26 Aralık 2024 Perşembe Türkçe Subscribe Login

Catalog

Months
Days
Pages
SAYFA CUMHURİYET 23 ŞUBAT 2007 CUMA 6 HABERLER Irak’ta ‘kaybolan’ Amerikan silahlarının Türkiye’yi sarsan saldırılarda kullanıldığı ortaya çıktı BİR BAKIMA SERVER TANİLLİ Suikast silahları ABD kaynaklı ANKARA (Cumhuriyet Bürosu) ABD’nin, Irak ordusuna hibe ettiği ancak bir bölümü “kaybolan” silahların Trabzon’da Sancta Maria Kilisesi Rahibi Andrea Santoro cinayeti ile Danıştay saldırısında kullanıldığı belirlendi. Kayıp silahlardan 14’ünün Türkiye’ye girdiği saptanırken silahları üreten Avusturya, Polonya ve Almanya’nın silahları ABD’ye sattıklarını bildirdikleri kaydedildi. Silahların Irak’taki kaos ortamında kaybolduğu sanılıyor. Emniyet Kaçakçılık ve Organize Suçlar Daire Başkanlığı’nın uyarılarıyla Amerikan Hava Kuvvetleri Özel İstihbarat Birimi (AFOSI) tarafından başlatılan “Irak’taki kayıp silahlar” soruşturmasında önemli bilgilere ulaşıldı. Yeniden yapılandırma yardımları çerçevesinde Irak’a satılan 400 bin silahın sadece 12 bininin kayıt altına alındığı, kalanların kayıt dışı kullanıldığı belirlendi. Bu silahlardan bir kısmının yasadışı örgüt ve gruplara satıldığı tespit edildi. Amerikan tarafının yürüttüğü soruşturmada, kayıp silahların saklandığı silah deposu sorumlularının hesaplarında milyonlarca dolar tespit edildi. Tanık konumundaki iki depo sorumlusu suikasta kurban giderken soruşturmanın yolsuzluk soruşturmasına dönüştüğü ve üst düzey rütbelilere kadar uzanacağı belirtildi. Türkiye bölümünde yürütülen soruşturmada ise Irak’ta kaybolan silahlardan 8 Glock, 4 Bumar, 2 de Walter marka silahın Türkiye’ye girdiği saptandı. Glock marka silahları Avusturya, Bumar’ı Polonya, Walter’ı ise Almanya’nın ürettiği belirlendi. Avusturya silahları ürettiğini kabul ederken tabancaları ABD’ye sattığını bildirdi. Polonya ve Almanya da silahları ABD’ye sattığını Ankara’ya iletti. Bu silahların Santoro cinayeti ve Danıştay saldırısının yanı sıra, mayıs ayında İstanbul’da, ocak ayında İzmir’de iki polisin şehit edildiği saldırılarda kullanıldığı kesinleşti. Ayrıca DevSol ve PKK’ye yönelik operasyonlarda ele geçirilen 4 Glock ve 2 Walter marka silahın da bu kayıp silahlardan olduğu belirlendi. Türk güvenlik birimleri, kayıp silahlardan olduğundan şüphelenilen 40 silah hakkında Interpol’den bilgi bekliyor. Sabahattin Ali 100 Yaşında... Sabahattin Ali’yi, ansiklopediler, az buçuk söyleyiş farklılıklarıyla, “Cumhuriyet döneminde toplum sorunlarına yönelen gerçekçi edebiyat akımının öncülerinden” biri olarak hatırlatırlar okurlarına. Gerçekten de öyledir. Şu hatırlatmayı da eklemeli: Çağdaş Türk edebiyatında iki sanatçı, çiğnenmiş yolları terk edip yeni ufuklar açmıştır: Nâzım Hikmet’in şiirde yaptığını, Sabahattin Ali öyküde ve romanda yapmıştır. İçinde bulunduğumuz yılın da özelliği şu: 25 Şubat’ta, Sabahattin Ali 100. yaşına basacak. Önce belleklerimizi tazeleyelim... ? Sabahattin Ali üstüne, elimizde, geçen yıllarda yazılmış gerçekten değerli kitaplar var. Onlara başkaları eklenecek. Zaten, bir titiz kalem, Hıfzı Topuz, daha geçen yılda, onunla ilgili bir eser yayımladı: Remzi Kitabevi’nden çıkan Başın Öne Eğilmesin, Sabahattin Ali’nin Romanı, gerçekten adına yakışır bir incelemedir. Sabahattin Ali, edebî yaşamına şiirle başladı. Dağlar ve Rüzgâr (1934) adlı kitabında toplanan şiirleri, halk edebiyatından esinlenen, köykasaba gerçeklerini, hapishane gözlemlerini dile getiren söyleyişlerdir. Türküye dönüşen o dizeleri hatırlayacaksınız: Başın öne eğilmesin Aldırma gönül aldırma Ağladığın duyulmasın Aldırma gönül aldırma Gerçekten, başı öne eğilmedi Sabahattin Ali’nin. 1931’de de, öykülerini Resimli Ay dergisinde yayımlamaya başladı: Bu öykülerde, genel olarak köy ve kasaba insanlarının yaşam güçlükleri, gurbetçiler, hapishaneye düşenler, işçilerin ağır çalışma koşulları, işsizlik, sağlık sorunu, korumasız çocuklar, ezilen kadınlar, çoğu kez birer dramla sonuçlanan aşklar anlatılır. Ama hepsinde de toplumsal eleştiri ve gerçekçi bir dil söz konusudur. Bu öyküler Değirmen (1935), Kağnı (1936), Ses (1937), Yeni Dünya (1943) ve Sırça Köşk’te (1947) toplanmıştır. Hayata öğretmen olarak atılan Sabahattin Ali’nin özellikle devletçe gönderildiği Almanya’da geçen iki yılda (1928 1930) dünya görüşü temellenmiştir. Ne var ki, onun bakış açısının düşmanları da vardır toplumda. Öyle olunca, ihbarlar, komünizm propagandası yapmakla suçlanma, yargılanmalar, hapishaneler, daha ilk yıllardan başlar ve onun yaşamının bir parçası olacaktır. En ünlü romanı olan Kuyucaklı Yusuf 1937’de çıktı. Edremit ve çevresini, 1903 1915 yıllarındaki sosyal yaşamı yansıtan romanda; Osmanlı İmparatorluğu’nun son yıllarda çaptan düşmüş devlet örgütü, eşrafın baskısı, bir halk adamının olayların zorlamasıyla başkaldırıp eşkıyalığa çıkması anlatılır. Bir yeniliği de vardır: O tarihe kadar, yazarlar, Anadolu insanını anlatırken “aydın halk karşıtlığı”nı merkez aldıkları halde, Sabahattin Ali, romanının merkezine “Anadolu insanı”nı oturtur ve bir çığır açar. İkinci romanı İçimizdeki Şeytan’da (1940), İkinci Dünya Savaşı eşiğinde, Türkiye’de, aydınların dünyasını, üniversite ve basın çevresini, siyasal ve toplumsal kavgaları anlatır ve özellikle ırkçılığı yerer. Kürk Mantolu Madonna’da (1943) ise bir aşk serüveni çevresinde kadın haklarını ele alır. 1945’te çok partili düzene geçildiğinde, daha da alevlenen ortamda Sabahattin Ali’nin kalemi de keskinleşir. Önde gelen hemen bütün sol dergilerde imzası görülür. Özellikle, 1946 1947 yıllarında Markopaşa’yı çıkaranlar arasında, Aziz Nesin ve Rıfat Ilgaz’ın yanında o da vardır. Bu mizah dergisini kovuşturma, iktidarın baş işi olup çıkar: Siyasal yönetimi eleştiren, sosyal düzenin bozuk yanlarını sergileyen yazıları yüzünden, Sabahattin Ali de hapishaneye girip çıkar. Çok partili düzene geçilmiştir, ama fikir özgürlüğü yoktur. Sıkıştırıp boğan bir cendereden kurtulmayı, yurtdışına kaçmada görür Sabahattin Ali. 1948 yılında bir gün, “Benim meskenim dağlardır” derse de Istranca dağları bu girişimine fırsat vermez. Tutuklanıp öldürülür. Sabahattin Ali’yi, edebiyatımızın bu dev kişisini yok edenler ve ölüm emrini verenler kimler oldu? Bilmiyoruz! İki gün sonra, 25 Şubat’ta doğumunu kutlamak için elinizde çiçekler, kabrini ziyaret etmek isteyeceksiniz. Ama ne yazık, mezarı bile yoktur!.. Atılan sloganlar yargıda Şişli Cumhuriyet Başsavcılığı, Şişli Belediye Başkanı Mustafa Sarıgül ve Agos Gazetesi Genel Yayın Yönetmeni Hrant Dink’in cenaze tertip komitesi hakkında soruşturma izni istedi İstanbul Haber Servisi Gazeteci Hrant Dink’in cenazesindeki “Hepimiz Hrant’ız, Hepimiz Ermeniyiz” pankartı ve atılan sloganlar yargıya taşındı. Şişli Cumhuriyet Başsavcılığı, Şişli Belediye Başkanı Mustafa Sarıgül ve Dink’in cenaze tertip komitesi hakkında soruşturma izni alınması için, ilgili dosyayı İçişleri Bakanlığı’na gönderdi. Sinop’ta Haber 57 adlı yerel gazetede çalışan Mete Çağdaş’ın, cenazede atılan sloganlar ve pankartlar nedeniyle Sinop Başsavcılığı’na suç duyurusunda bulunmasının ardından, Sinop Başsavcılığı’nın gönderdiği dosyayı inceleyen Şişli Cumhuriyet Başsavcılığı, Mustafa Sarıgül ve tertip komitesi hakkında soruşturma yapılabilmesi için dosyayı, izin almak amacıyla İçişleri Bakanlığı’na gönderdi. Suç duyurusu dilekçesinde, Sarıgül ve cenaze tertip komitesinin yurttaşları cenazeye katılmaya çağırdığı, burada açılan pankartlar ve atılan sloganlarla ırkçılık yapıldığı öne sürüldü. Dilekçede, “Hrant’ın katili 301. madde” yazılarak TCY’ye hakaret edildiği de iddia edildi. Çağdaş, “Cenazede sanki bir militan kaldırılıyordu. Vatandaş olarak o manzara gücüme gitti” değerlendirmesini yaptı. Tertip komitesinde bulunanlar ise suç duyurusunun “ırkçılık” anlayışından kaynaklandığını belirttiler. ÖDP Genel Başkan Yardımcısı Hakan Tahmaz, Hrant Dink’in cenazesinde atılan sloganların İçişleri Bakanlığı’nca suç unsuru teşkil edip etmediğinin araştırılmasını “milliyetçilik”, “ırkçılık” anlayışından kaynaklanan bir davranış olduğunu ifade ederek ‘Hepimiz Hrant’ız Hepimiz Ermeniyiz’ sloganını, dışlanan yurttaşlara, milliyetçilik kültürüne karşı kullandık. Bu soruşturmadan nasıl bir sonuç doğar bilmiyorum ama Dink için yapılan cenaze töreni, Türkiye’nin yüz akı, aydınlık geleceğidir” dedi. DİSK Genel Sekreteri Musa Çam da, cenazede atılan sloganların önceden özellikle aranmış, üzerinde tartışılmış sloganlar olmadığını vurgulayarak “Hrant Dink’in cenazesinde atılan sloganlar, toplumun o anda içinden geleni haykırmasıdır. Bu sloganlar, önceden aranıp bulunmamıştır. O gün orada atılan sloganlar, bir duygudaşlığı kamuoyuna ve dünyaya duyurmak için atılmıştır. Günün anlamına denk düşmüşlerdir. Bundan sonra böyle olayların yaşanmasını istemiyoruz, ama bugün yine böyle bir olay tekrarlanırsa, arkadaşımıza, yurttaşımıza çekinmeden sahip çıkarız” dedi. İstanbul Meslek Odaları Koordinasyonu üyelerinden Tayfun Mater ise uygulamayı “saçmalık” diye nitelendirdi. YÖK’ün yeni düzenlemesi yürürlüğe girdi. Üniversiteler ortak program yapacak ANKARA (Cumhuriyet Bürosu) YÖK’ün yaptığı yeni düzenlemeyle, artık üniversiteler işbirliği yaparak lisansüstü ya da doktora ortak programı yürütebilecek. Eğitim alacak öğrencinin her iki üniversitenin de başarılı olma koşullarını yerine getirmesi gerekecek. Programı bitirenlere, ortak çalışmayı yapan iki üniversitenin birlikte hazırlayacağı tek diploma verilecek. “Yükseköğretim Kurumlarının Yurtiçindeki Yükseköğretim Kurumlarıyla Ortak Lisansüstü Eğitim ve Öğretim Programları Tesisi Hakkında Yönetmelik’’, Resmi Gazete’nin dünkü sayısında yayımlanarak yürürlüğe girdi. Yönetmeliğe göre Türkiye’deki yükseköğretim kurumları, birlikte yürütmek üzere yüksek lisans veya doktora düzeyinde ortak programlar tesis edebilecek. Bu programlar, iki kurum arasındaki akademik işbirliğini ve etkileşimi sağlamak, güçlü taraflarını bir araya getirerek zenginleştirmek ve ortak programa katılan öğrencilerin en üstün akademik standartlarda eğitim ve öğretim almalarına imkân vermek amacını taşıyacak. Danıştay, Kürşad Tüzmen’in ‘İran’a füze’ raporunu yazan başmüfettiş Eryılmaz hakkındaki soruşturma iznini kaldırdı ‘İlgisiz belgelerle soruşturma yapılamaz’ İLHAN TAŞCI ANKARA Danıştay, Devlet Bakanı Kürşad Tüzmen’in İran’a füze parçalarının Türkiye’den geçtiğine ilişkin rapor yazan Gümrük Başmüfettişi Mehmet Eryılmaz hakkında verdiği soruşturma iznini oybirliğiyle kaldırdı. Danıştay 1. Daire, konuyla ilgisi bulunmayan raporlarla başmüfettiş hakkında soruşturma izni verilemeyeceğine işaret ederken, “Soruşturma ve karar verilmesine ilişkin sürecin dışına çıkılarak bu konuda görev ve yetkisi bulunmayan Müsteşar Vekili Mehmet Şahin”in soruşturma izni verilmesini önermesini de yerinde bulmadı. Gümrük Başmüfettişi Eryılmaz, İranlılara ait şirketlerin, Avrupa ülkeleri ile ABD’den alınan ve nükleer silah yapımında kullanıma açık parçaları Türkiye’yi ‘’köprü’’ olarak kullanarak İran’a gönderdiklerini belirlemişti. Parçaların transferinde sorumlu gösterilen Step AŞ firması, başmüfettiş hakkında şikâyetçi oldu. Eryılmaz, Step ile Multimat Limited Şirketi’nin faaliyetiyle ilgili ulaştığı bilgileri kamuoyuna açıklamak, ulusal ve dünya basın kuruluşlarında raporun yayımlanmasını sağlayarak şirketleri maddi ve manevi zarara uğratmakla suçlan dı. Devlet Bakanı Kürşad Tüzmen de Eryılmaz’ın soruşturulması için izin verdi. Başmüfettiş Eryılmaz, izin verilme kararının iptali istemiyle Danıştay’a başvurmuştu. Danıştay 1. Dairesi Eryılmaz’ın istemini karara bağladı. Daire, Step ve Multimat şirketlerinin usulsüz işlemlerini içeren raporun Ümraniye Başsavcılığı ile 9 kamu kurum ve kuruluşuna gönderildiğini anımsattı. Şirketin şikâyeti üzerine yapılan ön incelemede, basında yer alan haberlerin raporun düzenlemesi ve ilgili yerlere gönderilmesinden sonra çıktığı, haberi yayımlayan gazetelerin muhabirlerinin haber kaynağının başmüfettiş olmadığının belirtildiği kaydedildi. Çıkan haberlerin kaynağının Eryılmaz olduğuna ilişkin bilgi ve belgeye ulaşılamadığından soruşturma izni verilmemesinin önerildiği belirtildi. Buna karşın, soruşturma kararı verilmesine ilişkin sürecin dışına çıkılarak bu konuda görev ve yetkisi bulunmayan Müsteşar Vekili Mehmet Şahin tarafından konuyla ilgisi bulunmayan Mehmet Eryılmaz’ın önceki incelemelerinde düzenlediği raporlarla ilgili basında çıkan haberlere yer verilerek, başmüfettiş hakkında soruşturma izni verilmesinin önerildiğine işaret edildi. YÖK’ün onayı Ortak programlar, ortak programı yürütecek kurum/kuruluşlar arasında protokol yapılıp YÖK onayı alındıktan sonra başlatılacak. Yüksek lisans veya doktora ortak programlarına kabul edilecek öğrencilerin her iki kurum/kuruluşun asgari kabul koşullarını sağlamaları gerekecek. Ortak programa Türk yurttaşı olmayan öğrenciler de alınabilecek ve bu öğrencilerin kabulünde aranacak koşullar Ortak Program Protokolü’nde belirtilecek. Öğrenim ücretinin hangi üniversiteye ödeneceği de yine protokolde belirlenecek. Öğrenciye iki üniversitenin ortak hazırladığı tek bir diploma verilecek. ‘Hukuk yok sayılıyor’ EMO, hükümetin yargı süreci devam eden ve yürütmeyi durdurma kararları çıkmış olan üretim lisanslarının geçerli olmasını sağlamaya hazırlandığına dikkat çekti ANKARA (Cumhuriyet Bürosu) Elektrik Mühendisleri Odası (EMO), Meclis’teki “Gelir Vergisi Yasası ve Bazı Yasalarda Değişiklik Yapılmasına Dair Yasa Tasarısı” isimli torba yasa tasarısına Plan ve Bütçe Komisyonu’nda eklenen bir önerge ile “yargı süreci devam eden, hatta yürütmeyi durdurma kararları çıkmış olan Enerji Piyasası Düzenleme Kurumu’nun (EPDK) verdiği üretim lisanslarının geçerli olmasının öngörüldüğü’’nü bildirdi. Elektrik Mühendisleri Odası tarafından yapılan yazılı açıklamada tasarıya “Elektrik piyasası mevzuatı çerçevesinde Enerji Piyasası Düzenleme Kurulu tarafından teklif verme toplantısı gerçekleştirilmiş olan aynı kaynak için yapılmış çoklu başvu H R A N T D İ N K ’ İ N K AT İ L İ Tetikçi Samast ameliyat oldu KOCAELİ (AA) Agos Gazetesi Genel Yayın Yönetmeni Hrant Dink’in öldürülmesi olayı ile ilgili Kandıra F Tipi Cezaevi’nde tutuklu bulunan Ogün Samast “Akut apandisit’’ ameliyatı oldu. Kocaeli Devlet Hastanesi Başhekimi Şenol Ergüney, Dink suikastının katil zanlısı Ogün Samast’ın, karın ağrısı şikâyeti ile Kocaeli Devlet Hastanesi Acil Servisi’ne getirildiğini söyledi. Ergüney, yapılan tahliller sonucu “akut apandisit’’ teşhisi konulan Ogün Samast’ın, daha sonra ameliyata alındığını belirtti. Operasyonun yaklaşık 50 dakika sürdüğünü ifade eden Ergüney, “Hastanın sağlığı iyi, endişe edilecek bir durum yok’’ dedi. Mahkum koğuşuna kaldırılan Ogün Samast’ın, 3 gün içinde taburcu edileceği kaydedildi. Agos Gazetesi Genel Yayın Yönetmeni Hrant Dink’in, 19 Ocak 2007 tarihinde gazetenin önünde öldürülmesi olayıyla ilgili olarak tutuklu bulunan Ogün Samast, 25 gündür yüksek güvenilirlikli Kocaeli 2 No’lu F Tipi Cezaevi’nde bulunuyor. PENDİK, TUZLA VE ÜMRANİYE’DE KESİNTİ İstanbul Haber Servisi Pendik, Tuzla ve Ümraniye’daki bazı semtlerde 2425 Şubat’ta elektrik kesintisi uygulanacak. Anadolu Yakası Elektrik Dağıtım AŞ’den yapılan açıklamaya göre, Pendik’te yarın 09.0016.00 saatleri arasında Kurtköy Fatih Sultan Caddesi ile Köroğlu, Zeynep, Hisar, Ağrı ve Nur sokaklar, Tuzla’da 25 Şubat Pazar günü 09.0012.00 saatleri arasında Aydınlı Mahallesi G81, G134, G90, G135, G85, G89, G121, G122, G86 ile Çiftlik sokaklar ve ABS Metal’de elektrik kesintisi uygulanacak. Ümraniye’de ise 25 Şubat 09.0014.00 saatleri arasında Dudullu 3. Cadde, TEM otoyol yanı, Karayolları Çamlıca Gişeleri, Manas Dişli ile Anadolu Seramik, G131, G125 ve G115 sokaklarına elektrik verilemeyecek. rulardan bu maddenin yayımı tarihi itibarıyla lisans almış olanların lisansları, yargıya intikal edip etmediğine bakılmaksızın ve herhangi bir işleme gerek bulunmaksızın geçerlidir” düzenlemesinin eklendiği belirtildi. EMO’nun açıklamasında da, “Başta özelleştirme işlemleri olmak üzere yargıdan çıkan kararların uygulanmaması için Bakanlar Kuru lu’nda prensip kararı alınması, yargı kararlarının yok sayılması, hukuksuzluğu geriye dönük şekilde yasalaştırmak gibi yöntemlerle ülkemizde hukuk devleti her geçen gün yara almaktadır. Ancak, AKP hükümeti ilk kez, yargı kararlarının uygulanmaması için bir yasa düzenlemesi yapma pervasızlığını göstermiştir” denildi. ‘Anayasal suç işlenecek’ Söz konusu düzenlemeye onay verecek olan milletvekillerinin “anayasal suç” işlemiş olacağını belirten Elektrik Mühendisleri Odası, “Hükümet, yargıyla sürekli köşe kapmaca oynamaktadır. Sürekli mevzuat değiştirilmekte, alınan yargı kararları yok sayılmaktadır’’ görüşünü dile getirdi. CUMHURİYET 06 K
Subscribe Login
Home Subscription Packages Publications Help Contact Türkçe
x
Find from the following publications
Select all
|
Clear all
Find articles published in the following date range
Find articles containing words via the following methods
and and
and and
Clear