28 Kasım 2024 Perşembe Türkçe Subscribe Login

Catalog

Months
Days
Pages
16 ŞUBAT 2007 CUMA CUMHURİYET SAYFA ÇANKAYA’YI TEMİZ TUT, TÜRKİYE’Yİ KİRLETME! 17 İnternete sansür gelecekmiş... “Teknoloji balçıkla sıvanamaz!” KAMUOYUNDA sempatik bir görüntü çizen ve gönlünde sosyal demokratların liderliği yatan Şişli Belediye Başkanı Mustafa Sarıgül, geçenlerde Türkiye’ye gelen bir büyük yabancı sermaye için şöyle demişti: “İngiltere’de ayakbastı olarak 17 okul ve 12 ortaokul yapan bankamız Şişli için ne yapacak?” Sarıgül böyle deyince Mustafa Saraç da şöyle deme gereği hissetmiş bulunuyor: “Bir yabancı şirketten ‘bankamız’ gibi samimi ifadelerle söz edilmesinin ve aynı ‘bankamız’dan basın aracılığıyla maddi yardım istenmesinin, kamu yöneticiliği açısından, son derece sevimsiz ve talihsiz bir üslup olduğunu düşünüyorum. ‘Hey mister, hani bizim bahşiş’ tarzında bir hitabı; kamu görevlilerimize pek yakıştıramıyorum. Ayrıca ‘ayakbastı’ tanımı da yanlış; çünkü ayakbastı parası, yasalarla belirlenen herkes için eşit BAKIŞ AÇISI GÜRBÜZ ÇAPAN Savaş Ünlü: “Gazeteler yemek kitabı vereceklerine çeyrek ekmek arası ince bir dilim peynir versinler; o zaman görün tiraj patlamasını!” Ya ğ m u r E k i m Tiraj Telefon dinlemeye standart geliyormuş. Demek ki, herkes eşit dinlenecek! Mülk Nami Tepe: “Adalet mülkün temelidir; depremde mülkü yıkılanlar hariç!” uygulanan bir tür resmi verginin adıdır. Bu bakımdan konuk şirketten talep edilen daha ziyade, ‘başlık parası’na veya ‘yüzgörümlüğü’ne uygun düşüyor. Aydın insanlar açısından, hem başlık parası hem de yüzgörümlüğü alan için de veren için de onur kırıcıdır. Dünyanın her yerinde kamu idaresi, kamu hizmeti harcamaları için vergi alır. Rica etmez, alır! Ve bu verginin miktarı, oranı, koşulları, yasalarla belirlidir, mükellefin ‘insafına ve vicdanına’ bırakılmaz; ‘İngiltere’ye var da, bize yok mu’ diyerek uluorta yapılan bir ‘at pazarlığı’ değildir. Öte yandan ödeyenin insafına, keyfine ve takdirine dayalı, miktarı belirsiz ödemelere, iane ya da bahşiş denir. Kamu yönetimi bahşiş de Ayakbastı almaz. Kaldı ki, Türkiye’de yasa gereği, eğitim harcamaları kuruşu kuruşuna vergiden düşülebiliyor; yani bir şirketin tahakkuk etmiş vergisini, vergi dairesi veznesine yatırmasıyla aynı matrahı okul inşaatına harcaması arasında, şirket açısından maliyet farkı bulunmuyor. Bir uluslararası monopolün okul bahşişi, kamu maliyesi açısından bir maddi avantaj sağlamıyor ise yüzgörümlüğü bekleyen kamu yöneticileri, hem gereksiz yere kamu otoritesinin prestijini düşürmüş hem de şirketin bedava reklamını yapmış olmuyor mu? Son olarak; bu monopolün dünyadaki tarlalara yağan yağmurundan Şişli’ye ne kadar düşeceğini merak etmek, bir yabancı şirketi para yağdırabilen ‘Tanrı’ mertebesine yükseltmek değil midir? Yabancı sermaye hayranlığında artık biraz dikkatli olmak gerekiyor.” Hrant Dink Üzerine Hrant Dink’in öldürülmesi, büyük birikmiş cerahata bıçak sapladı. Aklımızın gri alanına ittirmeye çalıştığımız Ermeni sorununu gündeme getirdi. Toplumda infial oluşturdu. Bir taraf bu olayı derin üzüntüyle karşılarken, diğer tarafın tef çalıp oynamadığı kaldı... Bir taraf barış içinde bir arada yaşama isteğini seslendirirken, diğer taraf had bildirme tamtamlarını öttürdü. Irkçılığın, ilkelliğin, barbarlığın ne kadar içimize işlediğini ibretle gördük. Şiddeti içselleştirmiş, ağzına kadar paranoyak bir toplum olduğumuz açığa çıktı. Önce “Hepimiz Hrant’ız” , “Hepimiz Ermeniyiz” sloganlarına taktık. İçimizde pek yakıştıramadığım tuhaf halli insanlar olmakla beraber, “Hepimiz Türk’üz, Hepimiz Ogün Samast’ız” sloganları çok yürekliceydi doğrusu. Şimdi 100 bin Türk yurttaşı çıkıp Taksim meydanında “Hepimiz Fransız’ız” “Hepimiz Amerikalıyız” deseler. Fransa ve ABD: Aa... bizimkiler Türkiye’de kalmış diye pek üzülürler herhalde. Fransa ve ABD elçi görderir, sizde kalan uyruklarımızı derhal iade edin mi der acaba?.. Fransa ve ABD TV’leri, gazeteleri, sokaktaki insanlar sevinç gözyaşlarıyla soydaşlarımızı isteriz diye mi bağırırlar. Ya da böyle bağırdılar diye her birine pasaport ve uçak bileti mi gönderirler sanıyorsunuz... ??? Anadolu’da, analarımızın ağıt yakması vardır. “Sana gelen bana gelsin!” diye. Hrant’ız, Ermeniyiz sloganı, sağduyu sahibi yurttaşlarımızın, Hrant’a sahip çıkmasıdır. Vurmayın Hrant’ları, beni de vurabilirsiniz çığlığıdır. Yoksa evelallah hepimiz Türk’üz! Kimsenin ne Ermeni olma hali ne de ihtimali yok. Bu telaş niye?.. Buradaki tartışma, Ermenilik, Türk’lük tartışmasından çok bu ülkeyi yönetmeyönetememe tartışmasıdır. Nizamül Mülk’ün ünlü Siyasetname’sinde Selçuklu beyliklerinden bir anektod var. Halim selim bir hakan, ölmeden oğluna çeşitli vasiyetlerde bulunur: “Adil ol, yurttaşlarını koru, mal ve can güvenliği senden sorulur” der. Ve der ki; ölümümden 13 gün sonra rüyana gelip seni denetleyeceğim. Sonra ölür. Oğul kralhakan bekler.. babası bir türlü rüyasına gelmez. Nihayet bir 10 yıl sonra rüyasında babasını görür. Baba hani 13 gün sonra gelecektin? Oğul, gelecektim.. fakat Dicle’ye yaptırdığım o köprü var ya bir ayağının kenarında taşları rastgele yığmışız. Bir keçi otlarken ayağı takılıp bacağı kırılmış. Oğul: Eee! Tam 10 yıldır onun hesabını vermeye çalışıyordum. O günden sonra bütün Selçuklular’da ve dahi Osmanlı devlet yönetiminde bir özdeyiş, hatta devlet yöneticileri için ana ilke kabul edilmiş. Devletin başı (her kimse); “Dicle’nin kenarında bir keçi kaybolsa sorumlusu benim!” derler. Şimdi Dicle değil, Şişli meydanında bir gazeteci öldürüldü, sorumlusu yok! Çünkü çok zamandır bu devlet sorumluluk sahibi yönetici bulamıyor. ??? Bir gün hak divanı kurulduğunda belki “kimsesiz güvercinler” beni niye koruyamadınız diye sorarlar! Sorumluluk üstlenmek yerine, sokakta sorumlu aramak çoktandır, genel geçer ilke oldu! İçişleri Bakanı tecrübeli zattır. Hrant Dink cinayetini milat kabul edip en has kadrolarını bir üst makamlara ittirebilir. Valilikte uyarı yemiş Hrant Dink. Demek ki Vali haberdar. Neden İstanbul Valisi, Emniyet Müdürü açığa ya da merkeze (Trabzon’da olduğu gibi) alınmıyor. İstanbul Emniyeti’nin İstihbarat Müdürü açığa alınıyor. Acaba İstihbarat Müdürü’nde tehlikeli bilgi birikimi mi vardı? Ve ne tür bilgilere sahip olabilir? Tedbir alındı, anlıyorum.. ama hoşgörün, kuşkularım var. Niye açığa? ??? Not: Geçen yazıma Türkiye Ermenileri Patriği Sayın Mutafyan’dan bir düzeltme geldi. “Merhumun eşine yaptığım taziye ziyareti esnasında ‘Hrant’ın, Mesih İsa Efendimiz’i Kurtarıcısı ve Rabb’i olarak kabul ettiğini memnuniyetle öğrendim’ dedim. Bu sözü söyleme ihtiyacı duydum; çünkü birçok eski solcu gibi Hrant da pek çokları tarafından ateist biliniyordu. Kaldı ki bizim için hiç fark etmez, ister dindar, ister deist ya da ateist.. Allah’ın evi herkese açıktır.” Sevindik! Gülhan Elmas: “Erdoğan, Konya’da 23 yıllık fabrikanın, Malatya’da içinde insanların oturduğu konutlarının açılışını yapmış. Erbakan temel atmaya meraklıydı, bu ise açılış yapmaya!” Meraklı SESSİZ SEDASIZ (!) Kredi kartları ile toplanan paralar BAZI bankalar kredi kartları için yıllık “bakım parası” topluyor. Ne var ki toplanan para yasadışı. Kredi kartı kullanıcılarının, kredi kartını aldıkları bankanın genel müdürlüğüne itiraz dilekçesi göndermesi gerekiyor. Örnek dilekçe şöyle: “... numaralı kredi kartımdan yıllın belli bölümlerinde, üyelik ücreti adı altında ücret kesilmektedir. Yapılan uygulama hiçbir kanun ve yasaya uymamaktadır. Dolayısıyla yapılan yanlışlığın düzeltilmesini, aksi taktirde yasal haklarımı Yüksek Yerilim Hattı erdincutku?yahoo.com Alkış Akif Kökçe: “Atilla Koç, uykusunda alkış bile tutmuş. Uyurken bakanlık yapabilen biri için, uyurken alkış tutmak sorun olmasa gerek!” kullanarak 4822 sayılı kanunla değişiklik 4077 sayılı Tüketicinin Korunması Kanunu’ndaki ‘Haksız Sözleşmeler’ bölümümden yararlanarak 2006 ve öncesi yıllardaki tarafımdan kesilen ücretlerin para iadesi için ilgili mercilere başvuracağımı duyurur gerekli işlemin yapılmasını saygılarımla arz ederim. Tarih ve imza” Bazı bankaların, itiraz dilekçesi üzerine, yaptıkları kesintiyi iade ettiği biliniyor. Hem de geçmiş yılları kapsayacak şekilde. Aksi halde bu paralar yargı kararıyla geri alınıyor! Solun yeni sloganı: Dünyanın bütün hizipçileri birleşin! Gençleri Tanımıyoruz Prof. Dr. H. Nermin ÇELEN Maltepe Üniversitesi Eğitim Fakültesi Dekanı Son günlerde gelişen olaylara baktığımızda gençleri ne kadar tanımadığımızı görüyoruz. Ogün Samast ve diğerlerinin yaptığı işlemin siyasi art alanını bir kenara bırakırsak gençlerin davranışlarının altında yatan nedir? Bu soruyu sormamız gerekiyor kendimize. Gençlerde fizyolojik olarak büyük bir değişimin var olduğunu çok iyi biliyoruz. Hormonların hızla harekete geçmesi ve beyindeki değişiklikler... Psikolojide son yapılan çalışmalar, beynin taşlarının oynadığını, zihinsel yapının değiştiğini, ancak gençlerin bu yeni yapıyı kullanabilecek deneyimleri olmadığı için risk davranışlarının arttığını söylüyor. Yani onlar sadece siyah ve beyazı algılıyor. Hayatlarının bu bölümünde grilere yer yok. Bu yeni yapı onları gerçeğe uygun olmayan idealleri yakalamaya, kendilerince doğru bir pencereden bakarak dar ve ütopik bir dünya görüşü geliştirmelerine neden oluyor. Bazı psikologlar tarafından bu dönem, Schiller ve Goethe’nin kurucusu olduğu Sturm and Strang (Fırtına ve Stres) döneminin yankılarına benzetiliyor. Gençlerin bu çıkışları sadece bugünün sorunu değil. Platon bile gençlerden söz ederken “Ateşe ateşle yaklaşmayın” diye öneride bulunuyor. Böyle bir metamorfozun yaşandığı bu dönemde gençler kendilerini ispatlamak, tabir uygunsa “adam yerine konma” çabası da vermeye başlıyorlar. Biz yetişkinler ise bu dönemlerinde onları ne kadar dinliyor ve sağlıklı iletişim kuruyoruz? Çok az.. Öğretmenler, ana babalar ve diğer yetişkinler onlar hakkında karar alırken, onları kararın içine ne kadar katıyor? Bu tartışılır. Bu gençler “Ben olma” mücadelesi verirken ana babalarından kopma sürecinde onları adam yerine koyan birileri çıkıyor karşılarına. Dediğim gibi bu durum, yeni bir gerçek değil. Yakın tarihte 2. Dünya Savaşı’nda ana babalarından kopartılıp önce izci yapılıp, sonra askeri birliklere yerleştirilen gençleri, terör gruplarında kullanılan gençleri görmek mümkün. Demek ki birileri gençlerin zaaflarını bilip, bunları kullanabiliyor. Toplumumuzda iç ve dış göçler ve hızlı teknolojik aktarım sonucu değerler sisteminde bir kargaşa yaşanmaktadır. Buna ekonomik yetersizlikler de eklenince gençlerin ailelerini beğenmemekte olduğunu görüyoruz. Göç alan bölgelerimizin birinde yapılan çalışmada, gençlerin okul çıkışı evlerine gitmedikleri ve okul bahçesinde vakit geçirdikleri izlendi. Bunun bir nedeni ise, onların sorunlarını çözecek ana babaların olmayışı. Neden, onların isteklerini karşılayacak ekonomik gücün ailede olmayışı. Dünyayı yeniden keşfetmektense bu ülkelerin aldığı önlemleri alıp kendimize uygulamamız gerekiyor. Yoksa? Bu sorunun cevabını daha çok “Çocuktan katil yaratarak” alırız… Bir başka neden, internet kafe ve mahalle arasında futbol oynanacak boş arsa dışında onlara sağlıklı vatandaş özelliği kazandıracak gençlik merkezlerinin olmayışı. Onun yerine ağabeyler var, çeteler var. Gel diyorlar, “Sen bizim en önemli adamımızsın”. Statü kazanıyor ama sonrasını düşünebilecek zihinsel gücü yok. Sadece ağabeyler var model alınacak. Ağabeylerin hangi işlerden ödüllendiği önemli değil, sadece ödüllenmesi önemli. Kendini önemli biri gibi görmek önemli. Okulda öğretmeninin aşağıladığı, benlik saygısının dibe vurduğu an böyle bir teklif, elbette onun için bir piyango. Ama bilmiyor ki bu, çıkış yolu olmayan bir yol. Maçlarda kendini bilmez birçok gencin “Ben Ogün Samast’ım” diye bağırmasındaki neden, varlıklarını topluma kanıtlama çığlığı. Doğru nedir, yanlış nedir bunu ayırt etme şansına sahip olmayan yüzlerce hatta binlerce gencin elinden tutma zamanı gelmedi mi? “Neden bu kadar çok genç?”, “Neden vaktinde uygulanmamış ülkemizde nüfus kontrolü?” demiyorum. Olan olmuş ve şimdi bundan ders alıp önemli olan problemimizi çözümlememiz. Kurulan komisyonların, sivil toplum örgütlerinin kararları kâğıtta kalıyor. İtalya’da okuldan terk öğrencilere Fiat sahip çıkmış. Okul kadar yoğun olmayan kültür dersleri ağırlıklı programa Fiat fabrikalarında meslek edindirme kursları eşlik ediyor. Torino Üniversitesi araştırmaları iki sene süren programda her altı ayda bir gençlerin psikolojik özelliklerini değerlendirdiğinde olumluya doğru büyük adımların atıldığını belirtiyor. Dünyayı yeniden keşfetmektense bu ülkelerin aldığı önlemleri alıp kendimize uygulamamız gerekiyor. Yoksa? Bu sorunun cevabını daha çok “Çocuktan katil yaratarak” alırız… KİM KİME DUM DUMA BEHİÇ AK behicak?yahoo.com.tr ÇİZGİLİK KÂMİL MASARACI kamilmasaraci?mynet.com gurbuzcapan@eksev.org.tr/Faks: 0212 672 71 71 HAYAT EPİK TİYATROSU MUSTAFA BİLGİN hetiyatrosu?mynet.com BULMACA SOLDAN SAĞA: SEDAT YAŞAYAN OTOBÜSTEKİLER KEMAL URGENÇ kurgenc?yahoo.com TARİHTE BUGÜN MÜMTAZ ARIKAN 16 Şubat www.mumtazarikan.com 1 2 3 4 5 6 7 8 9 1/ İbni Sina’nın 1 Batı dillerindeki adı. 2/ Çanta 2 ve ayakkabı yapılan sepi 3 lenmiş dana 4 derisi... Çıplak 5 vücut resmi. 3/ Namaz çağrı 6 sı... Avrupa’da 7 büyük bir yarı 8 mada. 4/ Bir nota... Giysile 9 rin üstüne giyilen bir 1 2 3 4 5 6 7 8 9 tür yelek ya da ceket. 1 K A R T E P E P 5/ Kekeme ya da dilsiz 2 U L U S Ö K E L kimse... Küçük san3 R A H M E T R A dal. 6/ Bir savaşı yöS İ F İ L İ S netme sanatı. 7/ Bir işi 4 T K E S E yaptırabilme gücü... 5 İ M A L B Bir mağazanın yalnız 6 K A T A L A K tek tür eşya satılan bö 7 D İ N A R D O lümü. 8/ Halk edebiya 8 T Y EME N İ tına özgü, sekizli hece 9 E N E Z E İ MA ölçüsüyle yazılan bir şiir türü... Yünden dövülerek yapılan kalın ve kaba kumaş. 9/ “Koyun olduk anladık / Sürüye saydılar bizi (Pir Sultan Abdal)... Izgara. Kimliğimi kaybettim. Hükümsüzdür. ERSİN ÖZTEKİN YUKARIDAN AŞAĞIYA: 1/ İbni Rüşd’ün Batı dillerindeki adı. 2/ Kırklareli’nin bir ilçesi... Meyve ve sebzelerin suyunu ya da yağını sıkarak çıkarmaya yarayan aygıt. 3/ Kaz Dağı’nın antik dönemlerdeki adı... Ayakla vuruş. 4/ Ortaçağ Türk ve İslam devletlerinde hükümdarı ve sarayı korumakla görevli asker sınıfı... İskambilde bir kâğıt. 5/ Bir organımız... “Denizayısı” da denilen bir fok cinsi. 6/ Erişmiş, ulaşmış... Bir cetvel türü. 7/ Ukrayna’nın Kiev kenti yakınında, yüz bini aşkın Yahudi’nin Naziler tarafından öldürüldüğü kamp. 8/ Rüzgâr korkusu. 9/ Ürik asidin tuzu ya da esteri... Hizmet hayvanlarının ayağına çakılan demir. CUMHURİYET 17 K
Subscribe Login
Home Subscription Packages Publications Help Contact Türkçe
x
Find from the following publications
Select all
|
Clear all
Find articles published in the following date range
Find articles containing words via the following methods
and and
and and
Clear