18 Haziran 2024 Salı Türkçe Subscribe Login

Catalog

Months
Days
Pages
SAYFA CUMHURİYET 23 OCAK 2007 SALI 4 HABERLER Bakanlık F tipindeki katı koşulları yumuşattı. Aşçı ve diğer eylemciler ölüm orucuna son verdi DÜNYADA BUGÜN ALİ SİRMEN Hrant Dink’i Uğurlamak İçin Orada Olacağım Değerli gazeteci yazar, Agos’un başyazarı ve yöneticisi, ülkemizin en yürekli evlatlarından Hrant Dink’i bugün toprağa vereceğiz. Cenaze töreninin vasiyetine uygun bir vekar içinde, herhangi bir olay meydana gelmeden geçeceğini umuyorum. Hrant Dink’e, özellikle son yılları büyük mücadele içinde geçen yaşamı süresince yeterince destek olamadık. Bugün, geç de olsa o desteğin gösterilmesi günüdür. Slogan atmadan, pankart açmadan, sessiz ve vakur bir biçimde, onu son yolculuğuna yüz binlerle uğurlamamız gerekiyor. Devletin bu cenazeye en üst düzeyde katılması gerekir, inşallah katılanlar olur. Böyle bir katılım, iktidarın Hrant Dink cinayeti konusundaki sorumluluğunu tümden ortadan kaldırmasa bile, bunun acısını, utancını bir nebze olsun hafifletir. Menfur cinayetin tetikçisinin, kısa sürede yakalanmış olması, bazı gerçekleri görmemizi engellememelidir. Hrant Dink’in hedef olduğunu görmemek mümkün değildi. Kendisi, tehdit edildiğini, yaşamından endişe duyduğunu devletin yetkili merciine resmen bildirmişti. Ne yaptı buna karşı devlet, söyler misiniz? Dink’i valiliğe çağırıp, istihbarat görevlisi olduğu sanılan vali muavini olduğu ileri sürülen bir zatın telkin, tavsiye veya nasihatı dışında ne yapıldı?.. ??? Genelde, görüşlerine katılmadığım Orhan Pamuk’un Dink’in ölümü üzerine söylediklerine hak veriyorum. Pamuk, onun ölümünden hepimizin sorumlu olduğunu, ama en çok da, 301’i hâlâ savunanlar ve Hrant’ı hedef tahtası haline getirenlerin sorumluluğu bulunduğunu söylüyordu. Haksız mı? Şöyle bir dönüp bakalım geriye, görelim neler gelmiş Hrant Dink’in başına. TCY’nin 301. maddesinden yargıladık, bir davada kendisini önce mahkum edip, sonra cezasını tecil ettik. Televizyon ekranlarında Türklüğü aşağıladığını ilan ettik. Sonra Ogün Samast’ı beklememiz gerekti, Türklüğün gerçekte nasıl aşağılanabileceğini görmemiz için. Soykırım olmamıştır, demeyi suç sayanlara karşı çıkar ve belgelere dayalı tartışma, incelemeyi savunurken, soykırım olmamıştır, diyenleri suçlayan maddeler geçirdik. Soykırım olmuştur, diyen biri neden Türklüğü aşağılıyor olsun? Eğer soykırım olduysa, bunun sorumlusu, olaya katılan ve kararı verenlerdir. Nitekim Yahudi soykırımını yapanlar, yargılanıp suçlanmışlardır, Alman milleti veya halkı değil. Zaten aksine davranış da bir soykırımcı zihniyettir. Hrant böyle kafalı bir insan değildi, diyaloğun ve uzlaşmanın yolunu açmak istiyordu. Herhalde atalarının yaşadığı travmadan sonra, “Hiçbir şey olmadı” diyecek de değildi. ??? Şimdi kimileri “Hepimiz Hrant Dink’iz, hepimiz Ermeniyiz” diyerek bir dayanışma gösteriyorlar. Yürekli ve saygıdeğer bir sahip çıkış... Hrant Dink olayını yıllar boyu birbirini izleyen siyasi suikastlar zinciri içinde değerlendirdiğimizde, bu menfur cinayetlere kurban giden bütün insanlarımızın, bu toplumun ürünleri, evlatları olduğunu, onların yürekli çabalarının göğsümüzü kabarttığını söyleyebilir, hepsine gururla sahip çıkabiliriz. Ama Hrant Dink ne kadar bizden ise, Ogün Samast da o kadar, son zamanlarda kin, nefret ve çaresizlik tohumları ekilerek, kirletilmiş olan bu toprakların ürünü olarak, bizim eserimizdir. Bütün bu sorumluluk paylarını görmezden gelerek, yalnızca Hrant’ta gecikmiş bir sahip çıkmayla sorumlulukları örtmek mümkün değildir. Bugün ortada iki Türkiye var, biri Hrant’a sahip çıkan Türkiye, öbürü ise Ogün Samast’ı azmettirenleri yetiştiren Türkiye. Tetiği çeken biçare, belki de bilmeden yabancıların oyununun piyonuydu, ama tümüyle bu toplumun yetiştirmesi, yüzde yüz bir yerli malıydı. Bu gerçeği göremezsek, nelerin üzerine gidilmesi ve düzeltilmesi gerektiğini de kavrayamayız. Son söz olarak bir daha söyleyeyim: Bugün bu yiğit kardeşimi uğurlamak için orada olacağım. DÜZELTME: Dink cinayetinin şokunu henüz atlatmadan yazdığım cumartesi günkü yazımda, Sevgiyli Ağabeyim Özer Berkay’ın adını Berktay olarak yazmışım, düzeltir kendisinden ve okurlarımdan özür dilerim. Tecride karşı ilk adım İstanbul Haber Servisi Adalet Bakanlığı’nın F tipi cezaevlerindeki koşulları düzelten genelgesini olumlu bir adım olarak değerlendiren Avukat Behiç Aşçı dün ölüm orucunun 293. gününde eylemine son verdi. Sağlığı kritik bir noktada olan Aşçı, Çapa’daki İstanbul Tıp Fakültesi Hastanesi Acil Dahiliye ve Nöroloji Servisi’nde tedavi altına alındı. Genelgenin ardından Adana’da 263 gündür ölüm orucunda olan Gülcan Görüroğlu da eylemini bitirirken Uşak E Tipi Cezaevi’nde 268. gündür ölüm orucunda olan Sevgi Saymaz’ın da eylemine son vermesi bekleniyor. 122 cana mal olduktan ve 600’den fazla insanı sakat bıraktıktan sonra, cezaevlerindeki tecridin kaldırılması için ilk adım dün atıldı. Tutuklu ve hükümlülerin 20 Ekim 2000’den bu yana sürdürdükleri ölüm orucu eylemi, Adalet Bakanlığı Ceza ve Tevkif Ev ? Adalet Bakanlığı’nın her tutuklu ve hükümlünün ortak alanlarını haftada 10 saat kullanabileceği yönündeki genelgesinin ardından avukat Behiç Aşçı, ölüm orucunun 293. gününde eylemine son verdi. Sağlığı kritik bir noktada olan Aşçı tedavi altına alındı. DİSK Başkanı Çelebi, “Demek ki bazı değişiklikler ile bu sorunlar aşılabiliyor” dedi. İstanbul Barosu Başkanı Kolcuoğlu, insan hakları için çok önemli bir görevin yerine getirildiğini söyledi. leri Genel Müdürlüğü’nün, tutuklu ve hükümlülerin bir arada bulunma sürelerini haftada 5 saatten 10 saate çıkaran genelgesiyle sona erdirildi. Bakanlık, Türk Tabipleri Birliği (TTB) heyetinin 28 Aralık 2006’da Tekirdağ F Tipi Cezaevi’ndeki koşulları içeren raporunun ardından yayımladığı genelgeyi dün başsavcılıklara gönderdi. Genelgenin yayımlanması üzerine TTB, TMMOB, DİSK, KESK ve İstanbul Barosu dün öğlen saatlerinde ortak bir basın açıklaması yaparak Behiç Aşçı’yı bu olumlu gelişme üzerine ölüm orucunu bırakmaya çağırdı. Aşçı genelgeyi inceledikten sonra TTB Genel Başkanı Prof. Dr. Gençay Gürsoy, DİSK Genel Başkanı Süleyman Çelebi ve İstanbul Barosu Başkanı Kazım Kolcuoğlu ile görüştü. Görüşmenin ardından Gürsoy, Aşçı’nın Şişli’deki evinin önünde dün saat 19.00 itibarıyla ölüm orucu eylemine ara verdiğini açıkladı. Gürsoy, “293 gündür devam eden ölüm orucu mutlu sonla noktalandı” dedi. Çelebi “Demek ki bazı değişiklikler ile bu sorunlar aşılabiliyor. Bu kadar insan ölmeden, sakat kalmadan böylesi önemli bir adım bugüne kadar atılabilirdi. Bu kadar gerilim, bu kadar sorun yaşanmazdı” diye konuştu. Kolcuoğlu ise hukukun uygulanması, insan haklarının herhangi bir şekilde müdahale edilmeden içerde ve dışarda yaşanması bakımından çok önemli bir görevin yerine getirildiğini söyledi. Genelge neler getiriyor? Genelgenin ortak etkinlikler başlığı altında hükümlü ve tutukluların işledikleri suçlara, kurumdaki davranışlarına, ilgi ve yeteneklerine göre gruplandırılarak, güvenlik bakımından tehlike yaratmadığı ölçüde kendileri için hazırlanmış iyileştirme programları çerçevesinde eğitim, spor, meslek kazandırma ve çalışma ile diğer sosyal ve kültürel faaliyetlere katılacakları belirtildi. Buna göre, “F tipi cezaevlerinde güvenlik bakımından tehlike yaratmadığı ölçüde idare ve gözlem kurulu tarafından belirlenen istekli hükümlü ve tutuklular, 10 kişiyi aşmayacak gruplar halinde ve idarenin gözetiminde açık görüş alanlarında veya diğer ortak yerlerdeki sosyal faaliyetler çerçevesinde haftada 10 saati aşmamak üzere sohbet amacıyla’’ bir araya gelebilecekler. Bu süre daha önce 5 saat olarak uygulanıyordu. Ortak etkinliklere katılacak hükümlü ve tutukluların gruplandırılması, programların amaca aykırı sonuçlar verdiği tespit edilen hükümlü ve tutuklular yönünden uygulamaya son verilebileceği ve gerekli değişikliklerin yapılması hususunda idare ve gözlem kurulunca karar alınacağı kaydedildi. K AKP’liler de yolsuzluktan şikâyetçi IZILCAHAMAM KAMPI ? Erdoğan, Kızılcahamam kampında Cumhurbaşkanlığı ve genel seçimlere ilişkin net bir açıklama yapmaktan kaçındı. AKP’li vekiller, bakanlarla yaptıkları görüşmelerde yolsuzluklardan duydukları rahatsızlıkları gündeme getirdiler. ANKARA (Cumhuriyet Bürosu) Kızılcahamam kampı öncesinde “Cumhurbaşkanlığı seçimleri ve genel seçimler öncesinde kampın büyük önemi var, bu konuları değerlendireceğiz” diyen Başbakan Tayyip Erdoğan, toplantılarda adaylığı ile ilgili ipucu vermedi. AKP’nin Cumhurbaşkanlığı seçimi öncesinde yaptığı son kampta, bu konu ayrıntılarıyla değerlendirilemedi. Erdoğan, bu konuda düşüncelerini açıklayan milletvekillerine, “Siz bu konuya girmeyin. Zaten muhalefet bu meseleyle oyuncak gibi oynuyor. Ellerine çelik çomak verdik, oynuyorlar. Bu konularla bir de siz meşgul olmayın, tartışmalara girmeyin” dedi. Cumhurbaşkanlığı konusunda ayrıntılı olarak konuşan tek isim ise Ankara Milletvekili Ersönmez Yarbay oldu. Yarbay, cumhurbaşkanını seçmenin kolay olduğunu, ancak sonrasında partide sorunlar yaşanabileceğini belirtti. Bu sırada salondan çıkan Erdoğan ise Yarbay’ın konuşmasını dinlemedi. Erdoğan’ın Cumhurbaşkanlığı ile ilgili olarak yorumlanabilecek tek mesajı ise kampın bitiminde yaptığı “Atletizmin nasıl finişi varsa, siyasetin de bir finişi vardır” açıklaması oldu. Erdoğan’ın “2007, tamama erme ve taze başlangıç yılı olacak” sözleri de anlamlı bulundu. Milletvekilleri, kampta bazı bakanları soru yağmuruna tuttu. Bayındırlık ve İskân Bakanı Faruk Özak’ın bilgilendirmesi sırasında söz alan milletvekilleri, bakanlıktaki rüşvet iddialarına dikkat çekerek bu konuda gerekli önlemlerin alınmasını istediler. Milletvekilleri, tapu işlemleri sırasındaki rüşvet olaylarını da gündeme getirdiler. Bakan Özak, rüşvetin önüne geçecek bir yasa çalışması içinde olduklarını belirterek “Somut bilgisi olanlar bize başvursunlar. Gerekli işlemler yapılacak” dedi. Bazı milletvekilleri de yolsuzlukların önlenebilmesi için bayındırlık il müdürlüklerinin kapatılarak özel idarelere devredilmesini önerdi. YARGITAY ÜZDÜ ‘Emekliler sendika kuramaz’ ANKARA (Cumhuriyet Bürosu) Yargıtay 4. Hukuk Dairesi, aktif çalışma hayatından ayrılmış olanların, Dernekler Kanunu’na göre önceden bir izin almadan dernek veya vakıf kurma hakları bulunduğuna ancak yasalarla sadece çalışanlara yönelik olarak düzenleme altına alınmış olan “sendika” şeklinde örgütlenmelerinin ise mümkün olmadığına karar verdi. İçişleri Bakanlığı’nın, Tüm Emekliler Sendikası (EmekliSen) aleyhine, “yasal dayanağı olmadan kurulan emekli sendikalarının kapatılması” istemiyle açtığı dava, Ankara 17. Asliye Hukuk Mahkemesi tarafından “sendikanın örgütlenme hakkı kapsamında kurulduğu” gerekçesiyle reddedildi. İçişleri Bakanlığı’nın kararı temyiz etmesi üzerine, dosya Yargıtay 4. Hukuk Dairesi’ne geldi. İtalya Başbakanı Romano Prodi, Başbakan Recep Tayyip Erdoğan’ın davetlisi olarak Türkiye’ye geldi. Esenboğa Havalimanı’nda Devlet Bakanı Ali Babacan tarafından karşılanan konuk Başbakan, Ankara’daki temasları çerçevesinde ilk olarak Başbakan Erdoğan ile Başbakanlık Merkez Bina’da bir araya geldi. (Fotoğraf: AA) İtalya Başbakanı Romano Prodi’den uyarılı AB desteği ‘Sadece çalışanların hakkı’ Edinilen bilgiye göre, Yargıtay 4. Hukuk Dairesi, yerel mahkemenin kararını oybirliğiyle bozdu. Dairenin kararında, “gerek anayasa, gerek uluslararası sözleşmeler ve gerekse iç yasal düzenlemelerde sadece çalışanların sendikal haklarından söz edildiğine” işaret edilerek “Böylece sadece çalışanlar için getirilmiş olan sendikal haklardan, bu durumda olmayanların yararlandırılması, hakkın özüne de uygun değildir” denildi. Emekliler Birliği Sendikası (Emekli BirSen) Genel Başkanı İsrafil Odabaş ve EmekliSen Genel Başkanı Veli Beysülen kararla ilgili Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi’ne başvuracaklarını bildirdiler. Veli Beysülen, Yargıtay’ın konuyla ilgili kararının, anayasanın 90. maddesini ihlal ettiğini belirterek “Böyle bir karar varsa AİHM’ye götüreceğiz. Bu, siyasallaştırılan bir karardır. Sendikayı kapatmayacağız” dedi. İsrafil Odabaş da, “AB ülkelerinde emeklilerin sendikal problemleri çözüme kavuşturulurken, Türkiye’de, emeklilerin sendika kuramayacağı yönünde alınan kararı düşündürücü bulduklarını” söyledi. ‘Hedefinizden vazgeçmeyin’ ANKARA (Cumhuriyet Bürosu) İtalya Başbakanı Romano Prodi, Türkiye’nin AB ile müzakerelerinin “kararlılıkla sürmesi” gerektiğini söyledi. Prodi, “Önümüzdeki hedeften hiçbir zaman ayrılmamak gerekiyor” dedi. İtalya Başbakanı Romano Prodi, Başbakan Recep Tayyip Erdoğan’ın davetlisi olarak Türkiye’ye geldi. Prodi, Esenboğa Havalimanı’nda Devlet Bakanı ve Başmüzakereci Ali Babacan tarafından karşılandı. Konuk Başbakan, Ankara’daki temasları çerçevesinde ilk olarak Erdoğan ile Başbakanlık Merkez Bina’da bir araya geldi. Görüşmenin ardından ortak basın toplantısı düzenleyen Prodi ile Erdoğan, önce iki ülke arasındaki ilişkilerin daha da güçlendirilmesine ilişkin stratejiyi belirleyen ikili siyasi işbirliği anlaşmasını imzaladı. Erdoğan, Prodi’ye İtalya’nın AB konusunda verdiği destek için teşekkür etti. Konuk Başbakan ise görüşmelerinde çeşitli konuların gündeme geldiğini bu çerçevede Türkiye’nin AB ile müzakerelerinin de ele alındığını söyledi. Bu konuda “büyük bir kararlılık gerektiğinin” altını çizen Prodi, “Önümüzdeki hedeften hiçbir zaman ayrılmamak gerekiyor. Bu yıl zor bir yıl, Avrupa’da ve Türkiye’de seçim yılı. Bunu anlamamız lazım. Türkiye’nin AB üyeliğini bu gibi kısa vadeli amaçlara bağlayamayacağımızı bilmemiz gerekiyor. Burada çalışmaların devamlılığı şarttır” dedi. Konuk Başbakan daha sonra Cumhurbaşkanı Ahmet Necdet Sezer ve TBMM Başkanı Bülent Arınç ve CHP Genel Başkanı Deniz Baykal ile biraraya geldi. Baykal, görüşmede CHP heyeti olarak, Türkiye’nin AB ile ilişkilerinde ortaya çıkan sıkıntılara, güçlüklere ve AB’den kaynaklanan olumsuzluklara dikkat çektiklerini belirterek “Bu konuda yeni bir başlangıç, yeni bir ihtiyaç arayışını anlattık” diye konuştu. Baykal, “Kıbrıs ile ilgili bugün Dışişleri Bakanları Komitesi’nde alınması söz konusu olan KKTC ile serbest ticaret uygulamasına yönelik kararın 2004 yılında alınan bir önceki karardan farklı olarak bu defa kararlılıkla sürdürülmesi gerektiğini beklediğimizi ve gereksiz ön şartlara bağlı olmadan KKTC ile AB’ye yönelik ticaret kapısının açılmasını umut ettiğimizi ifade ettik” diye konuştu. asirmen?cumhuriyet.com.tr Yurtsever aydın HRANT DİNK’e sıkılan kurşunlar, Türkiye’de bir arada yaşamı savunanlara sıkılmıştır. Değerli ailesinin ve yurttaşlarımızın başı sağ olsun... TMMOB JEOLOJİ MÜHENDİSLERİ ODASI İSTANBUL ŞUBESİ Hrant Dink gitti. Bu yokluğun açtığı yarayı sağaltacak hiçbir ilaç bulunamaz. Şimdi tetikçinin nasıl bir kişilik olduğunu, bir örgütle bağlantısı bulunup bulunamadığını sorguluyoruz. Bir gazeteci meslektaşım, “Ben demiştim, tek başına bir iş bu” diyordu. Zaten, “Cebinden 1 YTL çıktı” diye başlayan haberler soruşturmanın yönünü de neredeyse belirlemişti. Ardından daha sorgu başlar başlamaz İstanbul Cumhuriyet Başsavcısı, “Örgütsel bir bağlantı olmadığı anlaşılıyor” diyerek benzer bir yorumla destek oldu, “bireysel terörist” tanımlamasına. Gerisini de İstanbul Emniyet Müdürü getirdi, “Öfkeyle yapılmış kişisel bir cinayet” diyerek noktayı koydu. Hrant olsaydı ne derdi çok merak ediyorum. Çünkü her önemli olaydan sonra telefon eder, benim beklemediğim bir yorum yapardı. İşin bir başka boyutuna dikkat çekerdi. ??? Bu olay tabii ki hazırlanışı itibarıyla bireysel bir cinayet değil. İki buçuk Örgüt Bağlantısı Yok mu? yıldır, Hrant’a yönelik mahkemeler, duruşmalar, Agos önünde tehdit içeren gösteriler, mahkemelerdeki linç girişimleri ve en önemlisi onun hakkında yapılan yayınlar zaten cinayet ortamını hazırlamıştı. İhtiyaç olan tetikçiydi. O da bulununca senaryo tamamlandı. Savcınınpolisin açıklamalarının alelacele yapılmasını anlamlı buldum. Örneğin savcı kısa süre içinde nasıl örgüt olmadığını anlayıp yönlendirici bir yorumda bulunabiliyor? Bunun soruşturmaya nasıl bir katkısı olabilir? İkincisi, günlerdir Trabzon’daki suç üreten ortamı izliyoruz. Aslında bu ortam bugün ortaya çıkmadı. TAYAD’lılara yönelik linç girişimlerini hatırlayın. Orada yapılanların, Emniyet Müdürü ve Vali tarafından, “milletin tepkisi” diye yorumlanarak dolaylı destek tutumu içine girildiğini ben unutmadım. Yalnız onlar değil, muhalefet partisinin lideri dahil, birçok insan bu korkutucu linç girişimindeki büyük tehlikeyi sezmek yerine, “olumlayan” şekilde davrandılar. ??? Benim gazetelerden okuduğum, muhabirlerden dinlediğim, tetikçinin son ay içinde uçakla defalarca İstanbul’a gelip gittiğiydi. Bu haberler doğru mu? Doğruysa işsiz güçsüz bir başıboş çocuk bunun parasını nereden bulmuştu? Ailesi, cebinde son zamanlarda çok para görüyorduk, diyor. Bu doğruysa eylem nasıl bireysel olabiliyor? Daha çok sorular sorabilirim. Ben bu ülkede o kadar çok bireysel terörist vakası biliyorum ki, hiç inandırıcı gelmiyor. Kafamda şüpheler ve soru işaretleri bulunuyor. Neden yakalandığı an “Cebinde 1 YTL var” haberi ortalığa yayıldı. Bu haberi kim verdi? Nereden yayıldı? Gizli soruşturmanın bu bölümü neden servis edildi? Amaç neydi? ??? Şunu kabul edelim, bu cinayet benim başından beri vurguladığım gibi toplu işlenmiş bir cinayettir. Kışkırtıcılar, tahrikçiler, saldırganlar, onların teşvikçileri hepsi ortada. Son iki buçuk yılın yargılamalarına, Hrant aleyhindeki yayınlara, gösterilere şöyle bir göz atsanız, zaten cinayetin nasıl hazırlandığını görürsünüz. Şu anda kafamızdaki soru, tetikçi kişisel olarak nasıl yönlendirildi? Hangi bilmediğimiz güç hazırlanan senaryonun içine onu monte etti? Bu sorunun cevabını bulabilmeliyiz. Bunu bulamazsak tehlike devam ediyor demektir. ??? Tabii daha önemlisi bu linç ortamı. Küçük bir ırkçı saldırgan grup birkaç yıldır Türkiye’yi cehenneme çevirdi. Mahkemeler birer linç alanı haline getirildi. Böylesine marjinal bir grubun bu kadar etkili olmasının asıl sebebi, onları “bizim çocuklar” diye gören bir grubun tutumudur. “Milliyetçilik” ortak paydası, hiçbir zaman bir araya gelmeyecek diye düşünülen kesimleri bir araya getirdi. O zaman bu yaratılan linç ortamı bazı çevrelerden destek gördü. Bazı çevrelerin sempatisini kazandı. “Ben de Kerinçsiz gibi düşünüyorum, iyi yapıyor” diyen ve kendisini “solcu” kabul eden kişiler tanıyorum. Tetikçiler, kendiliğinden ortaya çıkmaz, bir fidelikte beslenir. Türkiye’yi bir şiddet sarmalına sokmak isteyen güçler asıl Hrant’ın katilleri. ??? Hrant, bir yazısı nedeniyle mahkum edildi ve cezası onaylandı. O yazıyı “Türklüğe hakaret” gören bir Yargıtay Genel Kurulu bulunuyor. Bu tabloyu hazırladıktan sonra tetikçiyi bulmak o kadar zor değil… CUMHURİYET 04 K
Subscribe Login
Home Subscription Packages Publications Help Contact Türkçe
x
Find from the following publications
Select all
|
Clear all
Find articles published in the following date range
Find articles containing words via the following methods
and and
and and
Clear