Catalog
Publication
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Years
- 2024
- 2023
- 2022
- 2021
- 2020
- 2019
- 2018
- 2017
- 2016
- 2015
- 2014
- 2013
- 2012
- 2011
- 2010
- 2009
- 2008
- 2007
- 2006
- 2005
- 2004
- 2003
- 2002
- 2001
- 2000
- 1999
- 1998
- 1997
- 1996
- 1995
- 1994
- 1993
- 1992
- 1991
- 1990
- 1989
- 1988
- 1987
- 1986
- 1985
- 1984
- 1983
- 1982
- 1981
- 1980
- 1979
- 1978
- 1977
- 1976
- 1975
- 1974
- 1973
- 1972
- 1971
- 1970
- 1969
- 1968
- 1967
- 1966
- 1965
- 1964
- 1963
- 1962
- 1961
- 1960
- 1959
- 1958
- 1957
- 1956
- 1955
- 1954
- 1953
- 1952
- 1951
- 1950
- 1949
- 1948
- 1947
- 1946
- 1945
- 1944
- 1943
- 1942
- 1941
- 1940
- 1939
- 1938
- 1937
- 1936
- 1935
- 1934
- 1933
- 1932
- 1931
- 1930
Our Subscribers Can Login And Read Original Page
I Want To Register And Read The Whole Archive
I Want To Buy The Page
SAYFA CUMHURİYET 1 MAYIS 2007 SALI 4 HABERLER Parti yönetimi politika belirlemek için Anayasa Mahkemesi’nden çıkacak kararı bekliyor DÜNYADA BUGÜN ALİ SİRMEN Kadınların Mesajı Nasıl Algılanmalı? AKP’nin devletin erkini eline geçirmeye başladığı andan itibaren, hemen devletin bütün kurumlarına saldırarak, demokrasinin tüm öğelerini hedef alarak, yürütmeye koyulduğu şeriatçı sivil darbe girişimi, Çankaya tepesini ele geçirme aşamasına gelince, büyük bir toplumsal gerginliğin, hatta krizin içine düştük. Cumhurbaşkanı Ahmet Necdet Sezer, Türkiye Cumhuriyeti’nin tarihinin en büyük krizini yaşadığını söylerken haklıydı. Şimdi o krizin tam ortasında yaşıyoruz. Her şey öylesine baş döndürücü bir hızla gelişiyor ki kimi zaman insan olanları algılamakta güçlük çekiyor; kimi zaman normal koşullarda, günlerce tartışılacak bir konu, hemen ardından gelen olayla birden önemini yitirmiş gibi görünüyor. Cumhurbaşkanlığı seçimlerinin kilitlenmesi ve Anayasa Mahkemesi’ne gidilmesi üzerine, bütün dikkatler yüce yargıya çevrilmişken cuma gecesi kamuoyuna ulaşan Genelkurmay bildirisi bu kez herkesin bir başka noktaya bakmasına yol açtı. Hemen belirteyim: Türkiye’nin ne ekonomik, ne sosyal, ne politik sorunları askeri darbeyle çözülebilir. Yukarıdaki tümce bu konudaki görüşümü net bir biçimde açıklamaya yeter sanırım. Ancak Genelkurmay bildirisini, toplumu şeriatçı sivil darbeyle muhtıra arasına sıkıştıran, AKP’nin dört buçuk yıllık icraatından soyutlanarak ele alınırsa, gerçeğin tam olarak kavranması yine mümkün olmaz. ??? Cuma gece yarısına doğru yayımlanan Genelkurmay bildirisi de aradan 48 saat geçmeden, Çağlayan’da çağlayan milyonların gür sesiyle, ikinci plana düştü. Çağrı kadınlardan gelmişti, Necla Arat, Türkan Saylan, Nur Serter’in konuşmalarında somutlaşan ve oraya toplanmış, milyonları kucaklayıp onlarla bütünleşen mesaj da... Çare sivil, demokratik, laik bilinçti. Sayılarının iki milyona ulaştığını tahmin ettiğim, takunya ile postal arasında sıkışmak istemediklerini haykıran göstericiler, görmek istemeyen gözlerin bile artık görmezden gelemeyecekleri biçimde, bu bilincin varlığını dünya âleme ilan ettiler. Tabii ki AKP’nin de, komutanı Erdoğan’ın da bu gerçeği görüp gereğini yerine getirmelerini beklemek abes olur. Çok şükür ki Türkiye onlardan ibaret değil. Onların dışında bir çoğunluk var. Tıpkı 14 Nisan’da Ankara Tandoğan ve Anıtkabir’de olduğu gibi, 29 Nisan’da da İstanbul Çağlayan’da milyonlar, çözümün yolunu göstermişler, o demokratik çözüm çerçevesinde bütün güçlerini seferber edeceklerini ilan etmişlerdir. Önceki gün Çağlayan’da, şeriatçı sivil darbenin girişimcisi AKP’ye kararlı bir mesaj iletilmekle kalınmamış, aynı zamanda laik Cumhuriyeti koruma işlevini yüklenmiş olanlara da şu çağrı yapılmıştır: Biz buradayız. Şimdi iş hepimize düşüyor; işte şeker, işte un, işte yağ...Hadi bakalım, şimdi helvayı karalım! ??? Tandoğan’da olduğu gibi Çağlayan’da da krizden çıkışın yolu gösterilmişti, ama iş bununla bitmiyordu. Eğer çağrının muhatapları, mesajı alabilirlerse, uyarının muhataplarının sivil şeriatçı darbelerini sürdürmelerinin doğurduğu kriz aşılabilirdi. Çağrının adreslerinden biri olan CHP’nin genel başkanı Deniz Baykal, olayın üzerinden çok geçmeden, pazartesi öğlen saatlerinde yaptığı basın toplantısında, içinde bulunduğumuz krizin nedenlerini doğru teşhis ettiğini, kurtuluşun ilk adımını doğru saptadığını gösterdi. Krizden çıkışın yolu bir erken seçimdi. Ama Baykal’ın da belirttiği gibi Meclis aritmetiğini değiştiremeyecek bir seçimle çözüme ulaşmak mümkün değildi. Buraya kadar Sayın Baykal’ın saptamalarına katılmamak olanaksız. Sayın Baykal rejim konusunda uzlaşmaya yatkın olan bütün güçlerin iş ve güç birliğine açık olduğunu belirtiyorsa da bu noktada, daha önce söylediklerinden değişik ve yeni bir şey söylemiyor. Yine de kendisinin güç ve işbirliğinin zorunluluğunu kabul etmesi çok önemli bir gelişme. Bu noktada, eleştiriden çok, işbirliğinin birçok olasılığını kucaklayan yeni önlemleri öngörüp açıklamasını gerekli gördüğümüzü belirtmekle yetinelim. Yeni bir sinerji yaratacak, yalnız laiklikle sınırlı kalmayacak, her alanda laik çözümler öneren yeni, ortak bir hedefler programıyla seçmen karşısına çıkacak; Cumhuriyetçi, demokratik güç birliği için herkese özverili görevler düştüğünü, bütün ilgililerin anlaması gerek. Kadınların öncüsü olduğu çağrının, bu şekilde anlaşılması gerektiğini düşünüyorum. AKP’ de tedirgin bekleyiş ANKARA (Cumhuriyet Bürosu) AKP, Genelkurmay Başkanlığı’nın açıklaması ve Çağlayan mitinginin ardından Cumhurbaşkanlığı seçimiyle ilgili olarak gelinen süreci Merkez Yönetim Kurulu’nda (MYK) değerlendirdi. MYK’de Anayasa Mahkemesi’nin kararına bağlı olarak seçenekler ele alınırken erken seçim kararı alınıp alınmaması tartışıldı. Başbakan Tayyip Erdoğan, gece geç saatlere kadar Dışişleri Bakanı ve cumhurbaşkanı adayı Abdullah Gül, Abdüllatif Şener başta olmak üzere çok sayıda kabine üyesiyle toplantı yaptı. AKP Genel Başkan Yardımcısı Dengir Fırat, mahkemenin 367 oya gerek olmadığı yönünde karar vermesi durumunda turlara devam edileceğini ve Gül’ün cumhurbaşkanı seçileceğini söyledi. Anayasa Mahkemesi’nin bugün ya da en geç yarın cumhurbaşkanı seçiminin ilk turuyla ilgili kararını vermesi beklenirken AKP’de dün hareketli saatler yaşandı. Erdoğan, Gül ile Başbakanlık Konutu’nda yaklaşık 1.5 sa ? AKP Merkez Karar Yönetim Kurulu’nda Anayasa Mahkemesi’nin CHP’nin başvurusu yönünde karar vermesi durumunda erken seçim kararı alınıp alınmaması tartışıldı. Başbakan Erdoğan, gece geç saatlere kadar bakanlarla AKP Genel Merkezi’nde toplantı yaptı. Yönetim, AKP’lileri yüksek mahkemenin kararı çıkana kadar gerilimi yükseltecek açıklamalardan kaçınmaları konusunda uyardı. at görüştü. Erdoğan, akşam saatlerinde de MYK’yi toplayarak gelişmeleri değerlendirdi. Toplantıda, Anayasa Mahkemesi’nin vereceği kararla bağlantılı olarak seçenekler tartışıldı. CHP’nin başvurusu yönünde karar verilerek ilk turun iptal edilmesi durumunda erken seçim kararı alınıp alınmayacağı, aksi yönde bir karar çıkması durumunda ise turlara devam edilip edilmeyeceği masaya yatırıldı. Toplantıda, Genelkurmay Başkanlığı’nın açıklaması ile Çağlayan mitingi de değerlendirildi. Toplantıdan sonra yapılan açıklamada, Cumhurbaşkanlığı seçim sürecinin değerlendirildiği belirterek “Devam etmekte olan yargı süreci açısından bu konuda bir açıklama yapılmayacaktır” dendi. Toplantının ardından Erdoğan, bazı bakanları genel merkeze çağırdı. Erdoğan, Gül, Başbakan yardımcıları Şener, Mehmet Ali Şahin, Devlet Bakanı Beşir Atalay, Ulaştırma Bakanı Binali Yıldırım ile gece geç saatlere kadar toplantı yaptı. Erdoğan’ın, bugün saat 11.00’de yapılacak grup toplantısında açıklamalar yapması bekleniyor. Kulislerde AKP’nin uygulayacağı stratejiler üzerine farklı senaryolar dillendiriliyor. AKP’nin, atmosferin daha da gerilmesini önlemek için Anayasa Mahkemesi’nin CHP’nin başvurusu yönünde birinci turu iptal kararı vermesi durumunda hemen erken seçim kararı alabileceği dile getiriliyor. AKP’nin mahkemenin bu yönde karar vermesini krize çıkış yolu bulabilmek için özellikle istediği kaydediliyor. Kulislerde dile getirilen diğer seçenek ise AKP’nin “vuruşarak çekilmesi” formülü üzerine kurulu. Anayasa Mahkemesi’nin vereceği her türlü kararda AKP’nin turları yaparak cumhurbaşkanını seçmeye çalışacağı, bu süreçte gerilimi tırmandıracağı, cumhurbaşkanı seçiminden önce ya da sonra hemen erken seçim kararı alınacağı dile getiriliyor. AKP’nin cumhurbaşkanı seçilmesi durumunda “Tüm baskılara rağmen türbanlı eşi olan birini Çankaya Köşkü’ne çıkardık” diyerek oy ora nını artırmaya çalışacağı, cumhurbaşkanı seçilemeden erken seçime gidilmesi durumunda ise “Millet iradesini temsil etmemiz engellendi, mağdur olduk” söylemini kullanacağına dikkat çekiliyor. AKP’li Fırat, CHP lideri Deniz Baykal’ın Anayasa Mahkemesi’nin 367 yönünde karar vermemesi durumunda ülkede çatışma çıkabileceği yönündeki açıklamalarını “tehdit” olarak nitelendirdi. Fırat, Anayasa Mahkemesi’nin birinci turu geçerli sayması durumunda turlara devam edileceğini, “Bir aday var, süreci devam ettirmek durumundayız” dedi. Fırat, erken seçime gidileceğini zannetmediğini bildirdi. Fırat, “Türkiye’de halkın gözü önünde bir olay gelişti, demokrat olanlarla demokrat olmayanlar, demokrat olması gerekenler, eylem ve işlemleriyle çok fazla dik duramayanların gösterisi oldu. Birilerinin test olduğu bir süreç oldu, bu sınıfta kalanların not karnesini seçimde göreceğiz” dedi. Ulusa Sesleniş İĞNELİ FIRÇA ZAFER TEMOÇİN Anayasa Mahkemesi Erdoğan’a göre ‘ideallere’ yaklaştık ANKARA (Cumhuriyet Bürosu) Başbakan Recep Tayyip Erdoğan, Ulusa Sesleniş konuşmasında birlik, beraberlik ve istikrar mesajları verdi. Güven ve huzur ortamının korunması gerektiğini belirten Erdoğan, “Birbirimize sevgiyle yaklaştığımız sürece çok şeyleri aşarız” dedi. Cumhuriyetin 100. kuruluş yılına adım adım ilerlerken Türkiye’nin güçlü bir ülke, kalkınmış bir devlet olma yolundaki büyük atılımının heyecanını taşıdıklarını belirten Erdoğan, “Türkiye, gerçekleştirdiği bu değişim atılımıyla Cumhuriyet ideallerine her zaman olduğundan daha yakındır, bu yolda her zaman olduğundan daha büyük bir inançla ilerlemektedir” dedi. 367 kararı için geri sayım ANKARA (Cumhuriyet Bürosu) Cumhurbaşkanı seçimine ilişkin Anayasa Mahkemesi’ne yapılan başvuruda görevlendirilen raportör Hikmet Tüley, raporunu ağırlıklı olarak, “CHP’nin isteminin reddi” yönünde oluşturdu. Raporda hem 367 şartını ilk gündeme getiren Yargıtay Onursal Başsavcısı Sabih Kanadoğlu’nun, hem de bu teze karşı çıkan AKP’li Burhan Kuzu’nun görüşlerine yer verildi. Anayasa Mahkemesi Başkanı Tülay Tuğcu tarafından görevlendirilen raportör Tüley raporunu tamamladı. Tuğcu, raporun birer örneğini üyelere dağıttı. Tüley, raporda öncelikle Yüksek Mahkeme’nin bu konuda yetkili olup olmadığını tartıştı. Tüley, “Başkanlık işlemi nedir? Meclis kararı nedir?” irdelemesini yaparak iptali istenen işlemin esasa geçilmeden reddedilmesi görüşünü savundu. Cumhurbaşkanlığı seçimine ilişkin yaşanan tartışmanın Meclis kararı olarak değerlendirilmesi durumunda ise heyetin Anayasa Mahkemesi’nin yetkili olup olmadığının tartışması gerektiğini kaydetti. 367 şartına dayanak gösterilen 102. maddeyi de değerlendiren raportör, Milli Güvenlik Konseyi’nin bu maddeye ilişkin tutanaklarına da yer verdi. Yüksek Mahkeme kaynakları, raporun keskin çizgilerle ret anlamını taşımadığını, ancak ağırlıklı görüşün redden yana olduğunu bildirdiler. 11 kişiden oluşan Anayasa Mahkemesi heyeti açısından raportörün raporunun bağlayıcılığı bulunmuyor. Anayasa Mahkemesi Başkanı Tuğcu, başvuruyu bugün ya da yarın karara bağlamayı planladıklarını açıklamıştı namikzafer@yahoo.com Milletin var olma iradesi... Türkiye’nin 84 yıllık süreçte büyüdüğünü, geliştiğini ve kalkındığını belirten Erdoğan, “Zaman zaman kalkınma mücadelesi kesintiye uğrasa, krizler yaşansa, duraklama dönemlerine girilse de milletimizin var olma iradesi her defasında yeniden ortaya çıkmış ve ülkemiz ayağa kalkarak yeniden hedeflerine yürümeye başlamıştır’’ diye konuştu. Günümüzde en önemli gereksinimin birlik, beraberlik ve dayanışma olduğunu belirten Erdoğan, “Birbirimize sevgiyle yaklaştığımız sürece çok şeyleri aşarız’’ dedi. Türkiye’nin, bu birliğe, bu beraberliğe, önyargılardan sıyrılmış olarak bu sevgiye çok ihtiyacı olduğunu vurgulayan Erdoğan, Türkiye’nin geleceği açısından yakın geçmişe damgasını vuran iki olgunun tahlilini yaparak “kriz” kavramını ve “değişim” kavramını çok iyi değerlendirmek gerektiğini dile getirdi. Hükümette kriz korkusu Cumhurbaşkanlığı seçiminde uzlaşma aramak yerine rejim krizi tartışması yaratan hükümet, borsa ve faizi dizginlemeye çalışıyor, uzmanlar ise hükümeti suçluyor ANKARA (Cumhuriyet Bürosu) Uzmanlar, piyasalarda ortaya çıkan sıkıntılardan hükümeti sorumlu tutarken Devlet Bakanı ve Başbakan Yardımcısı Abdüllatif Şener, “uygulanmakta olan ekonomik program, iç ve dış gelişmelere karşı istikrar sağlayacak nitelikte’’ iddiasında bulundu. Şener, borsadaki düşüş ve faAbdüllatif Şener, eko izlerdeki artışla ilgili olarak ekonomide dengelerin ko nomik gelişmeler ve güncel korunduğunu söyledi. nulara ilişkin sürecin ekonomi bakanları ve bürokratları tarafından takip edildiğini söyleyerek “Bankacılık sisteminin kur riski sıfır. Bankacılık sistemi sağlam; ekonomi korunaklı bir yapıya sahip. İçeride dışarıda ekonomiye güven var” dedi. Merkez Bankası döviz rezervlerinin 64 milyar dolarla güçlü bir pozisyonda olduğunu söyleyen Şener, Hazine’nin de Merkez Bankası’nda 21 milyar YTL mevduatı bulunduğunu belirterek, “Yani nakit sıkıntısı yok. Borçlanma ihtiyacı kısa dönemde yok. Hazine’nin hareket alanı rahat’’ dedi. asirmen?cumhuriyet.com.tr TBMM BAŞKANI BÜLENT ARINÇ: Meclis bu süreci tamamlayacak ANKARA/ANTALYA (Cumhuriyet ) Antalya’nın Alanya ilçesinde Kaymakam Hulusi Doğan’ı ziyaret eden TBMM Başkanı Bülent Arınç, Türkiye’de 5 yıldır yaşanan istikrarın turizme de yansıdığını belirterek “Her şey daha güzel olacak. Bu sözlerimden kimse bir mana çıkarmasın’’ diye konuştu. Alanya Belediye Başkanı Hasan Sipahioğlu’yla da makamında görüşen Arınç, gazetecilerin sorularını yanıtladı. Arınç, “Cumhurbaşkanlığı seçim sürecinde neler olacak? Bazı gazetelerde ‘hedefteki adam’ olarak gösteriliyorsunuz. Bunu nasıl değerlendiriyorsunuz’’ şeklindeki soru üzerine şunları söyledi: “Hiçbir şey demeyeceğim. Vizörler de bana yönelik, hepsinin hedefi benim. Görüyor musun, kameralar bana bakıyor. Fotoğraf makineleriniz bana bakıyor. Türkiye Büyük Millet Meclisi, bu süreci başarıyla tamamlayacaktır.” Uzmanlar aynı görüşte değil Şener’in açıklamalarına karşın ekonomi uzmanları gelişmelerle ilgili hükümeti suçladı. Bazı uzman görüşleri şöyle: Faik Öztrak: Benzerlerimiz arasında hâlâ enflasyonu en yüksek ülke biziz. Cari açığı en yüksek ekonomi biziz. Faizleri en yüksek ülke biziz. Sonuçta küre sel dalgalanmalardan en fazla etkilenen ekonomi de biziz. Türkiye son dönemde benzerlerinden daha kötü yönetilmiş. Abdurrahman Yıldırım: Hükümet ortaya çıkardığı adayla sonunda muhtırayı da gördü. Bu durum, siyasetten ekonomiye ve piyasalara kadar bütün hesapları baştan aşağı değiştirecek nitelikte. Çünkü Cumhurbaşkanlığı seçimini kördüğüm yaptığı, siyasi belirsizliği artırdığı gibi erken seçimin de yolunu açtı. Öztürk: ‘Ya sen, ya ben ya da o’ demedi Bu arada TBMM Başkanı İletişim Başdanışmanı Kemal Öztürk, dün yaptığı yazılı açıklamada, TBMM Başkanı Arınç’ın cumhurbaşkanı adayı belirleme sürecinde “Ya sen, ya ben ya da o” şeklinde, “pazarlık, veto, tehdit” ifade eden söz ve benzer davranışlarda asla bulunmadığını savundu. Artık günlük gelişmeleri önceden tahlil ve tahmin etmek mümkün görünmüyor. Zaten bunu gerekli de görmüyorum. Asıl olan uzun vadede nasıl bir Türkiye’nin ortaya çıkacağı. Önümüzde “erken seçim” göründüğüne göre, bu erken seçimden sonra nelerle karşılaşacağımız önem kazandı. Anayasa Mahkemesi 367 koşulunu gerekli görürse bu, “erken seçim” demektir. Gerekli görmese de ufukta yine de erken seçim kaçınılmaz görünüyor. Neyse asıl olan tahminleri erken seçime göre yapmak. Erken seçime büyük bir olasılıkla yürürlükte olan Seçim Kanunu ve Siyasi Partiler Kanunu ile gireceğiz. Ne AKP, ne de CHP’nin yüzde 10 barajını düşürmek gibi bir niyetleri var. Bunun ışığı da görünmüyor. Zaten aralarında tartışmadıkları nadir konulardan birisi yüzde 10 barajı. ??? Aslında krizin temel nedenlerinden birisi de bu yüzde 10 barajıydı. Yüz Gündelik Siyasi Gelişmeler... de 10 barajı nedeniyle 2002 seçimlerinde kullanılan oyların yüzde 45’i, genel seçmen kitlesinin ise yüzde 55’inin temsilcileri Meclis’e giremediler. Baraj yüzde 5 olsaydı, MHP, DYP, Genç Parti ve DEHAP Meclis’e girebilecekti ve AKP yüzde 34 oyla tek başına ezici çoğunlukla iktidar olamayacaktı. O zaman Cumhurbaşkanlığı seçimi de tek partinin belirlediği bir seçim olmaktan çıkacaktı. Doğru oturup eğri konuşalım bu durumun sorumlusu AKP değildir. Bu durumun sorumlusu Seçim Kanunu’nu bugüne kadar değiştirmek istemeyen tüm çevrelerdir. Örneğin geçen seçimlerden önce DEHAP Meclis’e girmesin diye son anda barajın aşağıya indirilmesi bir şekilde engellenmişti. ??? Erken seçim sonucunda ne olabilir? 14 Nisan ve 29 Nisan mitingleri gösterdi ki, AKP’nin uygulamalarından rahatsız olan çok geniş kesimler var. Bu geniş kesimlerin bir kısmı muhtemelen geçen seçimlerde CHP’ye ve liderine kızdığı için sandık başına gitmemişti. Şimdi durum biraz değişik. AKP’ye karşı olanlar seslerini yükseltmek amacıyla sandık başına gidecekler. Peki, gidecekler de kime oy verecekler? Miting alanlarına yansıyan temel talep muhalefet partilerinin birleşmesi şeklinde. Yüzde 10 barajı olduğu sürece CHP yönetimi diğer sol partilere en iyimser ihtimalle “gelin bize katılın” diyecek ve onlara birkaç sandalye verecek. Toplumun kamplaşmaya doğru hızla yol alması aradaki partileri bir anlamda silip süpürebilir. Bu nedenle muhalefet içinde CHP yine barajı aşma şansı olan tek parti olarak öne çıkabilir. Merkez sağdaki DYP ve ANAVATAN’ın da askeri muhtıradan sonra pek bir şansları kaldığını sanmıyorum. Çünkü onlara oy veren kesimler DYP ve ANAVATAN’ın CHP ile aynı safta durmasından hoşlanmayacaktır. ??? Neticeten; önümüzdeki olası erken seçimin sonuçları da şu andaki tabloya göre 2002 seçimlerinden çok farklı olmayan bir sonuç yaratabilir. Burada tek farklılık AKP’nin de, CHP’nin de oylarının artma ihtimalidir. Kamplaşma iki tarafın da geçici olarak bu durumdan kârlı çıkmasını sağlayabilir. Bir ihtimal MHP aradan sıyrılıp barajı geçebilir. Onun bile bu gerginlik ortamında garantisi olmadığı söylenebilir. O zaman ne olacak? Bu Meclis’e benzer bir tablo yeniden ortaya çıkacak. Cumhurbaşkanlığı seçimi yeni Meclis’e kalırsa benzer bir sorun ye niden yaşanacak. Çünkü Anayasa Mahkemesi 367 koşulunu bir karar olarak kesinleştirirse, her Meclis’in karşısına bu 367 sorunu gelecektir. ??? Şunu görelim: 12 Eylül döneminin artığı olan bu sistem köklü bir değişime uğramadıkça, Türkiye krizden kurtulamayacak. Türkiye, bölgedeki gelişmeler, dinamik yapısı nedeniyle bölgenin en etkin ve güçlü ülkesi olmaya aday. Ancak 12 Eylülcü sistem büyümeyi, gelişmeyi engelleyici bir rol oynuyor. Meclis’teki temsil krizi, önümüzdeki seçime devrolacak gibi görünüyor. Bu haliyle kriz geçici çözüme ulaşsa bile köklü kriz ortadan kalkmayacak. Türkiye, laiklik konusundaki endişe ve kaygıları ancak sağlam bir demokratik gelenek oluşturarak aşabilir. Bunun yolu ise ilk önce Seçim Kanunu ve Siyasi Partiler Kanunu’nun değişmesinden geçiyor. Neler olacak, göreceğiz… CUMHURİYET 04 K