26 Aralık 2024 Perşembe Türkçe Subscribe Login

Catalog

Months
Days
Pages
SAYFA CUMHURİYET 27 EYLÜL 2006 ÇARŞAMBA 4 HABERLER Turhan Çömez, İl Meclisi Başkanı’nın odasındaki Kürdistan haritasını ‘hatalı’ deyip elleriyle indirdi GLOBALPOLİTİKÜLTÜR ERGİN YILDIZOĞLU Kerkük’te ‘harita’ dersi KERKÜK (AA) Kuzey Irak’a giden TBMM heyetini taşıyan konvoy, Kerkük girişinde, yolda mayın döşendiğinin tespit edilmesi üzerine durduruldu. AKP Balıkesir Milletvekili Turhan Çömez ve CHP Tokat Milletvekili Orhan Ziya Diren’in de aralarında bulunduğu TBMM heyeti, ErbilKerkük yoluna bırakılan mayının ABD’li güvenlik güçleri tarafından etkisiz hale getirilmesinin ardından Kerkük’e ulaştı. Çömez, Kerkük İl Meclisi Başkanı Rizgar Ali ile görüşmesinde odanın duvarında asılı olan Kürdistan haritasını, ‘‘Bu harita doğru bir harita değil’’ diyerek indirtti. AKP Balıkesir Milletvekili Çömez ve CHP Tokat Milletvekili Diren’in de aralarında bulunduğu TBMM heyeti, dün Kerkük’e ulaştı. TBMM heyetinin geçtiği ErbilKerkük yoluna bırakılan mayın, ABD’li güvenlik Çok Tehlikeli Bir Dönem Geçen haftaki ekonomik dalgalanmalar genelde, Macaristan, Tayland, Polonya, Brezilya gibi ‘‘yükselen piyasalardaki’’ ekonomik siyasi gelişmelere atıfla tartışıldı. Ancak, bu ‘‘dalga’’ da geçse bile, marttan bu yana çok tehlikeli bir döneme girdiğimiz kesin. ? AKP Balıkesir Milletvekili Çömez ve CHP Tokat Milletvekili Diren’in de aralarında bulunduğu TBMM heyeti, dün Kerkük’te temaslarda bulundu. İl Meclis Başkanı Ali ile yapılan görüşmede Türkiye’nin bazı illerini de kapsayan Kürdistan haritasını duvardan indiren Çömez, ‘‘Amerika bugün burada ama yarın burada olmayacak. Türkiye ise hep burada olacak’’ dedi. güçlerinin dün sabah yaptığı çalışmayla etkisiz hale getirildi. Kilometrelerce araç konvoyunun oluştuğu yol, yaklaşık 2 saatlik bekleyişin ardından ulaşıma açıldı. Çömez, Diren ve gazetecilerin de aralarında bulunduğu heyet, ABD’li güvenlik güçlerinin eşliğinde Kerkük’e ulaştı. TBMM heyeti, daha sonra Irak Türkmen Cephesi Başkanlığı’na geçti. Çömez, Türkmen Cephesi Başkanlığı’nı ziyaretinde yaptığı konuşmada, TBMM Başkanı Bülent Arınç, Başbakan Recep Tayyip Erdoğan ile CHP Genel Başkanı Deniz Baykal’ın selamını getirdiklerini söyledi. İktidar ve ana muhalefet partisinin milletvekilleri olarak Türkiye’nin dostluğunu göstermek için Kerkük’e geldiklerini belirten Çömez, ziyaretleri sonrasında TBMM’de Türkmen Dostluk Grubu kuracaklarını bildirdi. Çömez, ‘‘Vatan parçası olarak gördüğümüz topraklara geldik’’ dedi. Kuzey Irak Türkmen Cephesi Yürütme Kurulu Üyesi Cemal Şan da Kuzey Irak’taki Türkmenlerin sorunlarını anlattı. Şan, şöyle konuştu: ‘‘Kerkük’e sürekli olarak diğer yerlerden Kürtler getiriliyor. Türkmenlerin kimliği değiştirilmek isteniyor. Kürtler; Türkiye’yi, Suriye’yi, İran’ı, Irak’ı içine alan Kürdistan haritalarını 1991 yılından beri yayımlıyor.’’ Çömez ve Diren, Kerkük Valisi Abdurrahman Mustafa ile de bir süre görüşerek sorunlarını dinledi. Kuzey Irak’taki temasları çerçevesinde TBMM heyeti, Kerkük’te İl Meclisi Başkanı Rizgar Ali ile bir araya geldi. Ali, görüşmede yaptığı konuşmada, Irak’ın özellikle imar bakımından Türkiye’nin büyük yardımına ihtiyacı olduğunu söyledi. Çömez ise iki ülke halkları arasında tarihi ve kültürel bağlar bulunduğunu söyledi. ABD’nin bölgeye olan ilgisine de dikkati çeken Çömez, ‘‘Amerika bugün burada ama yarın burada olmayacak. Türkiye ise hep burada olacak’’ diye konuştu. Çömez, konuşmaların ardından uyarı üzerine odada asılı bulunan haritanın ne olduğunu sordu. Harita nın, ‘‘Kürdistan haritası’’ olduğunu öğrenen Çömez, ‘‘Bu harita doğru bir harita değil’’ diyerek haritayı indirtti. Rizgar Ali, Çömez’in sorusu üzerine, haritanın eski bir harita olduğunu ve Londra müzesinden getirdiklerini söyledi. Çömez’in, ‘‘Burası devlet dairesi, devlet dairesinde eski bir harita olur mu? Neden yeni bir harita asmıyorsunuz?’’ sorusuna ise Ali, ‘‘Haritayı üzerinde Kürdistan ve Ermenistan bölgeleri olduğu için astık’’ cevabını verdi. Turhan Çömez ise Musul ve Kerkük’ün Atatürk’ün daha önce çizdiği Misakı Milli sınırları içinde olduğunu, şimdi ise Irak sınırları içinde yer aldığını hatırlatarak, Rizgar Ali’ye Türkiye’ye gelmesi halinde bölge ile ilgili daha doğru haritalar vermeyi teklif etti. Ali ise ‘‘Haritalar, oradaki sınırlar önemli değildir. Önemli olan halkların birlikteliğidir’’ dedi. ‘Kritik durum’ ve ‘istikrarlı dengesizlik’ Bu iki kavram işimize yarayabilir. ‘‘Kritik durum’’ gittikçe biriken istikrarsızlıkların her an bir durum değişikliğine yol açacak düzeye ulaşmasıyla ilgili. En çok kullanılan örneği anımsarsak: Düz bir zemin üzerine yavaş yavaş dökülmeye başlayan, kumlar önce bir tepecik oluşturuyor, sonra bir aşamada, tepeciğe eklenen bir kum tanesi tepenin yıkılmaya başlamasına yol açıyor. Kum tanelerinin birikmesi ‘‘kaotik’’, çizgisel olmayan (nonlineer) bir süreç olduğundan, yıkılmanın ne zaman ve nerede gerçekleşeceğini önceden saptamak olanaksız. Ancak araştırmalar kum taneleri biriktikçe kum tepeciği içine, giderek artan oranda, gelişigüzel dağılmış, istikrarsız alanların oluştuğunu gösteriyor. Bir aşamada tepeciğe düşen kum tanesi bu istikrarsız alanlardan birine rastlarsa yıkılma başlıyor ‘‘İstikrarlı dengesizliğe’’ gelince: Bu, verili bir sistemde, değişikliğe yol açabilecek istikrarsızlıkların, bu kapasitelerini gerçekleştiremeden, adeta olağan bir durum izlenimi verecek biçimde birikmeye devam etmesi halini betimliyor. Bu alanda çalışan Nobel ödüllü Hyman Misnky’e göre bir ‘‘durumu’’ ne kadar alışır ve benimsersek ‘istikrarlı dengesizlik’ o kadar uzun sürüyor. Ancak, ‘istikrarlı dengesizlik’ ne kadar uzun sürerse, değişikliği getiren sarsıntı da o kadar şiddetli oluyor. ‘‘İstikrarlı dengesizlik’’ ne kadar uzun sürerse, ‘‘kritik durum’’ içinde oluşan istikrarsızlık alanları o kadar çoğalıyor, aralarında yoğun, karmaşık ilişkiler oluşmaya başlıyor. Kum tanelerinin birikmesi örneğindeki gibi, yıkılma başlayınca da bu yıkılma o kadar şiddetli oluyor (John Mauldin, Thoughts From Frontline 25/08/09). R OJ TV DAVASI BAŞLADI E MNİYET YAZISI Başkanlar mektuba sahip çıktı DİYARBAKIR (Cumhuriyet Bürosu) Danimarka Başbakanı Anders Fogh Rasmussen’e Roj TV’nin kapatılmaması için mektup gönderdikten sonra haklarında ‘‘bilerek ve isteyerek örgüte yardım ettikleri’’ iddiasıyla 15 yıla kadar hapis istemiyle dava açılan 56 DTP’li belediye başkanının yargılanmasına başlandı. Belediye başkanları, 405 sözcükten oluşan mektubun tamamına sahip çıktıklarını vurguladılar. Aralarında Diyarbakır Büyükşehir Belediye Başkanı Osman Baydemir’in de bulunduğu 56 DTP’li belediye başkanı hakkında, PKK’nin yayın organı Roj TV’nin kapatılmaması için 21 Aralık 2005’te Danimarka Başbakanı Anders Fogh Rasmussen’e gönderdikleri mektup nedeniyle açılan davaya dün Diyarbakır 5. Ağır Ceza Mahkemesi’nde başlandı. Başkanları bölgedeki barolardan toplam 55 avukat savundu. Danimarka Büyükelçiliği’nden Müsteşar Soren Yakopsen de duruşmayı gözlemci olarak izledi. Savcı Süleyman Karaca tarafından hazırlanan iddianamede Roj TV’de tartışma ve söyleşi programlarında örgütün üst düzey sorumlularını telefon bağlantısı veya canlı yayın konuğu olarak alındığına dikkat çekilerek, sanıkların görevden alınmaları ve 15 yıla kadar hapisle cezalandırılmaları istendi. İddianamenin okunmasının ardından sanık 56 başkan adına Diyarbakır Yenişehir Belediye Başkanı avukat Fırat Anlı, uzun bir savunma yaptı. Anlı, sanıklar hakkında toplam 840 yıl hapis istendiğini belirterek şunları söyledi: ‘‘Mektupta toplam 405 kelime bulunuyor. Kelime başına ortalama 2 yıl hapis cezası isteniyor. Meşhur mektubumuzun 405 sözcüğünün tümüne sahip çıkıyoruz, içeriğini yineliyoruz. Düşüncemiz, Türkiye’nin kültürel haklar konusunda dar ve yasakçı anlayışı aşarak demokratik medeniyetin evrensel ilkelerine ulaşmasına katkıda bulunmak ve temsilcisi olduğumuz halkın talep ve beklentilerine cevap olmaktı.’’ Duruşma, mahkemeye katılmayan 10 belediye başkanının ifadesinin alınması, Roj TV Yönetim Kurulu Başkanı Abdullah Hicap hakkında soruşturma açılıp açılmadığının belirlenmesi için ertelendi. Sıvas katliamı sanıklarına af yok ANKARA (Cumhuriyet Bürosu) Emniyet Genel Müdürlüğü, Eve Dönüş Yasası’ndan yararlanmak için başvuran Sıvas katliamı hükümlülerinin yasadan yararlanamayacaklarını bildirdi. Ankara 11. Ağır Ceza Mahkemesi’ne gönderilen yazıda, Topluma Kazandırma Yasası’ndan ‘‘terör örgütü mensuplarının’’ yararlanabileceğine işaret edilerek ‘‘Sıvas olayları faillerinin, mensup oldukları herhangi bir örgütün varlığına rastlanılmadığı’’ vurgulandı. Ankara 11. Ağır Ceza Mahkemesi’ndeki davanın dünkü duruşmasına, müşteki avukatları Şenal Sarıhan, Kazım Genç ve Süleyman Ateş katıldı. Mahkeme Başkanı Orhan Karadeniz, sanıkların Topluma Kazandırma Yasası’ndan yararlanıp yararlanamayacaklarına ilişkin Emniyet Genel Müdürlüğü’ne yazılan müzekkereye yanıt geldiğini söyledi. Avukatlar, Emniyet Genel Müdürlüğü’nden gelen yazıyı incelemek için süre istedi. Mahkeme Başkanı Karadeniz de avukatların istemi doğrultusunda duruşmayı erteledi. Emniyet Genel Müdürlüğü’nden mahkemeye gönderilen yazıda, dava kapsamında yargılanan 49 sanığın, Topluma Kazandırma Yasası’ndan yararlanmak için başvuruda bulunduğu belirtildi. Yazıda, 4959 sayılı Topluma Kazandırma Yasası’nın 1. maddesinde, bu kanundan ‘‘terör örgütü mensuplarının’’ yararlanabileceğinin belirtildiğine işaret edilerek yasanın 2. maddesinde yer alan ‘‘terör örgütü’’ tanımına yer verildi. Yazıda şunlar kaydedildi: ‘‘Kayıtlarımızın ve dosyanın tetkikinden kamuoyunda ‘Sıvas olayları’ olarak bilinen olayın faillerinin mensup oldukları herhangi bir örgütün varlığına rastlanılmamıştır. Dolayısıyla faillerin, herhangi bir örgüte üye olup olmadıkları, herhangi bir örgütün üst seviyesindeki yönetim biriminde yer alıp almadıkları ile tamamı üzerinde etkili olabilecek şekilde herhangi bir terör örgütünü sevk ve idare edip etmedikleri belirlenememiştir.’’ Geçen hafta bir olay Geçen hafta yaşanan bir olay, ‘‘istikrarlı dengesizliğin’’ (ABD ekonomisi yabancı krediye, ABD tüketicisi, bu krediyle şişen varlık değerlerine, dünya ekonomisi bu tüketicinin talebine bağımlı hale gelirken, ABD ve Çin arasında özel bir dinamiğin oluşması) sonunun gelmekte olduğunu düşündürüyor. Amaranth (hiç solmayan efsanevi bir çiçek demekmiş) Advisors adlı bir ‘‘hedge fund’’, enerji piyasalarında oynarken 1.4 milyar dolar kaybetti. Bu ‘‘oyun’’ ağırlıklı olarak krediyle oynandığı için, fonun değeri yüzde 65 çökünce zarar 6 milyar doları geçti. Tartışmalar da hemen kredi piyasaları üzerinde yoğunlaştı. Bu hafta, kredi piyasalarını tartışan The Economist bir borç krizinin kapıda olduğunu gösteriyor. Ancak, 1980’lerin başında yaşanandan farklı olarak bu kez, devletlerin değil, özel firmaların borçları söz konusu. Dahası, bu kredi işlemlerinin büyük kısmı denetimsiz bir ortamda (deregülasyon!) banka sisteminin dışında gerçekleşiyor, piyasa şeffaf değil, riskler çok karmaşıklaşmış (türevler!). Bu kredi piyasalarının, türev piyasaların hacmine ilişkin veriler son derece korkutucu. The New York Times’ta ‘‘Türevlerden konuşuyorsan birkaç trilyonun sözü mü olur?’’ başlıklı yazıda sergilendiği gibi, 1990’ların başında 34 trilyon dolar civarında seyreden faizdöviz türevleri piyasasının hacmi bu yıl 250 trilyon doları geçmiş. 2000 yılında açılan ‘‘kredi türevleri’’ piyasası, 2003’te 5 trilyona, sonra bir sıçramayla 2006’da 26 trilyon dolara ulaşmış; Financial Times, 2008 yılı sonunda 33 trilyon dolara ulaşacak (dünya GSH’si yaklaşık 100 trilyon dolar) diyor. Bloomberg, Amaranth’la ilgili hikâyenin, sitenin tarihinde en çok okunan yazı olduğunu bildiriyor, heç fonların ortalama getirilerinin 2003 yılında yüzde 15’ten 2004’te yüzde 9.6’ya, geçen yıl da yüzde 7.5’e gerilediğine dikkat çekiyor. Wall Street Journal da geçen hafta, artık heç fonların yeni kârlı alanlar bulmakta zorlandığını yazıyordu. 1938 yılında ABD ev piyasasını desteklemek için kongre kararıyla kurulan Fannie Mae adlı kuruluşun, riskli ipotek borçlarını satın almaya başlamasına bağlı olarak ev piyasasındaki gerileme devam ederse, 2229 milyar dolar zarar edebileceğine (MarketWatch, 18/09), muhasebe şirketi Ernes and Young’ın hesaplamalarına göre Çin’de batık borçların bir trilyon dolara ulaştığına ilişkin veriler de ‘‘istikrarlı dengesizlik’’ durumunun bitmekte olduğuna ilişkin savları destekliyor. 2006’da, ABD’nin, dış borç ödemeleriyle, yabancı yatırımları arasında, 90 yıl sonra ilk kez, 2.5 milyar dolarlık bir açık oluşması da... (Wall Street Journal, 25/09) erginy@tr.net http://erginyildizoglu.blogspot.com TAYAD davasında olay Trabzon’da 6 Nisan’da linç girişiminden güçlükle kurtulan Tutuklu ve Hükümlü Aileleri Yardımlaşma Derneği (TAYAD) üyelerinin yargılanmasına Erzurum’da devam edildi. Güvenlik gerekçesiyle Trabzon’dan Erzurum’a alınan davanın üçüncü duruşması dün Erzurum Ağır Ceza Mahkemesi’nde görüldü. Duruşmaya tutuksuz yargılanan TAYAD’lılar katıldılar ve kendilerinin linç saldırısı mağduru olduklarını belirterek beraatlarını talep ettiler. Mahkeme ise bu talebi reddederek dosyadaki eksikliklerin giderilmesi için duruşmayı 26 Aralık’a erteledi. Duruşma çıkışında adliye önünde pankart açarak basın açıklaması yapmak isteyen bir grup TAYAD’lı ise polis müdahalesiyle karşılaştı. Olaylarda 18 kişi gözaltına alındı. (Fotoğraf:AA) CHP, Müsteşar Şahin’in peşinde Kemal Kılıçdaroğlu, Devlet Bakanı Kürşad Tüzmen’e ‘akaryakıt kaçakçılığına yardım’ suçlamasına ilişkin yapılan işlemleri sordu ANKARA (Cumhuriyet Bürosu) CHP İstanbul Milletvekili Kemal Kılıçdaroğlu, Gümrük Müsteşar Vekili Mehmet Şahin’in de adının karıştığı kaçakçılık olayını Meclis gündemine taşıdı. Kılıçdaroğlu, Devlet Bakanı Kürşad Tüzmen’e ‘‘kaçakçılığa yardım’’la suçlanan Şahin hakkında ne işlem yapıldığını sordu. CHP’li Kemal Kılıçdaroğlu, Gümrük Teftiş Kurulu’nca düzenlenerek Gebze Başsavcılığı’na gönderilen iki ayrı soruşturma raporunda, Gümrük Müsteşar Vekili Mehmet Şahin’in Gebze Petrokimya Ürünleri İhtisas Gümrük Müdürlüğü’nde meydana gelen 3 milyon dolarlık mali boyutu olan akaryakıt kaçakçılığı olayına karıştığı ve ‘‘kaçakçılığa yardım’’la suçlandığını anımsattı. Kılıçdaroğlu, Tüzmen’in yanıtlaması istemiyle şu soruları yöneltti: ? Raporlardaki iddialarla ilgili olarak Gümrük Müsteşar Vekili Mehmet Şahin hakkında ne gibi işlem yapılmıştır? ? Şahin’e yönelik iddialarla ilgili olarak konunun incelenmesi ve gerekiyorsa soruşturulması için Başbakanlık Teftiş Kurulu’na yazı yazılmış mıdır? Yoksa bakanlığınıza sunulan müfettiş raporları hâlâ makamınızda beklemekte midir? ? Hakkındaki iddialar, belgelere dayanılarak rapora bağlanan bir müsteşar vekilinin görevde tutulması sizce doğru mudur? ? Kaçakçı firma lehine işlem yapılması için kendilerine baskı yapıldığını söyleyen taşradaki memurlara ve olayı soruşturan gümrük müfettişlerine, Gümrük Müsteşar Vekili Mehmet Şahin tarafından baskı yapıldığı doğru mudur? ? Aynı kaçakçılık olayında adı geçen ve kaçakçılığa yardımla suçlanan Gümrükler Genel Müdür Yardımcısı Remzi Akçin ile İzmit Gümrük ve Muhafaza Başmüdür Vekili Şükrü Keleş görevlerini sürdürüyorlar mı? Sürdürüyorlarsa bunun dayandığı ahlaki gerekçeler nelerdir? ?Kaçakçılık olayının tüm mali boyutu nedir, soruşturma sürüyor mu? ‘Sayın Öcalan’a görevsizlik ANKARA (Cumhuriyet Bürosu) DEHAP yöneticilerinin, ‘‘terör örgütüne üye olma, örgüte isteyerek ve bilerek yardım etme’’ suçlarından yargılandıkları davada görevsizlik kararı çıktı. Ankara 11. Ağır Ceza Mahkemesi’ndeki davanın dünkü karar duruşmasında, Mahkeme Başkanı Mehmet Orhan Karadeniz, sanıkların üzerine atılı suçun, ‘‘suçu ve suçluyu övme’’ olduğunu belirterek oybirliğiyle mahkemenin görevsizlik kararı verdiğini açıkladı. Dava dosyası nöbetçi asliye ceza mahkemesine gönderilecek. Kendisini fesheden DEHAP’ın, dava konusu PM ve il başkanları toplantısı sonuç bildirgesinde ‘‘Sayın Öcalan’’ ve “Kürt sorununun muhatabının Öcalan” olduğuna dair ifadeler yer almıştı. Kara Kuvvetleri Komutanı Orgeneral İlker Başbuğ’un konuşmasında dikkat çekici noktalardan birisi Avrupa Birliği’nden gelen eleştirilere verdiği cevaptı. Başbuğ’un konuşmasının bir bölümü AB Türkiye Temsilcisi Kretschmer’e yanıt diye yorumlandı. Başbuğ, konuşmasının o bölümünde şunları söyledi: ‘‘Türkiye üzerinde iç ve dış kaynaklı radikal değişim projelerinin bulunduğunu görmekteyiz. Bu kesimler en önemli engel olarak Türk Silahlı Kuvvetleri’ni (TSK) görüyorlar. Bunlar TSK’nin siyasete müdahale ettiğini ifade ederek; silahlı kuvvetlerin özellikle, milli güvenlik açısından anayasal düzenin üç temel niteliği olan; ulusdevlet, üniter devlet ve laik devlete yapılan saldırılara kayıtsız kalmasını istiyorlar. Büyük bir yanılgı içindedirler. TSK; ulusdevlet, üniter devlet ve laik devletin korunmasında her zaman taraf olmuştur ve olmaya devam edecektir.’’ AB Temsilcisi Kretschmer, bir sü Türkiye’nin Avrupa Yolculuğu re önce yaptığı konuşmasında Türkiye’de kurumların hesap vermediğini ifade etmiş, sivil otoritenin kontrolü dışında olan güvenlik güçlerinin kendi oyunlarını oynadıklarını söylemiş ve silahlı kuvvetler üzerinde sivil kontrol sağlanması, AB sürecinde ‘kilit’ konulardan biridir demişti. ??? Kara Kuvvetleri Komutanı’nın AB temsilcisine verdiği cevap, ordu içindeki ağırlıkta olan bir eğilimi yansıtıyor diyebiliriz. Yani ordu içinde AB’den gelen eleştiriler tepki görüyor. Tabii yalnız ordu içinde değil; AB süreci belli çevrelerde zaten başından beri eleştiriliyor. Kıbrıs’ta çözülemeyen sorunlar, Kürt sorunu gibi temel sorunlar yüzünden AB sürecinde ciddi bir gerginlik yaşanacağı anlaşılıyor. Bunlara ilave olarak Türk Ceza Kanunu’nun 301. maddesi ve benzeri maddelerden açılan davalar da AB yetkilileri tarafından sert bir dille gündeme getiriliyor. ??? AB süreci, milliyetçi dalgayı kışkırtıyor. Toplumda içe kapanma eğilimini güçlendiriyor. Aslında birçok aday ülke benzer sorunları yaşamış, Türkiye’nin de yaşayacağı söyleniyordu. Fakat Türkiye gibi demokratikleşmesi sancılı olan ülkelerde bu süreç daha zor yaşanacak gibi görünüyor. Türkiye büyük ve sorunları çok boyutlu bir ülke. Ekonomisi kırılgan ve borcu yüksek. Bunlar da gerginliği kışkırtıyor. Ayrıca Türkiye’de gelir grupları arasında oluşan büyük uçurum, demokratikleşmeyi daha da zorlaştırıyor. Demokrasi demek, alt sınıfların da daha çok pay alması anlamına geliyor. Toplu pazarlık özgürlüğü, sendikalaşmak yani örgütlenme özgürlüğü demokrasinin olmazsa olmazları. Türkiye’de otoriter bir anayasa, otoriter yasalar nedeniyle demokrasi bir türlü yerli yerine oturamıyor. ??? AB’den gelen demokrasi talepleri ise Kıbrıs kıskacı ve Kürt sorunu gibi alanlarda tepkiyi arttırıyor. Türkiye’nin AB yolculuğunun geldiği nokta, bu işe çok hevesli görünen AKP’de de son dönemde gerilemelere neden oldu. AKP, yükseldiği söylenen milliyetçi dalgayla uzlaşarak önümüzdeki seçimlerden kârlı çıkacağını sanıyor. Gerçekten, Türkiye’de milliyetçilik yükseliyor mu, bu yükseliş oyları etkiliyor mu, ondan emin değilim. Örneğin CHP’nin milliyetçiliğe yönelmesiyle oyları artıyor mu? MHP’nin oyu ne kadar arttı? ??? AB süreci zorlu ve çetin bir süreç. AB kendi içindeki sorunlarla boğuşurken Türkiye gibi büyük ve yoksul sayılacak bir ülkeyi ne kadar benimseyebilir, bunu bilmiyoruz. Türkiye, bu haliyle AB üyeliğini elde edebilir mi, onu da kestirmek zor. Ancak AB’den gelen değişiklik istekleri iç siyasette etkisini sürdürüyor. Önceki gün bir grup azınlık mensubu yazarçizerin yayımladığı bildiride AB sürecinin içimize nasıl yansıdığını göstermesi bakımından ilginç ifadeler içeriyor. Türkiye Cumhuriyeti yurttaşı Ermeni ve Rumlar diyorlar ki: ‘‘Bizi pazarlık için masaya sürmeyin, biz bu ülkenin yurttaşıyız.’’ ??? Sonuç olarak, Türkiye’de kâğıtlar yeniden karılıyor. AB, bu yeni süreçte olumlu ve olumsuz yönleriyle hayatımızı etkilemeye devam edecek. İlginç bir döneme mi girdik? Yoksa zaten hep ilginç ve karmaşık bir siyasi ortam içinde mi yaşıyorduk. Buna net bir cevap vermek çok zor. CHP’den ‘Sayıştay’ uyarısı ANKARA (Cumhuriyet Bürosu) TBMM Plan ve Bütçe Komisyonu’nda Sayıştay Yasası Teklifi’nin görüşmelerinde CHP’li milletvekilleri, teklifin Sayıştay’ın bağımsızlığını etkileyeceğini belirterek ‘‘kadrolaşma’’ uyarısında bulundu. Görüşmeler sırasında söz alan CHP’li Akif Hamzaçebi, teklifte Sayıştay’ın bağımsızlığını zedeleyen maddeler olduğuna dikkat çekti. CHP’li Kemal Kılıçdaroğlu da yasa teklifindeki amacın ‘‘Sayıştay’da kadrolaşmak’’ olduğunun altını çizerek ‘‘Siyasetin burnunu soktuğu yerde doğru dürüst bir şey çıkmaz’’ dedi. CUMHURİYET 04 K
Subscribe Login
Home Subscription Packages Publications Help Contact Türkçe
x
Find from the following publications
Select all
|
Clear all
Find articles published in the following date range
Find articles containing words via the following methods
and and
and and
Clear