24 Kasım 2024 Pazar Türkçe Subscribe Login

Catalog

Months
Days
Pages
5 OCAK 2007 CUMA CUMHURİYET SAYFA KÜLTÜR kultur?cumhuriyet.com.tr 15 50’NİN ÜZERİNDE OYUNDA ROL ALMIŞTI Ölümle yücelenler, yaşarken ölenler ve ikisi arasındaki kaos Lodosun getirdikleri... ge kıyıları, yeni yılın üçüncü E gecesi yeri göğü inleten lodos fırtınasıyla sarsıldı. Poseidon’un tüm cinleri tepesine üşüşmüştü anlaşılan, deniz kabardıkça kabardı, birbiriyle yarışan köpüklü dalgalar neredeyse göğe ulaştı, rüzgâr yıldızları silip süpürdü, toz duman dağlara sığındı, insancıklar yorganlarının altına kıvrılıp sabaha dek dalgaların ve rüzgârın dinmek bilmeyen uğultusuyla uyumaya çalıştı. OĞAHAYVANLARİNSANLAR Sabah kumsala indiğimde, lodos fırtınası henüz dinmemişti ama şiddetini, gücünü yitirmişti. Gözüme ilk çarpan kuşlar oldu. Palmiyelerin denize bakan yanınada değil de rüzgârı almayan, karaya bakan yanında, dev dalların arasında birbirlerine sokulmuşlar kıpırdamadan duruyorlardı. Her yeni gelen, kendinden önce Ali Ersen’in ‘Sarajevo’ sergisinden. (Ayrıntı) oluşmuş grubun yanına konup daha çok, daha çok sokularak ısınmaya çalışıyordu. Sonra kediler, köpekler çıktı ortaya... Önce üzerlerindeki deniz ve yağmur sularından kurtulmak için bol bol silkelendiler. Sonra büyükler, yavruları yalayarak bir güzel temizledi. Sahil hâlâ tekin değildi, kâh birbirlerini itekleyerek kâh yarışarak sahilden kaçıp kuytu köşelere sığındılar, alt alta üst üste kıvrılıverdiler... Sonra tek tük insanlar belirdi... Tepeden tırvardı doğadan ve hayvanlardan... Doğaya saygınağa gocuklarına sarılmış, yürümeyi denediler. yı öğrenmekle başlayabilirdik işe ya da yaşamaRüzgâr ve kılıç gibi keskin yağmur aman verya ya da yeni bir yıla... medi, ayaklarını yerden kesti. Vazgeçip gerisin geriye “içeri” kaçtı insanlar... ÖZÜMDEN GİTMEYEN İnsanı “uçuran” fırtınanın marifetlerini seyİMGELER rettim bir süre: Lodos, söylemek istediklerini Lodos fırıtınası dindi.. ama lodosun getirdiksöyleyemeyen, hep içine atan bir adam gibiydi. leri bitmedi. Sahilde bir gecede biriken pet şişeleri, teneke kuSaddam ’ın idam fotoğrafları, filmleri, kotuları, naylon torbaları, insan denilen saygısız, lay kolay gitmeyecek hiç kimsenin gözünden, sevgiden yoksun mahlukların lodosun bahçesi gönlünden... Bir zamanlar süngercilerin, balıkdenize attığı her türlü pisliği ve hakareti insaçıların merkezi olan bu sahilde daha ilk anda bir nın yüzüne geri fırlatmıştı. balıkçı söylemişti: “Katili, mazlum yaptılar” Sahil boyunca plajlara yayılmış sandalyeler, demişti... şezlonglar, ilan panoları; evleri, bahçeleri ayıran Bundan böyle Saddam eli kanlı bir diktatör, tahta çitler, demir parmaklıklar, vb. tümü yerleemperyalistlerin işbirlikçi kuklası ya da kendi rinden sökülmüş, rüzgâra kapılıp yuvarlana yuhalkına zulmeden, düşüncelerine karşı çıkanlavarlana vardıkları yerde yığılıp kalmıştı. Bunrı işkenceden geçiren, yok eden bir yönetici delara bir de karşıdaki Yunan adalarından, dalgağil, ülkesi sömürgeciler tarafından işgal edilen larla sürüklenen boş şişeler, boş konserve kutubir lider, ulusunu parçalayan, bölen, iç savaşlaları eklenmişti... Lodos fırtınasının yerinden oyra sürükleyenlere meydan okuyan ulusal bir kahnatamadığı tek şey ağaçlardı. Dev gövdeli palraman olarak anılacak... İdamı ve o idamın gemiyeler, su damlalarıyla ışıldayan zeytin ağaçrisindeki tüm ayrıntılar, (bu ayrıntıların içine ları, meyveleri üzerinde limon, portakal, manIrak’ta ölen 650 bini aşkın Iraklıyı, bir o kadalina ağaçları, o narin mi narin muz ağaçları, dar yaralananı, ülkeyi terk edenleri, yok edihepsi yerli yerindeydi, bir milim bile oynamamışlardı yerlerinden. Kök salmak böyle bir şey len altyapıyı, 3 bin Amerikalı askeri de kaolsa gerek... tabilirsiniz) onu her zamankinden daha çok yaDoğaya baktım, hayvanlara baktım, insanlaşatacak... ra baktım... Ne çok, ne çok öğreneceğimiz şey Lodostan Bush kasırgasına geçtim. Kasırga D bir anomali: Yakıp yıkan, değdiği her yeri yok eden kasırga: Kendinden güç alarak büyüyen ama sonunda kendi girdabında boğulan kasırgalar... Çok ama çok acı verdikten sonra. Yılbaşı imgelerini topluyorum sahilden: Taksim meydanında maganda kurşunuyla ölen üniversiteli gencin aydınlık güler yüzünü görüyorum. Daha ne kadar öldüreceğiz birbirimizi.. gülerken, sevinirken, severken, eğlenirken, bir şeyleri kutlarken... Taksim meydanına salıverilen ve sonra tacize uğrayan turist kızı düşünüyorum... İçimden bir ses şöyle diyor: Acaba özellikle mi, mahsus, bilerek, isteyerek mi insanlık dışı bu eylemlere izin veriliyor, hatta teşvik ediliyor? Yasaklamak daha kolay olsun diye! Yok arkadaş, gördünüz işte.. bundan böyle Taksim meydanında eğlence falan yok! Bizim insanımız için değil bu işler! Hem sonra dinimize göre... ARAYBOSNA’DA KALBİM Artık sahilde imgeleri toplamıyorum. İstanbul’a dönüş yolunda kalbim Saraybosna’da atıyor... Ali Arif Ersen’in “Sarajevo” sergisinde... (11 Ocak 10 Şubat arasında Milli Reasürans Sanat Galerisi’nde görebilirsiniz.) Ali Arif Ersen, ressam ama yıllarca resim yaptıktan sonra, fotoğraf sanatı aracılığıyla ressamlığını geliştiren; fotoğrafın olanaklarından yararlanarak söyleyeceği sözü, ileteceği düşünceyi daha da güçlü ortaya koyan bir sanatçı... Saraybosna’da çektiği fotoğraflara bakıyorum. Hayır, bu fotoğraflarda kan yok; tanklar, silahlar yok; ölüler, yaralılar yok. Bir pencere, bir duvar, bir tel örgü, bir boş sokak, bir leke, bir leke daha, bir leke daha... En sürrealist bir resimden daha da “sürrealist” olan savaşın siyah beyaz sureti: Acıyı, esareti, kısıtlanan özgürlüğü, belki de gizli bir mayın tarlasını yansıtan lekeler... En somut görüntülerle göze görünmeyeni anlatma sanatı... Somut görüntüleri bir araya getirip, anlamları çoğaltma, derinliğe inme, içinde yaşadığımız kaosu bir fresk olarak sunma... Her biri kendi içinde bir bütünü yansıtan, ama bir araya geldiğinde yaşamın hüznünü, acısını, sevincini, çaresizliğini ve yalnızlığını ortaya koyan bir ayrıntılar şöleni... Rüzgârlar ne yönden eserse essin, yeter ki savaşın rüzgârları üzerimizden eksik olsun! www.zeyneporal.com Faks: 0212. 257 16 50 DT sanatçısı Nur Bartu’yu kaybettik... Kültür Servisi Tiyatro sanatçısı Nur Bartu, 2 Ocak günü Ankara’da 90 yaşında yaşama veda etti. Devlet Tiyatroları emekli sanatçısı Nur Bartu’nun naaşı, arzusu üzerine Sapanca Maşukiye Köyü’nde defnedildi. Devlet Tiyatroları’nın öncü sanatçılarından olan Hüsnü Nur Bartu, 1937 yılında girdiği konservatuvarın tiyatro bölümünden 1942’de mezun oldu. 19451949 tarihleri arasında Devlet Konservatuvarı Tatbikat Sahnesi’nde asistanlık yapan Bartu, 1949 yılında Devlet Tiyatroları’na girdi. 1974’te emekli olan sanatçı, 50’nin üzerinde oyunda rol aldı. ‘Gülünç Kibarlar’, ‘Denize Giden Atlılar’, ‘Jül Sezar’, ‘Müfettiş’, ‘Yanlışlıklar Komedyası’, ‘Köşebaşı’, ‘Bizim Şehir’, ‘Paydos’, ‘Onikinci Gece’, ‘Küçük Şehir’, ‘Antigone’, ‘Tüccar’, ‘Peer Gynt’, ‘Hamlet’, ‘Çayhane’, ‘Üçüncü Selim’, ‘Kleopatra’nın Mezarı’, ‘Doğum Günü’, ‘Kördüğüm’ sanatçının rol aldığı oyunlardan bir bölümü. (DT Halkla İlişkiler: 0 312 309 39 20) Türkiye Almanya Film Festivali başlıyor Kültür Servisi Nürnberg’de 12’nci kez gerçekleştirilecek olan Türkiye/Almanya Film Festivali’nin başvuruları devam ediyor. Festival 818 Mart 2007 tarihleri arasında düzenlenecek. Uzun Metrajlı Film Yarışması için başvuruların devam ettiği festivalin kısa ve belgesel film yarışmasına seçilen ilk filmlerse belli oldu. Yarışma programına başvuran diğer filmlerin değerlendirmesi devam ediyor. Kısa Film Yarışması’nda yer alacak ilk dört film: Türkiye’den Belma Baş’ın ‘Poyraz’ ve Cemil Ağacıkoğlu’nun ‘İp’ adlı çalışmaları, Almanya’dan yönetmenliğini Lars Henning’in yaptığı ‘Security’, Fransa’dan ise Deniz Gamze Ergüven’in ‘Bir Damla Su’ adlı kısa filmi olarak belirlendi. Belgesel Film Yarışması’nda ise Almanya’dan yönetmen Lars Barthel’in ‘Mein Tod ist nicht dein Tod’ (Benim Ölümüm Senin Ölümün Değil) ile Rèka Kincses’in ‘Balkan Champion’ adlı filmleri de yer alıyor. Türkiye’den ise Petra Holzer ve Ethem Özgüven’in ‘Alethea/Hakikat’ adlı belgeseli, yarışma bölümünde yer alması kesinleşen üçüncü film oldu. Bu bölümde de başvuran diğer filmlerin değerlendirmesi devam ediyor. Kısa ve belgesel yarışmasının kesin sonuçları en geç 20 Ocak 2007 tarihine kadar açıklanacak. Uzun Metrajlı Film Yarışması’na katılan filmler ve festivalin diğer bölümleriyle ilgili ayrıntılarsa önümüzdeki günlerde açıklanacak. S G Senfonik rock orkestrası Almôra’dan konser Kültür Servisi 2001 yılında Soner Canözer tarafından kurulan, 2002 yılında yayımlanan “Standing Still & Cyrano” E.P’si ve yine aynı yıl içerisinde yayımlanan debut albümü “Gates of Time” ile büyük başarı yakalayan senfonik rock orkestrası Almôra, ünlü tenor Hakan Aysev’in de sahneye çıkacak ve yaylı çalgılardan oluşan bir kuartetin de eşlik edeceği bir konserle 6 Ocak Cumartesi gecesi saat: 22.00’de Studio Live’da müzik severlerle buluşacak. Grubun ikinci albümü “Kalihora’s Song” ve 2004 yılı sonbaharında çıkan 3. albümü “Shehrâzad” da yurtdışında büyük ilgi gördü. Özellikle 3. albümü “Shehrâzad” ile yurtdışındaki başarısını arttıran Almôra, bu albümün Japonya’da yayımlanmasının ardından uluslararası platformdaki yerini de sağlamlaştırmış oldu. Albümün Japonya’da ilgi görmesi üzerine, bu albümde bulunan Soner Canözer imzalı iki şarkı, ülkenin efsanevi müzikal topluluğu “Takarazuka” tarafından “Revue of Dreams” müzikalinde Japonca olarak seslendirildi. Bugüne kadar Dio, Therion, Opeth, Tankard, Kreator ve Pain of Salvation gibi dünyaca ünlü birçok grupla çeşitli konser ve festivallerde aynı sahneyi paylaşan Almôra, Avrupa’nın en prestijli rock müzik dergilerinden biri olan Alman RockHard’da yer aldı ve bir müzik/kültür elçisi olarak nitelendirildi. Tamer Hartevioğlu’nun, ‘Panoramik Bir Rüya: Paris’ başlıklı fotoğraf sergisindeki, çekimleri iki yıldan fazla süren fotoğrafların bazılarının boyutları 3 metreyi buluyor. 360 derece Paris yolculuğu... YILDIZ ÇELİK Tamer Hartevioğlu, ‘Panoramik Bir Rüya: Paris’ başlıklı fotoğraf sergisiyle, izleyicileri olağanüstü bir Paris yolculuğuna çıkarıyor. Çekimleri iki yıldan fazla süren fotoğrafların bazılarının boyutları 3 metreyi buluyor. Baskılarında, fotoğraf kâğıdı yerine tuval kullanılan fotoğraflar, ışık oyunları ve sıradışı kadrajlarıyla da farklı. Son yıllarda hızla yayılan panoramik fotoğrafçılığın Türkiye’deki öncüleri arasında yer alan, çalışmaları yurtdışında da büyük ilgi gören sanatçının, kimi zaman 12 ayrı görüntüyü birleştirdiği fotoğraflarının hangi noktadan çekildiğini kestirmek zor. Müthiş bir konsantrasyon, kompozisyon ve ışık kontrolü gerektiren bu fotoğrafları, çekim öncesinde zihninde kurguladığını söylüyor Hartevioğlu: “Benim tekniğimle gerçekleştirilen panoramik fotoğrafçılık adeta beyin jimnastiği yapmak gibi, kimi zaman saatlerce aynı noktada durarak yalnızca tek bir kareyi düşünüyorum. İnsanlara, içinde oldukları halde asla göremeyecekleri bir dünya sunmaya çalışıyorum”. Sergide, çok farklı bir formatta, özel ekipman ve tekniklerle çekilmiş, 360 derecelik, 30 renkli panoramik fotoğrafta; Fransız Halk Kü tüphanesi, Eiffel Kulesi, La Fayette mağazaları, Notre Dame Katedrali ve lle SaintLouis, Georges Pompidou Merkezi, gün batımında La Defence, Louvre Müzesi ve Piramit, Rodin Müzesi, Opera Meydanı, Saint Severin ve Xavier Privas sokakları, Orsay Müzesi, Saint Germain des Pres, Pont au Double gibi Paris’in ünlü yapı ve yerlerini bir başka gözle görüyoruz. ERGİ 13 OCAK’A KADAR AÇIK Çeşitli karma sergilere katılan Hartevioğlu, ilk kişisel sergisini ‘Turkey: A Symphony in C Minor’ adıyla Lütfi Kırdar Kongre ve Sergi Sarayı’nda açmıştı. 2004 yılında da Kıbrıslı fotoğraf sanatçısı Christina Drakos ile Con S rad Sanat Galerisi’nde ‘İki Ülke, İki Fotoğrafçı, Bir Sergi’ adlı sergiyi açan sanatçının, Total ve Cafe Tur sponsorluğunda gerçekleştirdiği bu son sergisi, Fransız Kültür Merkezi’nde 13 Ocak’a kadar açık. Serginin koordinatörü Selin Atasoy “Serginin öncelikle Türkiye’de değişik illerimize gitmesini planlıyoruz. İstanbul’da kapandıktan sonra İzmir’de açılacak. Daha sonra da Paris ve başka dünya kentlerine gidecek” diyor. Birçok ulusal ve uluslararası ödülü olan sanatçı, Paris’le aynı zamanda başladığı panoramik İstanbul çalışmasının çekimlerini ise sürdürmekte. Hafta sonu Eskişehir’de üç oyun... ANKARA (AA) Eskişehir Büyükşehir Belediyesi Şehir Tiyatroları Tepebaşı Sahnesi’nde “Büyük Aşkların Sonuncusu” ve “Tartuffe’’, Turgut Özakman Sahnesinde “Cuco Bilmiyor” adlı oyunlar sahnelenecek. Neil Simon’un yazdığı, Özer Tunca’nın yönettiği “Büyük Aşkların Sonuncusu” adlı oyunda Sermet Yeşil, Gonca Yakut, Çiğdem Altuğ ve Ecren Can rol alıyor. Oyun, Tepebaşı Sahnesinde yarın sahnelenecek. Moliére’in yazdığı, Fransız yönetmen Jacques Clancy’nin yönettiği, Ersen Tunççekiç’in ışık, dekor ve kostüm tasarımı Özüdoğru Cici’nin yaptığı “Tartuffe” adlı oyunda ise Başak Boran Oksal, Elif Melda Yılmaz, Burcu Tutkun Oruç, Deniz Erdem, Tolga Hikmet Tümer, Emir İzci, Özgür Onan, Murat Danacı, Basri Albayrak, Elif Savran Perk, Ersin Umut Güler, Hıdır Akkaya, Çağdaş Onur Öztürk, Pelin Acar ve Orhan Doruk Şengezer rol alıyor. Oyun 9, 10 ve 11 ocakta sahnelenecek. Emre Basalak’ın uyarlayıp yönettiği “Cuco Bilmiyor” adlı çocuk oyununda da, Ali Eyidoğan rol alıyor. Oyun yarın ve 7 Ocak‘ta Turgut Özakman Sahnesinde beğeniye sunulacak. CUMHURİYET 15 K
Subscribe Login
Home Subscription Packages Publications Help Contact Türkçe
x
Find from the following publications
Select all
|
Clear all
Find articles published in the following date range
Find articles containing words via the following methods
and and
and and
Clear