26 Aralık 2024 Perşembe Türkçe Subscribe Login

Catalog

Months
Days
Pages
30 AĞUSTOS 2006 ÇARŞAMBA CUMHURİYET SAYFA 17 Abes Mehmet Ali Kılınç: ‘‘Bülent Arınç’a göre Lübnan’da ne işimiz var diye sorulması abes ise, Kandil Dağı’nda ve Kerkük’te işimiz yok mu diye de sormayalım mı!’’ Ya ğ m u r E k i m Türkiye’de artık AB’ye ilgi yokmuş... ‘‘İlgisizlik kriteri koysunlar!’’ 30 AĞUSTOS Zafer Bayramı’nı Uğur Sayın’ın derlediği bir yazıyla kutluyoruz: ‘‘Mustafa Kemal Paşa, ‘Taarruz emrini verdiğim andan itibaren 15 gün sayın, İzmir’deyiz’ demişti. O günleri büyük nutkunda şöyle anlatır: ‘Taarruzla ilgili yola çıkışımı birkaç kişi dışında bütün Ankara’dan gizledim. Benim ortadan kaybolacağımı bilenler buradaymışım gibi davranacaklardı. Hatta benim, Çankaya‘da çay ziyafeti verdiğimi de gazetelere duyuracaklardı. 24 Ağustos 1922’de karargâhımızı Akşehir’den Şuhut kasabasına taşıdık. 26 Ağustos sabahı Kocatepe’de hazır bulunuyorduk. Sabah saat 5.30’da saldırı, topçu ateşimizle başladı.’ Kemal Paşa 30 Ağustos Başkomutanlık GÖRÜŞ TÜRKKAYA ATAÖV Badem yemek strese iyi geliyormuş. Ayva daha iyi değil mi? Menajer Serkan Deniz: ‘‘Lübnan’a asker göndermemek demek süper ligde olmamak demektir diyen Cengiz Çandar’a soruyorum: Acaba menajerlik ücretiniz ne kadar?’’ Meydan Muharebesi’ni ise şöyle anlatır: ‘Dördüncü Kolordusu ile hedef tuttuğumuz düşman kısmı küllisini güneyden takip eden Birinci Ordu Karargâhı’na bizzat ben gidecektim. İsmet Paşa’nın karargâhta kalıp vaziyeti umumiyeyi idare etmesini uygun gördüm.’ General Fahri Belen’in ‘Büyük Türk Zaferi’ kitabının dipnotunda şöyle yazar: ‘İsmet Paşa’nın 30 Ağustos saat 6.30’da verdiği emirde ‘Aslıhanlılar Meydan Muharebesi’ deyimi kullanılmıştı. Mustafa Kemal Paşa en ileri hatlarda bulunduğu için yine İsmet Paşa’nın teklifi ile bu zafere Başkomutanlık Meydan Muharebesi adı verildi.’ Bir günlük hata Kemal Paşa 30 Ağustos 1928’de Zafer Bayramı tebriklerini kabul ederken şöyle der: ‘Bu zaferi kazanan ben değilim. Bunu asıl, tel örgüleri hiçe sayarak atlayan, savaş meydanında can veren, yaralanan, kendini esirgemeden düşmanın üzerine atılarak Akdeniz yolunu Türk süngülerine açan kahraman askerler kazanmıştır. Ne yazık ki onların her birinin adını Kocatepe’nin sırtlarına yazmak mümkün değildir. Fakat hepsinin ortak bir adı vardır: Türk askeri. Tebriklerinizi onların namına kabul ediyorum.’ Taarruz emrini verdikten sonra İzmir’e varış için 15 gün süre tanımıştı Mustafa Kemal Paşa. Oysa 26 Ağustos’tan 9 Eylül’e Afyon’dan İzmir’e 14 günde vardı Türk ordusu. Paşalar bu yanılgının nedenini sordular. Mustafa Kemal, ‘Bir günlük hata benim değil düşmanın hatası onlara sorun’ dedi.’’ Emperyalizmin Şansı Yok! İnsan öldürme ve çevreyi yıkmada silah çeşidi, gelişmişliği ve etkileri yönünden hiçbir devlet ABD düzeyinde değil. Büyük devletler içinde de bir numara. Geçmiş imparatorlukları ayakta tutmuş olan zenginlik, güç ve kültürel yayılma onda da var. Bu durumda kendini ilk çağların Roma’sı gibi, hatta daha görkemli görebilir. Ancak, gerçek imparatorluk ile imparatorluk düşü aynı şeyler değil. ABD örneği, 1945’ten sonra, başarısızlıklarla sonuçlanan bir düşler dizisidir. Atom tekelini dört yılda elinden kaçırmış, Çin’de Mao iktidarını engelleyememiş, Vietnam’da yenilmiş, İran’dan çıkarılmış, arka bahçesi Latin Amerika’da bile Chavez örnekleri karşısında bakakalmıştır. Askeri güçte rakipsiz görünüyorsa da, eylemleriyle gerçekte güçsüzlüğünü sergiliyor. Eski Roma ile geçmişte Britanya’nın yaptıklarını yapamayacağı kesindir. Bunun iki önemli nedeni var: (1) Nükleer çağın bir özelliği olarak, öteki nükleer güçlere karşı, sayıca az ve yetkinlikleri geri bile olsa, hiçbir savaşı kazanamaz. (2) Emperyalizm çağı geride kalmıştır. Uyanmış halkların karşı koymalarının üstesinden gelerek başka yerleri ele geçirmesi ve sürekli olarak kendinde tutması söz konusu olamaz. ??? Birincisi, ABD’nin rakipsiz görünen gücü aslında o gücün ne denli sınırlı olduğunu da gösteriyor. Bu durum nükleer çağa özgüdür. Sovyetler Birliği de, herkesçe kabul edilen gücüne karşın, çöktü. Bu örnek de üstünlüğün dramatik bir sınırı olduğunu kanıtlıyor. Mao da emperyalizme (ya da ABD’ye) ‘‘kâğıttan kaplan’’ demişti. Daha çarpıcı bir örnek: Günümüzdeki ufak ve kıtlık yaşayan Kuzey Kore’de ABD’ye ‘‘dur!’’ diyecek bir nükleer silah yığınağı var. Özetle, ABD’yi bir numara yapan güç, onu aynı zamanda frenliyor. Eski Roma’yı durduracak güç yoktu; ABD’yi Kuzey Kore bile durdurabilir. Kuşkusuz, gerekirse Rusya, Çin ve ötekiler de. İkincisi, ABD’nin anlamadığı bir gerçek, zamanın, yani tarihin bu aşamasının imparatorluklar için uygun olmadığıdır. ‘‘Zamanı geçti’’ dedikleri Kemalizmin, bu sava karşın, tam zamanıdır. 20’nci yüzyıl imparatorlukların yenilgi çağıydı. Tek tek uyanmış olan halklar, hele birleştiklerinde, emperyalizme geçit vermez. Kemalizmin simgelediği gerçek emperyalizmi ‘‘şoke eder’’. Bu karşı koyuşa, koşullar yeterli olunca, Amerikan halkının kendinin başkaldırması da dahil edilmelidir. ABD’nin kendi Britanya İmparatorluğu’na karşı ayaklanma sonucu doğdu. Vietnam çıkmazında da ayaklanan sıradan Amerikalıydı. Washington’da iktidarı kuşkulu biçimde ele geçirmiş olan bir siyasi küme bugün içteki demokrasi kalıntılarını da ortadan kaldırmada kararlı görünüyor ki, bu çok ciddi nokta başka bir yazının konusu olmalıdır. Dış serüvenlerden Roma’ya dönen Sezar da içte cumhuriyeti yok eden yollara sapmıştı. ABD sahnesinde de benzer gelişmeler oldu. Bunlar için ayrı yazı gerekir. Amerikan halkının çuvaldızın kendilerine de batmakta olduğunu anlamalarında yarar var. O zaman, onların yeri de emperyalizmin karşısındadır. Bu, Amerikan emperyalizmi olsa bile! SESSİZ SEDASIZ (!) Argosuz ve küfürsüz bilmeceler MİLLİ Eğitim Bakanı Hüseyin Çelik’in, ‘‘100 Temel Eser’’deki argo ve küfürlü bilmeceleri düzelttirme çalışmasına Akif Kökçe katkıda bulunuyor: Gel bizim eve, koyum kıçına (Minder): Gel bizim partiye, koyum bankadaki hesabına (Ali Dibo). Aldım ele, vurdum yere, tu Allah belan vere (Sümük): Aldım ele, vurdum yere, tu Allah belan vere (Fındık üreticisi). Ağaca çıkar insan değil, yazı yazar imam değil (Salyangoz): Görüşmeler yapar yetkili değil, yazı yazar imam değil (Zapsu). Altmış para, yetmiş para, Yüksek Yerilim Hattı erdincutku?yahoo.com Eski tüfek Tahir Balcı: ‘‘Eski tüfek Cengiz Çandar, ‘Lübnan’a asker göndermemek, süper ligde olmamaktır’ buyurmuş. Anlaşılan o ki küreselleşmenin etkisiyle eski tüfek yeni top olmuş, mermi ağzına sürülünce pat pat patlıyor!’’ sapı uzun, kendi kara (Vişne): Altmış para, yetmiş para, sapı uzun, kendi kısa (Unakıtan). Denizi var suyu yok, dağı var ormanı yok, şehri var insanı yok (Harita): Denizi var suyu yok, dağı var ormanı yok, şehri var insanı yok (İstanbul). Ağzı açık alamet, içi kızıl kıyamet, yaş koydum kuru çıktı, salli ala Muhammed (Fırın): Ağzı açık alamet, içi kızıl kıyamet, adayımı seçtiremedim, salli ala Muhammed (İl kongresi). Allah yapar yapısını, demir açar kapısını (Karpuz): Cumhuriyet yapmış yapısını, özelleştirme açar kapısını (Kamu kuruluşları). TÜBİTAK’ın logosunu da değiştirdiler: Ampul yapsalardı ya! ÇED KÖŞESİ OKTAY EKİNCİ KİM KİME DUM DUMA BEHİÇ AK behicak?yahoo.com.tr 30 Ağustos’un ‘Giz’i Şuhut’ta... ‘‘Her büyük meydan muharebesinden, her büyük zaferin kazanılmasından sonra yeni bir âlem (dünya) doğmalıdır, doğar... Yoksa başlı başına bir zafer, boşa gitmiş bir gayret olur...’’ Atatürk, bu sözünü Ankara’da 16 Eylül 1921’de söylemiş. Yani, 30 Ağustos meydan muharebesi zaferimizden bir yıl önce... Gerçekten de bu destansı muharebenin ardından Anadolu’da yeni bir ‘‘âlem’’ doğmasaydı ve yedi düvel dize getirilerek ‘‘bağımsız ve laik Türkiye Cumhuriyeti’’ ulusumuza ve insanlığa armağan edilmeseydi; yine Gazi’nin dediği gibi ‘‘boşa gitmiş bir çaba’’yla kalınmaz mıydı? İşte, hem vatanı emperyalistlerden kurtarmak; hem de işgali yaratan siyasal sistemi ‘‘devirerek’’ yeni bir düzen kurmak, 30 Ağustos’a hazırlanılan günlerde ‘‘devrimin savaş planları’’nı yarattı... ‘‘Büyük Taarruz’’, siyasal bir zaferin de başlangıcı olacaktı... Peki, böylesi tarihsel bir ‘‘plan’’ın son kararları acaba hangi mekânlarda alınmıştı? Afyonkarahisar’ın şimdiki valisi Muzaffer Dilek, eğer görevinin daha ilk haftasında ‘‘Şuhut’’ ilçesine gidip, 1922’deki o efsanevi ‘‘planlama gecesi’’nin yaşandığı Hacı Velioğlu Konağı’nı bularak, harap halinden ‘‘hicap’’ duymasaydı; hemen ardından restorasyonunu da 1.5 yıl içinde tamamlamasaydı; şimdi bu sorunun yanıtını da onurla vereceğimiz ‘‘ŞuhutAtatürk Evi’’miz belki de tümüyle yıkılıp, yok olacaktı... Nitekim Büyük Taarruz’un 84. yıldönümü için Afyonkarahisar’daki geleneksel ‘‘Zafer Haftası’’na katılanlar da önceki yıllardan daha bir heyecanlılar... Çünkü, yine Vali Dilek’in Şuhut ile Kocatepe arasındaki ‘‘Zafer Yolu’’nda geçen ay açtığı ‘‘Gazi Mustafa Kemal Paşa Anıt Çeşmesi’’nde dinlendikten sonra, Atatürk Evi’nde de ‘‘taarruza saatler kala’’yı solumaktalar... Atatürk, İsmet İnönü ve Fevzi Paşa, Büyük Taarruz planlarını önce Afyonkarahisar’da yaptılar. Son gece Şuhut’ta kalınan konakta ise Anadolu ile tüm dünya arasındaki haberleşmenin kesilmesi emri verilerek gizli ayrıntılar belirlendi. 26 Ağustos sabahı 05.30’da top ateşiyle birlikte Kocatepe’den çıkan Türk orduları, tel örgülerle, makineli tüfeklerle ve top yuvalarıyla pekiştirilmiş, Yunan mevzilerine saldırıya geçmişlerdi... 5. günde zafere kavuşulduğunda ise düşmanın ‘‘9 Eylül’’de İzmir’den denize dökülmesine sadece 10 gün kalmıştı... Atatürk, Nutuk’ta diyor ki; ‘‘24 Ağustos 1922’de karargâhımızı Akşehir’den, taarruz cephesi gerisindeki Şuhut kasabasına getirttik; 25 Ağustos sabahı da Şuhut’tan savaşı idare ettiğimiz Kocatepe’nin güneybatısındaki çadırlı ordugâha naklettik.’’ Şuhut’taki o geceyi de yaveri Muzaffer Kılıç şöyle anlatıyor: ‘‘... ikinci kattaki sofrada; Başkomutan, petrol lambasının ışığında mütevazı akşam yemeğini yerken saat 10’a geliyordu. Benden haritasını istedi. Döğer ile Dumlupınar arasını ölçmemi emretti. Elindeki kalemi bir iki defa bu noktaya vurarak: ‘Döğer... Fakat dövemeyecekler. bu kuvvetler hareketsiz kalmaya mahkumdur’ dedi ve bana dönerek ‘Haritaları topla, hareket ediyoruz’ emrini verdi...’’ 1897’de Taşçı Yahni Usta tarafından yapılan Hacı Velioğlu Evi, tek çatı altında iki bitişik evden oluşan, iki katlı, kafesli, cumbalı, kâgir bir yapı. Gazi, üst katın orta odasında kalmış. Sediri, yüklüğü ve lambalıklarıyla tam bir Anadolu evini yansıtan ‘‘baş oda’’nın göbekli ahşap tavanında kabartma çiçek motifi var. Diğer odanın dolabındaki Roma çağına ait mermer yazıt ise Atatürk’ün yıllar sonra söyleyeceği ‘‘Biz 5000 yıldır bu topraklardayız’’ sözünün esin kaynakları arasında olmalı... İşte böylesine ‘‘ulusal anı değeri’’ bulunan konak, 1999’da Kültür Bakanlığı’nca kamulaştırılmasına rağmen bakımsız bırakılmış. Hatta belediyece ‘‘maili inhidam’’ (çökmek üzere) raporu düzenlenerek ‘‘can ve mal güvenliği için yıkılması’’ bile istenebilmiş! Neyse ki Vali Dilek bütün bu aymazlıklara son vererek, evle birlikte adeta onurumuzu da kurtardı... Şimdi üst katın yeni dekorasyonu, yörenin ev kültürünü yansıtıyor. Atatürk’ün odasını da ressam Prof. Dr. Aydın Ayan’ın Atatürk portresi süslüyor. Alt kat kültürel amaçlı kursalara ayrılırken, bir bölümünde de 11 tabloyla ‘‘bağımsızlığın panoraması’’ canlandırılarak Nâzım Hikmet’in dizeleriyle ‘‘Kuvayı Milliye Destanı’’ anlatılıyor... Artık bizlere düşen, ilk fırsatta Şuhut’a gitmek, bu vatanı kurtaran planların yapıldığı mekânlarla, kuşaktan kuşağa kucaklaşmak değil mi?.. ekinci?cumhuriyet.com.tr PANO DENİZ KAVUKÇUOĞLU Yazarımız Deniz Kavukçuoğlu’na ulaşılamadığından bugünkü yazısını yayımlayamıyoruz ÇİZGİLİK KÂMİL MASARACI kamilmasaraci?mynet.com BULMACA SOLDAN SAĞA: SEDAT YAŞAYAN HARBİ SEMİH POROY BULUT BEBEK NURAY ÇİFTÇİ bulutbebek?hotmail.com TARİHTE BUGÜN MÜMTAZ ARIKAN 30 Ağustos www.mumtazarikan.com 1 2 3 4 5 6 7 8 9 1/ Muğla’nın Köyceğiz il 1 çesinde, do 2 ğal güzelli 3 ğiyle ünlü bir koy. 2/ Sözsüz 4 oynanan köy 5 seyirlik oyun 6 larının ortak 7 adı... Yerine koyma, yeri 8 ne kullanma. 9 3/ İki parçalı 1 2 3 4 5 6 7 8 9 kadın mayosu... Sat1 A L A Z L AMA rançta bir taş. 4/ Tar2 Ç E L E B E T A la sınırı... Melih CevU S det Anday’ın, filme 3 İ Ç B O A E de aktarılan bir ro 4 P E T U N Y A A İ D A T manı. 5/ Yurdumu 5 A R I A L İ zun batısında bir 6 Ş G Ö N İ HMA L körfez... Sıcak böl 7 A Y A gelerde yetişen yağ 8 A L A Z A R E lı bir ağaç. 6/ Eski 9 A L A R M H A N Mısır’da, güneş kursu biçiminde betimlenen tanrı... Boru sesi. 7/ Türkistan’da yapılan bir tür nakışlı keçe. 8/ Barbunyaya benzer bir balık... ‘‘Sevdiğimi eller almış/O da bana geliyor’’ (Türkü). 9/ Voleybol ve teniste oyunun her bir bölümüne verilen ad... Mekke yakınında bir tepe. YUKARIDAN AŞAĞIYA: 1/ Haşlanmış etin üzerine yoğurt ve çırpılmış yumurta karışımının dökülüp fırında pişirilmesiyle yapılan bir yemek. 2/ Evren... Bir cetvel türü. 3/ Başlangıçta yer alan... Bir çeşit füze. 4/ İnceden inceye alay eden, cinaslı. 5/ Çok anlamlı bir sözcüğü her defasında başka bir anlamını öngörerek birbirine yakın birkaç yerde kullanma... Temeli taklide dayanan sözsüz oyun. 6/ Aynı doğumda dünyaya gelen iki kardeş... İzmir’in bir ilçesi. 7/ Akım şiddeti birimi kiloamperin kısa yazılışı... Türk tuluat tiyatrosunda baş komik görevindeki uşak tiplemesi. 8/ Bir tür halk türküsü... Şarap mahzeni. 9/ ‘‘Hile, tuzak’’ anlamında argo sözcük. Türkiye Gazeteciler Cemiyeti’nin yayınladığı günlük sivil toplum gazetesi BİZİM GAZETE tarafsız haberleri, ilginç röportajları, araştırmaları, köşe yazıları ve ülke sorunlarını yansıtan raporlarıyla 10 yıldır okurlarıyla el ele... Tel: 0 212 511 94 94 Abone: 0 212 513 83 00 CUMHURİYET 17 K
Subscribe Login
Home Subscription Packages Publications Help Contact Türkçe
x
Find from the following publications
Select all
|
Clear all
Find articles published in the following date range
Find articles containing words via the following methods
and and
and and
Clear