24 Kasım 2024 Pazar Türkçe Subscribe Login

Catalog

Months
Days
Pages
SAYFA CUMHURİYET 5 OCAK 2007 CUMA 4 HABERLER ‘Türkiye’de Gıda Güvenliği’ adlı rapor, birliğin Türkiye’ye bakışını bir kez daha gözler önüne serdi AB’nin ‘Kürdistan’ takıntısı MAHMUT GÜRER ANKARA Avrupa Parlamentosu Ekonomi ve Bilimsel Siyaset Dairesi tarafından Tarım Bakanlığı’na müzakereler öncesinde eksikliklerini görmesi için gönderilen, 33 sayfalık “Türkiye’de Gıda Güvenliği” adlı rapor, AB’nin Türkiye’ye bakışını bir kez daha gözler önüne serdi. Raporda, Türkiye’nin coğrafi bölgeleri, Doğu, Batı, Kuzey Anadolu ve “Kürdistan” olarak tanımlandı. Raporda, Batı Anadolu’nun tarım ve gıda güvenliği bakımından oldukça gelişmiş olduğu belirtilirken Orta Anadolu’nun gelişmesi gerektiği, “Kürdistan” olarak tanımlanan Güneydoğu Anadolu Bölgesi’nde ise gıda güvenliğinin olmadığı vurgulanıyor. Prof. Dr. Berthold Koletzko ve Ekonomi ve Bilimsel Siyaset Dairesi Uluslararası İlişkiler Dairesi’nden Gian Paolo Meneghini tarafından Ankara ile müzakereler öncesinde ülkenin Gı ? AP tarafından hazırlanarak, müzakereler öncesinde kullanılması amacıyla Ankara’ya gönderilen “Türkiye’de Gıda Güvenliği” adlı raporda, Ege Bölgesi’nden “Batı Anadolu”, Karadeniz’den “Kuzey Anadolu”, İç Anadolu’dan “Orta Anadolu”, Güneydoğu Anadolu’dan ise “Kürdistan” olarak söz ediliyor. Kürdistan sözcüğüne dört kez yer verilen raporda, Doğu illerinde sağlığa yeterli önem verilmediği belirtiliyor. da Güvenliği konusundaki durumunu saptamak üzere yazıldığı savlanan Eylül2006 tarihli raporda, Türkiye’nin durumundan çok coğrafi bölgelerine ilişkin belirlemeler dikkat çekti. Raporda, Ege Bölgesi’nden “Batı Anadolu”, Karadeniz’den “Kuzey Anadolu”, İç Anadolu’dan “Orta Anadolu”, Güneydoğu Anadolu’dan ise “Kürdistan” olarak söz edildi. Raporda Kürdistan sözcüğüne, tarım, kuş gribi, gıda, gelişmişlik ile ilgili olarak 4 kez yer verilirken, genel olarak şu ifadeler kullanıldı: ? Sağlık Bakanlığı’nın 81 ildeki taşra teşkilatının standartları ile 39 ildeki kontrol laboratuvarlarının, gıda sağlığı açısından yeterince uyumlu olmadıkları görülmektedir. Ülkenin çeşitli bölgelerinde gıda sağlığı konusunda birçok farklılık da yer almaktadır. Özellikle Orta ve Doğu Anadolu ve Kürdistan’daki kalite standartları, ülkenin batı ve diğer kesimlerine yetişmekten çok uzaktadır. ? Ülkenin 81 ili arasındaki gıda sağlığı koşulları arasında büyük farklılıklar görülmekte, Doğu illeri ile Kürdistan’da bu durumun çok yüksek olduğu dikkat çekmektedir. ? Ülkedeki gıda üreticilerinin bir kısmı, AB standartlarında üretim yapmaktadır. Ancak nüfusun çoğunluğu bu gıdalara ulaşamamaktadır. Üreticilerin büyük bölümü özellikle, yiyeceklerin “Helal Belgesi” almış olmasına daha çok dikkat etmektedir. Yine de Kürdistan ve Doğu illerindeki alt standartların uygulandığı görülmektedir. Tarım Bakanlığı’na gönderildi Diplomatik kaynaklardan edinilen bilgilere göre, rapor Tarım Bakanlığı’na da gönderildi. Ancak bakanlık konuya ilişkin rapora herhangi bir tepki göstermedi. Bunun dışında raporda şu unsurlara yer verildi. ? Türkiye gıda güvenliği konusunda son yıllarda AB kapsamındaki yasalar doğrultusunda büyük ilerleme kaydedildi. ? Yasalar ile sağlanan ilerlemeye karşın bunlar uygulamaya geçirileme di. Bölgeler arası farklılık bunda en büyük etken oldu. ? Büyük üretim yapan firmaların dışında kalan ürünlerin analizleri yeterince gerçekleştirilmiyor. Bu durum Sağlık ve Tarım bakanlıkları arasındaki eşgüdümsüzlük nedeniyle ortaya çıkıyor. ? Hayvan sağlığı konusunda birçok zorunluluk getirilse de bunlar uygulamaya sokulamadı. ? Türkiye’ye Suriye, İran ve Irak’tan giren büyük ve küçükbaş hayvanlar, ülkede süt ve süte bağlı bakteriler nedeniyle ortaya çıkan hastalıkların artmasına neden oluyor. Türkiye’de bu yolla her yıl yaklaşık 14 bin kişi rahatsızlanıyor. ? Özellikle “kuş gribi”ne ilişkin süreçte Türkiye’de çok sayıda kanatlının yok edildiği görülüyor. Bu durum Türkiye’de hayvan sağlığının kontrol altında olmadığını gösteriyor. Ülkedeki veteriner sayısının da artırılması gerekiyor. Erdoğan Lübnan ziyaretinde terörle mücadele özel temsilciliği sisteminin başarısızlığını kabul etmişti. ERDOĞAN DA İTİRAF ETTİ A Erdoğan: Kafatası milliyetçisi değiliz KP AFİŞLERİNİ YORUMLADI ? Çankaya Köşkü için “kendi strateji ve taktiklerini” uyguladıklarını belirten Erdoğan, Baykal’ı “anlaşılmaz ve zikzaklı” açıklamalar yapmakla suçladı. İstanbul Haber Servisi Başbakan Recep Tayyip Erdoğan, Cumhurbaşkanlığı adaylığına ilişkin CHP lideri Deniz Baykal’ın açıklamalarının “anlaşılmaz ve zikzaklı’’ olduğunu ileri sürdü. Erdoğan, Cumhurbaşkanlığı konusunda “kendi strateji ve taktiklerini’’ uyguladıklarını söyledi. Kurban Bayramı’nda billboard’lara asılan, “Kurban Olam Ayına Yıldızına’’ mesajının yer aldığı afişleri de yorumlayan Erdoğan, “Biz kafatası milliyetçisi değiliz ve kafatası milliyetçiliği yapanlarla hiçbir zaman bir ve beraber olmadık’’ dedi. Üsküdar Emniyet Mahallesi’ndeki konutundan dün öğle saatlerinde çıkarak, evinin karşısındaki esnafla bayramlaşan Erdoğan, gazetecilerle evinin karşısındaki börekçide bir araya gelerek soruları yanıtladı. Erdoğan, bayramda billboard’larda yer alan “Kurban Olam Ayına Yıldızına’’ mesajının MHP tabanına yönelik olup olmadığının sorulması üzerine, “Her şeyden önce bu yaklaşım tarzını çok çok çirkin buluyorum. Türkiye Cumhuriyeti Başbakanı’nın geçmişini incelememiş, irdelememiş ve bundan bu kadar uzak yorum tarzını ilk defa görüyorum. Bunu okullardaki arkadaşlarıma sorarlarsa öğrenmeleri mümkündür. Bunun asla bir istismar yanı yoktur. Biz kafatası milliyetçisi değiliz ve kafatası milliyetçiliği yapanlarla hiçbir zaman bir ve beraber olmadık” yanıtını verdi. Cumhurbaşkanlığına adaylığı sorusu üzerine “Henüz adaylığımı açıklamadım’’ karşılığını veren Erdoğan, CHP liderinin adaylığına ilişkin sözlerinin anımsatılması üzerine “Baykal’ın söylediklerine bakar ve gözden geçirirseniz, başından bu yana ne demek istediğini anlayabilecek misiniz, bunu merak ediyorum. Çünkü ilk günde ne dedi, bugün ne diyor? Zikzaklarla dolu tam bir istatistik eğrisi göreceksiniz’’ dedi. İĞNELİ FIRÇA ZAFER TEMOÇİN Sur belediyesi ‘Çok dilli hizmete’ inceleme DİYARBAKIR (Cumhuriyet) Diyarbakır Sur namikzafer@yahoo.com ‘Selamlaşma’ hutbesi verilecek ‘İyi günler, merhaba, günaydın’ gibi sözcüklerin esenlik temennisinde yeterli olmadığını savunan İstanbul Müftülüğü, ‘Selamün aleyküm’ ifadesinin kullanılmasını istedi ANKARA (ANKA) İstanbul Müftülüğü önümüzdeki günlerde camilerden “Selamlaşmak” hutbesi okutacak. Hutbede selamlaşırken “Esselamün aleyküm” ya da “Selamün aleyküm” ifadelerinin kullanılması istenecek. İstanbul Müftülüğü hutbede, selamın bir Müslümanın diğer Müslüman için hayır temennisinde bulunması olduğunu belirterek, selamlaşmanın karşıdaki kişi ile ilgi kurmak ve o kişi için emniyet ve güven vermek anlamına geldiğini bildirecek. Hutbede, “Dinimizde selam verme kısaca, ‘Esselamün aleyküm’ veya ‘Selamün aleyküm’ şeklindedir. Kendisine selam verilen kişi de ‘ve Aleyküm selam’ şeklinde karşılık verir. Bunun anlamı ‘Allah’ın emniyet ve güveni sizinle olsun’ demektir. Müminlerin birbirleriyle karşılaştıklarında selamlaşmaları dinimize göre sünnettir. Verilen bir selamı almak ise Müslüman için yerine getirilmesi gereken bir haktır” denilecek. Selam vermenin toplumdaki kaynaşma ve dayanışmayı artırdığına dikkat çekilecek olan hutbede, kültürümüzde var olan “iyi günler, merhaba, günaydın’’ gibi sözcüklerinde insanların birbirleriyle ilgi kurduğuna, ancak kişinin esenlik ve mutluluk temennisini “Esselamün aleyküm” ya da “Selamün aleyküm” şeklinde ifade etmesinin “en güzel ve sünnete en uygun biçim’’ olduğu belirtilecek. Belediyesi hizmetlerinin “çok dilli’’ yapılması kararı belediye meclisi tarafından da onaylandı. İçişleri Bakanlığı kararın incelenmesi için müfettiş görevlendirdi. Diyarbakır Sur Belediye Başkanı Abdullah Demirbaş’ın hizmetleri “çok dilli’’ olarak verme kararının belediye meclisince de onaylandığı bildirildi. Karar gereği, belediye, hizmetlerini Türkçe yanında Kürtçe, Ermenice, Süryanice, İngilizce gibi dillerde de verecek. Belediye Başkanı Demirbaş, “Türkiye tek dilli değil, çok dilli. Tek kültürlü değil, çok kültürlü. Tek dinli değil, çok dinli. Tek kimlikli değil, çok kimliklidir. Bundan sonra bu temelde hareket edeceğiz. Bütün çalışmaları çıkan bilimsel veriler temelinde bölgedeki ve ülkedeki demokrasiye katkıda bulunma temelinde yapacağız. Bu meclis kararı umuyorum ki TBMM’ye örnek olur’’ dedi. Demirbaş, yapılan bir ankette, belde halkının yüzde 24’ünün Türkçe, yüzde 72’sinin Kürtçe, yüzde 4’ünün Arapça ve yüzde 3’ünün de Süryanice ve Ermenice konuştuğunun belirlendiğini belirtti. Öte yandan İçişleri Bakanlığı, Diyarbakır Sur Belediyesi Meclisi’nce, “çok dilli belediyecilik hizmetleri’’nin onaylanmasıyla ilgili bir mülkiye başmüfettişini inceleme yapmak üzere görevlendirdi. Terörle mücadelede koordinasyon lafta kaldı MAHMUT GÜRER Diyanet İşleri Başkanlığı’nın (DİB) Alevi inancına, tarihine ilişkin kitap basmaya karar vermesi, Alevi topluluğu tarafından tepkiyle karşılandı. DİB, bunun üzerine bazı Alevi dedelerine danıştığını açıkladı. Alevi dedeleri de böyle bir danışma sonrası kitap basmaya karşı çıktıklarını belirttiler. Görüldüğü kadarıyla kitaplar yayıma hazır hale getirilmiş. Ortada neresinden bakarsanız bakın, sakatlıklarla dolu bir durum söz konusu. Birinci sakatlık: DİB’nin bütün mensupları, danışmanları ve yöneticileri Sünni. Sünniliğin de Hanefi koluna mensuplar. Bugüne değin bu kurumun yayımladığı birçok kitap Alevileri ya yok sayar ya da sapkınlık olarak değerlendirir. SünniHanefilik şimdiye kadar Alevileri meşru gören bir tutum göstermedi. Aleviliği bir inanç olarak da kabul etmedi. Böylesine taraflı bir kurumun Alevilik üzerine kitap yayımlaması baştan sakattır. Diyanet İşleri Başkanı Ali Bardakoğlu’nun iyi niyet Diyanet ve Alevi Kitapları li olması bu somut gerçeği değiştirmez. İkinci sakatlık, laik Türkiye Cumhuriyeti’nin Başbakanlık’ına bağlı olan bir devlet kurumunun, yani DİB’nin bir mezhebi temsil etmesi ve bütün örgütlenme ve propagandasını bu mezhep üzerine kurmasıdır. Bunu da Türkiye Cumhuriyeti’nin değişik inanç, mezhep ve dinlerinden oluşan yurttaşlarının vergileriyle yapmasıdır. Aralarında Alevi, Yahudi, Hıristiyan ya da ateist yurttaşların da bulunduğu tüm toplum kesimlerinden elde edilen vergilerle, devletin kadrolu din adamlarına maaş veriliyor. Yine devletin paralarıyla SünniHanefi olmayan inanç, mezhep ve inançları dışlayan yayınlar yapılıyor. Bütün bunlar sakattır. ??? Tabii böylesine sakat bir örgütlenme üzerinden Aleviler adına kitap çıkarılamaz. Çünkü, bir SünniHanefi din adamı, Aleviliği zaten kabul etmiyor ki! Bir kere bu yaklaşımın değiştirilmesi gerekiyor. SünniHanefi din adamlarının Aleviliği önce kabul edip onları meşru görecek bir anlayış içine girmeleri zorunluluğu bulunuyor. Bu yapılmadan sorun çözülemez. Alevi cem evleri birer inanç merkezi mi, değil mi? DİB’nin bu konuda tutumu nedir? Alevilik bir mezhep midir, değil midir? DİB’nin bu konudaki resmi tutumu nedir? Aslında burada yalnızca DİB ile ilgili değil, devletle ilgili bir sorun söz konusu. Devlet Alevi kimliğini tanıyor mu, tanımıyor mu? Bu soruyu sorduğumuz zaman, “Aleviler de değişik görüşlere sahip, hangi Aleviler” deyip işin içinden çıkacaklarını sanıyorlar. O zaman aynı şeyi SünniHanefiler için de söyleyebiliriz. Hangi Hanefiler: Bunun içinde çok değişik tarikat ve cemaatler olduğunu bilmiyor muyuz? Bir Alevi kendisini nasıl tanımlıyorsa onu öyle kabul edeceksiniz. Sonuç olarak Alevi inancının temel referansları bellidir ve ortaktır. Uygulamada, anlayışta, yaklaşımda farklılıklar söz konusudur. Bu da son derece doğaldır. ??? Alevilik meselesi, bir devlet meselesidir. Demokrasi ve inanç özgürlüğü meselesidir. Devlet Alevi yurttaşını onun inançlarına saygı göstererek kabul edecek mi, etmeyecek mi? Bu bir demokratikleşme konusudur. Almanya’da, Fransa’da Aleviler inanç özgürlüğü açısından daha önemli mesafeler aldılar. O ülkelerin yabancıları olmalarına rağmen birçok hak elde ettiler. Türkiye’de kendi yurtlarında hâlâ kendi kimlik lerini kabul ettirme mücadelesi veriyorlar. Din derslerinin Alevilere zorunlu olması, idare tarafından hâlâ değiştirilmedi. Aleviler hâlâ mahkeme kapılarında hak arıyorlar. Böyle inanç özgürlüğü olur mu? Kendi yurttaşının kimliğini yok sayan bir devlet demokratik bir devlet olabilir mi? ??? Diyanet İşleri Başkanlığı’nın kitap basma skandalı aslında kökten bir yanlışın devamından ibaret. Bu kökten yanlışın değiştirilmesi ise bir devlet politikası olarak ele alınmak zorunda. Yoksa buna benzer yanlışlıklardan kurtulmak mümkün değil. Alevileri bir inanç topluluğu olarak görüyor musunuz, görmüyor musunuz? Buna karar verin. Onların kültürel, inançsal ve toplumsal haklarını tanıyacak mısınız, tanımayacak mısınız? Sorun bundan ibarettir. Gerisi boş tartışma… ANKARA Türkiye, Irak ve ABD arasında kurulan koordinatörlük organının Türkiye’ye neredeyse hiçbir getirisi olmadı. 2004 yılından bu yana iadesine uğraşılan yaklaşık 66 PKK’li teröristin Ankara’ya teslim edilmemesinin temel nedeninin ise kişiler hakkındaki kanıtların Arapça ve İngilizceye çevrilmemesi olduğu öğrenildi. 3 ülkenin koordinatörleri de konuya ilişkin sorunu çözemezken yaklaşım fiyaskoyla sonuçlandı. Başbakan Recep Tayyip Erdoğan’ın da işe yaramadığını itiraf ettiği ve yaklaşık 4 aydır ABDTürkiyeIrak eşgüdümünde sürdürülen “PKK ile mücadele özel temsilciliği” mevcut sürecin daha da zorlaşmasına neden oldu. ABD’nin istemi üzerine Stratejik Ortak Vizyon Belgesi doğrultusunda kurulan özel temsilcilik makamını halen Türkiye adına emekli Orgeneral Edip Başer, ABD adına General Joseph Ralston, Irak adına ise Şirvan Vaili yürütüyor. Ancak atamaların gerçekleştirilmesinden bu yana, 3 ülke arasında eşgüdüm sağlanamadı. Irak tarafı Vaili’nin yardımcılığına Irak Kürt Bölgesel Yönetimi İçişleri Bakanı Kerim Sincari’yi atamaya çalışırken Türkiye buna resmi belgeyle karşı çıktı. ABD ise bu sıkıntılı dönemde sürece müdahil olamayacağını, duyurdu. İlk kez 2004 yılında Irak’tan iadesi ? Başbakan istenen 66 Erdoğan’ın da işe PKK’li terörisyaramadığını tin iadesine ilişkin durumun da itiraf ettiği ve terörle mücadeyaklaşık 4 aydır le temsilcileriABDTürkiyeIrak nin önemli bir eşgüdümünde gündem maddesürdürülen “PKK sini oluşturduğu ile mücadele özel bildirildi. İade sürecinde temsilciliği” Irak’ın Türkimevcut sürecin ye’den teröristledaha da re ilişkin mahzorlaşmasına keme kararlarını neden oldu. istediği, Ankara’nın da bu kararları Türkçe olarak ilettiği öğrenildi. Koordinatörler arasında da bu konuda bir tercüme krizi yaşandığı bildirildi. Buna göre Ankara, Türkiye’nin gönderdiği kanıtların çevirilerinin Irak Dışişleri Bakanlığı tarafından yapılabileceğini iletirken Bağdat makamları buna yanaşmadı. Ancak Türkiye de çevirileri yaparak göndermedi. Çeviri krizinin ardından iadeye ilişkin görüşmelerin tıkandığı belirtildi. Irak hükümetinin PKK’nin terör örgütü olduğunu belirterek ülke genelindeki bürolarının kapatıldığını açıklamasının ardından kısa bir süre geçmesine karşın ise buralara operasyon dahi düzenlenmediği ve kapatmaların geçici olduğu ortaya çıktı. Erdoğan: Başarı yoksa ısrar etmeyiz Öte yandan dün İstanbul’da gazetecilerin sorularını yanıtlayan Erdoğan, Lübnan gezisi sırasında “ABD’nin terör örgütüne yönelik mücadele ciddi adımlar atmadığı’’ yönündeki açıklamaların yanlış anlaşıldığını söyledi. Terörle mücadele programının devam ettiğini belirten Erdoğan, “Belli bir noktaya gelir, değerlendirmesi yapılır. Verimli yürüyorsa tabii ki biz de bunu destekleriz. Ama başarı yoksa, burada ısrar etmenin bir anlamı yoktur” diye konuştu. CUMHURİYET 04 K
Subscribe Login
Home Subscription Packages Publications Help Contact Türkçe
x
Find from the following publications
Select all
|
Clear all
Find articles published in the following date range
Find articles containing words via the following methods
and and
and and
Clear