26 Aralık 2024 Perşembe Türkçe Subscribe Login

Catalog

Months
Days
Pages
SAYFA CUMHURİYET 1 AĞUSTOS 2006 SALI 4 HABERLER Ankara’daki zirvede doğalgazdan alınan ÖTV’nin kaldırılması ve elektriğe zam yapılması gündeme geldi DÜNYADA BUGÜN ALİ SİRMEN Hepimiz Duygu’ya Bir Şeyler Borçluyuz Pazar günü yitirdiğimiz, bugün son yolculuğuna uğurlayacağımız Duygu Asena’nın çok yakın çevresinde değildim. Yine de Milliyet’te beraber çalıştığımız yedi yıl içinde dostluğumuz oldu; zaman zaman yurtiçinde ve yurtdışında birlikte futbol maçlarını gazete adına izledik. Edebiyatçı değilim, Türkiye’nin kitapları her zaman çok satar olmuş, bir döneme damgasını vurmuş bir yazarının yazınsal değeri ve nitelikleri hakkında konuşmak cesaretini bulamam kendimde. Bu bakımdan Duygu Asena hakkında şimdiye dek yazılmış olan, bundan sonra da kesinlikle yazılacak olanların yanında, benim satırlarımın yeni bir öğe taşıyacağını söyleyemem. Bilmem Duygu Asena’yı tanıyıp da sevmemiş kimse var mıdır? Varsa da herhalde istisnadır ve istisnalar kuralı bozmadığına göre ‘‘Her tanıyan Duygu’yu severdi’’ diyebilirim. Duygu, çocuksu yanı olan, son derecede alçakgönüllü, herkese sevecen yaklaşan, kırıcı olmayan bir insandı. ‘‘Bunca okuru olan, kitapları bunca satan bu kadın mı? Sanki kendisi bunların hiç farkında değilmiş gibi...’’ derdiniz onu tanıyınca. Alçakgönüllülük, iki türlü oluyor galiba. Birincisi, insan içinden öyle olmadığı halde, kendini denetleyerek öyle davranmayı becerebiliyor. Kuşkusuz bu türü çok büyük bir erdem. Bir de içten gelen doğal alçakgönüllü davranış var. Duygu’nunki öyleydi. O yüzden bu niteliği dolayısıyla kendisini kutlamaya kalksanız, belki de anlamayacaktı. Çünkü o tevazu göstermiyor, kendi içinden geldiği gibi doğal davranıyordu. ??? Sanırım Türkiye’de kadın olsun, erkek olsun, çağdan ve insanlıktan nasibini almış olan herkes Duygu’ya bir şeyler, hatta çok şeyler borçludur. O büyük bir savaşımcı, kahraman edasına bürünmeden, Jeanne D’Arc tavırlarına girmeden, toplumumuzda gerçekten çok tartaklanan, taciz edilen, hak ettiği yerde bulunmasına izin verilmeyen kadınların özgürlük alanlarını arttırmak için uğraş verdi. Kadınların özgürlüğü için mücadele edenler, bağnazlarda öfke uyandırırken toplumdaki ayrıcalıklı olduğunu sandığı yerden içten içe hoşnut olan kimi uygar erkeklerde de, zaman zaman, mizah olduğu sanılan, aslında koca bir budalalık olan, küçümseme değilse bile hafifseme tepkisi uyandırmışlardır. Nice liberal olduğunu sanan veya o savda olan erkeklerimiz, kadın özgürlüğü mücadelesini sürdüren hanımlara akıl öğretmeye, daha akıllıca buldukları taktik ve yöntemleri önermeye kalkmışlardır. Öyle ya, daha üstün ve daha akıllı olduklarına göre!.. Oysa kadın özgürlüğü hareketinin öncülerinin kimilerinin yöntemlerini beğenmesem bile (belirtmeliyim ki Duygu onlardan biri değildi) böyle bir davranışın anlamsız olduğunu düşünmüşümdür. Çünkü bunca yıl erkeklerin yanlışlarıyla ezilmiş kadınların, artık velev ki doğru bile olsa, erkeklerin doğrularını kullanarak savaşmaları yerine kendilerinin olan yanlışlarla (!) (O da ne demekse?) mücadeleyi sürdürmelerinin daha akıllıca olduğunu sanıyorum. ??? Toplumumuzda, kadınların neden Duygu’ya bir şeyler, daha doğrusu çok şeyler borçlu olduklarını anlamak çok kolay. Ama biz erkeklerin de ona neden çok şeyler borçlu olduğumuzu anlamak için, kadının özgürlüğünün aynı zamanda erkeğin özgürlüğü olduğunun da ayırdına varmak gerekir. Ne zaman, Duygu gibi, sevimsizliğe düşmeden, hırçın olmadan, sevecenliğini yitirmeden, karşı cinsi düşmanı olarak görmeden, dost sıcaklığını hiç yitirmeden, kadın özgürlüğü savaşımı veren bir insan görürseniz, bilin ki, o aynı zamanda erkeğin de özgürlüğünü, gelişmesini savunmaktadır. Tabii ki bu gelişme, bu özgürlük kolay olmayacak, erkeğin bir sürü tabusunu yıkmasını, kafa yapısını değiştirmesini zorunlu kılacaktır. Ama Türkiye’de çoğunlukta olmasalar bile, bunu başarmış erkekler de oldu. Duygu’nun ‘‘Kadının Adı Yok’’ kitabının Atıf Yılmaz tarafından beyazperdeye aktarılmış olması da bu açıdan bakınca bir rastlantı değildir. Duygu yalnız kadının değil, insanın özgürlüğünü savunuyordu. Nitekim son kitabı ‘‘Paramparça’’da, evli bir erkek eşcinselin feryadını, duygu sömürüsü yapmayan, bayağılığa kaçmayan, ölçülü bir biçem ile dile getirmişti. Güle güle Duygu! Güzel yaşadın, bütün dostlarına güzellikler yaşattın... Enerjiye zam geliyor ANKARA (Cumhuriyet Bürosu) Elektrik üretim şirketlerinin baskıları, hükümetin yeni bir elektrik zammını gündemine almasına neden oldu. Dün yapılan enerji zirvesinde ve Bakanlar Kurulu’nda sorunun çözümü için elektrik üretiminde kullanılan doğalgazdan alınan Özel Tüketim Vergisi’nin (ÖTV) kaldırılması, elektriğe yüzde 5 zam yapılması seçenekleri masaya yatırıldı. Enerji sektöründe yaşanan sıkıntılar, dün başkentin en önemli gündem maddeleri arasında yer aldı. Konuyla ilgili ilk olarak Devlet Bakanı ve Başbakan Yardımcısı Abdüllatif Şe ? Enerji sektöründe yaşanan sıkıntılar üzerine gerçekleştirilen zirvede ve Bakanlar Kurulu’nda alınacak önlemler tartışıldı. Zirvede, olası doğalgaz ve elektrik zamlarının enflasyona etkisi de değerlendirildi. Yapılacak herhangi bir elektrik zammının yıl sonu enflasyon hedefini olumsuz yönde etkileyeceği ifade edildi. ner başkanlığında, Devlet Bakanı Ali Babacan, Maliye Bakanı Kemal Unakıtan ve Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanı Hilmi Güler, Başbakanlık’ta bir araya geldi. Toplantıya, Devlet Planlama Teşkilatı (DPT) Müsteşarı Ahmet Tıktık, Hazine Müsteşarı İbrahim Çanakcı, Maliye Bakanlığı Müsteşarı Hasan Basri Aktan ile Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanlığı Müsteşarı Sami Demirbilek de katıldı. Yapılan mini zirvede, Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanlığı, hazırladığı alternatif çözüm modellerini ilgili bakanlara sundu. Zirvede, olası doğalgaz ve elektrik zamlarının enflasyona etkisi de değerlendirildi. Edinilen bilgiye göre, otoprodüktörler başta olmak üzere serbest elektrik üreticilerinin sorunlarının yanı sıra enerji KİT’lerinin yatırımları masaya yatırıldı. Toplantıda, elektrik üretiminde kullanılan doğalgazdaki (bin metreküpte 21 YTL) ÖTV’nin, adı üstünde bir tüketim vergisi olduğu, bu verginin üretimden alınmasının yanlış olduğu vurgulanırken su ve kömürden üretilen elektrikte böyle bir verginin söz konusu olmadığına dikkat çekildi. Toplantıda doğalgaz ve elektriğe yapılması olası zamların enflasyona etkisi değerlendirilirken herhangi bir elektrik zammının yıl sonu enflasyon hedefini olumsuz yönde etkileyeceği ifade edildi. Toplantıda masaya yatırılan görüşler daha sonra Bakanlar Kurulu’nun gündemine getirildi. İki hafta aradan sonra toplanan kurulda, ilgili bakanlar sunum yaparken elektriğe yüzde 5’lik zam yapılması görüşü ağırlık kazandı. Kurulun ekonomideki diğer bir önemli gündem maddesi ise gittikçe azalan fındık fiyatları karşısında üreticinin eylemleri oldu. D İYARBAKIR Bombacı paşaya savcılık incelemesi Haber Merkezi Diyarbakır Cumhuriyet Başsavcılığı, bazı yayın organlarındaki açıklamalarından dolayı emekli Korgeneral Altay Tokat hakkında inceleme başlattı. Cumhuriyet Başsavcılığı, Tokat’ın önce haftalık bir dergide yayımlanan ve ardından diğer bazı basın yayın organlarında da yer verilen açıklamalarını incelemeye aldı. İnceleme sonucu dava açılıp açılmamasına karar verilecek. Savcılık, inceleme sonucunda dava açarsa Tokat, TCK’nin 257 ve 170. maddelerini içeren ‘‘görevi kötüye kullanma’’ ve ‘‘genel güvenliği kasten tehlikeye sokma’’ suçlarından 6 aydan 3 yıla kadar hapis cezası istemiyle yargılanacak. Tokat açıklamasında, Güneydoğu Anadolu Bölgesi’nde görev yaptığı sırada, bazı kamu görevlilerini teröre karşı daha duyarlı kılmak için evlerinin yakınlarına bomba attırdığını belirtmişti. Genelkurmay Başkanlığı da bir süre önce emekli Korgeneral Tokat hakkında soruşturma başlatıldığını duyurmuştu. Yurtsever Cephe Hukukçular İnisiyatifi, emekli Korgeneral Altay Tokat hakkında İstanbul Başsavcılığı’na suç duyurusunda bulundu. Yurtsever Cepheli avukatlar tarafından savcılığa verilen dilekçede, Tokat’ın vermiş olduğu bir röportajda kullandığı ‘‘Benim zamanımda ben de bomba attırdım. Bir, iki kritik noktaya. Boş yerlerdi’’ ifadelerinin, ‘‘genel güvenliği kasten tehlikeye sokma, kamu görevine ait araç ve gereçleri suçta kullanma, askerleri itaatsizliğe teşvik, yargı görevi yapanı etkileme, devletin kurum ve organlarını aşağılama, halkı kin ve düşmanlığa tahrik, suçu ve suçluyu övme’’ suçlarını işlediği öne sürüldü. İstanbul Adliye Sarayı’nın önünde basın açıklamasını yapan Yurtsever Cephe Hukukçular İnisiyatifi üyesi avukat Ozan Gülhan da asıl görevi kamu düzenini ve güvenliğini sağlamak olan kongeneral rütbesindeki bir kişinin yaptıkları ve söylediklerinin tüyler ürpertici olduğunu belirterek ‘‘Biz Yurtsever Hukukçular olarak, adalet duygusunun yıpratılmasına, hizaya getirilmeye çalışılmasına, halkların kin ve nefretle doldurulmasına izin vermeyeceğiz’’ diye konuştu. Y Türkiye’de yazara değer verilmiyor AŞAR KEMAL: ? Yaşar Kemal, Zülfü Livaneli, Ferhat Tunç ve Akın Birdal, Diyarbakır’da tedavisi süren yazar Mehmet Uzun’u ziyaret etti. DİYARBAKIR (Cumhuriyet Bürosu) Diyarbakır’da Özel Veni Vidi Hastanesi’nde tedavi gören yazar Mehmet Uzun’a ziyaretler sürüyor. İsveç’in başkenti Stockholm’de yaşarken yakalandığı hastalığın tedavisi için Diyarbakır’a yerleşen dünyaca ünlü yazar Mehmet Uzun, görüntü ve fotoğraf çekilmesine izin vermezken, ünlü yazarlardan Yaşar Kemal, Zülfü Livaneli, şarkıcı Ferhat Tunç ve Uluslararası İnsan Hakları Federasyonu Başkan Yardımcısı Akın Birdal ile görüştü. Bir saat süren ziyaretlerinin ardından hastanede düzenledikleri basın toplantısında konuşan Yaşar Kemal, Türkiye’de yazarlara değer verilmediğini ifade ederek ‘‘Ben de Kürt asıllıyım, ama maalesef Mehmet Uzun gibi bir Kürt yazarı olma şansım olmadı. Kendisi sadece Türkiye’de değil dünyada da sayılı yazarlardandır. O nereye gitse, ben oraya giderim. Biz değerlerimizin kıymetini bilmiyoruz. Türkiye’dekiler de bilmiyor. Çin’de böyle değil, onlar sanatçılara saygı duyuyor’’ dedi. Şarkıcı Ferhat Tunç da şunları söyledi: ‘‘Mehmet Ağabey bizim için çok kıymetlidir. Annem benim için 18 yıl önce Tunceli’nin en kutsal mekânlarından olan ziyaretlerinden kazalara ve belalara karşı teberik toplamıştı. Buraya gelmeden önce annemi aradım. Kendisinin bana 18 yıl önce verdiği teberiği Mehmet Ağabey’e vereceğimi söyledim. Çünkü artık onun ihtiyacı var. Kendisine verdiğim teberiğin mutluluğunu yaşıyorum. Dilerim ki en kısa zamanda sağlığına kavuşur. Bugün gördüğümüz kadarıyla kendisi de bize bu umudu verdi.’’ Halit Çapın son kez TGC’de İstanbul’da 29 Temmuz günü yaşamını yitiren gazeteciyazar Halit Çapın, dün son yolculuğuna uğurlandı. Cağaloğlu’ndaki Türkiye Gazeteciler Cemiyeti binası önünde (TGC) düzenlenen törende konuşan TGC Başkanı Orhan Erinç, ‘‘Çapın çok iyi bir gazeteciydi. Hem kişiliğiyle hem Türkçe ve edebiyata katkılarıyla hem de mesleğe yaptığı hizmetlerle unutulmayacak kişiler arasındaki yerini aldı’’ dedi. Erinç, törene katılan Halit Çapın’ın önceki gün yaşamını yitiren gazeteciyazar Duygu Asena’nın kız kardeşi İnci Asena ile evliliğinden olan kızı Berfu Çapın’a başsağlığı diledi. Çapın’ın cenazesi, Ataköy 5. Kısım Camii’nde kılınan cenaze namazından sonra toprağa verildi. (Fotoğraf: NİHAN İNAL) Duygu Asena, son yolculuğuna uğurlanıyor İstanbul Haber Servisi Türkiye’deki kadın hareketinin öncü isimlerinden gazeteciyazar Duygu Asena, bugün son yolculuğuna uğurlanıyor. Cumhurbaşkanı Ahmet Necdet Sezer, Duygu Asena ve gazeteciyazar Halit Çapın’ın vefatlarından büyük üzüntü duyduğunu bildirdi. Önceki gün hayatını kaybeden Asena için ilk tören bugün saat 10.00’da Vatan Gazetesi’nde yapılacak. Asena için ikinci tören saat 11.00’de Atatürk Kültür Merkezi’nde gerçekleştirilecek. Duygu Asena, 13.15’te Teşvikiye Camii’nde öğle vakti kılınacak cenaze namazının ardından Zincirlikuyu Mezarlığı’nda toprağa verilecek. Cumhurbaşkanı Sezer, Asena ve Çapın’ın vefatı nedeniyle Türkiye Gazeteciler Cemiyeti (TGC) Başkanı Orhan Erinç’e taziye mesajları gönderdi. Sezer, Ünal Türkeş, Asena ve Çapın’ın kaybından duydukları üzüntüyü dile getirdi. Türkeş, ‘‘Mesleğe yeni başlayan gazetecilere köşelerinde önemli kapılar açan, mesleğin ilerlemekte olan ustalarına Türk dilinin benzersiz kıvraklıktaki güzelliğini aşılayan duayenlerimizin ölümleriyle boşalan Türk basını, onların geride bıraktığı eserlerle geleceğin başarılı gazetecilerine yol göstermeye devam edecek’’ açıklamasını yaptı. Şişli Belediye Başkanı Mustafa Sarıgül de yayımladığı mesajda, Asena’nın, kadının kendi kimliğini kazanması konusunda yürüttüğü mücadeleyle uzun yıllar unutulmayacağını belirtti. Türkiye İnsan Hakları Vakfı’ndan yapılan açıklamada, Asena’nın ‘‘İnsan hakları savunucusu ve kadın haklarının yılmaz savaşımcısı’’ olduğu kaydedildi. asirmen?cumhuriyet.com.tr ‘H İMAYE Mİ EDİLİYOR?’ Özpolat’tan kaçak Kuran kursu sorusu İstanbul Haber Servisi CHP İstanbul Milletvekili Mehmet Ali Özpolat, okulların kapanmasıyla sayıları giderek artan Kuran kurslarıyla ilgili TBMM Başkanlığı’na soru önergesi sundu. Özpolat, önergesinde ‘‘yıllardır varlığını koruyan ve son yıllarda giderek yaygın hale gelen kaçak Kuran kurslarına karşı neden etkili bir mücadele yürütülemiyor’’ diye sordu. Mehmet Ali Özpolat, İçişleri Bakanı Abdülkadir Aksu tarafından yanıtlanması istemiyle sunduğu önergede, sokak aralarında, apartman katlarında, çeşitli derneklerin tabelası altında, hatta çay ocağı görünümünde faaliyet gösteren kaçak Kuran kurslarının bulunduğuna dikkat çekerek bunların izlenememesini eleştirdi. Bu kursların himaye edilip edilmediğini soran Özpolat şöyle devam etti: ‘‘Aslında hukuku çiğneseler de yaptıkları işin içeriği nedeniyle bu kurslara göz mü yumuluyor? Ülkemizin pek çok yerinde ve İstanbul’da, okulların tatile girdiği yaz aylarında kaçak Kuran kurslarının sayısının arttığı yönünde elinizde bilgi var mıdır? Ailelerin iyi niyetini sömüren, çocuklarımızı zehirleyen, kurs açmanın hukuki prosedürüne uymayarak yasadışı gelir elde eden ve pek çok suçu aynı anda işleyen kaçak Kuran kurslarının faaliyetlerinin durdurulması yönünde bakanlığınızın bir çalışması var mıdır?’’ mesajlarında şunları kaydetti: ‘‘Türkiye Gazeteciler Cemiyeti üyesi gazeteciyazar Halit Çapın ve Duygu Asena’nın vefatından büyük üzüntü duydum. Kendilerine Tanrı’dan rahmet diler, size ve şahsınızda cemiyetiniz üyelerine ve basın dünyamıza başsağlığı dileklerimi iletirim.’’ Yazılı bir açıklama yapan Muğla Gazeteciler Cemiyeti Başkanı İspanya’da 14 Mart 2004 tarihindeki seçimlerde kıl payı iktidara gelen Sosyalist Parti’nin lideri Başbakan Jose Luis Rodriguez Zapatero, iki yıllık süre içinde gösterdiği beklenmeyen başarılarla Avrupa’nın önde gelen siyasetçileri arasına girdi. Başbakan Zapatero, ilk işbaşına geldiğinde, sorunlarla dolu İspanya’da kısa sürede açmaz içine girer diye düşünülmüştü. O, umulmayanı başardı. İspanya şu anda Avrupa’da işsizliği en çok azaltan, ekonomisini en çok büyüten ülke olarak öne çıkıyor. Zapatero’nun ilk işlerinden birisi, Irak’taki İspanyol askerlerini geri çekmek oldu. Ekonomide katı devletçi siyasetler yerine vergi oranlarını azalttı. Liberal bir çizgi izlerken, emekçileri koruyan önlemleri de ihmal etmedi. 44 milyon nüfuslu İspanya’nın yıllık milli geliri 1.2 trilyon Avro’ya ulaştı. Bu rakam, nüfusu İspanya’dan çok daha fazla olan Fransa’yla eşit bir miktarı ifade ediyor. İspanya gibi Katolik inancının güçlü olduğu bir ülke Sosyalist Zapatero’nun Başarısı de, Zapatero yönetimindeki bakanlar kurulunda kadınerkek sayısının eşit olması zorunlu hale getirildi. İspanyol hükümetinin şimdi artık yarısı kadınlardan oluşuyor ve bundan böyle de bu devam edecek. Sosyalist Zapatero’nun attığı en önemli adımlardan birisi, yıllardır baş edilemeyen ayrılıkçı örgüt ETA ile kalıcı ateşkes ilan etmesiydi. Katalonya, Balear Adaları ve Endülüs bölgelerinin özerk statülerini geliştiren Başbakan, etnik kargaşayı da aşarak toplumsal barış noktasında önemli adımlar atıyor. ??? Zapatero’nun bu siyasi başarılarının ardında ne yatıyor sorusuna, akademisyenler şu cevabı veriyorlar: Zapatero siyaseti tıkanmışlığa sürükleyen engelleri ortadan kaldırıyor, bu durumda da sorunlar kendiliğinden çözülme aşamasına geliyor. Fransız l’Express dergisinde Zapatero için yazılanları Aktüel dergisinden Mustafa Azizoğlu şöyle aktarıyor: ‘‘Gerçekten de Zapatero keskin kararların adamı. ‘Büyük misyonlar’ gibi söylemlerin peşinde koşmak yerine güncel sorunlara pragmatik çözümler bularak kısa vadeli politikalar üretiyor. Sosyalist Parti’ye eskiden egemen olan Jakoben düşünceyi yıkıyor, ideolojik sorunlara kafayı takmıyor ve en temel birkaç sosyal demokrat düşünce çerçevesinde siyasetini oluşturuyor. Sürekli yaptırdığı anketlerle kamuoyunu günü gününe takip ediyor ve icraatlarını bu sorunlar üzerine kuruyor. Halkın nabzını iyi tutması ise İspanya’nın bugünkü fotoğrafını çekmesine yardımcı oluyor: Bir yanda Amerikan tipi bir tüketim, diğer yanda tabulara başkaldıran, ama güçlü aile bağlarından vazgeçmeyen bir toplum. Hal böyle olunca, toplumla ‘kan uyuşması’nı kısa sürede sağlayan lider Zapatero da iktidardaki koltuğunu iyice sağlamlaştırıyor.’’ Yapılan yeni kamuoyu yoklamalarında Sosyalist Parti’ye seçmen desteği yüzde 54’e çıkmış durumda. Zapatero’nun yaptıklarını ve başarılarını izlemek ve öğrenmekte sayısız yarar olduğunu düşünüyorum. Tabii ki her ülkenin sorunları kendine özgüdür, bu nedenle bir başka ülkenin siyasetini kopya etmek doğru değildir. Ancak son yıllarda Avrupa’da bazı ülkelerde sosyalistler yeniden iktidara geliyorlar ve önemli siyasi başarılara imza atıyorlar. Burada sosyalist uygulamalar ve teori açısından eleştirilecek yönler de bulabiliriz. Kendi ülkemizdeki sosyalist ve sosyal demokrat akımların neden başarısız olduklarını araştırırken biraz da bu ülkelerin başarılı deneylerine karşılaştırmalar yaparak bak mak yararlı olabilir. Neredeyse 20 yıldır Türkiye’deki sol siyasi akımlar düşüş içinde. Bu düşüş belki de onları daha muhafazakâr hale getiriyor, dünyadaki gelişmeleri anlamaları mümkün olmuyor. Türkiye’deki solun başarısızlığında, içe kapanan, yerelleşen ve en katı geleneksel merkeziyetçi siyasetleri savunan partilerin tercihleri ne kadar etkili? Tercih ettikleri siyaset mi onları tutuculaştırıyor, yoksa başarısızlık mı onları katılaştırıyor? Bunları belki de başarılı örneklere bakarak tartışmamız gerekiyor... ??? Ülkemizdeki sol hareket içinde neden acaba yenilikçi, özgürlükçü, demokrat akımlar oluşmuyor, oluşanlar gelişmiyor? Biz acaba nerede yanlış yapıyoruz? Nerede toplumun ihtiyaçlarından kopup kendi önyargılarımıza ve tutucu eğilimlerimize esir oluyoruz? İspanya örneğini bütün bu açılardan gözden geçirmenin yararlı olduğuna inanıyorum. CUMHURİYET 04 K
Subscribe Login
Home Subscription Packages Publications Help Contact Türkçe
x
Find from the following publications
Select all
|
Clear all
Find articles published in the following date range
Find articles containing words via the following methods
and and
and and
Clear