01 Haziran 2024 Cumartesi Türkçe Subscribe Login

Catalog

Months
Days
Pages
SAYFA CUMHURİYET 4 OCAK 2007 PERŞEMBE 4 HABERLER İstanbul Üniversitesi’ndeki İslamcı kadrolar asistanlık sınavında yandaşına soruları verdi Bilimde karanlık eller AYKUT KÜÇÜKKAYA KESK Başkanı Tombul: Örgütlü mücadele baba emaneti ZEYNEP ŞAHİN YÖK, İstanbul Üniversitesi (İÜ) İktisat Fakültesi’ndeki İslamcı kadrolaşmaya yönelik inceleme başlatırken fakültede görevli Prof. Dr. Recep Seymen, gazetemize çarpıcı açıklamalarda bulundu. Üniversitede Türkİslamcı kimliğiyle tanınan Seymen, siyasi iktidarın bölümlerini ele geçirdiğini belirterek 2006 yılının aralık ayında asistan yapılan ve Necmettin Erbakan’ın danışmanı, AKP’li üst düzey bir yetkilinin yakını olduğu belirtilen F.T’ye sınav sorularının önceden verildiğini açıkladı. AKP Çankırı Milletvekili Hikmet Özdemir’in oğlu Doç. Dr. Süleyman Özdemir’in fakültenin yönetim kurulu üyesi olduğunu, söz konusu asistanın atamasıyla ilgili jüriden kendisini çıkardığını açıklayan Prof. Seymen, “AKP milletvekilini boşver, bizim bölümü AKP yönetiyor, AKP” ifadelerini kullandı. Ola ? İstanbul Üniversitesi İktisat Fakültesi öğretim üyelerinden Prof. Dr. Recep Seymen, AKP’nin bölümlerini ele geçirdiğini belirterek 2006 yılının aralık ayında asistan yapılan ve Necmettin Erbakan’ın danışmanı, AKP’li üst düzey bir yetkilinin de yakını olduğu belirtilen kişiye sınav sorularının önceden verildiğini açıkladı. YÖK’e başvuruda bulunacağını açıklayan Prof. Seymen, “Bizim bölümü AKP yönetiyor’’ dedi. yı bugün YÖK’e yazacağı dilekçeyle gündeme getireceğini açıklayan Seymen, YÖK’e olaylarla ilgili belgeler de sunacağını bildirdi. Cumhuriyet, Atatürkçü kimlikleriyle tanınan iki öğretim üyesinin atamasının 6 aydır yapılamamasını iki ay önce 21 Ekim 2006 tarihli haberiyle gündeme getirdi. Olaya el koyan YÖK, bu süreçte İÜ İktisat Fakültesi Çalışma Ekonomisi ve Endüstri İlişkileri Bölümü’ndeki İslamcı kadrolaşmanın incelenmesini istedi. YÖK, Doç. Dr. Alpay Hekimler ve Dr. Nilgün Ongan’ın atama konusunun incelenmesiyle görevlendirilen öğretim üyesinden, “ders saatlerinde bölüm dershanelerinde dini konferanslar verildiği, öğretim üyelerinin bölümdeki odalarında namaz kılındığı, toplantılara dua ile başlandığı, öğretim üyelerinin dini toplantılara katıldığı ve tebliğler sunduğu” iddialarını araştırmasını istedi. YÖK’ün olaya el koymasını dün gazetemizde duyurmamızın ardından Hekimler’in jürisinde yer alan Prof. Dr. Seymen gazetemize açıklamalarda bulundu. Gazetemizde kendisinin de isminin yer aldığı haberlerin doğru olduğunu itiraf eden Seymen’in açıklamaları, Türkiye’nin en köklü üniversitesinin bir bölümünde yaşananları ortaya koyuyor. İşte Prof. Seymen’in gazetemize yaptığı çarpıcı açıklamalar özetle şöyle: Erbakan’ın danışmanına soruları önceden verdiler. En son bir asistan alındı.(Aralık 2006) İnternetten baktım ben asistana. Siyasi kimliği var. İnternetteki yazıda Erbakan’ın danışmanı, öyle yazıyor. O çocuğu almak için beni jüriden çıkardılar. AKP milletvekilinin oğlu yönetimde, jüriye vekilin bacanağını koydular. Sınavdan önce soruları da çocuğa vermişler işin kötüsü. Çok ilginç. Jüriden beni çıkaran AKP milletvekilinin oğlu. Doçent ama fakültenin yönetim kurulunda. Erbakan’ın danışmanını almak için beni jüriden çıkardılar. Şimdi bu olay sizin yazdığınız Alpay ve Nilgün ANKARA Birçok kişi bilmese de bir tıp doktoru KESK Başkanı İsmail Hakkı Tombul. İşe başladığı devlet kurumlarında hep ilk ‘sürülenler’ arasında yer almış. Babası Raif Tombul’dan devraldığı ‘örgütlü mücadelede aktif olarak yer alma’ mirasına, “Bu benim yaşam biçimim. Bilerek, isteyerek, taammüden dedikleri türden’’ sözleriyle, severek sahip çıktığını söylüyor. Daha önce Sağlık ve Sosyal Hizmet Emekçileri Sendikası (SES) Başkanlığı da yapan KESK Başkanı Tombul’la “babasından yadigâr” sendikacılık yaşamı ve örgütlü mücadeleyle geçen yıllarını konuştuk: Babanız Raif Tombul, Türkiye’deki örgütlü mücadelenin öncülerinden değil mi? TOMBUL Evet. Babam şimdi emekli öğretmen. 1960’ta öğretmenliğe başladığında, o zaman Türkiye Öğretmenler Sendikası vardı, onun üyesiydi. 1990’lı yılların başında Türkiye’de kamu emekçileri sendikaları kurulurken, ilk sendikanın kurucularındandı ve yöneticiliğini yaptı. Yaşamının her döneminde örgütlü mücadelenin içindeydi. 1970’li yıllarda Yozgat’taydık. Babam oradan sürüldü. Kayseri’ye geldik. 78’de Sinop’a gitmişti, Eğitim Enstitüsü’ne... 1981’de de Ankara’ya geldik. Yani hep, hem örgütlü mücadelenin içindeydi. Küçük yaşlarda örgütlü mücadeleye dair aklınızda kalanlar, unutamadığınız anılar var mı? TOMBUL Küçükken babamın evde yaptığı konuşmaları, arkadaşlarıyla tartış? KESK Başkanı malarını hatırlıyoİsmail Hakkı Tombul, rum. 12 Eylül döneminde, TürkiTürkiye’nin en genç ye’deki aydın, ilekonfederasyon rici, devrimci kebaşkanı. Babası, simler için bir av Türkiye Öğretmenler vardı. Darbenin Sendikası’nın aktif ilk günlerinden itibaren gözaltına alüyelerinden olan ma sürecinde baTombul, bam da yer aldı. “Sendikacılık benim Evimiz polislerce yaşam biçimim. Ben basıldı, arandı... keşke bu hareketin O yaştaki bir çocuğun ruh hali düiçine girmeseydim şünüldüğünde, diye hiç acabam çok etkiledi. olmadı” diyor. Böyle bir ortamda büyümek, düşünce yapınızı, bulunduğunuz konumda yer almanızı etkileyen en önemli neden oldu herhalde? TOMBUL Ben 1965 doğumluyum. Sanırım, Türkiye’deki en genç konfederasyon başkanı benim. Küçükken babamın faaliyetleri ve sohbetleri, benim daha sonraki yaşamımı doğrudan etkiledi. Örgütlü mücadelenin ne anlama geldiğini, hem konuşmalardan hem de yaşayarak fark ediyorduk. Babam bireysel çıkarlarını düşünse, özel ders falan vererek çok daha farklı bir yaşamı seçebilirdi. Aynı şey benim de yaşamımı şekillendirdi. Eğer üniversiteyi bitirdiğimde kişisel beklenti içinde olsaydım, şimdiye herhalde çok farklı bir yaşam seçerdim. Böyle bir yaşamın içinde kendinize de ailenize de yeterli zamanı ayıramadığınız anlaşılıyor. Bunlar “acaba’’ dedirtmiyor mu size? TOMBUL Bu bir yaşam biçimi, bir seçim... Başka türlü bir yaşam beni mutlu edemezdi. Zaten, severek yapmazsanız çekilecek şeyler değil... Hem ben hem de ailem açısından... Oğlum 1992 doğumlu. İlk şube başkanı olduğumda 1.5 yaşındaydı. Kreşten ben alırdım, sendikaya gelirdik, oyalanırdı orada. Bilimsel bir yönelime girseydim, kariyer yapsaydım diye hiç acaba yaşamadım. Ben keşke bu hareketin içine girmeseydim diye hiç acabam olmadı. Bilerek, isteyerek hani hukukta taammüden dedikleri gibi bir tercihti. P ARTİ AMBLEMLİ DEFTER Öğretmene AKP promosyonu FIRAT KOZOK ANKARA AKP, Ankara’daki bazı okullara üzerinde parti ambleminin yer aldığı cep defterleri gönderdi. Başbakan Recep Tayyip Erdoğan’ın, “Askerlik yan gelip yatma yeri değildir” sözüyle artan toplumsal tepki karşısında, şehit ve gazi yakınlarının gönlünü almak için 43 bin aileye yılbaşı ve bayram tebrik kartları gönderen AKP teşkilatı, öğretmenler için de mini cep defterleri hazırlattı. İçerisinde gerekli telefonlar, ölçüm tabloları, dünya saat farkları, illerin plakaları gibi çeşitli bilgilerin yer aldığı defterlerin bir bölümü de telefon rehberi olarak tasarlandı. Defterler, yılbaşından hemen önce Ankara’daki bazı okullarda görev yapan öğretmenlerin “ismine” gönderildi. Defterlerin arkasında, öğretmenin ismi, okulu ve adres bilgilerinin olduğu etiketler yapıştırıldı. Konuyu değerlendiren EğitimSen 2 No’lu Şube Başkanı Özgür Bozdoğan, yaşanan tablonun, eğitimdeki AKP kadrolaşmasının göstergesi olduğunu söyledi. Bozdoğan, “AKP iktidara geldiği günden bu yana, kamusal alanı tasfiye etme ve kendi egemenliğine alma çabalarını sürdürmektedir. Bir dönem imam hatip liseleri AKP zihniyetinin arka bahçesi iken, bugün bütün eğitim kurumlarına ve eğitime aynı zihniyeti egemen kılmaya çalışmaktadırlar” dedi. Bir okuldaki öğretmen listelerinin okul yönetimi ya da ilçe milli eğitim müdürlüğünün bilgisi dışında hiçbir partiye verilemeyeceğini vurgulayan Bozdoğan, “AKP bu ajandaları öğretmenlere dağıtma cesaretini nereden almaktadır” diye sordu. Açılışı 18 Ağustos 1998’de yapılan ‘’Şehitler Anıtı’’, Cumhuriyetten önce ve sonraki dönemlerde şehit olmuş 9 bin 980 subay, astsubay, uzman jandarma, uzman erbaş, erbaş ve er ile sivil işçilerin isim, kimlik ve anılarını barındırıyor. (AA) Jandarma şehitlerinin anıları Beytepe’de yaşıyor ANKARA (Cumhuriyet Bürosu) Jandarma Genel Komutanlığı, yurdun korunması uğrunda canlarını feda edip şehit olan personelinin anılarını, Beytepe’deki Jandarma Eğitim Komutanlığı Korgeneral İsmail Selen Kışlası’nda yaşatıyor. Açılışı 18 Ağustos 1998’de yapılan “Şehitler Anıtı’’, Cumhuriyetten önce ve sonraki dönemlerde şehit olmuş 9 bin 980 subay, astsubay, uzman jandarma, uzman erbaş, erbaş ve er ile sivil işçilerin isim, kimlik ve anılarını barındırıyor. Merkezi Anıt, Şehit Generaller Anıtı ile Şehitleri Anma ve Sunum Binası olarak 3 bölümden oluşan komplekste, 4 bin 316’sı Cumhuriyetten önce, 5 bin 664’ü de sonraki dönemlerde olmak üzere binlerce jandarma şehidinin kayıtları tutuluyor. Osmanlı Devleti’nin son zamanlarındaki eşkıyalık olaylarında, 18771878 OsmanlıRus Savaşı’nda, Balkan Savaşı’nda, Kurtuluş Savaşı’nda, Cumhuriyetin kuruluş yıllarındaki ayaklanmalarda, Kıbrıs Barış Harekâtında, iç güvenlik harekâtında, emniyet ve asayiş hizmetlerinde hayatını kaybeden jandarma personelinin isimleri, Merkezi Anıt’ın her iki yanındaki tabletlerde yer alıyor. Anıt üzerindeki Türk bayrağı ve Atatürk maskı, “Türk ulusunun sadelik ve yüceliğini’’, iki yanındaki platolara yerleştirilen tam donanımlı bir jandarma komando askeri “Jandarmanın vatanını ve ulusunu her türlü iç ve dış tehlikeden koruma konusundaki kararlılığını’’, kükreyen aslan figürleri ise “Türk ulusunun, Türk ordusunun ve onun ayrılmaz bir parçası olan Türk Jandarması’nın korkusuzluğunu’’ ifade ediyor. Figürlerin yerleştirildiği platolar üzerinde Atatürk’e ait sözler, orta kaidede ise şehit Jandarma Komando Onbaşı Zekeriya Gözyuman tarafından şehit olmadan birkaç saat önce yazılıp ailesine mektupla gönderdiği “Jandarma Olmak Onurumdur’’ adlı şiirle, fotoğrafı ve özgeçmişi bulunuyor. olayının çok üzerinde bir şey. Sınav sorularını veriyorlar çocuğa. Şöyle bir şey yapıyorlar hatta. Sınav sorularını vermekle kalmıyorlar, İktisat Fakültesi antetli kâğıda çocuk bir gün önceden sınav sorularının yanıtlarını hazırlıyor. Getiriyor kâğıdı... Fakat sınavda görevli asistan yanlışlıkla Sosyal Bilimler Enstitisü antetli kâğıdı dağıtıyor. Bir bakıyorlar ki sınavın ortasında almak istedikleri çocuğun elinde bir gün önce hazırladığı İktisat Fakültesi antetli kâğıt. Çelişkiyi gidermek için sınavın ortasında milletten kâğıtları geri topluyorlar. Tekrar İktisat Fakültesi antetli kâğıtlar dağıtılıyor. Çocukların hepsi geldi bana. 10 kişi vardı. ‘Bu çocuğa sorular önceden verilmiş, biz gördük’ dediler. Ben dilekçe yazdırdım. YÖK’e müracaat etsinler diye. Beni de şahit olarak yazdırdım. Çocukları teker teker bulmuşlar. Hepsini tehdit ettiler. İşte bu çocuklar bizim okulda yüksek lisans, doktora yapıyorlar. “Dilekçeyi yazarsanız, hiçbiriniz burada yüksek lisans, doktorayı bitiremezsiniz” diyorlar. Bazılarına da rüşvet verdiler. Bir çocuk en son kaldı. O Siyasal Bilgiler Fakültesi’nde yüksek lisans yapıyordu. Ona da “İdari Yargı Hâkimliği sınavına girersen yardım etme” sözü verdiler. Şimdi ben tek başıma yarın o dilekçeyi YÖK’e fakslayacağım. Yaşananlar yazdıklarının çok üstünde Alpay Hekimler’in dışında olaylar doğru. Yaşananlar sizin yazdıklarınızın çok üstünde. Kendi adamlarını almak için çocuğa soruları veriyorlar... Bunların hepsi belediyede gayri resmi danışmanlık yapıyor. Bir malvarlıklarını araştırsınlar. Bak neler çıkıyor... Nilgün Ongan’ın olumlu raporu geri çekildi Ben Alpay Hekimler’in jürisindeydim. Evet Alpay’ı önermedim. İstanbul Büyükşehir’de çalışmış diğer bir ismi önerdim. Ama Alpay’ı akademik kariyerinden değil, okula gelmediği için önermedim. Evet yazdığınız doğru. Önerdiğim çocuğun Türkİslami çalışmaları var. O çocuk doğru belediyede çalışıyordu. Ama ayda 300 milyona çalışıyordu. O çocuk öyle onların adamı diye belediyede çalışmıyordu. Şimdi ayrıldı oradan. Milliyetçi bir çocuk. Nilgün Ongan olayı ise farklı. Ben şahidim... Nilgün raporu getirdi... Jürisindeki bir profesör onayladı. İsmini herkes biliyor fakültede. Gözümle gördüm... İmzaladı verdi Nilgün’e raporu, olumluydu. Sonradan bu raporu geri almış bu vatandaş. Nilgün’e ‘Ben zaten şahidim’’ dedim. Bu vicdani bir sorumluluk. Namaza bakmayın, bunların hukuka aykırı yaptığı şeylere bakın... Kanun üniversiteden izin almadan iş yapamazsınız diyor. Büyükşehir Belediyesi’nde danışmanlık yapıp senede işte 50 milyar bilmem para alıyorlar. Şimdi sizin yazdıklarınızdan sonra “Biz namaz kılıyorduk da bakın o yüzden bize bunu yapıyorlar” diyecekler. Hayır... Hukuka aykırı işler yapıyorlar. AKP milletvekilini boş ver, bizim bölümü AKP yönetiyor, AKP... Bizim bölüm onlar için çok önemli... Bu Abdullah Gül’ler hep bizim bölümden mezun... Vekilin oğlu yönetim kurulunda, bacanak jüride. Bacanak bir de Büyükşehir’de danışman... TTB’nin yaptığı incelemelere göre aile hekimine gidenlerin yüzde 50’si sevk istiyor Aile hekimliğinde balayı bitti ZEYNEP ŞAHİN ANKARA Türk Tabipleri Birliği (TTB), “aile hekimliği pilot uygulaması”nın ortaya koyduğu sonuçların; “sağlık ocaklarının hekimlere kiralandığı, koridorlarda ‘43 numaraya müşteri geldi’ anonslarının yapıldığı, hekimlerin kâr hesabına zorlandığı” bir yapının oluştuğunu gösterdiğine dikkat çekti. Sağlık Bakanlığı’nın başta sunduğu “balayı havası”nın sona erdiğinin altı çizilerek koruyucu sağlık hizmetlerinin ihmal edildiğine vurgu yapıldı. TTB, aile hekimliğindeki son durumu gözler önüne sermek adına yaptığı incelemeleri raporlaştırdı. TTB’nin Pratisyen Hekimler Kolu, Halk Sağlığı Kolu ve Genel Pratisyenlik Enstitüsü ile Pratisyen Hekimlik Derneği ve Adıyaman, Düzce, Bolu, Denizli, Edirne, Eskişe hir, İzmir, SamsunSinop tabip odalarının katkı sunduğu incelemelerden “Aile hekimliği için yaratılmak istenen balayı dönemi kısa sürede sona ermiş ve aile hekimliği sisteminin yaratacağı olumsuzluklar açığa çıkmaya başlamıştır” sonucu çıktı. Gerginlik yaşanıyor Sağlık çalışanları arasında yapılan anketlere işaret edilerek İzmir’den yüzde 95, Samsun’dan yüzde 98 oranında “aile hekimliğine hayır” yanıtı çıktığı kaydedildi. TTB’nin, uygulamanın ilk merkezi olan Düzce’de ve sonrasında aile hekimliğine geçirilen Eskişehir’deki saptamaları şöyle: Birinci basamaktan (sağlık ocakları, sağlık evleri) sevk yapılmaksızın ikinci basamakta (hastaneler) muayene yapılmamasına ilişkin hüküm, Düzce’de aile hekimlerine baş vuruları artırarak hasta başına ayrılan süreyi giderek kısaltıyor. Bu artış, ev ziyaretleri, koruyucu sağlık hizmetleri ve halk eğitimleri gibi uygulamaların yürütülmesini engelliyor. Öte yandan söz konusu başvuruların yüzde 50’si sevk istemi ile yapılıyor. Yüzde 15 olarak belirlenen sevk kotasını aşan doktorların ücretlerinde kesintiye gidilmesi, hastanın da sağlık ocağında değil de hastanede hizmet almak istemesi nedeniyle aile hekimine sevk baskısı yapması, hekim ile yurttaş arasında gerginlik yaşanmasına yol açıyor. Eskişehir’de kurulan 5 toplum sağlığı merkezinden 2’si hekim olmadığı için kapatıldı. Kalan 3 merkezin birinde 2, diğerlerinde birer olmak üzere toplam 4 doktor görev yürütüyor. Oluşturulan piyasa anlayışı ve rekabet ortamı etik dışı ve toplum sağlığını tehdit edici uygulamaları beraberinde getiriyor. Behiç Aşçı, F tipi cezaevlerindeki tecrit uyTaksim’de ‘tecrit’ eylemi Avukat gulamalarını protesto etmek için Şişli’deki evinde sürdürdüğü ölüm orucunda kritik günlere girerken, aralarında yaklaşık 20 sivil toplum örgütü tecrit uygulamasına duyarsız kalan Adalet Bakanı Cemil Çiçek’i protesto etti. Yarım saat oturma eylemi yapan grup, her cumartesi akşam saat 19.00’daTaksim tramvay durağında buluşmak üzere sözleşerek dağıldı. Grubun dağılmasının ardından ara sokaklarda taşlarla polis araçlarına saldıran 6 kişi gözaltına alındı. (Fotoğraf: ALİ AÇAR) CUMHURİYET 04 K
Subscribe Login
Home Subscription Packages Publications Help Contact Türkçe
x
Find from the following publications
Select all
|
Clear all
Find articles published in the following date range
Find articles containing words via the following methods
and and
and and
Clear