26 Aralık 2024 Perşembe Türkçe Subscribe Login

Catalog

Months
Days
Pages
3 HAZİRAN 2007 PAZAR CUMHURİYET SAYFA 17 Düşük Kemal Öncü: “AKP’ye katılan eski solcuları eleştirme hakkımdan, düşene vurulmaz ilkesi gereği vazgeçtiğimi bildiririm!” Ya ğ m u r E k i m Okulda namaz normalmiş... “Camiler kışla, okullar şimdilik acemi birliği!” BÜYÜK bir linç yaşıyoruz. Türkiye Cumhuriyeti’nin ilkeleri, kazanımları, değerleri, varlıkları linç ediliyor. Bağımsız devlet, sosyal devlet, hukuk devleti, laiklik, ulusal onur, toplumsal birlik tekmeleniyor, ayaklar altına alınıyor, yerlerde sürükleniyor. Demokrasiyi sorarsanız; amaç olmaktan çoktan çıkmış, sürdürülen “linç”te bir araç olarak kullanılıyor, artık gizlisi saklısı kalmamış bir hedefin maymuncuğu yapılıyor. Paranoya mı diyorsunuz? ABD’nin Ortadoğu’ya yeni bir biçim verme planı da mı paranoya? Güneş balçıkla sıvanamaz: Türkiye Cumhuriyeti’nin Başbakanlık koltuğuna bir “hukuk manevrası” ile oturtulan şahıs, Büyük Ortadoğu Projesi’nde ABD’nin eşbaşkanlığını yapıyor. Bu şahsı ABD destekliyor. AB destekliyor. Kuzey Irak’taki Kürtlerin adamı Mesud Barzani PANO DENİZ KAVUKÇUOĞLU Linç destekliyor. Irak’taki ABD’nin adamı Celal Talabani destekliyor. Yunanistan destekliyor. Kıbrıslı Rumlar destekliyor. Ulus ötesi sermaye destekliyor, işbirlikçi sermaye destekliyor, yeşil sermaye destekliyor. Ne idüğü belirsiz seçim anketleri ile halk da destekliyor! Halkın dörtte birinin oyu ile Meclis’in üçte ikisini ele geçirenlerin beş yıldır yaptığı her şey “demokrasi”nin nimeti oluyor; “linç”e direnmek ise “demokrasi”ye ihanet sayılıyor. Türkiye Cumhuriyeti’nin henüz ele geçirilememiş, yozlaştırılamamış, yıkılamamış kurumları, demokrasinin kurallarına bağlı kalarak tepkilerini İçkide KDV inmiyormuş. Gel de buna içme! Muhsin Salman: “Yerel yönetimlere katkı olsun: Çamuroğlu Çıkmazı, Günay Geçidi, İrecep Sollaması, Özdalga Çiçek Parkı, Arsızlar Caddesi, Yüzsüzler Meydanı.” Katkı dile getirince “darbeci” damgası yiyor. Oysa Türkiye Cumhuriyeti, yaşamakta olduğu “linç” ile sonucu yıkım olacak büyük bir darbenin eşiğine sürükleniyor. Ne oldu “kırmızı çizgiler”imiz? Kuzey Irak’ta bir Kürt yönetimi kuruldu; yeni hedef bir Kürt devleti kurulması ve son hedef, görünen köy kılavuz istemez örneği Güneydoğu Anadolu’nun tümünün, Doğu Anadolu’nun bir bölümünün ve belki de Akdeniz Bölgesi’nin doğusunun “Kürdistan”a katılması. Gizlisi saklısı kalmadı; haritalar böyle çizildi! Neymiş efendim, bu iktidar 22 Temmuz’da ezici çoğunlukla seçimi kazanırsa, demokrasinin gereği herkes haddini bilmeliymiş. O halde önce şu “demokrasi”nin tarifini yeniden yapsak! Hangi demokrasi, devletin linç edilmesine dörtbeş yıl daha göz yumarmış bir öğrensek! Vitrinlemeler Biliyorum, yazının başlığını görünce sevgili arkadaşım Sevgi Özel, “Bizimki yine bir şey uydurmuş” diyecektir, kendisi Dil Derneği Başkanıdır ya, dilimize yaptığım bu tür katkılardan pek hoşlanmaz. Ama ne yalan söyleyeyim, bulduğum sözcük hoşuma gitti: Vitrinlemeler. Bence son günlerde siyaset arenasında tanık olduklarımızı pek güzel anlatıyor. Cuma akşamı televizyonda bir örneğini daha izledim; Tayyip Bey, AKP Meclis’teki grup salonunda yine birilerini vitrinlemiş alkışlar arasında. Vitrinlenenlerin çoğu tanıdık yüzler: Yapımcı Osman Yağmurdereli, dünya şampiyonu güreşçimiz Hamza Yerlikaya, eski rektörlerimizden Prof. Dr. Yusuf Ziya İlbeç, Ankara Sanayi Odası Başkanı Zafer Çağlayan ve daha başkaları. Kısa ama coşkulu nutuklar söyleyerek artık AKP’li olmanın gururunu yeni cemaatleri ile paylaşan o başkalarının arasında yakından tanıdığım iki yüz daha var. Prof. Dr. Zafer Üskül ve Türkiye Eczacılar Birliği Başkanı Mehmet Domaç. İkisi de uzun yıllardır Sosyal Demokrasi Vakfı’nın, SODEV’in üyesidir. Anayasa profesörü olan Zafer Üskül vakfın hem kurucu üyesidir hem de bir süre ikinci başkanlığını yapmıştır. O da, Mehmet Domaç da Cumhuriyetin değerlerine inanan laik insanlardır. Ne var ki vitrinlenmişlerdir, Tayyip Bey tarafından. Vitrinlenirken gururlandırılmışlar, alkışlanmışlar, gururlanmışlardır. Gururlandırılmalara, alkışlanmalara karşı zayıf bir yanı vardır insanlarımızın. Tayyip Bey insanımızın bu yanını iyi görmüştür, vitrinleyerek değerlendirmektedir. Şimdilik vitrinleyen de, vitrinlenenler de hoşnutturlar. Bize ne demek düşebilir ki? Bugünün vitrin malzemeleri yarın Türkiye Büyük Millet Meclisi’nde milletvekili olarak çıkacaklar karşımıza. Spor, sanat, iş ve bilim dünyasından gelmiş yasa koyucular olarak. Ortak özellikleri ‘laik’ olmaları. Tayyip Bey’in ölçütü de vitrinlediklerinin bu yanı olmuştur. Yarın bir gün kendisine ve partisine yapılacak laiklik karşıtlığı yönündeki eleştirileri bu yeni AKP’lileri göstererek karşılayacaktır. Sözgelimi, tanınmış bir Alevi olan, bu konuda çok sayıda kitabı bulunan Reha Çamuroğlu’nu kim laik olmamakla eleştirebilir ki? Bu, diğerleri için de geçerlidir. Tayyip Bey’in yeni vitrininde kendi ya da eşi başörtülü, türbanlı olan kimse yoktur; tümü de çağdaş yaşam biçemini paylaşan insanlardır. Vitrinlenmelerindeki asıl amaç da budur. AKP, ülkemizin siyasal yaşamında laikliklaiklik karşıtlığı olarak ortaya çıkan, toplumu geren kutuplaşmayı çözmek, kendisini laiklik karşıtı olarak görenlerin, eleştirenlerin ezberlerini bozmak çabasındadır. Bunu başarabilirse bir ‘merkez partisi’ olarak inandırıcılık kazanacağını düşünmektedir. ‘Merkezcilik’ yeni bir takıntıdır güncel siyasal yaşamımızda; AKP, CHP, DP, MHP, GP merkeze yaklaşmak, merkezden siyaset yapmak gayreti içindedirler. Dolayısıyla Cumhuriyet Halk Partisi’nin de vitrinleme çabalarına şaşırmamak gerekir. Eğer söylenenler doğruysa eski MHP’li, sonra ANAP’lı, daha sonra Demokrat Türkiye Partili, en sonra da Hür Partili olan, Yalova ‘Beylerbeyi’ Yaşar Okuyan’ı, eski DYP’li ve ‘Süleymancılar’ olarak bilinen İslami cemaatin önde gelen isimlerinden İsmail Amasyalı’yı vitrinlemesinin sağa, merkeze kaydığını göstermekten başka ne amacı olabilir ki? Görülmektedir ki, vitrinlemeler yoğunlaştıkça kafalar karışacaktır. En kıvrak zekâlı insanlar bile siyasal yaşamımızdaki kişiliklerin bu ani dönüşlerini, değişimlerini anlamakta zorlanmaktadırlar. Türkiye herhalde uzunca bir dönem merkezde yer alabilmek için kaçınılmaz olan itiş kakışlarla zaman geçirecektir. İdeolojisizliğin vardığı sonuç budur. Bu vahim, umutsuz ve aydınlık bir gelecek vaat etmeyen bu talihsiz görüntüdür. Buyurun, bu görüntüde ‘sol’u arayın! Eğer bulabilirseniz bana da haber verin, ben de umutlanayım. Birçok dostum bağımsız adaylara oyları bölecekleri düşüncesiyle tepkililer. Bir, 22 Temmuz seçimlerinde neden bu kadar çok bağımsız aday var; iki, bağımsız adaylar hangi partilere gidecek oyları bölecekler? Sanırım bu soruların yanıtları yeterince açıklığa kavuşmuş değil. Biraz daha düşünelim, derim. Vitrinlenmiş eski DYP’li, CHP adayı, ‘Süleymancı’ İsmail Amasyalı mı, yoksa bağımsız aday, Özgürlük ve Dayanışma Partisi Genel Başkanı ‘sosyalist’ Ufuk Uras mı ya da eski MHP’li CHP adayı, ‘muhafazakâr’ Yaşar Okuyan mı, yoksa bağımsız aday, Emek Partisi Genel Başkanı, ‘sosyalist’ Levent Tüzel mi, diye, örneğin… eposta: dkavukcuoglu@superonline.com SESSİZ SEDASIZ (!) Sol, solcu, solgun, solist, solucan SOLCU olduğunu söyleyip de İslamcılara yamananlara, “Solculuk sizin hakkınız, aman üzülmesin canınız” diyerek içinde “sol” sözcüğü geçen yeni bir tanım bulunabilir mi: Solgun. Solmaz. Soluk. Solfasol. Solist. Solüsyon. Solaryum. Solungaç. Solucan. Toprağın altında yaşam mücadelesi veren solucanlara haksızlık etmeyelim. Bırakalım tarih bulsun! Fakat bu arada Hamza Saykan tarihe havale edilen “solcu”lara sormak istiyor: “Sen de elhamdülillah şeriatçı mısın? Sana göre türban işini ulemaya mı danışmak gerekir? Millet isterse laiklik elden gider elbet diye düşünüyor musun? Hikmetyar Türkiye’ye gelecek olsa dizinin dibine sen de oturacak mısın? El Kadı’ya sen de kefil olur musun? Yılbaşına karşı mısın? Demokrasi senin için de amaç değil, bir araç mıdır? Her 10 Kasım’da yaygara kopartıldığına sen de inanıyor musun? Türkiye’nin yarınında artık Kemalizme ve Kemalizm benzeri rejimlere yer olmadığına sen de inanıyor musun? Bundan sonra senin referansın İslam mıdır? Seçimlerden sonra Meclis başkanı seçilirsen Meclis’i dua ile açmayı düşünür müsün? 23 Temmuz sabahı hayal kırıklıkları ile uyanırsan hangi partiye gideceksin?” Bir soru da biz ekleyelim: Giderken, yanına ananı da alacak mısın? Erdal Yücel: “Mehmet Ağar, Menderes’in bıraktığı yerden devam ederek Türkiye’yi yeniden kardeş kavgasına mı sürükleyecek?” Kavga Murat Biricik: “Oy için insanların inançlarını kullananlar şimdi de çocukların pipisinden medet umuyorlar!” Sünnet ÇED KÖŞESİ OKTAY EKİNCİ KİM KİME DUM DUMA BEHİÇ AK behicak?yahoo.com.tr Kanaltürk... Bu yazıya kimilerinin “gülümse”yeceğini biliyorum… Her “yakınlık”ta bir hesabın arandığı şu “çıkar dünyası”nda, üstelik “mensubu”u sayılabileceğim bir kurumu övmemin “içten”liğine kaç kişi inanabilir? Hatta “yaranıyor” diyenler bile çıkabilir… Bense, böyle olmadığını kanıtlamak uğruna, ne duygularımı gizlemek niyetindeyim ne de “tarafsız” görünmek adına “düzmece yergiler”e yer vereceğim... Kanaltürk için her “Cumhuriyet aydını”nın üzerine düşeni yapacağım. Yani “laik ve demokratik cumhuriyete bağlılığı”nı kutlamaya ve kucaklamaya çalışacağım... için tek bir halk tanımı vardır; benim dışımdakiler...” Şimdi de neredeyse “herkes”, Cumhuriyet mitinglerine katılanların “kimler” olduğunu tanımlamaya çalışırken hep “onlar” diye söz ediyorlar... Aralarında mitinglere katılanlar bile “eylem” için değil, “merak”tan gittiklerini belirtmeden söze başlamıyorlar. Dahası, meydandakilerin sosyal ve sınıfsal özelliklerini anlatırlarken de adeta “gözlemci” olduklarını her fırsatta belirtiyorlar... Eğer tanımlamaya kalkarsam “hakaret”e gireceğinden kaygı duyduğum işte böylesine yaygın bir tavır karşısında, Kanaltürk’ün adeta “mitinglerle bütünleşen” açık, net ve gururlu duruşunu acaba nasıl kutlamalı? Bu tarihsel “duruş”u onurla alkışlamak, hatta “katılmak” yerine, “taraf”lı diye dudak bükenlere ise acaba ne demeli? ÇİZGİLİK KÂMİL MASARACI kamilmasaraci?mynet.com Garip sessizlikler Buna ihtiyaç duymamın iki tetikleyici nedeni var. Birincisi, son zamanlardaki Özverili katkı Şimdiden efsaneleşen, Tandoğan’daki ilk büyük Ankara buluşmasına iki hafta vardı… Antalya’da göz açtırmayan yağmura rağmen “laik ve demokratik Türkiye” için binlerce kişi toplanmıştı. Kanaltürk canlı yayın aracını sanki hayranlıkla seyreden bir amcaya takıldım; “Akşam tekrarı verildiğinde kendini de görürsün artık…” Kürsünün arkasında sırasını bekleyen Tuncay Özkan’a bakarak dedi ki; “Hep onu görmek istiyoruz; o konuşsun, daha çok konuşAttilâ İlhan’ın aziz anısına... sun…” Geleceğe belli ki “yeniden” kimi “yakışıksız mırıldanumutla bakmaya başlayan amma”lar... Bazı köşe yazılarına da yansı camız, eminim ki aslında “heryan sözde eleştirel “yakıştır kes”in Tuncay Özkan gibi olmama”lara karşı, Kanaltürk’ün sını diliyordu. Ancak ortalıkta adeta yalnız bırakıldığı “sessiz başkaca kimsecikler görünlik”lere içim daralıyor. Konu mediğinden “hep onun konuşşurken “helal bu çocuklara” ması”nı istiyordu… İlerleyen haftalarda Kanaltürk deyip de yazılarında ya da ekranlarda boy gösterirken tek söz ekranları ülkeye ve dünyaya etmeyenlere şaşıp kalıyorum... yüzyılın demokrasi buluşİkincisi ise özellikle Cumhu malarını yansıtırken hep o Anriyet mitinglerinde meydanlar talyalı amcayı anımsadım. Gözdan taşanlara, “biz” yerine “on lerindeki buğulanma, eminim ki lar” diyen “laik”, “demokrat” yaş olup yanaklarından damve hatta “cumhuriyetçi”lerin lıyor olmalıydı. Kanaltürk ve emektarları, işçokluğu... Meğer ne kadar da meraklılarmış kendilerini halkın te bu “yaşlar”ın ulusal “coşdışında görmeye ve gösterme kuya dönüşme”sine özverili katkılarıyla tarihe geçiyorlar. ye!.. Aydınlanmamızın çağdaş bil Kararlı yayınlarıyla, ödünsüz gelerinden Melih Cevdet An programlarıyla ve kimilerince day, yıllar önce bir dost mecli “sivri” bulunan bilinçli, gerçeksinde demişti ki; “Halkın tanı çi söylemleriyle de gelecek mını yapabilen var mı?” kuşaklara “Cumhuriyeti Sofradan “sokaktakiler”, savunma tarihi”mizin med“pazardakiler”, “sefiller” gi yadaki kahramanlıklarını arbi sözler duyuldu... Oysa An mağan ediyorlar... day’a göre şöyleydi; “Herkes ekinci?cumhuriyet.com.tr HARBİ SEMİH POROY BULMACA SOLDAN SAĞA: SEDAT YAŞAYAN HAYAT EPİK TİYATROSU MUSTAFA BİLGİN hetiyatrosu?mynet.com TARİHTE BUGÜN MÜMTAZ ARIKAN 3 Haziran www.mumtazarikan.com 1 2 3 4 5 6 7 8 9 1/ Yılanları inceleyen bi 1 lim dalı. 2/ 2 Çöl ortasın 3 daki bitkili alan... Sonuç 4 suz, başarı 5 sız. 3/ İri ta 6 neli bezelye... 7 Yünden dövülerek yapı 8 lan kalın ve 9 kaba kumaş. 1 2 3 4 5 6 7 8 9 4/ “Vurgun, kazanç” 1 T A B L E T T A anlamında argo söz2 A A D K E Ş A N cük... Kemiklerin A R K yuvarlak ucu. 5/ Bir 3 B A K L A L O B U T A avuç dolusu... Itırlı 4 L A R bir bitki. 6/ Bir no 5 E K A B İ R U R A B A ta... Asya’da bir göl. 6 T E Ş A T A S A 7/ “Göl sanırdık ne 7 zaman dalsak 8 T A R A B A R A gözlerine” (F.N. 9 A N K A R A A T Çamlıbel)... Edebiyat değeri olan, yazınsal. 8/ Hatay yöresinde incirden yapılan rakıya verilen ad... 106 taşla oynanan bir oyun. 9/ Arıları inceleyen bilim dalı. YUKARIDAN AŞAĞIYA: 1/ Düz ve geniş arazi... Atın en yavaş ve doğal yürüyüşü. 2/ Kadınların süs için gözkapaklarına sürdükleri boya... Mukoza ile kaplı boşluklar içinde gelişen kötücül ur. 3/ Sarma, kuşatma... Kars’ın doğusundaki ünlü eskiçağ kenti. 4/ Japon mafyasına verilen ad... İlkel benlik. 5/ Bağışlama... Bir nota. 6/ Lantan elementinin simgesi... Türkiye’de seri üretilen ilk otomobil. 7/ Volga’nın kolu olan bir ırmak... Rahmaninov’un tek perdelik operası. 8/ Hindistan’da yaşayan bir maymun... Bir renk. 9/ Din adamlarının simgesi sayılan başlık... İstenilen nitelikleri taşıyan. CUMHURİYET 17 K
Subscribe Login
Home Subscription Packages Publications Help Contact Türkçe
x
Find from the following publications
Select all
|
Clear all
Find articles published in the following date range
Find articles containing words via the following methods
and and
and and
Clear