24 Kasım 2024 Pazar Türkçe Subscribe Login

Catalog

Months
Days
Pages
SAYFA CUMHURİYET 17 TEMMUZ 2006 PAZARTESİ 4 MUHALEFETTEN TEPKİ HABERLER TMYK, alınabilecek önlemleri değerlendirmek üzere olağanüstü toplandı 2000’Lİ YILLARDA ERDAL ATABEK ‘Hükümet 4 yıldır seyrediyor’ ? Baykal, Türkiye’nin terör teslimiyeti içine çekilmek istendiğine dikkat çekerken, Ağar, hükümetin teröre karşı hiçbir çözüm üretemediğini söyledi. ANKARA (Cumhuriyet Bürosu) Siirt’te terör örgütüyle çatışma sonucunda 7 er ve 1 geçici köy korucusunun şehit olmasının ardından muhalefet partileri AKP’nin terör politikasını sert bir dille eleştirdi. CHP Genel Başkanı Deniz Baykal, Türkiye’nin terör teslimiyeti içine çekilmek istendiğini kaydederek hükümeti göreve çağırdı. DYP Genel Başkanı Mehmet Ağar, terör örgütünün saldırganlığını ve cüretini arttırdığını belirterek ‘‘Bu zavallı, bu aciz, bu çaresiz iktidar ise olaylara ilişkin ortaya hiçbir bakış açısı, hiçbir çözüm koymuyor’’ dedi. Teröre çözüm arayışı ANKARA/AĞRI (Cumhuriyet) Terör olaylarının artması ve 17 günde 18 şehit verilmesi üzerine Terörle Mücadele Yüksek Kurulu, Başbakan Recep Tayyip Erdoğan’ın istemi üzerine olağanüstü toplandı ve artan terör eylemlerine karşı alınabilecek önlemler değerlendirildi. Kurulun bugün yapılacak Bakanlar Kurulu öncesinde yapılan tespit ve önerileri ele aldığı öğrenildi. Hükümetin yeni düzenlemeleri gündeme getirebileceği tartışılırken partisinin Ağrı il kongresinde konuşan Başbakan Erdoğan, PKK’ye sert çıktı ve bugün gerçekleştirilecek Ören’de Düşünceler... Ören’de Yücel Aras’ın fotoğraf sergisini geziyoruz. Tarih içinde bir gezinti. 1936 yılının öğretmenleri. Erkekler papyon takmış, kadınlar sade giyimli, makyajsız ama hepsi de yüksek bir özgüvenle objektife bakıyorlar. Gözlerinde yaptıkları işle duydukları gurur parlıyor. Şairin dediği gibi ‘fakirdik ama gururluyduk’. Çocukluk günlerimin öğretmenlerini anımsıyorum. Babam da öğretmendi ve yaşamımız hep öğretmenlerin arasında geçti. İlçelerde o yılların olanakları içinde yaşıyorlardı, eğitimin gönüllüleri idi. Yaşamlarında herhalde pek çok yoksunluk vardı ama özgüvenleri yüksekti, kişilikleri çok belirgindi, yaptıkları işin bir ‘misyon ruhu’ ile yapılması gerektiğini biliyorlardı. ??? En önemlisi de, yaşadıklarımız, paylaşılmış bir hayatın zorluklarıydı. Kimse çok fazla yakınmıyordu. Kimse kendi paçasını kurtarmayı düşünmüyordu. Onlar ve hepimiz ulusumuz için vardık. Önce ulus geliyordu, sonra gene ulus. Kimse görevden kaçamazdı. Kimse çok zengin ya da çok fakir değildi. Yerlilerin eşrafı vardı ama onlar da çok görgülü, çok saygılı davranıyorlardı. Ya da bize öyle geliyordu. Ama kesinlikle bir yanılsama değildi, bir hayalcilik değildi. Yanılsamayı da, hayalciliği de bugünün dünyasında yaşıyoruz. Gerçeklerin illüzyonların arasında yitip gittiği günümüzün dünyamızda. Yücel Aras’la tanışamadık. Sergisini gezdiğimiz sırada orada değildi ama kendisini kutluyorum. O yılların Burhaniye’sini gösterdi. İlk Alman turisti, bir kadın, 1958 yılında ayaklarını suya sokmuş. Tarih öğreticidir. Burhaniyeli fotoğraf sanatçıları da sergi açmışlar. Çok güzel çekilmiş fotoğraflar. Çağdaş Yaşamı Destekleme Derneği, Yardımsevenler Derneği, EğitimSen standlar açmışlar. Engelliler Derneği’nin standı da oradaydı. Ören’de sivil toplum kuruluşları etkin. Belediye Başkanı Fikret Yüzak da onlara destek veriyor, belli. Söyleşimize ilgi gösteren insanlar canlı reflekslerini katılımlarıyla ortaya koydular. Bu canlılığı siyasal iktidara dönüştürmek için çok iyi çalışmak gerekiyor. Asla yılmadan, duraksamadan, heyecan yitimine uğramadan. Eğer doğru birikim siyasal iktidar olamıyorsa zaman kaybı çok büyük oluyor. 19362006 arasında geçen yetmiş yıl. Büyük bir eğitim savaşımı verilmiş. Köy Enstitüleri kurulmuş. Köyden başlayan kalkınma yurdun her yanına yayılacak. Bu amaçlanmış. Kentlerde, kasabalarda ‘halkevleri’ okuma yazma, tiyatro, müzik, resim eğitimine önem vermiş. Yetişkin eğitimi yapılıyor. ‘Savaştepe Köy Enstitülü Yıllar’ kitabını söyleşinin sonunda armağan etti dostlarımız. Yusuf Ziya Özdemir ve Nedret Can’ın imzalarıyla değerlenmiş bir kitap. Yeni Kuşak Köy Enstitülüler Derneği’nin yayını. Büyük bir yaşamöyküsü. Canlı bir tarih. Kitabı okuyorum, bir kez daha yapılanların büyüklüğü ortaya çıkıyor. ??? Yetmiş yılı nasıl geçirdik?.. 19231938. Atatürk’le yaşanan Cumhuriyetin on beş yılı. Coşku, heyecan, özgüven, gurur. Ulusa ve geleceğe güvenen bir toplum. 19381950. 2. Dünya Savaşı yılları. Unutmayalım ki bu savaşa girmemek İsmet İnönü’nün büyük başarısı. Sıkıntılı yoksunluk yılları. Sonra Demokrat Parti dönemi başlıyor. Bağımsızlıktan bağımlılığa adım adım geçiş. Türkiye olmaktan vazgeçip Amerika olmanın yılları. Bugüne adım adım gelinen yarım yüzyıl. Sağcı iktidarların bilinen, yaşanan serüveni. Sağcı iktidarların yetersiz kaldığı yerlerde askeri darbeler. 27 Mayıs’ı ilerici özellikleriyle ayırmak gerekiyor. 12 Mart ile 12 Eylül’ün getirdikleri, yaşattıkları. İşte bugünler. Peki, bugünler aşılacak mı? Geçmişe doğru bakabilirsek, evet. Geleceğe irademizi koyabilirsek, evet. Örgütlü, ortak bir hareketi gerçekleştirebilirsek, evet. Ören bütün bunları bir kez daha düşündürttü. email:erdalatak?gmail. com erdalatak?superonline. com www.erdalatabek.com ? Terörle Mücadele Yüksek Kurulu toplantısının, bugün yapılacak ve Erdoğan’ın ‘‘Terörle ilgili önemli kararlara gebe’’ dediği Bakanlar Kurulu toplantısına hazırlık olduğu öğrenildi. Bakanlar Kurulu toplantısında çok önemli kararlar alınacağına vurgu yaparak ‘‘Bakanlar Kurulu toplantısı çok şeye gebedir’’ dedi. Terörle Mücadele Yüksek Kurulu, dün Dışişleri Bakanı Abdullah Gül’ün başkanlığında olağanüstü toplandı. Başbakanlık Merkez Bina’daki toplantı, yaklaşık 2 saat sürdü. TMYK’ye Adalet Bakanı Cemil Çiçek, İçişleri Bakanı Abdülkadir Aksu, Jandarma Genel Komutanı Orgeneral Fevzi Türkeri, Genelkurmay 2. Başkanı Orgeneral Işık Koşaner, Başbakanlık Müsteşarı Ömer Dinçer, MGK Genel Sekreteri Yiğit Alpogan, Dışişleri Bakanlığı Müsteşarı Ali Tuygan, MİT Müsteşar Vekili Cemal Uzgören, Emniyet Genel Müdürü Gökhan Aydıner katıldı.Kurulun, geçen hafta sıklaşan terör eylemlerini görüşmek üzere toplandığı öğrenildi. Kurulda Genelkurmay 2. Başka nı Koşaner ve Jandarma Genel Komutanı Türkeri’nin Doğu ve Güneydoğu’da artan eylemler ve verilen kayıplar hakkında bilgi verdikleri öğrenildi. Diğer güvenlik birimlerinin değerlendirmelerini de sunduğu toplantının bugün yapılacak ve Başbakan Recep Tayyip Erdoğan’ın ‘‘Terörle ilgili önemli kararlara gebe’’ dediği Bakanlar Kurulu toplantısına hazırlık olduğu dile getirildi. Erdoğan Ağrı’da konuştu Yoğunlaşan terör eylemleri ve verilen şehit sayısındaki artışın ardından hükümetin bu konuda yeni arayışlara yönelebileceği savunuluyor. Bakanlar Kurulu toplantısı öncesinde dün Ağrı il kongresine katılan Başbakan Erdoğan, çok duygulu olduğunu ifade ederek ‘‘Temenni ediyorum ki duygularım aklıma, bilgime, tecrübeme egemen olmasın’’ diye konuştu. PKK konusunda hep beraber mücadele edilmesi gerektiğini, terör örgütünün bu ülkenin evlatlarını acımasızca şehit ettiğini ve bu süreci acımasızca sürdürdüğünü ifade eden Erdoğan, şunları söyledi: ‘‘Biz şu ana kadar bu işin üzerine hep sabırla gittik. Hep demokratik çizgide bu işi halledelim istedik. Bunun arzusu içinde olduk. Ancak bu gece (dün) 8 yavrumuz şehit oldu. Bitlis’te de 5 yavrumuzu şehit etmişlerdi. Bunlar artık çekilir şeyler değil. Yarın (bugün) yapacağımız toplantı ve ardından yapacağımız Bakanlar Kurulu toplantısı çok şeylere gebedir. Onu da söyleyeyim.’’ Bölgesel milliyetçiliğe karşı olduklarını vurgulayan Erdoğan, 780 bin kilometre karesiyle Türkiye’nin her yerinin kendileri için eşit olduğu ifade etti. Devletin resmi yatırımlarıyla Doğu ve Güneydoğu Anadolu bölgelerinde 7.5 katrilyon yatırım yaptıklarına işaret eden Başbakan Erdoğan, şöyle devam etti: ‘‘Doğu ve Güneydoğu da, Türkiye’nin her yeriyle aynı modern yapıya kavuştuğu gün, kendimizi mutlu hissedeceğiz. Biz etnik milliyetçiliğe karşıyız. Türkiye’de 30’u aşkın etnik unsur var. Türkiye Cumhuriyeti üst kimliğiyle el eleyiz. Omuz omuzayız.’’ Türkiye’nin birliğine ve beraberliğine kastedenlere gerekli yanıtın milletçe verilmesi gerektiğini vurgulayan Başbakan Erdoğan, ‘‘Bizim kardeşliğimiz, bizim birliğimiz zafiyet bulursa, ülke tamamen zafiyet bulur’’ dedi. VAN’DA POLİS NOKTASINA DÜZENLENEN SALDIRIDA 1 POLİS ŞEHİT OLDU Siirt’te 8 şehit Yurt Haberleri Servisi Siirt’in Eruh ilçesinde güvenlik güçleri ile PKK’liler arasında çıkan çatışmada 7 er ile 1 geçici köy korucusu şehit oldu. Van da ise polis noktasına ateş açan PKK’lilerin saldırısında 1 polis şehit oldu. Eruh’a bağlı Dağdüşü köyünün Yassıdağ mevkiinde önceki gün güvenlik güçleri ile PKK’liler arasında çatışma çıktı. Çatışmada jandarma komando çavuş Yalçın Duman (Mersin), jandarma komando onbaşı Kamil Alkan (İzmir), jandarma komando erler Orçun Yaldır (Konya), Emrah Öztürk (Tekirdağ), Mustafa Akmansoy (İzmir), Erdal Güneş (Tunceli), piyade komando er Sedat Akça (Ankara), geçici köy korucusu Osman Sarın (Siirt) şehit oldu. Şehitler için dün Siirt 3. Komando Tugay Komutanlığı’nda tören düzenlendi. Törene Vali Vekili Aytekin Yılmaz, Belediye Başkanı Mervan Gül, Belediye Başkan Yardımcısı Nurettin Ertemel, kamu kurum ve kuruluşları temsilcileri ile askeri erkân katıldı. Törenin ardından şehitlerin cenazeleri memleketlerine gönderildi. Van’ın Özalp ilçesinin girişindeki polis kontrol noktasına dün akşam saat 22.00 sıralarında bir grup terör örgütü PKK üyesi tarafından uzun namlulu silahlarla ateş açıldı. Açılan ateş sırasında, kontrol noktasında görev yapan polislerden Serdar Özkılınç olay yerinde şehit oldu. Karanlıktan faydalanarak kaçan teröristlerin yakalanması için operasyon başlatıldığı bildirildi. Bingöl merkeze bağlı Üçyaka köyünde yürütülen operasyonda güvenlik güçleri ile PKK’liler arasında sıcak temas sağlandı. Dur ihtarına ateşle karşılık veren PKK’lilerden biri öldürüldü. Elazığ’ın Keban ilçesinde de Kaymakamlık tarafından Değirmenbaşı Mahallesi Osmangazi Caddesi üzerine yerleştirilen 3 No’lu insan hakları, dilek ve şikâyet kutusunda patlama meydana geldi. Polis, küçük çaplı maddi hasara yol açan patlamanın boru tipi, asit gecikmeli, el yapımı bir bombadan kaynaklandığını bildirdi. Baykal’dan ‘görev’ çağrısı Yunanistan’ın Sisam Adası’nda yapılan Sosyalist Enternasyonal toplantısına katılan Deniz Baykal, yaptığı açıklamada, Eruh’ta 8 şehit verilmesi nedeniyle büyük üzüntü duyduğunu ifade etti. Başta Genelkurmay Başkanlığı olmak üzere Türkiye’ye başsağlığı dileyen Baykal, Türkiye’nin terör teslimiyeti içine çekilmek istendiğini söyledi. Baykal, ‘‘Bu konuda herkesi sorumluluğunu hatırlamaya, hükümeti sorumluluğuna uygun davranmaya çağırıyorum. Hükümet, içine çekilmek istendiği terör teslimiyetinden hızla uzaklaşmalı ve teröre karşı mücadelenin hukuk devletine yaraşır olgunluk, ama devlet olmanın kararlılığıyla başarılabileceğini hatırlamalıdır’’ dedi. Ağar: Halk hesabını sorar DYP Genel Başkanı Mehmet Ağar, her gün şehit haberleri alındığını, terör örgütünün saldırganlığını ve cüretini arttırdığını belirterek ‘‘Bu zavallı, bu aciz, bu çaresiz iktidar ise olaylara ilişkin ortaya hiçbir bakış açısı, hiçbir çözüm koymuyor’’ dedi. AKP iktidarının 4 yıl içinde terörü önlemek adına hiçbir adım atmadığını, kendisini geriye çekip olayları seyretmekle yetindiğini savunan Ağar, milletin terörle mücadeleyi önemsizleştirerek şehit haberlerini olağanlaştıran AKP’den hesap soracağını söyledi. Siirt’te şehit olan oğlu Emrah Öztürk’ün resmine sarılan anne Nursel Öztürk,‘‘Yavruma doyamadım, seni benden nasıl koparırlar’’ diye ağıt yaktı. (AA) Yüreklere ateş düştü Er Yaldır’ın kuzeni ve dayısının da Güneydoğu’da şehit olduğu öğrenildi. Er Akmansoy ise evlilik yıldönümünde şehit düştü KONYA (AA) Siirt’in Eruh ilçesinde güvenlik güçleri ile terör örgütü PKK mensupları arasında çıkan çatışmada şehit olan Konyalı jandarma komando er Orçun Yaldır’ın amcasının oğlunun 11 yıl önce Şırnak’ta, 6 yıl önce de dayısının Mardin’de şehit olduğu öğrenildi. Şehit Orçun Yaldır’ın üvey kardeşi İbrahim Sualp, gazetecilere yaptığı açıklamada, normalde bu ayın 12’sinde izne ayrılması gereken Yaldır’ın izinlerin ertelenmesi nedeniyle gelemediğini ifade etti. Şehit Yalçın Duman’ın Mersin’deki ailesi de haberi öğrendiğinde yasa boğuldu. Duman’ın Hal Mahallesi’nde Türk bayrağı asılı evde yaşayan annesi Gülsüm Duman, ‘‘Bizim ciğerimiz yandı. Allah da onlarınkini yaksın. Allah da onların ocağını söndürsün, onların da ciğerleri sızlasın’’ diye konuştu. Baba Şahin Duman ise bir kızı ve oğlu olduğunu belirterek ‘‘Tek oğlum vardı. Onu da kaybettim’’ dedi. Şehit er Emrah Öztürk’ün (21) annesi Nursel Öztürk ise oğluyla iki gün önce telefonda görüştüğünü belirterek ‘‘Oğlum telefonda ‘Anneciğim, yakın zamanda geleceğim. Ailemi çok özledim’ demişti.’’ dedi. Jandarma komando er Mustafa Akmansoy’un, evlilik yıldönümünde şehit düştüğü öğrenildi. 6 aylık asker olan Mustafa Akmansoy’un eşi Zeliha Akmansoy, eşiyle son olarak geçen hafta cuma günü görüştüğünü ve kendisine 3 günlük göreve gittiğini söylediğini anlattı. Baba Veli Akmansoy ise ‘‘Oğlumuzu şehit verdik, vatan sağ olsun’’ dedi. ‘Terör yuvaları dağıtılmalı’ SHP Genel Sekreteri Ahmet Güryüz Ketenci, yaptığı yazılı açıklamada, teröre karşı topyekun ve büyük bir mücadele verilmesi gerektiğini belirtti. Ketenci, ‘‘Bunun için ABD’nin icazetini beklemenin bir anlamı yoktur. Hiç kimse bu kadar kör ve karanlık bir şiddete seyirci kalamaz. Türkiye bütün ihtimalleri hesaba katarak kendi insanı için her türlü riski göze almalı ve terör yuvalarını dağıtmalıdır’’ dedi. 3 PKK’li teslim oldu Şırnak Valiliği’nden yapılan açıklamada, 3 terör örgütü mensubunun Şırnak’ın Silopi ilçesinde güvenlik güçlerine kendiliğinden silahsız ve teçhizatsız olarak teslim olduğu bildirildi. Açıklamada, terör örgütü mensuplarının ilk ifadelerinde, terör örgütü içindeki baskı ve insanlık dışı uygulamalardan rahatsız olmaları nedeniyle teslim olduklarını belirtikleri kaydedildi. 14 ASKER, 4 POLİS, 1 KORUCU Terör 17 günde 19 can aldı ANKARA (Cumhuriyet Bürosu) Artan terör olayları nedeniyle son dönemde güvenlik güçlerinin verdiği kayıplar da artmaya başladı. Doğu ve Güneydoğu bölgelerinde terörle mücadele kapsamında son 17 günde toplam 19 güvenlik görevlisi yaşamını yitirdi. Son olaylarda 14 asker, 4 polis ve 1 geçici köy korucusu şehit oldu. Doğu ve Güneydoğu bölgelerinde son dönemde yaşanan olaylar ve güvenlik güçlerinin verdikleri kayıplar şöyle: ? 30 Haziran’da Bingöl’ün Genç ilçesinde, bir devriye aracının üzerinden geçtiği mayının patlaması sonucu 2 asker şehit oldu, 5 asker de yaralandı. ? 2 Temmuz’da Diyarbakır Kocaköy ilçesinde teröristlerce bırakılan bombanın imhası sırasında meydana gelen patlamada Kudusi Demli adlı polis memuru yaşamını yitirdi. ? 10 Temmuz’da Şırnak’ın İdil ilçesinde silahlı saldırıya uğrayan Mehmet Yardımcı ve Sait Bal adlı sivil polisler, teröristlerin uzun namlulu silahlarla açtığı ateş sonucu şehit oldular. ? 13 Temmuz’da Bitlis merkeze bağlı İçgeçit köyü kırsalında askeri aracın mayına basması nedeniyle 5 asker şehit oldu, 4 asker yaralandı. Teröristlerin yakalanmasına yönelik operasyonlar sürüyor. ? 16 Temmuz’da Siirt’in Eruh ilçesi kırsalında güvenlik güçleriyle PKK militanları arasında çatışma çıktı. Çatışmada 7 asker ve 1 geçici köy korucusu yaşamını yitirdi. Van da ise polis noktasına ateş açan PKK’lilerin saldırısında 1 polis şehit oldu. İngiltere’de erkek arkadaşıyla evlenmek istediği için öldürülen Samira Nazir’in katilleri olan ağabeyi ve kuzeni mahkeme tarafından müebbet hapse mahkum edildi. İngiliz mahkemesi, töre cinayetine verebileceği en ağır cezayı verdi. Pakistan asıllı ağabey ve kuzen, Samira’nın katili olarak ömür boyu cezaevinde yatacaklar. Gelelim Türkiye’ye. Aylardır, yıllardır, ‘‘namus’’ cinayeti, ‘‘töre’’ cinayeti tartışmaları yapıyoruz. Kadınları hedef alan bu vahşi ve insanlık dışı cinayetleri eleştiriyoruz, lanetliyoruz. Meclis’ten de bu suçları daha ağır şekilde cezalandırmak amacıyla kanunlar çıkarılmasını istiyoruz. Zor da olsa bu kanunlar çıkıyor. Gelin görün ki, erkek egemen Türkiye’de bunca yayına, uyarıya rağmen ‘‘töre’’ hükmünü yürütüyor. Geçenlerde gazetelerde küçük bir haber yer aldı. Haberin başlığı ‘‘Namus cinayetlerine sürpriz destek’’ti. Diyarbakır Barosu Kadın Hakları Danışma ve Uygulama Merkezi’nin yaptığı araştırmaya göre, töre cinayetine ilişkin 59 Yargıçlar ‘Namus’ Cinayetlerine İndirim Yapıyor dava dosyasının 46’sında cinayetlerin ağır tahrik altında işlendiği, mahkemelerce kabul edilmişti. Sonuç olarak katillerin yüzde 78’i ceza indiriminden mahkeme kararıyla yararlanmışlardı. ??? Türkiye’de İnfaz Yasası’nda siyasi olmayan suçlarda yüzde 60’a yakın indirim olanağı bulunduğundan ‘‘töre’’ ya da daha doğru deyimle ‘‘namus’’ cinayetinin faili katiller, ‘‘tahrik edilmiş’’ olduklarından bir süre sonra tahliye edilip aramıza karışma şansını mahkeme kararlarıyla elde etmiş bulunuyorlar. Diyarbakır Barosu Kadın Hakları Komisyonu’nun yaptığı incelemeye göz atalım: Bu araştırmaya göre, 19992005 yılları arasında Diyarbakır Ağır Ceza ve Çocuk Mahkemeleri’nde, namus cinayetlerine ilişkin karar verilen 59 dava dosyası saptandı. Komisyon Başkanı Meral Danış Beştaş’ın açıklamasına göre; namus cinayetleriyle ilgili davalarda 21 kişi yaralandı, 50 kişi öldürüldü. Katillerin yüzde 94’ü erkek, kurbanların ise yüzde 50’si kadın. Bu davalarda 81 kişi yargılandı, 64’ü ceza aldı. Mahkemeler, 59 dava dosyasından 46’sında cinayetlerin ağır tahrikin etkisi altında işlendiğine hükmetti. Davaların yüzde 50’sinden fazlasında kadınların öldürülme nedeni ‘başka erkeklerle gezme, kötü yola düşme, başka erkeklerle görünme, tecavüze uğrama, eşini aldatma’ iddiası. Bu iddialar mahkemede ‘ağır tahrik indirimi’ olarak kabul edildi. Beştaş, sonuçları şöyle yorumladı: ‘‘Tecavüze uğrayan, aynı zamanda mağdurdur. Öldürülme gerekçesi bu yönüyle asıl tahrik indirimi olarak bence kabul edilemez. Ceza yargılama sistemimizde tahrik indirimi ve diğer indirimler önemli oranda hâkim takdiridir. Yani vicdani anlamda hâkim isterse, kanaat getirirse, indirim uygulayabilir, vicdani kanaat getirmezse indirim uygulamaz. Burada yargının tutumu aslında toplumsal bakış açısını yansıtıyor. Yargıçla, yargılama sistemi bir bütün olarak, değer yargılarından kurtulamadı. Tahrik indirimi, cezaların caydırıcı olmadığı sonucunu da çıkarıyor. Eskiden çok daha ciddi indirimler yapılıyordu. Bu toplumsal bakış açısının, namus anlayışının kararlarda görülmesinin insanlara cesaret verdiği ve bu suçla mücadelede engel olduğu görüşündeyim. Ceza Kanunu’ndaki değişiklikler sürmeli. Bu suçlarda hâkime o takdir hakkı verilmemeli.’’ Beştaş’ın açıklamasına göre ‘‘namus’’ cinayetinden yargılananlardan beşi de kadındı. Komisyon başkanı, beş kadının da yargılanıp ceza aldığını belirterek ‘‘Kadın, kendisine, namusuna yönelik bir fiil olduğunda öldürüyor. Kadın, kendisini fuhuşa sürükleyen eşini öldürmüş. Kadın da toplumun namus anlayışıyla bakıyor’’ dedi. ??? İşte size Türkiye gerçeği, Diyarbakır gerçeği. Mahkemelerimizin önemli bir kısmı ‘‘namus’’ cinayetinin hâlâ ‘‘ağır tahrik’’ sayılabileceğini düşünüyor. Bu nedenle, bu tür katilleri en ağır cezaya çarptırmak istemiyor. Tabii bu da bir toplumsal sorun. Araştırma Komisyonu Başkanı Meral Beştaş, ilginç bir noktaya dikkat çekiyor: ‘‘Ağır tahrik’’ nedeniyle ceza indiriminde yasa, hâkimin takdir hakkını öne çıkarmış. Halbuki kanun, bu yönüyle değiştirilmeli ve neyin ‘‘ağır tahrik’’ olacağını hâkimin takdirine bırakmak yerine daha açık ifadelerle belirtmeli. Bu kararları verenlerin ne kadarının kadın yargıç, ne kadarının erkek yargıç olduğu araştırmada yer almıyor. Bu nedenle kesin bir hükümde bulunmak istemiyorum. Ancak çoğunluğunun erkek hâkimler olduğunu tahmin ediyorum. Erkek egemen kültür, hâlâ ‘‘namus’’u erkeklere ait bir şey sanıyor. Acı ama gerçek. CUMHURİYET 04 K
Subscribe Login
Home Subscription Packages Publications Help Contact Türkçe
x
Find from the following publications
Select all
|
Clear all
Find articles published in the following date range
Find articles containing words via the following methods
and and
and and
Clear