26 Aralık 2024 Perşembe Türkçe Subscribe Login

Catalog

Months
Days
Pages
12 TEMMUZ 2007 PERŞEMBE CUMHURİYET SAYFA 17 Çıkış Şevket Çorbacıoğlu: “Yolun solu, karanlığın sonu gözüktü!” Ya ğ m u r E k i m RTE, uzlaşacakmış... “Beraber uzlaştık biz bu yollarda!” DÜZ ÇİZGİ ÜMİT ZİLELİ TMSF Toprak’ın Aslanlı Köşk’ten çıkmasını istemiş. O da “kaplan”lı köşke geçer! Şarap Yaşar Şengel: “Vaatlere bakarsanız, her parti bir şeylerin fiyatını indirecek. Ey siyaset erbabı; şarap ve rakı fiyatını indirmeyi düşüneniniz yok mu?” TÜRKİYE’DE orman yangını istatistiklerinin Orman Kanunu’nun kabul edildiği 1937 yılında başladığını söylüyor Çukurova Üniversitesi’nden Prof. Dr. İbrahim Ortaş ve şöyle diyor: “70 yıl içinde yaklaşık 80 bin orman yangınında 2 milyon hektara yakın orman alanı yanmıştır. İstatistiklere göre orman yangınlarının çıkış nedenlerinin yüzde 6’sı doğal nedenler, yüzde 94’ü insanlardan kaynaklanan nedenlerdir. İnsan kaynaklı yangınların büyük kısmı kasıt, ihmal, dikkatsizlik ve kazalardan kaynaklanıyor. Ancak, her üç yangından birinin nedeni de tam olarak bilinemiyor. Ormancıların genel görüşü Türkiye’de orman yangınlarının yüzde 42’si ihmal ve dikkatsizlikten çıkıyor, en dikkatsizler ise çoban ateşi yakanlardır. Ülkemizdeki en büyük orman yangınları genelde Ege ve Akdeniz bölgelerinde yaşanıyor. Bu yangınların çıktığı yerler genelde deniz kıyıları ve turizme uygun nitelikteki alanlardır. Sabotaj ihtimali her zaman vardır. Ülkemizde bugüne kadar, her ne kadar yasa gereği yanan alanların ağaçlandırılması söz konusu ise de genelde bu alanların niteliğini kaybettiği ileri sürülerek 2B yasası ile imara açılması önerilmektedir. Oysa yakılan yerler mutlaka zaman kaybedilmeden ağaçlandırılmalıdır. Yakılmış ve çıplak alanlara fidan dikiminde mutlaka kök mantarı aşılamasının yapılması gerekmektedir. Aksi takdirde bitkiler gelişmemektedirler. Bu şekilde yakılan alanlar 2B niteliğine düşürülmeden mutlaka yeni dikimlerle ve kök mantarı uygulayarak yeniden yeşil alan konumuna getirilmelidir. Ormanlarımız Yangının zararını azaltmanın yolu hiç kuşkusuz toplumsal bilinçlenmedir. Yunanistan geçen hafta örnek bir davranış gösterdi. Atina yakınlarındaki Ulusal Doğal Park’taki yangında hükümetin ihmali olduğu gerekçesi ile halk parlamento önünde büyük bir gösteri yaptı ve yanan yerlerin yerleşime açılmamasını istedi. Ülkemizde aynı anda birçok yerde başlayan yangınlarda ise ne kuşku duyan oldu ne de hesap soran birileri! Türkiye’de Akdeniz’in zengin flora ve faunasının korunması, geliştirilmesi, yangına karşı önlemlerin alınması bir ulusal sorun olarak ele alınmalıdır. Yanan yerlerin, 2B yasası gibi kolay mülk edinme süreçlerine bırakmayacak şekilde sıkı yasal düzenlemeye alınması sağlanmalıdır. Ayrıca her türlü orman alanının her ne surette olursa olsun madenciliğe açılımının kesinlikle yasaklanması da gerekmektedir!” Hesap Vakti Yaklaştı!.. Tam düşündüğüm gibi oldu… Seçime 10 gün kala güzide medyamızın çok satışlı gazetelerinde usul usul bir tornistan eğilimi görülmeye başlandı!.. İktidar partisinin gerileyişine ilişkin analizler, hem de birinci sayfalardan verilir oldu, hayret ki hayret!.. AKP’yi uçuran anketlerin ise sesi soluğu kesildi!.. Utanma duygusu diye bir şeyin varlığını keşfettiler herhalde!.. Tayyip Bey, “kan kusup, kızılcık şerbeti içmiş” havalarında yeni cumhurbaşkanını Meclis’in seçeceğinden ve uzlaşma arayacağından söz etmeye başladı!.. Bunlar olacağını öngördüğümüz hayırlı gelişmeler… Yoksul çevrelerde dağıtılan 300 YTL değerinde erzak paketleri, elden ele, cepten cebe aktarılan nakit paralar, yaz ortası yapılan kömür yardımları, yeniden açılan hastaneler, okullar, işyerleri, devlet kesesinden “TOKİ mitingleri”, uluslararası finans kuruluşlarının, Batılı gazete ve dergilerin bol keseden yayımladığı, kaynağı belirsiz seçim analizleri, ABD, AB, Yunanistan, Kıbrıs Rum Kesimi, Talabani, Barzani, Demokratik Toplum Partisi, işbirlikçi kalemler ve iliştirilmiş medyanın engin desteği işte buraya kadar! Haysiyete biçilen 300 YTL’lik makarna, sabun paketi rüşveti de bir yere kadar işe yarıyor… AKP’nin önlenemeyen düşüşü artık saklanamıyor!.. ??? Son Petkim faciası da AKP’nin ne olduğunu net bir biçimde gözler önüne serdi… Medyanın “çok iyi paraya gitti” diye sevinç çığlıkları attığı, ama aynı sütunlarda hiç sıkılmadan “gizemli şirket” diye söz ettiği alıcının, Türkiye’yi çökertmeye ant içmiş Ermeni diyasporası mensubu bir işadamı ile Kıbrıs Rum Kesimi ortaklığını da barındırdığı ortaya çıkınca, kamuoyu ayağa kalktı. Peki, Türkiye Cumhuriyeti’nin başbakanı Tayyip Bey bu tepkiler karşısında ne yaptı? Aynen aktarıyorum: Kimin aldığı konusundaki tartışmayı ırkçı buluyorum. Ben ticarette dine ve ırka bakmam… Bu yanıt, AKP’nin 4.5 yıl içinde ülkenin değerlerini hangi gözlükle satışa çıkardığını tüm çıplaklığı ile gözümüze sokuyor doğrusu!.. Gelelim medyaya… Dün Hürriyet gazetesi, 56 yazarının Türkiye genelinde yaptığı seçim yoklamalarının analizini yayımladı. Hem de birinci sayfadan!.. Buna göre, AKP birinci parti çıkıyor ancak çıkaracağı milletvekili sayısı tek başına iktidar olmak bir yana, ancak 216266 aralığında dolaşıyor. CHP 208’e, MHP ise 99 milletvekiline ulaşabiliyor. Diğer bir deyişle CHPMHP koalisyonu rahatlıkla kurulabiliyor. Gerçi Ertuğrul Özkök 56 yazarına kefil olmamış, “Bana göre AKP tek başına iktidar olacak” diyor ama kendi gözlemine de kefil olmadığını ilan ediyor… Denge politikası işte böyle kurulur!.. Cumhuriyet’te dün sevgili Hikmet Çetinkaya’nın verdiği oranlar da Hürriyet yazarlarının ortak analiziyle örtüşüyor: AKP yüzde 30’un altında, CHP yüzde 27, MHP ise yüzde 19 dolaylarında seyrediyor… Yani ne oluyor?. AKP’nin hesap vereceği günler yaklaşıyor!.. Türbedar Müjgan Sönmez: “Sözleşmeli işçi alırken Kuran’a el bastıranlar, kurum amiri atarken türbe yaptırma sözü mü alıyorlar!” SESSİZ SEDASIZ (!) Yasadışı çalıştırılan bir çocuk: K.B. AKP’Lİ Devlet Bakanı Ali Babacan, seçim propagandası çerçevesinde 11 yaşındaki oğlu K.B.’nin Ankara Siteler’de saati 1 Yeni Lira’dan çalıştığını açıkladı. K.B’nin çalıştığı işyeri Ali Babacan’ın babası Hilmi Babacan’a aitmiş. Şimdi bir de Mustafa Saraç’ı dinleyelim: “Ekonomiden sorumlu Devlet Bakanı, ülkemizde çocuk işçi çalıştırılmasının yasak olduğunu unutmuş görünüyor. Kaldı ki, evrensel insan hakları açısından, yasak olmasaydı dahi, bir devlet görevlisinin oyun çağındaki çocukların para karşılığı çalıştırılması gibi bir insanlık ayıbını asla ‘sevimli’ göstermemesi gerekirdi. Dede patron Hilmi Babacan, torun işçi K.B.’nin 11 yaşında olduğunu belirtiyor. Halbuki, 4857 sayılı İş Kanunu’nun 71. maddesinde, ‘15 yaşını doldurmamış çocukların çalıştırılması yasaktır’ yazıyor. 3308 sayılı Mesleki Eğitim Kanunu’na göre, 14 yaşını doldurmayan çocuklar, çırak da olamıyor. K.B., aynı kanuna göre, ‘aday çırak’ dahi sayılamıyor. Patron dede, Devlet Bakanı oğlunun çocukluğunda da aynı yasakları deldiğini övünerek anlatıyor. Ali’nin çocukluğunda sadece tatilde değil okul döneminde bile kasada oturup fatura kestiğini açıklıyor. Çekirdekten tüccar siyasetçi olmakla övünenlerin, ticaret kanunlarıyla yetinmeyip, iş kanununu ve ‘çocuk hakları bildirgesi’ni de iyi okumaları gerekiyor.” Davet Kemal Saçlı: “İmamları asıl görevlerinde görmek çok daha hoş olacağı için iktidardakileri hoşgörüye davet ediyorum.” ‘Bir Başkadır Benim Memleketim’ DENİZ BANOĞLU Gerçekten de öyle; “Bir başkadır benim memleketim”... Benzeri yok. Sözü edilen şarkının sözlerindeki doğruluk kadar, seçimler öncesinde sokakta konuştuğumuz insanlardan edindiğimiz izlenimlerle, her gün yaşadığımız olumlu, olumsuz ve güzelim medyamıza yansıyan olaylara ilişkin yorumlarla, kimi siyasilerimizin seçim meydanlarındaki söylemleriyle, demokrasi ve insan haklarına soyunmuş bazı sivil toplum kuruluşlarımızın gayretkeş çabalarıyla, bir başkadır benim memleketim. Gözlemler, izlenimler, yaşanan olaylar öylesine yoğun ki... Neresinden başlamalı!.. Trafik kazaları katliama dönüşmüş, günde en az 10, haftada 80 kişi ölüyor... Annebabalar, olaylardan hâlâ ders almamış olmalılar ki, henüz reşit olmuş çocuklarına sıfır kilometre araba almaya devam edip yola salıyor.. Çiçeği burnunda bir üniversiteli kız bu yolda hayatını yitiriyor. Sonra da cenazelerde ağlaşan insanlar... Kimse sorunun esasına eğilmiyor, medya ise popülist haberler peşinde. Bir TV programcısı, kazada ölen sanatçının annesine mikrofonu uzatıp “Oğlunuz neden bu kadar seviliyordu” diye soruyor. Bir gazete 6 bin nüfuslu Amasra’da sanatçının cenazesine on bin kişinin katıldığını yazıyor, yani ilçe nüfusunun tamamı ve dışarıdan gelen dört bin kişi.. Gazete sorumlusu “Bu nasıl olur “ diye sormuyor.. Bu arada aynı kazada ölen iki kişi kayıplarda... onları arayan soran yok.. ??? Trafikte her gün onlarca kişi hayatını yitirirken kimileri meydanlarda nutuk atmayı sürdürüyor. “Hırsım yok ama meydanlar beni cumhurbaşkanı istiyor” diyor. Yüce Meclis’in başkanı meydanlara çıkamadığı için “Hırsımdan kuduruyorum” diye amiyane konuşabiliyor. Bir yanda, benzerleri arasında dünya ölçeğinde ilk ona giren, ülkenin büyük şirketi Petkim gizli ihalelerle milyon dolarlara el değiştirerek yabancılara geçerken, diğer yanda seçimlerden tek galip çıkacağına inanan AKP Başkanı, kendi başarı hanesinde olmadığı halde “Okuma yazma oranını yüzde 90’lara çıkardık” diyerek Türkiye’nin acılı çelişkisini ortaya koyuyor. Tam da, bilinçli yurttaşın ülkesine, toprağına sahip çıkıp meydanlarda cumhuriyet coşkusunda tek yürek olduğu günlerde, saatle ayarlanmışçasına, malum STK TESEV, “Milletin Bölünmez Bütünlüğü” panelini düzenleyip aynı adla hazırladığı kitabını Hrant Dink’in anısına yayımlıyor. Kitabın altbaşlığı da “Demokratikleşme Sürecinde Parçalayan Milliyetçilik(ler)”. Kitabın incelenmesi ayrı bir konu elbette. Ancak dikkati çeken tabiidir ki, bütünleşmeye; birleşmeye bunca gereksinim duyulduğu bir dönemde, birleşmenin karşıtı olarak sağdan soldan saldırıya uğrayan “milliyetçiliğin, yani ulusalcılığın” hedef tahtasına oturtulması. Bunun da gelmiş geçmiş hükümetler kadar bugünkü iktidar tarafından da fazlasıyla saf dışı bırakılmış olan yoksul, işsiz, topraksız, aşsız insanın ayırdında olmadığı “demokratikleşme” adına yapılması.. ??? Nitekim seçmen ve halk TESEV’in ve yanlısı olan kimi aydınların savlarının çok dışında bir havadan çalıyor; (her zaman ve her dönemde olduğu gibi, değişen bir şey yok) kahvelerde, kırsal kesimde, çay bahçelerinde ve arabalarda konuştuğumuz halktan insanlar, AB’nin yanından geçiyor, demokratikleşmeye, demokrasiye arkasını dönüyor, öyle büyük davalara, iri laflara kulak asmıyor.... Onun derdi oturduğu beldenin belediyesi tarafından söz verilip de yerine getirilmeyen bir yığın vaatler.. Onun derdi oğlunun, kocasının iş bulamaması... Onun derdi, “kentsel dönüşüm” projesi denilen bir uygulama ile 30 yıldır oturduğu mahalleden sürülmesi.. Onun derdi, elindeki varıyla yoğuyla yarını nasıl çıkaracağı.. Onun derdi evinin geçimi uğruna çocuğunu okul yerine işe göndermesi.. Onun derdi, çocuğunun okuduğu okulda öğretmeninin, müdürünün şu onarım, bu iş için aileden katkı parası istemesi.. Onlar sayılmayacak kadar çoklar.. Ve onlar ki, geçmişten olduğu kadar gelecekten de umutsuz... Çünkü “gelen soydu, giden hortumladı..” diye kafasında yerleşmiş bir saplantıdan bir türlü kurtulamıyor. Çünkü partilerin birbirinden farkı olmadığına inanıyor... Liderlerin sözlerine güvenmiyor.. Ve bu gerçekler yaşanırken, ülke gırtlağına kadar borç batağına saplanıyor, umut IMF, ABD’ye bağlanıyor, varlar yoklar satılıyor “demokratikleşme” adına, insanlar birbirine düşürülüyor, yoksulla varsıl arasındaki uçurum giderek büyüyor.. Yolsuzluklar, suçlar giderek artarken iktidardakiler zenginleşiyor. (ABD ve AB’nin başını çektiği demokratikleşme, insan hakları söylemleriyle kimi Balkan ülkeleri ve Sovyetler Birliği’nden kopan Türk devletlerinde oynanan dramla ülkemizdeki oluşumların benzerliğini görmek isteyenler için, Banu Avar’ın Sınırlar Arasında adlı kitabı önerilir).. Seçimlere giderken kamuoyunu gerçeklere yönlendirmesi beklenen medyamız ise allı pullu yazılar, yorumlar, köşe yazılarıyla pembe bir tablo çiziyor. Sorunun temeline, aslına inmiyor, yüzeylerde geziniyor... “Bir başkadır benim memleketim” diyor. ÇİZGİLİK KÂMİL MASARACI kamilmasaraci?mynet.com HARBİ SEMİH POROY Maskesiz soygun!.. Tam da seçimlere iki hafta kala piyasaya çıktı. Çok da iyi oldu. Sevgili kardeşim, Cumhuriyet gazetesi muhabiri İlhan Taşcı, tamamen belgelere dayanarak yazdığı “Bir AKP Belgeseli Maskesiz Soygun” isimli, Siyah Beyaz Yayınları’ndan çıkan kitabında, son beş yılın talan ve soygununu, inkâr edilemez biçimde ortaya koymuş. “Tüccar siyaset”in duayeni Tayyip Bey’in mütevazı malvarlığını nasıl katlayıp milyon dolarlara ulaştırdığını, AKP’li bakanlar hakkında hayali ihracattan toplu gümrük kaçakçılığına, sahte fatura düzenlemekten vergi kaçakçılığına kadar uzanan suçlamaları, iktidar sahiplerinin çocuklarının milyonlarca dolarlık gemileri hangi yollarla aldığını, damatların, eniştelerin, akrabaların milyon dolarlık villaları nasıl paylaştığını, kısacası “Ali dibo” markalı düzenin nasıl işlediğini bu kitapta okuyabilirsiniz!.. Sizden ricam, AKP’ye oy vermeyi düşünenlere bir tane hediye etmeniz… Kime oy vereceklerini bilmek en doğal hakları değil mi?!.. eposta: umitzileli?gmail.com HAYAT EPİK TİYATROSU MUSTAFA BİLGİN hetiyatrosu?mynet.com BULMACA SEDAT YAŞAYAN TARİHTE BUGÜN MÜMTAZ ARIKAN 12 Temmuz www.mumtazarikan.com TUNCELİ ASLİYE HUKUK MAHKEMESİ’NDEN KAMULAŞTIRMA İLANI ESAS NO: 2007/162 Esas KAMULAŞTIRILAN TAŞINMAZIN BULUNDUĞU YER: TUNCELİ MERKEZ KOPUZLAR KÖYÜ PARSEL NO: 224 VASFI: TARLA YÜZÖLÇÜMÜ: 3.100,00 MALİKİN ADI VE SOYADI: HAYCAN KALSEN, İBRAHİM KALSEN, MERİBAN KALSEN, ELİF KALSEN, AZİME KOCADEMİR, AYSEL BÜYÜKTAŞ, İSMAİL KALSEN. KAMULAŞTIRMAYI YAPAN İDARENİN ADI: DSİ GENEL MÜDÜRLÜĞÜ ANKARA KAMULAŞTIRMANIN VE BELGELERİN ÖZETİ: Kamulaştırmayı yapan davacı idare, malikleriyle cinsi ve niteliği yukarıda yazılı taşınmazın, kamulaştırma bedelinin tespiti ve tescili için davacı idare tarafından, mahkememizin 2007/162 Esas sayısında dava açılmıştır. 2942 Sayılı Kamulaştırma Yasasının 10. maddesinin 4. bendi uyarınca ilan olunur. 12/06/2007 (Basın: 36838) Cumhuriyet Mahallesi ÇantaköySilivri Yazkış oturmaya hazır sıfır lüks villa Tel: 0532 277 84 76 SOLDAN SA1 2 3 4 5 6 7 8 9 ĞA: 1/ İri ta1 neli bir kiraz. 2/ Türki 2 ye’nin dör 3 düncü büyük 4 gölü. 3/ Başörtü olarak 5 kullanılan bir 6 tür ipekli do 7 kuma... Akdeniz yöresi 8 ne özgü bitki 9 topluluğu. 4/ Askeri 1 2 3 4 5 6 7 8 9 donanımın madeni 1 K O N S O L İ T bölümlerini temizT A R A K lemede kullanılan 2 O B A 3 N A Y L O N L A üstübeç, alkol ve sa4 S L A M S İ S bun karışımı madde. 5/ Galyum ele 5 O T O M A N K A T mentinin simgesi... 6 L A N N O T 7 İ R S T A B U Rütbesiz asker... B O R Kayınbirader. 6/ 8 T A L İ K K A S A T U R A “Fani biter bir 9 uzun sonbahar olur” (Yahya Kemal)... Depolanmış mal. 7/ Osmanlı devletinde kullanılmış gümüş bir sikke... Bir nota. 8/ Vücutta biriken azotlu madde... Meziyet. 9/ Tevfik Fikret’in şimdi müze olarak kullanılan evi. YUKARIDAN AŞAĞIYA: 1/ İri ve yuvarlak taneli bir üzüm cinsi. 2/ Kırsal kesimde büyük toprakları olan, varlıklı ve sözü geçer kimse... Denizcilikte, yelkenlerin açılması için verilen komut. 3/ Leylak rengi, açık mor... Hisse, pay. 4/ İçine kömür doldurulan ve açık havada ısınmaya yarayan kap. 5/ “ herşeydir / Sil beni” (İlhan Berk)... Türkiye’nin plaka imi... Atın yavrusu. 6/ Yunanistan’a ait Sömbeki Adası’nın bir başka adı... Bir sinir hastalığı. 7/ Yanardağ kökenli bir feldispat türü... Tunus’un plaka imi. 8/ Ülkemizde de yetiştirilen bir yağ bitkisi. 9/ Boru sesi... Yerine koyma, yerine kullanma. CUMHURİYET 17 K
Subscribe Login
Home Subscription Packages Publications Help Contact Türkçe
x
Find from the following publications
Select all
|
Clear all
Find articles published in the following date range
Find articles containing words via the following methods
and and
and and
Clear