kasımpaşalı, işte böyle “objektif”ten hoşlanıyor; sonuna değil sonsuza kadar da bunları seyretmek istiyor! Medya da seçime dördüncü parti olarak girsin! ÇED KÖŞESİ OKTAY EKİNCİ KİM KİME DUM DUMA BEHİÇ AK behicak?yahoo.com.tr Karşıdevrimin ‘bayram’ları... İyi ki bu seçim 14 Mayıs’ta yapılmıyor... Emperyalist işgale karşı ulusal “bağımsız”lığın; “padişah”lığın yerine “millet hâkimiyeti”nin güvencesi olan “Cumhuriyet devrimi”, daha umarsızca ve daha bağrış çağrış “demokrasi düşmanı” ilan edilebilirdi. Çünkü 14 Mayıs 1950’de, yağmacılar ve din istismarcıları da böyle söyleyerek seçim kazanmışlardı. Dahası, iktidarlarının 1. yıldönümünde, her 14 Mayıs’ın “demokrasi bayramı” olarak kutlanmasını bile önermişlerdi. Neyse ki bu öneri, Demokrat Parti’nin iç çekişmeleri arasında yeterli taraftar bulamadı. Ayrıca TBMM’yi ve “ulus”u da ikna edemediler.. Kuşaktan kuşağa Cumhuriyet devrimlerine son vermek isteyendırmaz’ın, Mayıs 2007 tarihli “Toplumsal Tarih” dergisinde “DP’nin İktidara Gelişinin 1. Yıldönümü Kutlamaları/14 Mayıs Demokrasi Bayramı(!)” başlıklı yazısını okuduğumda, önce 17 Aralık 2004’ü anımsadım. Mimarlar Odası’nın 2005Dünya Mimarlık Kongresi’ne hazırlık amacıyla düzenlediği “Türkiye Kongreleri” için Diyarbakır’daydık. Kent “AB bayramı kutlu olsun” afişleriyle donatılmıştı. Çünkü o gün, AB’nin Türkiye’yle tam üyelik müzakerelerini başlatması, Diyarbakır’da gündem belirleyen “kanaat önderleri”ne göre “Kürt sorunu”nu çözecek demokrasiye geçişin bayram yapılması gereken büyük bir adımıydı. Derken yine aklıma, Erbakan’ın 1994 yerel seçimlerinin yapıldığı 27 Mart tarihini “belediyeler bayramı” ilan etmesi geldi. Başta İstanbul’u kazanan Recep Tayyip Erdoğan ile Ankara’yı kazanan Melih Gökçek olmak üzere, çok sayıda Refah Partili Belediye başkanı ilerleyen yıllardaki her seçim yıldönümünü “bayram” adıyla kutladılar. Ne var ki tıpkı 14 Mayıs 1951’deki ve 17 Aralık 2004’teki gibi bu bayram “heves”i de ulusal bir coşkuya dönüşemedi; önerenlerin siyasal özlemleri olarak kaldı… DP sadece ‘Arapça ezanı’ başlattı. “Milli İrade” (Cumhuriyet 14 Mayıs 1951) Sinan Yıldırmaz’ın lerin günümüzdeki söylemlerine makalesi bugünü kavramak ve de baktığımızda, şunu düşünme ‘karşıdevrim’in tarihsel süremek elde değil; “eğer seçim 14 cini yeniden anımsamak için Mayıs’ta yapılsaydı, 56 yıl ön ders alınması gereken ayrıntılar ceki öneriyi de yeniden günde içeriyor. Örneğin AKP’nin İstanbul me getirerek oy isteyebilirlermitingine de yakıştırdığı “milli di…” Çünkü baksanıza, sadece yağ irade” deyimi 56 yıl önce macı ve dinci takım değil; onlar DP’nin hemen tüm yazışmaladan bile daha açıkça Cumhuriye rında kendi iktidarının da tanıti eleştiren ve hatta “sol” adına mıydı. Benzer şekilde 14 Mayıs’ın konuşup yazan kimi aydınlar ne diyorlar; “demokrasinin önünü “milli bayram”lar arasına katılaçan AB reformlarının gerçek masını da tek başlarına iktidar leştirildiği dönem kesintiye uğ olabilmelerinin “demokratik hak”kı olarak görüyorlardı.. ramamalıdır”. Makalenin belgeleri arasındaAmerikan haber dergisi Time da son sayısının kapağına “tür ki bir karikatürü, bugünkü Cumbanlı Türk kızı”nı koyarak huriyet okurlarının da görmesi “Türkiye’nin İkilemi” (Tur için köşemize alıyoruz. Gazetekey’s Dilemma) başlıklı makale mizde 14 Mayıs 1951 günü yasinde “aynı” düşünceyi paylaşı yımlanan karikatür, seçime doğyor; “AB’nin demokratik ilke ru 1. sayfamızdaki “tarihsel lerini en fazla savunan, reform çağrı”nın yarım yüzyıl önceki larını yapan AKP, Türkiye’nin habercisi değil midir? “Oylarınızı laik ve demoken Batılı partisi”. ratik Türkiye için birleştirin. 27 Mart; 17 Aralık… Cumhuriyetinize sahip çıkın.” İÜ Atatürk İlkeleri ve İnkılâp Tarihi Enstitüsü’nden Sinan Yıl ekinci?cumhuriyet.com.tr ÇİZGİLİK KÂMİL MASARACI kamilmasaraci?mynet.com HARBİ SEMİH POROY BULMACA SOLDAN SAĞA: SEDAT YAŞAYAN OTOBÜSTEKİLER KEMAL URGENÇ kurgenc?yahoo.com TARİHTE BUGÜN MÜMTAZ ARIKAN 18 Temmuz www.mumtazarikan.com 1 2 3 4 5 6 7 8 9 1/ Zongul1 dak’ın Ereğli ilçesinde bir 2 şelale. 2/ Vü 3 cuttaki AIDS virüsünü sap 4 tamakta kul 5 lanılan test... 6 Gözkapağına 7 sürülen boya. 3/ Yas havala 8 rına uygula 9 nan bir halk 1 2 3 4 5 6 7 8 9 ezgisi. 4/ Uğraş... V Güney Amerika’da 1 H İ D A L G O yaşayan bir yük hay 2 E B E R O M Ç A L Ö K vanı. 5/ Erzurum yö 3 L A V A Ş ÖN E Z E resinde gövdesi ye 4 E D E A B A T T nilen ya da turşu ya 5 N E B A pılan otsu bir bitki... 6 İ T A L İ K R A Y İ H A Parola. 6/ Kök, sap 7 Z ve yaprak şeklinde 8 M U S E L İ Z A farklılaşmamış bir 9 S A L T V A N bitkinin yaşama ve büyüme organı... İri taneli bezelye. 7/ 21 yaşın altındaki oyunculardan kurulu spor takımları için kullanılan sözcük... Bir etkinliğin geçici olarak durdurulduğu süre. 8/ Yanardağlardan fırlayan çok küçük katı parça. 9/ Ses... Evren. YUKARIDAN AŞAGIYA: 1/ Rize’nin Ayder yaylası yakınında bir şelale. 2/ Hisse, pay... Yardım istendiğini anlatmakta kullanılan sözcük. 3/ Afrika’da bir ırmak... Bir müzik parçasını kısa ve çarpıcı görüntülerle sunan film. 4/ Başlangıcı olmayan, öncesiz... Sıcak bölgelerde yetişen çok sert bir ağaç. 5/ Güzel kokulu bir kavun... Bir nota. 6/ Sarı renkli bir üzüm cinsi. 7/ Yok etme... Doğu Anadolu’da bir göl. 8/ Şöhret... Yapma, etme. 9/ Optikte, ışığı yansıtmak ya da renklerine ayırmakta kullanılan cisim... Argoda esrar. CUMHURİYET 17 K
Subscribe Login
Home Subscription Packages Publications Help Contact Türkçe
x
Find from the following publications
Select all
|
Clear all
Find articles published in the following date range
Find articles containing words via the following methods
and and
and and
Clear