28 Kasım 2024 Perşembe Türkçe Subscribe Login

Catalog

Months
Days
Pages
SAYFA CUMHURİYET 14 OCAK 2007 PAZAR 10 PAZAR YAZILARI dishab?cumhuriyet.com.tr Don Kişot’un Çocukları... u yıl sonuna ve başına belki Augustin’in 5 yaşından beri başına buyruk, dediğim dedik bir çocuk de Noel Baba ve olduğunu anlatıyor. Don Kişot’un çocuklarından fazla büyük oğlu yurttaşlık tepkisini damgasına vuran, Don Kişot sokağa dökmeye karar verince ağabey ve çocukları oldu. Daha bir önce aile bireyleri ve en yakın ay önce bile kimsenin varlığını arkadaşlarına çağrıda bulunuyor. bilmediği “Don Kişot Çocukları” Angers’de yaşayan kız kardeşi (DKÇ) isimli bir dernek, medyatik hariç, aileden ayrı İspanya’ya eylemleriyle Fransa gündeminin yerleşik babası dahil, iki erkek, iki tepesine oturuverdi. DKÇ’nin de kız kardeşi, annesi, iki de en amacı, resmi verilere göre yakın arkadaşı çekirdek hücreyi Fransa’da sayıları 96 bine ulaşan oluşturuyorlar. “Her şey uyumak evsiz barksızların (Sans Domicile istemeyen iki yaşındaki kızımı, FixeSDF) sorunlarına dikkat annesi rahat uyuyabilsin diye çekmek, yetkililerini kalıcı ve acil dışarıda dolaştırmamla başladı. çözümlere zorlamak... Sokaklarda SDF’lerle Hareketin öncülüğünü, geçen yıl konuştukça, konut hakkının 400. doğum günü kutlanan insan hayatındaki ağırlığını, Cervantes’in kahramanı Don toplumdaki barınaksızlar olgusu Kişot’tan esinlenen Legrand ailesi, ve vahametini daha iyi kavradım. daha doğrusu ailenin büyük ‘Don Kişot Çocukları’ adıyla bir ağabeyi, Augustin Legrand yurttaşlık hareketi oluşturup, (Büyük Augustin) yapıyor. 2.02 metrelik Augustin ve yoldaşlarının, eyleme geçmek, benim için dayanılmaz bir arzu ve gerçek büyük yanları mangal yürekliklerinde ve kararlılıklarında. kaçınılmaz bir hedefe dönüştü.” Buldozer ağırlığı, Babacan tarzıyla lokomotif enerjisiyle bu Augustin “1954 PARİS işe soyunan Augustin, Kışı”nın olağanüstü babasından sağladığı soğuğunda yoksulluğa olanaklarla 200 kadar bir savaş açan ve 50 yıl örnek kırmızı çadır Fransa’nın en sevilen yaptırıyor. 6 hafta kişiliği seçilen Peder süreyle kardeşleri ve Pierre’e benzetiliyor. UĞUR HÜKÜM yoldaşları eşliğinde Augustin 26 Aralık’ta Paris’in çeşitli kameralara şöyle mahallelerinde SDF’lerle yatıp haykırıyordu: “Ben Peder Pierre filan değilim. Ne kilise, ne parti... kalkıyor. Concorde ve Bastille meydanlarına çadır kurma Hiçbir çevrenin adamı değilim. girişimlerini polis engelliyor. DKÇ Sıradan bir yurttaşım. sonunda 150 kırmızı çadırı 16 İktidarsızlığa, çapsızlığa, çözümsüzlüğe isyan eden sıradan Aralık akşamı Seine Nehri’ni bir yurttaş... Evli barklı, çocuklu, kuzeyden besleyen St. Martin kanalının kıyılarına çatmayı maaşlı, ortalama herkes gibi başarıyor. DKÇ, bohemburjuva ve sade bir insan. Ama yeter artık! son yılların modası bu semtin Yolda, sokakta yatanlara yan sakinlerini, eşdost tanınmış gözle bakıp, tek söz etmeden kişilikleri, sosyal hassasiyetli bütün geçip gitmekten bıktım...” yurttaşları SDF’lerle, sokakta, Aslında Augustin pek de öyle çadırda gece geçirmeye davet sıradan bir yurttaş değil. ediyor. Seçimlerin yaklaşması, Alçakgönüllülüğünün berisinde, Noel ve yılbaşı bayramlarının hiç kullanmadığı bir lisansüstü artırdığı duyarlılık gibi etkenler hukuk diploması, profesyonel zamanlamayı mükemmel kılıyor. yaşamını sürdürdüğü sinema Farklı ve uzman bazı STK’lerin oyunculuğu var. Ne sol, ne sağ, desteği, Jean Rochefort, Guy şimdiye kadar hiçbir siyasi Bedos gibi popüler kişiliklerin hareketle ilişkisi olmamış. Hiçbir örgüte girip militanlık yapmamış. 6 varlığı, basınyayının yıl sonu konuları araması ve de özellikle çocuklu sıkı Katolik bir aile ve Augustin’in karizmatik kişiliği, eğitimden geliyor. Ama dediğine kararlı ve ilkeli davranışları, ailesi bakılırsa, kiliseye son kez 16 ve yakınlarının, semt sakinlerinin, yaşında girmiş. Annesi, Amsterdam’da Kerkük sohbeti dedi, “Önümüzdeki dönemde oel haftası, her taraf ışıl ışıldı. Türkiye’nin başı çok ağrıyacağa Özene bezene süslenmiş Noel çamlarını göstermek için, çoğu aile, benziyor...” Benzemesi mi kaldı? Çoktan ağrımaya başladı bile. 2003 Eylülünde son perdelerini kapatmamıştı. Çocuklar yine kez gitmiştim Irak’a. Kerkük’te, Kürdistan kar beklediler bu Noel’de de. Ama Yurtsever Birliği (KYB) Temsilcisi Rızgar yağmadı. Karın yerine başka bir beyazlık Ali’yle görüşmüştüm. Çok değil 34 yıl egemendi. Öğle üzeri, kopkoyu bir sis önce gördüğüm Ali gitmiş, yerine bastırmıştı. Göz gözü görmüyordu. bambaşka birisi gelmişti sanki. Koltuğunda, Sisin nemi ıslatmış, üşümeye başlamıştım “Buraların ağası artık biziz” gibi bir ki, ara sıra uğradığım bir bara yaklaştığımı edayla gerilip tehditler savuruyordu: fark ettim. Şanslıydım, birçok yer “Türkiye içişlerimize karışırsa kendisi kapalıyken, bu bar açıktı. Bira firmalarınca kaybeder. İskenderun’dan Diyarbakır’a asılan küçük tabelanın yanan ışığından kadar tüm Kürtleri ayaklandırırız.” anladım. Tam kapının önüne gelmiştim ki, Odada, Kerkük’ün Türkmen kökenli Vali bir Mercedes durdu. İçinden iriyarı, iyi Yardımcısı İrfan Kerküklü de vardı. giyimli bir adam indi. Ben önden, o Talabani yanlısı Kerküklü, gülümseyerek arkamdan girdik bara. Barmen,bizi görünce kalktı ellerimizi sıkıp Noelimizi kutladıktan dinliyordu konuşmayı. Bir ara içeri biri girdi, Rızgar Ali’ye bir şeyler fısıldadı. sonra, siparişleri aldı. Peşimden gelen IKYB Temsilcisi, keyifli bir haber almanın adamla, yan yana barın köşesine oturduk. sevinciyle bana dönüp “Kesikköprü’de şu Biraları verirken sohbeti yine barmen anda ABD askerleri ile Irak polisi (yani başlattı. Hollandacamdaki “kırıklık” peşmergeler) bir Türk timini esir alıyor” yabancılığımı ele verdi. Yanımda oturan dedi. İrfan Kerküklü’ye baktım “Doğru adam, “Nerelisin?” sorusunu yapıştırdı mu?” dercesine. Onayladı: “Evet şu anda hemen. “Türküm” dedim. “Çok güzel bir bir helikopter dolusu ABD askeri ve ülke” diye yanıtladı. Bu kez sorma sırası peşmerge Kesikköprü’de...” bendeydi; “Gittin mi Sonradan olayın bir “esir alma” Türkiye’ye?” Güldü, “Çook” AMSTERDAM değil, sivil giyimli Türk timi ile dedi, “20’den fazla...” ABD askerleri arasında bir Sonra saymaya başladı; İstanbul, “kimlik kontrolü gerginliği Adana, İncirlik, İskenderun, olduğu” açıklandı. Ancak Kürt Diyarbakır, Silopi... Gidip grupların hepsi keyiften dört gördüğü yerler, normal bir Batılı köşeydi. “Artık Kerkük bir turistin gidip gördüğü yerlere YUSUF ÖZKAN Kürt kenti ve petrol de benzemiyordu. Üstelik İncirlik bizimdir” görüşü işgalin ilk Üssü ve çevresini tarifi, hiç de gününden itibaren yerleşmişti kafalarına. sıradan bir “turist” olmadığının MİT Müsteşarı ve Başbakan, “Askerlik göstergesiydi. “Asker misin istihbaratçı yan gelip yatma yeri değildir” sözünün mı?” sorumu, usta bir manevrayla yanıtsız stratejiye uyarlanmışı olan “proagresif bıraktı. Gazeteci olduğum ve üstelik o politika” lafları ededursun; Türkiye’nin bölgelere çokça gidip geldiğimi öğrenince baş ağrısı çoktan kronik boyuta ulaştı bile... de sohbetin sınırlarını, Zaho’ya, Duhok’a, Biralardan dilimiz peltekleşmeye Kerkük’e ve Bağdat’a kadar genişlettik. başlayıncaya kadar sürdü Irak tartışmamız. Saddam henüz idam edilmemişti. “Kısa Esmer Yugoslav kadının içeri girişiyle de sürede idam ederler” dedi. Ardından da son verdik. Ne güzel çıkıp hava alacaktım, idam sonrası Irak ve bölgenin geleceği ıslık çalıp kendimi dinleyecektim. Ama gel üzerine konuşmaya başladık. Bölgeyi ve gör ki, “memleket meseleleri” burada da bölgedeki dengeleri iyi bildiği belliydi. İran, Türkiye ve Suriye faktöründen, Irak’ın yalnız bırakmadı. “Bana müsaade” deyip kalktım, bar arkadaşım elini uzattı, “Adım, kuzeyindeki PKK varlığından söz etti. Ad” dedi. Barmene ve Yugoslav kadına da Mezhep çatışmalarının işgal güçlerince “İyi geceler” deyip attım kendimi dışarı. bilinçli bir şekilde körüklendiğini anlattı. Belleğimde Konstantin Kavafis’in Küçük saptamalar yapıp daha çok sorular dizeleri, kaybolup gittim sisin içinde: yöneltti. Konuşmamız, tipik bir bar “Yeni bir ülke bulamazsın. / Bu şehir muhabbetinden çıkıp küçük çaplı bir açık arkandan gelecektir. / Sen gene aynı oturuma dönüştü. Barmen de taburesini sokaklarda dolaşacaksın. / Aynı bizden tarafa çekip sohbeti can kulağıyla mahallede kocayacaksın ... (.....) Ömrünü dinlemeye koyuldu. Derken söz döndü nasıl tükettiysen burada, bu köşecikte, / dolaştı Türkiye’nin Kerkük ve Musul’la Öyle tükettin demektir bütün ilgili rahatsızlıklarına geldi. Kendine ve yeryüzünde...” bana birer bira daha söyledikten sonra, “Kürtler, Amerika’yı arkalarına aldılar” ozkanyusuf@hotmail.com B N YERLİLER YİNE YOLLARDA Bolivya’da Evo Morales’e destekleyen yerliler ayrılıkçı Cochabamba valisini protesto için yürüdü. (Fotoğraf: AFP) SDF’lerin olağanüstü katılımı ile toplumda herkesin eksikliğini hissettiği bir dayanışma havası yaratılıyor... St. Martin kanalına kurulan çadır sayısı 250’yi geçerken Fransa’nın belli başlı 15 kentinde kırmızı çadırlar mantar gibi bitiveriyor. Hatta, (Don Kişot’un kulakları çınlasın) Barselona’da bile kırmızı DKÇ çadırları belirmiş. Cumhurbaşkanı Jacques Chirac’ın da yeni yıl konuşmasında uzunca değindiği sorun hükümet tarafından derhal ele alındı. İki acil kanun tasarısı meclise sevk edilirken, ilk ağızda 70 milyon Avro’luk bir ek bütçe tahsis edildi. Başbakanlıktan yapılan açıklamada zor durumda olanları ağırlayabilecek 27 bin 100 kişilik ek yer açıldığı duyuruldu. Mevcut yasaların yeni yaptırımlarla daha sıkı uygulanacağı bildirildi. DKÇ ve ağabeyleri Büyük Augustin, alınan önlemlerden duydukları memnuniyeti ifade ederken, kalıcı konut bulunduğu oranda kırmızı çadırların kalkacağını da söyledi. Haftalardır manşetlerden inmeyen eylemler şimdilik hedefine ulaşmışa benzer. 9 Ocak tarihli Liberation gazetesinin kapağındaki deyişle, “La victoire en campant / Kamp Kurarak Kazanılan Zafer” midir, yoksa seçim ortamın getirdiği zevahiri kurtarma operasyonu, geçici, yüzeysel bir taviz mi? Her zaman olduğu gibi kalıcılık ve köklülük, sorun sahiplerinin sorunlarını sahiplenmeleri ve yandaşlarının çok yönlü mücadelesinden geçiyor. Kesin olan Don Kişot’lara daha çok iş düştüğü... ugur.hukum@gmail.com Rock’tan türküye uzun ince bir yolculuk! B elçikalının “world music/dünya müziği” Belçika’da kalmayı düşünüyor. Sibel Grubu’nun en algılaması klişelerle dolu. Deneysel çabalara etkili olduğu alan konserler. Belçika’nın belli başlı yeterince açık değiller, başka kökenli kültür merkezlerinde ve festivallerinde sahneye sanatçılardan genellikle otantik parçalar bekliyorlar. çıktılar. İlk albümleri grubun adını taşıyan “Sibel”i Ama yine de “melez sound”lar ve farklı arayışlar, 2005 yılında kendi prodüksiyonları olarak tüm önyargılara karşın ayakta kalabilmeyi başarıyor. çıkarmışlar. Albüm, Türk ve Belçikalı Bu farklı çalışmalara imza atanlardan biri de Sibel müzisyenlerden ve müzikseverlerden olumlu tepkiler Dinçer öncülüğünde kurulan Sibel Grubu. Bu grup almış. En ilginç tepki ise dünya müziği konusunda dışında “Gâvur Gelinler” gibi ilginç bir çalışmaya uzmanlaşmış Belçikalı bir plak şirketi sahibinden daha imza atan Sibel Dinçer, ayrıca Belçikalı gelmiş: “Otantik değil.” Türkiye’de ise müzik müzisyenlerden oluşan ve “world jazz” yapan yapımcıları grubun müziğini ticari olmadığı için “Türlü Turşu” grubunda da konuk solist olarak tercih etmiyor ama onlar ilk albümlerini Türkiye’de Türkçe şarkılar söylüyor. Dinçer’in Türk müziğine de piyasaya sunmak için uğraşıyor. Bir dağıtımcı ile ilgisi Belçika’da depreşmiş. 2000 yılında, tek başına anlaşmak üzereler. Fas ve Türk kökenli Müslüman geleneksel Türk müziği örneklerini harmonize ederek kapalı ailelerdeki kadınların müzik yapabilmeleri için söylemeye başlayan Dinçer, Sibel Grubu’na giden 2005 yılında bir bayanlar grubu kurmaya karar yolda ilk adımını da atmış. Türkiye’de rock müzikle vermiş Sibel Dinçer. Bu kadınları ev işleri dışında ilgilenen Dinçer, 2002 yılında arkadaşları Bénédicte sosyal yaşama çekmekmiş amacı. Başlangıçta sadece Chabot (Belçika/keman), Daniel Vincke Belçikalı kadınlar ilgi göstermiş. Sibel (Guyana/Belçikasaz) ve Claude B R Ü K S E L Dinçer bu amatör grubu tamamen kendisi Hoffmann (Lüksemburg/bateri) ile birlikte yetiştirmiş. Ortaya bir kumbara koymuşlar, Sibel Grubu’nu kurmuş. Sibel Grubu’nun parası olan Dinçer’in öğretmenliği karşılığı repertuvarının büyük kısmı Türkçe. Ancak kumbaraya para atmış, olmayanlar ise birkaç parçanın bazı bölümlerini İngilizce, bedavaya yararlanmış bu olanaktan. Fransızca ve Flamancaya çevirip Zamanla kulaktan kulağa yayılmış. söylüyorlar (“Uzun İnce” İngilizce, Konserler vermeye başlamışlar. Bu ERDİNÇ UTKU “Çökertme, Kızılcıklar” Fransızca ve konserlerde Türk kadınlar da grupla “Yenge Kızı” Fransızca ve Flamanca). ilgilenip Gâvur Gelinler’e katılmışlar. Şu Fransız/Belçikalı, Lüksemburglu ve an 1012 kadın var grupta. Bunun yarısı Türk, yarısı Guyanalı/Belçikalı olmak üzere dört farklı kültüre ait Belçikalı. Ancak Dinçer, grubu kuruş amacına hâlâ sanatçıyla birlikte geleneksel Türkçe müziğinin ulaşamamış. Çünkü gruba katılan Türkler eğitimli ve değişik yörelere ait örneklerini farklı bir tarz ile zaten sosyal yaşamın içindeki kadınlardan oluşuyor. yorumlayan Dinçer, yaptığı müziği bir çeşit “füzyon” Gâvur Gelinler grubunun repertuvarı da yine olarak nitelendiriyor. Şarkıların özü korunmakla türkülerden oluşuyor. Sibel Grubu’nun söylediği birlikte Batı enstrümanları kullanılarak yapılan türkülerden farklı türküler seçilmiş. Zaten tarz da müzik, caz esintileri taşıyor. Dinçer ve arkadaşları, tamamen farklı. Enstrümansız, eşliksiz, sadece sesle Âşık Veysel’den Pir Sultan Abdal’a, “Çanakkale (akapella) türkü söylüyor bu kadınlar grubu. Gruptaki Türküsü”nden “Yüksek Yüksek Tepelere”ye Belçikalı kadınlar da Türkçe söylüyor. “Grubun en Türkiye’nin düşünsel dünyası ve yöresel müzik eski elemanlarından biri Türkle evli bir Belçikalı. kültürü hakkında bir kesit sunuyor izleyenlere. Bu Belçikalı gelinin Türkiye’deki kayınvalidesi, Türkçe bilmeyen grup üyelerinin bazı şarkılarda Türkiye’ye gittiklerinde Belçikalı gelinine ‘Gâvur Türkçe olarak Dinçer’e eşlik etmeleri şarkılara ayrı Gelin’ diye hitap ediyormuş. Bundan yola çıkarak bir keyif katıyor. Türkiye’de müzik eğitimi almış olan grubun adını Gâvur Gelinler koyduk. Herkes Dinçer, 13 yıldır tiyatro eğitimi için geldiği ötekine göre gâvur. O yüzden gâvur dedik” diyor Belçika’da yaşıyor. Dinçer her ne kadar 3 ayda bir Sibel Dinçer. “Herkese açığız, kimseyi İstanbul halisünasyonları görse de Belçika’daki dışlamıyoruz” mesajı vermek istemişler. halinden memnun. Mutlu olduğu sürece de erdincutku@binfikir.be CUMHURİYET 10 K
Subscribe Login
Home Subscription Packages Publications Help Contact Türkçe
x
Find from the following publications
Select all
|
Clear all
Find articles published in the following date range
Find articles containing words via the following methods
and and
and and
Clear