28 Kasım 2024 Perşembe Türkçe Subscribe Login

Catalog

Months
Days
Pages
1 MART 2007 PERŞEMBE CUMHURİYET SAYFA KÜLTÜR kultur?cumhuriyet.com.tr Kenti, çevreyi, kültürel değerleri gözeten bir mimarlığa kavuşmak için 15 ODAK NOKTASI AHMET CEMAL Türkiye’nin mimarlık politikası KLARNET SANATÇISI ‘Eserinizle Ne Anlatmak İstediniz?’ Son yıllarda, sanatçılarla yapılan sözlü ve yazılı söyleşilerde çok sık rastlanan, neredeyse kanıksanmış bir soru: “Eserinizle ne anlatmak istediniz?” Bu soru, sanatçının, yazarın alanına göre değişiyor, ama temelde hep aynı. “Son romanınızla ne anlatmak istediniz?”, “Son filminizde hangi sorunu işlediniz?”, “Bu oyununuzla neyi anlatmak istiyorsunuz?”… Şimdi bu soruları bir an için bir kenara koyalım ve doğrudan günlük yaşamdan alınma bir örnekle devam edelim. Birisiyle konuşmaktasınız; ona bir şey anlatıyorsunuz. Söyleyecekleriniz bittiğinde siz, anlatabildiğinizden eminsiniz. Ama karşı taraftan şöyle bir soru geliyor: “Bana anlatmak istediğiniz, nedir?” Böyle bir soru karşısında – ve dediğim gibi, anlatmış olduğunuzdan eminseniz eğer! , vereceğiniz karşılık büyük bir olasılıkla şöyle olmayacak mıdır: “Ben, biraz önce söylediklerimle anlatacağımı anlattım!”? Öte yandan, böyle karşılık vermek yerine, biraz önce–anlatabildiğinizden emin olarak–anlattıklarınızı aynen veya bu kez başka sözcüklerle yinelerseniz, mantık açısından ortada iki olasılık var demektir: Ya anlatabilmiş olmanıza rağmen karşı tarafın –kendisinden kaynaklanan bir nedenle–anlayamadığı gibi bir sonuca varmışsınızdır ya da size yöneltilen soru karşısında anlatabildiğinizden kuşkuya düşmüşsünüzdür. Kaldı ki, çoğu söyleşide bu yukarıdaki şıkları da aşan bir durumla karşılaşılabiliyor. Söyleşinin hemen başında veya ilerleyen aşamalarında bir sanatçı, ne anlattığı gibi bir sorunun yöneltilmemiş olmasına rağmen bir fırsat yaratıp örneğin romanıyla, yani yazı dilinde verdiği bir eserle ne anlatmak istediğini bir kez de sözlü anlatıp diyelim meramını ya da mesajlarını bu yoldan da pekiştirme girişiminde bulunuyor. Bir saptamayla devam edelim: Sanatının dili hangisiyse, o dil aracılığıyla, roman, öykü, şiir, resim, sinema vb. aracılığıyla anlatmak istediğini anlattığından emin olan hiçbir sanatçı, ne yaptığının ve kendinin gerçekten bilincindeyse eğer , kalkıp meramını sanatının dilinden farklı bir dilde de açıklamaya girişmez. Çünkü aksine bir davranış, ancak onun asıl alanının dilini bilenleri aptal yerine koymaktan veya anlatabildiği konusundaki kuşkularını açığa vurmaktan başkaca bir anlam taşıyamaz. Öyle sanıyorum ki, bu türden bir ‘anlatma kaygısı’, kimi zaman eserin doğru(!) yorumuna katkıda bulunabilme isteğinden de kaynaklanıyor. Oysa belki bir an için hoş görülebilecek olan böyle bir yönelim de, en azından ‘yorum’ kavramı bağlamında, yanlıştır. Çünkü hiçbir gerçek eser, tek anlamla, yalnızca tek bir anlatılacak olanla sınırlı değildir; hangi alanda verilmiş olursa olsun, bütün sanat eserlerinin en önemli ortak noktalarından biri de anlam açısından, zaman ve uzam içerisinde sürekli doğurgan olmalarıdır. Böyle bir durumda örneğin romancının eseriyle ne anlatmak istediğini kalkıp bir kez de sözlü anlatma girişimi, eserinin yorum ufkunu kendi eliyle daraltmasından, onun gelecekteki yaşamını anlamlar zenginliği açısından karartmasından başka bir şey değildir. Bir sanat eserinin yorumu, onu tüm ulaşacağı kişiler açısından ve tüm zamanlara göre, içinden hep aynı şeyin çıkacağı bir paket haline getirmek değil, hep farklı bağlamlara yerleştirebilme işlemidir. Ülkemizdeki uygulamada, özellikle edebiyat, tiyatro ve sinema eleştirilerine ait yazılarda önce eserin konusunun ayrıntılı anlatılması, dolayısıyla eleştiri yazıları ile salt tanıtım yazılarının birbirine karıştırılması biçimindeki yaygın uygulama da kanımca sanatçıları: “Eserinizle ne anlatmak istediniz?” sorusuna yanıt vermeye zorlayan veya onları bu bağlamda gönüllü kılan nedenlerden biridir. Kısacası, eserinde anlatmak istediğini sanatının diliyle anlatabildiğinden emin olan bir sanatçının, eseriyle ne anlattığı sorusuna verebileceği, vermesi gereken tek bir yanıt vardır: “Eserime bakın!” ahmetcemal@superonline.com acem20@hotmail.com Sabine Meyer CRR’de... lkemizin “tarihine yakışır mimarlık”la yeniden buluşabilmesi için Mimarlar Odası’nca hazırlanan “Türkiye Mimarlık Politikası”, 27 Şubat 2007’de basına açıklandı. Doğan Kuban, Behruz Çinici, Doğan Tekeli, Cengiz Bektaş, Doğan Hasol, Şaban Ormanlar, Yücel Gürsel gibi birikimli mimarlarımızın da katıldıkları toplantıda, kimi haberciler “milyonlara varan kaçak yapının depremde ne olacağı”nı sordular... Bazıları da odanın “muhalif” kimliğine alışkanlık içinde “hükümetin imar politikası”na eleştiri beklediler. Bu beklenti bir bakıma da haklıdır. Çünkü yapılaşmadaki “yasadışı”lık yüzde 70’lerdeyse, böylesi ezici bir “suç” oranı “politik destek”siz nasıl gerçekleşebilir? Denebilir ki Türkiye’yi yönetenlerin öncelikli mimarlık politikası, “mimarsız yapılaşmayı himaye”dir... Çünkü kaçak kentleşmeden elde edilen ölçülemeyecek düzeydeki “denetimsiz rant”lar ekonomiyle birlikte siyasete de egemen. İşte bu süreci durdurabilmenin “ulusal davranış ilkeleri”ni içeren Türkiye Mimarlık Politikası’nı değerlendirirken, bugünlere nasıl gelindiğine de kısaca bakmak gerekiyor. Bugünkü “mimarsız”lığı yaratan gelişmelerin Cumhuriyet tarihimizdeki başlıca aşamalarını özetleyelim: 1 Ulusal Duyarlılık Dönemi: 1940’lara dek sürebilen bu dönemde, mimarlığı “sanat” sayan kültür politikası sayesinde, bugün “cumhuriyet mirası” denilen “özenli ve kimlikli” yapılar üretildi. Kasabalara kadar yaygınlaşan “imar planı disiplini” ile de mimarlık ve kent arasındaki “karşılıklı bağımlılık” gözetildi. 2 Ranta Sevdalanma Dönemi: 1950’lerde yaratılan “yıkdaha yüksek yapsat” sektörünün “kat karşılığı inşaat”larıyla başladı. Bugün de süren “arsa rantını çoğaltarak üleşme” salgınıyla, şimdinin “sihirli” deyimi “kentsel dönüşüm”ün ilk aşaması olarak “eski evler apartmanlaştı”lar. 3 Planlamaya Düşmanlık Dönemi: 27 Mayıs 1960 Devrimi’nin “planlı gelişme” ilkesiyle imar rantının tehlikeye düştüğünü gören “liberal” siyasetin, “Plan değil pilav isteriz” diyerek halka da “yağma kültü Ü ‘SUÇ’U KORUYAN SİYASET BU GÖRÜNTÜLER DE ‘POLİTİKA’ ÜRÜNÜ Gecekondulaşmadan kaçak apartmanlaşmaya geçişin fotoğrafı (yukarda). Kıyı yağmasına deprem uyarısı (üstte). En küçük arsada rant mimarisinin mucizesi (yanda). UYGARLIKTAN ‘MİMAR’SIZLIĞA rü”nü benimsettikleri yıllar... Evler apartmanlaşarak “her mahallede bir milyoner” yaratılınca, toplum da “imar rantıyla zenginleşme”nin çekiciliğine kapıldı. 4 İmarda İşbitiricilik Dönemi: 12 Eylül 1980 darbesinin “hukuksuz” ortamında imar yetkileri de “vatandaşın işini halletmek” için yerelleştirildi. Belediyeler “denetimsiz” olarak “şehircilik” uzmanı kılınırken, asıl “işlerini hemen bitiren”ler ise “rant rekortmeni yapılar”ı dikenler oldular. Aynı süreçteki ıslah planları ile de bu kez “gecekonduların apartmanlaştırılması”na başlanarak, “2.” kentsel dönüşüm aşamasına geçildi. 5 Ve, Ülkeyi Pazarlama Dönemi: 2000’li yılları ise “pazarlamacı siyasetin sömürgeci kent mimarlığı”yla yaşıyoruz. O kadar ki mimarlıkla şehircilik arasında başlatılan ayrıştırmanın ABD’den devşirme “yasal güvence”leri bile yürürlüğe sokuldu. “Kent planlamasında mimari değerlerin, yapı tasarımında da kentsel sorumluluğun unutturulduğu” bir döneme geçildi. Aynı süreçte “imar kıyaklı arsa satışı”na dönüştürülen sözde “özelleştirme”lerle, kamu mülkü araziler toplumun kent ve çevre haklarını değil, hükümetin “pazarlama gelirleri”ni artırmayı ve “müşteri memnuniyetini” gözeten rant mimarisiyle donatılıyor. Özellikle son yıllardaki “gayrimenkul pazarına düşkünlük”le çıkarılan imarla ilgili yasalar ise ülkeyi mimari değerlerinden da ha fazla uzaklaştırıyor. Bu anlayışın merkezi ve yerel siyasetçileri, imar kararlarında “Anadolu’nun uygarlık birikimleri”nden beslenmiş kişilikli çağdaş mimarlığı değil; küresel sermayenin dünyaya yaydığı “sömürge mimarisi”ni gözetiyorlar. İşte bu “gidişat” karşısında hem mimarlığımızın onurunu hem de ülkenin tarihten gelen “mimari saygınlığı”nı korumak için hazırlanan mimarlık politikası metninde deniyor ki: “Mimarlık, kentlerin ya da ülkelerin uygarlık düzeyini gösterir...” Bu sözü unutmadan etrafınıza bir bakın. “Uygar” mıyız? Yine aynı metinde şu anımsatma var: “Mimarlık, öteki sanatlardan farklıdır. İnsana yaşam çevresi sunar, yaşamı belirler. Kuşaklar boyu etkisiyle, bir yere ait olma, o yerle övünme duygusu verir.” Çevremize ve mekânlarımıza bakalım... Acaba “nereli”yiz? Şu vurgulama da tekdüze yapı yığınlarına “modern”lik diyenlere: “Kültür, yapılı çevreye yansır, yapılı çevreden beslenir ve yaşamı dönüştürür...” Rant kültürünün “blok”ları da bizi “komşu”suz, “sokak”sız, “mahalle”siz bırakmadı mı? Mimarlık Politikası’nın tam metnini, Mimarlar Odası yayınlarından ya da internet sitesinden okumanız ve “uygar, kimlikli, esenlikli” bir gelecek için destek vermeniz dileğiyle... Kültür Servisi Günümüzün en önemli solo sanatçılarından biri olarak kabul edilen, klarnet sanatçısı Sabine Meyer, yarın akşam saat 20.00’de Cemal Reşit Rey Konser Salonu’nda izleyiciyle buluşacak. Meyer’e Avrupa’nın önde gelen oda orkestralarından biri olan Camerata Bern’in eşlik edeceği konserde Mozart’ın ‘Senfoni No. 29, La Majör KV 201’, ‘Klarnet ve Orkestra için Konçerto, La Majör KV 622’ ve Haydn’ın ‘Senfoni No. 89, Fa Majör’ adlı yapıtları seslendirilecek. Stuttgart’ta Otto Hermann’ın yönetiminde ve Hanover’de de Hans Deinzer’in yönetiminde eğitim alan Sabine Meyer, Bayerische Rundfunk Senfoni Orkestrası’nda çaldıktan sonra, solo klarnetçi olarak Berlin Filarmoni Orkestrası ile birlikte çalıştı. O günden bu yana Meyer, Avrupa’nın en büyük müzik merkezlerinin yanı sıra Brezilya, Kanada, Afrika, İsrail ve Avustralya’da dinleyicileriyle buluşmasının yanında, Japonya ve ABD’de de düzenli olarak konserler veriyor. Solo sanatçı olarak eşine az rastlanır bir kariyere sahip olan Meyer’in repertuvarı klasik öncesi dönemi (Johann M. Molter, Johann Stamitz), klarnetin “standart repertuvarı”nı (Mozart, Weber, Nielsen, Hindemith) ve avangard dönemi kapsıyor. Aralarında Manfred Trojahn ve Toshio Hosokawa’nın da bulunduğu bir dizi besteci, Meyer’e yeni klarnet konçertoları verirken sanatçı, ayrıca klarnet için hazırlanan önemli ancak unutulmuş çeşitli besteleri de (Sandor Veress, Berthold Goldschmidt) ortaya çıkardı. HALK EZGİLERİMİZE ÇAĞDAŞ YORUM Anadolu Güneşi müzik topluluğu Suriye’de Kültür Servisi Abant İzzet Baysal Üniversitesi öğretim elemanlarından ve Ankara Devlet Opera ve Balesi ile Kültür Bakanlığı Türk Dünyası Müzik Topluluğu sanatçılarından oluşan Anadolu Güneşi müzik topluluğu, Ürdün ve Suriye’de konser veriyor. Ürdün’de Amman Üniversitesi’nde dün akşam verdikleri konserin ardından, topluluk bu akşam ve yarın da Suriye’nin Halep kentinde izleyiciyle buluşacak. Amman, Şam Büyükelçiliklerimiz ve Halep Başkonsolosluğumuzun katkılarıy la düzenlenen konserlerle, topluluk, halk ezgilerimizi çağdaş öğelerle buluşturduğu yorumlarını bir kez daha yurtdışında sunmuş olacak. Anadolu Güneşi müzik topluluğu, Kemal Bilsel Sarısözen (bağlama), Uğur Alpagut (keman), Fatih Erenler (ney/tar), Kaya Güç (piyano) ve Rıza Akyürek’ten (vurmalı çalgılar) oluşuyor. Konserlerin ikinci bölümünde ise Ankara Devlet Opera ve Balesi sanatçılarından, Erbilli tenor Ömer Türkmenoğlu türkülerimizden örnekler verecek. İDSO’dan Yunus Emre Oratoryosu ? Kültür Servisi Antonio Pirolli yönetimindeki İstanbul Devlet Senfoni Orkestrası yarın akşam saat 19.30’da ve cumartesi 11.00’deki konserlerinde Yunus Emre Oratoryosu’nu seslendirecek. Konserin solistleri Feryal Türkoğlu (soprano), Ferda Yetişer (alto), Ayhan Uştuk (tenor) ve Tuncay Kurtoğlu (bas). Konsere Gökçen Koray yönetimindeki İstanbul Avrupa Korosu, TRT Gençlik Korosu da katılacak. (0 212 251 56 00) T.C. ÜMRANİYE 2. İCRA MÜDÜRLÜĞÜ’NDEN GAYRİMENKULÜN SATIŞ İLANI Dosya No: 2005/2298 TALİMAT Satılmasına karar verilen aşağıda cins, miktar ve önemli özellikleri belirtilen İstanbul İli, Ümraniye İlçesi, Çekmeköy beldesi, 289 Ada, 1 Parsel, F22d24c2a Pafta, 1334,52 m2, 378/2400 hisseli, iki katlı betonarme karkas bina olan arsa aşağıdaki koşullarda satılacaktır. İMAR DURUMU: 12.02.2004 tasdik tarihli 1/1000 ölçekli Çekmeköy uygulama İmar planında, İSKİ rekreasyon alanında kalmaktadır. HALİHAZIR DURUMU VE EVSAFI: İstanbul İli, Ümraniye İlçesi, Çekmeköy beldesi, Çekmeköy beldesi, 289 Ada, 1 Parsel, Mehmet Akif Mahallesi, Selvi Sk. Ve Ray sokaklara cepheli, F22d24c2a Pafta, 1334,52 m2, 378/2400 Hisseli, iki katlı betonarme karkas bina, Zemin kat alam işyeri, Normal kat alanı ise, Konut olarak tasarlanmıştır. Zeminde yaklaşık 400 m2 alan üzerine inşa edilen bina henüz tamamlanmamış durumda olup toplam inşaat alanı 840,00 m2 dir. Normal kat alanında 4 adet bağımsız bölüm bulunmakta ve her bağımsız bölüde, 3 oda, salon, mutfak, banyo, tuvalet, balkon mahalleri vardır. Çatı kısmen tamamlanmıştır. Sobalı ısınma türündendir. Belediye altyapı hizmetlerinin bulunduğu bölgedeki parseldir. KIYMETİ: Tüm şartlar göz önüne alınarak meskenin tamamına 77.000,00YTL kıymet takdir edilmiştir. TAPU KAYDINDA VARSA MÜKELLEFİYETLER: Çekmeköy Belediye lehine ipotek 10.01.2002 tarih ve 1.810,50 YTL .lik ipotek ve İSKİ lehine kamulaştırma şerhi mevcuttur. SATIŞ ŞARTLARI: Yukarda açık tapu kaydı, imar ve halihazır durumu ve kıymeti belirtilen taşınmazın; l.Satışı; 17/04/2007 günü, saat 14.00’ten 14.15’e kadar Ümraniye 2. İcra Müdürlüğü’nde açık artırma suretiyle yapılacaktır. Bu artırmada tahmin edilen kıymetin %60’nı ve rüçhanlı alacaklılar varsa alacakları mecmuunu ve satış masraflarını geçmek şartı ile ihale olunur. Böyle bir bedelle alıcı çıkmazsa en çok artıranın taahhüdü baki kalmak şartıyla, 2. Satış; 27/04/2007 günü, ayni yer ve saatte ikinci artırmaya çıkarılacaktır. Bu artırmada da bu miktar elde edilmemişse gayrimenkul en çok artıranın taahhüdü saklı kalmak üzere artırma ilanında gösterilen müddet sonunda en çok artırana ihale edilecektir. Şu kadar ki, artırma bedelinin malın tahmin edilen kıymetinin %40’ını bulması ve satış isteyenin alacağına rüçhanı olan alacakların toplamından fazla olması ve bundan başka, paraya çevirme ve paylaştırma masraflarını geçmesi lazımdır. Böyle fazla bedelle alıcı çıkmazsa satış talebi düşecektir. a Artırmaya iştirak edeceklerin tahmin edilen kıymetin ve alacağa mahsuben iştirak edeceklerin kendinden önceki sırada bulunan alacaklıların alacağının, (muhammen bedelin %20’siyle sınırlı olarak) %20’si nispetinde pey akçesi (nakit) veya bu miktar kadar milli bir bankanın “şartsız, kesin ve süresiz” teminat mektubunu vermeleri lazımdır. 805 sayılı Kanun’un 1. maddesine göre “döviz” teminat olarak kabul edilmez. Satış peşin para iledir, alıcı istediğinde 10 günü geçmemek üzere mehil verilebilir. Tellaliye resmi, ihale pulu, tapu harç ve masrafları ile KDV (150 M2’ye kadar olan net meskenlerde %1 mesken olmasına rağmen işyeri olarak kullanılmış dairelerde, metruk durumda olan binalarda, tarla, otel ve arsalarda %18), alıcıya aittir. Tahliye ve teslim giderleri öncelikle müşteri tarafında ödenir. Birikmiş vergiler satış bedelinden ödenir. b İpotek sahibi alacaklılarla diğer ilgililerin (*) bu gayrimenkul üzerindeki haklarını hususiyle faiz ve masrafa dair olan iddialarını dayanağı belgeler ile on beş gün içinde dairemize bildirmeleri lazımdır. Aksi takdirde hakları tapu sicili ile sabit olmadıkça paylaşmadan hariç bırakılacaklardır. c İhaleye katılıp daha sonra ihale bedelini yatırmamak suretiyle ihalenin feshine sebep olan tüm alıcılar ve kefilleri teklif ettikleri bedel ile son ihale bedeli arasındaki farktan ve diğer zararlardan ve ayrıca satış bedelini yatırması için verilen 10. gün sonundan itibaren temerrüt faizinden müteselsilen mesul olacaklardır. İhale farkı ve temerrüt faizi ve ayrıca hükme hacet kalmaksızın Dairemizce tahsil olunacak, bu fark, varsa öncelikle teminat bedelinden alınacaktır. d Şartname, ilan tarihinden itibaren herkesin görebilmesi için dairede açık olup, tebligat pul masrafı verildiği takdirde isteyen alıcıya bir örneği gönderilebilir. e Satışa iştirak edenlerin şartnameyi görmüş ve münderecatını kabul etmiş sayılacakları, başkaca bilgi almak isteyenlerin 2005/2298 tal. dosya numarası ile Müdürlüğümüze başvurmaları ilan olunur. ../.../2007 *(İc. îf. K. 126) (*) Elgililer tabirine irtifak hakkı sahipleri de dahildir. Basın: 10382 CUMHURİYET 15 K
Subscribe Login
Home Subscription Packages Publications Help Contact Türkçe
x
Find from the following publications
Select all
|
Clear all
Find articles published in the following date range
Find articles containing words via the following methods
and and
and and
Clear