24 Kasım 2024 Pazar Türkçe Subscribe Login

Catalog

Months
Days
Pages
31 AĞUSTOS 2006 PERŞEMBE CUMHURİYET SAYFA KÜLTÜR kultur?cumhuriyet.com.tr Antik kentleri baraj sularına karşı ‘baraj’la koruyacak fikir projeleri geliştirildi 15 ODAK NOKTASI AHMET CEMAL Tarihe ‘koruma barajları’ Bir ay süren ‘Dikili Barış, Demokrasi ve Emek Şenlikleri’nin son haftası ‘Yeni Umutlar, Yeni Ufuklar’a ayrılmıştı. 25 Ağustos’taki ‘Allianoi ve Hasankeyf Buluşması’ da Anadolu’nun batısında ve doğusundaki binyılların uygarlık birikimlerini ‘baraj gölleri’ne kurban etmemek için direnen iki kentin umutlarını ve ufuklarını aydınlattı. Nitekim böylesi bir ‘kara yazgı birliği’ni aslında ‘yasa dışı’ kılan ‘yasal karar’lar da var. Örneğin, Allianoi için İzmir Koruma Kurulu ‘1. derece arkeolojik SİT’e dokunulamaz’ deyince; antik kenti boğacak Yortanlı Barajı’ndaki ‘su tutma’ işlemi durduruldu. Ne var ki projedeki siyasi imzalar ‘dokunulmaz’ olduklarından, DSİ’nin, ‘onayı bulunmayan’ baraj inşaatına trilyonlar harcamasına, ne bir inceleme var; ne de bir soruşturma... Benzer durum Hasankeyf ’te de yaşanıyor. Tarihsel başkenti suya gömecek Ilısu Barajı’nın temelini, Başbakan atmasına rağmen, yasal zorunluluk olan ‘Koruma Kurulu izni’ hâlâ yok! Üstelik, yüklenicilere ‘ihalesiz’ verilmiş; hatta ‘kredi’si bile kesinleşmemiş. Auguste Rodin, ya da Görmekte Direnmek... Sabancı Üniversitesi Sakıp Sabancı Müzesi’nde, Rodin sergisini geziyoruz. Oyun Atölyesi’nin ‘Hırçın Kız’ provasını sürdüren genç ekiple birlikteyim. Ancak ekip, müzeye girişimizin hemen ardından galerilerde dağılıyor. Herkes, haklı olarak, şaheserlerin serpiştirildiği bu salonlardan kendine göre bir şeyler alabilmek peşinde. Haklı olduğu kadar, doğru da sayılması gereken bir tutum. Çünkü yaratıcılığın bireyselliğinin karşısında, sanatla karşılaşanın, sanatın alımlayıcısının bireyselliği de söz konusu; belki de, yaratıcılığın bireyselliğini tamamlayan koşul niteliğini taşıyan bir bireysellik. Sanırım bu genç tiyatrolar açısından serginin en çarpıcı yanlarından biri, Rodin’in heykel sanatı için söylediklerinin tiyatro sanatına da ne kadar uygun düştüğü gerçeğiyle karşılaşmak. Çünkü sergide, Rodin’in heykellerinin yanı sıra sözleri de var. Bu sözler boyunca heykelin büyük ustası, sürekli olarak kompozisyonun, yani heykelde bütün parçaların bütüne hizmet etmesinin önemini, ‘esas’ olanı seçip bunun dışındakileri atmanın gerekliliğini, salt biçimselliğin, biçimlerle ve renklerle oynaşmanın bir sanat eserini var etme bağlamında asla yeterli olamayacağını yineliyor. Bunlar, yalnız heykel için değil, tüm sanatlar için geçerliliği tartışmasız olan vurgular. Yalnızca bakmakla yetinmeyip görebilmek ise, belki de Rodin’in temel meselesi. Eve döndüğümde, sanatçının ‘Sanat ve Doğa’ başlıklı, Paris’te kaleme alınmış, ancak üstüne tarih konulmamış bir yazısına bakıyorum: ‘‘...Sanatçı, doğayı sıradan insanlara göründüğü gibi görmez, çünkü duyguları, onun görünüşlerin ötesindeki gizli gerçeklere inebilmesini sağlar... Tek önemli olan, görmektir. Doğayı kopya eden, orta düzeydeki bir insan hiçbir zaman bir sanat eseri üretemeyecektir; çünkü o, gerçekten de görmeden bakar; her ayrıntıyı not edebilse bile, sonuç sığ ve karakterden yoksun olacaktır. Ancak, sanatçının uğraşı, ortalama insanların üstesinden gelebilecekleri bir uğraş değildir ve bu ortalama insanlara yetenek kazandırmayı en iyi hocalar bile başaramamışlardır. Sanatçıya gelince, ortalama insanın tersine, o görür; başka deyişle, gücünü yüreğinde bulan gözleri, doğayı en derin noktalarına kadar okur. İşte bu nedenle sanatçı, yalnızca gözlerine güvenmelidir...’’ ??? Sadece bakmakla yetinmeyip görebilmek; görmeyi sağlayabilecek bütün donanımı eksiksiz edinmek; tıpkı Rodin’in yaptığı gibi, geleneği, yani sanatın başlangıcından kendisine kadar uzanan yolunu kıyasıya sindirmek ve bugünden geleceğe uzanan yolları bu tür bir beslenmişliğin rehberliğinde inşa etmek. Bu yönüyle Rodin, sadece heykelin malzemesinin, mermerin, bronzun, çamurun büyük ustası değildir; o, geleneği kullanabilmenin de büyük ustasıdır. Sanatçı, sanatçı olmayanlardan farklı olarak, görebildiği içindir ki, on dördüncü yüzyıl İtalyan ressamlarından Cennino Cenini’nin söylemiyle: ‘‘Başkaları için var olmayanı görünür kılar.’’ İnsanoğlunun düşünme eylemi, sadece bakmakla algılanabilecek bir eylem değildir. Ama Rodin’in ‘Düşünen Adam’ından bu yana, bu eylemi bizler de görebiliyoruz! Picasso, ardından aynı salonlarda Rodin deyince, bu sanatçıları bizler için görünür kılan Dr. Nazan Ölçer’den söz etmemek, elbette olanaksız. Her iki serginin de projesinin ve konseptinin mimarı Nazan Ölçer, Sakıp Sabancı Müzesi’nin müdürü. Ama o, yönetimini ‘konserve’ etmekle sınırlayan müze müdürlerinden değil. Sergileneni yaşanır kılma yaratıcılığına sahip. Sergiden çıkarken, müzenin küçük dükkânında Rodin’in ‘Öpüşme’sinin nefis bir modelini görüyorum. Asla yazı masamdan ayıramayacağım, her cümleden sonra başımı kaldırıp bakabileceğim kadar değerli; ama, koşullarımla hiçbir zaman bağdaştıramayacağım kadar da pahalı. Ben de bundan böyle biraz farklı bir alanda yaratıcılığa soyunmaya ve o model sanki yazılarımı yazarken hep karşımdaymış gibi davranmaya karar veriyorum! eposta: acem20?hotmail.com ahmetcemal?superonline.com ? Bulgaristan’da 55 yıl öncenin bilinçsiz baraj projesiyle su altında kalan antik Seuthopolis kentini göl ortasında yeniden gün ışığına çıkartan proje (sağda). Hasankeyf’i de baraj gölüne karşı koruyacak ‘duvarlı çözüm’ önerisinin grafiği (altta). Seuthopolis’ten esinlenebilmek Oysa mimarlık ve mühendisliğin akıl ve yaratıcılıkla buluşmasına ‘ara verilmeyen’ ülkelerde artık, ‘tarihi yutan baraj’lar yerine, geçmişi gözeten projeler geliştiriliyor. Buna çarpıcı bir örnek de komşumuz Bulgaristan’daki 2400 yıllık ‘Seuthopolis’ kentinin ‘baraj gölü ortasında kalmasına rağmen yaşatılması’nı öngören proje. Üstelik mayıs ayında, Dünya Mimarlık Trienali kapsamındaki ‘Küreselleşme ve Mimari Değerler’ yarışmasında ödül de kazandı. Bulgar mimar Prof. Jeco Tilev’in UNESCO büyük ödülünü aldığı proje, YAPI dergisinin ağustos sayısında da tanıtılıyor... M.Ö. 4. yüzyılda antik Odrissia devletinin başkenti olan Seuthopolis, 1950’lerin başlarında Filibe yakınlarında inşa edilen ‘Koprinca’ barajına kurban edilmiş. Yani, Ilısu projesinin de tasarlandığı, ‘tarih bilinci yoksunu yıllar’da!.. Nitekim mimar Tilev de 55 yıl öncenin bu tavrını ‘ulusal nihilizm anlayışına dayalı hata’ olarak tanımlıyor. Şimdi de bu ilkel projeye, ‘çağdaş koruma düşüncesi’ ışığında müdahale ederek, ‘tarihi kurtaran çözüm’ünü tasarlamış. Göl içinde yapılacak 20 m. yükseklikteki duvarlarla çevrili havuzda korunacak antik kent; hem yeni araştırmalar için, hem de çekici bir turizmin merkezi olarak yaşamını sürdürebilecek. Seuthopolis’i koruma duvarlarındaki iskelelere teknelerle ulaşacak turistler, panoramik asansörlerle aşağıya inerken tarihi de yukardan seyredebilecekler... Dikili’ye hazırlanırken tartıştığımız ‘mimar dostlar’ da işte bu ‘fikir’den esinlenerek hemen kolları sıvadılar. Hasankeyf ve Allianoi için de benzer çözümler üretilemez miydi?.. Yanıtın ‘hayır’ olmadığı ilk etütlerde ortaya çıkmıştı bile. Bakalım Türkiye’yi yönetenler ve DSİ’nin sorumluları, tarihimizi kurtarmak için ‘görev’ bekleyen mimarlık ve mühendislik gücümüzü ne zaman anımsayacaklar? ‘Bankacı’lar incelemede İşte bu gerçeklerin de sorgulandığı panelde, Allianoi’nin kazı başkanı Doç. Dr. Ahmet Yaraş, İzmirli gönüllülerden Dr. Oya Otyıldız, hukuksal mücadeleyi yürütenlerden Av. Arif Ali Cangı, kurtarma çabalarını ve ‘mahkemelerdeki koruma süreci’ni anlattılar. Hasankeyf ’teki durumu da Ilısu Barajı için İnsan Hakları Avrupa Mahkemesi’ne başvuranlardan Prof. Dr. Zeynep Ahunbay, yerel çalışma grubundan Ercan Ayboğa, EMO Diyarbakır Şubesi Başkanı Mehmet Nedim Tüzün ile Dicle Üniversitesi’nden Yrd. Doç. Dr. Neslihan Dalkıran di le getirdiler. Ayrıca, hükümetin kredi beklediği Alman, Avusturya ve İsviçre bankalarından yaklaşık 20 kişilik bir ‘ön inceleme grubu’nun da temel atma tarihinden ‘15 gün sonra’ bölgeye gelerek, ödeyecekleri parayla yok edilecek ‘insanlık mirası’nı yerinde incelediklerini; belediyeler ve sivil kuruluşlarla da görüşmeler yaptıklarını anlattılar. Özellikle Hasankeyf ’te öne sürülen, ‘tarihi anıtlar taşınacak’ sözleri ile Allianoi’yi ‘su altında bırakmayacak yeni bir proje olamaz’ dayatmalarına karşı ‘alternatif çözüm’ler için aklın ve bilimin ‘tükenmiş olamayacağı’nı da biz vurguladık. Çünkü, Yortanlı Barajı’nın, antik yerleşim gözetilerek de yapılabileceği öteden beri söylenirken; bu ‘arayış’ hem Koruma Kurulu kararlarında, hem de doğrudan Kültür ve Turizm Bakanlığı’nın aynı amaçla görevlendirdiği ‘Allianoi İnceleme Komisyonu’nun raporlarında yer aldı. Yapı malzemesi, mimari çeşitliliği ve özgün topoğrafyası, bütünleşmiş bir ‘kentsel ve doğal doku’ oluşturduğu için, asla taşınamayacak Hasankeyf içinse ‘su kotunun düşürülmesi’; ‘suyun tünellerden geçirildiği baraj tekniği’; ‘dev bir baraj yerine daha küçük üç baraj’ gibi değişik seçeneklere aldırmayan DSİ, 50 yıl öncenin ‘ilkel’ projesinde ısrardan başka bir tutum içinde değil. ATATÜRK’ÜN 125. DOĞUM YILI ‘Kadınlar’ ve ‘Erkekler’in yaşam sahneleri Kültür ServisiAgora Alışveriş Merkezi Sanat Galerisi, 4 Eylül 4 Ekim arasında resmimizin ustalarından Mehmet Güleryüz’ün kişisel sergisine yer verecek. Sanatçı, ‘Yaşam Sahneleri’ adını verdiği ve son dönem çalışmalarının da yer aldığı bu sergisinde, ‘Kadınlar’ ve ‘Erkekler’ adlı eski sergilerinden bir seçki oluşturarak bu başlık altında bir araya getiriyor. AA’nın sergideki yapıtları ve sanatına ilişkin sorularını yanıtlayan Güleryüz, farklı zamanlarda üretilen yapıtların bir aradalığının söz konusu olduğunu, giderek yaşamın çeşitli kesimlerini, onların sorunlarını irdeleyen bir dizi bütünlüğünün bulunduğunu belirtti. Güleryüz, ‘‘Bu, yaşama bakış, yaşamı irdeleyen bir yaklaşım. Böyle olduğu için ‘Yaşam Sahneleri’ diye adlandırıyorum. Genelinde yaşam üzerine bir düşünce var, bir de bunları bağlayan ara zamanlar var. Yani daha geniş, daha toplam bir bakış, zamana yönelik bir bakış var’’ dedi. İnsanın yaşam içindeki konumuyla ilgili bir çözümleme yaptığına değinen Güleryüz, yaklaşık 30 yapıttan oluşan sergide, farklı tekniklerde desen ve boya çalışmalarının yer aldığını söyledi. Kullandığı dilde değişim ve farklılaşmalar da bulunduğunu belirten Güleryüz, çizgisel yönde sürekli bir değişimin sürdürülmesi noktasında olduğunu vurguladı. Güleryüz, yurtdışında da ‘büyük desen ustası’ olarak gösterilmesinde, bu değişimin de etki‘Sevgilim Yine Geç Kaldık’ adlı resimden bir ayrıntı. 70x50 li olduğuna işaret etti. tuval üzerine yağlıboya, 2004. (0 232 277 25 25) Fotoğraflarla geçmişe yolculuk ADANA (AA) Adana’da, Büyük Önder Atatürk’ün 125. doğum yılı nedeniyle BasınYayın ve Enformasyon Genel Müdürlüğü (BYEGM) ve Adana Büyükşehir Belediyesi tarafından düzenlenen ‘Geçmişe Bir Yolculuk’ adlı fotoğraf sergisi açıldı. BasınYayın ve Enformasyon Genel Müdürü Salih Melek, 75. Yıl Sanat Galerisi’ndeki açılışta, sergide Cumhuriyetin kurucusu Mustafa Kemal Atatürk’ün 1918 tarihinden itibaren Adana’ya yaptığı ziyaretlerin fotoğraflarının yer aldığını söyledi. 65 fotoğraftan oluşan sergi, aynı zamanda Adana ve çevre illerin Cumhuriyet dönemindeki gelişmelerini gözler önüne seriyor. Amacı sanatseverlere nostaljik bir hava yaşatmak olan sergi, 11 Eylül tarihine dek ziyaret edilebilecek. CUMHURİYET 15 K
Subscribe Login
Home Subscription Packages Publications Help Contact Türkçe
x
Find from the following publications
Select all
|
Clear all
Find articles published in the following date range
Find articles containing words via the following methods
and and
and and
Clear