26 Aralık 2024 Perşembe Türkçe Subscribe Login

Catalog

Months
Days
Pages
yasa değişikliği getirdi. 25 yaş sorununun kabul edilmesinden ancak bir yıl sonra, yasa gereği Kasım 2007’deki genel seçimlerde uygulanabileceğini bilerek gerekli olan anayasa değişikliğini Meclis’ten geçirdi. Her konuda olduğu gibi, evdeki hesap, mimarı olduğu siyasal keşmekeşe uymadı. Vatana ihanet saydığı erken seçim Temmuz 2007’de gelip kapıya dayanınca … 25 yaştakilere verilmesine öncülük ettiği seçilme olanağını ham etme zorunda kaldı. ??? 25 yaştakilere seçilme hakkı verirken, kuşku yok, çevresindeki hukuk allamelerinin örneğin eski Adalet Bakanı Çiçek Cemil’le, onun koltuğuna oturan eski Müsteşar Fırtına Fahri’nin ya da genel merkezdeki yardımcısı M.D. Fırat Bey’in engin bilgilerinden, görüşlerinden yararlandı. Ya sonra!.. Genel merkeze, 25 yaştakilerden bu ne aymazlık, ne iki yüzlülüktür diyen sert tepkiler gelince, oylarını alacağım derken yüz binlerce genci yitireceğini anladı. Siyaset âleminin, hukuk âleminin, hemen her çevrenin, aldığı ve açıkladığı karar karşısında ağzı açık kalıverdi: “RTE, ne o yasa bu yasa, ne de anayasa” dedi. 25 yaştakileri aday göstereceklerini ilan ediverdi. Derdi tepkiden kurtulmak. Sorunun çözümünü “Ne yapar, bilemem” diyerek Yüksek Seçim Kurulu’na havale ediverdi. RTE’dir; araziye uymak için renk değiştiren bukalemun gibidir. Dün öyle bugün böyle. Ya eski Adalet Bakanı’na ne demeli: Dört buçuk yıl yargının baş patronu ol. 25 yaşa seçilme olanağı sağlamak için anayasa değişikliğini günlerce savun. Gerçekleşince bir güzel övün ve… RTE dönüverdi mi… eski savunularını bir yana atıver, “25 yaş anayasal bir norm. Genel seçimlerde uygulanabilir” deyiverdi. Bu adamlarla hâlâ laik, demokratik, sosyal “hukuk devleti” olan Türkiye Cumhuriyeti’nin yönetilebileceğine inananlar varsa… gerisini lütfen siz tamamlayın! ??? İçeride dön baba dönelim kuralı işleyedursun. Dışarıdan gazel okuyanların sesindeki değişiklik dikkatinizi çekmiyor mu? Sıra sıra muhteşem mitingler sadece içerideki kimilerinin gözünü açmadı, Kemalist ve Atatürk devrimlerinin ömrünü yitirdiğine inanan ve ılımlı İslamı tezgâhlayan ABD’nin, ordu sesini kessin diyen dayatmacı AB’nin de bir ölçüde ayılmasına neden oldu. Ordunun laik rejimi koruyup kollamak için müdahale etmesine karşı sürekli resmi açıklamalar yapan ABD ve AB yönetimleri… hiç beklemedikleri bir durumla karşılaştılar. Türk halkının laik Cumhuriyet’e ve Atatürk devrimlerine sahip çıkması karşısında apışıp kaldılar. Batı’daki şaşkınlığı ABTürkiye Karma Parlamento Komisyonu Başkanı Lagendijk; son günlere dek politikalarını ve davranışlarını destekleyegeldiği AKP’yi hemen her açıdan eleştiriyor. Örneğin cumhurbaşkanı sorunundaki AKP tutumunu, son dakika anayasada değişiklik yapma girişimlerini “uygunsuz” buluyor. İçerideki dışarıdaki kimileri toplumdaki değişimin, AKP’ye (tabii RTE’ye) duyulan öfkenin hâlâ farkında değil. Örneğin Almanya gibi bir devi yıllarca yöneten Gerhard Schröder RTE ile muhalefetin el ele vererek askerlerin müdahalesini önleyebileceğini söylüyor. Batı bir gerçeği anlayamadı. Türk ordusu rejime, ancak sivillerin baş edemediği veya sivil kimi yönetimlerin demokrasiyi şirazesinden çıkardığı zamanlar müdahale etti. İnanmayacakları, anlayamadıkları durum şu: Askerler, kendilerini müdahale sorumluluğu verilmeden halkın (sivil toplum örgütlerinin) laik Cumhuriyeti, demokrasiyi gerektiği zaman gerektiği kadar eylemsel tepkiler gösterip savunmasını sürekli savundular. Bu görüşün halk indinde değer kazanmasını gönülden ve içtenlikle istediler. Görkemli mitingler halkın laik Cumhuriyeti, Atatürk’ü, ilkelerini ve devrimlerini kolladığını ve koruyacağını kanıtladı. Şimdi gerici kafalar karşısında laik rejim ve Cumhuriyet açısından iki güvencemiz var: Ulus ve emrindeki Silahlı Kuvvetler! C ? Baştarafı 1. Sayfada İmtiyaz Sahibi: CUMHURİYET VAKFI adına İLHAN SELÇUK Genel Yayın Yönetmeni: İbrahimYıldız ? Yazıişleri Müdürleri: Mehmet Sucu, Güray Öz (Sorumlu) ? Haber Merkezi Müdürü: Hakan Kara İstihbarat: Cengiz Yıldırım ? Ekonomi: Hasan Eriş ? Dış Haberler: Özgür Ulusoy ? Kültür: Egemen Berköz ? Spor: Abdülkadir Yücelman ? Makaleler: Sami Karaören ? Düzeltme: Abdullah Yazıcı ? BilgiBelge: Edibe Buğra ? Yurt Haberleri: Mehmet Faraç Yayın Kurulu: İlhan Selçuk (Başkan), Emre Kongar (Başkan Yardımcısı), Orhan Erinç, Hikmet Çetinkaya, Şükran Soner, İbrahim Yıldız, Orhan Bursalı, Mustafa Balbay, Hakan Kara. Ankara Temsilcisi: Mustafa Balbay Atatürk Bulvarı No: 125, Kat:4, Bakanlıklar Tel: 4195020 (7 hat), Faks: 4195027 ? İzmir Temsilcisi: Serdar Kızık, H. Ziya Blv. 1352 S. 2/3 Tel: 4411220, Faks: 4418745 ? Adana Temsilcisi: Çetin Yiğenoğlu, İnönü Cd. 5 S. Aksoğan İş H. Kat 1 Tel: 363 12 11, Faks: 363 12 15 Antalya Temsilcisi: Ahmet Oruçoğlu Cumhuriyet Meydanı Yıldız Apartmanı B Blok No: 80/5 Tel: 0242 2480057 Faks: 0242 2430509 ? İdare Müdürü: Hüseyin Gürer ? Mali İşler: Bülent Yener ? Satış: Fazilet Kuza ? Cumhuriyet Reklam: ? Genel Müdür: Özlem Ayden ? Genel MüdürYardımcısı: Nazende Pal Tel: (0212) 251 98 74 75 /251 98 81 82 Faks: (0212) 251 98 68 Rezervasyon: (212) 343 72 74 Faks: 212 343 72 53 İmsak: 3.58 Güneş: 5.44 Öğle: 13.08 İkindi: 17.00 Akşam: 20.19 Yatsı: 21.55 Yayımlayan ve Yönetim yeri: Yeni Gün Haber Ajansı Basın ve Yayıncılık A.Ş, Prof. Nurettin Mazhar Öktel Sk. No: 2. 34381 Şişli/İstanbul. Tel: (0/212) 343 72 74 (20 hat) Faks: (0/212) 343 72 64 Yaygın süreli yayın Baskı: Merkez Gazete Dergi BasımYayıncılık San. ve Tic. AŞ Fatih Mah. Hasan Basri Cad. Samandıra Kartal/İstanbul Dağıtım: Merkez Dağıtım Pazarlama San. ve Tic. A.Ş. www.cumhuriyet.com.tr 11 MAYIS 2007 GÜNCEL CÜNEYT ARCAYÜREK 13 Mayıs’ta İzmir’de yapılacak mitinge büyük katılım bekleniyor GÜNDEM ? Baştarafı 1. Sayfada MUSTAFA BALBAY Bağımsızlık vurgusu OZAN YAYMAN HİCRAN ÖZDAMAR İSTANBUL’DAN İZMİR’E KİTLESEL DESTEK İstanbul Haber Servisi İzmir’de hafta sonu gerçekleştirilecek ‘Cumhuriyet Mitingi’ne İstanbul’daki sivil toplum örgütleri kitlesel destek verecek. İstanbul Kadın Kuruluşları Birliği Başkanı Prof. Dr. Necla Arat, İzmir’deki mitinge sivil toplum örgütleri olarak eşgüdüm desteği verdiklerini anımsatarak Cumhuriyetin kazanımlarına duyarlı yurttaşları İzmir’de görmek istediklerini söyledi. Yeniden Kuvayı Milliye Hareketi Derneği Genel Başkanı Hakkı Sevim de İstanbul’dan otobüs kaldıracaklarını belirterek “Yeniden Kuvayı Milliye ruhuyla kalpaklarımız ve Türk bayraklarımızla İzmir’e gidiyoruz” dedi. İzmir mitingine katılmak isteyenler için gidişdönüş ücreti 35 YTL olmak üzere otobüs hizmeti verileceği belirtilen açıklamada, “Otobüs programının hareket saati 12 Mayıs Cumartesi saat 20.00. Yer Yeniden Kuvayı Milliye Hareketi Derneği Genel Merkezi Oğuzhan Cad. Erseven sok. No: 18 Fındıkzade/Fatihİstanbul. Tel: 0212/ 523 09 66 / 0532 583 33 75” denildi. rin, İzmir mitinginin Ankara ve İstanbul’daki kalabalığı geçeceği yönünde olduğunu söyledi. İzmir Büyükşehir Belediye Başkanı Aziz Kocaoğlu da mitinge yurttaş sıfatıyla katılacağını bildirdi. DİSK Ege Bölge Temsilcisi Azat Fazla da işçilerin aileleriyle birlikte miting alanında olacağını söyledi. ÇYDD İzmir Şubesi Başkanı Gönül Kaya, mitinge ÇYDD’nin, Türkiye genelindeki 95 şubesinden katılım beklediklerini vurguladı. ADD İzmir Eşgüdüm Başkanı Mükerrem Demir, “İstanbul,Antalya, Sıvas gibi kentlerden Atatürkçüler pazar günü İzmir’de olacak” diye konuştu. SHP İzmir İl Başkanı Mustafa Korkmaz, “Kurtuluş Savaşı’nın ve çağdaş Türkiye’nin simgeleşmiş şehri İzmir’in sesini yükseltme zamanı geldi” diye konuştu. Rektörü Prof. Dr. Emin Alıcı, hazırlayacakları 50 bin bayrakla alanda yer alacaklarını vurgularken Ege Üniversitesi Rektörü Prof. Dr. Ülkü Bayındır da İzmir’in ülkenin en görkemli mitinglerinden birine ev sahipliği yapacağını belirtti. İzmir Yüksek Teknoloji Enstitüsü Rektörü Prof. Dr. Zafer İlken, İzmir Ekonomi Üniversitesi Rektörü Prof. Dr. Attila Sezgin de eylemi desteklediklerini vurguladı. TMMOB İl Koordinasyon Kurulu Başkanı Prof. Dr. Kamil Okyay Sındır, TMMOB bileşenleri olarak saat 09.30’da Kültürpark Lozan Kapısı önünde toplandıktan sonra alana yürüyeceklerini söyledi. İZMİR Alsancak’taki Gündoğdu Alanı’nda 13 Mayıs’ta “Bayrağını da al gel” sloganıyla gerçekleştirilecek İzmir mitinginde, “tam bağımsızlık” vurgusu ön plana çıkacak. Başta kadınlar ve gençler olmak üzere yüz binlerce yurttaş, içten ve dıştan dayatılan gericilik ve bölünme tehlikesine karşı seslerini yükseltecek. Başta Ege olmak üzere Türkiye’nin dört bir yanından geniş katılım beklenen miting, Alsancak Kordonboyu’ndaki Gündoğdu Alanı’nda yurttaşların saat 10.00’da toplanmasıyla başlayacak. Ardından saat 12.00’de miting gerçekleştirilecek. Mitingin sunuculuğunu Hülya Savaş ve Altuğ Dilmaç üstlenecek. Kitleye, Prof. Dr. Alpaslan Işıklı, Prof. Dr. Birgül Ayman Güler, Doç. Dr. Yaşar Hacı Salihoğlu ve gazeteci Tuncay Özkan seslenecek. TOBAV Çoksesli Korosu marşlar seslendirecek. TOBAV sanatçıları da “Cumhuriyet” konulu gösteri sunacak. Tolga Çandar ve Zafer Erdaş da türküleriyle kitleyi coşturacak. Yeni çıkış noktası Milletvekili adaylığı için geçen günlerde CHP İl Başkanlığı görevini bırakan Selçuk Ayhan, “Mitingimizin vereceği mesajın ardından Türkiye’de Atatürkçülük yeni bir çıkış noktası yakalayacaktır” dedi. Türk Kadınlar Birliği İzmir Şubesi Başkanı Şermin Akman da mitingde, Türkiye’deki 83 şubeden gelen üyelerin yer alacağına dikkat çekti. Dokuz Eylül Üniversitesi ‘İstanbul’u geçecek’ İzmir Tabip Odası Başkanı Suat Kaptaner, İzmir mitinginde “tam bağımsızlık” vurgusunun ön plana çıkacağını vurguladı. İzmir Barosu Başkanı Nevzat Erdemir, gelişmele Emniyette ihbar çelişkisi Dink soruşturmasında Tuncel’i muhbir yapan polis, ihbarların ciddiyetini anlayarak rapor ettiğini açıkladı. Akyürek ise ‘kayıtlara geçecek durum arz etmediğini’savundu HİLAL KÖSE DİKKAT ÇEKEN DİYALOGLAR ink’in öldürülmesine ilişkin davanın açılmasının ardından dosyadaki detaylar da ortaya çıkmaya başladı. Dosyada sanıkların telefon görüşmelerine yer verilirken, özellikle Erhan Tuncel’in cinayetten sonra yaptığı telefon görüşmelerinde “cinayete ilişkin imalar’’ dikkat çekti. Tuncel’in, Dink’in 19 Ocak’ta öldürülmesinden iki gün sonra “Harun Diyarbakır” adlı kişiyle yaptığı telefon görüşmesindeki diyaloglar şöyle: Diyarbakır: İyi mi durumun? Tuncel: İyi evde ders çalışıyorum. Diyarbakır: ...televizyonda dinliyorum da, inşallah bir şey çıkmaz. Tuncel: Ses yok Diyarbakır: Tamam. Tuncel yine cinayettin iki gün sonra Murat Ocak’la yaptığı telefon görüşmesinde, Dink için “üzüldüğünü’’ söylüyor. Ocak: Dum dum dum, varol, Türkiye seninle gurur duyuyor. Tuncel: Şerefsiz kes sesini alakası yok ha! Ocak: Nerdesin şerefsiz? Tuncel: Bayağı ben de bir üzüldüm ya, Ocak: Neye üzüldün? Tuncel: Ya işte üzüldüm, olaya üzüldüm, ölen adama üzüldüm. Ocak: Kime yav? Tuncel: Bir tane şey öldürüldü gazeteci. Ocak: Trabzonluymuş da vuran çocuk. Tuncel: Mahallenin çocuklarının hepsini toparlayıp götürdüler. Ocak: Türkiye’nin hali her zaman bu, a..k.. birileri istemiyor ki Türkiye bir yerlere gelsin. Tuncel: Tabii canım. Ocak: Vallahi ne gerek var. Türkiye’nin tansiyonunu yükseltmeye. Tuncel: Tabii canım. Herkes her istediğini ifade edebilir. D Agos Gazetesi Genel Yayın Yönetmeni Hrant Dink’in öldürülmesinde azmettirici olarak suçlanan Erhan Tuncel’i “muhbirlik’’ için ikna eden polis memuru M.Z, suikastın yapılacağına ilişkin Tuncel’in verdiği bilgileri ciddiye alarak üstlerine rapor ettiğini açıklarken Emniyet Genel Müdürü İstihbarat Daire Başkanı Ramazan Akyürek, dosyaya gönderdiği yazıda, “Tuncel’den alınan bilgiler istihbari yöntem açısından resmi kayıtlara alınabilecek bir durum arz etmemektedir” görüşünü belirtti. Dink cinayetini azmettirdiği gerekçesiyle ağırlaştırılmış müebbet hapis cezasına çarptırılması istenen Erhan Tuncel’in muhbir olmasını sağlayan polis memuru M.Z, çarpıcı bilgiler verdi. Yasin Hayal’e ulaşmak için Tuncel ile bağlantı kurduklarını anlatan M.Z, Tuncel’in suça karıştığını düşünmediklerini savunarak McDonald’s’ı bombalayan Yasin Hayal’in irtibatlı olduğu kişilerin benzer olaylar gerçekleştirme ihtimaline karşı Tuncel ile bağlantıyı sürdürdüklerini belirtti. ‘İhbarlar ciddiydi’ Hayal’in cezaevinden çıktıktan sonra belirli kesimler tarafından kahraman olarak karşılandığını anlatan M.Z, şöyle devam etti: “Özellikle Ermenilere yönelik daha büyük bir eylem yapacağını duyduk. Erhan,Yasin’in Hrant Dink’i öldürmek istediğini söyledi. Ciddiyetini anlayınca durumu iki kez rapor ederek daire başkanlığına bildirmek üzere şube müdürlüğüne bildirdim. Erhan aracılığı ile Yasin’i bu fikrinden vazgeçirmeye çalıştım. Erhan sürekli bize birkaç isim veriyordu.Ben de üstlerime bildiriyordum. Erhan’ın da kontrol edilerek telefonunun dinlenmesi gerektiğini de rapor etmiştim.” Şube müdürünün de Tuncel ile konuştuğunu kaydeden M.Z, 2006 yılı Haziran ayında tayini çıkarak Bayburt’a gitmesi üzerine bu görevinin sona erdiğini, Tuncel’i başka bir istihbarat görevlisine teslim ettiğini anlattı. Soruşturma kapsamında susma hakkını kullanan Tuncel ise savcılarla yaptığı görüşmede tutuklu bulunan ev arkadaşı Tuncay Uzundal’ın Dink cinayetinin tamamına vakıf olduğunu belirtti. Tuncel, şöyle devam etti: “O.S. ile çok samimiydi. Eylemden sonra emniyete bu konuyu ihbar edip etmemek konusunda Tuncay’a sordum. O da ‘Boşver şimdiye kadar ne yardım ettiler. Bırak kendileri bulsunlar’ dedi. Bu olayda benden fazla bilgisi var. Yasin, Tuncay’a sürekli bir örgüt kuralım, bu örgüte isim bul diyordu.” Öte yandan, Emniyet Genel Müdürü İstihbarat Daire Başkanı Ramazan Akyürek, dosyaya gönderdiği yazıda Tuncel’in ihbarlarından oluşan raporların incelenmesinde, Hayal’in Zeynel Abidin Yavuz’u yönlendirerek suikastı gerçekleştireceği yönünde bir bilginin kayıtlara ulaşmadığı ve bu konuda herhangi bir personel raporunun tanzim edilmediğinin anlaşıldığını belirtti. Tuncel’in sık sık yalan söylediği gerekçesiyle görevine son verildiğini bildiren Akyürek, Tuncel’in bilgilerine ilişkin son raporun 2006 yılı Nisan ayında düzenlendiğini, raporda kayda değer bilgiye rastlanmadığını ifade etti. Tuncel’den temkinli konuşma asin Hayal’in Y yakalanmasının ardından 21 Ocak’ta “Lütfiye Bilgin’’e kayıtlı telefonla görüşme yapan Tuncel’in kullandığı ifadelerden telaşlı olduğu anlaşılırken, görüşme kayıtları şöyle: Bilgin.: Akşam seyrettin mi haberleri? Tuncel: Ne haberi? Bilgin: O, Hrant Dink haberlerini. Tuncel: Ses yok Bilgin: La Oğuzhan diye biri var mı sizin mahallede. Tuncel: Ben ne bileyim? Bilgin: Yasin onları aldılar. Tuncel: Kaç gündür ders çalışıyorum. Bilgin: Seni de aldılar mı, karakola marakola gelecektim. Tuncel: Ne almışlar, kafa mı buluyorsun Hüseyin? Bilgin: La yok oğlum, Yasin’i aldılar. Tuncel: La Yasin 2 gün önce buralardaydı. Bilgin: İstanbul’a getirdiler onları. Tuncel: Hüseyin kafa bulma la. Bilgin: La vallahi billahi diyorum sana. Tuncel: Tövbe tövbe. Bilgin: La oğlum kanallar bar bar bağırıyorlar. Tuncel: İyi tamam tamam. Bilgin: Manyak mısın? Televizyon seyrediyordum. Yasin’i karakola götürdüler. Kameralar gösteriyor. Yasin bağırıyor, bu bir komplo hı hı! Tuncel: Tamam. ği yönündeydi. Kimi okurlar da, “yazıyı çoğaltıp dağıtmak” için izin istiyordu. Elbette... Yazılarımız, gazetede yayımlandıktan sonra artık okurundur... Yazıda, İranlıların Şah rejimine karşı direnişini aktarmıştık. İran solu da mollalarla aynı cephede “demokratik devrim” için savaşmıştı. Şah gidip mollalar iktidara gelince solun canına okumuştu. Bu süreç Humeyni’nin İran’a gelmesinden itibaren 4 yıl devam etmişti. Sol birinci yılda uyanmıştı, ama geç kalmıştı! Şah rejiminden kaçan İranlılar mollalara tutulmuştu. Cumhuriyet okurları, yazıdaki süreci anımsatıp Türkiye’deki kimi “İran tipi solcuların” tutumundan yola çıkıyor, onların 14 Nisan uyanışına karşı sergilediği tavrı eleştiriyordu. Cumhuriyet okurları da elbette teknolojik gelişimin olanaklarından yararlanıyor, iletilerin çoğunu bilgisayar ortamında gönderiyor. Tabii mektuplar da var. Bu mektuplardan biri var ki, okurla paylaşmamak olmaz. ??? Dr. Ahmet Veli’nin el yazısıyla kaleme aldığı 4.5 sayfalık mektubundan kesitler aktaralım: “17 Nisan tarihli yazınız, aynen İran’da yaşanmış olaylardır. Türkiye ve İran, Ortadoğu’da birbirine benzeyen iki uygarlıktır. Bizim çok acı olarak yaşadığımız İran’daki geriye gidişi, aynı şekilde sizin yaşamanızı istemiyorum. Ben Tebriz şehrinde doğdum. Ailem Şah tarafından Kirmanşah şehrine sürgün edildi. Lise yıllarındayken Şah devrildi. Çevremdekilerin beklentisi; özgür, demokratik, laik bir İran’dı. Ama cüppeli Ayetullahlar insanların dini inançlarını kullanarak ve istismar ederek devrimi gerçek amacından uzaklaştırdılar. Humeyni liderliğinde İslami bir rejim, şeriata bağlı bir sistem İran’da hükümdar oldu. Aydınlar, demokratlar bu rejime karşı çıktılar. Binlerce kişi tutuklandı. Tüm siyasi partiler kapatıldı, yasaklandı. Aydınlar, yazarlar, öğretmenler, öğrenciler, tüm demokrat insanlar büyük baskı altına alındılar. Dr. Hüseyin Revhani, mühendis Muhsin Fazıl, avukat Sait Hekiki, savcı Sıddık Kemanger yargısız infazlarla idam edilen tanıdığım kişilerden sadece birkaçıdır. İranlı kadınları zorla eve kapattılar. Kara çarşaf giymeye zorladılar. Reddedenlere kırbaç cezası verildi. Daha ileri gidenleri tutukladılar. Birçoğundan haber alınamadı. İdam edilecek kadınlar eğer bakire ise tecavüz edildikten sonra infaz yapılıyordu. Zira, bakire bir kişinin ölümden sonra cennete gideceğine inanıyorlardı. Cennete gitmemesi için bunu yapıyorlardı. Kız kardeşim Susengül Ensari Kirmanşah’ta Rıza Üniversitesi’nde okurken devrim muhafızları tarafından tutuklandı. Hiçbir açıklama yapılmadı. Akıbeti hakkında hiçbir bilgi elde edemedik. Henüz hayatı tanımaya çalışan o goncagüle bile acımadılar...” ??? Mektup uzayıp gidiyor... Devamında Dr. Ahmet Veli’nin kendi öyküsü var. O da ayrı bir yazıöykü konusu. İran çok uzaklarda bir ülke değil. Hemen dibimizde. Komşumuz. İranlılara düşman da değiliz. Sadece oradaki rejimin ülkeyi karanlığa sürüklediğini düşünüyoruz. İran’ın rejimini ihraç etmeyi de anayasasına koymasıyla birlikte doğal olarak Türkiye’de de aydınlar, demokratlar, Atatürkçüler buna karşı çıktılar; “Türkiye İran olmayacak” sloganını yeri geldikçe haykırdılar. Geçen günlerde Cumhurbaşkanı Ahmedinejad, öğretmeninin elini öpünce kıyamet koptu. Zira öğretmeni kadındı! Çarşaf giymeyen kadınların başına gelenler de yine birkaç hafta öncenin haberleri arasındaydı. Türkiye’de sol, İran deneyimini unutmamalı. Demokrasi için mollaların Türkiye tipi uzantılarına değil, birbirine ve halka sarılmalı. Birlik olmalı... Kendisi için, Türkiye için! ankcum?cumhuriyet.com.tr BÜLENT DİKMENER Küçükkaya ve Dündar’a ödül Haber Merkezi Cumhuriyet Gazetesi Yazıişleri Müdürü’yken kaybettiğimiz Bülent Dikmener’in anısına 28’incisi düzenlenen “Bülent Dikmener Ödülü” sonuçlandı. Bülent Dikmener Haber Ödülü’nü Uğur Dündar kazandı. Gazetemiz muhabiri Aykut Küçükkaya da Jüri Özel Ödülü’ne layık görüldü. Müfit Alacalı,Yalçın Bayer, Fikret Dağlıoğlu, Orhan Erinç,Yalçın Eryalçın, Doğan Katırcıoğlu, Ergin Konuksever,Turgay Olcayto, Deniz Som,Yılmaz Tunçkol ve Ulvi Yanardağ’dan oluşan seçici kurul, Uğur Dündar’ı “Dadı Ajansında İbretlik Sohbet” başlığıyla 2 Mayıs 2006’da Hürriyet gazetesinde yayımlanan haberiyle ödüle değer gördü. Aykut Küçükkaya, Cumhuriyet gazetesinde EkimAralık 2006 tarihleri arasında yayımlanan “Yimpaş Dosyası” seri haberleriyle “Jüri Özel Ödülü”nü aldı. Geçen aylarda kaybettiğimiz gazeteci Turhan Narler adına bu yıl ilk kez konulan “Yerel Gazetecilik Ödülü” ise Çanakkale’de yayımlanan Olay gazetesinde çevre sorunlarını işlediği haberiyle Mehmet Celen ve Çorlu’da yayımlanan Devrim gazetesinde, “Çorlu Park Evleri” başlıklı haberiyle Erdal Özcan arasında paylaştırıldı. Ödüller, 18 Mayıs Cuma günü Bülent Dikmener’in doğum yeri olan Çanakkale’de düzenlenecek bir dizi etkinlik çerçevesinde sahiplerine verilecek. ‘UŞAĞA VURDURDULAR’ asin Hayal’in Trabzon’daki Katolik Kilisesi Y Rahibi Andrea Santoro’nun 5 Şubat 2006’da öldürülmesinden sonra yaptığı telefon görüşmesi de dikkat çekti. Hayal’in 13 Şubat 2006 tarihinde “X şahıs”la yaptığı telefon görüşmesinin detayları şöyle: X: Bana bak bu rahibi kim vurmuş, aklıma sen gelmediysen şerefsizim ha. Hayal: Oğlum herkes benden şüpheleniyor. Herkes beni arıyor a....k.... sen mi vurdun diye. X: Senin işin olmasın. Hayal: Yok yok uşağım, Vakfıkebirli bir uşak vurdu onu, uşağa vurdurdular anlıyor musun? X: He vurdurdular. Hayal: Vurdurdular uşağa, 16 yaşındaymış. 35 sene yatar çıkar. X: Valla ne bileyim. Ali Osman’ı arayacağım, diyeceğim ki, basın dayağı a...k... çıkartın kapıya. Hayal: Gardiyan Osman’a mı? X: He gardiyan Osman var ya, Amet’e söyle alsın onu karşı odaya kafasını gözünü kırsın diyecem. Hayal: Ha o küçük uşağı mı? X: He. Hayal: Yok bıraksın o işleri ya. EUROVISION ŞARKI YARIŞMASI Türkiye finalde HELSİNKİ (AA) Finlandiya’nın başkenti Helsinki’de düzenlenen 52. Eurovision Şarkı Yarışması’nda Türkiye finale kaldı. Türkiye’yi “Shake It Up Şekerim’’ adlı parçasıyla temsil eden Kenan Doğulu, yarıfinalde 26. sırada sahneye çıktı. Hartwall Arena Buz Hokeyi Salonu’nda düzenlenen ve yüz milyonlarca insanın canlı yayından izlediği yarıfinalde Kenan Doğulu ile birlikte podyuma çıkan dansçılar büyük alkış aldı. CUMHURİYET 09 K
Subscribe Login
Home Subscription Packages Publications Help Contact Türkçe
x
Find from the following publications
Select all
|
Clear all
Find articles published in the following date range
Find articles containing words via the following methods
and and
and and
Clear