26 Aralık 2024 Perşembe Türkçe Subscribe Login

Catalog

Months
Days
Pages
SAYFA CUMHURİYET 14 OCAK 2007 PAZAR 8 TÜRKİYE İstanbul Edirne Kocaeli Çanakkale İzmir Manisa Aydın Denizli Zonguldak Açık İstanbul HABERLERİN DEVAMI Y PB Y PB Y Y Y Y Y 8 6 8 8 14 10 12 10 10 Sinop Samsun Trabzon Giresun Ankara Eskişehir Konya Sıvas Antalya Y Y PB PB K K K K Y 10 10 11 10 5 4 3 5 17 Adana Mersin Diyarbakır Şanlıurfa Mardin Siirt Hakkâri Van Kars PB 16 PB 16 S 5 PB 10 PB 7 S 0 S 0 PB 0 S 5 Trabzon Ankara İzmir Hakkari Antalya Adana Ş.Urfa Erzurum Yurdun kuzey, iç ve batı bölgeleri parçalı çok bulutlu, güney ve doğusu, kuzey ve İç Ege, İç Anadolu’nun kuzeyi, Batı Karadeniz, Orta Karadeniz’in iç kesimleri ile Samsun çevreleri yağışlı geçecek. Hava sıcaklığı yağış alan yerlerde 2 ila 4 derece azalacak, diğer yerlerde önemli bir değişiklik olmayacak. Çok bulutlu DIŞ MERKEZLER Oslo Helsinki Stockholm Londra Amsterdam Brüksel Paris Bonn Münih K K Y Y Y Y Y Y Y 4 2 6 12 13 10 11 12 15 Yağmurlu Stockholm Berlin Budapeşte Madrid Viyana Belgrad Sofya Roma Atina Zürih Y B PB B PB B B PB B 13 14 16 13 13 9 16 14 12 Moskova Aşkabat Astana Taşkent Baku Bişkek Tiflis Kahire Şam Karlı K PB B B B A PB Y PB 3 13 1 7 10 5 4 17 11 Londra Berlin Moskova Belgrad Madrid Ankara Taşkent Tahran Kahire Sulu kar Gök gürültülü Parçalı bulutlu Sisli Bulutlu GÜNCEL CÜNEYT ARCAYÜREK ? Baştarafı 1. Sayfada na yıldızına” sloganını içeren AKP afişinin yurdun hemen her yerinde (örneğin Güneydoğu ve kimi doğu illerinde) görülemediğini açıkladı. RTE gerçeği örtmeye çalıştı. Saldırgan konuşmalara girişti. Deniz Baykal’ı mahkemeye vereceğini açıkladı. Ana muhalefet partisini muhalefet yaptığı için mahkemeye vermek! Ancak RTE mantığının ürünü olabilir. Oysa bir başka konu vesilesiyle Baykal’ı “yalancılıkla” suçlayarak yargıya şikâyet etmiş, mahkeme de davayı ret etmişti. Fakat RTE için yargının daha sonraki günlerde alacağı karar önemli değil. Bir yalanı açığa vurduğu ve afiş milliyetçiliğine soyunduğu için Baykal’a saldırmayı önemsiyor. Yoksa üç beş ay sonra yargının kararı şu olacakmış, bu olacakmış umurunda bile değil. Amacı bugünü kurtarmak! Şaşırtıcı açıklamaları cumhurbaşkanı ve genel seçimlerini atlatıncaya kadar... ??? Milliyetçilik akımının siyasette odak noktası sayılan MHP’ye saldırmasındaki neden; Kıbrıs’tan Kuzey Irak’a, AB’den ABD’ye kadar geniş yelpazede ulusal davalardan uzaklaşan tutumunun toplum üzerindeki olumsuz etkisini gidermeye yönelik. Devlet Bahçeli, aynaya bakarsa kafatasçının kim olduğunu göreceğini söylüyor. Ama kendisi aynaya baktığı zaman dini temellere dayalı devlet hasreti çeken, terörist Hikmetyar’ın dizi dibinde resim çektiren, zorunlu olarak savunduğu demokrasiyi bir zamanlar yerden yere vuran, Amerika’nın yönlendirdiği ılımlı İslam politikasının gereklerini yerine getirmeye çalışan biriyle karşılaşacak... RTE adında biriyle... ??? Dün ABD ile stratejik ortağa dayalı övünmelerinden geçilmiyordu. Şimdi Amerikan kaynaklarının doğrulamadığı “Güya stratejik ortağız” diyor. Güya! Düne kadar PKK konusunda Irak’ta gereken önlemleri almayan veya önleyen ABD’ye ses çıkarmıyordu. Nihayet ABD ile dostluğun dibe vurduğunu gördü. Şimdi; “ABD canı yandığında hep beraber olacağız, bizim canımız yandığında seferber olamayacağız” diyor. Güya ABD’ye karşı çıkıyor. Yıllardır ABD’nin sözlerine inanmamak gerektiğini içeren uyarılara saldıran RTE; böylece toplumdaki duyarlılığı görünce tam bir vurdumduymazlık, aymazlık içinde. Kerkük’te demografik oyunlarla oldubittiyi kabul edemeyeceğimizi söyleyen RTE’ye ABD’nin Bağdat Büyükelçisi Halilzad; “hariçten gazel okuma” der gibi, “Irak’ın iç işlerine karışmamasını” söyledi. “Kürtler ABD’nin başarısı için uğraşan dostlarımızdır” diyen bir cümle ile Amerikan gerçeğini ortaya koydu. Bağımlı olmana karşın seni değil RTE, ABD’nin Irak Kürtlerini yeğlediğini yüzüne vuruverdi. ??? Böylece sözde itiraflar dönemine girdi RTE ve onu izleyen Dışişleri Bakanı Gül. ABD hükümeti PKK’ye sınır ötesi operasyonunu yasaklıyor... Hükümet ise ABD’ye ve Bağdat hükümetine Kuzey Irak’ta elini kolunu sallayarak gezinen terörist şeflerini, Murat Karayılan’ı, Cemil Bayık’ı ve 150 teröristi yakala, teslim et diyor. Gül itiraf ediyor; “Talebimize resmi yanıt alınamamıştır!” Yani talebimizi yanıtlamamışlar bile. Bu hükümet Kuzey Irak’ta serbestçe gezen azılı teröristleri yakalatmak ve teslim almak dirayetini bile gösteremiyor. Seçim öncesi duyarlı konularda hayli eğlenceli, başrolleri RTE ile Gül’ün paylaştığı yeni bir oyun kurgulanıyor. Adı: Dön baba dönelim! Öcalan’ın son ‘çıkış’ı Kürtlerin hedef alınması halinde ulusdevlete yönelmek zorunda kalacaklarını öne süren Öcalan, ‘PKK bu durumda bu devletin ilanına katılacaktır’diye konuşuyor MEHMET FARAÇ GÜNDEM ? Baştarafı 1. Sayfada MUSTAFA BALBAY PKK’ye sınır ötesi operasyon tartışmaları yoğunlaşırken, Abdullah Öcalan örgütün gerçek niyetini deşifre eden tehlikeli açıklamalar yapıyor ve Türkiye’nin karşısına açıkça “Kürt devleti” tehdidini getiriyor. Türkiye ve diğer devletlerin Kürtleri hedef alması halinde son seçenek olarak ulusdevlete yönelmek zorunda kalacaklarını öne süren Öcalan, “PKK bu durumda bu devletin ilanına katılacaktır” diyor. Başbakan Erdoğan’ın PKK konusundaki çıkışları ve ABD Büyükelçisi Ross Wilson’un “Operasyon kararı Türkiye’nin” şeklindeki açıklamaları sınır ötesi müdahale beklentisini yoğunlaştırıyor. Örgüt ise operasyon konusundaki çekinceleri arttırmak için aracılığıyla ABD ile görüşüyor. Nitekim PKK’ye yakın internet siteleri, ABD askeri yetkililerinin 10 Ocak’ta, Kerkük’te PKK’nin partisi PÇDK ile buluştuğunu yazıyor. İddiaya göre PÇDK polit büro üyesi Diyar Xerip görüşmede, Amerika’ya, Kürtlerle ilişkilerini stratejik bir şekilde geliştirmesi çağrısında bulunduklarını söylüyor. Wilson ise, NTV’de her ne kadar “ABD teröristlerle görüşmez” diyerek bu toplantıyı yalanlasa da, ABDPKK diyaloğu çeşitli platformlarda sürüyor. PKK diğer yandan da Kuzey Irak’taki kukla devlete katılmaya uğraşıyor. Kürt gruplar ve ABD ise başta Murat Karayılan ve Cemil Bayık olmak üzere örgüt yöneticilerini Türkiye’ye teslim etmemek için direniyor. “Kürdistan düşü”nü yaşama geçirmek için son kozlarını hazırlayan KDP ve KYB de, örgütü Türkiye’nin olası baskı ve engellemelerine karşı tehdit unsuru olarak tutmaya devam ediyor. PKK’nin pervasızlığı TalabaniBarzani ikilisinin ve ABD’nin ikiyüzlülüğünü dışa vuruyor. Patlayıcı sevkıyatı Örgütün gerçek niyetini deşifre eden tehlikeli ve dikkat çekici gelişmeler yaşanıyor. Güvenlik birimlerine göre örgüt Cumhurbaşkanlığı seçimi öncesi kaos yaratmak için büyük kentlere patlayıcı ve militan sevkıyatını sürdürüyor. İstihbarat birimleri örgütün tek taraflı ateşkesi bozarak ilkbahardan itibaren eyleme kalkışaca ğını söylüyor. Öcalan’ın örgütün mayıs ayında harekete geçeceğine ilişkin avukatları aracılığıyla daha önce duyurduğu talimatları da bu iddiaları doğruluyor. Öcalan’ın İmralı’da avukatlarıyla yaptığı son görüşmenin içeriği de PKK’nin Kürt devleti için aktif rol oynamaya hazırlandığını ortaya koyuyor. Başta ANF olmak üzere örgüt kaynaklarına yansıyan görüşme bilgileri, PKK’nin Kuzey Irak’taki bağımsızlık çabalarında Türkiye’ye karşı kalkan ve vurucu güç olmaya hazırlandığını gözler önüne seriyor. Ulusdevlet tartışmalarına değinirken MİT Müsteşarı Emre Taner’in söylemini önemsediklerini belirten Öcalan, Şam’da olduğu dönemde kendisiyle temasa geçen askeri yetkililer olduğunu, bunların, “Devlet çökerse çatısının altında hep birlikte kalırız” şeklinde Taner’in söylemiyle örtüşen uyarılar yaptığını ve kendisinin de bu saptamayı haklı gördüğünü iddia ediyor. Öcalan, Kürtlerin yalnızca demokratik özerklik istediğini ancak KürtTürk çatışmasını yaratmak çalışıldığını ileri sürüyor. Öcalan, sözü örgütün gerçek hedefine geti rerek şöyle konuşuyor: “Yani Türkiye ve diğer devletler Kürtlere yönelirse, bu çatışmalara, felakete yol açar. Ulusdevlet anlayışına sahip değilim, bunu defalarca söyledim. Kürtlere imha dayatılırsa ve son seçenekle karşı karşıya bırakılırsa ulusdevlet etrafında birleşmeye yöneleceklerdir! O zaman Kürtlerin yapabileceği başka şey kalmayacaktır. PKK de bu durumda bu devletin ilanına katılacaktır! Güney’e olası bir operasyon halinde doğal olarak kendilerini savunacaklardır.” Ateşkes kararından sonuç alamayan PKK, Türkiye’nin artan baskıları nedeniyle Irak’ın Kürt bölgesine entegre olmayı tek çıkış olarak görmeye başlıyor. Örgüt bu şekilde hem arkasına bir güç almayı hem de kamufle olarak ABD’nin baskılarını azaltmayı hedefliyor. Bir ay önce, “Kürtler artık yalnız değildir. Sonuçta güneyde sığınabilecekleri bir ulus devleti de var” diyen Öcalan’ın son haftalardaki açıklamaları, bir örgütün yalnızca labirentteki çırpınışını değil, ona çıkış yolu gösterenlerin derin ve sinsi planlarını da deşifre ediyor! Yaşar Kemal, Kürtlerin Malazgirt’ten bu yana Türklerin dostu olduğunu söyledi ‘Dostlarından çok kötek yediler’ ANKARA (Cumhuriyet Bürosu) Yazar Yaşar Kemal, “Türk’ün Türk’ten başka dostu olduğunu”, Malazgirt’ten bu yana Kürtlerin Türklerin dostu olduğunu söyledi. Kemal, “Onların dostluğu birçok dosta bedeldir. Ne yazık ki onlar, dostlarından o kadar çok kötek yemişler ki, yorulduk diyerek kaçıyorlar” dedi. Yaşar Kemal, Atatürk’ün Kürtlere özerklik verdiğini iddia ederek “Atatürk, Kürtlere anayasayla muhtariyet verildiğini anlatmıştır, ancak bu nutuk sonradan kaybolmuştur” dedi. Yaşar Kemal, “Türkiye Barışını Arıyor’’ konferansına katıldı. Türkiye’nin uzun süredir çatışma ortamında olduğunu kaydeden Kemal, “25 yıldır süren düşük yoğunluklu çatışmalar denilen light savaşımıza gelince; birkaç kez tek taraflı ateşkes olmasına karşın bu savaş bir türlü bitmiyor. Bunda kimsenin bilmediği bir keramet olsa gerek’’ değerlendirmesini yaptı. Türkiye’nin bu dönemde büyük can kayıpları verdiğini, büyük ekonomik kayıplara uğradığını anlatan Kemal, “Türkiye, 2. Dünya Savaşı’na girseydi bundan daha mı kötü olacaktı? Dünyanın gözüne baka baka sürdürülecek bir savaş, Türkiye’yi çürütecek savaştır’’ dedi. Kemal, büyük uygarlıklara beşiklik eden Doğu ve Güneydoğu Anadolu topraklarında yaşayanların bugün yoksulluk içinde kıvrandığını savundu. “Bir insana, halka ne yaparsanız yapın onuruyla oynamayın’’ diyen Kemal, Türkiye’de ise geçmişte bunun tam tersinin yapıldığını söyledi.Türk milliyetçileri ‘Kürt sorununa’ çözüm istediler İZMİR (Cumhuriyet Ege Bürosu) KESK İzmir Şubeler Platformu tarafından “İzmir Barış İstiyor” başlıklı eylemde, Kürt sorunun kalıcı bir şekilde çözülmesi istendi. Basmane Meydanı’ndan Konak Alanı’na dek yürüyen topluluk, “İzmir halkı barış istiyor”, “Silahlar sussun”, “Halklar kardeştir” sloganlarının yanı sıra Kürtçe sloganlar da attılar. Etkinlikte açıklama yapan KESK İzmir Şubeler Platformu Dönem Sözcüsü Musa Sever, “Yıllardır süren savaş ve çatışma ortamı, artık dayanılmaz ve herkesin canını yakar bir seviyeye gelmiştir. Ancak 1 Ekim’de ateşkes ilan edilmesiyle Kürt sorununun çözümüne ilk kez bu kadar yaklaşılmıştır” diye konuştu. nin “Türk’ün Türk’ten başka dostu yok’’ sözünü dillerine persenk ettiklerini anlatan Kemal, şu görüşleri dile getirdi: “Bu kadar iğrenç bir şey söylenemez hiçbir zaman.Türk’ün Türk’ten başka dostu var. Sevinsinler, rahat etsinler. Malazgirt’ten bu yana Kürtler, Türklerin dostudur. Kürtlerin çoğunluğu, Kurtuluş Savaşı’nda Osmanlıyı tutmuştur. Onların dostluğu birçok dosta bedeldir. Ne yazık ki onlar, dostlarından o kadar çok kötek yemişler ki ‘yorulduk’ diyerek kaçıyorlar. Kuzey Irak’ta bağımsızlık istemiyorlar. Çünkü bağımsızlık onların çıkarına değildir. Canı yürekten federasyon istiyorlar.Kürtler azınlık sayılmıyor diye dilleri, eğitimleri, edebiyatları yasaklanmış. Malazgirt’ten bu yana kardeş oldukları, ülkelerinin kurtuluşunda beraber çalıştıkları, zaferler de beraber sevindikleri kardeşleri onları nasıl azınlık yapabilirdi? Kürtler, insanlıktan mahrum kaldığı halde kendini azınlık saymadı. Çünkü onlar azınlık değil kardeştiler.’’ ‘Atatürk Kürtlere özerklik vermişti’ Yaşar Kemal, ulu önder Atatürk’ün İzmit’te yaptığı bir basın toplantısında Kürtlere özerklik verildiğini açıkladığını, ancak bu toplantıya ilişkin kayıtların kaybolduğunu öne sürdü. Yaşar Kemal, “Atatürk 14 Kasım 1923’te bir basın toplantısı düzenledi. Atatürk’e ‘Kürtlerin durumu ne olacak’ diye soruldu. Atatürk, Kürtlere anayasayla muhtariyet verildiğini anlatmıştır, ancak bu nutuk sonradan kaybolmuştur” dedi. Anadolu’nun da “bir kültür pınarı” olduğunu vurgulayan Ke “Türkiye Barışını Arıyor’’ konferansına katılan Yaşar Kemal, günümüzde kültür çeşitliliğinin büyük önem kazandığının altını çizerek, dünyayı “binlerce çiçekli bir kültür bahçesi’’ne benzetti. Kemal, “Bu bahçeden bir çiçeği koparırsanız bir kokudan, bir renkten mahrum kalırsınız’’ dedi. (Fotoğraf: AA) mal, gerçek demokrasiyle buradaki farklı kültürlerin birbirini aşılayacağını söyledi. Anadolu’da günümüzde Batı kültürü yaşandığına işaret eden Kemal, “Ülkemizin onurunu, kültürünü, zenginliğini kurtarmak elimizde. Ya gerçek demokrasi ya hiç’’ diyerek konuşmasını bitirdi. Doğru yanıtıyla gerilen yüzler, tümcemi tamamlamamla birlikte gülümser! Cumhuriyet gazetesini bir bakıma şöyle özetleyebiliriz: Tarihi boyunca iktidardakilerden yana değil, dardakilerden yana oldu! “Dardakiler” sözcüğü maddimanevi her anlamda geçerli... Öyle ki, Cumhuriyet’in düşüncelerini büyük ölçüde paylaşmayan siyasi partiler bile muhalefette dara düşünce, gazete deyince ilk Cumhuriyet’i anımsarlar. Bilirler ki Cumhuriyet, yönünü tarafsız biçimde iktidar partisine çevirmiş gazetelerden farklıdır. Muhalefetin sesidir. Cumhuriyet de bilir ki, iktidar her ülkede vardır, ama muhalefet her ülkede yoktur. Parlamenter sistemde emel iktidarsa, temel muhalefettir. Sık sık batan Cumhuriyet arada bir satılığa da çıkar... Cumhuriyet gazetesi satılıyormuş, doğru mu diyenlere de “doğru” derim, arkasını şöyle getiririm: “Her bayide satılıyor... Dağıtım sorunları nedeniyle bulamazsanız, haber verin!” ??? Cumhuriyet’in en büyük zenginliği nedir? Buna da bir dizi yanıt verilebilir ama, altı çizilmesi gereken zenginliklerinden biri şudur: Adını Atatürk’ün koymuş olması! Bu anlamda Atatürk, gazetenin genlerinde var. Bu yüzden Cumhuriyet’i kopyalama girişimleri tutmuyor. Deneme çalışması, uzun yıllar Cumhuriyet’te çalışmış kişilerle yapılsa da tutmuyor. O gazete başka ya da başkalaşmış bir yayın organı oluyor. Cumhuriyet’in tonlarca özelliği arasında yeri geldikçe vurgulamadan geçemediğim bir yanını aktaralım... 21 Haziran 1934’te “Soyadı Kanunu” çıkıyor. O güne dek insanlar genellikle lakaplarıyla ya da baba adlarıyla anılmış. Toplumun önemli bir dilimi bu yeniliğe hemen alışamayacağı için 2 yıllık uygulama süresi konmuş. Her aile 2 yıl içinde bir soyadı alacak, bu zaman diliminde soyadı almayanlara devlet bir soyadı verecek. Devrimlerin topluma yerleşmesini görev edinen Cumhuriyet, yasa sonrasında her gün bir sayfasını bir harfe ayırarak topluma soyadı öneriyor. Birinci gün A; Aydın, Aygün... İkinci gün B; Bal, Balkan... Sekizinci gün G; Gür, Gürcan... On dokuzuncu gün P; Pot, Pamuk... Bugün Türkiye’de herkesin adını ailesi koyuyor. Ama pek çok kişinin soyadında Cumhuriyet’in katkısı var. ??? Gazeteciliğe uyarlanan sözlerden ikisini ayrıca severim: Her sabah dünya yeniden kurulur. Yeryüzünde hiçbir şey, bir gün önceki haber kadar bayat değildir! Böyle bir yaşamın içindeki Cumhuriyet’in yanlışları, hataları olmaz mı? Elbette olur... Onlar da gazetenin bir parçasıdır. Ne demiş atalarımız: İş yapan hata yapar! Cumhuriyet gibi fikir gazetelerinin en zorlu işi, çizgisini korumaktır. Çizgisi olmayan gazete için iş kolay. Yönünü dönersin iktidardan yana, olur biter! 20. yüzyıldan 21. yüzyıla fikir gazetesi olarak yola çıkan yayın organlarının tutunamamasının nedenlerinden biri çizgi sorunudur. Bunu evrensel bir tanımlama olarak değerlendirebiliriz. Örneğin 1990’larda Soğuk Savaş’ın sona ermesiyle birlikte Avrupa’da da pek çok yayın organı battı. Bu süreçte Cumhuriyet de çok dalgalandı. Ama çizgisiyle birlikte ayakta kalmayı başardı. Çünkü iki güçlü desteği vardı: İçinde çalışanlar, etrafında okurlar! Türkiye gibi hiçbir on yılı ötekine benzemeyen bir ülkede Cumhuriyet gibi bir gazetenin tarihine baktığınızda aradığınız her şeyi bulursunuz. Aradığınız şey, içinize de ayna tutar! ankcum?cumhuriyet.com.tr ‘Mehmetçik Mehmet’ ? Baştarafı 2. Sayfada Bir başka devlet yok ki, bağımsızlığını Gazi Meclisi ile kazanmış olsun. Ve askeri, bu denli demokratik. Dünyada uygulanan “onlu sistem” Türk ordusunun armağanıdır. Onbaşı, yüzbaşı, binbaşı... Bu bile, asker içindeki yetkisorumluluk paylaşımı. Türk ulusunda, erinden cumhurbaşkanına herkes askerdir. Yani Mehmetçik. Herkes görevini yapmalı. Uygar toplumlar, “yetkisorumluluk” dengesi üzerine kurulur. Görevini yapmayana, yasalar çerçevesinde sorulmalı. Yok öyle, Türkiye Cumhuriyeti’nin sunduklarıyla beslenip, başka türlü davranmak. Bunun adı da “vatana ihanet”tir. Ve ülkeyi savunma sırası askere gelmişse, öteki tüm kurumlar bitmiş demektir. Yoksa Mehmetçik, her zaman göreve hazır. Siz onu düşünmeyin. Yalçın kaya gibidir. Sevgisini de, nefretini de yüreğine gömmesini iyi bilir. Ama küçük hesaplar onu üzer. Fransız Paul Regla, Ilımlı İslam Projesi’ni, sanki 1891 yılında görmüş. Türk ordusu için şöyle diyor: “Düşman ateşi karşısında o kadar cesur ve muhteşemdir ki, iyi komuta edildiği, iyi teşkilatlandığı, ihtiyaçları iyi karşılandığı gün, zaferleri ve başarılarıyla eski ve yeni dünyayı tekrar hayretlere düşürecektir. Ve eğer hükümet hataları yüzünden, Boğazların öte tarafına geçip Asyalı olmak zorunda kalırsa, inanın ki bu da ancak kanlı bir zafer kazanmadan olmayacaktır.” Çanakkale Zaferi ve Kurtuluş Savaşı, bu öngörünün ilk yarısına kanıt. İkinci yarı, sanırım Türk ordusuyla ilgili olmayacak. O, “Tanrı’nın küçük oğlu”nun sorunu. Ülkesinde her geçen gün destek yitiren, Başkan Bush’un. “Ağacın kurdu, içindedir.” Çok az kaldı. Öyküyü bilirsiniz: Yüzyıllar öncesinde padişah, düşmana savaş açar. Asker gerek. Ülkenin dört bir yanına tellal salar: “Ey ahali! Duyduk duymadık demeyin. Devletli padişahımız küffar üzerine sefere çıkacak. Eli silah tutan herkes...” Adamın tek oğlu var. Gönderir, ama geri gelmez. Aradan yıllar geçer. Yine tellal: “Ey ahali...” Bizimki ikinci oğlunu gönderir. O da dönmez. Yine yıllar geçer. Tellal aynı teraneyi okurken, bizimki tellalın boğazına sarılır: “Git o devletli padişahına söyle! Benim uçkuruma güvenip sefere çıkmasın...” ‘Yoksulluk askeri politikaların sonucu’ Diyarbakır Belediye Başkanı Osman Baydemir ise bölgedeki yoksulluğun askeri ve ekonomik politikalarla ilişkili olduğunu belirterek “Düşmana ya da savaşa, çatışmaya ihtiyaç varsa hep beraber yoksulluğun ortadan kalkması için savaşalım. Yaşanan yoksulluk 80 yıllık ekonomik, kültürel ve askeri politikaların sonucudur. Ortak düşman aranıyorsa yoksullukla savaşalım” diye konuştu. / IŞIL ÖZGENTÜRK ? Baştarafı Arka Sayfada öleceğim bağışla beni öleceğim ve sen kırmızı sırça topu parçalayıp çıkacaksın içinden ve ineceksin karlı bir meydana/artık Moskova’da mı olur Tallin’de mi Leningrat’ta mı ineceksin karlı bir meydana yılbaşı ağacından/ama ben bu dünyadan senin için yaşıyan şeyi götürmüş olacağım/Lüsya ölüyor/yüzü eski tahta bir kaşık/benden sonra ölmesi gerekenler benden önce ölüyor ne iştir/büyük harpler yüzünden ölüm büsbütün şaşırdı sırayı/kamyonlar geçiyor Antuzyastlar caddesinin asfaltını sarsarak/afişlerde 65 yılının sa Usta Buyurun, Sütun Sizin! yıları kömür şu kadar şu kadar ton petrol bu kadar kumaş şu kadar metre/karlı bir meydanda yılbaşı ağacı Estonya türküleri söylüyor/karanlık gotik kulelerin arasında ve fabrika bacalarıyla çevrili bir yılbaşı ağacı. ÇANKIRI HAPİSHANESİ’NDEN MEKTUPLAR: ...Bir akşamüstü/oturup hapishane kapısında /rubailer okuduk Gazali’den: “Gece/büyük laciverdi bahçe. Altın pırıltılarla devranı rakkaselerin/Ve tahta kutularda upuzun yatan ölüler.”/Bir gün eğer,/benden uzak,/karanlık bir yağmur gibi,/canını sıkarsa yaşamak/tekrar Gazali’yi oku./Ve Pirayemden benim, ben eminim/sen sadece merhamet duyacaksın/ölümün karşısında onun/ümitsiz yalnızlığı/ve muhteşem korkusuna./Bir akar su getirsin Gazali’yi sana:“Toprak bir kâsedir/çömlekçinin rafında tacıdar,/ve zafer yazıları/yıkılmış duvarlarında Keyhüsrev’in.../birikip sıçramalar./Soğuk/sıcak /serin./Ve büyük laciverdi bahçede/başsız ve sonsuz/ve durup dinlenmeden/devranı rakkaselerin...”/Bilmiyo rum neden/aklımda hep/ilk önce senden duyduğum/Çankırılı bir cümle var:“Pamukladı mıydı kavaklar/kiraz gelir ardından”/Kavaklar pamukluyor Gazali’de/fakat /görmüyor üstat/kirazın geldiğini/Ölüme ibadeti bundandır/Şeker Ali yukarda, koğuşta bağlama çalıyor/Çeşmeden akıyor su./Ve jandarma karakolunun ışığında/akasyalara bağlı üç kurt yavrusu/Açıldı demirlerin dışında/büyük, laciverdi bahçem,/Aslolan hayattır.../Beni unutma Hatçem. isilozgenturk@gmail.com CUMHURİYET 08 K
Subscribe Login
Home Subscription Packages Publications Help Contact Türkçe
x
Find from the following publications
Select all
|
Clear all
Find articles published in the following date range
Find articles containing words via the following methods
and and
and and
Clear