02 Haziran 2024 Pazar Türkçe Subscribe Login

Catalog

Months
Days
Pages
SAYFA CUMHURİYET 14 OCAK 2007 PAZAR 14 KÜLTÜR kultur?cumhuriyet.com.tr Anıt gömütler, ait oldukları toplumun ne denli ince mimarsal bir zevki olduğuna işaret eder SANATA BAKIŞ SELMİ ANDAK Sanat tutkusunun ürünü... Prof. Dr. NECDET ADABAĞ La Bayadère’ Balesi Sanat dünyasında değişik türler, gösteriler, şenlikler, festivaller, konserler daha ziyade belirli zamanlar çevresinde gerekleşir ve çeşitli izleyici kitlesi bu şartlara göre yaşamını düzenler... Geçirdiğimiz 2006 ve geçirmeye başladığımız 2007 mevsimlerinde olağan sayabileceğimiz etkinlikler yanı sıra olağanüstü değerlendirdiğimiz olayların da yer aldığını görüyoruz... İşte, bu olağandışı olaylardan biri sezonun açılış galasını, İstanbul Devlet Opera ve Balesi’nin 20062007, 6 Ocak 2007 Cumartesi saat 20.00’de galasını yaparak büyük alkış aldı. Bu gösterinin önce sanatsal etkinlik açısından ayrıcalığı, sadece bale gösterisi olmasıdır. Ludvig Minkus’un yazdığı üç perdelik “La Bayadère” adlı bale büyük bir başarıyla sahneye kondu ve oynandı. İstanbul Devlet Opera ve Balesi Müdür ve Sanat Yönetmeni Kerim Soysal, bu konuda genel olarak programdaki şu açıklamayı verdi: “Değerli sanatseverler, sanat eserleri, duygu, düşünce, duyum, düş arasında kurulan bir denge sonucu oluşan bir biçimdir. Tanrı’dan ve insanları biçimleme yolunu öğreten Yunan ve Roma sanatı, Hintlilere ve kendi tanrılarını biçimlemede yardımcı olmuştur. Doğanın detaylarına, sanatçının duygularını da ekleyerek insan figürü üzerindeki ışık gölge oyunlarıyla mekânı ifade edebilme olanağı sağlamışlardır... Güzellik için gerekli olan, ifade için de gereklidir. Çoğu zaman bir sahneyi bize sevdiren olgu, o sahnedeki figürlerin ifade şekilleridir. Bazı kişiler kolay anlaşılır biçimde yorumlanan ifade şeklini beğenirler. Bu ifade şeklinde dile getirilen duygu yoğunluğunun bizleri etkilemesine bakarak içsel anlamlarını yorumlarız. İnsan ilişkileri yaşamımızın özüdür. Bu bağlamda, davranışlarımızın niteliğini direkt olarak düşünme sistemimiz belirler. Düşünce zenginliği insani bir zenginliktir. Her görüş bir seçimdir. Her bakış açısı yaşanmış anların, deneyimlerin etkinliği ile doğru orantılıdır. Zaman sonsuz bir an’dır. Zaman düşünce yaratır. Zaman ve mekân yok, an vardır. Uçsuz bucaksız sonsuzlukta nerede gerekiyorsak orada var oluyoruz. Düşüncemizde hızı belirleyemediğimize göre bu denli hızda yer ve zaman kavramını da belirlemek mümkün değildir. Zaman kavramı, düşünce hızına bağlı bir kavramdır. Evrenin bir yaşam tarzı vardır. Dünya bilincinde güvenmek ve inanmak ihtiyacı ön plandadır. Önce kendimize güvenmeliyiz. Bu da ancak kendi içimizdeki dengeyi kurabildiğimiz zaman gerçekleşir. Sonsuzluk içindeki sonsuzlukta insanlar ne ekerse onu biçecektir. Kısacası, iyilik de kötülük de geri dönücüdür. Seçim insanlara bırakılmıştır. Yolumuzun hep aydınlıkta kesişmesi dileklerimdir...” Gelelim “La Bayadère” adlı, Ludvig Minkus’un yarattığı üç perdelik bale gösterisinin detaylarına: Koreografi Marius Petipa, sahneye koyan Natela Arobelidze, orkestra şefi Elşad Bagirov, dekorkostüm Osman Şengezer, ışık Metin Koçtürk, koro ve bale şef yardımcısı Semra Şatıroğlu, başkemancı Alexander Samoylenko... Ve diğer bölümlerin değerli sanatçıları. “Anıt gömüt” olabilir de koca bir gömütlüğün anıtsal olabileceği pek imgelenemez gibime geliyor. Ama eğer YunanRoma nekropollerini çağrıştırır mermer lahitlerin süslediği dönümlerce bir gömütlüğe, elinizle dokunuyor ve onu gözünüzle görüyorsanız imgeleminizi aşmış sayılırsınız. Anıt gömüt ya da anıt gömütlükler her şeyden önce ait oldukları toplumun ne denli ince mimarsal bir zevkinin olduğuna işaret eder. Böyle bir yapıt sanat tutkusunun, sanata düşkünlüğün ürünüdür. Rönesans’a beşik olmuş bir ülkenin çocukları olarak İtalyanların böylesi bir gömütlüğe kentin bağrında yer vermeleri doğaldır da o sanat anlayışını o günden bugüne dek getirebilmiş olmaları da yaşam biçimlerinin ne denli çok boyutlu olduğunun göstergesidir. Sözünü ettiğim gömütlük Milano Merkez Gömütlüğü’dür. Milano Merkez Gömütlüğü raları içinde gene en güzel mimarsal örnekleri oluşturacak biçimde yontulmuş ve yerleştirilmiş, renkli ya da düz beyaz mermer blokların süslediği anıtsal yapıtlar olmalarına karşın geride kalmış ve ilk adımda göze görünmemiş olmalarını içlerine sindirmiş gözükmekteler. Sanki yaşarken varsıl, ünlü, soylu olsalar da bilim adamına, edebiyat adamına göstermiş oldukları saygıyı burada yinelemekten kıvanç duyuyorlar gibi bir duruş içindeler. Artık küllenmiş kemiklerinin üstüne konan bu sanat yapıtları da, altında yatanın kişiliğini yansıtır biçimde oluşurken, ne denli ruh soyluluğuna ve alçakgönüllülüğe sahip olduklarını göstermek çabası içinde olmuşlardır. Ne ki güzellik konusunda geleneklerinden gelen bir estetik varsıllığın gereksinimini duyumsamalarının yanı sıra benzerleriyle bir yarışma içinde olduklarını vurgulamaya da özen göstermişlerdir. Zarafetle yoğrulmuş... Ölümün 18. yılında Zeki Faik İzer Kültür Servisi Kare Sanat Galerisi, 28 Şubat’a dek çağdaş Türk resminin öncülerinden Zeki Faik İzer’in ölümünün 18. yılı için düzenlenen bir sergiye yer veriyor. Bu sergi, sanatçının yapıtlarının; kurgu ve kompozisyon açısından özgün yaklaşımının belirli özelliklerini taşıyan ve şimdiye dek hiç sergilenmemiş kolajlarından oluşan bir seçki. Bu çalışmalar sanatçının 196674 dönemini kapsıyor ve onun sanatındaki çağdaş ve özgün arayışlarını vurgulayan yapıtlarına birer örnek oluşturuyor. Sanatseverler için sergi kapsamında, Özdemir Altan ve Tomur Atagök’ün sunacağı, İzer üzerine video gösterimi ve yan etkinlikler de gerçekleştirilecek. (0 212 240 44 48 230 58 91) Oysa Napolyon, zamanında bir genelge yayımlayarak İtalya’da gömütlerin kentin dışına taşınmasını; gömüt taşlarının sökülmesini ve görkemli anıt gömütlerden kaçınılmasını buyurmuştu. Ünlü İtalyan şairi Ugo Foscolo bu kararın yanlışlığını gösteren ve imparatoru bu yaklaşımından ötürü kınayan 260 dizelik bir şiir yazmış, adını da “Gömütler” koymuştur. Bu şiirde Foscolo ikirciklidir. Özdekçi yanıyla ruhun ölümsüzlüğüne inanmayan şair, bir yandan özenilerek yapılmış, sahip çıkılan gömütlüklerin işlevsizliğini vurgulamaya çalışırken öte yandan ölülerle yakınları arasındaki iletişimi sağlayacak tek araç ve gelecek kuşak lara geçmişlerinin önemini anlatabilecek çok önemli bir öğe olduklarını söyler. Bir yandan özdekçi/aydınlanmacı, öte yandan coşumcu/gelenekçi yanıyla varoluşçu sorunsalımıza bakan şair, gene de özdekçi yanının ağır basmasıyla, sonuçta bir tek Homeros’tan bize armağan kalan şiirin kalıcı olduğunun altını çizer. Belki de bu nedenden ötürü, Milano Merkez Gömütlüğü’nde Nişanlılar’ın yazarı Alessandro Manzoni’nin gömütü en önde ve en yüksekte. Yanında da Suçlar ve Cezalar’ın yazarı, ünlü hukukçu ve Manzoni’nin kayınpederi Cesare Beccaria’nın gömütü. Oysa Pirelli, Ferrari gibi akla gelebilecek büyük sanayi ve işadamlarının, Milanolu varsıl, soylu ailelerin gömütlükleri arka sıralarda. Bu manzara karşısında aklıma gelen, böylesi bir sıralamanın, raslantısal olamayacağı; bilerek yapıldığı ve İtalyanların bilim ve ekin adamlarına ne denli önem verdiği biçiminde algılanması gerektiğidir. Varsıl ve soylu gömütler kendi sı Bu anıtsal gömütleri süsleyen anlayış boyutsal bir güzellik değil; dahası, hacim ve yükseklik kavramıyla ortaya konan büyük olma fikrinden kaynaklanan ya da ilk bakışta göze görünmesi gerekliliği iddiasıyla örtüşen bir güzellik anlayışı da değil; tersine küçük, minnacık olmalarına karşın albenileriyle beğeni toplayan bir incelik, zarafet kavramıyla yoğrulmuş sanat yapıtları olarak karşımıza çıkmaktadırlar. Hüzünle karışık bir kıskançlıkla Milano Merkez Gömütlüğü’nden ayrılırken o büyük bilim ve yazın adamlarına bir kez daha veda etmek için döndüğümde Manzoni’nin bize el salladığını gördüm. ‘YüksekAlçak’ tasarım sergisi, Garanti Galeri’deydi Eğitici ve eğlendirici sergiler Prof. Dr. ÜMRAN BULUT Çağdaş sanatı izlemek için İstiklal Caddesi bazen öyle verimli oluyor ki, sanat adına inancını kaybedenlere yenilenme, ümitlenme ışıklarını saçıyor. Akbank Sanat’ta, Garanti Galeri’de, Garanti Platform’da, Karşı Sanat’ta ve diğerlerinde düzenli olarak sergiler açılıyor. Böylece resim, heykel, fotoğraf, tasarım en yeni ve canlı hallerini sunuyorlar; estetik, eğitici, öğretici oldukları kadar eğlendirici de oluyorlar. Garanti Galeri’deki “YüksekAlçak” tasarım sergisi (Konstantin Grcic ve Industrial Design) bunlardan biriydi. İçeriden olduğu kadar dışarıdan da alımlı görünümüyle alışılmışın dışında bir sunumdu. Sergi mekânı (özellikle hava karardığında) güzel görünüyordu. Camdaki bulut çıkartması içerideki yağmur simülasyonunu tamamlayarak olayı dışarıya taşıyordu. Asılı ve açık duran birçok kırmızı şemsiye ve onların oluşturduğu alanı aydınlatmak üzere yerleştirilmiş lambalar ise sergiyi ilginç kılıyordu. Gezerken ellerimizin hafif dokunuşuyla geçişimize izin veren plastik malzeme (yağmur) bizim de kurgunun parçaları olmamızı sağlamıştı. İzleyici yoğunluğuna koşut değişmekte olan görüntüde şemsiyelerin koruması altında kapakları açılmış kutulardaki masalara, sandalyelere kafa yorduk. Bir lamba (Mayday), bir oturma birimi (Chaos), bir çöp kutusu (Tip), bir çamaşır sepeti (hands) ve diğerleri dikkatimizi çekmeyi kolayca başardı. ‘YüksekAlçak’ Grcic’in tasarımcı kimliğinin ne denli önemli olduğunu vurgulayan düzenleme aynı zamanda da çoklu bir sanatsal sunumdu. Kullanılan malzemeler farklı farklıydı, boyutlar değişikti. “Yüksek Alçak” hepimizin kullandığı araç gereç, eş ya için yeni üretimler anlamında olduğu kadar kavramsal sanatın ve nesnelin birlikteliği düşünüldüğünde de etkileyiciydi. El Greco, Tiziano gibi birçok sanatçı dinsel temalarda aynı istiflemeyle resimler yapmışlardı. Onların malzemesi insandı. Grcic ise nesneyi kullanmıştı. “Sunum cazibesi budur” dedirtecek cinsten oluvermişti mekânın tümü. Benzer konularla yola çıktığınızda ilgi göstereceğiniz farklı bir sergiyi ocak ayının sonuna kadar 27 Ocak Karşı Sanat’ta izleyebilirsiniz. İTÜ Mimarlık Fakültesi’nden Ferhan Yürekli ve İrem M. Falay’ın önderliğinde gerçekleştirilmiş birçok mimari tasarım hem beğeneceğiniz, hem de yaşama kolaylıklarını düşünmenizi sağlayacak nitelikle hazırlanmış. Amaç mimari tasarımda öğretim ve eğitim kapsamında öğrencilere deneyim kazandırmak. 2005 2006’da bir yarıyıl boyunca hazırlanan kent ve mekân bağlamlı tasarımlarda kullanılan teknolojilerden haberdar olmasanız da sergi, tanıdık araç gereçleri, fotoğrafları, üç boyutlu çalışmaları, çizimleriyle ilginizi çekmeyi başaracaktır. CUMHURİYET 14 K
Subscribe Login
Home Subscription Packages Publications Help Contact Türkçe
x
Find from the following publications
Select all
|
Clear all
Find articles published in the following date range
Find articles containing words via the following methods
and and
and and
Clear