26 Aralık 2024 Perşembe Türkçe Subscribe Login

Catalog

Months
Days
Pages
20 OCAK 2007 CUMARTESİ CUMHURİYET SAYFA HABERLER Cinayetin, ‘konuşurken herkes iki kere düşünsün’ mesajı verdiği savunuldu 9 HRANT DİNK’İN 10 OCAK 2007 TARİHLİ SON YAZISI AB’ den tepki yağdı Dış Haberler Servisi Agos Gazetesi Genel Yayın Yönetmeni Hrant Dink’in öldürülmesine AB yetkililerinden de sert tepki ve kınama geldi. Saldırı kınayan AB Dönem Başkanı Almanya’dan yapılan açıklamada, “Bu iğrenç saldırı, AB Dönem Başkanlığı’nı dehşete düşürdü. Türk makamlarının, bu cinayeti mümkün olan en kısa zamanda çözeceğinden eminiz. Türkiye’nin, ifade özgürlüğünü bütünüyle gerçekleştirme yolunda azimle ilerleyeceğinden kuşku duymuyoruz’’ denildi. AB Komisyonu’nun genişlemeden sorumlu üyesi Olli Rehn, Dink’in Türkiye’de düşünce özgürlüğü savunucularından olduğunu belirterek “Bu vahşi cinayetten şoke oldum ve üzüntü duydum” dedi. Rehn, cinayetin tüm yönleriyle soruşturulacağı ve suçluların yargılanacağı konusunda Türk makamlarına güvenini vurguladı. TürkiyeAB Karma Parlamento Ko Ruh Halimin Güvercin Tedirginliği Başlangıcında, “Türklüğü aşağılamak” suçlamasıyla Şişli Cumhuriyet Savcılığı’nca hakkımda başlatılan soruşturmadan tedirginlik duymadım. Bu ilk değildi. Benzer bir davaya zaten Urfa’dan aşinaydım. 2002 yılında Urfa’da gerçekleşen bir konferansta yaptığım konuşmada “Türk olmadığımı... Türkiyeli ve Ermeni olduğumu” söylediğim için “Türklüğü aşağılamak” suçlamasıyla üç yıldan beri yargılanıyordum. Duruşmaların gidişatından dahi habersizdim. Hiç ilgilenmiyordum. Urfa’dan avukat arkadaşlar gıyabımda yürütüyorlardı celseleri. Şişli Savcısı’na gidip ifade verdiğimde de hayli umursamazdım. Sonuçta yazdığıma ve niyetime güveniyordum. Savcı, yazımın sadece bir başına hiçbir şey anlaşılmayan o cümlesini değil, yazının bütününü değerlendirdiğinde, benim “Türklüğü aşağılamak” gibi bir niyetimin bulunmadığını kolaylıkla anlayacaktı ve bu komedi de bitecekti. Soruşturma sonunda bir dava açılmayacağına kesin gözüyle bakıyordum. Kendimden emindim Ama hayret işte! Dava açılmıştı. Yine de iyimserliğimi kaybetmedim. (...) Mahkumiyet haberini ilk duyduğumda, kendimi, dava süresi boyunca beslediğim ümitlerimin acı tazyiki altında buldum. Şaşkındım... Kırgınlığım ve isyanım had safhadaydı. “Bak şu karar bir çıksın, bir beraat edeyim, siz o zaman bu konuştuklarınıza, yazdıklarınıza nasıl pişman olacaksınız” diye dayanmıştım günlerce, aylarca. Davanın her celsesinde “Türk’ün kanı zehirlidir” dediğim dile getiriliyordu gazete haberlerinde, köşe yazılarında, televizyon programlarında. Her seferinde “Türk düşmanı” olarak biraz daha meşhur ediliyordum. Adliye koridorlarında üzerime saldırıyordu faşistler, ırkçı küfürlerle. Pankartlarla hakaretler yağdırıyorlardı. Yüzlerceyi bulan ve aylardır yağan telefon, email, mektup tehditleri her seferinde biraz daha artıyordu. Tüm bunlara “Ya sabır” çekip, beraat kararını bekleyerek dayanıyordum. Karar açıklandığında nasıl olsa gerçek ortaya çıkacak ve bu insanlar yaptıklarından utanacaklardı. siriyle Hrant Dink’i artık “Türklüğü aşağılayan” biri olarak gören ve sayısı hiç de az olmayan önemli bir kesim oluşturdular. Bilgisayarımın güncesi ve hafızası bu kesimdeki yurttaşlar tarafından gönderilen öfke ve tehdit dolu satırlarla yüklü. (Bu mektuplardan birinin Bursa’dan postalandığını ve yakın tehlike arz etmesi açısından da hayli kaygı verici bulduğumu ve tehdit mektubunu Şişli Savcılığı’na teslim etmeme rağmen bugüne değin herhangi bir sonuç alamadığımı yeri gelmişken not düşeyim.) Bu tehditler ne kadar gerçek, ne kadar gerçekdışı? Doğrusu bunu bilmem elbette mümkün değil. Benim için asıl tehdit ve asıl dayanılmaz olan, kendi kendime yaşadığım psikolojik işkence. “Bu insanlar şimdi benim hakkımda ne düşünüyor?” sorusu asıl beynimi kemiren. Ne yazık ki artık eskisinden daha fazla tanınıyorum ve insanların “A bak, bu o Ermeni değil mi?” diye bakış fırlattığını daha fazla hissediyorum. Ve refleks olarak da başlıyorum kendi kendime işkenceye. Bu işkencenin bir yanı merak, bir yanı tedirginlik. Bir yanı dikkat, bir yanı ürkeklik. Tıpkı bir güvercin gibiyim... Onun kadar sağıma soluma, önüme arkama göz takmış durumdayım. Başım onunki kadar hareketli... Ve anında dönecek denli de süratli. ABD ‘Soykırım iddialarına misilleme olamaz’ ABD Dışişleri Bakanlığı Sözcüsü Tom Casey, cinayetin kaygı verici olduğunu belirterek “Kimin sorumlu olduğunu bilmediğimiz ve Türk yetkililerinin araştırdığı bu olay, kaygılara yol açıyor’’ dedi. Casey, Dink’in, yazdıklarından dolayı tehditler aldığını anımsatarak “Biz, kesinlikle, insanların görüşlerini özgürce ifade etmelerinden dolayı herhangi bir misillemeye uğradığı veya yıldırıldığı bir durum görmek istemiyoruz’’ diye konuştu. Ankara’da bulunan ABD Dışişleri Bakanlığı Siyasi İşlerden Sorumlu Müsteşarı Nicholas Burns, Türk hükümetinin araştırma yapmasını beklemek gerektiğini belirterek cinayeti ABD’de sözde Ermeni soykırımı yasa tasarısıyla bağdaştırmanın uygun olmadığına söyledi. ABD’nin Ankara Büyükelçisi Ross Wilson, Dink’in ölümüne çok üzüldüklerini söyledi. cısı Günter Verheugen, “Bu suçu işleyenlerin istediklerine erişmelerine izin vermeyeceğiz. Türk ulusunda, şiddet ve nefretin araç olarak kullanılabileceği izlenimini vermeyeceğiz’’ diye konuştu. Fransa Cumhurbaşkanı Jacques Chirac da saldırıyı “iğrenç eylem’’ olarak niteleyerek “Bu alçak saldırıyı kınamaya yetecek kelime bulamıyorum’’ ifadesini kullandı. Dink’i “özgürlük ve insan hakları savaşçısı’’ olarak tanımlayan Fransa lideri, Dink’in TürkErmeni uzlaşmasını savunduğunu kaydetti. Fransa Dışişleri Bakanı Philippe DousteBlazy, “Dink, insan haklarını savunan yiğit bir adamdı. Cesareti hayatına mal oldu’’ ifadesini kullandı. Ermenistan Dışişleri Bakanı Vartan Oskanyan da suikastın kendileri için “şok’’ olduğunu belirterek sorumluların açığa çıkarılması çağrısında bulundu. misyonu Eşbaşkanı Joost Lagendijk de cinayetle Türkiye’ye çok kötü bir mesajın verildiğini belirterek “Verilen mesaj, ifade özgürlüğü konusunda ya da hassas konularda konuşarak adını duyuran herkesin öldürülme tehlikesiyle karşı karşıya olduğudur. Bu bir kişinin başına geliyorsa, aynı durumda olan diğerleri de şimdi konuşmadan önce iki kez düşünecektir” dedi. AB Komisyonu Başkan Yardım DIŞ BASINDA YANKILAR ‘Ermeni sorunu tırmanıyor’ Çeviri Servisi Hrant Dink’in ölüm haberi Türkiye’ye olduğu gibi dünya basınına da bomba gibi düştü. Yabancı haber ajansları AP, REUTERS, AFP haberi “flaş haber” koduyla duyururken CNN International televizyonu yayın akışını bozarak Agos Gazetesi Genel Yayın Yönetmeni’nin uğradığı saldırıyı duyurmak için İstanbul’dan canlı yayın yaptı. cnn.com’da Yeni Şafak yazarı Fehmi Koru’nun, saldırının ardında Türkiye’de istikrarsızlık yaratma amacının olduğu yorumuna ve “O Türkiye’nin kaybıdır” sözüne yer verildi. The Guardian: (İngiltere) Haberi “20’nci yüzyılın başında Ermenilerin topluca öldürülmesi konusunda fikirlerini söylediği için Türkiye’de defalarca yargılanan Ermeni asıllı Türk gazeteci öldürüldü” ifadesiyle duyurdu. Der Spiegel: (Almanya) Derginin internetteki sitesinde “Türkiye’deki Ermeni sorununda yeni ve üzücü bir tırmanış yaşandı” yorumu yapıldı. Haberde, “Uluslararası kamuoyundan gelen tepkilere rağmen cezaya çarptırılan gazeteci Hrant Dink İstanbul’da öldürüldü” denildi. The Washington Post: (ABD) Dink’in AP ile yaptığı röportajdan alıntı yaptı. Gazete, Dink’in röportajda ülkesindeki bazı insanların kendisinden nefret ettiğini ve istenmediği bir yerde kalamayacağını söylerken ağladığını anımsattı. BBC: İngiliz yayın kuruluşu “Dink, Türkiye’nin katı Türklüğe hakaret yasasıyla yargılanan yazarlardan biriydi” ifadesini kullandı. Saldırının ardından Agos gazetesinin önünde toplanan binlerce kişi çiçekler bıraktı, mumlar yaktı. Mesrob II, basın toplantısı düzenleyerek saldırıyı “utanç verici ve iğrenç” olarak nitelendirdi. (Fotoğraflar: AA) İŞTE SİZE BEDEL Ne diyordu Dışişleri Bakanı Abdullah Gül? Ne diyordu Adalet Bakanı Cemil Çiçek? “Canım, 301’in bu kadar da abartılacak bir yanı yok. Mahkum olmuş, hapse girmiş biri var mı?” Sanki bedel ödemek sadece hapse girmekmiş gibi... İşte size bedel... İşte size bedel... İnsanı güvercin ürkekliğine hapsetmenin nasıl bir bedel olduğunu bilir misiniz siz ey Bakanlar?.. Bilir misiniz?.. Siz, hiç mi güvercin izlemezsiniz? ‘ÖlümKalım’ dedikleri Kolay bir süreç değil yaşadıklarım... Ve ailece yaşadıklarımız. Ciddi ciddi, ülkeyi terk edip uzaklaşmayı düşündüğüm anlar dahi oldu. Özellikle de tehditler yakınlarıma bulaştığında... O noktada hep çaresiz kaldım. “Ölümkalım” dedikleri bu olsa gerek. Kendi irademin direnişçisi olabilirdim ama herhangi bir yakınımın yaşamını tehlike altına atmaya hakkım yoktu. Kendi kahramanım olabilirdim, ama bırakın yakınımı, herhangi bir başkasını tehlikeye atarak, yiğitlik yapmak hakkına sahip olamazdım. İşte böylesi çaresiz zamanlarımda, ailemi, çocuklarımı toplayıp, onlara sığındım ve en büyük desteği de onlardan aldım. Bana güveniyorlardı. Ben nerede olursam onlar da orada olacaktı. “Gidelim” dersem geleceklerdi, “Kalalım” dersem kalacaklardı. TEK SİLAHIM SAMİMİYETİM Ama işte karar çıkmıştı ve tüm ümitlerim yıkılmıştı. (...) İşte bu ruh haliyle, kapımda hazır bekleyen ve “daha önce dile getirdiğim gibi ülkeyi terk edip etmeyeceğim”i teyit etmek isteyen basın ve medyadan arkadaşlara şu açıklamada bulundum: “Avukatlarıma danışacağım. Yargıtay’da temyize başvuracağım ve gerekirse Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi’ne de gideceğim. Bu süreçlerden herhangi birinden aklanamazsam ülkemi terk edeceğim. Çünkü böylesi bir suçla mahkum olmuş birinin benim kanaatimce aşağıladığı diğer yurttaşlarla birlikte yaşama hakkı yoktur.” Bu sözleri dile getirirken yine her zamanki gibi duygusaldım. Tek silahım samimiyetimdi. Ama gelin görün ki beni Türkiye insanının gözünde yalnızlaştırmaya ve açık hedef haline getirmeye çalışan derin güç, bu açıklamama da bir kulp buldu ve bu kez de yargıyı etkilemeye çalışmaktan hakkımda dava açtı. Üstelik bu açıklamayı tüm basın ve medya vermişti ama onların gözüne batan ille de AGOS’takiydi. AGOS sorumluları ve ben, bu kez de yargıyı etkilemekten yargılanır olduk. “Kara mizah” dedikleri bu olsa gerek. Ben sanığım, bir sanıktan daha fazla kimin yargıyı etkileme hakkı olabilir ki? Ama bakın şu komikliğe ki sanık bu kez de yargıyı etkilemeye çalışmaktan yargılanıyor. Mesrob II: Saldırıyı gerçekleştiren karanlık çevreleri lanetliyorum 15 gün yas ilan edildi İstanbul Haber Servisi Ermeni Patriği Mesrob Mutafyan, Hrant Dink cinayetini “utanç verici, iğrenç” olarak nitelendirerek 15 gün yas ilan ettiklerini belirtti. Mesrob II, Ermeni Patrikliği binasında düzenlediği basın toplantısında, devletin hain saldırının faillerini bir an önce yakalayarak adalete teslim edeceğine inandığını ifade etti. Dink’in Patriklikle arasında görüş farklılığı bulunduğunu Agos gazetesini takip edenlerin bildiğini söyleyen Mutafyan “Ancak konuyu düşünce özgürlüğü alanında değerlendirdik ve bir kötülüğe maruz kalmasını istemedik” diye konuştu. Bu saldırıyı gerçekleştiren karanlık çevreleri lanetlediğini belirten Mutafyan, şunları söyledi: “Basın mensuplarına yönelik bu tür cinayetler halkasının ülkemiz gündeminden artık düşmesini umuyorum.” KALMAK VE DİRENMEK İyi de, gidersek nereye gidecektik? Ermenistan’a mı? Peki, benim gibi haksızlıklara dayanamayan biri oradaki haksızlıklara ne kadar katlanacaktı? Orada başım daha büyük belalara girmeyecek miydi? Avrupa ülkelerine gidip yaşamak ise hiç harcım değildi. Şunun şurasında üç gün Batı’ya gitsem, dördüncü gün “Artık bitse de dönsem” diye sıkıntıdan kıvranan ve ülkesini özleyen biriyim, oralarda ne yapardım? Rahat bana batardı! “Kaynayan cehennemler”i bırakıp, “Hazır cennetler”e kaçmak her şeyden önce benim yapıma uygun değildi. Biz yaşadığı cehennemi cennete çevirmeye talip insanlardandık. Türkiye’de kalıp yaşamak, hem bizim gerçek arzumuz, hem de Türkiye’de demokrasi mücadelesi veren, bize destek çıkan, binlerce tanıdık tanımadık dostumuza olan saygımızın gereğiydi. Kalacaktık ve direnecektik. Bir gün gitmek mecburiyetinde kalırsak ama... Tıpkı 1915’teki gibi çıkacaktık yola... Atalarımız gibi... Nereye gideceğimizi bilmeden... Yürüyerek yürüdükleri yollardan... Duyarak çileyi, yaşayarak ıztırabı... Öylesi bir serzenişle işte, terk edecektik yurdumuzu. Ve gidecektik yüreğimizin değil, ama ayaklarımızın götürdüğü yere... Her neresiyse. Dilerim böylesi bir terk edişi hiç ama hiç yaşamak mecburiyetinde kalmayız. Yaşamamak için fazlasıyla umudumuz, fazlasıyla da nedenimiz var zaten. Şimdi artık Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi’ne başvuruyorum. Bu dava kaç yıl sürer, bilemem. Bildiğim ve beni bir miktar rahatlatan gerçek şu ki, hiç olmazsa dava bitene kadar Türkiye’de yaşamaya devam edeceğim. Mahkemeden lehime bir karar çıkarsa kuşkusuz çok daha sevineceğim ve bu da demektir ki artık ülkemi hiç terk etmek zorunda kalmayacağım. Muhtemelen 2007 benim açımdan daha da zor bir yıl olacak. Yargılanmalar sürecek, yeniler başlayacak. Kim bilir daha ne gibi haksızlıklarla karşı karşıya kalacağım? Ama tüm bunlar olurken şu gerçeği de tek güvencem sayacağım. Evet kendimi bir güvercinin ruh tedirginliği içinde görebilirim, ama biliyorum ki bu ülkede insanlar güvercinlere dokunmaz. Güvercinler kentin ta içlerinde, insan kalabalıklarında dahi yaşamlarını sürdürürler. Evet biraz ürkekçe ama bir o kadar da özgürce. KADIKÖY BELEDİYESİ Mumcu için anma töreni İstanbul Haber Servisi Gazetemiz yazarı Uğur Mumcu, 24 Ocak 1993’te Ankara’da aracına konan bombalı saldırıyla katledilişinin 14. yıldönümünde İstanbul’da da bir dizi etkinlikle anılacak. Kadıköy Belediyesi “Unutmadık, unutmayacağız, unutturmayacağız” adıyla anacak. Kocaeli Yüksek Öğrenim Derneği (KYÖD) ve Kocaeli Kültür Sanat ve Eğitim Vakfı (KOKSED) ise “Uğur Mumcu Sesleniyor” adıyla bir dizi etkinlik gerçekleştirecek. Gazeteci Gazeteci HRANT DİNK’in şahsında özgür düşünceye, demokrasiye ve insan haklarına yapılan bu karanlık saldırıyı kınıyoruz. HRANT DİNK’in şahsında özgür düşünceye, demokrasiye ve insan haklarına yapılan bu karanlık saldırıyı kınıyoruz. Ailesinin ve yurttaşlarımızın ‘TÜRK DEVLETİ ADINA’ İtiraf etmeliyim ki Türkiye’deki “adalet sistemi”ne ve “hukuk” kavramına olan güvenimi fazlasıyla yitirmiş durumdaydım. Nasıl yitirmeyeyim? Bu savcılar, bu hâkimler üniversite okumuş, hukuk fakültelerini bitirmiş insanlar değiller mi? Okuduklarını anlayacak kapasitede olmaları gerekmiyor mu? Ama gelin görün ki, bu ülkenin Yargı’sı birçok devlet adamının ve siyasetçinin de dile getirmekten çekinmediği gibi bağımsız değil. Yargı yurttaşın haklarını değil, Devlet’i koruyor. Yargı yurttaşın yanında değil, Devlet’in güdümünde. (...) Hem sonra zaten, Yargıtay’dan hep doğru kararlar mı çıkıyordu? Azınlık Vakıfları’nın mülklerini elllerinden alan haksız kararlara aynı Yargıtay imza atmamış mıydı? Ailesinin ve yurttaşlarımızın başı sağ olsun. başı sağ olsun. Yetkilileri, bir an önce bu cinayeti BAŞSAVCININ ÇABASINA RAĞMEN Nitekim işte başvuruda bulunduk da ne oldu? Yargıtay Başsavcısı tıpkı bilirkişi raporunda olduğu gibi suç unsuru bulunmadığını belirtti ve beraatımı istedi ama Yargıtay yine de beni suçlu buldu. Ben yazdığımdan ne kadar eminsem Yargıtay Başsavcısı da o kadar okuyup anladığından emindi ki, karara da itiraz etti ve davayı Genel Kurul’a taşıdı. Ama, ne diyeyim ki, bana haddimi bildirmeye soyunmuş olan ve muhtemelen de davamın her kademesinde bilemeyeceğim yöntemlerle varlığını hissettiren o büyük güç, işte yine perde arkasındaydı. Nitekim Genel Kurul’da da oyçokluğuyla benim Türklüğü aşağıladığım ilan edildi. Şu çok açık ki, beni yalnızlaştırmak, zayıf ve savunmasız kılmak için çaba gösterenler, kendilerince muradlarına erdiler. Daha şimdiden, topluma akıttıkları kirli ve yanlış bilginin te ADALET VE DEMOKRASİ HAFTASI Kadıköy Belediyesi her yıl olduğu gibi bu yıl da başta Uğur Mumcu olmak üzere Kubilay, Prof. Dr. Bahriye Üçok, Çetin Emeç, Ahmet Taner Kışlalı, Turan Dursun, Abdi İpekçi ve tüm devrim ve demokrasi şehitlerini Adalet ve Demokrasi Haftası kapsamında düzenleyeceği toplantılarla anacak. Toplantı, 24 Ocak Çarşamba günü saat 20.00’de Kadıköy Belediyesi Evlendirme Dairesi’nde gerçekleştirilecek. Kadıköy Belediye Başkanı Selami Öztürk’ün açılış konuşması ile başlayacak etkinlikte eski Türkiye Gazeteciler Cemiyeti (TGC) Başkanı gazeteciyazar Nail Güreli, döneme ilişkin tanıklıklarını ve Mumcu’nun gazetecilik yönünü anlatacak. Gecede Onur Akın da tüm şarkılarını Mumcu ve demokrasi şehitleri için seslendirecek. Yetkilileri, bir an önce bu cinayeti aydınlatmaya ve arkasındaki sorumluları cezalandırmaya davet ediyoruz. aydınlatmaya ve arkasındaki sorumluları cezalandırmaya davet ediyoruz. TMMOB Mimarlar Odası TMMOB Mimarlar Odası İstanbul Büyükkent Şubesi TMMOB İstanbul İl Koordinasyon Kurulu CUMHURİYET 09 K
Subscribe Login
Home Subscription Packages Publications Help Contact Türkçe
x
Find from the following publications
Select all
|
Clear all
Find articles published in the following date range
Find articles containing words via the following methods
and and
and and
Clear