26 Aralık 2024 Perşembe Türkçe Subscribe Login

Catalog

Months
Days
Pages
SAYFA CUMHURİYET 15 OCAK 2007 PAZARTESİ 10 DIŞ BASIN DEĞİŞEN DÜNYADAN HÜSEYİN BAŞ Birleşmek için iktidardan vazgeçmek yerine, yarım Kıbrıs’ın iktidarında kalmayı tercih ediyor Papadopulos çözüm istemiyor LUKAS Y. HARALAMBUS ıbrıslı Türkler tarafından Ledra Caddesi’ne inşa edilen köprünün yıkılması, bugün bizi yönetenlerin iğrenç retçilik anlayışını bir kez daha gözler önüne sermiştir. Lafı ağzında eveleyip gevelemeden ve herhangi bir utanma belirtisi göstermeden, artık açık bir şekilde, neredeyse resmen Kıbrıs’ın kalıcı bölünme politikası olarak sergilenen bir anlayış. Ülkenin yeniden birleşmesi amacıyla iktidardan vazgeçmek yerine, yarım Kıbrıs’ın iktidarında kalmayı tercih ettikleri gün ışığı gibi ortadadır. Bölücü hattın ortadan kaldırılmasını amaçlayan her türlü eyleme de tepki vermeleri doğaldır. Kıbrıs Türk liderliğinin girişiminin, Kıbrıs Cumhuriyeti hükümet yetkilileri tarafından kışkırtıcı bir şekilde karşılanması, yaşadığı huzursuzluğun ve çaresizliğin göstergesiydi. Hükümet sözcüsü, elbette Sayın Papadopulos’un talimatları doğrultusunda, henüz daha haberin yayımlanması sona ermeden, televizyonların haber programlarına telefonla bağlandı. Bilinen çirkin ve kışkırtıcı üslubuyla bunun “iletişim numarası” olduğunu ve hükümetin “Talat’ın tertipleriyle ilgilenmediğini” söylemeye kalkıştı. Böylece meseleyi “hallettiğini” sandı. Bu insanlar hâlâ şunu anlamadılar: Siyasi açıdan eşi benzeri görülmemiş bu davranışları (40 yıl önce yaşanmış bir dönemin karakteristiğini taşımaktadır) yurtdışında artık hiç kimsenin onları görmek istememe nedenlerinden biridir. Düne kadar Kıbrıs’ın dostu ve destekçisi olan Finlandiyalıların, W. Bush ve Irak’ta ‘Yeni Strateji’ Irak batağından kurtulmak kolay değil. Hele Irak’tan çekip gitmek gibi bir niyetiniz yoksa. W. Bush’un, seçim hezimetinden sonra oluşturulan BakerHamilton Komisyonu’nun barış önerilerine, uzun süren bir savsaklamadan sonra sırt çevirmesi ve ardından önerilerin tam tersi yönünde savaşı alevlendirecek yeni bir strateji açıklaması beklenmiyordu. Dört yıla yakın işgalden sonra Irak’ta olup bitenlere bakıldığında W. Bush’un hâlâ ‘zafer’ düşleri içinde savaş alanındaki 360 bin askerini Kongre’deki Demokrat çoğunluğa karşın 20 bin askerle takviyeye kalkışması, art arda gelen başarısızlıklardan bunalan bir yönetimin umutsuz, dahası hastalıklı çırpınışları olarak görmek olası. ABD Savunma Bakanı Robert Gates, Senato Silahlı Kuvvetler Komisyonu’nda yaptığı açıklamada ‘Irak’tan asker çekmenin koşulunu, başarı sağlanmasına bağlamış. Neredeyse dört yıldır sağlanamayan başarının çok daha olumsuz koşullar altında bugün sağlanması mümkün olmadığına göre Amerika Birleşik Devletleri’nin Irak’tan çekilmesi söz konusu değildir. ABD ne olursa olsun, uğruna savaştığı amaçlarını sağlam kazığa bağlamadan Irak’ı terk etmeyecektir. Herkes hesabını bu güçlü olasılığı göz önüne alarak yapmak durumundadır. ??? W.Bush’un yeni stratejisini Irak’a 20 bin 500 takviye gücün gönderilmesi, direnci besleyen yardım yollarının kesilmesi ve ekonomik kalkınma için bir milyar dolar yardım şeklinde özetlemek mümkün. Yeni strateji ayrıca, dirençten arındırılan bölgeleri, eskiden olduğunun aksine arındırıldıktan sonra terk etmemeyi de öngörüyor. Yeni stratejinin başarılı olacağı kuşkulu. Zira savaş alanındaki askeri gücün takviyesi yeni değil. 132 bin olan sayı 2005 Aralık’ta 160 bine çıkarılmış, ancak herhangi bir başarı sağlanamamıştır. Tam tersine işgalin başladığı 20 Mart 2003’ten bu yana geçen zaman başarısızlıktan da öte tam bir fiyaskodur. İkide bir yinelenen Irak’ın toprak bütünlüğünün korunması, Amerika Birleşik Devletleri’nin kışkırttığı ırk ve mezhep çatışmaları ve artarak süren direnç karşısında tedavülden kalkmış, uzun sürecek bir iç savaşın tohumları çoktan yeşermeye başlamıştır. Amerika Birleşik Devletleri, bölecek ve yönetecektir. Sadece 2006 yılında 23 bin sivilin yanı sıra 3 bini aşkın Amerikan askerinin hayatları pahasına olsa da Amerika Birleşik Devletleri, yukarıda da belirtildiği gibi, amaçladığı hedefi uzun süreler için sağlama bağlamadan savaşı, başarı olsa da olmasa da sürdürmeye niyetlidir. Bunun somut kanıtları, görmek isteyenler için ortadadır. Bugün Amerika Irak’ta, en az dördü inşa halinde olan ve niteliklerine bakıldığında onlarca yıl kullanılmak üzere planlanan 55 askeri üsse sahip bulunmaktadır. Medya tarafından gizlenmeye çalışılan bu durum, Birleşik Devletler’deki alternatif medya arasında yer alan ‘tomdispatch.com tarafından açıklanmıştır. ??? Peki, W. Bush, yeni stratejisini, kendi saflarındakilerin yanı sıra Kongre’deki Demokrat muhalefete karşın nasıl uygulayacak, gerekli kredileri nasıl sağlayacaktır? Yanıtı kolay değil. Ama bütünüyle de olanaksız sayılmaz. Yeni stratejinin toplam mali portesi 6.8 milyar dolar dolayında. İşgalden bu yana yapılan harcamalar ise 350 milyar dolar gibi ürkünç düzeylerde. Ancak Demokratlar, W. Bush’un yeni macerasına ne denli karşı görünseler de onu engellemeleri zor. Baker komisyonu Irak’ın Amerika için ne ölçüde yaşamsal önemde olduğunun altını kalın çizgilerle çizmiştir. Los Angeles Time’da politik araştırmalar uzmanlarından Antonia Juhaz, olayın önemini yeteri açıklıkla ortaya koymuştur: “Irak dünyanın en büyük ikinci petrol rezervine sahiptir. Petrol için savaşıyoruz, petrol için öldürüyoruz, petrol için ölüyoruz.” (8.12.06). Bu temel nedenle savaşın başarılı ya da başarısız olmasının fazla bir önemi yok. Yeter ki orada kalıcı olunsun. Nitekim Dişleri Bakanı Bayan Rice, bunu “Irak, onca amerikan kayıplarına karşın, yine de verimli bir yatırımdır” diyerek veciz bir biçimde dile getirmiştir. Ayrıca, savaşın, dünyanın ikinci en büyük rezervine el konulmasını Wall Street, güçlü petrol ve askersel sanayi devleri için çekip gidilmeyecek ölçüde önemli olduğunu da göz önüne almışsa, Demokrat çoğunluğun W.Bush’un yeni stratejisinin gerek duyduğu kredileri, bir yolunu bulup, kesmeyebileceği güçlü bir olasılıktır. Dışişleri bakanlığının petrol ve enerjiyle ilgili çalışma grubu Irak’ın petrol kaynaklarının uluslararası şirketlerin, yani Amerikan şirketlerinin malı olması gerektiğini daha 2002 Aralık ayında açıklamıştı. Savaş, terorizmi ortadan kaldırmamış tam tersine artırmıştır. (National Intclligence Estimate). Yeni stratejinin devreye girmesiyle Irak’a ve Ortadoğu’ya demokrasinin geleceğiyle ilgili, zaten tutarsız öngörü bütünüyle iflas etmiş, Irak’ta Amerika Birleşik Devletleri’nin kışkırttığı iç savaş gelip kapıya dayanmıştır. Çatışmaların komşulara yayılması olasılığı ise her zamankinden daha fazla görünmektedir. K Bir yol açmak istemeyen ve böyle bir şeyden kaçınmak için bin bir numara çeken bu siyasi liderler, tüm Kıbrıs sorununu çözebilirler mi? Gerçekten de bu insanların çözüm istediğine inanan herhangi bir aptal var mı? İsveçlilerin, Estonyalıların, İspanyolların ve hatta Fransızların bile… Sayın Hristofyas’ın (AKEL lideri) tepkisi de, neredeyse aynı sefil düzeydeydi. dedi. Bu durum bize “Hamur yoğurmak istemeyen kırk gün un eler” şeklindeki ünlü atasözünü bir kez daha hatırlatmaktadır. Sayın Papadopulos’a şu yanıt verilebilir: Birincisi, semboller, yani gerek Türk, gerekse Rum bayrakları, kendi rızasıyla açılan diğer geçiş noktalarında da var. Onu sadece söz konusu noktadaki bayraklar mı rahatsız ediyor? İkincisi, gerek bizim taraftaki gerekse Kıbrıs Türk tarafındaki diğer bütün noktalarda kulübeler de var. Bazıları geçiş yapan şahısları kontrol eden polisler tarafından, bazıları da sigorta şirketlerinin çalışanları tarafından kullanılmaktadır. Ayrıca Kıbrıs Türk tarafında kontrol için artık üniformalı polisler değil, sınır bekçilerine hiç de benzemeyen genç bayanlar görev yapmaktadır. Üçüncüsü, Kıbrıs Türk tarafında gümrük memurları yoktur, hiç kimse gümrük kontrolü yapmıyor ve geçiş yapan hiçbir Kıbrıslı Rumdan, Kıbrıslı Türk dostlarına hediye olarak götürdüğü eşyalara el konulmuyor. Bunun tam tersi bizim tarafta yaşanıyor. Sadece bizim gümrük istasyonumuz var! Öneriye yanıt vermediler Dördüncüsü, hiçbir geçiş noktasında Türk ordusu devriye gezmiyor ve Ledra’da da olmayacağı açıktır. Kıbrıs Rum tarafı bunu UNFICYP ile görüşmelerinde gündeme getirebilir ve sorun olacağını sanmıyorum. Beşincisi, gerek Sayın Talat, gerekse Sayın Soyer, son aylarda birçok kez sadece Ledra’da değil, Lefkoşa’nın tüm bölgelerinde askersizleştirmeyi önermişlerdir. Birkaç metrekarelik bir alandan birkaç askerin uzaklaştırılması için şimdi feryat eden Sayın Papadopulos ve Sayın Hristofyas bu öneriye yanıt vermediler! Yazıma, geçen yıl da aynı konudan bahsederken sorduğum bir soruyla son vereceğim: Bir yol açmak istemeyen ve böyle bir şeyden kaçınmak için bin bir numara çeken bu siyasi liderler, tüm Kıbrıs sorununu çözebilirler mi? Gerçekten de bu insanların çözüm istediğine inanan herhangi bir aptal var mı? (Cyprus Dialogue, 12 Ocak 2007) Yunancadan çeviren: Reşat Akar Hamur yoğurmak istemeyen 40 gün un eler Ardından Cumhurbaşkanı’nın (Papadopulos) yaptığı açıklama, niyetleri hakkında hiçbir kuşkuya yer bırakmamıştır. “Ledra’nın açılabilmesi için, aynı zamanda Türk ordusunun devriyelerine son verilmesi, gümrükte ve sınır istasyonunda bulunan sembollerin ve kulübelerin kaldırılması gerekmektedir” K OMŞULARA SALDIRI Gerçeklere teğet geçmek KARİM EL GAWHARY I E rak’a 20 binden fazla yeni asker. George Bush, bisikletinin lastiği birçok yerinden patlamış ve yolun kenarında, elindeki pompayla kan ter içinde durmadan bu delik deşik lastiği şişirmeye çalışan bisiklet sürücüsünü andırıyor. Ortalığı ayağa kaldırarak duyurulan ünlü konuşmasında, yeni Irak stratejisi hakkında yeni olan pek az şey sundu. Bağdat’a huzurun getirilmesiyle ilgili düşünce, eski bir umuttur. Tıpkı Irak güvenlik güçlerini, kendi yurttaşlarına tehlike değil koruma sunabilecek hale getirinceye kadar eğitme umudu gibi... En yapıcı birtakım önerileri, Bush hemen bir kenara fırlattı. Dışarıdan, yani Irak’ın komşuları İran ve Suriye’den yardım almayı Bush’a, “BakerHamilton Komisyonu” önermişti. Ama Bush, son konuşmasında, bu ülkelere cepheden saldırmayı sürdürdü. Doğrusu, Amerikan birliklerinin önümüzdeki haftalarda Irak’ta iç savaş benzeri bir atmosferde taraf tuttuğu suçlamasıyla karşılaşmadan nasıl davranacağını düşünmek çok güç. Bu birliklerin, Sünni isyancılara mı, yoksa Şii milislere mi karşı çıktığının bir önemi l Maliki’nin bugünlerde, yok; fark etmiyor: Washington’ın askerleri, Mukteda el fiilen, bu taraflardan Sadr’ın Mehdi birinin diğer taraf Ordusu’ndan, üzerindeki mezhepsel George temizlik eylemlerine katılmış olacaktır. Bush’un tehditlerinden Birbirine pek aralıklı yerleştirilmiş Amerikan çok daha birlikleri, zaten Şii fazla milislere gerçekten korktuğunu ikinci bir cephe açmaktan kaçınarak söylemek kendisini koruyacaktır. mümkündür. Bunun yerine bir işbölümünün ortaya çıkması mümkündür: Amerikan askerleri Sünni isyancılara karşı çıkmak için Bağdat ve Anbar’a gönderilir. Diğer yandan da Şii hükümeti El Maliki’ye çağrıda bulunularak kendi saflarındaki Şii milislere karşı harekete geçmesi istenir. Ama El Maliki böyle bir şey yapabilir mi veya yapmak ister mi, o ayrı bir sorudur. El Maliki’nin, bugünlerde, Mukteda el Sadr’ın Mehdi Ordusu’ndan, George Bush’un tehditlerinden çok daha fazla korktuğunu söylemek mümkündür. Yine de, halen ABD’de sürdürülmekte olan, Irak’ın nasıl kurtarılabileceği ve Amerikalı genç askerlerin de tekrar eve nasıl getirilebileceği yolundaki tartışma, gerçekle bağlantısını yitirmiş durumdadır. Amerikan hükümetinin yapması gereken, Irak’ta kanlı bir iç savaş çıkardığını itiraf etmek ve bu iç savaştan da mümkün olduğu kadar az itibar yitirerek çekilme hedefine yönelmektir. (Tageszeitung, Almanya, 12 Ocak 2007) Almancadan çeviren: Osman Çutsay Ankara’daki ‘dervişler’ bayram mı edecek yoksa uyum mu sağlayacak? imdi şu soruları sormak gerekiyor, sesizliğin mi yoksa tehlikenin mi süresi uzatılacak? Müzakerelerin mi yoksa uzlaşmazsızlığın mı süresi uzatılacak? Atlantik ötesi müdahalelerin mi yoksa Avrupa’daki müzakerelerin mi süresi uzatılacak? AB Konseyi’nin kısa bir süre önce Türkiye’nin katılım müzakerelerine ilişkin verdiği karar dikkate alındığında bardak bazen dolu bazen de boş görünüyor. 2007 yılı dikkate alındığında ise, Güneydoğu Akdeniz’de bugüne kadar görülmemiş şekilde perde arkasında diplomatik müzakereler yaşanacak. İlgili taraflar dışında, konu herkes için çok önemli. İngiltere ve ABD yönetimi, Türkiye’yi İslami söylemlerin çekiciliğinden uzak tutup, Batı dünyasına yaklaştırabilmek için AB üyeliğini tarihi bir fırsat olarak değerlendiriyorlar. Erdoğan hükümeti ve “derin devlet” ise AB ilişkilerine, hem ülke içi iktidar mücadelesi hem de Kıbrıs’tan Ege’ye Ş kadar geniş bir alanda egemenliklerini güçlendirecek mercek altından bakmaktadır. Şurası gerçek ki Atina endişe içinde Türk öfkesinin ikili ilişkilere yansıyacağı günü bekliyor. Belki de ilk kez, son iki yıldan bu yana Cumhurbaşkanı Tasos Papadopulos ve Başbakan Kostas Karamanlis arasında güçlenen uyumun bozulabileceği endişesini taşıyor. Annan planı korkusu Lefkoşa ise, Annan planının 2007 yılında 20032004’e göre daha kötü bir şekilde hazırlanarak önlerine geleceğinden korkuyor. Atina ve Lefkoşa’nın önümüzdeki 12 ay içinde karşılaşacağı sorunlarda yaşanacak ikilemler ve görecekleri baskılara karşı yalnızca müzakereci güçleri yeterli olmayacaktır. Aynı zamanda Ankara’daki iç gelişmeleri hızlı ve derinlemesine takip etmesi gerekmektedir. Tüm bunların yanında Türk diplomasisinin Washington’la ve AB ortaklarıyla yaptığı temasları da gözlem altında tutması zorunludur. Bu veriler ışığında bölgemizi etkileyen barış ve terorizm operasyonlarında yer almak gibi uluslararası alanda denge ve beceri isteyen politikalar izlemek zorundadırlar. Kostas Karamanlis hükümetinin, (teoride) ilave gibi görünen ancak gerçekte başarılı bir sürece girilebilmesi için gerekli olan alanlarda her gelişmeye hazır olduğu iddia edilebilir mi? Ne yazık ki son yıllarda yaşanan bir dizi boşvermişlikten dolayı bu sorunun olumlu cevabı biraz şüpheli, ancak hiç de olumsuz değildir. AB Konseyi’nin izlediği başarılı politikalar dikkate alındığında 2007’de Ankara’daki “dervişler” bayram mı yapacak yoksa uyum mu sağlayacak? Asıl cevaplandırılması gereken soru budur. (Aylık Amina & Diplomatia (Savunma & Diplomasi) dergisinin Ocak 2007 tarihli sayısında, AT rumuzuyla yayımlanan yorumu) Yunancadan çeviren: Murat İlem CUMHURİYET 10 K
Subscribe Login
Home Subscription Packages Publications Help Contact Türkçe
x
Find from the following publications
Select all
|
Clear all
Find articles published in the following date range
Find articles containing words via the following methods
and and
and and
Clear