26 Aralık 2024 Perşembe Türkçe Subscribe Login

Catalog

Months
Days
Pages
27 EYLÜL 2006 ÇARŞAMBA CUMHURİYET SAYFA EKONOMİ ekonomi?cumhuriyet.com.tr Türkİş,Türkiye KamuSen ve KESK’in verilerine göre 2007 maaşları bile yoksulluk sınırının altında 13 EKONOMİ POLİTİK ERİNÇ YELDAN Bir parmak bal, bir ton biber gazı ? Avrupa ülkelerinde memurlar Türkiye’den 67 kat daha fazla pay alırken yapılan araştırmalar 2007’nin maaşıyla bu yıl bile geçinemediğini ortaya koydu. Durumundan şikâyet eden memura tonlarca biber gazı sıkıldı. ANKARA (Cumhuriyet Bürosu) Hükümetin 2007 için yüzde 8 zam verdiği düşük ücretli memurlar, yılın ilk yarısında 814, ikinci yarısında ise 847 YTL ile geçinecek. Bu ücretlere enflasyon farkından kaynaklanan ödemeler de dahil olacak. Ancak daha bu yıldan, Türkİş’e göre açlık sınırı 586 YTL, Türkiye KamuSen’e göre ise 765 YTL olurken yoksulluk sınırı 1901 YTL ile 2 bin 2 YTL olarak belirtildi. KESK’in araştırması da ekonomiden en az payı alan kamu çalışanının Türkiye’de olduğunu ortaya koyuyor. Memurlar ve hükümet arasında süren görüşmelerden 41 gün sonra ortaya çıkan tablo şu oldu: ? Toplu görüşmelerin 3. turunda memurlar için yüzde 2 artı 2 zam önerdi. Konfederasyonların tepkisiyle teklif düşük ücret alan memurlar için yüzde 4 artı 4, yüksek ücret alanlar için de yüzde 2.5 artı 2.5’e yükseltildi. ? Hükümetin teklifini kabul etmeyen konfederasyonlardan KESK 4. turda görüşmelerden çekilirken diğer iki konfederasyon konuyu Uzlaştırma Kurulu’na taşıdı. Kurul, düşük ücretlilere 6 artı 6, yüksek ücretlilere ise 5 artı 5 zam önerdi. ? Toplantıda 4 artı 4 ile 2.5 artı 2.5 teklifi yinelendi, ancak konfederasyonlar kabul etmeyince Bakan Mehmet Ali Şahin ek süre istedi ve inisiyatif kullanmak istediğini söyledi. Hükümet 4 artı 4 önerisinde değişikliğe gitmezken 2.5’lik öneriyi 3 artı 3 olarak değiştirdi. Bakanlar Kurulu da bu kararı onayladı ve açıkladı. ? Konfederasyonlar en başından bu yana yüzdelik zam istemeyerek, en düşük memur maaşının açlık ve yoksulluk sınırının üzerine çıkarılmasını talep etmişti. Ancak bu talep Türkiye KamuSen’e göre yanıt bulmadı. ? Türkİş’in dün açıkladığı açlık ve yoksulluk sınırı rakamlarına ise 4 kişilik bir ailenin açlık sınırı 586 YTL’ye, yoksulluk sınırı ise 1901 YTL’ye yükseldi. ? KESK’in yaptığı bir araştırmada ise ekonomisinden kamu emekçilerine en az payı ayıran ülkenin Türkiye olduğuna dikkat çekildi. Avrupa ülkelerinin memurlara Türkiye’den 67 kat daha fazla pay ayırdığı ortaya kondu. ? Türkiye KamuSen, son 4 yıldır Uzlaştırma Kurulu kararları uygulansaydı, en düşük memur maaşının yoksulluk sınırının üzerine çıkarılmış olacağına işaret etti. Kurulun kararları dikkate alınsaydı en düşük memur maaşının 1.44 YTL olacağı belirtildi. ? Özlük haklarına ilişkin en önemli beklentiler arasında grevli toplusözleşmeli iş hakkıyla Uzlaştırma Kurulu kararlarının mutabakat zaptı yerine geçmesi vardı. Ancak bu iki talep de yanıt bulamadı. Ekonomik Kırılganlıklar Derinleşirken Türkiye ekonomisinde finansal kırılganlıklar derinleşirken ulusal para ve finans piyasalarındaki çalkantıların da şiddetlenerek tekrarlanmakta olduğunu görüyoruz. Ekonominin para, döviz ve finansal göstergelerinde geçen cuma günü yaşanan çözülme, birçok araştırmacıyazar tarafından ‘‘2006’nın ikinci dalgası’’ olarak nitelendirildi ve Türkiye’nin bir an önce finansal kırılganlıklarını azaltma yönünde tedbir alması gerektiği vurgulandı. Nitekim, geçen haftaki Ekonomi Politik köşesinde de Türkiye’nin temel dengelerinin hızla bozulmakta olduğunu vurgulamış ve yazımızı şu sözlerle bağlamış idik: ‘‘Türkiye ekonomisinin geleceği ulusal dinamiklere ya da ulusal ekonomik kuruluşların yönlendirmesine değil, uluslararası finans şebekesinin spekülatif kararlarına ve kaprislerine bağlıdır.’’ Türkiye’nin mevcut program altında, bağımsız bir kalkınma stratejisi izleyerek, istihdam yaratıcı ve gelir dağılımını iyileştirici bir büyüme sürecini sürdürebilme olanağı yoktur. IMF gözetiminde uygulanmakta olan neoliberal iktisadi programın savunuculuğunu üstlenen kesime göre ise söz konusu durum bir ‘türbülans’tan (Türkçesiyle ‘dalgalanmadan’) ibarettir ve Türkiye’nin dışındaki olumsuz gelişmelerden (Macaristan’daki siyasi gerginlik; Endonezya’nın dış borç moratoryumu tehdidi; Tayland’da askeri darbe, vs., vs...) kaynaklanmaktadır. Dolayısıyla bu ‘‘dalga da atlatılacak ve Türkiye sağlam ve sürdürülebilir bir büyüme izlemeye devam edecektir’’. Oysa bu görüşe neredeyse iman derecesinde inanan bu kesim, şu basit soruya yanıt bulmak zorundadır: ‘‘Gerek mayıs ayında, gerekse geçen hafta sonunda ortaya çıkan söz konusu dışsal etkenler, yükselen piyasa ekonomileri diye anılan kalkınmakta olan ülkeler arasında, niçin en şiddetli derecede Türkiye ekonomisini etkilemiştir?’’ ??? Bu sorunun cevabı Türkiye ekonomisindeki kırılganlıkların derecesini ve nedenlerini doğru algılamaktan geçmektedir. Uluslararası iktisat yazını, bir ekonominin kırılganlığını ölçmek için bir dizi gösterge geliştirmiştir. Örneğin, cari işlemler açığının düzeyi, milli gelire oranı ve artış hızı; kısa vadeli borç yükü ve artış hızı; merkez bankası rezervlerinin düzeyi ve kısa vadeli dış borçları karşılama oranı; ihracatın ithalatı karşılama oranı gibi... Türkiye söz konusu bütün göstergeler açısından birinci derecede kritik ülkeler arasındadır. Bu aşamada ayırdında olmamız gereken ikinci sorun ise Türkiye ekonomisindeki kırılganlığın kamu kesimi açıklarından ya da siyasi/iktisadi birtakım yanlış uygulamalardan değil, bizzat özel sektörün kendi çıkarlarını gözeten ‘‘rasyonel’’ kararlarından ve finans piyasalarının kısa dönemci (miyopik) ve sürü içgüdüsüne dayalı karar alma biçimlerinden kaynaklandığıdır. Uygulanmakta olan programı alternatifsiz kabul ederek, her türlü ekonomik ve siyasi gelişmeyi ‘‘yabancı yatırımcı ne düşünüyor ve enflasyon hedefi’’ mantığına indiren mevcut anlayış, Türkiye’nin uzun dönemli stratejik kalkınma, istihdam artırıcı yatırımlar ve teknoloji seçimi gibi makro sorunlarını göz ardı etmekte ve Türkiye’yi uluslararası finans dünyasının spekülatif çıkar hesaplarına bağımlı hale getirmektedir. Bu bağımlılığın maliyetlerini ve faturasının kimlere çıkartılmakta olduğu konularını ise önümüzdeki hafta ele almak arzusundayım. Aylarca süren görüşmelerin ardından enflasyon farkı eklenerek verilen zamlar memurların protestosuna neden oldu. AKP Genel Merkezi’ne siyah çelenk koymak isteyen memurlar bu kez de hükümetin sert tavrı, polisin biber gazı ve çevik kuvvetin panzeriyle karşı karşıya geldi. (AA) Hükümet memura cephe aldı ANKARA (Cumhuriyet Bürosu) Hükümet adına memur temsilcileriyle görüşmeleri yürüten Devlet Bakanı ve Başbakan Yardımcısı Mehmet Ali Şahin, toplu görüşme sürecinde sarf ettiği ve memurların tepkisine neden olan sözlerine bir yenisini daha ekleyerek, konfederasyonları ciddiye almadığını söyledi. Şahin bu açıklamaları yaparken Türkiye KamuSen üyelerine AKP Genel Merkezi önünde biber gazıyla müdahale edildi. Konfederasyonlar ise memurların eylemlilik sürecinin devam edeceğini yineledi. Devlet Bakanı Şahin, toplu görüşme sürecinde memurların garaj talebinde bulunduğunu, dolayısıyla araba satın alabildiğini, yarısına yakınının da evi olduğunu söyleyerek tepki çekmişti. KamuSen Genel Teşkilatlanma Sekreteri İsmail Karadavut, toplu görüşmelerde hükümetin samimiyetsizliğinin ortaya çıktığını, memurun gerçekte zam almadığını ve açlık sınırına geldiğini söyledi. Karadavut ve bazı yöneticilere siyah çelengi AKP Genel Merkezi önüne bırakmaları için izin verilmemesi üzerine memurlarla polisler arasında arbede yaşandı. Bu sırada polis, memurlara biber gazı sıktı. Bir süre devam eden bekleyişin ardından Türkiye KamuSen Genel Sekreteri Fahrettin Yokuş ve bazı yöneticilerin barikatı geçmesine izin verildi. Yokuş ve beraberindekilerin siyah çelengi, parti genel merkez bahçesinin köşesine bırakmasının ardından grup dağıldı. Öte yandan Yokuş, Cumhuriyet’e yaptığı değerlendirmede, eylem sürecini başlattıklarını ve bundan sonra da kararlı şekilde sürdüreceklerini söyledi. Enflasyon farkı kurnazlığı ANKARA (Cumhuriyet Bürosu) Bakanlar Kurulu’nun önceki gün belirlediği 2007 yılına ilişkin memur maaş zammının hesabında, yılın ilk ve ikinci 6 aylık dönemlerine ilişkin yüzde 2.32’lik enflasyon farkları da dikkate alındı. Hükümet 2007’de, düşük maaşlı memurlara 4 + 4, yüksek maaşlı memurlara da 3 + 3 zam yapılmasını kararlaştırdı. Maliye Bakanlığı yetkililerinden alınan bilgiye göre zam hesabı sırasında maaşlara önce 2006’nın ilk 6 aylık dönemi için ortaya çıkan yüzde 2.32’lik enflasyon farkı eklendi. Maliyeciler, bu yılın ikinci 6 aylık döneminde de memurlara, ilk yarıda olduğu gibi yine yüzde 2.32’lik enflasyon zammı verileceği varsayımıyla hareket etti. İkinci yüzde 2.32’lik enflasyon farkı da zam hesabına dahil edildi. Bu yılın ilk ve ikinci yarılarına ilişkin yüzde 2.32’lik zamların üzerine, ocak ayında yüzde 3 ile 4 arasında değişen yeni yıl zammı da ilave edilecek. Ocak zammı, düşük dereceli memurlar için yüzde 4, üst kademede görev yapan yüksek maaşlılar için de yüzde 3 olacak. Diğer memurlar da bu iki oranın arasında zam alacak. Maaşlara, 2007 yılının temmuz ayında da yine yüzde 3 ile 4 arasında değişen artışlar yapılacak. Adalet Bakanı ve Hükümet Sözcüsü Cemil Çiçek Bakanlar Kurulu’ndan sonra, halen 748 YTL maaş alan bir memurun aylık maaşının 1 Ocak’ta 814 YTL’ye, 1 Temmuz’da da 847 YTL’ye çıkacağını bildirmişti. DİSK’ten ‘çekincesiz onay’ çağrısı KTHYHavaş stratejik ortaklığı Ekonomi Servisi Kıbrıs Türk Hava Yolları ile Havaş, ilk adımı yer hizmetleri alanında olmak üzere havalimanı işletmeciliği konusunda stratejik iş ortaklığı anlaşmasına imza attı. Havaş’tan yapılan açıklamada, ortak bir yer hizmetleri şirketi kuracak KTHY ile Havaş arasındaki anlaşmayla, KKTC’nin hava ulaşımında uluslararası standartların sağlanması ve hizmet kalitesinin yükseltilmesinin hedeflendiği bildirildi. Açıklamada, yüzde 50’şer hisse payıyla kurulacak söz konusu şirketin, sadece KTHY’ye değil diğer şirketlere de hizmet sunacağı kaydedildi. İstanbul Haber Servisi Türkiye Devrimci İşçi Sendikaları Konfederasyonu (DİSK) Genel Sekreteri Musa Çam , hükümeti, bugün TBMM’de görüşülmesi beklenen Avrupa Sosyal Müktesebatı’nın önemli bir parçasını oluşturan ve çalışma yaşamını düzenleyen Gözden Geçirilmiş Avrupa Şartı’nı, ‘‘çekincesiz’’ olarak onaylamaya çağırdı. Çam, yaptığı açıklamada, şartın onaylanmasına ilişkin yasa tasarısının, Genel Kurul’da geri çekildiğini anımsatarak Dışişleri Komisyonu’ndaki görüşmelerin hükümetin istekleri doğrultusunda tamamlandığını belirtti. Bugün Meclis’te görüşülecek şartın, AB’nin sosyal boyutunun temel taşlarını oluşturan düzenlemelerle, hükümetleri bağlayıcı bir nitelik taşıyan uluslararası bir sözleşme olduğunu belirten Çam şunları kaydetti: ‘‘Şartın hükümleri, iktidara, çalışanlarla ilgili sosyal hakları tanımak, ücretli izin sürelerini AB ülkeleri düzeyine getirmek, asgari ücreti insanca yaşamaya yeterli adil bir ücret olarak belirlemek ve uygulamak; yaşlılar için gerekli koruma ve gelir güvencesini sağlamaya dönük önlemler almak konularında bağlamaktadır.’’ Çam, AKP iktidarının ‘‘sosyal boyutu ihmal edilmiş bir AB bütünleşmesini hedeflediğini’’ belirterek çekincelerin konulacağı bir anlaşmanın Türkiye’yi ucuz emek pazarı haline getireceği uyarısında bulundu. Çam, düşük sosyal haklar verilen halkın AB yolunda ‘‘düşük statülü yurttaşlar’’ anlamına geleceğine dikkat çekti. ozlem.yuzak@cumhuriyet.com.tr B İ L G İ T O P L U M U N A D O Ğ RU / ÖZLEM YÜZAK Mersin Limanı’nda yaşlı işçi tartışması MERSİN (Cumhuriyet) Devlet Planlama Teşkilatı’nın dokuzuncu kalkınma planı için hazırlanan raporda, Mersin Limanı’yla ilgili değerlendirmeler de yer aldı. Deniz Ticaret Odası’nın aylık yayın organında ‘‘Mersin Limanı’nda işçi verimi düşük’’ başlığıyla duyurduğu raporda, ‘‘mevcut 1017 işçinin yüzde 92’si 45 yaşın üzerindedir. Bu nedenle işçi verimi düşük olup ayrıca geçici işçi alınmasında sıkıntı yaşanmaktadır’’ ifadeleri yer aldı. Mersin Limanı’nda çalışan işçilerin yaş ortalamasının 45’in üzerinde olduğunu doğrulayan Limanİş Şube Başkanı Recep Özbey, ‘‘TCDD, emekli olan işçi ve memurun yerine takviye yapmıyor. Teknolojimiz eski. Verimsizliğin nedeni işçiler değil’’ diye konuştu. Çevre konusu, AB ile müzakerelerde Türkiye açısından en zorlayıcı başlıkların içinde. Hem tepeden tırnağa toplumun her kesiminde ciddi bir bilinç değişikliği gerektiriyor, hem de çevreye uyum konusu hayli maliyetli. AB’nin 300’ü aşkın çevre direktifinden bugüne kadar yalnızca 5060’ını (yüzde 20’si) tamamlayabildiğimizi göz önünde bulundurursak, hayli yol almamız gerektiği kesin. AB’nin çevre kriterlerine uyumun maliyeti yaklaşık 90 milyar Avro. Bunun 60 milyar Avro’su kamunun cebinden çıkacak. Bunun için çeşitli finansman modelleri geliştirilme aşamasında. Ancak geri kalan 30 milyar Avro özel sektörün harcaması gereken para. Önümüzdeki 78 yıl içinde işletmelerin, fabrikaların çevre uyum kriterleri çerçevesinde ciddi yatırımlar yapmaları gerekiyor. Merkezi Macaristan’da bulunan Çevresel Bölge Merkezi (Regional Environmental Center REC)Türkiye Direktör Yardımcısı Kerem Okumuş ile sohbet ediyoruz. REC Türkiye Ofisi 2004 yılında Ankara’da açıldı, bugünlerde ise İstanbul’daki ofis açılacak. REC Türkiye, başta Çevre Ba Çevre Bilincini Nasıl Artıracağız? kanlığı olmak üzere kamu kuruluşlarına, yerel yönetimlere, sivil toplum kuruluşlarına (STK) ve özel sektöre danışmanlık yapıyor. 1990 yılında AB, ABD ve Macar hükümeti tarafından kurulan REC, yeni piyasa ekonomisine geçen ülkelerde çevrenin korunmasını hedefliyordu. AB’ye üyeliklerin artması ile birlikte REC hem kapsama alanını genişletti hem de finansman kaynakları farklılaştı. Örneğin ABD ve Macar hükümeti maddi desteğini çekerken AB’nin ağırlığı arttı, Dünya Bankası devreye girdi ve ikili anlaşmalarla finansman gücü artırıldı. Ankara’daki ofis Avrupa Komisyonu’nun desteği ile kuruldu, İstanbul’daki ofise ise İtalyan hükümeti maddi destek sağlıyor. REC Türkiye, çevre bilincinin yükseltilmesine yönelik eğitimler için bugüne kadar 33 STK’ye toplam 500 bin Avro kaynak aktarmış. Ayrıca STK’ler ile ortak projeler kapsamında 5 belediyeye 50’şer bin Avro vermişler. Okumuş, çevreye yapılan her 1 dolarlık yatırımın 2 dolar olarak geri döndüğünü ısrarla vurguluyor. Ancak zaten maliyetlerden yakınan özel sektörü çevre konusunda yatırıma ikna etmek hiç de kolay değil. AB’den özel sektöre çevre konusunda kredi sağlanması ise hiç söz konusu değil. Bu yüzden özel sektöre devletin finansman açısından çeşitli yollar göstermesi gerekiyor. Okumuş, bankaların çevreye yönelik finansman paketlerinin, ucuz kredi olarak devreye sokulabileceğini söylüyor. Ayrıca dünyada uygulanan bir diğer metot ‘bu siness angel’ yani iş melekleri ki bu yöntemde, KOBİ’ler ucuz kredi temininde zorlandıkları için, büyük işletmeler kendi tedarikçilerine kredi konusunda garantör oluyorlar. Bir diğer yol de her bir sektörde KOBİ’lerin bir araya gelip fon oluşturmaları. Bugün her ne kadar başta KOBİ’ler olmak üzere iş dünyası çevre konusunda yatırım yapmakta gönülsüz olsalar da, bu işten kaçış mümkün değil. Zaten kaçmaya kalkan, piyasadan çekilmek zorunda kalacak. REC Türkiye, iş dünyasını bu işe ısındırmak amacıyla hoş bir girişim başlattı. AB’nin en prestijli ödülleri arasında bulunan çevre ödüllerine bu yıl Türkiye de katıldı. AB’ye üye 25 ülkenin yanı sıra katılım sürecinde olan ve aday ülkelerde de düzenlenen AB çevre ödül programı, şirketlerin çevresel ve sosyal sorumluluk politikalarını ölçüyor. ‘‘Yönetim, Ürün ve Süreç’’ olmak üzere 3 kategoride verilen ödüllere Türkiye’den 25 şirket katıldı. Yönetim kategorisinde Erdemir, ürün kategorisinde Arçelik Buzdolabı İşletmesi, süreç kategorisinde ise Eczacıbaşı Özgün Kimyasal Ürünler birinciliği aldı. Kocabıyık’a fahri doktora unvanı Ekonomi Servisi Kocaeli Üniversitesi (KOÜ), Borusan Holding AŞ Kurucu Başkanı Asım Kocabıyık’a fahri doktora unvanı verdi. Kocabıyık için hazırlanan tanıtım filminin ardından üniversite senatosunun aldığı kararı okuyan KOÜ Rektör Yardımcısı Prof. Dr. Yunus Kishalı, senatonun 2 Şubat 2006 tarihinde oybirliğiyle KOÜ’ye bir meslek yüksekokulu ile iki yurt binası yaptıran Asım Kocabıyık’a katkılarından dolayı fahri doktor unvanı verilmesini kararlaştırdığını belirtti. KOÜ Rektörü Prof. Dr. Baki Komsuoğlu 1992’de kurulan üniversiteye önemli yardımda bulunan kişi ve kuruluşların arasında Asım Kocabıyık’ın da bulunduğunu belirterek ‘‘Şükranlarımızı belirtmek üzere Sayın Kocabıyık’a fahri doktora payesi veriyoruz’’ dedi. Törenin ardından Koç Holding Şeref Başkanı Rahmi Koç’un da aralarında bulunduğu çok sayıda davetli Kocabıyık ile hatıra fotoğrafı çektirdi. CUMHURİYET 13 K
Subscribe Login
Home Subscription Packages Publications Help Contact Türkçe
x
Find from the following publications
Select all
|
Clear all
Find articles published in the following date range
Find articles containing words via the following methods
and and
and and
Clear