26 Aralık 2024 Perşembe Türkçe Subscribe Login

Catalog

Months
Days
Pages
SAYFA CUMHURİYET 27 HAZİRAN 2006 SALI 14 KÜLTÜR kultur?cumhuriyet.com.tr İMZA TÖRENİ PERŞEMBE AKŞAMI Prof. Dr. Sevda Şener, tiyatro eleştirisi yazılarını kitaplaştırdı YAZI ODASI SELİM İLERİ ‘İzleri Kaldı’... sına özen gösterdiği bir eleştirel yaklaşımla tartışırken, birçok yazısında belirli bir tiyatro olgusunu odak noktası olarak alıyor. Böylece incelediği yapımın dayandığı temele göre Brecht tiyatrosundan Çehov ve Shakespeare tiyatrosuna, bulvar komedisinden halk tiyatrosuna, tartışma oyunlarına dek tiyatroyu oluşturan akım ya da yaklaşımları da mercek altına alıyor. ‘‘Sanatta yapıtın kapsamını, yöntemini, bilimsel ve sanatsal boyutlarını dikkate alan bir anlamlandırma ve değerlendirme etkinliğini anlatan eleştiri sözcüğü, günlük dilde kusur bulma anlamına gelmektedir. Bu yüzden sanat eleştirmeni kusur bulucu sayılma tehlikesiyle karşı karşıyadır.’’ Sevda Şener böyle başlıyor söze, ‘İzleri Kaldı’ başlıklı kitabının ‘önsöz’ü yerine geçen ‘Eleştiri ve Eleştirmen’ başlıklı makalesinde. ‘Tiyatro eleştirisi’ kavramını da şöyle bir tanıma ulaştırıyor: ‘‘İyi bir tiyatro eleştirisi, dilbilim, tarih, toplumbilim, ruhbilim, biçim ve yapı bilgisi yanında nesnellik ve yazım ustalığı da gerektiren, etik ve estetik duyarlık isteyen (...) bir yazın türüdür ve eleştirmenin yaratıcı gücü ile yeni bir sanat ürünü olma şansına sahiptir.’’ Tiyatro eleştirisini, kusur bulucu/övücü, magazin/reklam görevi taşıyıcı, yayımlanan ‘görsel’ malzemeye şu ya da bu biçimde destek olucu, mümkünse ‘sansasyon yaratıcı’ bir işlev içinde görmeyi amaçlayan ‘medyatik’ anlayışın pek de hoşuna gitmeyen özgül konumuna böylece yerleştiren Şener, kitabında 19972004 yılları arasında yazdığı ve yayımladığı 70 oyun eleştirisini sunuyor. Bu yazılardan birkaçı da modern dans gösterileri ve sinema filmleri üstüne. Kitabın son bölümünde ise tiyatromuzun güncel sorunlarını irdeleyen önemli yazılar var: ‘Ahlakçı Eleştiri’, ‘Devlet Tiyatroları’, ‘Bir Eleştiriye Tahammülsüzlük Örneği’, ‘Tiyatroda Seçenek Arayışları’, ‘Tiyatronun Yaşamımızdaki Yeri’, ‘Sorumluluklarımız Var’, ‘Tiyatrodan Ne Umuyoruz Ne Buluyoruz’, ‘Eleştirmenin Bağımsızlığı Sorunu’, ‘Tiyatro Kendini Yenilemeli Ama Nasıl’ gibi... Suya yazı yazma Tiyatro yapanlar işlerini ‘suya yazı yazma’ya benzetirler. Şener, işte bu yazıların suyun içinde yitip gitmesine karşı duranlardan. Yazıya dökerek somutlaştırdığı deKeyifli tiyatro yaşantıları Eğer tiyatroya sürekli olarak gidenlerdenseniz, Şener’in yazıları arasında dolaşarak yaptığınız gezinti, size geçmişte kalmış bir dolu keyifli tiyatro yaşantısını bir kez daha yaşatacak. Sözgelimi, ‘Oyuncu’ (‘Ben Feuerbach’daki) Genco Erkal’ı, Ferhan Şensoy’un ‘Fişne Bahçesu’nu, Yücel Erten’in unutulmaz çalışması, DT yapımı ‘Mutlu Son’u, Ayşenil Şamlıoğlu’nun yönetmen olarak yaptığı ‘çıkış’ın ürünlerini, Murathan Mungan’ın ‘Geyikler Lanetler’inin Mustafa Avkıran yorumunu, Işıl Kasapoğlu’nun DT, Oyun Atölyesi ve Aksanat Prodüksiyon Tiyatrosu, Semaver Kumpanya’da yönettiği oyunları, Yıldız Kenter’in bir dolu yorumunu, ilk kez oyun yazanları ve son oyunlarıyla seyirciyi düş kırıklığına uğratanları, seyirciyi kolay avlayan, seyirciyle iletişim kuramayan sahne olaylarını... Eğer yakın geçmişteki tiyatromuzu yaşınız gereği tanımayan, ama ‘tiyatro yapmaya kararlı’ gençlerdenseniz, Sevda Şener’in yazıları hem görmediğiniz yapımlara ışık tutacak, hem de ‘‘Biz oyunumuzda daha önce hiç denenmemiş bir yenilik yaptık’’ deme yanılgısına düşmemeniz için, sizden önce ‘yapılmışlar’ın bir bölümüne ulaşmanızı sağlayacaktır. Özen Yula’nın bir bölümü kitabın arka kapağında yer alan yazısında dillendirdiği gibi, Sevda Şener’in o gülümseyen yüzünün her paragrafta kendisini gösterdiği eleştirilere ihtiyacımız var. Kendisi, ‘‘Benim terbiyem bu kadarına izin veriyor’’ (s. 279) diyerek sevecen eleştirmen tavrını savunsa da yaptığı uyarıların midelere gülle gibi oturduğu bir gerçek... Bu nedenle ‘İzleri Kaldı’ tiyatro ile ilgilenen herkesin kitaplığında yer almalı. Romanın Özgürlüğü Altı yedi ay geçti, Edebiyat Mekân’da konuğum Nüket Esen’di. Tarihî romanın tarihteki gerçeğe ne kadar bağlı kalması gerektiğini söyleşiyorduk. Nüket Hanım’ın alabildiğine özgürlükçü tutumu beni etkiledi. E.M. Forster’ın Roman Sanatı adlı, o çok değerli yapıtını anımsadım. Forster, romancıyı her alanda, her anlamda özgür bırakmak yanlısıdır. ‘‘Ressam ve heykelciyle, işledikleri konular arasında bağlantı bulunması gerekmez, çünkü onlar canları istemezse insanları konu almak zorunda değillerdir.’’ Şair için de, besteci için de böyle bu, diye sürdürüyor Forster. Öte yandan, roman yazan kişiyle, romanda yarattığı kişiler arasında çok farklı bir bağlantı söz konusudur. ‘‘Öteki sanatçıların pek çoğunun tersine, roman yazarı aşağı yukarı kendini anlatan birtakım söz yığınları uydurur...’’ (Ünal Aytür’ün çevirisi.) Roman sayfalarında yaşayan, kimileyin bizi o kadar etkileyen kişiler, ne derin sarsıntılardan, bocalayışlar, kararsızlıklar, ne kadar yorgun düşürücü çalışmalardan sonra yaratılmaktadır. Bu uydurma kişiler, romancıda ölüm kalım mücadelesine yol açar. ??? Forster’ı izlersek; Kraliçe Victoria’yı romanında yaşatmak isteyen yazar; ‘‘Kraliçe Victoria hakkında bilinebilecek şeylerden daha çoğunu anlatmak, böylece tarihteki Victoria olmayan bir kişi’’ yaratmak durumuna erişecektir. Yıllar önce, Le Monde’da bir illüstrasyon görmüştüm: Kraliçe Victoria’yla Karl Marx çay masası başında tatlı tatlı sohbet ediyorlar... Gerçek yaşamdaki bu olanaksızlık, düşsel illüstrasyonda karşımıza çıkabilmişti. Marx’la Victoria’nın düşsel yan yana gelişleri niye bir romanın bir sahnesi olmasın ki diye düşünmüştüm o zaman... Şöyle diyor E.M. Forster: ‘‘Hepimiz biliyoruz ki sanat yapıtının kendine özgü bir varlığı, günlük yaşamın yasalarından ayrı yasaları vardır. Yapıta uygun düşen her şey gerçektir; bu yüzden meleklere, hortlaklara ancak romana uygun düşmüyorsa karşı çıkılabilir. Bir melekle bir borsa bankerine ne diye ayrı gözlerle bakacakmışız? ??? Bir kez romanın düzmece dünyasına girdikten sonra, bir hortlakla bir ipotekli ev arasında ne ayrım var?’’ Hindistan’a Bir Geçit romancısı hemen karşıtlığını yoklayarak ekliyor: ‘‘Bu düşüncedeki sağlamlığı görüyorum, ama yine de gönlüm ona katlanmaya yanaşmıyor. Romanın yarattığı genel izlenim öylesine gerçeğe dayalıdır ki, işin içine akıl almaz, hayal ürünü bir şey girdi mi, ortada değişik bir hava eser.’’ İşte o ‘değişik hava’ romancıyı her defasında tedirgin etmiyor mu? Yalnız romancıyı değil, roman okurunu da. Roman da, tıpkı hayat gibi, ön hazırlıkları, eğitimi, bilgi dağarını, aydınlanış ve billurlaşmayı gereksiniyor. Yedeğinde, hep özgürlüğünü gereksinerek. Roman sanatına, belki tek kural koyuyor Forster: ‘‘Baştan beri gördüğümüz gibi, romancının sorunu, bir yandan kişilerini davranışlarında özgür bırakırken, bir yandan da başka bir şey, yani güzellik yaratmaktır.’’ Güzellikse, en aykırıda da billurlaşabileceğinden, hiçbir biçimde bağnazlıkla, tutuculukla bağdaşmayacaktır. Romancı, kendi yolunda uçsuz bucaksız özgürlüğü aranır. Hortlakla ipotekli ev arasında ayrım hem var hem yok. Güzelliği yaratamadığınızda ikisi de başınıza bela kesilebilir. Romanın ve romancının özgürlüklerini sonuna kadar savunabiliriz. Ama ortaya çıkan yapıtın güzelduyuyla ölçülüp biçilmesi gerektiğini unutmayarak. Öneriler: Kitap / Modern Türk Edebiyatı Üzerine Okumalar, Nüket Esen, İletişim Yayınları, 2006. (Özellikle Türk romanı üzerine derinlikli incelemeler...) Santralistanbul’a Kale Grubu Desteği ? ‘Hocaların Hocası’ Prof. Dr. Sevda Şener’in 11. kitabı ‘İzleri Kaldı’ Dünya Kitapları/Tiyatro dizisinin ilk yapıtı olarak yayımlandı. Şener’in oyun eleştirilerini ve genel tiyatro yazılarını içeren kitap, tiyatromuzun yüzyıl dönümündeki konumuna ışık tutuyor. ğerlendirmeleriyle, yapımların, gösterimden kaldırıldıktan yıllar sonra da yaşamalarını sağlıyor. Bir başka deyişle, birinci elden tanıklık ettiği tiyatromuzu ‘belgeliyor’. Daha çok ‘izleri kalan’ yapımları irdelemiş. Yalnız Ankara ve İstanbul’daki çalışmaları değil, öteki kentlerde ve yörelerde sunulmuş yapımlar da olabildiğince yer alıyor eleştiri yazıları arasında. Şener, izlediği yapımları, yalın ama ciddi, aynı zamanda da ‘alçakgönüllü’ olma O smanlı İmparatorluğu’nun ilk kentsel elektrik santralı Silahtarağa’nın korunarak ‘Santralistanbul’ adıyla, uluslararası bir çağdaş sanat müzesi, kültür ve eğitim merkezi olarak yeniden işlevlendirilmesi çalışmaları hızla devam ediyor. Aralık 2005’te Stratejik Kurucu Ortak olarak Ciner Grubu ve Doğuş Grubu ile işbirliği yapan Santralistanbul’a, Kale Grubu da yapı sektöründe etkin olan Çanakkale Seramik Kalebodur ve Kalekim markalarıyla ana sponsor olarak destek veriyor. Bu işbirliğinin başlaması dolayısıyla da 29 Haziran Perşembe günü saat 18.30’da ‘Bilgi Üniversitesi Dolapdere Kampusu’nda bir imza töreni ve kutlama gerçekleştirilecek. Bünyesinde birçok farklı işlev ve birim barındıracak olan Santralistanbul’un temel taşları arasında; uluslararası ölçekte ilgi uyandıracak sergilere ev sahipliği yapacak ‘Çağdaş Sanatlar Müzesi’, elektrik santralının öyküsünün aktarılacağı ‘Enerji Müzesi’, sosyal bilimler ve sanat alanında İstanbul’un en kapsamlı ve kamuya açık ‘Kütüphane ve Bilgi Merkezleri’ ve tüm dünyadan sanatçı, mimar, tasarımcı ve bilim adamlarının ağırlanacağı ‘Uluslararası Rezidans Programı’ bulunuyor. Kasım 2006’da açılacak olan Santralistanbul’da ayrıca, sivil toplum, kent, kültür, gençlik ve tasarım konularında çalışmalar yürütecek araştırma merkezleri ile ziyaretçilerin her türlü dinlenme ve eğlence ihtiyacının karşılanacağı alanlar bulunacak. FESTİVAL 9 ARALIK’TA Uzun sözün kısası: Yarışma başvuruları başladı! K ültür Servisi Akbank 3. Kısa Film Festivali, kısa film yönetmenlerinin yapıtlarını izleyicilerle buluşturmak, renkli ve keyifli bir festival ortamı oluşturmak, ülke sinemasına katkıda bulunmak, yeni sinemacıları desteklemek hedefiyle bu yıl 9 19 Aralık 2006 tarihlerinde gerçekleşecek. Geçen yıl programına ‘Kısadan Uzuna’, ‘Uluslararası Örnekler’, ‘Belgesel Sinema’, ‘Canlandırma Kısalar’, ‘Özel Gösterim’ ve ‘Atölyeler’ olmak üzere 6 yeni bölüm ekleyen festival, Selim Evci’nin yönetmenliğinde bu yıl da aynı çizgide devam ediyor. Akbank Kısa Film Festivali’nin bu yılki yarışma başvuruları başladı. Son katılım tarihi 30 Eylül 2006 olarak belirlenen festival yarışmasının kurmaca ve belgesel dallarında oluşturulacak seçici kurul tarafından seçilecek yapıtların yönetmenleri Akbank Sanat tarafından; En iyi kurmaca ödülü için 5 bin YTL, en iyi belgesel ödülü için 5 bin YTL ile ödüllendirilecek. Ayrıca festivale katılım için kurmaca, belgesel, deneysel, animasyon dallarında yarışma dışı başvurular da festivalin resmi internet sitesi www. akbankkisafilm.com’dan gerçekleştirilebilir. Arykanda’da klasik müzik konseri ? FİNİKE (AA) Finike’nin Arif köyü sınırları içinde bulunan Arykanda antik kenti, 6 yıl aradan sonra bir kez daha bir klasik müzik konserine ev sahipliği yaptı. Finike Belediyesi’nin düzenlediği 18. Finike Festivali kapsamında verilen konserde, Tekfen Filarmoni Orkestrası, şef Saim Akçıl yönetiminde Türk ve yabancı bestecilerin ünlü yapıtlarını seslendirdi. Konseri çok sayıda sanatsever, Arif köyünde yaşayanlarla birlikte izledi. Arykanda kazılarına 37 yıldır başkanlık eden Prof. Dr. Cevdet Bayburtluoğlu, konserden önce basın mensuplarına yaptığı açıklamada, Arykanda’nın Anadolu’nun yerli dili Luvicede ‘‘Yüksek Kayalığın Yanındaki Yer’’ anlamına geldiğini söyledi. Antik kentin tarihinin MÖ 2000 yılına kadar uzandığını belirten Prof. Dr. Bayburtluoğlu, Arykanda’nın Likyalıların önemli yerleşim birimlerinden birisi olduğunu vurguladı. Konserin sonunda arkeolog Beyhan Şekerci, Prof. Dr. Cevdet Bayburtluoğlu’na bir plaket sundu. ON ÜÇ KLASİK MÜZİK KONSERİ Marmaris’te festival zamanı... K ültür Servisi Martı Otel İşletmeleri AŞ’nin ana sponsorluğunda gerçekleştirilen ‘Marmaris 1. Uluslararası Müzik Festivali’ devam ediyor. 6 Temmuz’a kadar sürecek olan festivalde 13 konser verilecek. ‘Mozart Marmaris’te’ sloganıyla yola çıkan festivalde, Ege Çağdaş Oda Orkestrası konseri 25 Haziran’da Orhaniye Antik Kilise’de, Eskişehir B.B. Senfoni Orkestrası Türk Yunan Halkları Dostluk Konseri ise 27 Haziran’da Martı Otel Kongre Salonu’nda gerçekleşecek. Marmaris Kalesi’nde yapılacak konserler ise şöyle; Marmaris Türk Sanat Müziği Korosu (29 Haziran), Halit Turgay/Flüt ve Boğaziçi Kuartet (30 Haziran), Musica Viva Moscow Oda Orkestrası (1 Temmuz), Marmaris Oda Orkestrası ve Bilkent Gitar İkilisi TerciKorad (2 Temmuz), Allflutes Chamber Orch. V. Bottazzini (3 Temmuz), Roberto Porroni ‘Flamenko Kuartet’ (4 Temmuz), Abant Ensemble (5 Temmuz) ve Marmaris Oda Orkestrası (6 Temmuz). Bacon’un üçlü otoportre çalışması ? LONDRA (BBC) Dünyaca ünlü ressam Francis Bacon’un yakın zamanda ortaya çıkarılan, tuval üzerine üçlü otoportre çalışması 3.8 milyon sterline Christie’s Müzayede Evi’nde alıcı buldu. ‘Three Studies/Üç Çalışma’ olarak adlandırılan bu üçlü resim, önceki aya dek halka açık bir yerde sergilenmemişti. Tablonun bir önceki sahibi, sanatçının kendisinden 1982 yılında satın almıştı.. Bacon’un resmi yapışından iki yıl sonra, sanatçı 71 yaşındayken. Aynı açık arttırmada İspanyol sanatçı Eduardo Chillida’nın da bir heykel çalışması 2.04 milyon sterline alıcı buldu. CUMHURİYET 14 K
Subscribe Login
Home Subscription Packages Publications Help Contact Türkçe
x
Find from the following publications
Select all
|
Clear all
Find articles published in the following date range
Find articles containing words via the following methods
and and
and and
Clear