25 Aralık 2024 Çarşamba Türkçe Subscribe Login

Catalog

Months
Days
Pages
15 MART 2007 PERŞEMBE CUMHURİYET SAYFA EKONOMİ ekonomi?cumhuriyet.com.tr 13 İŞÇİNİN EVRENİNDEN ŞÜKRAN SONER Şimdi de gözler İETT arazisi ihalesinde ubaili gayrimenkul firması Sanaa bünyesindeki Dubai International Properties’in, kamuoyunda tepkiye yol açan Dubai Towers adlı ikiz kule yapmak istediği arazi, ticaret ve konut olmak üzere 3 emsal imar iznine sahip bulunuyor. D Ekonomi Servisi İstanbul Büyükşehir Belediyesi, kentteki en değerli arazilerden biri olarak görülen ve İETT’nin Levent garajının bulunduğu 46 bin 241 metrekarelik araziyi 21 Mart’ta yapılacak bir ihale ile 265.9 milyon YTL muhammen bedel üzerinden satacak. Belediye’den yapılan açıklamaya göre, devlet ihale kanununa göre ve kapalı teklif usulü ile yapılacak olan ihalede en yüksek teklifi veren üç istekli açık artırmaya davet edilecek. Açıklamaya göre ihale için 10 katılımcı şartname aldı. Daha önce Dubaili gayrimenkul firması Sanaa bünyesindeki Dubai International Properties’in Dubai Towers adlı ikiz kule yapmak istediği ancak alınan tepkiler üzerine İstanbul Belediyesi’nin ihale ile satışa çıkarmaya karar verdiği arazi, ticaret ve konut olmak üzere 3 emsal imar iznine sahip bulunuyor. Arazi ve ihaleyle ilgili bilgiler şöyle: “İETT Levent arazisi toplam 46 bin 241 metrekare ticaret + konut olmak üzere, 3 emsal imara sahip. Arazi, 265 milyon 885 bin 750 YTL + KDV muhammen bedel ile satışa çıkacak. Televizyonlardan canlı olarak yayımlanacak olan ihale, 21 Mart Çarşamba günü saat 13.00’te İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanlığı Gençlik ve Spor Müdürlüğü Salonu’nda yapılacak.” Sloganla... Sizi bilmem ama ben çok sık duyuyorum. En çok da şoförlerin ağzında; gazete okumaktan, haber dinlemekten sıkıldıklarını, içlerinin karardığını söyleyip, kestirip atıyorlar. En çok dinledikleri radyolarında çok sık el uzatılan kanal düğmesiyle, müzik kanalları arasında haberlere takılınca, zaten haber dinleme algılaması, sunumu, gazetelerin başlık ve spotlarının okunmasına indirgenmiş durumda. Televizyonlar haber maliyetlerini en aza indirgemek üzere haber üretmekten vazgeçtikçe, haber adına en çok başvurulan yöntemlerden biri de, gazete başlık ve spotlarının okunması. Ya da spotlara indirgenmiş, aynı kaynaktan çıkmış haberlerin kim bilir kaçıncı yinelenişi... En yüksek tirajlı gazeteler de bulvar grubundan. Yani kısacık, başlık ve spotlara indirgenmiş, içi boştan öteye haber olabilmenin bilgileri eksik, havada kalmış, yorumu ağır basan, doğruluğu tartışmalı, kanıtlanmamış; siyasisi, en ciddisi bile magazin içeriğinde haberler. Bir de günümüzde yorumcuların köşelerinin haber gibi manşetlerden sunulması modası var ki.. Manşete alınan yorumu ile kamuoyunu gerçekmiş gibi yönlendirebilen, ünlü yıldız gazetecinin haber olarak sunulan haberini sıradan bir gazeteci yazıp verse, en alt kademedeki haber okuyanın elinden bile; “Böyle haber olur mu? Hani bunun nerede, nasıl.. ile başlayan haberin olmazsa olmaz, yanıtlanması zorunlu 5N 1K ile başlayan sorulara yanıt vermesi zorunlu, 6 unsuru” denerek çöpe atılacak metinler. Medyasiyasetsermaye çıkar ilişkilerinde pazarlanan sloganlarla, kitleler istenildiği gibi yönlendiriliyorlar. Tabii ki her gün, her şeye karşın gazeteler, televizyonlar, radyolarda; internet ağları sayesinde yaşama dair pek çok güncel haber de yayımlanıyor. Şöyle bir toplamına baktığımızda, “Hiç bu kadar çok vurgun, soygun düzenini, haksızlıkları, insan haklarının ayaklar altına alınmasını ortaya koyan haber olur mu?” diye isyan edesi geliyor insanın... Gelin görün ki, haberden kaçan ile haber peşinde koşan arasında, günümüz medyatik sunumunda kimi algılama alışkanlıkları, bozuklukları arasında önemli bir fark kalmıyor. Aynı içerikte her gün yüzlercesi geçen çarpıcı gerçeklere, vurgun düzenine ilişkin haberler, hayıflanmanın, öfke birkiminin ötesinde iz bırakmıyorlar. Çünkü yolsuzluk, vurgun, kirli siyasetsermayeiktidar ilişkilerine ilişkin haberlerde örnek olaylar, gündem günübirlik değişip duruyor. Toplumsal duyarlılık ancak çok çarpıcı olaylarda harekete geçiyor. Toplumsal duyarlılık için çok çarpıcı olaylar, sloganlarla derdini anlatma zorunluluğu ortada oldukça da, siyaset, hak savaşımında bile derdini anlatmak isteyen herkes, her örgüt, giderek daha fazla sloganlara sığınmak zorunda kalıyor. Sloganlarla iletişimde, medyatik çıkar ağının kitleleri yönlendirme gücü de arttığından, beyinlerimize, bilincimize gerçeklerin yerleşmemesi, algılanmaması, istenildiği gibi gerçeklerle ilişkisi olmayan, çarpıtılmış algılamayla güdümlenmemiz kolaylaşıyor. ??? Bir delinin kuyuya attığı taşı kırk akıllının kolay kolay çıkaramaması gibi bir tablo ortaya çıkıyor; 14 Mart Tıp Bayramı’nda dün sağlık çalışanları, doktorlar ve her kademeden sağlık elemanları canlarını dişlerine takmış, milyonların en dokunulmaz olması gereken sağlık haklarının nasıl katledildiğini anlatmak için çırpınıp duruyorlardı. Kamuoyuna slogan haberlerle, özlük hakları için eylem yapmaya çalışan sağlıkçılarla, onları tehdit ederek eylemlerinin etkinliğini kıran Sağlık Bakanı’nın çıkışları olarak yansıdı. Sağlık hakkı gasp edilen vatandaşların kimileri; günlük sağlık hizmeti almalarının engeli olarak gördükleri doktorlar ve sağlık çalışanlarına, haklarını gasp eden siyasi iradeden, yani AKP iktidarından, bakandan belki de daha çok kızdılar. Milyonlar, Erdoğan Hükümeti’nin “sağlıkta dönüşüm” politikalarının, paranın dini imanı olmayan kurallarına bağlı işletilecek paralı sağlık düzeninin ne menem bir şey olduğunu, bedelini her başları doktora, hastaneye düştükçe taşa vurmuş olmalarına karşın algılamaktan, anlamaktan uzak kaldılar. Gerçekler, kimi haber sitelerinde, televizyon kanallarında, gazetelerde işi ciddi tutan sağlıkçıların örgütlerinin açıklamalarıyla, ayrıntılı bilgi ve belgelerle dillendirilse, ortalıkta olsa bile, iç karartıcı olduğu için algılama, bilinç kapsama alanımızın dışında kalıyorlar. En yoksullar, sağlık hakkı ve hizmetinden en yoksun kalanlar, en çok başta Başbakan Erdoğan’ın sloganlarla süslenmiş masallarına, imajlarla yaratılan yalanlara inanmak istiyorlar. İşte tam da bu nedenle, 14 Mart Tıp Bayramı, sağlıkçıların beyaz direnişi bağlantılı, sağlığın çöküşünü uzun uzun anlatmak yerine, deneyimli siyasetçi, bu işleri, olup bitenleri çok iyi bilen bir doktor ve bilim insanının CHP Denizli Milletvekili Prof. Mehmet Neşşar’ın kullandığı sloganlara ben de içim buruk, sığınmak istiyorum; “Sahte ilaç, sahte kabadayılığın, sözde dönüşümün sonudur” diyor. İnsanlığın, savaşlarda bile kimi etik değerlere saygılı kalma zorunluluğu olan sağlık alanında, ülkemizde sahte ilacın ortaya çıkmasına yol açan koşulları, Erdoğan Hükümeti’nin sağlıkta dönüşüm politikalarının ürettiğini anlatmaya çalışıyor. Ancak para karşılığı sağlık hizmetini geçerli kılan sağlıkta dönüşüm politikalarının yarattığı düzende, sahte ilaç üretiminin akıl edilebileceğinin altını çiziyor. Paranın, hastası ile arasına sokulmasına karşı çıkan doktorlar, sağlık çalışanlarının direnişle kutlanan buruk bayramının anlamını anlatmaya çabalıyor... soner@cumhuriyet.com.tr ABD’de bazı mortgage şirketlerinin iflasın eşiğine gelmesi, borsalarda yeni bir satış dalgası yarattı Dalga çatıya da sıçradı ? ABD’de trilyon dolarlık mortgage sisteminin çökeceği korkusu, tüm dünyayı da etkisi altına aldı. Büyük yatırımcıların risklerden kaçma telaşı, uluslararası borsalarda yeni bir satış dalgasına neden olurken, İMKB 1164 puan düştü, dolar tekrar 1.43 YTL’ye dayandı. NECDET ÇALIŞKAN BİNLERCE ABD’Lİ DAVALIK OLDU BD’deki mortgage kredisi müşterilerinden özellikle düşük kredibiliteye sahip olanlarının, kredi geri ödemelerinde sıkıntı yaşandığına dair haberler, ABD’deki durgunluk kaygısını güçlendirmesi nedeniyle, iki gündür küresel borsaları da olumsuz etkiliyor. Avrupa’nın önde gelen Frankfurt, Londra ve Paris gibi borsalarında kayıplar yüzde 1.5 ile yüzde 2.2 arasında kalırken, Asya borsalarındaki düşüşler yüzde 4’e kadar dayandı. Japonya’da Nikkei Endeksi yüzde 2.9, Hindistan Borsası yüzde 3.5, HongKong Borsası yüzde 2.5 düştü. ABD Hazine Bakanı Henry Paulson, ABD’de riskli mortgage’larda yaşanan sorunun, bazı mortgage şirketleri açısından üzücü ola Mortgage bileceğini ancak bunun kredileri ekonomiye etkisi8.5 trilyon doları aştı. nin ‘sınırlı’ olaca Piyasaların gözü 1.2 ğını belirtmesine milyar doları bulan riskli karşın, “çöküş” sekredilere çevrildi. naryosuna ilişkin kor Batık oranı rekor seviyeye çıktı. kular da bitmiyor. Lehman Brothers’ın analizleNew York Borsası’nda patlayan mortgage fırtınası yatırımcıyı üzdü. (Fotoğraf: AP) rine göre ABD’de her geçen gün artan “mortgage (tutsat) piyasasının çöküşün eşiğine geldiğine yönelik endişeler”, uluslararası borsalara, 10 gün önce yaşanan dalgalanmanın etkisini atamadan ikinci bir sert hareket daha yaşattı. ABD’li mortgage devi New Century hakkında inceleme başlatılması ve New York Borsası’nda işlem görmesinin engellenmesi, tüm dünya piyasalarını olumsuz etkiledi. İstanbul Borsası’nda da sert bir satış hareketi yaşanırken, endeks 1164 puan birden düştü. Dolar ise bir hafta aradan sonra tekrar 1.43 YTL’ye tırmandı. 28 Şubat5 Mart arasında Asya’dan başlayan satış dalgasıyla sarsılan uluslararası borsalar, geçen haftaki kısmi toparlanmanın ardından ABD konut piyasasında yaşanan kriz nedeniyle tekrar gerildi. Önceki gün New York Borsası’nın yüzde 2’lik düşüşünün ardından, satış dalgası Asya ve ardından da Türkiye başta olmak üzere Avrupa ve gelişmekte olan piyasalara sıçradı. ABD’de dün açıklanan perakende satış verisinin ekonomiye ilişkin yavaşlama endişelerini artırması, Japon Yeni’nin güç kazanması ve ABD mortgage piyasasında yüksek faizli ve riskli kredilerle ilgili sorunların artması gibi gelişmeler, İMKB’nin de hızlı bir şekilde düşmesine neden oldu. Ulusal 100 Endeksi 1164 puan düşerek, 40 bin 501 puana gerilerken, hisse senetleri yüzde 2.79 değer yitirdi. Yabancı yatırımcıların gelişmiş ülke tahvillerine yönelmesi, döviz piyasasında da YTL’ye satış getirdi. Dolar gün içinde 1.43 YTL’yi de geçti. Faizler ise tekrar yüzde 20’nin üzerine çıktı. A ABD’de 8.5 trilyon doları bulan mortgage borçlarının 1.2 trilyon doları ‘subprime’ adı verilen düşük gelir grubundakilere verilen riskli kredilerden oluşuyor. Bu konut kredilerinin de 225 milyar dolarlık bölümünün bu yıl içinde geri temerrüde düşeceği tahmin ediliyor. ABD’de ödenmesi gecikmiş olan krediler, son 3.5 yılın en yüksek düzeyine çıkarken, toplam mortgage kredilerinde de batık oranı yüzde 5’e kadar ulaşarak, tüm zamanların en üst düzeyine çıktı. ABD’de birçok tüketici, aldığı kredileri ödeyemediği için hacizler artmaya başlarken, bazı eyaletlerde 300 binden fazla emlakin icralık olduğu belirtiliyor. Suudi Arabistan’dan ‘Petrol üretiminizi kısın’ uyarısı IMF’ye Angola’da geçit yok Ekonomi Servisi Afrika’nın yoksul ülkelerinden Angola, Uluslararası Para Fonu’nun (IMF) yardımına ihtiyacı olmadığını bildirdi. Angola’da yayımlanan Journal de Angola gazetesinin haberine göre, Maliye Bakanı Jose Pedro de Morais, IMF’ye gönderdiği mektupta, “IMF’nin hazırlayacağı bir ekonomik programın Angola’nın şu ana dek sağlamış olduğu ekonomik ve sosyal istikrarın korunmasına yaramayacağını’’ belirtti. Angola hükümetinin IMF’nin verilecek kredileri siyasal reformlar yapılması şartına bağlamasından rahatsız olduğu kaydediliyor. Gözlemciler, yıllarca dünyanın en yoksul ülkeleri arasında sayılan Angola’nın ülkeyi çöküşün eşiğine getiren iç savaşı sona erdirdikten sonra, başlıca ihraç kesi Angola, geçen yıl IMF ile 2 milyar dolarlık kredi anlaşması imzalayacakken, Çin düşük faizli, koşulsuz kredi vererek Angola’yı IMF’nin kapısından geri döndürmüştü. Angola 2005’te günlük 1.2 milyon varil olan üretimini geçen yılın sonunda 1.5 milyona çıkararak üretimini en çok artıran OPEC üyesi olmuştu. OPEC’in en fazla üretim gerçekleştiren üyesi olan ve petrol fiyatlarında ciddi bir düşüş olmasını istemeyen Suudi Arabistan, Angola’yı günlük üretiminin 2 milyon varili geçemeyeceği konusunda uyardı. Financial Times’ın haberine göre, OPEC’e bu yılın ocak ayında katılan Angola’nın gelecek yıl günlük üretimi 2 milyon varil olacak. Angola ise günlük üretimini 2012 yılında günlük 2.5 milyon varile çıkarmayı hedefliyor. Doğuş’ta kâr düştü pazar büyüdü Ekonomi Servisi Doğuş Otomotiv Yönetim Kurulu Başkanı ve Üst Yöneticisi (CEO) Aclan Acar, DOAŞ’ın 2006 yılı finansal değerlendirmesi ve Aclan 2007 hedeflerinin paylaşıldığı Acar toplantıda yaptığı konuşmada, 2005’te 83 milyon dolar olan net dönem kârının geçen yıl 15 milyon dolar (22 milyon YTL) olarak gerçekleştiğini, kârda yaşanan daralmanın da, daralan pazar koşullarında yaşanan ‘yatırım yılı’ndan kaynaklandığını söyledi. Geçen yıl Türk otomotiv sektöründe yüzde 15 daralma yaşandığını hatırlatan Acar, talepteki sıkışmaya ve kur dalgalanmalarına bağlı olarak marjların da daraldığını söyledi. Doğuş Otomotiv’in 2006 yılında marjlardan bir miktar feragat ederek yüzde 15 küçülen sektörde ürünü olan petrolün uluslararası fiyatlarının yükselmesi ve özellikle başta Çin olmak üzere üçüncü dünya ülkeleriyle kurduğu elverişli mali ilişkiler sayesinde Batı’ya bağımlılıktan kurtulmaya başladığını bildiriyorlar. Afrika’nın petrol zengini ül pazar payını yüzde 11’den 12’ye çıkardığını bildirdi. 249 satış noktası ve toplam 276 servis noktası ile geniş hizmet ağı bulunan DOAŞ’ın 2006 yılı sonu itibarıyla 1 milyar 767 milyon dolar ciro gerçekleştirdiğini belirten Acar, geçen yıl 76 bin 902 araç sattıklarını söyledi. “Farklı bölgelerdeki otomotiv zincirlerini takip ediyoruz. Fırsatlar geldikçe değerlendireceğiz’’ diyen Acar, 2007’de 1.8 milyar dolarlık ciro hedeflediklerini ifade etti. GELİR VERGİSİNDE BEYAN DÖNEMİ UZADI Gelir vergisinde yıllık beyanname ile muhtasar vergide şubat dönemine ait aylık beyanname verme süreleri uzadı. Maliye Bakanı Kemal Unakıtan imzasıyla yayımlanan gelir vergisi sirküleri ile bu akşam mesai saati bitiminde sona erecek olan 2006 yılı gelirlerine ilişkin yıllık beyan dönemi, 26 Mart Pazartesi akşamına kadar uzatıldı. Şubat 2007 dönemine ait aylık muhtasar beyannamelerin verilme süresinde de 3 gün uzatmaya gidildi ve söz konusu beyannamelerin 23 Mart Cuma günü mesai saatine kadar verilebileceği bildirildi. ’NA 550 MİLYON DOLARLIK KAYNAK İş Bankası, Citibank ve Amro Bank düzenleyiciliğinde yürütülen 550 milyon dolar tutarında yurtdışı havale akımlarına dayalı seküritizasyon işlemiyle ilgili çalışmaları tamamladı. İş Bankası’ndan İMKB’ye gönderilen açıklamada, 550 milyon dolarlık kaynağın 13 Mart’ta sağlandığı kaydedilerek, iki bölümden oluşan seküritizasyon işleminin 400 milyon dolar tutarındaki birinci bölümünün 8 yıl vadeli olduğu belirtildi. Açıklamada, 150 milyon dolar tutarındaki ikinci bölümün 7 yıl vadeli olduğu ifade edilerek, işlemin tamamının sigortasız olduğu kaydedildi. İZOCAM, KAPASİTESİNİ İKİ KAT ARTIRIYOR İzocam’ın mineral yün üretim kapasitesi, yılda 115 bin tona çıkarılacak. Yapılan açıklamada, toplam 22.7 milyon Avro’luk yatırımla Gebze Taşyünü Tesisi’nin yıllık 30 bin ton olan kapasitesinin Mart 2007 itibarıyla 60 bin tona, Tarsus Camyünü Tesisi kapasitesinin de Mayıs 2007 itibarıyla 55 bin tona ulaşacağı kaydedildi. Buna göre İzocam, ulaşılan yıllık 115 bin ton kapasiteyle Türkiye pazarı ile birlikte Balkanlar ve Ortadoğu başta olmak üzere birçok ülkede mineral yün ürünlerde pazar lideri konumunu da devam ettirmiş oluyor. CUMHURİYET 13 K
Subscribe Login
Home Subscription Packages Publications Help Contact Türkçe
x
Find from the following publications
Select all
|
Clear all
Find articles published in the following date range
Find articles containing words via the following methods
and and
and and
Clear