26 Aralık 2024 Perşembe Türkçe Subscribe Login

Catalog

Months
Days
Pages
SAYFA CUMHURİYET 24 ŞUBAT 2007 CUMARTESİ 4 HABERLER DÜNYADA BUGÜN ALİ SİRMEN MGK toplantısında Irak’ın durumu, Kerkük’ün statüsü ve K. Irak’taki PKK varlığı görüşüldü Kerizma Ortamında Karizmatik Olunur mu? Eskilerin deyimiyle “seçim sathı mailine” (eğik yüzeyine) girdik. Önceki gün TV kanallarındaki görüntüleri, biraz şaşkınlık, biraz da gülümseyerek izledim. TBMM’deki AKP grup toplantı salonunun dinleyici localarında, Meclis’in mehabeti, yerini en amiyane tribün muhabbetine, hatta tezahüratına bırakmıştı. Mehabet, dilimizde çok kullanılan bir sözcüktü.. ululuk, saygınlık anlamına geliyor. Örneğin “mahkemenin mehabeti” denirdi, ama bütün değerler gibi dilimizi de yitirmeye başlayınca, kimi önde gelen kişiler bile “mahkemenin muhabbeti” demekte sakınca görmediler. Eh politikacılarımız, spikerlerimiz muhabbet ile mehabeti birbirine karıştırınca, bindirilmiş kıtalar halinde getirilenler mehabeti muhabbete çevirmişler çok mu? Evet Türkiye bütün değerlerini hızla yitiriyor, yitirirken yerine yeni bir şey de koymuyor. Her rejim kendi etiğini getiriyor. Emeğin kutsal, üretimin amaç olduğu rejimler ile avanta lavanta rejimleri ayrı etiklere dayanıyorlar. Her etik de kendi estetiğini beraberinde getiriyor. Türkiye’deki estetik kirliliğe bu gözle bakarsak, olayın iç yüzünü daha kolay anlayabiliriz. Dün bu sütunlarda, Eurostat’ın (AB İstatistik Enstitüsü) yaptığı bir araştırmanın sonuçlarını verdim. Türkler Avrupa’nın en az okuyan, okula en geç başlayıp en erken bitiren, çocuk ölümleri en yüksek olan, en erken ölen insanları çıkıyordu. Buna üretkenliği de eklerseniz, en çok üreyen ama en az üreten toplum olduğumuzu da görebilirsiniz. ??? Ürettiğinden çok üreyen, doğduğu yerde de, göçtüğü yerde de iş imkânı bulamayan, nüfusunun ancak üçte birinin çalıştığı toplumumuz hızla lümpenleşiyor. Düşüncenin, toplumsal analizin yerini, klişeler, sloganlar, önyargılar, hurafeler alıyor. Eğitim düzeyinin ve kalitesinin düşüklüğü insanları öğrenme tutkusundan, düşünme alışkanlığından, irdeleme titizliğinden uzaklaştırıyor. Toplumda lümpenleşme egemen olurken Uğur Mumcu’nun deyimiyle “bilgi sahibi olmadan fikir sahibi olanlar” büyük bir hızla artıyor, çoğunluğu oluşturmaya başlıyor. Sonra da, TV ekranlarında izlediğimiz görüntüler oluşuyor Meclis’in AKP grup toplantı salonu dinleyici localarında. Bunlara bakınca kendinizi seyirci kalitesi sürekli düşen stat tribünleri karşısında gibi hissediyorsunuz. Bu görüntüyü izlerken bir slogan çok dikkatimi çekti. Bindirilmiş kıtalar içinden birileri, Tayyip Erdoğan’a yönelik olarak bir slogan attılar: Karizmatik Başbakan! Tayyip Erdoğan’ı beğenir ya da beğenmezsiniz. Ama siyasal çekiciliğini ve etkileyiciliğini yadsıyamazsınız. Kamuoyu araştırmaları da, popülaritesinin partisinin bile üstünde olduğunu gösteriyor. ??? Bu yadsınamaz bir gerçek. Ama ben yine de şunu sormadan edemedim: Böylesine kerizmatik bir ortamda karizma olur mu, olsa bile bir şey kazandırır mı? Hızlı lümpenleşmenin veya başka deyişle kerizleşmenin ortamında, geniş kesimlerle empati oluşturmanın yolu, onu yabancısı olduğu, hiç de amaçlamadığı yüce, ileri hedeflere mi çağırmaktır, yoksa onun dilinden konuşarak en az okuyan, en az üreten, en çok üreyen, çoğu kez işsiz, amaçsız dolaşan konumunun oluşturduğu değer yargılarını okşamak mıdır? Yıllardır, siyasilerimizin seçimi ikinci şık olmuş ve toplum bunun da etkisiyle bulunduğu yere gelmiştir. “Avantaya, talana, yağmaya, adamsendeciliğe, adam kayırmacılığa hayır” programını topluma ilan eden ve hiç ayrım yapmaksızın bunu yandaşı da olsa herkese uygulayacağını söyleyen ve herkesi buna inandıran bir siyasal partinin şu düzen içindeki seçim şansı ne olabilir dersiniz? Bir de, hiçbir şey bilmeden ahkâm kesen kerizin dediği gibi, TV’lere çıkıp, “Bunları asmayalım da, besleyelim mi?” diyenlerin kerizlik noktasında, toplulukla buluşmanın sonucunda doğan popülaritelerini düşünün! O zaman böyle bir ortamda, karizmanın mümkün olup olmadığını, getirisi bulunup bulunmadığını sormakta haklı değil miyim? Hızla lümpenleşen toplumlarda, getirisi olan karizma değil kerizmadır... ‘Diplomatik çaba’ vurgusu ANKARA (Cumhuriyet Bürosu) Milli Güvenlik Kurulu’nun (MGK) şubat ayı toplantısında Irak’a ilişkin tüm gelişmeler değerlendirildi. Kerkük’ün statüsü, PKK’nin Irak’ın kuzeyindeki faaliyetleri ve terör örgütünün Türkiye’deki eylemleri, güncellenen güvenlik raporları doğrultusunda masaya yatırıldı. MGK, Irak’ın toprak bütünlüğünün korunması amacıyla “Irak’ın komşuları sürecinin” canlandırılmasını istedi. Toplantıdan, Irak’ın kuzeyindeki yerel liderlerle “tanıma izlenimi yaratabilecek” görüşme yapılmasına onay anlamına gelecek bir karar çıkmadı. Kurul, iç göç nedeniyle bazı bölgelerde yaşanan toplumsal sıkıntıları da ele aldı. Cumhurbaşkanı Ahmet Necdet Sezer başkanlığında Çankaya Köşkü’nde gerçekleştirilen toplantıya, ? Genelkurmay Başkanı Büyükanıt’ın açıklamaları ve hükümet yetkililerinin demeçlerinin ardından Kürt liderlerle görüşme tartışması MGK’de de gündeme geldi. Toplantıdan, yerel liderlerle “tanıma izlenimi yaratacak” üst düzey bir görüşmeye onay konusunda karar çıkmadı. Ancak K.Irak’taki terör varlığına karşı ve Kerkük uyuşmazlığı için siyasi ve diplomatik çabaların yoğunlaştırılması benimsendi. Başbakan Recep Tayyip Erdoğan, Genelkurmay Başkanı Orgeneral Yaşar Büyükanıt, kuvvet komutanları, Jandarma Genel Komutanı ve hükümetin ilgili bakanları katıldı. İç güvenlik konusu toplantının başında ele alındı. Güvenlik ve asayişi etkileyen içdış gelişmeler gözden geçirildi. Bu kapsamda iç göç nedeniyle yaşanan sorunların çözümüne yönelik İçişleri Bakanlığı ve devletin diğer ilgili birimlerinin yaptığı çalışmalar ele alındı. Toplantının ağırlıklı konusunu ise Irak oluşturdu. Hafta içinde yerel liderlerle yapılacak görüşme tartışması, Büyükanıt’ın açıklamaları ve hükümet yetkililerinin demeçlerinin ardından konu MGK’de de gündeme geldi. tünlüğünün korunması amacıyla oluşturulan “Irak’ın komşuları sürecinin canlandırılması” önerisi getirildi. Kurul, Kerkük’ün statüsü, bölücü örgütün Irak topraklarındaki faaliyetleri konusunu da kapsamlı olarak değerlendirdi. Bu konuda Dışişleri Bakanlığı ve TSK birimlerince hazırlanan güncellenmiş raporlar kurul üyelerine sunuldu. Bölücü terör ile Kerkük konusunda ise “siyasi ve diplomatik çabaların yoğunlaştırılması” yönünde karar alındı. Irak topraklarından Türkiye’ye yönelik terör ve Ker ‘Irak’ın komşuluk süreci’ Tartışmalar sonucunda TSK komuta heyeti ve hükümet kanadının bilinen görüşler doğrultusunda konuyu değerlendirdikleri dile getiriliyor. Toplantıdan, yerel liderlerle “tanıma izlenimi yaratacak” üst düzey bir görüşmeye onay konusunda karar çıkmadı. Bunun yerine Irak’ın sınırlarının ve bü kük’ün statüsü ile ilgili MGK bildirisinde şu ifadelere yer verildi: “Irak’taki güvenlik durumu ve mezhep çatışmalarının vardığı boyut değerlendirilmiş; ülkenin toprak bütünlüğü ve siyasi birliğinin korunmasının önemi vurgulanarak sınırların güvence altına alınmasının, istikrarın sağlanmasının, Irak’ın komşuları sürecine canlılık kazandırılmasının ve bölge ülkeleriyle temasların artırılmasının önemi üzerinde durulmuş; ayrıca Irak’taki duruma ilişkin temel kaygılarımız ışığında Kuzey Irak’tan yönelen terör tehdidinin ve Kerkük’ün statüsüne ilişkin uzlaşmazlığın Irak’ta yarattığı istikrarsızlık ve gerilimin aşılması amacıyla siyasi ve diplomatik çabaların yoğunlaştırılmasında yarar görülmüştür.” ‘Bilgileri sızdırmak ihanettir’ Başbakan Erdoğan, Orgeneral Büyükanıt’ın dünkü MGK’ye Kürt gruplarla PKK’nin ilişkilerini kanıtlayan çeşitli görüntüler sunacağına ilişkin haberlere sert tepki gösterdi ANKARA (Cumhuriyet Bürosu) Başbakan Recep Tayyip Erdoğan, Danıştay Genel Kurulu’nun Yasin el Kadı’nın Bakanlar Kurulu’nun Terörü Finanse Edenler Listesi’nde kalmaya devam etmesi yönündeki kararına karşın, El Kadı’ya kefilliğinin sürdüğünü açıkladı. Erdoğan, “Tayyip Erdoğan’ın ağzından çıkan laf bir kere çıkar, dün ne dediysem bugün aynı şeyi söylüyorum” dedi. Genelkurmay Başkanı Org. Yaşar Büyükanıt’ın dünkü MGK toplantısına çeşitli görüntüler sunacağına ilişkin haberlere de tepki gösteren Erdoğan, “MGK toplantısından önce veya bugün (dün) eğer bir şeyler medyada yayımlanmışsa, bir, bu sızdırma hareketini yapan, bir defa ihanet içerisindedir. İki, bunu yayımlayan aynen buna ortaktır” diye konuştu. nıtladı. Bir gazetecinin “Danıştay kararından sonra hâlâ El Kadıya kefil misiniz” sorusu Erdoğan’ı sinirlendirdi. Erdoğan, El Kadı’yla ilgili görüşlerinin değişmediğini vurgulayarak “Bu konuyla ilgili şu ana kadar ne dediysem, aynı şeyleri söylüyorum. Yasin el Kadı, bir defa teröre destek veren bir zanlı değildir” dedi. Erdoğan, bir başka gazetecinin, Büyükanıt’ın, dün toplanan MGK’ye, Kürt grupların PKK’ye yardım ettiğini gösteren görüntüleri sunacağına ilişkin basında çıkan haberleri anımsatması üzerine, MGK toplantılarının “mahrem ve gizlilik” esaslı olduğunu söyledi. Bu tür haberleri sızdıranları ve yayımlayanları “vatana ihanet” ile suçlayan Erdoğan, şöyle devam etti: “MGK toplantısından önce veya bugün (dün) eğer bir şeyler medyada yayımlanmışsa, bir, bu sızdırma hareketini yapan bir defa ihanet içerisindedir. İki, bunu yayımlayan, onlar da aynen buna ortaktır. Bakın, bu kadar açık ve ağır konuşuyorum. Bir ülkenin kendine ait gizlilikleri vardır.” Erdoğan, “Kuzey Iraklı yetkililer ile görüşecek misiniz” sorusu üzerine de, kendilerinin “Türkiye’nin menfaatı neredeyse, o menfaatın gereklerini yapacaklarını” söyledi. El Kadı’ya hâlâ kefilim Erdoğan, bu yıl 8’incisi düzenlenen “Cidde Ekonomik Forumu”na katılmak üzere dün Suudi Arabistan’a gitti. Hareketinden önce Esenboğa Havaalanı’nda basın toplantısı düzenleyen Erdoğan, gazetecilerin sorularını ya Caroline Finkel’in ‘Osmanlı’ Kitabı Caroline Finkel tarihçi. Yıllardır Osmanlı tarihinin derinliklerinde araştırmalar yapıyor. Türkiye’nin ve eski Osmanlı topraklarının büyük bölümünü gezdiğini biliyoruz. Osmanlıca’ya ek olarak Macarca, Arapça ve Farsça dillerini çalıştı. 1999 Ağustos depremi hepimizin ilgisini Türkiye’nin deprem tarihine çekmişti. Caroline Finkel’in önemli kitabıyla o zaman karşılaşmıştık. Finkel, Türkiye ve çevresindeki bölgelerde sismik etkinlikleri N. N. Amberseys ile birlikte araştırmıştı. 15001800 yıllarını kapsayan bu araştırmanın içine dalmış ve geçmişe ilişkin yapılan bu olağanüstü araştırmadan çok etkilenmiştik. Finkel’in ilk kitabı “Savaşın Yönetimi Macaristan’a Osmanlı Seferleri (1593 1606)” ydı. Şimdi karşımıza çok önemli ve günümüz için anlamlı bir başka kitapla çıktı: “Rüyadan İmparatorluğa Osmanlı” (Osmanlı İmparatorluğu’nun Öyküsü 13001923). TİMAŞ Yayınları’nın Türkçeleştirerek dilimize kazandırdığı bu eser Osmanlı’yı değişik bir bakış açısıyla yeniden gündemimize getiriyor. Finkel, Aktüel dergisinde yayımlanan söyleşisinde Batı’da Osmanlı tarihine ilişkin ilginin arttığını şöyle dile getiriyor: “Batı’da da aslında özellikle tarihçiler arasında Osmanlı tarihine ilgi var; çünkü ulus devlet meselesi ve ulus devletin tıkanıklığı bunu getiriyor. Göçmen sorunu da bunu pekiştiriyor. Osmanlı tarihi, ulus devletin yerine yeni model arayışlarında dikkat çekiyor.” Türkiye’de tarihe ilginin artmasını ise şöyle yorumluyor: “Türkler uzun yıllar kendi geçmişleriyle, özellikle yakın geçmişleriyle, çok fazla ilgilenmediler. Şimdi sanıyorum herkes bu açığın farkında ve bu yüzden tarih çalışmaları ilgi çekiyor.” ??? İlber Ortaylı kitaba yazdığı önsözde Finkel’in bu önemli eserini şöyle değerlendiriyor: “Rüyadan İmparatorluğa Osmanlı geniş okuyucu kitlesinin yanında uzmanları bile uyaracak ve bazı konuları hatırlatacak bir metindir... Demek istediğimiz, bu gibi tarihsel kayıtların (kroniklerin) ve askeri tarih bilgilerinin üstesinden gelmenin son derece zor olduğudur. Bu tasvir ve analizi Caroline Finkel bir yeni ekolün, bir askeri tarihçiler grubunun üyesi olarak yaptı.” ??? Tarihin sayfalarında dolaşmak eğlenceli ve öğreticidir. Ben de merak içinde tarihte “31 Mart Vakası” olarak anılan ve 1909 yılında İttihat Terakki yönetimini hedef alan ayaklanmanın sonrasının kitapta nasıl ele alındığını sizlerle paylaşmak istiyorum: “31 Mart’taki karşı darbede neredeyse hiç kan dökülmemişti. Olayın hemen ardından askeri mahkemede yargılanarak asılan 80’e yakın kişi arasında 50’den fazla asker, iki paşa, Volkan gazetesinin yayımcısı Derviş Vahdeti ve Abdülhamit’in aile mensupları da vardı. Birçok kişi hapse atıldı ve isyana katılan sıradan askerler Balkanlar’da yol inşaatına gönderildiler. 31 Mart Vakası’nın eyaletlerde de etkisi oldu. 13 Nisan’da Erzincan’da şeriatın geri getirileceği söylentilerinin kışkırttığı askeri bir isyanda yerel İttihat ve Terakki Cemiyeti bürosu tahrip edildi. 1416 Nisan arasında Adana ve civarında, henüz tam olarak anlaşılamayan koşullarda, binlerce Ermeni öldürüldü ve kentin büyük kısmı yakıldı. O dönemde güvenilir olduğu sanılan bilgilere dayanılarak, katliamlar ve hâlâ Osmanlılık idealini benimseyen ve Müslümanlar kadar Hıristiyanlardan da destek bekleyen yerel İttihat ve Terakki Komitesi’nin yok edilmesi için Padişah’ın bizzat emir verdiği ve Müslüman nüfusu kışkırtmak için provokatör ajanlar gönderdiği söylentisi çıkmıştı. En azından Adana kentinde Müslüman dini liderler katliamları kınadılar ve Ermeni Kilisesi ile dayanışmalarını dile getirdiler.” ??? Tarih her yeni keşfedildiğinde insanı meraka ve heyecana sürüklüyor. Caroline Finkel’in kitabını da bu lezzet ve merakla okumayı sürdürüyorum. Finkel bir soru üzerine Osmanlı’nın ne kadar Avrupalı olduğunu şöyle değerlendiriyor: “Osmanlı 600 yıla yakın Avrupa’nın, Avrupa tarihinin içindeydi. Bunu inkâr etmek mümkün değildir. Ben Avrupa’da verdiğim konferanslarda hep bunu hatırlatıyorum. Ünlü Marksist tarihçi Perry Anderson, ‘Osmanlılar Avrupa’nın ortasına çadır kurdular’ diyor, ama Avrupa topraklarının aşağı yukarı yüzde 30’u Osmanlı’ya aitti... Avrupalı olmak bir iddia aslında ve Türkiye’nin iddiası. Osmanlı Devleti’nin mirasçısı olarak, Türk halkı isterse, şüphesiz Türkiye Avrupalı’dır.’’ Caroline Finkel’in kitabı tarihe yeni ufuklar açacak yeni bir bakış açısıyla karşımızda… asirmen?cumhuriyet.com.tr CUMHURİYET 04 CMYK
Subscribe Login
Home Subscription Packages Publications Help Contact Türkçe
x
Find from the following publications
Select all
|
Clear all
Find articles published in the following date range
Find articles containing words via the following methods
and and
and and
Clear