26 Aralık 2024 Perşembe Türkçe Subscribe Login

Catalog

Months
Days
Pages
16 TEMMUZ 2007 PAZARTESİ CUMHURİYET SAYFA 17 Uygulanmayan yargı kararı için Avukat İsmail Sami Çakmak, Türkiye’nin bir hukuk devleti olup olmadığını hukuksal yönden kanıtlama çabası içinde... Öykü kısaca şöyle: Çakmak, Kültür ve Turizm Bakanlığı’nda görevden alınan üç müvekkili için idare mahkemesinde dava açtı, yürütmeyi durdurma kararı aldı. Mahkeme kararı, yasal süresi içinde yerine getirilmedi. Bunun üzerine İsmail Sami Çakmak yargı kararını yerine getirmeyen Kültür Bakanlığı bürokratları hakkında Cumhuriyet Başsavcılığı’na başvurdu. İlgili savcı, hakkında öninceleme yapılanlar için takibat yapılmasına gerek olmadığı kararına varınca, İsmail Sami Çakmak, bu kez diğer yasal yollara başvurmanın yanı sıra ilgili savcıyı bir dilekçe ile Hâkimler ve Savcılar Yüksek Kurulu’na şikâyet etti. Adalet Bakanlığı Ceza İşleri Genel Müdürlüğü dilekçeyi işleme koymayınca da İsmail Sami Çakmak’a “dilekçenin işleme konulmaması kararı ile dayandığı olur”un iptali istemiyle Adalet Bakanlığı hakkında idare mahkemesinde dava açmak düştü. Bu dava sürüyor... Görüldüğü gibi, İsmail Sami Çakmak’ın bütün bu girişimlerinin tek bir nedeni var: Uygulanmayan yargı kararlarının uygulanmasını sağlamak! Yargı kararının uygulanmadığı bir hukuk devleti olur mu hiç? SAĞNAK NİLGÜN CERRAHOĞLU İnsanlık Horlanıyor Televizyonun yeni oyuncağı “Güzel ve Dâhi.” Bir erkek koltuğa oturtuluyor. O “dâhi” erkeğin önündeki masaya, tepeden tırnağa cahilliğe soyunmuş kızlar iliştiriliyor. Onlar da, “güzel”lerimiz oluyorlar... Güzellere basit sorular soruluyor. Yanıtları bilmiyorlar ya da abuk sabuk karşılıklar veriyor, ardından da “dâhi”nin masasının üstüne çıkıp kıvırtıyorlar. Böylece program boyunca kadınlar aşağılanırken onları izleyen erkeklerle birlikte ekran karşısındakiler de oldukları yerde ürperiyor, büzüşüyor, küçülüyor, küçülüyorlar... Topluca bir “insan” horlanması anlayacağınız... Gönderdiği elektronik mektup ile programa tepkisini dile getiren “kadın mühendisler eplatformu” üyesi Olgu Yılmaz da bizim gibi düşünüyormuş: “Kadını ‘güzel’ tanımı içerisinde, yalnızca bedenini erkeğin ‘hizmetine sunan’ ve aklı olmayan veya olanı kullanmayan bir ikincil varlığa, edilgen bir oluşa hapsediyorPetrolİş Sendikası, Türkiye’nin ulusalkamusal değerleri için savaşımda tek başına, Don Kişot sanki! Çalışıyor, didiniyor, raporlar hazırlıyor, toplumu bilgilendiriyor, davalar açıyor, eylemler yapıyor; hep yalnız! Diğer sendikalardan tıs yok. Ne mi yapıyor diğer sendikalar? Bir örnek: Geçen haziran lar. Mini etekleri, dekolteleri ile oradaki ‘dâhi’lerin yüreğini hoplatan kadınlar, cehaletin, bilgisizliğin kadına içkin olduğunu savunan bir anlayışın ispatı olarak orada bulunuyorlar. Erkek ise her zamanki gibi, bu iktidar oyununun getirdiği başka bir cenderede buluyor kendini; ‘dâhi’, ‘muktedir’, ‘evin direği’ olmak zorunda kalan, dolayısıyla da ne kendini tanıyabilen, ne de istediği gibi yaşayabilen, sıkışıp kalmış bir adam olmak zorunda. Programın her iki toplumsal cinsiyetin rollerini biraz da abartılı biçimde yansıtışı, ‘Eh halk böyle ben ne yapayım!’ kolaycılığı ile açıklanabilecek gibi değil. Burada, bir aşağılama, hakaret, ayrımcılık ve pornografi gösterisi izliyoruz. Dolayısıyla, toplumda bulunan aksaklıkların yeniden üretilmesi ve çok daha pespaye biçimde topluma geri döndürülmesi söz konusu. Böyle bir yapımın, ‘reyting’ kaygısı ile yapıldığı ve bu kaygıdan dolayı seviyenin çok düşük tutulduğu ortada. İşte ahir zaman medyasının yönetim anlayışı...” Uydurma Türkçenin mahzunluğunu kitaplaştırmış olan yazar Kemal Ateş, kimilerin diline doladığı, alaysılama kokan “laikçi” uydurması için diyor ki: “Türkçede böyle bir sözcük yok, yeni bir sözcük olarak sözlüklere girme olasılığı da yok… Çünkü yanlış türetilmiş bir sözcük. Akılları sıra ‘dinci’ sözcüğüne misilleme… ‘Dinci adam’ denir ama, ‘laikçi adam’ denmez, ‘laik adam’ denir… Şu da unutulmamalı: ‘Laik’ sözcüğüyle anlatılan kesim, kendilerini ‘cumhuriyetçi’ olarak niteliyorlar, sorun sadece ‘laiklik’ sorunu değil çünkü…” Santralistanbul’un ‘Işığı’ Santralistanbul’u ilk kez üç yıl önce; “Bilgi Üniversitesi” , bu benzersiz serüvene el atma kararı aldığında gezmiştim... Ortada henüz yalnız eski Silahtarağa Elektrik Santralı’ndan geride kalanlar ve iddialı bir proje vardı... Proje direktörü Serhan Ada rehberliğinde bir bahar günü, 119 dönüm araziye yayılan santralın pas tutmuş sanayi tesislerini, badanaları uçmuş lojmanlarını, viran olmuş ofislerini ve Haliç’e inen, ot bürümüş bahçelerini gezmiş; hayaller kurmuştuk... Silahtarağa Elektrik Santralı’nın kendisi, başlı başına “müzeydi”! Duvarların dili olsa konuşacak türden farklı bir etkileyiciliği, özel bir atmosferi, geçmişi ve hikâyesi vardı... Enerji santralından kültür santralına Osmanlı İmparatorluğu’nun ilk “elektrik santralı”, ilk “enerji tesisi” olarak geçen yüzyıl başında kurulmuş burası... Zamanla “iskelete” dönüşen asırlık tesis; 83 yılına dek şehre ışık, elektrik vermeye devam etmiş. Bir gün şalteri indirmişler. Silahtarağa karanlığa gömülmüş. Taa ki Bilgi Üniversitesi yöneticilerinin yolu buradan geçene kadar! Yanına üç özel grup (Ciner Grubu, Doğuş Grubu, Laureate Education Inc.) ve iki büyük sponsor (Kale Grubu ile İstanbul Büyükşehir Belediyesi) alan “Bilgi Üniversitesi” şimdi, Silahtarağa’ya yeniden hayat taşıyor ve yıllardır kurulan hayalleri gerçeğe dönüştürüyor. Geçen hafta devasa projenin “Çağdaş Sanat Müzesi” ayağını açarak sanatseverlere “merhaba” diyen “santralistanbul”; bir büyük amfitiyatro, bir endüstri müzesi, cep sinemaları, rekreasyon alanları, kampusun belli bölümleri ve “İstanbul’un en büyük kütüphanesini” de içine alarak, “yaşayan bir kültür mekânı” yaratacak. Silahtarağa, önümüzdeki güz döneminden itibaren, “Bilgi”nin kültür, sanat, iletişim, mimarlık, edebiyat, sosyoloji bölümlerinde okuyan 2000 öğrencisiyle birlikte yeniden soluk alıp vermeye başlayacak... “Santral” metaforuna dikkat çeken Serhan Ada, Türkiye’de eşine rastlanmayan bir “kültür dönüşüm projesiyle” karşı karşıya olduğumuzu söylüyor. İstanbul’da son beş yılda birbiri ardına açılan özel müzelerden farklı olarak “santralistanbul”, ilk kez endüstri arkeolojisine el atıyor ve yenilikçi bir anlayışla endüstri mirasını “kültür yayan bir santrala dönüştürmeyi” misyon ediniyor. Genç kuşakların formasyonunu hedefleyen “akademik ve sosyal ayak”, projenin “geleceğe yönelik” bölümü... İnsanlığımızın içini boşaltıyorlar, gıdım gıdım. Bir sabah kalkacağız, bakacağız ki, göğsümüzde kapkaranlık bir uçurum... İşçi hakları için 1991’de on binlerce madenci ve Zonguldaklı ile birlikte Ankara’ya “Büyük Yürüyüş” düzenleyen sendikacı Şemsi Denizer’in özbeöz kardeşi Ramazan Denizer... “Bir toplum kısa zamanda nasıl başka bir şeye dönüşür?” diye uzun uzun düşünmeye gerek yok. Böyle dönüşüyor işte... Dönüşüm ayında Genel Madenİş Sendikası’nın Zonguldak’taki genel merkez binası Kuran okunarak baştan aşağıya yıkandı. Bu çok önemli hizmeti yerine getiren Genel Madenİş Sendikası Genel Başkanı, yerel gazetelere açıklama da yaptı: “Benim inancımın önüne kimse geçemez. Çalıştığımız ocaklar tehlikeli yerlerdir. Gelecekte kazaların yaşanmaması ve sendikamızın tertemiz olmasını istiyoruz. Sendikanın kaçan bereketini geri getirmek için yıkattım.” Bu sözlerin sahibi kim mi? Kelebek Deniz Baykal seçimi yitirirse Rodos Adası’na kadar yüzecekmiş. Recep Tayyip Erdoğan’ın işi zor. Seçimi o yitirirse, Guam Adası’na kadar yüzecek çünkü... Hem de kelebek stiliyle... ÇALIŞANLARIN SORULARI/SORUNLARI YILMAZ ŞİPAL HARBİ SEMİH POROY Yurtdışı Borçlanmasında Başvuru Süresi SORU: Türkiye’de ilk sigortaya kaydım 1979 yılındadır. Daha sonra Almanya’da bir süre çalıştıktan sonra İsviçre’ye çalışmaya gittim. 1990’da Türkiye’ye kesin dönüş yaptım. Ancak, gerek Almanya’daki, gerekse İsviçre’deki çalışmalarımı Türkiye’de geçen çalışma sürelerimle birleştirmek için yaptığım başvuruya olumsuz yanıt verdiler. Gerekçe olarak yurtdışında geçen ve belgelediğim çalışmalarımı kesin dönüş tarihinden sonra iki yıl içinde başvuruda bulunmadığım için borçlanma yapamayacağımı bana ilettiler. Böylece, yurtdışı çalışmalarımı değerlendiremiyorum. (V.A.) YANIT: 22 Mayıs 1985 günlü Resmi Gazete’de yayımlanan 3201 sayılı, “Yurtdışında Bulunan Türk Vatandaşlarının Yurtdışında Geçen Sürelerinin Sosyal Güvenlikleri Bakımından Değerlendirilmesine İlişkin Yasa”, 22 Mayıs 1985 gününde yürürlüğe girmiştir. 3201 sayılı yasadan “18 yaşını doldurmuş Türk vatandaşlarının yurtdışında geçen ve belgelendirilen çalışma süreleri, bu çalışma süreleri arasında veya sonunda her birinde bir yıla kadar olan işsizlik süreleri ve yurtdışında ev kadını olarak geçen süreler”, T.C. Emekli Sandığı, Sosyal Sigortalar Kurumu, Esnaf ve Sanatkârlar ve Diğer Bağımsız Çalışanlar Sosyal Sigortalar Kurumu (BAĞKUR) ile 506 sayılı Sosyal Sigortalar Kanunu’nun Geçici 20’nci maddesine tabi sandıklara “prim, kesenek ve karşılık ödememiş” olmaları koşuluyla ve istekleri durumunda sosyal güvenlikleri bakımından değerlendirilmektedir. 3201 sayılı yasanın yürürlüğe girdiği tarihte yasanın getirdiği haklar sınırlanmış ve kısıtlanmıştı. Yasanın kısıtlama getiren 3. maddesinin yürürlüğe girdiği 22 Mayıs 1985 tarihinde: “Yurda kesin dönüş yapmış olanların borçlanmayla ilgili yazılı isteklerini sosyal güvenlik kurumuna kesin dönüş tarihinden itibaren en geç iki yıl içinde yapmaları” gerekmekteydi. Kesin dönüş tarihinin üzerinden iki yıl geçtikten sonra yapılan başvurular geçersiz sayılmakta ve borçlanma isteği de geri çevrilmekteydi. Bu yasal uygulama, 6 Ağustos 2003 günlü Resmi Gazete’de yayımlanan 4958 sayılı yasa ile değiştirilmiştir. 3201 sayılı yasanın 4958 sayılı yasayla değiştirilen 3. maddesinde kesin dönüş tarihinden sonra iki yıl içinde yurtdışı borçlanma isteğinde bulunma koşulu 4958 sayılı yasanın 3. maddesinin yürürlüğe girdiği 6 Ağustos 2003 gününden geçerli olarak yürürlükten kaldırılmıştır. 3201 sayılı yasanın 3. maddesinin günümüzde uygulanan koşulları üç grupta yer almaktadır. Bunlardan birincisi halen yurtdışında bulunanları ilgilendirmektedir. Bu konumda olanlardan: “ a) Yurtdışına çıkmadan önce Türkiye’de herhangi bir sosyal güvenlik kuruluşuna tabi çalışması olmayanlar Sosyal Sigortalar Kurumu’na, b) Yurtdışına çıkmadan önce Türkiye’de son defa prim, kesenek ve karşılık ödenen sosyal güvenlik kuruluşuna, c) Ev kadınları BağKur’a, Yazılı olarak müracaat etmek suretiyle borçlanabilirler.” İkincisi ise; Türkiye’ye döndükten sonra yurtdışında geçen hizmetlerini borçlanmak isteyenlerden: “a) Herhangi bir sosyal güvenlik kuruluşuna tabi olmayanlar, Sosyal Sigortalar Kurumu’na, b) Müracaat tarihinde çalışmakta olanlar tabi oldukları sosyal güvenlik kuruluşuna, c) Başvuru tarihinde herhangi bir sosyal güvenlik kuruluşuna tabi olmamakla birlikte yurda dönüş tarihinden sonraki çalışmalarından dolayı son defa tabi oldukları sosyal güvenlik kuruluşuna, d) Hizmetlerinden bir kısmı yurtdışında iken borçlananlardan kalan hizmetlerini yurda dönüş yaptıktan sonra borçlanmak isteyenler ilk borçlanmayı yapan sosyal güvenlik kuruluşuna, e) Ev kadınları BağKur’a, Yazılı olarak başvuruda bulunarak borçlanabilirler.” Üçüncü grupta yer alanlar ise yurtdışında ya da yurtiçinde ölenlerin hak sahiplerini ilgilendirmektedir. “ 3) Hak sahiplerinin borçlanması, yurtdışında çalışmakta iken veya yurda dönüş yaptıktan sonra ölenlerin hak sahipleri ilgili sosyal güvenlik kuruluşuna müracaat etmek suretiyle bu Kanunla getirilen haklardan yararlanırlar.” Bu bilgilerin ışığında gerek Almanya’da, gerekse İsviçre’de geçen ve borçlanamadığınız çalışmalarınızı, bugün borçlanmanıza engel yasal bir uygulama yoktur. Haliç ‘geleceğe’ yelken açıyor... İstanbul’un kültür sanat hayatında nispeten marjinal kalan santralın bulunduğu Haliç yöresi, şimdiden “geleceğe” yelken açmış bile. Çarşamba akşamı Başbakan’ın yaptığı “Çağdaş Sanat Müzesi” açılışına giderken, çevrede hiç rastlamadığım türden yeni inşaatlar ve yapılanmalar gördüm. Kuştepe ve Dolapdere kampuslarında olduğu gibi, “Bilgi Üniversitesi”nin belli bölümlerinin buraya taşınacak olması; “çevre dönüşümünü” çoktan başlatmış! Yüzyıl öncesinin “ilk elektrik santralından”, yeni yüzyılın “İlk kültür santralına”... Bu görkemli dönüşüm, İstanbul’un “Avrupa Kültür Başkenti” ilan edildiği 2010 tarihine dek, muhtemelen çeşitli etaplar içinde tamamlanacak. Yeter ki projenin önünü açan vizyon, siyasi irade ve sponsor desteğinde aksama olmasın... HAYAT EPİK TİYATROSU MUSTAFA BİLGİN hetiyatrosu?mynet.com FRANSA’NIN ‘MİLLİ GÜN DAVETİ’ 14 Temmuz. Saat 18:45. Fransız Konsolosluğu’nun bulunduğu Nuri Ziya Sokağı’nda uçsuz bucaksız bir kuyruk. “Vize kuyruğu” gibi... Vize değil, “davet kuyruğu”. Birbirinden şık hanımlar, temmuz sıcağı altında ince topuklu pabuçlarıyla, sokağın parke taşları üzerinde seke seke bekleşiyor. Aralarında konuşuyorlar: “Ne bekliyoruz?” Bir konuk şu espriyi patlatıyor: “Fransızlar referandum yapıyor! Davetlileri içeri alalım mı, almayalım mı?” Meğerse birkaç dakika erken icabet etmek hatasında bulunmuşuz. Konsolosluk kapıları, belirtilen “davet saati 19’da” açılana dek sokakta kaldık. Davete mi gittik, koruma altına alınan bir “kaleye” mi girdik... Anlamadık. Kordiplomatik birdavete hiç yakışmayan bir hava. Yazık! TARİHTE BUGÜN MÜMTAZ ARIKAN 16 Temmuz www.mumtazarikan.com nilgun?cumhuriyet.com.tr BULMACA SOLDAN SAĞA: SEDAT YAŞAYAN BÜYÜKÇEKMECE 1. İCRA MÜDÜRLÜĞÜ’NDEN MENKULÜN AÇIK ARTIRMA İLANI DOSYA NO; 2007/2134 Tal. Bir borçtan dolayı hacizli ve aşağıda cins, miktar ve kıymetleri yazılı mallar satışa çıkarılmıştır. Birinci artırma 03.08.2007 günü saat 10.3010.40 arasında Büyükçekmece Mimarsinan Mah. İnönü Cad. N.89 adresinde yapılacak ve o gün kıymetlerin %60’ına istekli bulunmadığı takdirde 08.08.2007 günü aynı yer ve saatte 2. artırma yapılarak satılacağı, şu kadar ki artırma bedelinin malın tahmin edilen kıymetinin yüzde kırkını bulmasının ve satış isteyenin alacağına rüçhanı olan alacakların toplamının fazla üzerinden % 40 oranındaki katma değer vergisi ile ihale damga bedelinin alıcıya ait olacağı, tellaliye ihale bedelinden ödenecektir ve satış şartnamesinin icra dosyasında görülebileceği, masrafı verildiği takdirde şartnamenin bir örneğinin isteyene gönderilebileceği, fazla bilgi almak isteyenlerin yukarıda yazılı dosya numarası ile müdürlüğümüze başvurmaları ilan olunur. 09.07.2007 MUHAMMEN KIYMETİ 2.500,00.YTL 2.000,00.YTL 4.000,00.YTL 4.000,00.YTL 2.000,00.YTL 4.000,00.YTL 2.000,00.YTL 400,00.YTL 1.000,00.YTL 300,00.YTL 300,00.YTL 250,00.YTL 150,00.YTL 100,00.YTL 100,00. YTL 100,00.YTL 50,00.YTL 300,00.YTL 250,00.YTL 150.00.YTL 300,00.YTL 300,00.YTL 400,00.YTL 600,00,YTL 500,00.YTL 400,00.YTL 200,00.YTL 400,00.YTL 200,00.YTL 700,00.YTL 50,00.YTL 200,00.YTL 100,00.YTL 100,00.YTL 100,00.YTL ADET 1 1 1 1 1 2 2 1 2 1 1 1 1 1 1 1 1 1 1 2 1 1 1 3 2 2 1 2 1 1 1 4 1 2 2 MAHİYETİ VE ÖNEMLİ NİTELİKLERİ Samsung R521 KLMR 2 kapılı buzdolabı Samsung R523 FASW 2 kapılı buzdolabı Samsung R527KGRS 2 kapılı buzdolabı Samsung 102 ekran Plazma TV Samsung 97 ekran Plazma TV Samsung 82 ekran Plazma TV Samsung 68 ekran Plazma TV Samsung 72 ekran TV Samsung AQ 18 W (alt ve üst takımlı) Klima Samsung AQ 12 W (alt ve üst takımlı) Klima Samsung CE1185 Microdalga fırın, Samsung CE1150 Microdalga fırın Samsung M583HCE Microdalga fırın Samsung MW872 Microdalga fırın Samsung VC 8916 elektrik süpürgesi Samsung SC 9250 elektrik süpürgesi Samsung elektrik süpürgesi Samsung Max DJ550 Müzik seti Samsung MM 2C9 Müzik Seti Samsung P365 DVD Samsung HTVP30 DVD (Kolon sinema sistemi takımıyla) Samsung V6500 DVDVHS video Samsung VCR DVDVR320 video Samsung A40 Dijital fotoğraf makinası Samsung A50 Dijital fotoğraf makinası Samsung ES 500 Dijital fotoğraf makinası Samsung ES 600 Dijital fotoğraf makinası Samsung ES 800 Dijital fotoğraf makinası Samsung LS 2 Dijital fotoğraf makinası Samsung RW 13 EBSS içki dolabı Samsung YP T7F MP3 Samsung YP V2 MP3 Samsung YP DI MP3 Samsung YP T7F MP3 Samsung YP T8 MP3 Basın: 38763 1 2 3 4 5 6 7 8 9 1/ Bir yeri istila eden, yöne 1 timi altına alan. 2 2/ “ derdim var birbirinden 3 seçilmez / Bir 4 ayrılık bir yok 5 sulluk bir ölüm 6 (Karacaoğlan)... Alanya 7 ilçesinin eski 8 adı. 3/ Osmanlı devletinde, 9 savaş zamanında ordu1 2 3 4 5 6 7 8 9 nun gereksinimlerini 1 A K S Ü L ÜME N karşılamak için halk2 S U R E tan toplanan erzak... B A A S 3 A K İ K A T İ M Duman lekesi. 4/ Bir 4 K Ü R E N L maddedeki kükürt oraL İ Ç İ nını saptamak için kul 5 A K A R E F E S lanılan araç... Bir renk. 6 S U EMP A S 5/ Kısa çizme... Doğu 7 E B R ve Güneydoğu Anado 8 N U A R G A T O lu’da konargöçerlerin 9 A R B O R E T U M kıl çadırlarından oluşan yayla yerleşmesi. 6/ Genişlik... ABD’de yayımlanan dünyanın en ünlü mizah dergilerinden biri. 7/ Fermiyum elementinin simgesi... Kuran’da bir sure... Türkiye’nin plaka imi. 8/ İlave... Posta paketi. 9/ Cinayetle, ağır suçla ilgili olan. YUKARIDAN AŞAĞIYA: 1/ İslam devletlerinde maliye işlerinden sorumlu görevli. 2/ Deniz ticaretinde, masraf çıktıktan sonra kazancın sermaye ve tayfa arasında bölüştürülmesi. 3/ Küçük tekne kaptanı... Rütbesiz asker. 4/ İçine sulu şeyler konulan kap... Argoda kız arkadaşa verilen ad. 5/ Mezopotamya’da kurulmuş bir krallık... Uzaklık işareti. 6/ Sırtında büyük dikenleri olan bir balık... Kayak. 7/ Lityum elementinin simgesi... Şekerkamışından elde edilen sert bir içki... Bir sayı. 8/ İstenilen nitelikleri taşıyan... Kaside ya da gazelin ilk beyti. 9/ Üstü kumaş, altı kenevirden yapılan hafif ayakkabı. CUMHURİYET 17 K
Subscribe Login
Home Subscription Packages Publications Help Contact Türkçe
x
Find from the following publications
Select all
|
Clear all
Find articles published in the following date range
Find articles containing words via the following methods
and and
and and
Clear