26 Aralık 2024 Perşembe Türkçe Subscribe Login

Catalog

Months
Days
Pages
9 ŞUBAT 2007 CUMA CUMHURİYET SAYFA KÜLTÜR kultur?cumhuriyet.com.tr Ne ekersek onu biçtiğimiz bu ortamda 15 KEDİ GÖZÜ VECDİ SAYAR Türkiye hiç de yabancısı olmadığı bir alacakaranlık içinde. Bir yanda, ‘Kurtlar Vadisi’nin çocukları, öte yanda ‘birlikte yaşama’ idealine dört elle sarılan kitleler... Toplumdaki yarılma, sistemde ciddi çatlaklara gebe. Bu ortamda, 301. maddeye ilişkin tartışmalar da olumlu bir sonuca varacağa benzemiyor. Hükümet, bu konuda veterinerler örgütünden görüş istiyor, ama maddenin asıl mağdurları olan yazar, yayıncı ve gazetecilerin örgütlerinden görüş soran yok. İfade özgürlüğünü savunmayı temel ilke edinmiş Uluslararası PEN’in Türkiye Merkezi, Türkiye Yazarlar Sendikası, Türkiye Yayıncılar Birliği, Türkiye Gazeteciler Cemiyeti gibi kuruluşların görüşlerine nedense başvurulmuyor. Yanıt olarak da “Derneklerin hangi birine soracağız, sayıları o kadar çok ki, biz yalnızca meslek birliklerinden görüş istedik” deniyor. Peki, Yayıncılar Meslek Birliği (YAYBİR), Türkiye İlim ve Edebiyat Eserleri Sahipleri Meslek Birliği (İLESAM), Edebiyat ve İlim Eserleri Sahipleri Meslek Birliği (EDİSAM), Bilim ve Edebiyat Eserleri Sahipleri Meslek Birliği (BESAM), Kitap Çevirmenleri Meslek Birliği (ÇEVBİR) ne güne duruyor? ??? Şiddetin içselleştirildiği, bireyler arasında sevgi bağlarından çok nefret ve düşmanlık duygularının geliştiği, farklılıkların aşağılandığı bir toplum… Bir kaya parçası gibi içe dönük ve statik… Hayır, sandığınız gibi değil… İrlanda’dayız. Geride bıraktığımız yüzyılın başlarında… Günümüz tiyatrosunun önde gelen yazarlarından İngilizİrlandalı yazar Martin McDonagh’ın “Inishmaan’ın Sakatı” oyunundan söz ediyorum. İstanbul Devlet Tiyatrosu’nun sahnelediği oyunda, masalsı bir anlatımla İrlanda toplumundan gerçekçi bir kesit veriliyor. McDonagh, 1934 yılında Amerikalı yönetmen Robert Flaherty’nin İrlanda’daki Aran adalarından Inishmore’da “Aran’lı Adam” adlı belgeselini çektiği günlerde, karşı adada – Inishmaan’da yaşayan ve düşlerini gerçekleştirebilmek için filmde rol almak isteyen sakat bir gencin öyküsünü anlatıyor. Oyunu ustalara yakışır bir sadelik ve titizlikle sahneleyen Ahmet Levendoğlu’nun deyişiyle “Ağıt yakan rüzgârın adası diye anılan bu adanın yoksul, yoksun, dünyadan kopuk, kaba saba ama her şeye karşın yaşama dört elle ve yüreklilikle sarılan insancıklarının yaşamından damıtılmış yaman bir güldürü.” Levendoğlu’nun “her anlamda ‘garip’ ve ‘umarsız’ olup da, katlanan, dayanan, yaşama tutunan ve bir şeyleri yoktan var eden, yaratan, yerkürenin ‘Yalnızlığım yalnızlığınızı tanıyor’ iç ama hiç unutmuyorum… H Unutmuyorum ve unutmayacağım… Birinci Körfez Savaşı’nın doludizgin sürdüğü sıralardaydı. Yıl 1990. O bir kız çocuğuydu. 16 yaşındaydı. Pendik Lisesi son sınıf öğrencisiydi… Çalışkan bir öğrenciydi. Adı… Hayır adını söylemeyeceğim. N .A. diyelim. .. Her gün gazetelerde yayımlanan, savaşın vahşetini ortaya koyan fotoğrafları kesip, bunları bir kartona yapıştırmış , üzerine de “Savaşa hayır. Bu fotoğrafları görmek istemiyoruz!” diye yazmıştı. Hazırladığı pankartı tüm sınıf arkadaşları çok beğenmiş ve hep birlikte bunu duvara asmışlardı. Buraya kadar çok iyi. Sonra ne oldu, anımsıyor musunuz? Okul müdürü, bu öğrenciyi ödüllendirip, herkese örnek göstereceğine, ne yaptı biliyor musunuz? Derhal kız çocuğunu Emniyet’e ihbar etti. Ve okula gelen siyasi polis ekipleri, birkaç dakika içinde N. A.’yı alıp götürdüler. Okul yönetimi, çocuk polislerce götürüldükten sonra ailesine haber vermeyi akıl etti. N. A.’nın annesi Şükriye Hanımla görüştüğümde kızının dokuz gündür Siyasi Şube’de gözaltında tutulduğunu, kendisiyle görüştürülmediğini (gerekçe olarak, “Anne yüreği dayanamaz, fenalık geçirir” deniyordu); kızının eve getirdiği başarı belgelerini; beş çocuğunun da başarılı üniversite öğrencileri olduğunu; evlerinin her gün polislerce didik didik arandığını ağlayarak anlatıyordu. Okul Müdürü Süleyman Bey’le konuşmaya çalıştığımda, “Devlet memuru olarak sizinle konuşamam” diyor, başka bir şey demiyordu. Bırakın devlet memuru, okul müdürü olarak, insan olarak ne diyorsunuz sorumu yanıtsız bırakıyordu. N. A. “münferit bir olay” değildi. İzmir Karataş Lisesi Müdürü Turan Bey de 15 yaşındaki bir öğrenciyi “komünizm propagandası yaptığı” gerekçesiyle (defterine Nâzım Hikmet’ten dört dize yazmıştı bu öğrenci) İzmir Emniyeti’ne ihbar etmiş, 15 yaşındaki çocuk, kafası tıraşlı, elleri kelepçeli okuldan alınmış ve üç ay hapis yatmıştı. Şu son günlerde bu örnekleri sık sık düşünür oldum… Nasıl bu hallere geldik, nasıl böyle şiddet kusan gençler yetiştirdik , “ünlü” olmak, “kahraman” olmak için katil olmayı seçen gençler nereden çıktı diye hiç şaşmamak gerek. Sonuçta ne ekersek onu biçiyoruz. Çocuklarımıza yıllar boyu “Savaşa hayır” demeyi yasaklamak, diyenleri cezalandırmak, savaş kışkırtıcılığı yapmak, savaş kışkırtıcılığı yapanları ödüllendirmek, şiddeti her fırsatta teşvik etmek, şiddet uygulamak, uygulayanları ödüllendirmek, alkışlamak, düşüncesi Alacakaranlık NE EKERSEK ONU... ni beğenmediğimizi susturmak, yok etmek , farklı düşüneni cezalandırmak… Ezberciliğin kolayına sığınmak, eleştirel düşünceye hiç ama hiç izin vermemek, eleştirel düşünmeyi, vazgeçtim öğretmeyi, eğitim sistemi içine kesinlikle sokmamak… Kendi okulundaki çocukları ihbar eden okul müdürleri, bunlara göz yuman eğitim bakanları… Gençliği “düşman” gören, onlara savaş ilan etmiş bir yönetim… Ne bekliyordunuz ki? Bugünlerde kiminle konuşsam, müthiş bir karamsarlık içinde. Çocuklarını faşist birer katil olarak yetiştirmemiş olan analar babalar, hayatta hiç olmazsa bunu başarabilmiş analar babalar, şimdi içine sürüklendiğimiz duruma bakıp bakıp, bunun için miydi diye soruyorlar kendilerine… Bunca yıl bunun için mi çalıştık, bunun için mi emek verdik, bunun için mi BUNUN İÇİN Mİ? uğraştık, bunun için mi didindik, bunun için mi? Gazeteleri okuyorlar, haberleri dinliyorlar, bunun için mi? Tünelin ucunda hiç ama hiçbir ışık görünmemesi… Bağnazlık bir yandan, ırkçılıkla dincilik arasına sıkışıp kalmak öte yandan … Bunun için mi?.. Ülkemin ne hale geldiğini gördükçe, kendimi çok yalnız, terk edilmiş, ihanete uğramış hissediyorum diyordu, yıllarını daha güzel, daha adil bir ülke düşüne adamış bir anne. Kendimi çok yalnız hissediyorum ve artık hep üşüyorum diyordu bir başkası. Bilmez değilim, bize karamsarlık yakışmaz. Onlara, ( belki de onlara değil, daha çok kendime) Jean Genet’nin “Giacometti’nin Atölyesi” kitabını anlatıyorum. (Bizde Metis Yayınları’ndan çıkmıştı.) Jean Genet, usta heykeltıraş Alberto Giacometti’nin eserleri için “Onun yapıtı, her insanın, her şeyin yalnızlık bilgisini aktarır” diyordu. Onun eserlerini öyle arınmış buluyordu ki, “…ancak her insan, her nesnenin yalnızlığını tanıma noktasında birleşebilirler…” diyor ve şöyle sürdürüyordu: “Ben yalnızım” diyor sanki her nesne; ‘demek ki, karşısında hiçbir şey yapamayacağınız bir zorunluluğa kapılmışım. Eğer kendimden başka hiçbir şey olmazsam, yıkılmaz olurum. Ne isem o ve sakınılmaz olduğuma göre, yalnızlığım yalnızlığınızı tanıyor…” İşte diyorum, işte bu… Kendi olmak… Kendinden başka hiçbir şey olmamak… Kendini tanımak… Eleştirel düşünce önce bunun için gerekli değil mi… Jean Genet ve Giacometti gibi ustalar olmasak da birbirimize yalnızlık bilgilerimizi aktarabiliriz. En azından birbirimize “Yalnızlığım, yalnızlığınızı tanıyor” diyebiliriz… ? Not: Sevgili okurlar, Yarın (Cumartesi) Ankara Kare Kitapevi’nde (Hoşdere Caddesi. 189. Çankaya) imza günüm var. Saat 14.0017.00’de. Eğer yolunuz oralara düşerse, beklerim…) eposta: zeynep@zeyneporal.com Faks: 0 212 257 16 50 İ şte diyorum, işte bu… Kendi olmak… Kendinden başka hiçbir şey olmamak… Kendini tanımak… Eleştirel düşünce önce bunun için gerekli değil mi… (Fotoğraf: Giacometti’nin eserleri) tüm Inishmaanlılarına adamak istediği” bu oyunu kaçırmayın derim. Alacakaranlığı yaşayan toplumlar için aşina duyarlıklar içeren bu ‘karanlık güldürü’, yaşama direncine ihtiyacımızın arttığı şu günlerde ilaç gibi gelecek. ??? Son günlerde, nefes alabilmek için kendimi tiyatroya atıyorum sık sık. Ödenekli tiyatrolarımız olsun, özel tiyatrolarımız olsun, içinde bulundukları zor koşullara karşın mucizeler yaratıyorlar. Birkaç cümle ile de olsa, bazı oyunlardan söz etmek istiyorum. Kent Oyuncuları’nın sahnelediği, Lev Tolstoy’un ünlü yapıtı “Anna Karenina”, son derece özenli bir yapım. Yönetiminden oyuncularına, dekorundan ışığına, tüm öğeleri övgüye değer. Kenterler’i yıllardır büyük bir özveri ile yaşatan Yıldız Kenter’i, yetiştirdiği genç oyuncuları, sahne tasarımcısı Savaş Dinçel ve ışık tasarımcısı Cem Yılmazer’i özellikle kutlamak isterim. Yılmazer, bu mevsim bir başka oyunda daha, ışığın iyi kullanıldığında ne denli etkili olabileceğini kanıtlıyor. Kübalı yazar Abel Gonzales Melo’nun “Chamaco” adlı yapıtı, yılın en heyecan verici yapımlarından biri. Bu başarıda Kübalı yönetmen Orestes Perez Estanquero’nun ve Semaver Kumpanya’nın tüm ekibinin rolü var. ‘Elit halk tiyatrosu’ olarak tanımladığı topluluğunu yaşatmak için büyük bir mücadele veren sevgili Işıl Kasapoğlu’na ne kadar teşekkür etsek az. “Süleyman ve Öbürsüler”den “12. Gece”ye, “Murtaza”dan “Trainspotting”e uzanan renkli ve tutarlı repertuvarı ile genç tiyatroculara umut ve heyecan aşılamaya devam ediyor. Bu yıl sahnelerimize başarılı bir yapım kazandıran bir başka yabancı yönetmen de Dostlar Tiyatrosu’nda Beckett’in “Oyun Sonu” adlı yapıtını sahneleyen Pierre Chabert idi. Genco Erkal ve Bülent Emin Yarar’ın oyunculuklarından güç alan rejisi, yılın en güzel çalışmalarından biriydi. Dostlar’dan söz açmışken önceki yazılarımdan birinde yer alan bir hatayı düzelteyim. Geçen yılın Tiyatro Dergisi Ödülleri’nde En Başarılı Yapım olarak Genco Erkal’ın sahnelediği Max Frisch uyarlaması “Aymazoğlu ve Kundakçılar” seçilmişti. Devlet Tiyatroları’nın sahnelediği Dürrenmatt oyunu “Uyarca” ise Afife Jale Ödülleri’nin en başarılı yapımıydı. Sanatsal serüvenlerini coşkuyla izlediğim daha pek çok özel tiyatro var. Onlardan ve ödenekli tiyatrolarımızda izlediğim başarılı yapımlardan söz etmeyi de haftaya bırakalım. vecdisayar@yahoo.com DEĞERLİ VARLIĞIMIZ Çarşamba eşrafından merhum Recep Erendor ve Faika Erendor’un oğlu Ulpan Erendor’un sevgili eşi, Nur, Can,Gökçe kardeşlerin biricik babası, Doğuhan,Gülperi, Selin ve Atalay’ın tonton dedeleri, Feray Erendor’un, Cengiz Tezel, Cem İper ve merhume Yeşim Erendor’un kayınpederleri Emekli Emniyet Müdürü Emekli Öğretim Görevlisi Gazetecilik Yüksek Okulu’nun “Bal Babası” İSTANBUL CUMOK ÇAĞRISI VEFAT “2007’nin GETİRECEKLERİ ve YURTTAŞ SORUMLULUĞU” konulu Şubat ayı Aydınlanma Kahvaltısı’nda, gazetemiz yazarlarından sayın KEMAL ÇETİN 07.02.2007 tarihinde vefat etmiştir. Cenazesi 09.02.2007 tarihinde (bugün) Levent Camii’nde kılınacak öğle namazından sonra Feriköy Aile Mezarlığı’na defnedilecektir. Prof. Dr. TÜRKEL MİNİBAŞ ile buluşuyoruz. SEN GELMEZSEN BİR EKSİĞİZ YANINIZDA BİR DE GENÇ GETİRİNİZ. Toplantı Yeri: İTÜ MAÇKA SOSYAL TESİSLERİ İstanbul Toplantı Tarihi: 11 Şubat 2007 Pazar Saat 11.00 İletişimBilgi: 0 535 636 59 11 0 536 247 41 09 0 535 793 44 14 Açık büfe kahvaltı ederi: 17.50 YTL LÜTFEN YER AYIRTINIZ. ESAT NERMİ ERENDOR’u kaybettik. Acımız sonsuzdur. 09/02/2007 günü Yeşilköy Bezmi Âlem Camii’nde kılınacak öğle namazını müteakip Mimar Sinan Mezarlığı’nda defnedilecektir. www.cumok.org KOCAELİ CUMOK “2007’yılının ilk “AYDINLANMA KAHVALTISI”nda buluşalım! AİLESİ CUMOK BURHANİYE ÇAĞRISI KÜLTÜRLERİN AYDINLIKLA BULUŞTUĞU, İLKLER DİYARI BURHANİYE’NİN “TEHLİKENİN FARKINDA” OLAN CUMHURİYET GAZETESİ OKURLARI AİLESİ Çelenk gönderilmemesi, Eğitim Gönüllüleri Vakfı’na bağış yapılması rica olunur. Sen gelmezsen bir eksiğiz!.. Gelirken yanımızda bir genç de getirelim!.. Kahvaltı ederi: 10 YTL/Öğrenci: 8 YTL. (Son başvuru: 10 Şbat 2007/Saat: 13.00) Tarih: 11 Şubat 2007 Pazar Saat: 10.00 12.00 Yer: Kocaeli Yüksek Öğrenim Derneği (KYÖD) Merkez Bankası yanı İZMİT İletişim: 0 262 331 40 44 0 532 434 45 45 0 555 330 63 36 www.cumok.org 2006/87 2006/163 Davacılar Nuray, Esra ve Kadir Işık kayyımları Hüseyin İplikcioğlu tarafından adli müzaheret talepli olarak açılan nesebin reddi davasının yapılan yargılaması sonucunda; Mahkememizce davanın kabulüne ve Tokat ili, Zile İlçesi, Çayıroluğu cilt no: l15, hane no: l, BSN.58,59 ve 60 sırasında nüfusa kayıtlı kayden Fikret ve Nurcan çocukları olarak gözüken 1993 d.lu Nuray Işık, 1996 d.lu Kadir Işık ve 1998 d.lu Esra Işık’ın babalan Fikret ile olan soy bağlarının REDDİNE, küçüklerin Kastamonu ili, Araç ilçesi, Bektüre köyü, cilt no: 23, hane no:20, BSN.20’de nüfusa kayıtlı Hasan ve Huriye oğlu 1974 d.lu Nazmi Kıncı’nın usulüne uygun dosyaya ibraz ettiği tanıma beyanı uyarınca soy bağlarının kurulmasına, 12,20 YTL başvuru harcı, 12,20 YTL nisbi harcın ve resen yapılan 460,20 YTL ilan bedeli, 2.250,00 YTL Adli Tıp Kurumu bilirkişi ücreti olmak üzere toplam 2.710,20 YTL yargılama giderinin davalı Fikret Işık’tan alınarak, hazineye irat kaydına dair verilen karar, tüm araştırmalara rağmen adresi tespit edilemeyen davalı Mevlüt oğlu 1963 d.lu Fikret Işık’a tebliğ edilememiş olduğundan, kararın işbu ilanın gazete de yayınlandığı tarihten 15 gün sonra adı geçene tebliğ edilmiş sayılacağı, ve tebliğden itibaren 15 gün içerisinde temyiz yoluna gidilmediği takdirde kesinleşeceği hususu ilanen tebliğ olunur. (Basın: 5092) İLAN ARAÇ ASLİYE HUKUK (AİLE) HÂKİMLİĞİNDEN AYDINLANMA TOPLANTISINDA BULUŞUYOR. Konu: MEMLEKET Konuşmacılar: KATILIMCILAR SEN GELMEZSEN BİR EKSİĞİZ. Tarih : 11 Şubat Pazar Saat: 13.00 Yer : Burhaniye Belediye Kültür Evi Öğretmenler Mahallesi İskele Yolu İletişim : 0 532 692 53 23 0 532 497 24 17 TAVZİH İLANI Bağcılar 2. İcra Müdürlüğü’nün 2001/1829 Talimat sayılı dosyasından satışa çıkarılan ve 01.02.2007 tarihli Cumhuriyet Gazetesinde Basın: 4538 basın no ile yayınlanan satış ilanında satışa çıkarılan taşınmazın ARSA VE BİNALARIN HALİ HAZIR DURUMU bölümünde ; “Taşınmazın Yapı Değeri: 13587 m2x200,00 YTL/m2 = 2.717.400,00. YTL Minha % 55 yıpranma payı 1.494.570.00.YTL Toplam Yapı Değeri: 1.222.830,00.YTL Taşınmazın Arsa Değeri: 13236 m2x500,00 YTL/m2 = 6.618.000,00. YTL Arsanın 1312 m21ik kısımları TEK Genel Müdürlüğü Lehine Enerji Nakil Hattı için irtifak hakkı tesisis nedeniyle Parseldeki değer düşüklüğü: 992.700,00.YTL Toplam Arsa Değeri: 5.625.300,00. YTL YAPI VE ARSA TOPLAM DEĞERİ: 6.848.130,00. YTL “ Olarak yazılması gerekir iken sehven “Taşınmazın Yapı Değeri: Minha % 55 yıpranma payı : 13587 m2x200,00 YTL/m2 = 2.717.400,00. YTL 1.494.570,00,YTL Toplam Yapı Değeri: 1.222.830,00.YTL Taşınmazın Arsa Değeri: 13236 m2x500,00 YTL/m2 = 6.618.000,00.YTL Arsanın 1312 m2’1ik kısımları TEK Genel Müdürlüğü Lehine Enerji Nakil Hattı için İrtifak hakkı tesisi nedeniyle Parseldeki değer düşüklüğü Toplam Arsa Değeri: 992.700,00.YTL 5.625.300,00.YTL YAPI VE ARSA TOPLAM DEĞERİ: 6.848.130,00. YTL” olarak yazılmıştır. Yine ilanın sonunda “Yönetmelik Örnek No : 27” cümlesi yer almamıştır. Bu hususlar İLANEN TAVZİH olunur. (B: Tashih) ŞİŞLİ 4. ASLİYE HUKUK MAHKEMESİ’NDEN İLAN Esas No: 2006/208 Davacı Maliye Hazinesi vekili Av. Sezin Öztoprak tarafından İstanbul defterdarlığı aleyhine açılan gaiplik davasının yapılan duruşmasında : ŞİŞLİ İLÇESİ, Eskişehir Mah., Tuzcu Murat Sokağında bulunan 209 pafta, 1333 ada, 27 parsel sayılı 75.90 m2 yüzölçümlü taşınmazın 1/2 hissesinin maliki Yuvan oğlu DİYONİS ile 1/2 hisse sahibi Nikola kızı SOFYA’nın gaipliklerine ve taşınmazın Hazine hesabına aktarılmasına karar verilmesi talep edilmiş olmakla; Yukarıda adı yazılı Yuvan oğlu DİYONİS ile Nikola kızı SOYFA hakkında bilgi ve malumatı olanların gerekli bilgi ve malumatlarını Şişli 4. Asliye Hukuk Mahkemesi’nin 2006/208 esas sayılı dosyasına bilgi vermeleri hususu M.K.nun 33. ve müteakip maddeleri gereğince ilan olunur. 30.01.2007 (Basın: 6090) SATILIK Silivri Cumhuriyet Mahallesi’nde (SilivriÇantaköy) 800 m2 bahçeli210 m2 villa oturuma hazır. 0 532 277 84 76 CUMHURİYET 15 K
Subscribe Login
Home Subscription Packages Publications Help Contact Türkçe
x
Find from the following publications
Select all
|
Clear all
Find articles published in the following date range
Find articles containing words via the following methods
and and
and and
Clear