26 Aralık 2024 Perşembe Türkçe Subscribe Login

Catalog

Months
Days
Pages
SAYFA CUMHURİYET 13 EKİM 2007 CUMARTESİ 4 HABERLER DÜNYADA BUGÜN ALİ SİRMEN CHP lideri Şırnak’taki askeri birliği ve teröristlerin şehit ettiği yurttaşların ailelerini ziyaret etti AKPMEBAİHM ve Laik Eğitim Alevi yurttaşımız Hasan Zengin’in, kızı Eylem Zengin’e MEB tarafından okulda din dersi verilirken Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi 1 numaralı ek protokolünün 2. maddesine aykırı davranıldığı yönündeki iddiası Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi tarafından geçerli bulundu ve Türkiye Devleti tazminat ödemeye mahkum edildi. AİHM’nin bu birçok açıdan ilginç kararının içeriğine geçmeden önce, 1 numaralı ek protokolün 2. maddesine göz atalım. Söz konusu madde “Devlet eğitim ve öğretim alanında yükleneceği görevlerin yerine getirilmesinde ana ve babanın bu eğitim ve öğretimin kendi dini ve felsefi inançlarına göre yapılmasına saygı gösterir” demektedir. Burada AKP’nin bir yalanına dikkati çekmek zorundayız. Hem Anayasa Komisyonu üyesi Burhan Kuzu hem de Hükümet Sözcüsü Bakan Cemil Çiçek, Türkiye’nin bu maddeye çekince koyduğunu ileri sürüyorlar. Evet, söz konusu madde üzerinde gerçekten Türkiye’nin koyduğu bir çekince var ama bu kayıt zaten metinden de anlaşılabileceği gibi, Tevhidi Tedrisat yasasıyla ilgili. Yani Türkiye, laik eğitimin sınırlarını aşacak bir isteğe karşı çekince koymuş bulunuyor. Öte yandan AKP işine geldiğinde, çekince koyduğunu söylediği maddeyi olduğu gibi, kendi anayasa taslağına koyuyor. Şu satırlar Özbudun’un hazırladığı taslağın 24. maddesinden alınmıştır: “Devlet eğitim ve öğretim alanındaki görevlerini yerine getirirken eğitim ve öğretimin ana ve babanın dini ve felsefi inançlarına göre yapılmasını isteme hakkına riayet eder..” ??? Dikkat edilirse, 1. ek protokolün 2 maddesindeki “saygı gösterir” ibaresi, AKP anayasa taslağında “riayet eder” şekliyle daha da bağlayıcı hale getirilmiştir. Bu durumda Kuzu ile Çiçek’in “Biz çekince koymuştuk” yollu açıklamaları bir anlam taşımıyor. Şimdi gelelim AİHM kararının özüne: Mahkeme kararında “Türkiye’deki din kültürü ve ahlak bilgisi demokratik bir toplumdaki eğitim adına ve dine yönelik eleştirel bir akıl geliştirmek bakımından öğrenciler adına gerekli nesnellik ve çoğulculuk kriterlerini karşılar nitelikte sayılamayacağı sonucuna varılmıştır” deniyor. Mahkeme ders kitaplarında dinlere dair genel bir bakış sağlanmadığını belirttikten sonra, “Müslüman inancının belli başlı ilkeleri çerçevesinde buyruklar da veriyor, buna kelimei şehadet, beş vakit namaz, ramazan, hac, meleklerin ve cinlerin özellikleri, ahirete inanç gibi kültürel ritüeller de dahil” demektedir. Kısacası AİHM MEB’in okullarda okuttuğu dersin din ve ahlak kültürüyle ilgili olmadığını, laik eğitim ile bağdaşmadığını tescil etmiş bulunuyor. Ayrıca kararda, bu derslerden Müslüman olmayan öğrencilerin muaf tutulmasının da içerik hakkında fikir verdiği söyleniyor. Öyle ya, din ve ahlak kültürü gibi genel bir konu olsa, Müslüman olmayan çocuklar neden muaf tutulsunlar ki? ??? Türkiye’de laik sistemi ayaklar altına almaya kararlı olan AKP’nin AİHM kararını doğru okumasını beklemek saflığın ötesinde bir budalalık olur. Şimdi öyle anlaşılıyor ki, “dileyenleri kapsam dışı bırakıyoruz” diyerek yine bildiklerini okumaya devam edecekler. Oysa AİHM kararında bu noktaya da dokunmuş ve muafiyetin de bir çare olmadığını belirtmiştir. Çünkü bizatihi muafiyet talebinin kendisi de bir inanç açıklama zorunluluğunu içermektedir. Uygulamada muafiyet isteminin Türkiye’de vereceği sonuçları düşünebiliyor musunuz? Acaba kim kendi inançlarını ileri sürerek çocuğunun bu din derslerinden muaf tutulması talebinde bulunabilir, çekinmeden? O adamın çevresinden göreceği tepkiyi bırakın bir yana, ama babasının muafiyet talebinde bulunacağı çocuğun sınıf arkadaşlarından ve gittikçe mollalaşan MEB içindeki öğretmen ve okul yönetimlerinden göreceği tepkiyi düşünebiliyor musunuz? “Liberal!” AKP, rejimi dinselleştirme yolunda engel tanımadan ilerliyor. AİHM kararını da hiçe sayacağından kuşkunuz olmasın! Son kararın bir yararı, bütün bu girişimlerin demokrasiye uygun olduğu safsatasına son vermesidir. Baykal: Dayanışma günü ? Bölgede pek çok insanın büyük riskler altında yaşadığını belirten Deniz Baykal, “Onlarla bütün Türkiye olarak dayanışma duygusu içinde olduğumuzu milletimiz adına sergilemek ve sevgi, dostluk duygularını canlandırmaya çalışmak bir görevdir, sorumluluktur. Bu anlayış içinde bölgeye geldik’’ dedi. BATMAN / ŞIRNAK (Cumhuriyet) CHP Genel Başkanı Deniz Baykal, Şırnak’ta 13 şehit veren askeri birliği ziyaret etti, ardından Beytüşşebap’a bağlı Beşağaç köyünde öldürülen 12 kişinin ailesine taziyede bulundu. Baykal, “Bütün Türkiye olarak dayanışma duygusu içinde olduğumuzu milletimiz adına sergilemek ve sevgi dostluk duygularını canlandırmaya çalışmak bir görevdir, sorumluluktur’’ dedi. Baykal, Genel Sekreter Yardımcısı Mehmet Sevigen ve bir grup gazeteciyle birlikte önce Batman’a gitti. Batman Havaalanı’nda partilerle bayramlaşan Baykal, son dönemde artan terör olaylarıyla ilgili değerlendirmelerde CHP Genel Başkanı Deniz Baykal, Şırnak’ta 13 şehit veren askeri birlikle, terörist saldırı sonucu 12 kişinin öldüğü Beytüşşebap’ın Beşağaç köyüne gitmek üzere özel uçakla Batman’a geldi. Baykal, Batman Havaalanı’nda partililerle bayramlaşarak basın mensuplarına açıklamalarda bulundu. (Fotoğraf: AA) bulundu. Terör olaylarının çok tehlikeli bir tırmanışa girdiğini belirten Baykal, şöyle konuştu: “Bayrama girdik. Bayram dönemi barış ve kardeşlik duygusunun kökleşeceği, yaygınlaşacağı bir dönem olarak düşünülür. Bugün, bayram günü yine şehit haberi geldi. Çok acı olaylarla karşı karşıya kalıyoruz. Böyle bir manzara içinde düşündük ki, bu bölgede şehit vermiş olan insanlarımızı ziyaret etmek onlarla bütün Türkiye olarak dayanışma duygusu içinde olduğumuzu milletimiz adına sergilemek ve sevgi, dostluk duygularını canlandırmaya çalışmak bir görevdir, sorumluluktur. Bu anlayış içinde bölgeye geldik. Hem sivil vatandaşlarımızın şehit olduğu Beşağaç köyünde hem de güvenlik güçlerimizin, askerlerimizin terörle mücadele için canını verdiği karakollarda vatandaşlarımızla, ailelerle bir araya gelmek, teselli etmek, onlarla dayanışma içinde olduğumuzu ortaya koymak istedik.’’ Baykal, bir gazetecinin, “Bir tedirginlik yaşıyor musunuz’’ sorusunu da, “Ki şisel bir tedirginliğim yok. Bu görevin yapılması gerekiyor” diye yanıtladı. Deniz Baykal açıklamasının ardından askeri helikopterle 13 askerin şehit edildiği askeri birliğe gitti. Köylülerle bayramlaştı Köy meydanında toplanan yurttaşların Ramazan Bayramı’nı kutlayan Baykal, “Sadece siz değil bütün Türkiye, 72 milyon, şehitlerinin acısını yaşıyor. Acıda, sevinçte sizinle beraberiz. Yaşadığınız acılar boşa gitmeyecektir. Herkesin kardeşçe yaşadığı bir ortamı göreceğiz. Hepimiz bir milletin parçasıyız. Kardeşliğimizi kimsenin bozmasına izin vermeyelim. Irak’a ve diğer ülkelere bir bakın. Kardeş kavgası, mezhep kavgası onları birbirine düşürdü. Dışarıdan bu oyunu kuranlar, parmaklayanlar var. Türkiye bu oyunlara, bu tezgâhlara gelmemeli. Herkesin kökü, kökeni vardır. Bunların bizim başımızın üzerinde yeri var. Bin yıldır bu anlayışla geldik, böyle de gideceğiz. Devletimiz size sahip çıkacaktır’’ dedi. Komutanlardan AKP milletvekillerine tavır ? Adana Valiliği’nin bayramlaşma törenine katılan 6. Kolordu Komutanı Korgeneral Şen ve 10. Tanker Üs Komutanı Tuğgeneral Erdoğan, AKP’li vekillerle bayramlaşmadılar ve kısa bir süre sonra törenden ayrıldılar. ADANA (Cumhuriyet Bürosu) Adana Valiliği’nin düzenlediği bayramlaşma töreninde AKP’li milletvekilleri ile komutanlar arasında soğukluk yaşandı. Valiliğin DSİ 6. Bölge Müdürlüğü bahçesinde düzenlediği resmi bayramlaşma törenine Adana Valisi İlhan Atış, 6. Kolordu Komutanı Korgeneral Muzaffer Şen ve 10. Tanker Üs Komutanı Tuğgeneral Mehmet Yılmaz Erdoğan, Adana Büyükşehir Belediye Başkanı AKP’li Aytaç Durak, Çukurova Üniversitesi Rektörü Prof. Dr. Alper Akınoğlu, sivil toplum örgütleri temsicileri ve diğer yetkililer katıldı. Kokteylin verildiği bayramlaşma törenine AKP Adana milletvekilleri Dengir Mir Mehmet Fırat, Necdet Ünüvar, Ali Küçükaydın ve Fatoş Gürkan ile AKP İl Başkanı Mustafa Attaroğlu yaklaşık 20 dakika geç geldi. AKP’li milletvekilleri kokteyl alanına girerken bazı meslek odaları temsilcileri karşılayıp bayramlaştı. Bu sırada Korgeneral Şen ve Tuğgeneral Erdoğan’ın Vali Atış ile tokalaşarak bayramlaşmanın yapıldığı alandan ayrıldıkları görüldü. Törene katılan diğer subay ve astsubaylar ise farklı bir masada yer alarak alanda bulundu, ancak, milletvekilleriyle bayramlaşmadılar. Gazetecilerin, “Siz gelince komutanlar ayrıldı. Dikkatinizi çekti mi’’ sorusuna AKP milletvekili Fırat, “Hayır dikkatimi çekmedi. Sayın Vali’yle şey yapıyorlardı. Neden gittiklerini onlara sormak lazım. Bilemiyorum’’ dedi. Gazetecilerin aynı yöndeki sorusu üzerine Vali Atış da “Acil işleri çıktı, gittiler’’ ifadesini kullandı. asirmen?cumhuriyet.com.tr 84 YIL ÖNCE BUGÜN BAŞKENT İLAN EDİLDİ Ankaralıların gurur günü ANKARA (Cumhuriyet Bürosu) Siyasiler, Ankara’nın başkent oluşunun 84. yıldönümü nedeniyle mesaj yayımladılar. TBMM Başkanı Köksal Toptan, yayımladığı mesajda, 23 Nisan 1920’den itibaren fiilen yeni Türk Devleti’nin başkentliğini yapan Ankara’nın, o zamanki Dışişleri Bakanı İsmet Paşa ve 14 milletvekilinin verdiği yasa teklifiyle, 13 Ekim 1923 tarihinde resmen Türkiye Cumhuriyeti’nin başkenti olduğunu kaydetti. Toptan, “Cumhuriyetimizin ve devletimizin kuruluş süreçlerine beşiklik eden Ankara’nın başkent oluşu ile ne kadar övünsek azdır” dedi. Başbakan Recep Tayyip Erdoğan da “Ankara’nın, Atatürk’ün önderliğinde aziz milletin verdiği efsanevi istiklal mücadelesinin en önemli karar merkezi olduğunu’’ belirtti. Sanayi ve Ticaret Bakanı Zafer Çağlayan ise mesajında, “Ankara’nın başkent olduğu 13 Ekim 1923 öncesinde, ülkenin her köşesinde aç susuz şehit düşerek, canları pahasına vatanını savunan ve bütün imkânsızlıklara rağmen yedi düvele karşı verilen bir büyük mücadelenin sonunda, Büyük Atatürk’ün önderliğinde zafere ulaşan asil Türk milletinin ve bütün Ankaralıların bir gurur, bir iftihar günüdür” görüşünü dile getirdi. Hrant’ı Öldüren Madde Onu İzliyor Hrant Dink’i kamuoyunda hedef haline getiren maddeydi Türk Ceza Kanunu’nun 301. maddesi. Geçen dönemin Adalet Bakanı şimdiki Koordinatör Başbakan Yardımcısı Cemil Çiçek, “Hrant Dink, TCK 301. maddeden değil, TCK 159. maddeden mahkum oldu” demişti. Aslında aralarında bir fark yoktu. Sonunda 159. mad. kalkınca onun işlevini 301. madde üstlenmişti. İki gün önce Hrant’ın oğlu Arat Dink ve Agos gazetesinin sahibi Sarkis Seropyan, Hrant’ın soykırım konusundaki sözleri nedeniyle işte bu ünlü maddeden birer yıl hapse mahkum oldular. Üstelik dava Hrant Dink’in bir demeci nedeniyle açılmıştı. Agos gazetesinin avukatı Fethiye Çetin, kararda ilginç bir noktaya dikkat çekti. Kararda “ayrı ayrı ve kişilikleri ve eylemlerinin özellikleri göz önüne alarak” diye bir ibare vardı. Çetin, sanıkların “kişilikleri”yle mahkemenin neyi kast ettiğini merak ettiğini ve “Ermeni olmaları mı bu cezanın nedeni’’ diye sordu. ??? Bu kararda bazı noktalar önemli: Kararla birlikte 1915’te “Soykırım olmuştur” demek “Türklüğe hakaret” suçu sayılmıştır. Hadi gelin bu meseleyi önyargısız tartışalım deniyordu? Türkiye’ye bu konuyu tartışmaya gelen bilim insanları “soykırım olmuştur” demeleri halinde hapse mahkum olacaklardır. Mahkeme kararı artık bu konuyu karara bağlamış bulunuyor. Bunu dünyaya nasıl izah edeceğiz? İkincisi: Türk Ceza Kanunu’nun 301. maddesi düşünceyi açıklamayı cezalandırmaya devam ediyor. Düşünce özgürlüğünün önünde ciddi bir engel olduğu, tehlikeli bir işlev yerine getirdiği, artık tartışılmaz bir gerçek olarak mahkeme kararı olarak karşımıza dikilmiştir. Üçüncüsü, ülkemizin yargı sistemi düşünceyi suç sayan kararları vermeye devam ediyor. Kanunlar soyut maddelerdir, onları hayata geçirenler hukukçulardır, yargıçlardır, savcılardır. Görünen o ki, bazı yargıçlar ve savcılar, kanunları demokratik hukuk devleti yönünde değil, otoriter bir anlayışla yorumlamaya devam ediyorlar. Türk Ceza Kanunu’nun 301. maddesi hemen değiştirilmeli ve düşünce özgürlüğünün önünde engel olması işlevine son verilmelidir. Tabii bu konu yalnızca böyle değişikliklerle halledilemeyecek bazı değişiklikleri de beraberinde getirmelidir. Yargıçların ve savcıların demokratik bir ülke hedefini önlerine koymaları, kanunları bu amaçla yorumlamaları alışkanlığını da edinmeleri gerekiyor. Bunun için de siyasi iktidarın bu iradesini kararlılıkla ortaya koyması şart. ??? Hrant Dink’in öldürülmesi ve bu cinayetin arkasında devletin içine uzanan izler, bu ülkenin hâlâ baskıcı, ırkçı, despotik ve komplocu gelenekle hesaplaşamadığını gözler önüne seriyor. Bu cinayet konusunda ortaya çıkan gerçekler korkutucu olduğu gibi, siyasi iradenin hâlâ bu konuyu çözecek niyette olmadığını da bize bir kez daha kanıtlıyor. Son karar, acaba hükümet açısından bir anlam ifade ediyor mu? Örneğin Türk Ceza Kanunu’nun 301. maddesi değiştirilecek mi? Şimdiye kadar bu konuda dikkat çekici bir adım söz konusu değil. Daha da önemlisi, aydınlarımızın, düşünceleri nedeniyle mahkum olmalarına devam edilecek mi? Faşist çetelere bu kararların cesaret verdiği gerçeği göz önüne alınacak mı? ??? Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi’nin “zorunlu din dersi” konusunda verdiği karar, artık bu konunun çözüme ulaştırılması gerektiğini de kanıtladı. Laik bir ülkede, insanlara bir tek dinin ve mezhebin propagandasını resmi devlet okullarında yapmanın abes olduğu ortaya çıktı. Yıllardır 12 Eylül 1980 askeri darbesinin ürünü olan “zorunlu din dersi”ne itiraz ediyorduk. Bunun laik bir devlette olamayacağını ifade ediyorduk. İşin ilginç tarafı, bugüne kadar bu konuda “laiklik elden gidiyor” diye tepki gösteren bazı çevrelerin sessiz kalması. Gerçekten de böyle bir eğitim laikliği zedelemez mi, insan haklarını zedelemez mi? ??? AKP hükümeti, “demokrasi” vurgusunu seçimlerde çok kullandı. AB sürecini sürdüreceği konusunda seçmenlere söz verdi. Seçimlerden bu yana AKP demokratikleşme ve AB konusunda ne yaptı diye sorarsanız, bir hiç olduğunu söyleyebilirim. Türk Ceza Kanunu orada duruyor, Hrant Dink cinayeti orta yerde duruyor. Bu nasıl demokratikleşme… Nerede verilen sözler? CUMHURİYET 04 CMYK
Subscribe Login
Home Subscription Packages Publications Help Contact Türkçe
x
Find from the following publications
Select all
|
Clear all
Find articles published in the following date range
Find articles containing words via the following methods
and and
and and
Clear